HAREZM TÜRKÇESİ, AYSU ATA

HAREZM TÜRKÇESİ, AYSU ATA

Harezm Türkçesi, XI-XII. yüzyıllarda gerek etnik yapı gerekse siyasî hayat bakımından Türkleşen Harezm bölgesinde Oğuz, Kıpçak ve Kanglı boylarının yerleşik hayata geçmelerinin sonucu olarak Türk dilinin doğu kolunu teşkil eden Karahanlı (Hakaniye) Türkçesi temelinde, güneybatı kolunu teşkil eden Oğuz Türkçesi ve kuzeybatı kolunu teşkil eden Kıpçak Türkçesinin bu bölgede karışıp kaynaşmasından oluşan Türkçeye verilen addır. Böylece bölge halkının etnik yapısı gibi oluşan dil de karma bir şekil almıştır.

Harezm bölgesine yerleşen Oğuz, Kıpçak ve diğer Türk boylarının ağızlarından alınan unsurlarla Harezm Türkçesinin özellikle şekil bilgisi ve kelime hazinesi bakımından kazandığı farklı yapı, onun en başta gelen dil özelliğini teşkil etmektedir.

Karahanlı Türkçesinden Çağatay Türkçesine geçiş devrini teşkil eden Harezm Türkçesi teriminin belli bir dönemin Türkçesine ad olarak kullanılması èAlì Şìr NevÀyì’nin, MecÀlisü’n- NefÀyis adlı eserinde Harezmli bilgin Óüseyn Òºarezmì’nin, Úaãìde-i Bürde’ye Harezm Türkçesi ile şerh yazdığını bildirmesi ile ortaya çıkmıştır: MevlÀnÀ Óüseyn Ò˘Àrezmì:...MevlÀnÀ CelÀlü’d-dìn-i Rÿmì úuddise sırruhu Meånevì’sıàa şeró bitiptür. Ve Úaãìde-i Bürde’àa daàı ÒºÀrezmìçe Türkì tili bile şeró bitipdür.[1]

Harezm bölgesi, Sirerya’nın aşağı kesimiyle birlikte daha Moğol çağından önceki devirlerde doğudaki Kaşgarın yanında ikinci bir edebî merkez olarak önemli bir yer tutmuştur. Bu bölge, Altın Ordu çağında da önemini muhafaza etmiş ve 1220'de Moğolların istilasından 1379 yılına kadarki sürede siyasî bakımdan Altın Ordu'ya bağlı kalmıştır. Bu bakımdan Moğol akını, burada İslâmî Türk edebiyatının gelişmesine engel olmamıştır. XIII. yüzyıl sonlarında Harezm’de gelişen kültür faaliyetine, XIV. yüzyılda Altın Ordu’nun başkenti Saray ve Kırım da kalılmış, Harezm'den birçok bilgin, şair ve yazar Altın Ordu'ya göç ederek bu bölgede konuşulan Türk yazı dilinin Altın Ordu sınırları içinde de yayılmasını sağlamıştır. Bundan dolayı Samoyloviç’in ‘Altın Ordu edebî dilinin inkişafinda Harezm’in rehberlik edici rol oynadığı[2]’ tespiti oldukça yerindedir. Böylece Altın Ordu sahasında konuşulan mahallî şiveye Harezm Türkçesinin de katılması ile Türk dilinin Kıpçak kanadında yeni bir yazı dili ortaya çıkmıştır. Harezm Türkçesi rehberliğinde oluşan Altın Ordu veya Cuci ulusu edebî dilinin Harezm bölgesinde oluşan yazı dilinden farklı olacağı ortadır. Ancak Türk dilinin bu sahasında bugüne kadar bu farkları ortaya koyacak çalışmalar yapılmamıştır.

Bu kadar geniş bir sahada kullanılan bu edebî dil, blrlik sağlayamamış, eski ve yeni şekiller yerli ağız özellikleri ile karışmıştır Bu dil evresi Timurlular devrinde sona ermiş ve yerini Çağatay Türkçesine bırakmıştır.

