SULARINDA KELİMESİNİN KÖKENİ

SULARINDA KELİMESİ VE KÖKENİ

Paşa Yavuzarslan 

Özet



Anahtar Kelimeler: sularında kelimesinin etimolojisi, etimoloji, Türk sözlükçülüğü, Osmanlı sözlükçülüğü, söz varlığı.



Abstract


The structure is bounded the word of Persian su 'environment, side' in same of the dictionaries which has Turkish explanation and the dictionaries which is the foreign, and has two languages by starting with dictionaries of Ottoman Turkish until today. In the same of the historical dictionaries, the word in Turkish su is given as interior component under the entry begginning the consequent of the diachronic investigation which we made, we determined that the word su was used in the meaning of 'time, age, season' as singular in the source of Old Anatolian Turkish.
The word 'sularında' was defined in the entry beginning as Persian+Turkish (sularında Per. sū +T.) in the Turkish Dictionary which was pressed in 1988 by TDK. However, the etymon of the word was corrected in the Turkish Dictionary which was pressed in 2005 by TDK
Key words: the etymology of sularında, etymology, Turkish lexicography, Turkish lexicography in the Ottoman period, Turkish lexicology.


SULARINDA KELİMESİNİN KÖKENİ


Türk sözlükçülüğü, çeşitli evrelerden geçip belli bir aşama kaydederek günümüze kadar gelmiş Türklük bilimi alanlarından biridir. Türk sözlükçülüğünün tarihi XI. yüzyılda Kâşgarlı Mahmûd tarafından yazılan Dîvânu Lügâti’tTürk’e kadar gider. Arap sözlükçülük yönteminde kaleme alınan bu sözlük, Türklük bilimi alanında Türk dilinin ilk sözlüğü olarak sayılır. 


Kâşgarlı’nın Dîvân’ından sonra Türk dilinin söz varlığını konu edinen sözlükler, Mısır Memlûk Devleti döneminde Arap ve Türk bilginlerce kaleme alınan iki dilli Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi Lugati’t-Türkiyye, Ed-Dürretü’l-Mudiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye, Kitâbu Mecmû’ı Tercümânı Türkî ve Acemî ve Mugalî gibi Arapça-Türkçe ve Kitâbu’l-İdrâk Li-Lisâni’l-Etrâk gibi Türkçe-Arapça sözlüklerden oluşmaktadır (Caferoğlu 19843: 187-194). Bu dönemden sonra Türkler arasında Türk sözlükçülüğü iki ayrı kolda gelişmesini sürdürmüştür. Bu kollardan birini Çağatay sahasında, yine Arap Sözlükçülüğü modelinde, çoğunlukla İran, Azerbaycan, Anadolu ve Hindistan’da yazılan Abuşka, Bedai’u’l-Lûgat, Fazlullah han Lûgati, Senglah gibi sözlükler oluşturmaktadır (Caferoğlu 19843: 223-229).

İkinci kol ise, Anadolu’da Oğuz Türklerinin geliştirdiği yazı dili olan Eski Anadolu Türkçesinde kaleme alınmış Ferişteoğlu Lügati, Ahterî-i Kebir, Babusü’l-Vâsıt, gibi Arapça-Türkçe ve Lügat-i Ni’netullâh, Miftahü’l-Lügâ, Şâmilü’l-Lügâ gibi Farsça-Türkçe iki dilli ve tercüme sözlükler teşkil etmektedir (TS-I 19882: X-LXXXIV).


Anadolu’da kaleme alınan sözlüklerin ikinci aşaması olarak sayabileceğimiz Osmanlı dönemi Türk sözlükçülüğü, Tanzimat’la yeni bir boyut kazanmış ve Türkçe açıklamalı sözlükler yazılmaya başlanmıştır. A. Vefik Paşa’yla başlayan Batılı tarzda sözlük yazma geleneği, Şemseddin Samî’nin Kâmûs-ı Türkî’siyle daha da ileri götürülerek, modern Türk sözlükçülüğünün temelleri atılmıştır. Temelde Kâmûs-ı Türkî’nin içerdiği söz varlığına dayanan Cumhuriyet dönemi sözlükleri, Türk diline yeni girmekte olan kelimelerle, arkaik duruma düşen kelimelerin girdi çıktılarıyla günümüze kadar sürekli yenilenmiştir. 


