CHOMSKY'SİZ BİR DİL BİLİMİNİ DÜŞÜNEMEYEN EZİK AKADEMİSYENLERE ARMAĞANDIR

CHOMSKY'SİZ BİR DİL BİLİMİNİ DÜŞÜNEMEYEN YURDUMUN EZİK AKADEMİSYENLERİNE ARMAĞANDIR

Chomsky Sonrası Çağdaş Dilbilim: Yol Ayrımına Doğru

Ayhan Sezer

Mersin Üniversitesi
(Yazıyı Prof. Dr. Talat Tekin Armağanında bulabilirsiniz)

Özet: Chomsky’nin yaşı oldukça ilerlemiş olduğundan artık Chomsky sonra- sı dilbilimin geleceği üzerine tartışmanın zamanı gelmiştir. Geçen yüzyılın ikinci yarısından bu yana Chomsky, hemen hemen tek başına, dilbilim alanının yönlen- diricisi durumunda olmuştur.


Amerikan Yapısalcılığı, dilbilimi saygın bir bilim haline getirmeseydi, büyük bir olasılıkla bugün tanıdığımız şekliyle bir Chomsky var olamayacaktı. Chomsky, Yapısalcıların sağladıkları bilimsel temeli kullanarak onlara saldırdı. Chomsky’nin ilk eleştirileri, gerçekte Yapısalcılığın bilimselliği görüntüsü içinde daha çok gösteri amaçlı eleştirilerdi. Chomsky’nin hemen herkesçe bilinen “Colorless green ideas sleep furiously” tümcesinin “dilbilgisel” ama “anlam ola- rak kabul edilemez” olduğu iddiasının, bilimsel içerikten yoksun olduğu pek çok kez gösterilmiştir; yine de bu ve bilimsel kaygı taşımayan benzeri “gösteri” ör- nekleri Yapısalcılığa büyük darbe vurmuştur.


Chomsky hakkında yanıtsız sorular vardır. Bir kere, aşağı yukarı her on yılda bir kendi kuramlarını çiğneyerek yeni bir kuramla ortaya çıkan Chomsky’nin, dilbilimin Aristo’su olarak kalabilmesi şaşırtıcıdır. İkincisi, pek çok dilbilimci- nin onun peşinde, on yıldır çalıştıkları kuramları terk ederek, yeni bir kurama yönelmeleri anlaşılır gibi değildir. Belki de en şaşırtıcı olanı, dilbiliminin saygın isimlerinin bile Chomsky’i eleştirdiklerinde kendilerine dinleyici bulamamalarıdır.


Chomsky, dilbiliminin mesihi, kendine bir mirasçı atamış değil. Bu dilbilim adına ümit verici bir gerçek. Dilbilimcilerin kendilerini, Chomsky dilbiliminden kurtarıp bilimsel yöntemlere yönelmelerinin zamanı çoktan gelmiştir.
Batılı bilim adamlarının Aristo’nun bilimsel gaflarını görebilmeleri 2000 yıl- larını almıştı. Dilbilimcilerin, Chomsky’nin gaflarını ne kadar sürede keşfedebileceklerini zaman gösterecektir.
Anahtar sözcükler: Noam Chomsky, dilbilim, yapısalcılık, eleştiri

Şu can sıkıcı gerçeği kabul edelim: Fen alanında çalışan bilim adamlarının çoğu için, sosyal bilimlerin bilimselliği sadece adındadır. Bu yar- gı sözcüklere dökülmeden yaygın bir kanı olarak süregelmektedir. Oysa bilimsel yaklaşım sadece belli konuları çalışmak üzere kurgulanmaz; her olgu bilimsel çalışma alanıdır. Bir çalışmanın bilimsel olmasını konusu değil, yöntemi belirler.
Bilimsel çalışmaların önünde iki büyük engel vardır. Birincisi, dinsel olsun olmasın toplumca benimsenmiş dogmalardır. İkincisi de büyük ün kazanmış düşünürlerin ve bilim adamlarının söylediklerini körü körüne kabullenmektir. Bilim tarihi bu iki büyük engelin bilimsel çalışmalara köstek oluşunun örnekleriyle doludur. Kendall Haven, (Bütün Çağların En Büyük 100 Keşfi 2007) adlı kitabında çok sayıda örnek sergiliyor.

