Yer Adlarımızın Dili, Yer adları, Bölge adları, Yer Adlarımızın Dili, Prof. Dr. Hasan Eren
Yer Adlarımızın Dili, Yer adları, Bölge adları, Yer Adlarımızın Dili, Prof. Dr. Hasan Eren
Yer Adlarımızın Dili, Yer adları, Bölge adları, Yer Adlarımızın Dili, Prof. Dr. Hasan Eren
Yer Adlarımızın Dili, Yer adları, Bölge adları, Yer Adlarımızın Dili, Prof. Dr. Hasan Eren
Prof. Dr. Hasan Eren
Şu son yıllarda Avrupa’da yer adlarıyla ilgili çalışmalar bağımsız bir bilim kolu meydana getirecek kadar artmıştır. Bu yeni bilim koluna Avrupa dillerinde toponymie adı verilmektedir.
Dil bilgisinin bu yeni kolu, yer adlarım yapı, anlam ve köken bakımlarından açıklamaya çalışır. Bu çalışmalarda bütün yer adları, köy ve şehir gibi yerleşme yerlerinin (yani eski tabirle meskûn yerlerin) adları, tabiî yer adları (yani dağ, dere, tepe … adları) göz önünde tutulur. Toponymıe’nin dağ, tepe, bel, sırt … adları üzerinde duran kolu oronymie, dere, çay, ırmak, göl… adlarını ele alan kolu da hrydronymie adıyla anılır. Bu bakımdan Fransızca toponymie adıyla anılan bu bilim koluna Türkçede yer adları bilgisi adını verebiliriz.
Son elli yıl içinde yer adları üzerinde birçok kimseler çalışmış, bu alanda birçok araştırmalar yayımlanmıştır. Bu alandaki çalışmaların olumlu sonuçlar vermesi toponymie araştırmalarında /in
1922’de Ecole deş Hautes Etudes’de Longnon’un yerine Dauzat geçmiş ve kısa bir süre içinde pek çok toponymiste yetiştirmiştir. 1932’den başlayarak “Revue deş Etudes Anciennes” dergisinde toponymie haber ve yazılarına yer verilmiştir. 1938’de Paris’te Uluslar arası I. Toponymie ve Anthroponymie Kongresi toplanmıştır. Bu kongreye 20’ye yakın ülke katılmıştır. Bu kongre sonunda Fransa’da bir Toponymie ve Arthroponymie Komisyonu da kurulmuştur. Sonraki yıllarda Paris’te (1947) ve başka yerlerde (Bruxelles, 1949; Uppsala, 1952) bu kongrelere devam edilmiştir.
Fransa’ya paralel olarak, toponymie çalışmalarının Belçika’da da geliştiğini biliyoruz. Belçika’da yetişen toporıymıste’ler Fransa’daki yer adları üzerinde de çalışmalardır. Örnek olarak A. Vincent’ın 1937’de çıkan Toponymie de la France adlı eserini gösterebiliriz. Belçikalı toponoy miste’ler arasında Vincent’dan başka, Carnoy, Vannerus, Van de VVijer’i de anabiliriz. 1926’da Belçika’da bir Toponymie ve Diyalektoloji Komisyonu kurulmuştur. “Revue de Dialectologie et de Toponymie” dergisi bu komisyon tarafından çıkarılmaktadır.
Toponymie çalışmaları İsviçre’de de büyük bir gelişme göstermiştir. İsviçre’de bu alanda Jaccard ve Leş noms de lieux dans leş langues romanes (1930) yazarı Ernest Muret’den sonra bugün Aebischer ve Hubschmied gibi seçkin bilginler çalışmaktadır.
İtalyan toponymiste’leri arasında Battisti, Bertoldi, Bertoni, Olivieri, Pieri, Serra … anılabilir. Genç İtalyan toponym/ste’lerinden Alessio, Lambroglia, Pasquali de verimli çalışmalarıyla tanınmışlardır.
İspanya ve Portekiz’de de toponymie çalışmalarına büyük bir önem verilmiştir. İspanya’da Griera ve Montoliu, Portekiz’de ise Leite de Vasconellos toponmiste olarak ün yapmıştır.
