ÇAŞIT, ÇAŞUT - İldeniz Turan
ÇAŞIT, ÇAŞUT

ÇAŞMAK < *ÇAÇMAK < *ÇAÇIMAK
ŞAŞMAK < ÇAŞMAK < *ÇAÇMAK < *ÇAÇIMAK

Sunu (ithaf):
Cumhuriyetimizin ilk yılları olarak sayabileceğimiz 1935 yılında TDK “Türkçeleşme kılavuzu” niteliğinde iki sözlük yayınlandı.
Bu sözlüklerde yer alan “ÇAŞIT” sözünü çalışmalarında kullanarak diriltmeğe çalışan:
Hüseyin Nihal ATSIZ Beğ’e;

Yıllar önce yazdığım bu konudaki yazımı en kısa sürede üleşmem için beni isteklendiren,
Telaferli Türkbilimci, Türkmen arkadaşım:
Jivan Selbi Beğ’e;

Geçenlerde, betinde “ÇAŞIT” sözünü kullanarak bu yazımı ansılatan Erk Yurtsever amcamın oğlu:
Erkin Yurtsever Beğ’e.

GİRİŞ

Bir Türk için Türkbilim’in ereği:
Türkçeyi Türkçe kökenli söz varlığı ile:
İŞLEK “günlük yaşayışta, eğitim, uzluk, işkolu ile bütün yazı - söyleşme dilinde -yad, alıntı sözlerin yerine- sıklıkla” kullanılan;
YAYGIN “Türkçe söyleşen topluluklarda o Türkçe kolunun ses yapısına uygun olarak” ayrı yurt, bölge ile yörelerinde kullanılan sözler durumuna getirmektir.
Biz de bu ülkünün verdiği yöneliş içerisinde:
Değişik çevre, inanç baskıları, bilgisizlik, angsızlık - bilinçsizlik ile bütün bu gerçeklere dayalı olarak biçimlenen ülküsüzlük yüzünden kullanılmakta olan yad sözlere karşı Türkçe kökenli sözleri “İŞLEKLEŞEREK YAYGINLAŞMASI UMUDUYLA” birer dilbilim yazısı biçiminde sunuyoruz.
≡--- --- ---
BİÇİM BİLGİSİ (İLM-İ SARF, MORFOLOJİ):

Eski Türkçe “çaşur-, çaşımak (iftira atmak)” eyleminden “-(I)t / -(İ)t / -(U)t -(Ü)t” eki ile: “çaş-(U)t” biçiminde türemiştir.

KÖKTEŞLERİ:
Eski Türkçedeki çeçek (> çiçek) sözünün daha eski dönemde (ANA TÜRKÇE, ANA ALTAYCA döneminde) çaç-(a)k > çeç-(e)k biçiminde olduğu, kökünün de çaç-, çaçı- biçiminde bir eylemden türemiş olabileceği düşünebilir. Ancak, bu görüşü daha sağlam biçimde kanıtlayabileceğimiz bir belgeye “şimdilik” ulaşamadık.

EKTEŞLERİ:
Eski Türkçede: YIGIT “YIG-(I)T (ağlama)”, SIGIT “SIG-(I)T (ağlama, hıçkırık, yas, çığlık)”; İGİD “İG-(İ)D (genç erkek. yalan)”.. gibi çok sayıda eylem köklerine “-(I)t / -(İ)t / -(U)t -(Ü)t” ekinin eklenmesiyle türemiş sözler vardır.

Eski Uygur kaynaklarda: çası- / çaşı-, dolayısıyla “çasut / çaşut” biçiminde iki ayrı ses yansımalı biçimi var. Bu ikilik (dualizm) ayrı Türk topluluklarında, yer yer bir Türk boyu içerisinde varlığı belirlenmiş olan “Ş” ile “S”’li yöre ağızlarıyla ilişkili olsa gerektir.
≡--- --- ---
ANLAM BİLGİSİ, ANLAM BİLİM (İLM-İ MAÂNÎ, SEMANTİK):

A = Eski Uygur Türkçesi (8. - 13. yy) döneminde “çaşut / çasut” sözü “İftira” anlamında kullanılmıştır.

B = “çaşut / çasut (iftira) sözü, Eski Türkiye Türkçesi (13. - 15. yy) ile Osmanlı Türkçesi (16. - 19. yy) döneminde “anlam kayması”na uğrayarak en yaygın kullanımıyla:

çaşut, çaşıt : Casus.
“casus, ajan, şpiyon, kripto” anlamında kullanılmıştır.