Batı bilim dünyasında Copernic’e gelinceye kadar bilimsel kuramların mantığa ve düşünceye dayandırılmasının gerekli olduğu benimsen- mişti. Dönemin bilim adamları 1500 yıl önce yaşamış olan Ptolemy’nin, “dünya evrenin merkezinde hareketsiz durmaktadır” yargısını tartışmasız kabullenmişlerdi. Copernic gözlemler yaparak bunun doğru olmadığını 1520 yılında kanıtlamıştı ama Katolik Kilisesinden korktuğu için buluşunu açıklayamamıştı.


Bertrand Russell, “Intellectual Rubbish” adlı denemesinde şöyle söylüyor: “Aristo, kadınların ağzındaki diş sayısının erkeklerinkinden daha az olduğunu söylüyordu. Zahmet edip Bayan Aristo’ya ağzını açmasını rica ederek dişlerini saymış olsaydı bu aptalca düşünceden kolayca kurtulabilirdi.” İşin asıl tuhaf yanı ise bilim adamlarının yüzyıllarca Aris- to’nun söylediklerini tartışmasız doğru kabul etmeleriydi. Bu aslında bilim adamlarının “bilimsel tutum” sergileyemediklerinin açık bir göstergesidir.
Bilim adamlarının Aristo’ya güvenleri tamdı.

Öyle ki 2000 yıl boyunca onun söylediklerini hiç tartışmadan kabullendiler. Aristo’nun mantığıyla vardığı sonuçlardan biri şuydu: Yukarıdan bırakılan iki nesne ağırlıklarıyla doğru orantılı hızlarla düşerler. Aristo’nun yanıldığını 2000 yıl sonra Galileo Galilei 1598 yılında, Pisa Üniversitesindeki öğrencilerine açıklayacaktı. Galileo, sınıfa bir elinde bir tuğla diğer elinde birbirlerine bağlanmış iki tuğlayla girmiş, “Baylar, Aristo’nun yanıldığı sonucuna vardım”, demişti.


Anton van Leeuwenhoek 1632’de Hollanda’nın Delft kasabasında doğmuştu. İyi eğitim görmemişti. Kumaş alıp satmayı kendine meslek edinmeye karar vermişti. Ama doğaya karşı duyduğu merak onu döne- mindeki mikroskoplardan daha güçlü mikroskoplar yapmaya yöneltti.

Leeuwenhoek, 1673’te metrenin milyonda biri büyüklüğündeki varlıkları gösterebilen bir mikroskop yapmayı başardı. Bakterilerin enfeksiyonlara ve hastalıklara neden olduğunu ilk kez anlayan kişi oldu. Leeuwenhoek, gözlemleri sonucu sirkenin bakterileri öldürdüğünü de keşfetti. Bilim adamlarının bu keşfi ciddiye almaları yüzyıllarca yıl sonra oldu.


Anton van Leeuwenhoek bilim adamı değildi; araştırmalarını işyerinde çalışmaya başlamadan önce sabah erken saatlerde ve iş bitiminden sonra yürütüyordu. Döneminin birçok bilim adamının aksine Anton van Leeuwenhoek bilimsel yöntemlerle çalışıyordu.

Özetle söylemek gerekirse, yüzyıllar boyunca fen alanında hiç de bilimsel olmayan yaklaşımlar kullanılmıştı. Kuşkusuz sosyal bilimler alanı için de aynı şey söylenebilir.