Sözlükler, yeni kavramların karşılığı olan kelimelerin girdisiyle ve dilde kullanılmaz duruma gelen kelimelerin çıktılarıyla sürekli yenilenen eserlerdir. Dildeki değişmeleri takip edip kayda geçirmesiyle, sözlükler dil bilimi çalışmalarında birinci elden kaynak olarak sayılırlar. Sözlükler sadece bu özellikleriyle değil, dili kullananlara, o dildeki kelimelerin temel dil bilgisi özellikleri hakkında bilgi vermesi bakımından da vazgeçilmez öneme sahiptirler. Bu bakımdan her dilde çeşitli amaçlar doğrultusunda ve belli yöntemler çerçevesinde sözlükler hazırlanmaktadır.

Türk sözlükçülüğünde bir usul olarak, Osmanlı döneminden beri yazılagelen sözlüklerde, kelimelerin dil bilgisel özellikleri, kullanımları ve kökenleri hakkında bilgiler verilmektedir. İlkin Batılılar tarafından hazırlanan iki dilli sözlüklerde başlayan bu yöntem, Şemseddin Samî’nin Kâmûs-ı Türkî’siyle Türk sözlükçülüğünün temel ilkesi olmuş ve günümüze kadar da Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan sözlüklerde bu yöntem takip edilmiştir. 
Genel söz varlığını içeren sözlükler dildeki değişmelere ve gelişmelere bağlı olarak, sürekli yenilenir ve kullanımda olan son baskı da, dildeki söz varlığının en son şeklini vermeye çalışır. Sözlüklerdeki değişimler ve gelişmeler, temelde kelime girdi ve çıktıları şeklinde olacağı gibi, kelimelere ait yeni veriler de sözlüklerde değişimlere sebep olur.

Bu yazıda dilimizde sadece iyelik kategorisinin 3. çoğulunda çekimlenmiş biçimiyle, sözlüklerde yer alan su+ları+n+da sözlük biriminin kökeni üzerindeki açıklamalar tartışılacak ve bu kelimenin tarihî ve Çağdaş Türkiye Türkçesi sözlüklerindeki durumu konu edilecektir. Kelimenin kökeni konusunda sözlükçülerin açıklamaları tartışılırken, yeri geldikçe Türkiye Türkçesi sözlükçülük geleneğine de değinilecektir.


su+ları+n+da kelimesi, Şemseddin Sâmî’nin Kâmûs-ı Türkî’sinden beri hemen hemen bütün Türkçe sözlüklerde su madde başının altında, iç madde olarak verilmiştir. Bu yapı ilk defa Türk Dil Kurumunun 1983 baskılı Türkçe Sözlük’ünde su madde başının altındaki iç madde durumundan, bir işaretle madde başı durumuna getirilmiştir: 
“su, -yu a. 1. Hidrojenle oksijenden oluşan, oda sıcaklığında sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde. -larında→ sularında.” (TS 1983, TDK: 1086b.-1087b). 


Bu baskıda da kelime köken olarak, Türkçe su kelimesiyle ilişkilendirilmiştir. TDK’nin 1983 baskısından sonraki yeni baskısı olan TS 1988’de sularında kelimesinin Türkçe su kelimesiyle ilişkisi kesilmiş ve kelimenin kökeni su+larında (Far.+Tr.) olarak gösterilmiş ve kelime, TDK’nın bu baskısından sonraki Türkçe Sözlüklerde köken olarak Farsçaya bağlanmıştır.

Ancak TDK’nin dışında özel kurumlar ve kişiler tarafından yayımlanan sözlüklerde kelime, Osmanlı dönemi sözlüklerinde olduğu gibi su madde başının altında verilmiştir. sularında kelimesi tarihî ve çağdaş Türkçe sözlüklerde aşağıda da örneklendirildiği üzere, genellikle Türkçe su ‘su’ madde başının altında iç madde olarak tanımlanmıştır.