F. Köprülü, XIV. asırda Türkistan, Horasan, Harezm ve Altın Ordu’da yazılmış bütün eserleri Çağatay Türkçesi kapsamında ele almıştır. Ona göre bu bölgelerde ortaya konulan eserlerde lehçe farkları vardır fakat dil ve edebiyat tarihini devrelere ayırırken filolojik karakterleri ihmal etmemek gerekli ise de birinci şart toplayıcı tarihî ve edebî karakterleri göz önünde bulundurmaktır. Bu bakımdan Çağatay Türkçesinin meydana gelişinde sözünü ettiği ortak karakter Cengiz istilasıdır. Köprülü, XV. yy. Çağatay edebiyatını hazırlayan ve edebî karakterleri bakımından ondan tamamıyla farksız olduğunu kaydettiği XIII ve XIV. yy. eserlerini ilk Çağatay devri içinde ele alıp değerlendirmiştir. Ancak bu dönemi de ‘Timur devrinde edebî inkişaf’’, ‘Altın-Ordu'da edebî inkişaf’ ve ‘Ò˘arizm’de edebî inkişaf’ olmak üzere alt başlıklara bölmüştür. Ona göre ‘XII. Asır hakaniye Türkçesi ile XV. asır klÀsik Çağataycasını birbirine bağlayan bu uzun devirde önce Çağataylar ve İlhanlılar memleketlerinde, daha sonra Òºarizm ve Altın-Ordu sahalarında edebî bir faaliyet başlamış ve bu inkişaf Timurlular devrinde XV. asrın ilk yarısında büs-bütün kuvvetlenerek, bu asrın son yarısında NevÀ’î ve arkadaşlarının himmeti ile klâsik çağataycayı vücuda getirmiştir.’ Köprülü, ilk Çağatay devri eserleri (: Bu devir içinde yer aldığı bildirilen Óüsrev ü Şìrìn, Muóabbet- nÀme, Cumcuma-nÀme ‘Altın Ordu’da’, èAlì’nin Ķıããa-i Yÿsuf’u, Rabġūzì’nin Úıãaãü’l-EnbiyÀ’sı Muèìnü’l-Mürìd,Nehcü'l-FerÀdìs ise ‘Òºarizm'de edebî inkişaf’ maddelerinde işlenmiştir.) arasındaki bariz farkları, bu devirde siyasî ve edebî muhtelif merkezlerin bulunmasına, şair ve muharrirlerin farklı etnik gruplara ve coğrafî sahalara mensup olmasına ve bunlar arasındaki kültür farklarına bağlamıştır.[3]

V.V. Barthold ise Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler[4] çalışmasında Çağatay Türkçesinin Moğol istilası sonucunda teşekkül etmiş olduğunu fakat Türkistan’ın Altın Ordu’ya değil bilakis Altın Ordu ve Harezm sahalarının Türkistan’a tesiri ile bu edebî Türkçenin oluştuğunu ileri sürmektedir. Barthold böylece bizim de kabul ettiğimiz bir görüşü yani Harezm ve Altın Ordu Türkçelerinın Çağatay Türkçesine geçiş devresi teşkil ettiğini dile getirmiştir.

Harezm Türkçesinin Orta Asya Türk yazı. dili içerisinde özel bir devre teşkil ettiğini ortaya koyan türkologlardan biri de A. N. Samoyloviç’tir8. Samoyloviç, Úuùb’un Óüsrev ü Şìrìn’i ve Òºarezmì'nin Muóabbet-nÀme’sinin dil özelliklerine dayanarak Orta Asya edebî dilini üç döneme ayırmış ve Harezm Türkçesine Oğuz-Kıpçak Türkçesi adını vermiştir: 1. faaliyet merkezi Kaşgar olmak üzere Karahanlı veya Hakaniyye Türkçesi dönemi (XI-XII. yy.), 2. Seyhun’un aşağı kıyıları ve Harezm merkez olmak üzere Oğuz-Kıpçak dönemi (XIII-XIV. yy.), 3. Timur çocuklarının idaresi ile başlayan Çağatay bölgesinde Çağatayca dönemi (XV-XX. yy. başları).