Amerikan yapısalcılığı bu gerçeğin farkındaydı ve ilk günden başlayarak dilbilimde bilimsel yöntemlerin kullanılmasını vazgeçilmez bir unsur olarak gördüler. Dilbilimi, dilin bilimsel olarak incelenmesi olarak tanımladılar ve bu tanımdaki “bilimsel olarak” ifadesine sıkı sıkıya bağlı kaldılar. Öyle ki eğer bugün dilbilim bir bilim olarak algılanıyorsa bu her şeyden çok Amerikan yapısalcılığının ödün vermez bilimsel tutumundan kaynaklanmaktadır.
John P. Broderick’in 1975’te basılmış ilginç bir kitabı var: Çağdaş İngiliz Dilbilimi: Yapısal ve Dönüşümsel Bir Dilbilgisi. Broderick, kitabın önsözünde neden karşıt iki dilbilim kuramına dayalı bir dilbilgisi yazdığını açıklıyor. Dilbilimin bilimselliği Amerikan yapısalcılığına da- yanıyor. Broderick (1975:3-9), kitabında dilbilimin “empirik” bir bilim olarak algılandığını söylerken Amerikan yapısalcılığının görüşlerine dayanıyor. Broderick’e göre, “empirik” bir bilim en azından dört özelliğe sahip olmalıdır:

1. araştırma gözlenebilir/algılanabilir olguları konu edinmelidir;

2. araştırma, olgu hakkında yansız yargılar oluşturabilmelidir;

3. oluşturulan yargılar dizge içinde sıralı olmalıdır; 4. yargılar mantığa uygun olmalıdır.


Broderick (1975: 8) çağdaş bilimsel dilbilimin temellerinin Edward Sapir ve Leonard Bloomfield tarafından atıldığını belirtiyor. Bloomfield’in gözlemlenmesi mümkün olmadığı için anlambilimi dilbi- lim çalışmaları dışında tutmak istemesi bilimselliği nasıl algıladığını açıkça göstermektedir.
Çağdaş bilimsel dilbilimi Amerikan yapısalcılığı ile gelişmiş ve ken- dine bilimsel evrende saygın bir yer edinmiştir. Amerikan yapısalcılığı dilbilimin bilimselliğini benimsetmekle de kalmamış geniş çevreler için dilbiliminin niteliği hakkında da aydınlatıcı olmuştur.


Amerikan Yapısalcılığı dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir deneyim yaşamıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında çabuk ve etkili bir biçimde yabancı dil öğrenme zorunluluğu ile karşı karşıya kalan Amerikan Ordusunun gereksinimini inanılmaz bir başarı ile karşılamış ve yabancı dilin öğreniminin bilimsel yöntemlere dayandırıldığında başarılı olaca- ğını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlamıştır.

Ne var ki çağdaş dilbiliminin bayrağını bugün Amerikan yapısalcılığı taşımıyor. Aksine Amerikan yapısalcılığını acımasızca eleştiren, onu tahtından indiren bir kişi bu bayrağı taşıyor: Avram Noam Chomsky.

Avram Noam Chomsky: Dilbilimin Aristo’su

Avram Noam Chomsky, bilim tarihinde ancak Aristo ile karşılaştırılabilir. Dilbilim dünyasına etkisi Aristo’nunki kadar geniş kapsamlı ve uzun süreli olacağı anlaşılıyor.


Avram Noam Chomsky’in ünü öylesine büyümüştür ki önemi dilbilimin önüne geçmiştir. Robert F. Barsky (2007: 38) dilbilimcilerin uzun zamandır birbirlerine “Chomsky emekli olduğunda dilbilim alanına ne olacak?” diye sorduklarını belirtiyor. Hiç kimsenin Enstein ölünce fiziğe ne olacak diye endişelenmediği düşünülürse, Chomsky’nin nasıl algılan- dığı anlaşılabilir.


Robert F. Barsky (2007: 37) Chomsky Etkisi adını taşıyan kitabında büyük bir gaf yapıyor ve yapısalcılığın ne olduğunu hiç anlamadığını gösteriyor. Barsky şöyle söylüyor: Chomsky’nin fikirleri alanda bir devrim gerçekleştirdi. 1950’lerde alana girdiğinde dilbilim davranışçılık, dağılımcılık ve yapısalcılık gibi tartışmalara yoğunlaşmıştı, bu tartışmalar artık önemsiz ya da en azından marjinal kabul ediliyor.