Osmanlı Türkçesinin Batılı tarzda ilk açıklamalı sözlüklerinden sayabileceğimiz Ahmed Vefik Paşa’nın H.1306 tarihli Lehce-i Osmânîsinde su (ËB) madde başı altında böyle bir söze rastlanmaz. Lehce-i Osmânî’de su madde başının altında zamanla ilgili olarak bugün de kullandığımız sular kararmak= vakt-i gurûb (Toparlı 2000: 352b) deyimi geçmektedir. A. Vefik Paşa’nın, Osmanlı Türkçesindeki aslen Arapça Farsça kelimeleri topladığı ikinci ciltte, karar (r«dI) (= is. Durma, eğlenme, iskân, durak... (Toparlı 2000: 687 b) madde başının altında ölçü manasında saat beş kararında (Toparlı 2000: 687b) sözü geçmektedir. Bu söz grubu Şemseddin Sâmî tarafından Kâmûs-ı Türkî’de de aynen tekrarlanmıştır: 


“karar (r«dI) (is. Ar. 1. Durma, sükun, ârâm...) kararlarında= Takriben, sularında: Saat beş kararlarında” (Ş. Sâmî H.1317: 1060a).
Ayrıca, A. Vefik Paşa Lehce-i Osmânî’de radde (μœ«r) madde başının anlamları arasında su kelimesine de yer vermiştir ve buradaki su kelimesi ‘zaman, çağ’ anlamındadır.


“radde (μœar) is. Çizik, sıra, mertebe, su. Saat beş raddeleri. (Toparlı 2000: 787b); 
“radde (μœar) is.

1. Derece, rütbe, mertebe, kerte: Bir raddede yoruldum ki lâkırdı söylemeye mecalim yoktur; lâkırdı söyleyemeyecek raddede yorgunum; yorgunluğa da bir raddeye kadar tahammül olunur. 2. Takrîb, takribî miktar veya zaman: Sinni kırk raddelerindedir= Kırk sularında; saat beş raddelerinde; senevî varidatı beş altı yüz lira raddesindedir. [Arabide fayda ve menfaat manasından başka bir de araba oku manasına gelir. Lisanımızdaki istimalinin veçhi anlaşılamadı.]” (Ş. Sâmî H.1317: 653c-654a).
Şemseddin Sâmî, Kâmûs-ı Türkî’de yukarıda karar ve radde madde başlarının altında kararlarında ve raddelerinde yapısıyla eş anlamlı kabul ettiği sularında kelimesini, su madde başının altında kelimenin dokuzuncu anlamı olarak açıklar:
“su (ËB) s. 1. Tabiatta pek münteşir olup küre-i arzın üç rub’unu örten ve diğer rub’unda da çay, ırmak, dere, göl, pınar, kuyu vesaire hâlinde bulunan ve dâhilinde cevelân eden madde-i mâyi’a ki mütekaddimîn indinde ecsâm-ı basîtadan ma’dûd iken badehu müvellidü’l-mâ’ ile müvellidü’l-hamûzadan mürekkep olduğu tebeyyün etmiştir, mâ, âb... 9. Çağ, vakit, hengâm, esna: 
Saat beş sularında; o sularda; akşam sularında; sular kararmak= Akşam olmak. [Bu mana ile daima böyle cem suretinde kullanılır.]” (Ş. Sâmî H.1317: 835c).


Yukarıdaki örnekte de görüleceği üzere, Ş. Sâmî, su kelimesinin dokuzuncu anlamının, çağ, vakit, zaman, esna olduğunu belirtir ve kelimenin bu anlamlarıyla daima iyelik 3. çoğulda kullanıldığını vurgular. Kâmûs-ı Türkî’deki bu açıklama, 1988’e kadarki Türk Dil Kurumu baskılı sözlüklerin hemen hepsinde aynen tekrarlanmıştır:


