NARTUGAN, NARTOGAN, NARDUGAN, NARDOGAN KELİMESİNİN KÖKENİ

NARTUGAN, NARTOGAN, NARDUGAN, NARDOGAN KELİMESİNİN KÖKENİ

Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya

NARTUGAN ~ NARTOGAN ~ NARDUGAN ~ NARDOGAN KELİMESİ ÜZERİNE


Yazılarından çok şey öğrendiğim değerli meslekdaşım Şurubu Kayhan Hanım Facebook’ta 21 Aralık 2018, 10:54 itibarı ile “Türklerde Yeni Yıl – Nardogan Bayramı” başlıklı bir yazı yayımladı. Sayın Kayhan’ın yazısının ilk cümleleri şöyle: “Nardugan eski Türklerde yeni yıl bayramıdır. Nar güneş, dugan ~ tugan ~ doğan, nardugan “Doğan güneş”, Türklerde güneşin yeniden doğuşu” anlamına gelmektedir. Nardugan her yıl 22 Aralık’tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanır. Daha sonra yazıda bu konudaki bir efsane, yazının sonunda da bu bayramın çeşitli halklardaki isimleri verilmektedir. (Tatar: Koyaş tuge “Güneş Doğan”; Başkır ve Udmurd: Nardugan ve Mardugan; Mişer: Raştua; Çuvaş: Nartavan, Nartukan, Zırizya: Nardava, Mokşa: Nardvan.) Yazıda 6 da resim yer almaktadır. Resimlerin birisinde güneşin şuaları var. İki tanesi ise Nar meyvası ile ilgili. 

Ben Sayın Şurubu Kayhan’ın yazısından çok faydalandım. Şöyle ki: Daha önceleri “Nev rûz = Yangı kün” eşitliği ile ilgili olarak yazdığım bir yazıda Türklerde yıl başının 21 Mart ekinoksu ile başladığını yazmıştım. Şurubu Hanım’ın yazısında ise 22 Aralık’tan sonraki ilk dolunayda Türklerin yeni yıl bayramının kutlandığı söyleniyor. Ayrıca Güneşin, verilen resimlerde Nar meyvası ile ifade edildiğini gördüm. Bunun üzerine NARTUGAN ibaresi ile ilgili bir etimoloji teklifi yapmak istedim.

Türkçede dört mevsim vardır. Yaz, Yay, K¢z, ve Kış. Türklerde yeni yıl –bana göre- 21 Mart’ta başlar. 21 Mart ile 23 Eylül tarihlerinde Güneşin ışıkları Ekvatora en dik geldiği için gece-gündüz süresi eşit olur. Gece-Gündüz eşitliğine ekinoks denilir. 21 Mart tarihinde Kuzey yarım kürede İlkbahar (Eski Türkçe: Yaz) başlar. 23 Eylül tarihinde ise Sonbahar (Eski Türkçe: Küz) başlar. 21 Haziran ile 21 Aralık tarihleri ise Güneşin Ekvatora en uzak olduğu tarihlerdir. En uzun gece en kısa gündüz yaşanır. Bu tarihlere gün dönümü (soltsis) denilir. Gün dönümü tarihleri güneşin 21 Haziran’da Yaz (Eski Türkçe: Yay) mevsimi başlar. 21 Aralık’da ise Kış (eski Türkçe: Kış) mevsimi başlar. 

Şimdi “Nartugan” ibaresi ile ilgili etimolojik teklifimi yapayım.

a) Genel Türkçede NAR kelimesi bulunmaz. Çünkü Türkçede N ünsüzü ile kelime başlamaz. Ancak Altay Dili (Altayistik) teorisine göre henüz bir yazılı örneği bulunamayan Altay dilinde *NYÂR şeklinde bir mevsim adı vardır. Altay Dili Türkçe, Moğolca, Tunguzca gibi müstakil diller olarak gelişirken Altay dilindeki *NYÂR kelimesinin başındaki NY birleşik ünsüzü Genel Türkçede Y olarak gelişir. Kelimenin sonundaki R ünsüzü de Türkçede Z olarak gelişir. Böylece *Altay Dili’ndeki *NYÂR kelimesi karşımıza Eski Türkçe devresinde YÂZ şeklinde çıkar. Bu mevsim Eski Türkçede “İlkbahar” mevsimidir.

b) Türkçeye komşu dillerden Farsçada NÂR (Granatapfel) isimli bir meyve vardır. Bu meyvenin adı Türkçeye iki şekilde geçmiştir. İlki Farsçadaki orijinal şekli olan NÂR şeklinde. İkincisi ise, Türkçede N ünsüzü ile başlayan kelime olmayacağı için başına bir ünlü alarak Türkçeleşen ANÂR ve ENÂR şekillerinde. Ancak NÂR kelimesi ne Farsçada, ne de Türkçede hiç bir zaman “Güneş” anlamına gelmemiş, güneşe benzetilmemiş ve bu anlamda kullanılmamıştır.

c) Moğolcada “Güneş” anlamına gelen kelime NARAN’dır. (Bk. Ferdinand D. Lessing, Mongolian-English Dictionary, Bloomington, 1973, s. 565a. nara(n) “Sun”; Moğolca-Türkçe Sözlük, 1. A-N, Ankara, 2003, s. 882b-883a. nara(n) “güneş”, naran-u gerel “güneşin ışığı”, naran-u tuyag-a “güneşin ışını”.)