Robert F. Barsky (2007: 38-39), Chomsky’nin mirası ne olacak diye soru yönelttiği dilbilimcilerden John Goldsmith’in yanıtını aktarıyor. Goldsmith, Chomsky’nin 50 yıl sonra Ernst Mach gibi anımsanacağını söylüyor. Goldsmith’e göre, Ernst Mach, 19. yüzyılın ikinci yarısının en önemli ve en etkin bilim adamı olmuştu. Mach’ın katkısı yöntemseldi; Newton’un zaman ve uzay algılamasını reddetmiş, bunları duyuşsal algı- larımızı düzenlemek için oluşturduğumuz kavramlar olarak değerlendirmişti. Bu yaklaşım Einstein ve diğerlerini evreni yeniden değerlendir- meye yöneltmişti. Ernst Mach’ın katkısı böyle dolaylı bir katkı olmuştu.


Goldsmith, Chomsky’nin dilbilim alanına katkısının doğrudan olmak- tan çok, Mach’ınki gibi dolaylı olacağına inandığını belirtiyor. Bu göz- lemde doğruluk payı olduğu gerçek olmakla birlikte Chomsky’nin dilbi- lim alanına katkısının bütünüyle olumlu olduğunu söyleyebilmek müm- kün değil.
Günümüzde Chomsky’nin büyük bir dilbilimci, hatta günümüzün en büyük dilbilimcisi olduğu onun adını duyanlarca kabul edilen bir gerçek olmuştur. Chomsky, dilbilimciliği yanında yüzyılımızın en önemli ente- lektüel eylemcisi olarak da tanınmaktadır. Popüler dergi ve gazetelerde sık sık Chomsky’in yaşayan en büyük dahiler arasında yer aldığı yazılmaktadır. Chicago Tribun’e göre (Collier ve Horowitz, 2004: VII),

Chomsky hayatta olan bilim adamları içinde en fazla atıf alanıdır. Gelmiş geçmiş bütün bilim adamları arasındaysa Freud ve Platon’un arkasında üçüncü bilim adamıdır.
Ne var ki yapısalcıların deyimiyle Chomsky her şeyden çok bir “koltuk dilbilimcisi”dir. Veriye gerekli saygıyı göstermeyen, masa başı bir dilbilimcidir. Chomsky’nin kuramlarını veriye dayandırmak yerine, veriyi kuramlarına uyması için eğip büktüğünü gösteren pek çok örnek vardır. Chomsky, çoğu zaman verinin yargılarını destekleyip destekle- mediğine de önem vermeyen bir tutum sergilemiştir. Onun, “Benim ana dilim İngilizce, o halde İngilizce hakkındaki önsezilerim doğru olmalıdır” şeklinde özetlenebilecek yaklaşımı pek çok tartışmasında hissedile- bilmektedir.
Tanınmış dilbilimci Archibald A. Hill (Wilson. 1967), “Grammaticality” adlı makalesinde Chomsky’nin Aspects of the Theory of Syntax adlı devrim yaratıcı çalışmasındaki basit bilimsel kusurları apaçık ortaya koyuyor.

Archibald A. Hill’in “Kral çıplak” diye gösterdiği bu çalışmasında Chomsky’nin çok güvendiği önsezisinin diğer İngilizce anadil konuşurlarıyla hiç uyuşmadığı, hatta taban tabana zıt olabil- diği açıkça gösteriliyor. Chomsky’nin Hill’in bu çalışmasına yanıt ver- memesi anlaşılır bir tutum, çünkü Hill’in çalışması gözlem ve sınamaya dayalı bir çalışma. Bu çalışma Chomsky’nin “grammaticality” ölçeğinin diğer anadil konuşurlarınca paylaşılmadığını açıkça gösteriyor.
Aslında “grammaticality” kavramının kendisi de dilbilim bulgularıyla ters bir kavramdır. Konuşurların böyle bir ölçek kullandığını gösteren hiçbir olgu ya da gözlem söz konusu değildir. İlk dönem dilcilerin bile farkına varmış oldukları “insanların duydukları sözcelere bir anlam yük- leme yeteneğiyle donatıldıkları” gerçeğinin Chomsky’nin gözünden kaçmış olması şaşırtıcıdır.
Chomsky, The Logical Structure of Linguistic Theory başlıklı dokto- ra tezinde (1955-56) (daktilo sayfası 41) “dilbilgisel” ama “anlamsız” tümcelerden söz ediyor. Chomsky’e göre,

Colorless green ideas sleep furiously. This is a round square tümceleri “dilbilgisel” olmakla birlikte “bütünüyle” anlamsızdır. Bütün dilbilim tarihinde Colorless green ideas sleep furiously tümcesi kadar tanınmış bir örnek tümce olmamıştır. Bu tümce Chomsky’nin adı ile de özdeşleşmiştir.