TS (TDK 1944): “su. i. 1. Yağmur, kar, dolu şeklinde bulutlardan yağan, bayağı sıcaklıkta sıvı halinde olup tadı, rengi, kokusu olmıyan, iki hacım hidrojen ve bir hacım oksijenden oluşmuş bulunan, denizleri, gölleri, ırmakları, pınarları meydana getiren saydam madde. //... sularında, saati veya zamanı gösteren kelimelerin sonuna getirilerek vakti yaklaştırmaca olarak anlatır. On, on buçuk sularında geldi” (TS 1944: 534b-535a).
TS (TDK 1955): “su is. 1. Yağmur, kar, dolu şeklinde bulutlardan yağan, bayağı sıcaklıkta sıvı halinde olup tadı, rengi, kokusu olmıyan, iki hacım hidrojen ve bir hacım oksijenden oluşmuş bulunan, denizleri, gölleri, ırmakları, pınarları meydana getiren saydam madde. //... sularında, saati veya zamanı gösteren kelimelerin sonuna getirilerek vakti yaklaştırmaca olarak anlatır. On, on buçuk sularında geldi” (TS 1955: 671a-672a).


TS (TDK 1959):): “su is. 1. Yağmur, kar, dolu şeklinde bulutlardan yağan, bayağı sıcaklıkta sıvı halinde olup tadı, rengi, kokusu olmıyan, iki hacım hidrojen ve bir hacım oksijenden oluşmuş bulunan, denizleri, gölleri, ırmakları, pınarları meydana getiren saydam madde. //... sularında, saati veya zamanı gösteren kelimelerin sonuna getirilerek vakti yaklaştırmaca olarak anlatır. On, on buçuk sularında geldi” (TS 1959: 701a-702b).


TS (TDK 1966): “su is. 1. Yağmur, kar, dolu şeklinde bulutlardan yağan, bayağı sıcaklıkta sıvı halinde olup tadı, rengi, kokusu olmayan, iki oylum hidrojen ve bir oylum oksijenden oluşmuş bulunan, denizleri, gölleri, ırmakları, pınarları meydana getiren saydam madde. //... sularında, saatı veya zamanı gösteren kelimelerin sonuna getirilerek vakti yaklaştırmaca olarak anlatır. On, on buçuk sularında geldi” (TS 1966: 661a-662a).


TS (TDK 1969): “su is. 1. Yağmur, kar, dolu şeklinde bulutlardan yağan, bayağı sıcaklıkta sıvı halinde olup tadı, rengi, kokusu olmayan, iki molekül hidrojen ve bir molekül oksijenden oluşmuş bulunan, denizleri, gölleri, ırmakları, pınarları meydana getiren saydam madde. //... sularında, saatı veya zamanı gösteren kelimelerin sonuna getirilerek vakti yaklaştırmaca olarak anlatır. On, on buçuk sularında geldi” (TS 1969: 677b-678a).
TS (TDK 1974): “su is. 1. Yağmur, kar, dolu olarak bulutlardan yağan, bayağı sıcaklıkta sıvı durumunda olup tadı, rengi, kokusu olmayan, iki molekül hidrojen ve bir molekül oksijenden oluşmuş madde. //... sularında, saati ya da zamanı gösteren sözcüklerin sonuna getirilerek vakti yaklaştırmaca olarak anlatır. On, on buçuk sularında geldi” (TS 1974: 701a-702b).


TS (TDK 1983): “su, -yu a. 1. Hidrojenle oksijenden oluşan, oda sıcaklığında sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde. //... ~larında → sularında (TS 1983: 1086b-1087b).
TS (TDK 19837): “sularında be.Yaş, saat gibi sözcüklerle birlikte yaklaşık bir zaman bildirir: “Yaşı daha yirmi sularında idi.” –S. Ali. “Kısa bir zaman için, saat beş suları / İyidir beraber olmamız”. –B. Necatigil” (TS 1983: 1090a).



TS (TDK 1988 (Yeni Baskı): “sularında zf. Far. sū civar + T. Yaş, saat gibi kelimelerle birlikte yaklaşık bir zaman bildirir: “Kısa bir zaman için, saat beş suları / İyidir beraber olmamız.” -B. Necatigil.” (TS 1988: 1346 b).