C = Türkiye Türkçesi Yöre Ağızlarında “çaşıt / çaşut” ile benzer, kökteş biçimlerde, “çaşıt” anlamı ağırlıklı olmak üzere “arabozucu”, “dedikoducu”.. gibi olumsuz anlamında kullanılmıştır.

SÖZ KÖK BİLGİSİ, KÖKEN BİLİM (İLM-İ İŞTİKAK, ETİMOLOJİ):

“çaşıt / çaşut” üzerine söz kök bilgisi (etimoloji) sözlüklerinde verilen bilgiler kandırıcı (iknâ edici), doyurucu olmadığı gibi bu sözlüklerden S. Nişanyan’ın sözlüğündeki bilgiler bütünüyle yanlıştır.

Sevan Nişanyan
SÖZLERİN SOYAĞACI adlı söz kök bilgisi sözlüğünde şu görüşü yansıtıyor:

105. s.
çaşıt [ETü] Kaş Xİ çaşut yalancı, iki yüzlü, casus II < ETÜ çaşur- +UT [Uy] yalan söylemek, itham etmek << ATÜ.

Nişanyan’ın burada verdiği bilgi yanlıştır. Kaşgarlı Mahmut’un “DİVÂNÜ LÜGÂT’İT-TÜRK” adlı sözlüğünde “çaşut” biçiminde bir söz yoktur. Ayrıca, bu sözlükte çaşut, “yalancı, iki yüzlü, casus” gibi bir karşılık da yoktur.
“GÜVENCE” başlıklı dil yazımızda S. Nişanyan’ın olmayanı var göstermesini şu bölümde işlemiştik:
Sevan Nişanyan “SÖZLERİN SOYAĞACI”nda yanlış bilgi vermiş.

“güvence [YTü] CepK 1935 garanti II < Tü güven + ÇA YTü] GÜVEN”
Sevanyan bu satırlarda 1935 yılında yayınlanan TDK’unun iki kılavuz sözlüğünde “güvence” sözü var, demiş oluyor! Yok, Sevan, yok!

=A= ART DÖNEMLİ SÖZ VARLIĞI: ESKİ TÜRKÇE KOLLARI (LEHÇELERİ)

ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ (8. - 13. YY)

ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ - Ahmet Caferoğlu
Enderun Kitabevi - 1993

ÇA- = GERÇEK KÖKÜNDEN ”İFTİRA” ANLAMINDA EYLEMLER İLE SÖZCÜKLER:

ÇASUT (AD; KILIK BİLİM) = İFTİRA, LEKE SÜRME, ÇAMUR ATMA.

39.s. çagurmak (durum eyl.; kılık bilim) = İftira etmek, leke sürmek, çamur atmak.: U. II. 85, 23; İnd. 18. bkz. çasurmak, yongamak.

40.s. çası (ad; kılık bilim) = İftira, leke sürme, çamur atma.: TT. VI. 24, 119. bkz. çasut, yala, yongag.
40.s. çasurmak (durum eyl.; kılık bilim) = İftira etmek, leke sürmek, çamur atmak.: TT. 8, 71; Suv. 219, 22. bkz. çagurmak, yongamak.
40.s. çasut (ad; kılık bilim) = İftira, leke sürme, çamur atma.: TT. I. 10, 74; U. II. 76, 6. bkz. çası, yala, yongag.
--- --- ---
183.s. yala (ad; kılık bilim) = 1. Bühtan, iftira. 2. Kuşku (şüphe).: USp. 196, 22. bkz. çası, çasut, yongag.
(Usp) UİGURİSHCHE SPRACHDENKMÃLER - W. Radloff - “S. Malov yayını”; Leningrad - 1928 yılı; 32, 4.
--- --- ---
196.s. yongamak (durum eyl.; kılık bilim) = İftira atmak (Arapça - Türkçe). : TT. IV. 8, 21. bkz. çagurmak, çasımak.
196.s. yongag (ad; kılık bilim) = İftira (Arapça).: U. II. 76, 6. bkz. çası, çasut, yala.
--- --- ---
ESKİ UYGUR SÖZ VARLIĞI - İsmail DOĞAN, Zerrin USTA
ALTINPOST BASIN YAYIN DAĞITIM SAN. Ve TİC. LTD. ŞTİ.
OCAK - 2014

111. s. çası (ad; kılık bilim) = Leke sürme, çamur atma, iftira atma.: Alt. Gr.
111. s. çasurmak (durum eyl.; kılık bilim) = Leke sürmek, çamur atmak, İftira etmek.: Alt. Gr. “Ş - S” ikiliği.

