Ahmet Cevdet Paşa'nın Türkçeciliği

Ahmet Cevdet Paşa'nın Türkçeciliği


Osmanlı aydınları arasında Türkçecilik görüşünü benimsemiş ve bu düşüncesini uygulamaya geçirmek için çok çaba göstermiş bir bilim adamıdır. Ahmet Cevdet'in Osmanlıca ile ilgili görüşleri şöyledir: "Osmanlı lisanının aslı Türkçedir.Fakat Fârisî'den ve Arabî'den pek çok lâfızlar alınıp üç lisandan mürekkep bir lisan olmuştur." (1)

Bildiğiniz gibi Türkçedeki ilk dil bilgisi betiği Kaşgarlı Mahmut'un yitik yapıtıdır. Bu betik, gün yüzüne çıkmadığı için Türkçe ilk dil bilgisi betiğimiz Ahmet Cevdet Paşa'nın Kavâid-i Osmâniyye adlı yapıtıdır.

Ahmet Cevdet'in Türkçe sevgisini anlatmayı sürdürelim. İlk Öğretmen Okulunu (Darülmuallimîn/1848) ve Türk Akademisi olarak da bilinen Encümen-i Dânişi (1850) kurmuştur. İlk Türkçe medeni kanun olan Mecellenin ortaya çıkmasında da öncüdür. Okullarda Türkçe derslerine yoğunluk verilmesini sağlamıştır. Bu durum medresinin tepkisine neden olmuştur. Ahmet Cevdet Paşa, Akademi'nin görevleri arasında Türkçe ile ilgili şunları yazmıştır:
"Bu dil ihmâl edilmiştir. Eskiler eserlerinde Arapça ve Farsça kelimelere o kadar çok yer vermişlerdir ki, bir sayfada ancak bir
iki Türkçe kelimeye rastlanmaktadır. Zaten bu eserlerin çoğu da süslü cümlelerle düzenlenen, halkın anlayamayacağı kitaplardan ibarettir." (2)

Encümen-i Dâniş'in ilk kararlar, bir Türkçe dil bilgisinin basılması, bir Türkçe sözlüğün basılması ve toplumun anlayacağı bir dil ile Türk tarihinin yazılması (3) olmuştur. Dil bilgisi ve Türk tarihi Ahmet Cevdet Paşa'ca (12 Ciltlik Osmanlı Tarihi ve Kavâid-i Osmaniyye) hazırlanmış ve basılmıştır.

Böylelikle 3. Selim ve 2. Mahmut dönemlerinde önem kazanan dil sorunu, artık basit bir düşüncede kalmayıp aydınları tartıştığı bir konu olmaya başlamıştır. Atatürk'ün Damga ve Dil Devrimlerinin kolaylıkla yapılmasında, kuşkusuz 3. Selim döneminde başlayan ve sonrasında Tanzimat'ı da içine alarak genişleyen bir Türkçe sevgisi söz konusudur.

Üyelerimizden bazıları, "Eee Türkçe Türkçe demişler ancak kendileri yabancı adla kitap yazmış. Sözlerinde de yabancı sözcükler var." diyorlar. Biraz daha geniş düşünmeliyiz. Henüz elde avuçta somut bir şey yok. Düşüncesi bile yeni başlamış, ilk kez dile getirilen konulardır bunlar. Bir de şu var ki yapılan her yeniliğe ve değişikliğe karşı çıkmaya hazır bir kitle de var. O yüzden dille düşüncelerin, bir an önce eyleme dönmesi olanaksız gibidir. Şunu söyleyip bitirelim yazıyı: Türkçenin önemini kavrayan ve bu yönde çalışmalar yapan aydınların aldığı eğitim okuduğu yapıtlar, yazdıkları ve okudukları kamusal yazılar ve daha pek çok etken, bu değişimin bir anda olamayacağının bir başka göstergesidir.

Kaynakça:
1) Agah Sırrı Levend, Türk Dilinin Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK, 1972, bet: 72.
2) Agah Sırrı Levend, Türk Dilinin Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK, 1972, bet: 81.
3) Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihinde Türk Dili Sorunu, TTK, 1994, bet: 59.

Yorumlar (0)