TS (TDK 1998): sularında zf. Far. sū civar + T. Yaş, saat gibi kelimelerle birlikte yaklaşık bir zaman bildirir: “Kısa bir zaman için, saat beş suları / İyidir beraber olmamız.” -B. Necatigil.” (TS 1998: 2039 b).
TS (TDK 2005): sularında zf. Yaş, saat gibi kelimelerle birlikte yaklaşık zaman bildiren bir söz, raddelerinde. (TS 2005: 1817b).


Bir başka resmî kurum olan Millî Eğitim Bakanlığının çıkardığı Örnekleriyle Türkçe Sözlük (1996)’te sularında kelimesi su madde başının altında yer almaktadır:
“su i. 1. Yağmur, dolu, kar şeklinde bulutlardan yağan, bayağı sıcaklıkta sıvı hâlinde olup tadı, rengi, kokusu olmayan, iki molekül hidrojen ve bir molekül oksijenden meydana gelmiş bulunan denizleri, gölleri, ırmakları, pınarları oluşturan şeffaf madde, âb, mâ. //... • sularında: Saati veya zamanı gösteren kelimelerin sonuna getirilerek vakti yaklaşık olarak anlatır; sıralarında, ânında. 
Akşam ve sabah sularında böylece, elden kurtulup kaçan ve kışla meydanlarında sirk numaraları yapan kıvrak atlar çoktur. A. N. Asya, Top Sesleri, 19. 
Üsküdardan geliyorduk, ikimiz: Âsım, ben / Saat onbir sularındaydı... vapur beklerken. M. Â. Ersoy, Safahat, 428. 


Akşam sularında yatsı sonunda / Gel de murâdını al dedi bana. M. N. Karaer, Karacaoğlan, 67. (MEB Örnekleriyle Türkçe Sözlük-4: 2607b-2610a).
Ali Püsküllüoğlu’nun yayımladığı Arkadaş Türkçe Sözlük (2004)ün 8. baskısında sularında kelimesi TDK’nın 1988 ve 1998 baskılarında olduğu gibi, Farsça sū civar + Türkçe +larında eklerinden oluşmuş bir biçim olarak sözlüğe alınmıştır:
“sularında be. Far. T. Yaşı ya da saati yaklaşık olarak bildirmek, belirtmek ereğiyle bu sözcüklerle birlikte kullanılır. ör.Yaşı otuz sularındaydı.” (Püsküllüoğlu 2004: 895b-896a).


Kâmûs-ı Türkî’den beri sözlüklerimizde yer alan bu kelimeye ilk olarak, A. C. Barbier de Meynard’ın 1886’da yayımladığı Dictionnaire Turc-Français adlı sözlüğünde, su (ËB) madde başının altında rastlıyoruz. Meninski’nin sözlüğünde su (ËB) (=Ölmez 2000: 2991a-b) madde başının altında sularında gibi bir yapı bulunmamaktadır. Aynı şekilde J. D. Kieffer ve T. X. Bianchi tarafından hazırlanan Dictionnaire Turc-Français (1835) adlı geniş kapsamlı Türkçe-Fransızca sözlükte de su (ËB) madde başının altında böyle bir söz yer almamaktadır.


“su (ËB) çou, eau (t. or. ÈËB c’est la forme primitive, d’où le génitif p|uB çouyouŋ).  − 3° temps, limites. Akşam sularında (μbì dl ËB ¦UŽ«) âkhcham çoularenda, vers le soir. − saat altı sularında (cì dl ËB vK ¬ ®UŽ) sa’at âlte çoularenda, à six heures.” (A. C. Barbier de Meynard 1886: 221a-b).
J. W. Redhouse’ın A Turkish and English Lexicon (1890) adlı Osmanlı Türkçesi-İngilizce sözlüğünde, su (ËB) kelimesinin çoğul biçimi olan sular 
(dl ËB)ın üçüncü anlamı ‘zaman; herhangi bir an, süreç, çağ’ olarak verilmiştir:
“T. su (ËB), s. (for vËB and declined as this word: Gen. p|uB Dative t| ËB, etc.) //... sular (dl ËB) 3. Times; a time, a period, epoch.” (Redhouse 1987: 1188a-b). 
Julius Theodor Zenker, Türkçe, Arapça, Farsça hatta Çağatayca kelimeleri de aldığı Türkisch-Arabisch-Persisches Handwörterbuch (1866) adlı sözlüğünde su (ËB) madde başının altında sular (dl ËB) çoğul biçimini bir iç madde olarak verir ve Farsça sū (u)dan tahrif olduğunu belirtir.
“t. su (ËB) to ˎ[ Û ËŽ[ ËŽ Sbst. = eau, suc, jus; rivière, ruisseau; écoulement edu temps)...| Wasser,...Pl. SULAR (dl ËB). Temps approximatif. | ungefähre Zeit saat beş sularında (μbì dl Ë# g XUŽ). [dl ˎ ist Tahrif von dl Ë# eig. Pl. Vom pers. ˎ, Seiten, Gegenden, dann Umstände, Verhältnisse, Lage: Ne sularda? Saat ne sularda].” (Zenker 1967: 575a-b).