111. s. çasut (ad; kılık bilim) = İftira, leke, asılsız suç yükleme.: ç. (BERLİNNER TURFAN TEXTE. XX) “Ş - S” ikiliği.
111. s. çasutlamak (durum eyl.; kılık bilim) = İftira etmek.: (BERLİNNER TURFAN TEXTE. XX)

111. s. çaşurmak (durum eyl.; kılık bilim) = ?.:
Çaşurmamak. ALTUN YARUK. 220 - 2. “Ş - S” ikiliği.
111.s. çaşut (ad; kılık bilim) = ?.: ALTUN YARUK. 220 - 2. “Ş - S” ikiliği.
--- --- ---
ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ GRAMERİ - Prof. Dr. Kemal ERASLAN
Türk Dil Kurumu Yayınları - Ankara - 2012

21. yüzyılın başlarında yayımlanmış en kapsamlı Eski Uygur Türkçesi dilbilgisi üzerine yapılmış araştırma kitaplarından biridir.
Konuların öbeklenmesi, ilintili konuların çok belirgin biçimde, özenle düzenlenmiş olması eseri öğretici, yararlı kılmıştır.
Bu kitabın en büyük eksikliği “örnek söylemli (cümleli)” bir dizini olmamasıdır. Araştırıcı, “ÖRNEK SÖYLEMLİ DİZİN”e bakar, çalışmalarında buna göre bu eserden yararlanır. Bu değerli eseri uzman bir dilcinin düzenleyerek “örnek söylemli dizin” eklemesi araştırıcılar için daha çok yararlanılan bir kaynak durumuna getirecektir.

564.
çası = İftira. bkz. çasut.
çasur- (< *çasu-r-) = İftira etmek.
çasır çasurmamak = İftira etmemek.

çasut (< çasu-t) İftira. bkz. çası.
çasut çasurmamak = İftira etmemek.
--- --- ---
ALTUN YARUK – Ceval Kaya
ANKARA – 1994
Türk Dil Kurumu Yayınları
Bu kaynakta “çaşut” ile “çaşurmamak” sözlerinin geçtiği bölümü çevirerek sunuyorum:

ÇAŞUT = İftira.
ÇAŞUT ÇAŞURMAMAK = İftira atmamak.

154. s.

k(a)ltı et’özin (23) özlügleri ölürmemek
= ayrıca (yani) bedenli canlıları öldürmemek

adınagunung tavar-(24)-ın küçep almamak; ogurlamamak
= başkalasının malını güç kullanarak almamak; uğrulamamak (çalmamak)

220 / 2 (IV. 10b.)
adınlarnıng (1) yutuzunga yapşınmamak
= başkaların evdeşlerine (kadınlarına) saldırmamak “tecavüz etmemek”

tilig ezüglememek
= yalan söylememek.

ÇAŞUT ÇAŞURMAMAK
= İftira atmamak.

irig sarsıg sav söz-(3)-lememek
= eğri büğrü söz söylememek

askançulamamak
= 1) yaltaklanmamak, dalkavukluk etmemek; ikiyüzlülük etmemek;
= 2) (kimseyi) Gülmeceye almamak (alay etmemek, istihza etmemek).
--- --- ---
ESKİ TÜRKİYE TÜRKÇESİ (13. - 15. YY)

çaşut, çaşıt : Casus.