Yine bütün dilbilim tarihinde bu kadar yanlış algılanan bir örnek de olmamıştır. Bu tümcenin “dilbilgisel” ama “anlamsal olarak kabul edi- lemez” olduğu yargısı ilk söylendiğinden beri geniş kitlelerce kabul edilmektedir.
Google arama motorunda Colorless green ideas sleep furiously aran- dığında yaklaşık 33.000 sonuç çıkmaktadır (5 Ekim 2008: 19:00). Bunla- rın çoğunda tümce “dilbilgisel” ama “anlamsız” olarak değerlendirilmektedir.


Chomsky’nin dilbilime olumsuz etkisini en açık şekilde bu tümce sergilemektedir. Birincisi, Chomsky bir yargısına destek olması amacıy- la bu tümceyi kendi oluşturmuştur. İkincisi, bu tümce hakkındaki yargısı da doğru değildir. Bir başka deyişle “dilbilgisel” ama “anlamsız” tümce- ler varsa bile Colorless green ideas sleep furiously tümcesi bu yargıyı destekleyen bir tümce değildir.


Açıkçası Chomsky’nin anadil konuşur önsezilerine dayandırdığı yar- gıları bütünüyle tutarsız çıkmaktadır. Hill’in makalesi bunu kanıtlamak- tadır.
Chomsky’nin Colorless green ideas sleep furiously tümcesinin “dil- bilgisel’ ama “bütünüyle anlamsız” olduğu yargısı bilimsel bir yargı de- ğildir. Ne gözleme ne de veriye dayanmaktadır. Üstelik araştırmalar bu yargının yanlış olduğunu göstermektedir.


Chomsky’nin söz konusu yargısı aslında dilbilimsel açıdan ciddiye alınacak bir yargı bile değildir. Öyle ki dilbilimci olmayan ama dil du- yarlılığına sahip pek çok kişi bu yargının anlamsız olduğunu fark etmek- tedir. John Hollander, Chomsky’nin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduğunu gösteren bir şiir bile yazmıştır:1

1http://www.panarchy.org/russell/rubbish.1943.html (8 Ekim 2008).

Coiled Alizarine
for Noam Chomsky
Curiously deep, the slumber of crimson thoughts:
While breathless, in stodgy viridian Colorless green ideas sleep furiously.

Chomsky Karşıtı Yazılar’ın (The Anti-Chomsky Reader) sekizinci bö- lümü “A Corrupted Linguistics: Yozlaşmış Bir Dilbilim” Robert D. Levine ve Paul M. Postal gibi iki tanınmış dilbilimci tarafından yazıl- mıştır. Robert D. Levine ve Paul M. Postal (2004: 204) Chomsky’nin çalışmalarında bilimsel yöntemlerin gerektiği şekilde kullanılmadığı, zaman zaman anlaşılmaz söylemler oluşturulduğu ve kendisini eleştiren- lere bilimsel düzlemde yanıtlar vermek yerine kişisel saldırılarda bulun- duğu iddia edilmektedir. Doğrusu Chomsky’nin bu yaklaşımını sadece dilbilim alanında değil, dünya düzeni çalışmalarında da kullandığı açık- ça görülmektedir. Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ile giriştiği ve basına yansı- yan tartışmada da ününe hiç yakışmayan ucuz demagoji oyunlarına baş- vurduğu görülmektedir.2


Ne yazık ki Chomsky Aristo’nun sadece ününü değil, onun nesnel bi limsellik dışı yaklaşımını da paylaşmış görünmektedir. Chomsky bir ba- kıma Aristo’nun gözleme değil, akıl yürütmeye ve mantığa dayalı çalış- ma yöntemine geri dönerek yapılsalcılığın nesnel bilim anlayışı yerine öznel çalışma yöntemini geri getirmiştir.


