Uygur Türkçesi Sözlüğü, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü pdf,  Eski Uygurca Sözlük pdf, Uygurca kelimeler ve anlamları

Uygur Türkçesi Sözlüğü, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü pdf, Eski Uygurca Sözlük pdf


Uygur Türkçesi Sözlüğü, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü pdf, Eski Uygurca Sözlük pdf

İndirmek için tıklayınız: Uygurca Türkçe sözlük pdf

16 SÖZLÜKTEN OLUŞAN AYRINTILI

BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

Sözlük, Türkçe, Türkçe sözlük, Türkçe kelimeler, Türkçe sözcükler, Etimoloji, Etimolojik sözlük, Türkçe kelimeler, Türkçe sözlük ara, Türkçe sözlük kelime anlamları

Sözlükten Seçmeler

A

Aç-: açmak

Ada: tehlike

Adın: başka

Adınçıġ: nadide, fevkalade

Adkaġ: bağ, kelepçe

Adkaş-: birbirine bağlanmak

Adrıl-: ayrılmak

Adruk: başka, diğer

Aġı: hazineye konulan değerli şeyler, varlık

Aġıçı: hazinedar

Aġılık: hazine, devlet hazinesi

Aġır ig: ağır, ölümcül hastalık

Aġır kıyın: ağır ceza, ağır işkence

Aġırlık: kıymetli

Aġlak: boş, tenha

Aġu: zehir

Ak-: akmak

Akla-: nefret etmek

Aktarıl-: ters dönmek

Al-: almak

Alkın-: tükenmek, mahvolmak

Alku: hepsi, bütün

Aln͡gu-: tükenmek, bozulmak

Alp: cesur, büyük

Altı: altı (6)

Altın: alt, aşağı

Altun: altın

Amarı(< İranî diller): bir çok, pek çok

Amıl: sessiz, sakin

Amrak: sevgili

Amran-: sevinmek

Amtı: şimdi

Ança: o şekilde, öyle krş. İnçe

Ançulayu: öyle, o şekilde

Anta: onda(n)

Antaġ: öyle, böyle

Apam (~ apan͡g): eğer

Aranyadan(

Artuç: ardıç ağacı

Artuk: fazla(sıyla)

Aruk: yorgun(luk)

Asıġ: fayda

Asra-: terbiye etmek

Aş: aş, yemek

Aşıl-: artmak

Aşla-: yemek yemek

Aşnu: önce

Atlantur-: ata bindirmek

Atlıġ: ünvanlı

Avıçka: ihtiyar

Ay-: söylemek

Aya: avuç içi

Ayıġ: kötü, fena

Ayıt-: söylemek

B

Baç: güzel

Baġırsak: merhametli

Balık: 1. şehir, kent 2. balık

Bar: var

Bar-: varmak, gitmek

Baranas: (skr. Yer adı) benares

Barça: bütün

Barım: zenginlik, servet

Basġuk: dağ parçası, doruk

Başla-: başta olmak, baş olmak

Bay: zengin

Bert-: incitmek

Bertet-: ezmek, sıkıştırmak

Bil: bel

Bil-: bilmek

Bilge: bilge

Bilil-: bilinmek, fark edilmek

Bilin-: farkına varmak

Bir-: vermek

Birkiye: biricik

Birle: birlikte

Birök (< bir ök): gerçekten de, bizzat

Biş: beş (5)

Bitig: yazılı olan şey, vasiyetname

Bodisavat(< skrt.): Buda adayı

Bodun: halk, millet

Boġuz: boğaz

Bol-: olmak

Böz: bez

Bul-: bulmak

Bulunçusuz: bulunmaz

Bulun͡g: taraf, yön; köşe

Burhan: buda

Busan-: üzülmek, tasalanmak

Buşı: sadaka

Buşuş: keder, sıkıntı

Buyruk: komutan

Bük: orman

Ç

Çamla-: dava etmek

Çıġarı: dokuma çıkrığı

Çıġay: fakir, yoksul

Çintemeni: çintamani (incisi)