Almanya’da da yer adları üzerinde ciddî araştırmalar yapılmıştır. P. Skok ve Kaspers gibi bilginlerin çalışmalarından sonra, H. Gröhler (Über Ursprung uıd Bedeutung der französischen Ortsnamen, Heidelberg, I. 1913, II, 1933), Gamillscheg ve Schnetz’in bu alanda ciddî yayınlar yaptığını biliyoruz. Fransız dilinin etymologique sözlüğünü yazmış olan Gamillscheg, Kuzey Fransa’daki Frank yerleşmeleri üzerinde durmuştur. Schnetz ise “Zeitschrift für Ortsnamen, forschungen” adlı dergiyi çıkarmıştır. 1925’te Münih’te çıkmaya başlamış olan bu dergi, 1938’de “Zeitschrift für Namen Forschungen” adını almış, böylelikle programını bütün özel adları kapsayacak ölçüde genişletmiştir.
Slav ülkelerinde de toponymie çalışmalarının eski bir geçmişi vardır. Büyük slaviste Franz Miklosich, Slav yer adlarını yapı ve anlam bakımlarından ele almıştır. Daha sonra Çekoslovakya, Polonya, Rusya, Yugoslavya ve Bulgaristan’da da bu alanda birçok yayınlar çıkmış, dergilerde toponymie yazılarına geniş bir yer ayrılmıştır. Çekoslovakya’da Antonın Profous Çek yer adlarını büyük bir eserde toplanmıştır (Mîstnî jmena ve Gechâch… I – V. Praha, 1947 – 1960).
Onun toplamış olduğu adlara dayanan Vladimir Smilauer, Çekoslovakya’nın yerleşme tarihini yazmıştır (Osîdleni Gech ve svetle mistnfch jmen. Praha, 1960). Smilauer yalnız Çek alanında çalışmakla yetinmeyerek, ayrıca bütün Slav yer adları üzerinde de durmuştur. Son olarak, Smilauer, Uvod do toponomastiky (nauky vlastnich jmenech zemepisnych) (Praha, 1963) adlı bir eser de yaymıştır. Rus dilinin etymologique sözlüğünü yazmış olan Max Vasmer, Rus yer adları üzerinde durduğu gibi, Balkan topraklarındaki Slav yer adlarını da ele almış, Slav dilleri bakımından büyük bir önem taşıyan Yunanistan’daki Slavca adları gözden geçirmiştir. Slav ülkelerindeki bu çalışmalara Fin ve Macar s/auiste’leri de katılmışlardır.
Tanınmış Fin slaviste’i J. J. Mikkola’nın, Martti Râsânen’in bu alandaki yayınları, Rus topraklarındaki Türk yer adlarına ait bilgilerimizi yeni verilerle derinleştirmiş, zenginleştirmiştir. Bu alandaki çalışmaların uzun uzun tanıtılması, bu konuşmamızın dar çerçevesine sığdırılamaz. Yalnız, bu yolda küçük bir fikir vermek üzere, Prof. Mikkola’nın Volga adı üzerine yazmış olduğu yazıları belirtmek isterim. Seçkin Fin bilgini, bu büyük ırmağın Rusça adının Türkçeden geldiğini – sağlam verilere dayanarak ileri sürmüştür.
Fin bilginleri gibi, Macar slaviste ve Türkologları da yer adlarına sık sık dokunmuşlardır. Bu yoldaki çalışmalarıyla büyük bir ün kazanmış olan Macar bilginleri olarak J. Melich, J. Nemeth, I. Kniezsa ve L. Râsonyi’yi anmakla yetineceğim. Seçkin Macar dil bilgini Z. Gombocz ile birlikte Macar dilinin büyük etymologigue sözlüğünü yayımlamış olan Melich, dil çalışmalarında yer adlarına büyük bir değer vermiştir.
Lumtzer ile birlikte yazmış olduğu büyük bir eserde, Macarcadaki Almanca kelimeleri gözden geçirirken Alman kökünden gelen yer adlarını da ele almıştır. Sonra, Gombocz’la birlikte yazmış olduğu etymologique sözlüğe Macaristan topraklarında rastlanan yer adlarını da almıştır. O bakımdan bu sözlük, dünya ölçüsünde büyük bir yenilik getirmiştir. Yazarlar, yalnız yer adlarıyla da yetinmemişler, sözlüklerine kişi adlarını da almışlardır. Böylelikle, bu eserin değeri bir kat daha artmıştır. Prof. Melich, bu sözlük yanında, Macaristan’daki yer adları üzerine başka eserler de vermiştir. Onun bu yoldaki çalışmaları arasında Honfoglalâskori Magyarorszâg adlı eseri, özel bir yer tutar. Melich, bu güzel eserinde, Macarların bugünkü yurtlarına yerleştikleri sırada hangi uluslarla ilişki kurduklarını, bu topraklarda hangi uluslarla karşılaştıklarını yer adlarına dayanarak tespite çalışmıştır.