& … liykin ol görklürekdür kim çaşutlar (ﭽﺵﺕﻞﺭ) ve haberciler ulaşduru viribiyevüz, düşman hali niteliğinin hakikatin bilevüz. (Kel. XIV. 98)
--- Ek bilgi: GÖRK = Güzellik; GÖRKLÜ = Güzel; GÖRKLÜREK = Daha güzel;
[KELİLE ve DİMNE (ﺩﻣﻥﻪ ﻭ ﻜﻞﻴﻞﻪ): Kökeni Hint düşünürü (filozofu) Bidpay’ın Sanskritçe (Eski Hintçe) olarak yazdığı bu eser örnek alınacak (ibret verici) öykülerle, olaylardan oluşmuştur. Olaylar hayvanlar arasında geçmektedir.
“Kelile” ile “Dimne” birinci bölümdeki öykülerin önde gelenlerinden iki çakalın adıdır. Bu kitap ilkin İran şahı Nuşirevan’ın buyruğuyla Pehleviceye, daha sonra Arapçaya, Arapçasından da birçok dile çevrilmiştir.
XIV. yüzyılın bilgin şairlerinden Hoca Mesud Gülşehri de Aydınoğlu Umur Beğ 1309 - 1347 (709 - 748) için bu eseri Türkçeye çevirmiştir.
Dil bakımından (Türkçe kökenli söz varlığı olarak) çok önemli olan bu çeviri iki önsöz, bir zeyl ile 16 bölüme ayrılmış yüz dolayında öyküden oluşmaktadır.
İsmail bin Kılağuz 1489 (895) yılında, Enez’de güzel nesihle, harekeli yazdığı bu eser şimdi Süleymaniye kitaplığının Lâleli bölümünde 1897 numara ile kayıtlı 464 betli biricik nüshasının fotoğrafisi taranmıştır.
Tarayan: Türk Dil Kurumu uzmanlarından Dehri Dilçin’dir.] (Kel. XIV.)

Deme razını demeyem ki inan
Çok olur çaşıt (ﺠﺸﺕ) bir çanağa sunan (*) (Ferh. XIV. 24)

(*) ki casus-i hem - kâse didem besi.

[FERHENGNAME-İ SA’Dİ TERCÜMESİ : (ﺘﺭﺠﻣﻪﺳﯽ ﺳﻌﺩﯽ ﻓﺭﻫﻦﻜﻦﺍﻣﻪﺀ): - XIV. yüzyıl bilginlerinden Hoca Mesut’un, Şirazlı Şeyh Sa’di’nin BUSTAN’ından seçerek dilimize çevirdiği manzum ederdir. Türkçe söz varlığı bakımından çok bay, çok varsıldır.
Kilisli Rifat Bilge’nin Millet kitaplığının Ali Emiri bölümünde 300 numara ile kayıtlı nüshadan göçürüp (kopya edip) çıkıntılar eklediği bu eser 1924’te Maarif Vekâletince yayımlanmıştır.
Tarayan: Edebiyat öğretmenlerinden Behçet Yazar’dır.] (Ferh. XIV.)
--- --- ---
OSMANLI TÜRKÇESİ (16. - 19. YY)

çaşut, çaşıt : Casus.

& El - büzür (ﺍﻝﺒﺫﺭ) [Arapça] = Dinleyici ki her kişinin sözün dinler yürür çaşıt (ﭽﺍﺸﻳﺕ) Fariside suhan-çin derler. (Ah. XVI. 123)

[AHTERİ -İ KEBİR (ﻜﺒﻴﺮ ﺍﺤﺘﺮﻯﺀ): Afyonkarahisarlı Mustafa Ahteri’nin 1545 (952)te düzenlediği Arapçadan Türkçeye sözlüktür. Arapça sözleri karşılamak için kullanılan Türkçe sözler bakımından oldukça önemlidir. Birçok yazmaları olan bu kaynak kezlerce basılmıştır.
1905 (1323) yılında İstanbul’da Arif Efendi matbaasında basılan baskı taranmış, gerektikçe başka basımlarına da bakılmıştır.
Tarayan: Türk Dil Kurumu uzmanlarından: İshak Refet Işıtman’dır.] (Ah. XVI.)

& casus (ﺠﺍﺳﻭﺱ) [Farsça] = Çaşut (ﭽﺸﻭﺕ). (Şamil. XVI. 593)

[ŞAMİL-ül-LÛGA (ﺷاﻣﻝاﻝﻝﻐﺔ): XVI. y. y.; 1540 yılında kendi yurdunda ölen değerli bilgin Afyonkarahisarlı Hasan bin Hüseyin İmadüddin’in 1505 (911)te büyük bir himmetle düzenlediği Farsçadan Türkçeye sözlüktür. Eser iki bölüme ayrılmıştır: Birinci bölüm: ADLAR, İKİNCİ BÖLÜM: “MASTAR”lardır.
İkinci bölümde manzum, mensur Farsça dilbilgisi kuralları gösterilmiş, çekim örnekleri de verilmiştir. Büyük bir özenle yazılmış olan bu eserin Afyonkarahisar Memleket kitaplığında 589 numara ile kayıtlı bulunan 673 sayfalı nüshası taranmıştır.
Tarayan: Kurumumuz uzmanlarından Dehri Dilçin’dir.] (Şamil. XVI.)