Çoġurt: bir ağaç türü

Çok-: öldürmek

Çomur-: batırmak

D

Dyan(

E

Edgü: iyi

Emgek: zahmet, sıkıntı

Emgeklig: zahmetli

Emgen-: zahmet çekmek

En͡gir-: eğirmek, çevirmek

Er-: erişmek

Er-: i- yardımcı fiili, olmak

Er: kişi

Erdini: inci, mücevher

Eren: kişiler

Erk: erk, güç

Ert-: geçmek

Ertin͡gü: fevkalade, son derece

Ertün͡gü: bk. Ertin͡gü

Eşil-: kendi etrafında dönmek

Et: et; beden

I-İ

Id-: göndermek

Iġla-: ağlamak

Inaru: ileride

Irak: uzak

İç: iç

İçgerü: içeri(de)

İçi: baba

İdi: tam, mutlak

İdiz: yüksek, yüce

İg: hastalık

İgid-: beslemek, doyurmak

İgrik: çember şeklinde

İkkinti: ikinci

İl: devlet

İlin-: ilinmek, bağlanmak

İlinçü: eğlence

İlit-: götürmek

İlleg: bk. İllig

İllig: hükümdar

İmirt: bir ağaç türü

İnanç: inanılan, güvenilen kişi; maiyet

İnçe: şöyle(ce), öyle krş. Ança

İnçge: ince

İnçip: böylece

İni: kardeş

İrinç: bedbaht

İrinç: şüphesiz

İrteki: eski, kadim

İsen: esen, sağ

İş: eş, arkadaş

İşid-: işitmek, duymak

K

Kaç: kaç

Kaçıġ: duyu; duyu organı

Kadaş: yakın, eş dost, arkadaş

Kadġuluġ: kaygılı, üzüntülü

Kadġur-: kaygılanmak

Kal-: kalmak

Kaltı: ne zaman ki; şayet

Kamaġ: bk. Kamuġ

Kamuġ: hepsi, bütün

Kan: han, hükümdar

Kan͡g: baba

Kantur-: kandırmak, doyurmak

Karam: hendek

Karı: ihtiyar

Kars: yün veya kıl kumaş

Kasınçıġ: yavuklu

Kat: kat, katman

Kata: defa, kere

Kataġlan-: zahmet çekmek

Kavışıġsa-: kavuşmak istemek

Kayu: hangi; herhangi bir

Kazġan-: kazanmak

Kel-: gelmek

Kelür-: getirmek

Kemi: gemi

Kentü: kendi

Kergek: gerek, lüzumlu

Keyikçi: yabanî hayvan avcısı

Kıdıġ: kıyı

Kıl-: kılmak, yapmak

Kılınç: iş, amel; ahlâk

Kıyın: işkence, ceza

Kız: kız

Kiçigkiye: küçücük

Kidin: batı

Kiginç: cevap

Kigür-: içine almak

Kim: kimse

Kin: güzel koku

Kir-: girmek; gitmek

Kirigse-: girmek istemek

Kişi: eş, zevce

Kol-: istemek

Kol: kol

Kolġuçı: dilenci

Koltġuçı: dilenci

Kork-: korkmak

Korkınçıġ: korkunç

Koy: koyun

Kök: mavi

Köker-: göğermek, yeşermek

Kölmen: gölcük, su birikintisi

Kölük: yük hayvanı

Kön͡gül bert-: kalp kırmak, incitmek

Kön͡gül bir-: gönül vermek, dileğini yerine getirmek

Kön͡gül: gönül, kalp; şuur

Köni: doğru

Köp: çok

Köpir-: köpürmek; coşmak

Kör-: görmek

Körkle: görülesi, güzel

Körtle: görülesi, güzel

Köz: göz

Közün-: görünmek

Kulluk: hizmet

Kum: kum

