YALNIZ BİR, BİRKAÇ TÜRKÇE KOLUNDA KULLANILAN, BAŞKA TÜRKÇE KOLLARINDA KULLANILMAYAN SÖZLER

YALNIZ BİR, BİRKAÇ TÜRKÇE KOLUNDA KULLANILAN, BAŞKA TÜRKÇE KOLLARINDA KULLANILMAYAN SÖZLER:


ÇAĞDAŞ TÜRKÇE KOLLARINDA YALNIZ BİR, BİRKAÇ KOLDA KULLANILAN, BAŞKA TÜRKÇE KOLLARINDA KULLANILMAYAN SÖZLER:
BU TÜRDEN, YALNIZ BİR ÇAĞDAŞ TÜRKÇE KOLUNDA KULLANILAN SÖZLERİN BAŞKA ÇAĞDAŞ TÜRKÇE KOLLARINDA YAYGINLAŞABİLMESİ:

DİLDE BİRLİK ÜLKÜSÜ -06.02.2017

Bütün Türkçe kollarında yayılarak kullanılması gerektiğini düşündüğümüz başka Türkçe kolları için de “anlamı sezilebilir” olan örnek olarak “ayrıksı” sözü Eski Türkçe kollarından yalnız Eski Türkiye Türkçesi (13 - 15. y.y.) ile Osmanlı Türkçesinde (16 - 19. y.y.); Çağdaş Türkçe kolları içerisinde ise yalnız Türkiye Türkçesi Yöre Ağızlarında var.

Çağdaş KUMAN - KIPÇAK (Kazan Tatar, Kırım Tatar, Kazak, Kırgız, Karaçay - Balkar, Kumuk, Nogay) ile KARLUK - UYGUR (Özbek, Çağdaş Uygur) Türkçe kolu öbeklerinde bu söz yok.

OĞUZ - TÜRKMEN (Türkiye, Gagauz, Azerbaycan, Türkmen) Türkçe kolu öbeği içerisinde, kısaca Çağdaş Türkçe koları içerisinde yalnız Türkiye Türkçesi Yöre ağızlarında var.

Burada bir dil gerçekliğini göz önüne sermek gerekiyor: Çağdaş Türkçe kollarındaki “TÜRKÇE KÖKENLİ” söz varlığını ikiye ayırmalıdır:

=A=) Biçim - anlam olarak, büyük oranda anlamı sezilebilen “KÖKTEŞ”, ortak kökten söz varlığı:

Türkiye: ÖĞÜT; Azerbaycan: ÖYÜD; Türkmen: ÖWÜT; Özbek: ÖGİT; Çağdaş Uygur: ÖGÜT; Kazak: ÜGİT, (/“KEÑES)”; Kırgız: ÜGÜT; Kazan Tatar: ÜGİT (/“KİÑEŞ”)..

Türkiye: KONUK; Azerbaycan: GONAG; Türkmen: GONAK; Özbek: KONÅK Ç. Uygur; KONAK; Kazak: KONAK; Kırgız: KONOK; Kazan Tatar, Başkurt: KUNAK.

Bu türden biçim, anlam olarak Eski Türkçe kollarından gelen söz varlığı “ORTAK SÖZLER”dir. Bu nitelikteki Çağdaş Türk lehçelerindeki ortak sözlerin oranı öteki sözlere göre en az yüzde kırk - elli, birçoğunda en çok elli beş - altmış oranındadır.

Kuman - Kıpçak, Karluk - Uygur, Oğuz - Türkmen gibi bir Türkçe kolu öbeği içerisindeki kollarda ortak sözler çok daha yüksek orandadır. ANCAK, Kazan Tatar ile Başkurt Türkçeleri dışında YÜZDE YETMİŞTEN DAHA YÜKSEK ORANDA “KÖKTEŞ”, ORTAK SÖZ VARLIĞI OLAN İKİ TÜRKÇE KOLU YOKTUR.