Chomsky’nin bu mirası hiç kuşkusuz dilbilim çalışmalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Himmelmann ve Schultze-Berndt (2005: 2)
(2) a. Claire left the room angry.
b. Claire left the room angrily.
tümcelerinin İngiliz anadil konuşurları için farklı anlamlar taşıyacakları- nı ve bu iki tümcenin de Almanca’ya Claire hat wütend das Zimmer verlassen şeklinde çevrilebileceğini tartışmasız bir gerçekmiş gibi sunuyorlar. Da- hası, İngilizce iki ayrı tümcenin çevirisi olan Almanca tümcede Almanca

2http: //www.angelfire.com/zine/dusunenler/koseyaz/mikhail/ kurtsorun.htm (15 Mart 2008).

anadil konuşurlarınca “anlam bulanıklığı” görülmeyeceğini, ancak tüm- cenin biraz “müphem” olarak algılanabileceğini belirtiyorlar.
Himmelmann ve Schultze-Berndt (2005: 6)
(6) a. John shouted at them angrily. (pure manner)
b. John answered the question stupidly. (pure manner)


(7) He angrily broke the door open. (transparent)
(8) John stupidly answered the question. (agentive)
(9) They loaded the cart heavily. (resultative)
örneklerinde görüldüğü gibi bütünüyle öznel bir yaklaşımla anlambilimsel sınıflandırma yapmakta da sakınca görmüyorlar.
Biz bu tutumun nesnellikle bağdaşmadığını belirtmek zorundayız. Tıpkı Chomsky gibi, Himmelmann ve Schultze-Berndt de kendi örnekle- ri üzerinde kendi öznel değerlendirmelerine dayanarak bilimsel yargılara ulaşmak istemektedirler. Ne yazık ki bu Chomsky mirası tutum çok yay- gın olarak görülmektedir.
Çalışma Chomsky’e özgü bir özellik daha taşımaktadır. Himmelmann ve Schultze-Berndt (2005: 29) yukarıdaki ve benzeri tümce örneklerinin “anlambilimsel haritası”nı şöyle sunmaktadırlar:

Böyle bir anlambilimsel sınıflandırmanın gereksiz yere karmaşık ve öznel olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Yol Ayrımı


Chomsky’nin Üretken Dönüşümlü Dilbilgisi ile parlayan yıldızı ona eşi görülmemiş bir saygınlık kazandırmıştı. İlerleyen dönemlerde Chomsky en az dört kez kendi kuramlarını yıkarak yenilerini yerleştirdi. Dilbilim topluluğunun büyük bir bölümü de onunla birlikte ilerledi. Bu- nun bilimsellik açısından hastalıklı bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Chomksy, kendi kuramsal kusurlarını görüp düzeltmeler yapmadıkça bu kusurların başka dilbilimciler tarafından düzeltilmemiş olması dilbilim adına endişe verici olmalıdır.


Chomsky’nin Bağlama ve Yönetim Kuramından sonra Uygulamalı Dilbilimin dilbilim ayağı yok olmuştur. Yapısalcılığın nesnel yönü ve betimleyici gücü dil öğretimine aktarılmış ve Uygulamalı Dilbilim alanı gelişmişti. Chomsky’nin Yönetim ve Bağlama Kuramı ile birlikte dilbi- limin dil öğretimine katkısı ortadan kalkmış oldu. Çünkü kuramın bulgu- larının ve içeriğinin dil öğretilmesine uygulanması söz konusu değildi. Bugünkü Uygulamalı Dilbilim bilimsellik kılıfına sokulmuş tutarsız yak- laşımların saldırısı altındadır. Öyle ki yabancı dil öğretiminde “mucize- vi” yaklaşımlar bile Uygulamalı Dilbilim kitaplarında yer alabilmekte-dir.


Yapısalcılık bilimsel yöntemlere sıkı sıkıya bağlıyken, Chomsky ma- sa başında hiç gözlem yapmaksızın kuramlar oluşturmuştur. Kuramları- na ters düşen veri örneklerini dikkate almak yerine veriyi kendi kuramı- na uyacak şekle sokmaya çalışmıştır.