Kuruġ kal-: boş kalmak, boşalmak

Kuruġ: kuru, ıslak olmayan

Kuş: kuş

Kut: kut, baht, talih

Kuvraġ: topluluk, cemaat

Kü: şan, şöhret

Küç : güç

Küçe-: zorlamak

Külüşüg: karşılıklı gülme

Kümüş: gümüş

Kün: gün, 24 saat

Küse-: istemek

Küsenç: arzu, istek

Küskü: sıçan, fare

Küsüş: arzu

Küvrüg: davul

L

Laġzın (eski asya: domuz

Linhua: lotus çiçeği, nilüfer

Luu: ejder

M

Men: 1. kişi zamiri

Men͡gi: huzur, saadet

Min͡g: bin (1000)

Monçuk: boncuk

Munça: bunca, bu kadar

Munçulayu: bu şekilde

Mun͡g: sıkıntı

Muntuda: burada(n)

N

Ne: ne

Neçük(in): nasıl, niçin

Neg(ü)lük: niçin, neden

Nenn͡g: herhangi bir şey, hiçbiri

Nom(

O-Ö

Oduġ : uyanık

Oġul: oğul

Ol: “o” işaret sıfatı; işaret zamiri; -dır

Olur-: oturmak

Ordu: saray

Orun: yer, mekan

Otruk: ada

Ozġur-: kurtarmak

Öd: zaman

Ödün: zaman

Ög: akıl

Ög: anne

Ögey: üvey

Ögük: yavru, sevimli çocuk

Ögüz: nehir

Öl: nemli

Öl-: ölmek

Ölüm: ölüm

Ölür-: öldürmek

Ön-: dışarı çıkmak, öne doğru gitmek

Ön͡g: renk

Ön͡gi: ayrı, farklı; dışarıda

Ön͡gtün: doğu

Öntür-: yolculamak

Öpügse-: öpmek istemek

Öt(ü)rü: sonra, dolayı

Ötle-: öğüt vermek

Ötüg: istek

Ötün-: arz etmek

Özlüg: ruhu olan, canlı

P

Prişti (< sogdça): ferişte, melek

S

Sakın-: düşünmek

Saklan-: dikkat etmek

San-: sayılmak

Sansız: sayısız

Satıġ: ticaret

Satıġçı: tüccar

Sav: söz

Sayu: her bir

Sekiz: sekiz (8)

Sen͡gir: dağ eteği, yamaç

Sep sem: ıp-ıssız

Sep-: serpmek; donatmak

Ser-: sabretmek, katlanmak

Seril-: durmak, dinlenmek

Sermel-: süzülmek

Sev-: sevmek

Seviglig: sevimli, hoş

Sıkta-: sızlamak

Sın-: parçalanmak

Sin͡gür-: yutmak

So (<çin. Sua): zincir

Sokuş-: çarpışmak

Sola-: zincirlemek

Sögüt: ağaç; söğüt ağacı

Söki: eski, kadim

Suk-: gagalamak, vurmak

Suv: su

Suva-: sulamak

Suvçı: kılavuz kaptan

Süs-: çarpmak

T

Taġ: dağ

Tak: zahmet

Takı: ve, dahi

Talım: canavar

Talu(y) ögüz: okyanus

Talu(y): deniz

Tamu: cehennem

Tan͡g: olağanüstü, şaşılası

Tan͡g: tan, tanyeri

Tan͡gla-: hayret etmek, şaşırmak

Tanuk: tanık, şahit

Tapa: -e doğru, tarafına

Tapla-: uygun bulmak

Tarı-: toprağı ekip biçmek

Tarıġ: darı

Tarıġçı: çiftçi

Taş: dış, dışarı

Tavar: mal

Teg-: 1. değmek, paya düşmek; 2. erişmek

Teg: gibi

Tegin-: erişmek, sevk olunmak

Tegre: çevre(sinde)

Tegzinç: girdap

Tek: tek, yalnız(ca)