Macaristan’la Romanya arasında Transilvanya konusunda yapılan tartışmalarda da yer adlarının tanıklığına sık sık başvurulmuştur. Bu tartışmalar özellikle ikinci Dünya Harbinden önceki yıllarda sıklaşmıştı. Macarlar ve Rumenler Transilvanya davasını daha çok toponym/e’ye dayanmak suretiyle çözmeye çalışmışlardır. Böylelikle, toponym/e uluslar arası politikada büyük bir önem kazanmıştır.
Türk toponymie’sine gelince: Bizde bu alandaki çalışmaların henüz başlangıç evresinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Prof. Fuad Köprülü, Türkiyat Mecmuası’nda (I, 1925} çıkan bir yazısında (Oğuz etnolojisine dair tarihî notlar) “Oğuzların muhaceret yollarıyla iskân sahalarındaki bilumum coğrafî isimler ve bilhassa köy isimleri” üzerinde durmuştu. Köprülü’nün bu yazısı üzerine 1928’de H. Nihal ile A. Naci, Türkiyat Mecmuası’nda (II) bir yazı yayımladılar (Anadolu’da Türklere ait yer isimleri). Bu yazı, genel kurmay haritalarından toplanmış birtakım yer adlarını kapsıyordu.
Mehmet Şakir’in 1928’de çıkan bir yazısı ise Sinop ve çevresinde Oğuzlarla diğer Türk zümrelerine ait köy adlarına tahsis edilmişti (Halk Bilgisi Mecmuası, 1928). 1936’da İsparta Halk evi yayınları arasında F. Aksu’nün İsparta ili yer adları adlı küçük bir eseri çıkmıştı. Bu eserde bir yandan şehir, kent, köy, mahalle, semt, yayla, kışla ve çiftlik gibi yerleşme adları, bir yandan da dağ, tepe, hüyük, bel, belen, sırt, etek, yamaç, seki, boğaz, gedik, geçit, ırmak, dere, çay, pınar, arık, göl, gölet, düden … gibi tabiî yer adları toplanmıştır. Aksu’nun bu eserinden sonra, Sırrı Üçer ile Mesud Koman, Konya ili köy ve yer adları üzerinde bir deneme (Konya, 1945) adlı küçük bir eser yayımladılar. Bu yayınlara ek olarak, İshak Refet Isıtman’m 1945’te çıkan bir yazısını da sayabiliriz.
Köy adları üzerine bir irdeleme (Türk Dili Belleten, 1945) adı altında çıkan bu yazıda, Anadolu’da Türk ve özellikle Oğuz boylarına ait yer adları üzerinde durulmuştur. Abdülkadir İnan, 1945’te çıkan Anadolu’nun toponimisi ve Türk boylarının adları meselesi (Türk Dili Belleten, 1945) adlı yazısında, Anadolu toponymie’siyle ilgili yayınlan özet olarak tanıtmakla yetinmiştir. Fuad Köprülü, 1925”te çıkan yazısından sonra da muhtelif vesilelerle yer adlarından yararlanmıştır. Örnek olarak ‘halk şairi, âşık’ anlamına gelen ozan kelimesinden bahsederken, Anadolu’da tesadüf edilen Ozan, Ozanlar gibi yer adlarını vermiştir. Sonra, Uran kabilesine ait yazısında, Anadolu’da yer adlarında kullanılan viran, ören kelimesine temas etmiştir. Köprülü’nün bu yazısı üzerine ben de yer adlarında sık sık kullanılan bu ören kelimesi üzerinde durdum (Türk dili ve tarihi hakkında araştırmalar. I. Ankara, 1950). Yakında çıkacak olan başka bir yazımda Ozan (ve Hozan) adlarını ele almış bulunuyorum. Bu yazımda, yurdumuzun muhtelif yerlerinde tesadüf edilen Kozan adının da Ozan biçiminden çıktığını ispata çalışacağım.
Köprülü’den başlayarak tarihçilerimiz Anadolu‘daki yer adlarını tarih bakımından değerlendirmeye çalışmışlardır. Gerçekten Anadolu’da Oğuz boylarıyla ilgili birçok yer adı vardır. Afşar (Avşar), Bayat, Bayındır, Beydili, Büğdüz, Çavundur, Çepni, Dodurga, Döğer, Eymir, İğdır, Kargın, Kınık, Kızık, Salur, Yazır, Yıva (veya Yuua), Yüreğil (Yüreğir veya Üreğil, Üreğir) gibi.