A. Caferoğlu, ‘bu çağ Türk dünyasının geniş bir sahaya yayılmasına rağmen, Türkler arasında kendini hissettirecek derecede müşterek bir yazı dili olmuş ve bu dilde bir edebiyat vücuda getirilmiştir’ dediği dönemi yani müşterek Orta Asya Türkçesini türlü kültür merkezleri ve Türk boylarının etnik ve diğer özellikleri bakımından üç devreye ayırmıştır9: 1. Karahanlılar devrinden itibaren Kaşgar şivesinde inkişaf eden Türkçe ki buna hem Hakaniye hem de Doğu Türkçesi adı verilmektedir. 2. Batı Türkistan'ın Seyhun ırmağının aşağı mecrası ile Harezm'in muhtelif merkezlerinde gelişen Harezm (Altın Ordu) Türkçesi, 3. Orta Asya Türkçesinin en parlak devrini teşkil eden Çağatay Türkçesi.

Tarihî ve çağdaş Türkçeleri bir arada değerlendiren J. Benzing, Doğu Türkçesi-Uygurca grubunda çağdaş Türkçelerden Özbekçe ve Uygurcayı ele almış tarihî Türkçeler için ise şunları ifade etmiştir10: ‘Bu grup için de elimizde 8. ve 9. yüzyıllardan (Eski Uygurca) kesiksiz olarak gelen ve 13. yüzyıl Çağataycası ile modem devirde (Özbekçe ve Yeni Uygurca) oldukça zengin tarihî malzeme vardır: Buraya Karahanlı ve Harezm Türkçesi de girer.’

K. H. Menges de Fundamenta’daki ‘Türk Dillerinin Sınıflandırılması’ adlı yazısında Orta Türkçe-dönemi dillerini şöyle göstermiştir11: ‘Kaşgarlı Mahmud’un lügati ve Karahanlı İmparatorluğu metinleri tarafından temsil edilen Uygurcadan Çağataycaya geçiş dönemindeki bir doğu lehçesi ve Harezm (XI. ve XII. yüzyıllar)'deki bir kuzeydoğu lehçesi’.

Yukarıda da görüleceği üzere Harezm Türkçesi, èAlì Şìr NevÀyì’den başlayarak bazen Samoyloviç’te olduğu gibi farklı isimlendirmelerle (Oğıız-Kıpçak gibi) de olsa Orta Türkçe döııemi içinde ayrı bir devre olarak ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Ancak bu dönem eserlerinin yayımının geç zamanlarda yapılması ve bugüne kadar bile ayrıntılı bir Harezm Türkçesi gramerinin ortaya konulamamasından dolayıdır ki bu eserler yukarıda adı geçen Türkologlar tarafından Orta Türkçe döneminin farklı devrelerinde ele alınıp değerlendirilmiştir. Örneğin; Harezm Türkçesinin en kapsamlı eseri olan Rabàÿzì’nin Ķıãaãü'l-EnbiyÀ’sını A. Caferoğlu, Orta Türkçe döneminin ilk grubunda yani Hakaniye Türkçesi içinde ele almış, èAtabetü’l-ÓakÀyık ve Aómed Yesevì'’nin hikmetleri ile bir arada değerlendirilmiştir. Caferoğlu, bu eserler arasındaki dil farklılıklarını ise eserlerin yazıldığı sahalara ve buralarda kazanmış olduğu yeni dil unsurlarına bağlamıştır. Yine aynı eseri, J. Thury, Çağatay edebiyatının ilk ürünü olarak değerlendirmiş12 ve bu fikri Ş. Süleyman Efendi de destekleyerek sözlüğüne bu eserden pek çok kelime almıştır13. Ancak Ķıãaãü’l-EnbiyÀ’nın yazıldığı dönemde henüz Çağatay Türkçesi edebî bir dil halini alıp eser vermeye başlamamıştır.

Yine dönemin önemli eserlerinden Nehcü’l-FerÀdìs’in dili için de türkologlar arasında ihtilaf vardır. Z. V. Togan, eserin Harezm Türkçesiyle kaleme alındığını beyan ederken, A. N. Nadjib Ş. Mercanî ile aynı görüşü paylaşmakta yani eserin Volga Bulgar Türkçesi ile yazıldığını tanıklarıyla ispat etmeye çalışmaktadır14.

Kısaca, bugüne kadar dil tarihi ve edebiyat tarihi çalışmalarında Harezm Türkçesi ve bu Türkçe ile yazılmış eserler konusunda fıkir birliği olmamıştır.