Telim: çok, fazla

Ten͡gri: tanrı; efendi; haşmetli; hükümdar; gök yüzü

Tepre-: kımıldamak

Teri: deri, cilt

Terin͡g: derin

Tıd-: engellemek

Tıdıġ: engel

Tın-: dinlenmek

Tın: soluk, nefes

Tınlıġ: canlı; insan

Tıntur-: soluk aldırmak

Tıt-: geride bırakmak

Ti-: demek, söylemek

Tigin: prens

Tigit: prens(ler), şehzade(ler)

Tiki: ses, tıkırtı

Tikim: yüksek, yalçın

Til: dil; söylenti

Timir: demir

Tiril-: toplanmak

Tirin: topluluk, güruh

Tit-: denilmek

Toġ-: doğmak

Tokı-: 1. dokumak 2. (davul vs.) çalmak

Tokıt-: (davul vs.) Çaldırmak

Topın-: yarılmak

Tön͡git-: aşağı eğmek

Tört: dört (4)

Törü: töre, anane

Törü-: yaratılmak

Tözü: bütün; her

Tuda: tehlike; engel; bela

Tur-: 1.durmak 2. kalkmak

Turġur-: 1. durdurmak 2. kaldırmak

Tusu: fayda

Tuş-: karşılaşmak

Tut-: tutmak; elde etmek

Tutuz-: emanet etmek

Tuzu: bk. Tusu

Tüke-: kâfi gelmek, yetmek

Tükel: tam, bütün

Tüketi: tam, eksiksiz

Tümen: on bin (10 000)

Türlüg: türlü, çeşit

Tüt-: (duman vs.) tütmek

Tütün: duman

U-Ü

U-: gücü yetmek, yapabilmek

Uç-: uçmak

Uçuz: kıymetsiz

Ud: sığır

Ulatı: ve

Uluġ: ulu, büyük, baş kişi

Uluş: ülke

Una-: razı olmak

Ur-: 1. saldırmak 2. (yük) yüklemek

Uvat-: parçalanmak, ufalmak

Uz: usta, zanaatkâr; mahir

Uzat-: yola koymak

Üç: üç (3)

Üçün: için

Ügüz: bk. Ögüz

Üküş: çok

Ülüg: kısmet, talih

Ünte-: ses çıkarmak

Üsk: üst

Üze: ile

Üzül-: kesilmek, arkası gelmemek

Y

Yadıl-: yayılmak

Yakış-: yaklaşmak

Yaln͡gus: bk. Yalnn͡guz

Yaln͡guz: yalnız

Yant(u)ru: geri, tekrar

Yara-: uygun düşmek

Yaraşı: uygun, yaraşır

Yarat-: donatmak

Yarlıġ: ferman

Yarlıġka-: buyurmak krş. Yarlıka-

Yarlıka-: buyurmak, lütfetmek

Yaruk: aydınlık, parlak, nurlu

Yastuk: yastık

Yaşa-: yaşamak

Yat-: yatmak

Yavlak: kötü

Yazuk: hata, kabahat; günah

Yek: şeytan

Yet-: yedeğine almak

Yıd: (güzel) koku

Yıġın-: toplamak; sıyrılmak

Yıġla-: ağlamak

Yılkı: at

Yın͡gak: taraf, yan; cephe

Yıpar: güzel koku, misk

Yig: çok; sık; sıkı

Yigrek: daha iyi; değerli

Yil: yel, rüzgâr

Yime: yine, da/de

Yinçü: inci

Yine: üstelik

Yir: yer

Yirçi: rehber, kılavuz

Yirtünçü: yeryüzü

Yit-: bk. Yet-

Yitti: yedi (7)

Yoġur-: bata çıka yürümek

Yok çıġay: fakir, yoksul

Yokkaru: yukarı

Yol: yol

Yorı- : yürümek, ilerlemek

Yulı-: çekmek, koparmak

Yulıġ: satın alma

Yunt: at

Yün͡g: yün

Yüzlüg: tanınmış, ünlü

Yorumlar (1)
Sude 4 yıl önce
Çok faydalı oldu. Çok teşekkür ederim.