Zenker’in sözlüğünden faydalanan Radloff da sularında biçimini Farsça sū’dan bozulmuş bir söz olarak verir:
“3su [ˎ (Osm.), aus dem Pers.] (Yalnızca çoğul olarak sular ‘zamanlar, sıraları, sınırları’; ahşam sularında; sāt altı sularında; saat bäş dört sularına gälinŋa. (P.d.V. VIII, 26, 2).” (Radloff 1911: 746b-747-a).
Yukarıda da görüldüğü üzere, Zenker ve Radloff tarafından sular~sularında sözü köken olarak Farsça sū(ˎ) kelimesine bağlanmış ve Farsçadan tahrif olarak sîn (f)le değil de, sâd (ص)la yazıldığı belirtilmiştir. Zenker ve Radloff’un bütün diğer Fransız ve Osmanlı sözlükçülerinden farklı olarak kelimeyi köken olarak Farsça göstermelerinin temel dayanağı, kelimenin Türkçe su kelimesiyle sesteş olması ve Osmanlı Türkçesinde kelimenin sîn (f) yerine, sâd (#) ile yazılmasıdır. 


Klasik Osmanlı Türkçesinde Türkçe kelimelerin imlâlarının standartlaşmamasına rağmen, Farsça ve Arapça alıntı kelimelerin imlâları, edebî değeri yüksek olan eserlerde hemen hemen Arap ve Fars imlâ geleneğine bağlı olarak asıllarına uygun bir biçimde yazılmıştır. Bütün Osmanlı aydın zümresi Arapça ve Farsça kelimelerin yazımında oldukça titiz davranmışlar ve bu kelimelerde- farklı bir anlama gelmediği sürece- herhangi bir tasarrufa gitmemişlerdir. Böylece Arap harfli metinlerde, Türkçe kelimelerle Arapça ve Farsça kelimeleri köken olarak yazılışlarından ayırmak mümkündür. Bu sebeple sâd (ص) ile yazılan sular ~ sularında sözü, Farsçada ve Osmanlı Türkçesi metinlerinde daima sîn (س)le yazılan sū ‘taraf, yön’ kelimesiyle yazılış yönünden ayrılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Zenker, Radloff ve dolaylı olarak da TS 1988’in, Eski Anadolu Türkçesi kaynakları hariç, bütün Fransız ve Osmanlı sözlüklerinde imlâsı sâd (ص)lı olan bu biçimi, Farsça sū (ˎ) kelimesine bağlamaları şüphe uyandırmaktadır.


sular~sularında biçimi tekil olarak, su ‘zaman, vakit’ anlamında Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde de geçmektedir.
“su (III): Zaman, vakit. 
Ol suda («b ˎ) kim Rüsem ata atlana / Billidir kim gürzüne kim katlana (Man.Tayr. XIV. 80). (TS-V: 3561). 
Şadiyle geçer ömr bigi taze vü durrem / Ol su (Ë#) ki sarayında hemişe olur icra (Ah. Pş. XV. 13). (TS-V: 3562). 