Moğolların türeyiş efsanesinde Dobun Mergen’in karısı Alankova kocasının ölümünden sonra gökyüzünden gelen ışıktan türeyen Sarı Köpek (Şira Nogay) ile çiftleşip hamile kalır ve üç oğlan doğurur. Topkapı Sarayı Hazine 2152’de kayıtlı albümde bu olayın resmedildiği görülmektedir. Resim ile ilgili olarak Topkapı Sarayı Müzesi, III. Ahmed, No 2937’de kayıtlı “Kitâbu Neseb-name-i Mulûk = Şu‘b-ı Pencgâne)”nin 96b yüzünde Farsça olarak “Sûret-i Alan-kova ve şu‘be-i ferzendan u ki ez nûr der vucûd âmedend [Alankava’nın resmi ve nurdan = ışıktan) vücûd bulan oğullarının şubesi] cümlesinin altında Moğolca olarak Alan-kov-a naran-u kili-daça töregset urug-ut-lugaban [Alankova güneş-in ışığı(n)-dan türeyen kendi soyu ile]” cümlesi yer alır. Alankova’nın ışıktan gelen sarı köpekten doğurduğu oğullarından birincisinin adı Şu‘b-ı Pencgâne’de “Bukan katakı”, ikincisinin adı “Bosun Salçı” olarak zikredilir. Üçüncü oğlu olan “Bodançar”ın adı ise metinde zikredilmemiştir. (Bu konuda fazla bilgi için Osman Fikri Sertkaya’nın Sanat Tarihi Yıllığı (Kunsthistorische Forschungen), IX-X (1981), s. 241-251 (14 levha ile)’de yayımladığı   “Timürlü Şeceresi (Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine 2152, v. 32-43” adlı araştırmasına bakılabilir).

Burada Moğolların efsanevi atasının  erkek  “Şira Nogay [Sarı Köpek]”, Türklerin efsanevi atasının ise dişi “Kök Böri = Boz Kurt]” olduğunu da hatırda tutmanın faydalı olacağı görüşündeyim.

Gelelim  ibarenin ikinci bölümüne. 

“Dünyaya gelmek” anlamındaki fiil Türk halkları arasında “kılınmak, tugmak, tugılmak, anadan olmak, doğmak” vs gibi değişik şekillerde ifade edilmiştir. Bunlardan birisi “kılınmak” fiili olarak Tunyukuk yazıtının ilk satırındaki üç cümlenin ikincisinde geçer. Cümle şöyledir: “Bilge Tunyukuk ben. Özüm Tabgaç ilinge kılındım. Türk Bodun Tabgaçka körür erdi”. Bu ilk satırdaki üç cümleyi Türkceye şöyle çevirebiliriz. “(Ben) Bilge Tunyukuk’um.  (Ben) Tabgaç Ülkesinde (=Çin’de) doğdum. (Ben doğduğum zaman) Türk milleti Çin’e tâbi (bağımlı) idi”. Özbek Türkçesi’nde “tugılmak” fiili kullanılmıştır. “Ali Şer Navôî bir ming tört yüz kırk bir yilida Herât şahrida tugılgan [Alî Şîr Nevâyî 1441 yılında Herat Şehrinde doğdu]”. Azerbaycan’da ise hâlen “anadan olmak” fiili kullanılıyor. Türkiye Türklerinde ise “doğmak, anadan doğmak” fiili.

 Eski Türkçede “kılınmak” fiili yanında “togmak” veya “tugmak” şekillerinde  “o” ve “u” ünlüsü ile okunan fiil de kullanılmıştır.  Bu fiilin Türkiye Türkçesi’ndeki telâffuzu “doğmak” şeklindedir. Eski Türkçedeki şekil Altay, Hakas, Tuva, Şor gibi Güney Sibirya’nın Türk lehçelerinde “u” ünlüsü ile “tugmak” şeklinde kullanılıyor. Dolayısıyla bu fiilin partisip şekli de “tug-gan” şeklinde olur. 

Bu bilgilere dayanarak biz Nartugan ibaresinin aslının Moğolca NARAN + Türkçe TUGGAN yani “Naran tuggan” şeklinden geldiğini düşünebiliriz. Ancak ilk kelimedeki “an” bölümünün ve tuggan kelimesindeki partisip ekinin g ünsüzünün düşmesi halinde kelime “nar-tug-an” şeklinden “Nartugan ~ Nartogan ~ Nardugan ~ Nardoğan” hallerini alabilir. O zaman kelimeye  Güneş(ten) doğan” veya “ Doğan Güneş” şeklinde anlam vermek mümkün olur. 

Verilen resimlerle ilgili olarak da Türk halkları NARAN kelimesinin muhaffefi olan NAR kelimesini Farsça meyva adı olan NAR ile aynileştirdikleri için minyatürlerde NAR meyvasını resmetmişlerdir diye düşünüyorum.

Yorumlar (0)