& Moskof kıralının çaşıtlarını (ﭽﺍﺸﺘﻝﺭﻳﻦﯽ) tutup kayd ü bend ile huzur ı hana getirdiler.
(Ev. XVII. 126)

[EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ (ﺴﻴﺍﺤﺘﻦﺍﻤﻪﺲ ﺞﺍﻝﺒﻯ ﺍﻭﻝﻴﺍ): İstanbul’da doğup büyümüş olan Evliya Çelebi, orduda hizmet, yurt içinde - dışında memuriyet gibi yollarla Anadolu, Suriye, Irak, Mısır, İran, Macaristan, Lehistan, Almanya, Felemenk, Danimarka, İsveç, Rusya ile Kırım’ı gezmiş (seyahat etmiş), bu gezdiği yerleri birçok bakımlardan inceleyerek eserinde yararlı bilgiler vermiştir. XVIII. yüzyılın yabancı sözlerle dolu nesir ile nazım dili arasında Evliya Çelebi’nin üslûbu oldukça tabiîdir, dili de arı, duru bir dildir.
Bu seyahatname, her biri 500 - 1000 sayfalı olan on cilt olarak basılmıştır. Basım işi 1898 (1314)de başlamış, 1938’de bitmiştir. Tarama basılmış olan bu on cilt üzerinden yapılmıştır.
Tarayan: Edebiyat öğretmenlerinden Behçet Yazar’dır.] (Ev. XVII.)
--- --- ---
Çaşutlamak = Gözetlemek, gözetlettirmek, araya casus koyup halinden ve sözlerinden haber almak.

& Ve birkaç Martilos vardı bu kâfiri çaşutlattılar (ﭽﺍﺸﻭﺘﻻﺘﺩﻳﻞﺭ). (Aş. XVI. 50)

[ÂŞIK PAŞAZADE TARİHİ (ﺘﺍﺮﯿﺧﻯ ﭙﺍﺶﺍﺫﺪﻩ ﻋﺍﺶﻕ): Asıl adı “TEVARİH-İ ÂL-İ OSMAN” olup Âşık Paşazade Derviş Ahmet Âşıkî bin Yahya’nın yer yer manzumelerle de süsleyerek yazdığı bu eser Osmanlı saltanatının kuruluşundan II. Bayezit döneminin yarısına değin belirli bir aralığı kapsamaktadır.
Bu kitabın Tarih-i Osmanî Encümenince 1916 (1332)da yayımlanan nüshasını Türk Dil Kurumu uzmanlarından Şakir Ülkütaşır;
Alman müsteşriklerinden Prof. Friedrich Guise’nin 1929’da Leipzig’de yayımladığı nüshasını da Avni Aktuç taramıştır.] (Aş. XVI.)
--- --- ---
KAMUS -I TÜRKÎ - Şemseddin Sami -
İkdam Neşriyat; 1901 yılı
Hazırlayan: Paşa YAVUZARSLAN
Türk Dil Kurumu Yayınları -I. baskı: Ankara - 2010

çaşıt (ﭽﺍﺸﭘﺕ) (işkolu adı; savaş) = Yâhut çaşut (ﭽﺍﺸﻭﺕ), câsus. “Türkçesi”
çaşıtlık (ﭽﺍﺸﭘﺕﻝﭘﻕ) (işkolu alanı adı; savaş) = Câsusluk, tecessüs etmek.
çaşıtlamak (ﭽﺍﺸﭘﺕﻻﻣﻕ) (nesneli durum eyl.; savaş) = Câsusluk etmek, tecessüs etmek.
--- --- ---
TÜRKİYE TÜRKÇESİ (20. YY)

Türk Dil Kurumu Sözlüğü - 1989 yılı ANKARA

Çaşıt -dı
Ad halk ağzında
((1)) ad Casus
“Ne yapsalar; düşman, çaşıtları ile haber alıyordu.” - N. Atsız [Hüseyin Nihal ATSIZ]
((2)) Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kimse.
--- --- ---
TÜRKİYE TÜRKÇESİ YÖRE AĞIZLARI

ANADİLDEN DERLEMELER - I. Cilt - 1932 yılı -
Hamit Zübeyir, İshak Refet - Halk Evleri Dil ve Edebiyat gurupları mesaisine yardım için - C. H. F. Neşriyatından - Hakimiyeti Milliye Matbaası - Ankara.