Chomsky (1955-56: I-6) kendi doktora tezinin birinci bölümünde şöyle söylüyor:
Betimleyici dilbilim üç temel sorunla ilgilenmektedir. Betimleyici dil- bilimci bir yandan ayrı ayrı diller için dilbilgisi hazırlamaya çalışır. Betimleyici dilbilimci aynı zamanda genel bir dilbilim kuramı oluş- turmaya da çalışır; her dilin dilbilgisi, genel dil kuramın bir örneklen- dirilmesidir. Üçüncü olarak, betimleyici dilbilimci araştırma sonuçla- rının geçerli ve hazırlanan her dilbilgisinin dil gerçeğine uygun oldu- ğunu kanıtlamaya çalışır.
Kendine böyle geniş bir evren çizen yapısalcılık Chomsky tarafından
“dar kapsamlı” olduğu için eleştirilmiştir.

Ama geçen zaman içinde Chomsky kuramlarına dayalı olarak geliştirilebilen dilbilgisi modelleri yapısalcı dilbilgileriyle karşılaştırıldığında son derece dar kapsamlı kal- mıştır. Chomsky hakkında oldukça geçerli bir yargı şu olabilir:
Chomsky, dilbilimin bilimselliğini kabul ettirmiş olan Amerikan ya- pısalcılığına pek de etik olmayan vahşi saldırılarla kendine dilbilim için- de bir yer edinmiştir. John is eager to please/John is easy to please gibi aslında dilbilimsel açıdan ucuz örnekleri sıkı bir demagog olarak kulla- narak Amerikan yapısalcılığının saygınlığına büyük zarar vermiştir.

Aslında bu zarar Chomsky’nin bilimselliği ile değil ucuz propaganda yön- temleriyle sağlanmıştır. Buradaki paradoks şudur: Amerikan yapısalcılı- ğının dilbilime sağladığı saygınlık olmasaydı Chomsky’nin söyledikleri
17. yüzyıl Port Royal dilbilgisinin kötü bir taklidi olmaktan ileri gide- meyecekti (Sezer 2008).
Galileo, öğrencilerine, “Baylar, Aristo’nun yanıldığı sonucuna var- dım” demişti. Çağdaş dilbilimi de “Baylar, Chomsky’nin yanıldığı sonu- cuna vardım” diyebilecek ve kendilerini dinletebilecek dilbilimcileriyle var olabilecektir. Aksi takdirde dilbilim, hâlâ dünyanın İncil’de yazıldığı gibi 6400 yaşında olduğunu bin bir değişik şekilde savunmaya çalışan Katolik Kilisesinin durumuna düşecektir.

Kaynaklar
Archibald, A. Hill. (1967). “Grammaticality”. A Linguistic Reader. ed. Graham Wilson. New York: Harper and Row.
Barsky, Robert F. (2007). The Chomsky Effect: A Radical Works Beyond the Ivory Tower. Cambridge, Massachusetts. The MIT Press.
Broderick, John P. (1975). Modern English Linguistics: A Structural and Transformational Grammar. New York: Thomas Y. Crowell Company.
Chomsky, Noam (1955-56). The Logical Structure of Linguistic Theory. Dokto- ra tezi. Massachusetts Institute of Technology.
D. Levine, Robert ve Paul M. Postal (2004). “A Corrupted Linguistics”. Collier, Peter ve David Horowitz. ed. The Anti-Chomsky Reader. San Francisco: Encounter Books.
Haven, Kendall (2007). 100 Greatest Science Discoveries of All Time. Westport: Libraries Unlimited.
Himmelmann, Nikolaus P. ve Eva Schultze-Berndt (2005). “Issues in the syntax and semantics of participant-oriented adjuncts: an introduction”. Himmelmann, Nikolaus P. ve Eva Schultze-Berndt. ed. Secondary Predication and Adverbial Modification: The Typology of Depictives. Oxford: Oxford University Press.
Sezer, Ayhan (2008). Bilim ve Ütopya. Mayı

Yorumlar (0)