=B= Türkçe kolları birbirlerinden uzaklaştıktan sonra Türkçe kök ile eklerle türemiş olup “Birinde yaşayan, ötekinde, ötekilerde unutulmuş, yalnız bir bölümünde özgün biçimde yaşatılmış, bir bölümü yalnız bir kolda (lehçede), Türkçe kolu öbeği içerisinde varlığını sürdüren sözler”:
Adalga, ardıcıl, artıkmaç, ayrıksı, bilgin, deprem, ege, egemen, ekmek, emen / ermen (meşe), erdem, erkin, erkinlik, erksever, eşit, evcimen, eye / iye, kendi, kensi, geneş / kengeş, kılık (ahlak), köken, gönçek / könçek (pantolon, don), oran, oylum, öbek, ödül, özgün, topar, toplum, ülkü, yakımlı (hoş), yakımsız, yanıt / yanut, yoğurt..
[[--- Bu sözlerin içerisinde alıntı söz yok. Yaşayan Türkçecilerin dediği gibi “egemen”, Latince “hegemonya”dan alınmadı, Kazak ile Kırgız T.de var, Kazan Tatar ile Çağdaş Uygur Türkçelerinin de yöre ağızlarında var. “EGE, EGEMEN, EGEMENLİK ÜZERİNE” başlıklı dil bildirimim 2010 yılında hakemli “YOM” adlı dil dergisinde yayınlandı. Bu yazım yayınlandıktan sonra bu konuda dayançsız suçlamalar yapan “Yaşayan Türkçeciler” benimle karşılaştıklarında “Bu konuyu kapatalım” diyip durdular. Atatürk Yunan diline ilgi duyuyormuş da onun için “Egemen” sözünü Türkçeye sokmuş! Öyle mi, “Hakim, hakimiyet, hakimiyetlik”çiler! Siz de Arap diline mi ilgi duyuyorsunuz?
Bu sözlerin içerisinde türetme söz de yok, yanlış türetilmiş söz de. Yaşayan Türkçeci Ahmet Bican Ercilasun’un dediği gibi oylum, eşit yanlış türetme (uydurma) değil, yöre ağızlarından derlendi. Ög’den ögüt, yaş’dan yaşıt var! “eş”ten de “eşit”.]]
Ayrıca şu sözlüğe bakınız:
Türkiye’de halk ağzından SÖZ DERLEME DERGİSİ - 2. CİLT: [E – K]
TDK yayınları - 1940 YILI - CUMHURİYET MATBAASI - İSTANBUL

& 554. s. eşit (neteg.) (I) = Müsavi.: (Kumla <<İSTANBUL.>>) “Türkçesi”, “T. D. K.”
& 554. s. eşit (bel.) (II) = Tıpkı, aynı.: (Kumla <<İSTANBUL.>>)
--- --- ---

Evet, DİLDE BİRLİK ÜLKÜSÜ’nün “AÇMAZ”ları içerisinde en büyüğü budur. “Bir, birkaç lehçede kullanılan, başka lehçelerde kullanılmayan, ancak, Türkçe olması, bir kavramı karşılaması, büyük bir bölümü anlamı sezilebilir olan sözlerin yaygınlaştırılma gerekliliği, engeli”.

Peki, böyle bir açmazın yol açtığı engel karşısında ne yapılmalı, başka Türkçe kollarındaki sözlerle ortak kökten olmayan Türkçe sözler kullanılmamalı mı?

Bu konudaki belirlememizi açıkça yazayım:
Bu türden sözleri kullanmayacak olan Türkçe kolu ala kartal gibi büyükken keklik gibi, kırlangıç gibi küçülür, kısırlaşır, gücünü yitirir.

BU ENGELİ AŞMAK İÇİN YAPILACAK BİRİCİK SEÇENEK:

Çağdaş Türkçe kolları arasında, “O TÜRKÇE KOLUNUN SES BİLGİSİNE UYGUN” “söz”, “söz öbeği” “adalga (terim)” alış verişi yapmaktır.
Kavram boşluklarını dolduran sözler “o Türkçe kolunun ses bilgisine göre uyarlanarak” alınmalı, başka kollara sunularak kullanılmalıdır.
Bu yazıda işlediğimiz “ayrıksı” sözü yalnız Türkiye Türkçesinde kullanılan Türkçe kökenli bir söz olup “yapı ile anlamının sezilebilirliği bakımından” bütün Türkçe kollarında kullanılabilecek nitelikte bir sözdür.
.

Yorumlar (0)