67.s. çaşıt (işkolu adı; neteg.) = Casus.: BOLU.
67.s. çaşıtlamak (nesneli durum eyl.) = Tezvir.: BURSA.
67.s. çaşıtçı (neteg.) = Müzevir.: BURSA (?)
--- --- ---
72.s. çeşmek, şeşmek (kılış eyl.) = Çözmek.: GAZİANTEP köyleri.
--- --- ---
ANADİLDEN DERLEMELER - II. cilt- Hamit Koşay, Orhan Aydın - T. D. K. C. I. 19
TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ -1952 yılı -Ankara.

30. s. çaşarat = Müzevir.: KAYSERİ.
--- --- ---
38. s. çuşut = Arabozucu.: KASTAMONU.
--- --- ---
Türkiye’de halk ağzından SÖZ DERLEME DERGİSİ - 1.CİLT =A - D= :
TDK yayınları -
1939 yılı - MAARİF MATBAASI - İSTANBUL

307. s. çaşıt (neteg.) = Müzevir, münafık.: Bisse köyü <>; Bozca köyü <<İncesu - KAYSERİ>>
307. s. çaşıtlamak (durum eyl.) = Casusluk etmek.: Karacahisar <>
--- --- ---
DERLEME SÖZLÜĞÜ -III. CİLT =C - Ç= Türk Dil Kurumu yayınları -I.baskı; 1963 yılı.

*ESKİ - ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNDEN “ÇAŞIT, ÇAŞUT (AD) = ÇAŞIT (CASUS, AJAN):

1084.s. çarşut (neteg.) = Sezdirmeden sınayan, denetleyen (kimse). (Küçüklü *Bulancak -GİRESUN)

1085. s. ÇAŞIT (işkolu adı; neteg.) (I) = Casus. (Hezergrat *Keçiborlu -ISPARTA; Bereketli *Tavas -DENİZLİ; *Bozdoğan -AYDIN; -İZMİR; -KÜTAHYA; -BOLU; -TRABZON; -GÜMÜŞHANE; Erkinis *Yusufeli -ARTVİN; -KARS; -KAYSERİ; Bisse, Çakırlar *Akşehir -KONYA)
bkz. [caşıt, çaşara, çaşarat -3, çaşut (I) -2, 3; çavşut]

[caşıt] (işkolu adı; neteg.) = Casus. (İrişli, Bayburt *Sarıkamış -KARS)
[çaşut (I) 2] (işkolu adı; neteg.) = Casus. (Gökçesu -BOLU; -İSTANBUL; *Merzifon -AMASYA; Çandarlı *Şavşat -ARTVİN; *Göle, *Ardahan, *Posof -KARS; Cinis *Aşkale -ERZURUM)
[çavşut] (işkolu adı; neteg.) = Casus. (-ÇANKIRI)

ÇAŞIT (neteg.) (II) = Dedikoducu. (*Düzce -BOLU; Bozca *İncesu -KAYSERİ; Höketçe, *Saimbeyli -ADANA)

[çaşara] : (Yakasinek *Bolvadin -AFYON)
[çaşarat -3] : (*İncesu -KAYSERİ)
[çaşut (I) -3] : (*Çerkeş, Kale -ÇANAKKALE)
1086.s. çaşıtcı [çaşut (I) -4, çavşutçu] = Gözetleyici. (Alanlı -AYDIN; *Bodrum, Karanlık -MUĞLA)
[çaşut (I) -4] : (Süle -GÜMÜŞHANE)
[çavşutçu] : (Kumru *Fatsa -ORDU)

1086.s. çaşıtlamak (nesneli durum eyl.) = Casusluk yapmak. (Bereketli *Tavas -DENİZLİ; *Bozdoğan -AYDIN; *Maçka -TRABZON; -GÜMÜŞHANE; Hisarardı, Karacahisar *Milas -MUĞLA)