Yer adlarımızı köken bakımından iki büyük gruba ayırabiliriz:
1. Türk kökünden gelen adlar; 2. Yabancı dillerden alınmış olan adlar.
Yabancı dillerden alınmış adlara Anadolu’nun birçok yerlerinde, özellikle sınır bölgelerinde rastlamaktadır. Batı Anadolu’da kullanılan yabancı adlar daha çok Rumcadan gelir. Doğuda kullanılan adların ise doğu dillerinden geldiği açıktır.
Bu konuşmamda daha çok Türk kökünden gelen adlar üzerinde durmak istiyorum.
Yer adlarının birçok ülkelerde politik sebeplerle değiştirildiğini biliyoruz. En yakın bir örnek olarak Kıbrıs’ı gösterelim. Rumlar yıllardan beri sistemli çalışmaları sonunda Kıbrıs’taki Türkçe yer adlarının çoğunu Rumcalaştırmışlardır. Onların iştirakiyle İngiliz devrinde çıkan bir turistik haritada yalnız bir Türkçe ad vardır: Gaziveran. Öbür Türkçe adlar silinmiş, yerlerine Rumca adlar konulmuştur. 1959 yılında Kıbrıs’ta birkaç ay süren dil araştırmaları yapmıştım. O fırsattan yararlanarak yer adlarını da toplamaya çalışmıştım. Bu maksatla eski haritaları gözden geçirdim. Eski haritalarda pek çok Türkçe yer adı olduğunu tespit ettim. Fakat bu adlar sonradan birer birer değiştirilmiş, yerlerine Rumcaları konulmuştur. Meselâ Yayla adı bugün tamamen unutulmuştur.
Oğuz boyları üzerinde dururken, yer adlarının tanıklığından yararlanmak kolaydır. Örnek olarak, eski kaynaklarda Arap harfleriyle tespit edilmiş olan boy adlarını bu adların yardımıyla kesin olarak okuyabiliriz. Oğuz boylarından birinin adı tarihçilerce Dudurga diye okunuyordu (Vladimir Gordlevskiy de bundan 25 yıl önce çıkan Selçuklu tarihinde bu adı Dudurga biçiminde yazmıştır). Oysa Anadolu’daki yer adlarına göre, bu adı Dodurga diye okumak lâzımdır.
Oğuz boylarından başka birinin adı eski yazmalarda biçiminde yazılmıştır. Tanınmış bir Hollandalı bilgin, Houtsma (WZKM II) bu adı Boğdur diye okumuştu. Macar Türkologlarından biri bu adı Bökedür diye okumuş ve İğdir, Bayındır, Çavdar gibi boy adlarını göz önünde tutarak, bu adı böfce-dür biçiminde açıklamıştır. Bu kelimenin kökü (böke) ona göre ‘güçlü, kahraman’ anlamına gelmektedir. Oysa başka kaynaklar da bu ad diye yazılmıştır ve bu biçim Anadolu’da kullanılan Büğdüz adlarıyla da desteklenebilir. Nitekim büyük Fransız Sinologu Paul Pelliot da Büğdüz biçiminin doğru olduğunu ileri sürmüştür (Notes sur I’histoire de la Horde d’Or. Paris, 1950. 194-195. s. 1. not).
Bu örneklerden anlaşıldığına göre, yer adları tarih çalışmalarında sağlam bir dayanak olarak kullanılabilir. Fakat bu adlar bize yalnız eski boy adlarını saklamakla kalmaz, ayrıca bu boyların yayılışı ve dağılışı üzerine de elimize değerli ip uçları verebilir. Yalnız, yer adlarını bu bakımdan değerlendirirken, birtakım prensipleri göz önünde tutmak lâzımdır. Tarihçilerimiz Oğuz boylarına ait yer adlarını eskiden beri kullanmışlar ve bu adlar sayesinde tarih kaynaklarındaki bilgileri bu boyların yayılışı ve dağılışı bakımından bütünlemek istemişlerdir. Tarih kaynaklarında bu hususların açık bırakılması, yer adlarının değerini bu bakımdan bir kat daha artırmaktadır. Tarihçiler – ad vermek istemiyorum – Oğuz boylarına ait yer adlarının tanıklığına müracaat ederken yalnız üzerinde durdukları boylara ait yer adlarını illere göre sıralanmakla yetinmişlerdir.