Tarama Sözlüğünde yer alan bu iki örnek, bize kelimenin tekil olarak da “zaman, vakit, çağ” anlamlarına geldiğini göstermektedir. Bu durumda sular~sularında kelimesinin anlamca Farsça sū ‘A side, part, quarter; towards...’ (Steingass1975:704b) kelimesine yakın olmasına karşın, köken olarak bir ilgisi olmasa gerektir. Çünkü Türkçede, bazı isimlerin sadece 3. çoğul ve tekil iyelikte çekimlenmiş biçimlerinin zarf kategorisinde kullanıldığına dair pek çok örnek bulunmaktadır. civar (is.)~ civarlarında, dolay (is.)~ dolaylarında, yakın (is.)~ yakında~yakınlarda~yakından, boy (is.)~boyuna, yol (is.)~ yoluyla~ yolunda, zımn~ zımnında gibi örnekler sadece iyelik üçüncü tekil ve çoğulda çekimlenebilirler ve bu kelimeler sözlüklerde ya sularında kelimesinde olduğu gibi tamamen ayrı bir madde başı olarak ya da ait olduğu kelime türünün altında iç madde olarak yer alırlar. 


Sonuç olarak sularında kelimesi, Zenker ve Radloff’un sözlüklerinin dışında bütün Osmanlı Türkçesi açıklamalı ve iki dilli sözlüklerde su (Tr. is) kelimesinin altında iç madde olarak sözlüğe alınmış ve su (Tr. is.) kelimesinin anlam birimcikleri arasında ‘zaman, vakit, çağ’ kavramları verilmiştir. Bu durum TDK’nın 1988 baskılı sözlüğüne kadar, eski baskılı bütün sözlüklerde aynen tekrarlanmış, fakat 1988 baskılı Türkçe Sözlük’te kelime ayrı bir madde başı olarak verilmiş ve köken olarak da Farsça sū “taraf, yön, cihet” kelimesiyle ilişkilendirilmiştir. Ancak kelimenin Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde tekil olarak “vakit, zaman” anlamında geçmesi, Türkçe su kelimesinden gelişmiş bir sözlük birim olduğunu göstermektedir. Nitekim kelime, TDK’nın en son baskısı olan TS 2005’te de köken olarak yeniden Türkçeye bağlanmıştır. 



Kaynakça
De Meynard, A.C. Barbier (1886), Dictionnaire Turc-Français I-II, Paris.
Ahmet Vefik Paşa (2000), Lehce-i Osmânî, Ankara: Türk Dil Kurumu. (haz. Prof.Dr. Recep Toparlı).
Handjéri Alexandre (1840), Dictionnaire Français-Arabe-Persan et Turc-I, Moscou.
Caferoğlu, Ahmed (19843), Türk Dili Tarihi I-II, İstanbul: Enderun Kitabevi.
Kélékian, Diran (1927), Dictionnaire Turc-Français, Âmedî Matbaası.
Meninski, F.M. (2000), Thesaurus Linguarum Orientalium Turcicae-Arabicae-Persicae-II, İstanbul: Simurg. (Yay. Mehmet Ölmez).
Kieffer, J.D. et T. X. Bianchi (1835), Dictionnaire Turc-Français, Paris.
MEB (1996), Örnekleriyle Türkçe Sözlük-4,Ankara.
Püsküllüoğlu, Ali (2004), Türkçe Sözlük, Ankara: Arkadaş Yayınevi.
Radloff, W. (1911), Versuch Eines Wörterbuches Der Türk-Dialecte-IV, S. Peterburg.
Redhouse, J. W. (1987), Turkish and English Lexicon, Beirut.
Steıngass, F. (1975), A Comprehensive Persian-English Dictionary, Beirut.
Şemseddin Sâmî (19893), Kâmûs-ı Türkî, İstanbul: Çağrı Yayınları.
TDK (1944), Türkçe Sözlük, İstanbul.
TDK (1955), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (1959), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (1966), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (1969), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (1974), Türkçe Sözlük, Ankara
TDK (1979), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (1983), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (1988), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (1988). Tarama Sözlüğü, Ankara.
TDK (1998), Türkçe Sözlük, Ankara.
TDK (2005); Türkçe Sözlük, Ankara.
Zenker, Julios Theodor (1967), Türkisch-Arabisch-Persisches Handwörterbuch, Germany.

Yorumlar (0)