J. Eckman, Fundamenta’daki “Harezm Türkçesi” maddesinde dönemin eserlerini “Mu?óabbet-nÀme (Maó), MiftÀhü’l-èadl (Mif), MièrÀc-nÀme (Mièr), Muèìnü’l-Mürìd (MM), Nehcü’l FerÀdìs (NF), Úiãaã-i Rabàÿzì (Rab), Hüsrev ü Şìrìn (HŞ)” olarak göstermiş bu eserlerle ilgili kısa bilgiler verilmiştir. PhTF’nın II. Edebiyat cildinde15 ise Eckmann, bu saha ve bu dönem eserlerini Kipschakische Literatur ana başlığı altında a)Die Literatur von Chwarezm und der Goldenen Horde maddesinde işlenmiş ve yukarıdaki eserlere Satır arası Kuran Tercümeleri ve DàsitÀn-ı Cumcuma’yı da eklemiştir.

Bu yazıda eserlerin yazıldığı yer, müelliflerin yetiştiği bölge dikkate alınarak Muúaddimetü’l-Edeb, Rabàÿzì’nin Úıãaãü’l-EnbiyÀ’sı, Nehcü’FerÀdìs, Muèìnü’l-Mürìd ve Satı Arası KuréÀn Tercümesi Harezm Türkçesi eserleri olarak ele alınmakta, bunun yanında aynı sebeplerle Kuùb’un Hüsrev ü Şìrìn’i, Muóabbet-nÀme, MièrÀc-nÀme, DÀsitÀn-ı Cumcuma ve Altın Ordu sahasına ait yarlık ve bitikler ise Harezm-Altın Ordu Eserleri başlığı altında işlenmekte, bu eserlerin benzer ve farklı gramer özellikleri ortaya konulmaktadır. Altın Ordu sahası eserleri için “Harezm-Altın Ordu” ismini kullanma nedenimiz Altın Ordu Türkçesi ile Harezm Türkçesini birbirinden ayıran ölçütlerin ortaya konulamamış olmasıdır.

[1] A.S.LEVEND,Ali Şir Nevaî. Divanlar ile Hamse dışındaki Eserler, C. IV, Ankara 1968, s. 72

[2] A.N.Samoyloviç, ‘Cuci Ulusu veya Altın Ordu Edebî Dili’, Türk Dili,S.12 (Haziran 1935),s.46.

[3] F. Köpriihı, "Çağatay Edebiyatı", İslâm Ansiklopedisi, C.3, 24. cüz, İstanbul 1945, s. 275, 285.

[4]V.V. Barthold, İstanbul 1927, s.132.

8 A. N. Samoyloviç, K istorii literaturnago sredneziatsko-turetskogo yazıka, Leningrad 1928, s.21. (Çeviren:A. İnan, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yıllık ÇaIışmaları. I, s. 73-95.). "Cuci Ulusıı veya Altın Ordu Edebî Dili", Türk Dili, S. 12, 1935, s. 34-49. Ayrıca bkz. "Harezrn Türkçesi", Türk Ansiklopedisi, C.XIX, s.

9 A. Caferoğu, Türk Dili Tarhıi, İstanbul 1984, s-74.

10 M. Akalın, "Tiirk Dillerinin Sınıflandırılması" (J. Benzing), Tarihi Türk Şiveleıi, İlaveli İkinci Baskı,Ankara, 1988,s.5.

11 M. Akalın, "Türk Dillerinin Sınıflandırılması" (K. H. Menges), Tarihî Türk Şiveleri, İlaveli İkiııci Baskı,Ankara1988,s. 8

12 J.Thüry,"Ondördüncü Asır Sonlarına Kadar Türk Dili Yadigarları",Millî Tetebbular Mecmuası II,İstanbul 1331,s.56-95.

13 Ş. Süleyman Efendi, Lüàat-i Çaàatay ve’t-Türkì èOåmÀnì, 1398.

14 A.N. Nadjib, "Nehcü’l-Feradis ve Dili Üzerine" (Çeviren:Nazif Hoca),TürkDili ve Edebiyatı Dergisi,XXII (1977), s. 36-37.

15 Philogia Turcica Fundamenta, 1964, s.275-296

Yorumlar (0)