İlk bakışta bu tutum tabiîdir. Gerçekten bu toponyme’ler boyların durumu üzerine bize bir fikir verebilir. Fakat bu adlar ancak bu boyların birtakım kollarının dağılışını gösterebilir. Bütün boyun yerleştiği alanda o boyun adım taşıyan yer adlarının meydana gelmesi beklenemez. Geniş bir çevre düşünelim. Bu çevreye Afşar boyunun yerleştiğini kabul edelim. Şimdi, bu çevrenin sınırları içinde Afşar, Afşarlar, Afşarlı gibi bir yer adının hiçbir anlamı olamaz. Çünkü yer adı, en kısa şekilde belirtilmiş bir adres demektir. Yalnız Afşar boyunun yerleşmiş olduğu bir çevrede A/şar veya Afşarh biçiminde bir yer adı, hiçbir işe yarayamaz. Fakat Afşarlarm toplu olarak yerleşmiş bulundukları çevrede Bayat veya Bayındır boyuna ait küçük bir yerleşme yerine Bayat, Bayatlı, Bayatlar veya Bayındır, Bayındır/ı, Bayındır/ar gibi bir ad yerilebilir ve bu ad, her bakımdan bir adres olarak kullanılabilir.
Şu hâlde, tarih araştırmalarında yer adlarının tanıklığına müracaat ederken bu hususun göz önünde tutulması şarttır.
Toponyme’lerde yalnız boyların adları kullanılmamıştır. Yer adlarında kişi adlarına dayanan pek çok örnek de vardır: Ahmet, Ahmetler, Ahmetağa, Ahmetağıh, Ahmetbey, Ahmetçavuş, Ahmetdağı, Ahmetdamları, Ahmetdede, Ahmetefendi, Ahmetli, Ahmetoğlu, Ahmetpaşa, Ahmetpmarı, Ahmettepesi, Ahmetyeri, Karaahmet, Karaahmetler, Karaahmetağa veya Mehmet, Mehmetağa, Mehmetalan, Mehmetbey, Mehmetbeyli, Mehmetbeyobası, Mehmetçavuş, Mehmetpaşa, Karamehmet, Karamehmetler… gibi.
Yayla, kışla, oba, çiftlik, köy… gibi yerleşme yerlerine ad verilirken, o yerin tabiî durumu da göz önünde tutulmuştur: Bel, Belen, Belenalan, Belenhan, Belenköy, Belenören, Belenyayla, Dere, Derealan, Derebağ, Derebahçe, Dereçukuru, Deredam, Derekuyu, Dereyayla, Dereyolu, Deretarla, Dereoua, Eğridere, Karadere, Akdere, Gökdere, Pınarbaşı, Subaşı, Dağdibi, Gedik, Gedikönü, Çamardı, Çamönü, Gökbel, Gökboyun, Göksu… gibi.
Toponyme’lerde o çevrede yetişen bitki adlarından veya o çevrede yaşayan hayvan adlarından da yararlanılmıştır. Örnekler: Söğütlü, Söğütlük, Kavaklı, Kavaklıdere, Söğütözü, Çamlıca, Akçam, Karaçam, Gökçam, Karaağaç, Kızılağaç, Kızılelma, Kızılılgın, Sankavak, Sarıçiçek, Sarısöğüt, Yeşilkavak, Elmalı, Ayvalı, Ayvacık, Ahlatlıbel, Kızılcık, Kızılcıktı veya:
Tavşanlı, Akdoğan, Karadoğan, Kuşlu, Kuştepe, Güvercin, Güvercinlik, Turna, Turnadere, Turnagöl, Turnasuyu, Kargabük, Kargakonmaz, Kargasekmez, Kurt, Kurtbeli, Kurtdere, Kurtboğaz, Kurtkuyusu, Kurtluca, Kurttepe, Koyunlu, Kuzuluk, Koçluca, Tokluağıl, Toklucak, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Keçili, Karakeçili, Öveçli, Öveçağılı, Öveçyatağı, Geyikli…
Yukarıdan beri saydığım adlardan da anlaşılacağı gibi. yen adlarında renk adlarının da önemli bir rolü vardır: Akkavak, Karakavak, Aktaş, Karataş, Göksu, Gökçebel, Sarıtaş, Kızıltoprak…
Bunlardan başka, meslek adlarıyla yapılmış yer adlarımız da çoktur: Demirci, Sütçüler, Ayrancı, Yoğurtçuçayırı, Sirkeci, Çerçiler, Çerçili, Boyacı, Ancı, Kuzucu, Koyuncu, Saraç, Saraçlar, Eyerci, Samancı, Elmacı…
Prof. Dr. Hasan Eren