1086.s. çaşut (işkolu adı) (I) = 1. Muhabir. (*Gerede -BOLU) 2. [ çaşıt (I) -1] 3. [ çaşıt (I) -3] 4. [ çaşıtcı] 5. Şaşırtan, aldatan. (-GÜMÜŞHANE) 6. Arabulucu. (Okluk *Daday, Taşköprü -KASTAMONU; *Şavşat köyleri -ARTVİN; Kaptanpaşa *Çayeli -RİZE)

1085.s. çaşarat (neteg.) = 1. Huysuz, döğüşçü kadın. (Bereketli *Tavas -Denizli; Pahla *Divriği -Sivas; *Mucur -Kırşehir; *Bor -Niğde; Dere *Mut, *Anamur -İçel)
2. Kılıksız (ahlaksız), kötü kadın. (Karaözü *Gemerek -Sivas; -Adana; -İçel)
1301.s. çuğul (neteg.) (I) = Çaşıt, casus. (*Iğdır -KARS) 2. Söz getirip götüren, dedikoducu. (Bayburt *Sarıkamış -KARS)
1305.s. çuşut (neteg.) = Arabozucu. (-KASTAMONU)
--- --- ---
TÜRKÇEDEN OSMANLICAYA CEP KILAVUZU

Her türlü telif hakkı Türk Dil Kurumunundur
(Telif hakkı ilmühaberi: No: 14; 19 Temmuz 1935)
1935 İstanbul Devlet Basımevi

73. s. çaşıt = Casus = Espiyon.
73. s. çaşıtlamak = Casusluk etmek.
73. s. çaşıtlık = Casusluk = Espionnage.
--- İRDELEME: Atatürk’ün de içinde yer aldığı yüzlerce kişilik bir dilci öbeğin çalışmasıyla yazılmış bu kılavuz sözlükte Türkçe “ÇAŞIT” sözü Farsça “casus”, Fransızca “espiyon” karşılığı sunulmuştur.
Buna karşılık basın - yayında, ders kitaplarında çok az kullanılmıştır.
Yine bu kılavuz kaynakta bu söz yer almasına karşılık bu söz neden Hüseyin Nihal Atsız dışında yazar, yırcı (şair), aydın ile bilimcilerin kullandığı bir söz olmadı, bilemiyorum?
--- --- ---
AZERBAYCAN TÜRKÇESİ

Kuzey - Güney Azerbaycan Türkçesi sözlüklerini taradık. “ÇAŞIT / ÇAŞUT” gibi bir söz bulamadık. Yalnız, Seher Kordus adlı sanalağ kullanıcısının “ÇAŞIT” sözü ile kökteş olduğu açıkça belli olan “CUŞAT” sözünü bir yorumunda görüp buraya aldık.

Seher Kordus‎ - Öztürkce sözlük
16 Kasım 2015 •
Unutmadan, tezden yazayım. Anamdan indi eşitdim bu sözleri.
SALT DA: inadına, herşeyden daha çox anlamına işlediler. Örn: Doqtor, ''sana yaramaz, sağlığına toxunar''....... dedikçe, o salt da qoyunun quyruğundan qabap ederdi.
TÜLÜ/tüğlü/tüklü: peşkir, havlu. El tülüsü, hamam tülüsü.
ERİŞ: hücum
cuşat: ajan,casus,muhbir(?)
CUŞAT: AJAN,CASUS,MUHBİR(?)
Burada verilen “cuşat” sözü kesinlikle “çaşıt / çaşut” sözü ile kökteştir.
Sayın Seher Kordus bizi arayıp Kuzey Azerbaycan’ın hangi yöresinden olduğunu bildirirse bu yazımıza ekleriz.
--- --- ---
SONUÇ:

“Çaşıt” sözü “YALNIZ BİR, BİRKAÇ TÜRKÇE KOLUNDA KULLANILAN SÖZ” türünden bir sözdür.

Ancak, “DİLDE TÜRKÇELEŞEREK BİRLEŞME ÜLKÜSÜ” için ilkin Türkiye Türkçesinde işlekleştirilmeli, sonra bütün Çağdaş Türkçe kollarında işlek, yaygın duruma getirmek için çabalamalıdır.
“Çaşıt” sözü, Farsça “casus”; Fransızca “espiyon”, “ajan” sözlerinin en yaygın, işlek Türkçe karşılığı olarak kullanılabilecek nitelikte bir sözdür.

Yorumlar (0)