05.07.2020, 09:05

Altaylılar mı? Denisovanlılar mı? Oktay Sinanoğlu olsaydı ne derdi?

ALTAYLILAR MI? DENİSOVANLILAR MI?
OKTAY SİNANOĞLU OLSA NE DERDİ?
Turgay TÜFEKÇOĞLU


Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, 19 Nisan (1935-2015) 80 yaşında uçmağa vardı. Hayatının son 20 yılında, ona hizmet etmekten gurur ve onur duyduğum sevgili hocam ve büyüğüm Sinanoğlu’nun bilim yaşamı, özellikle yurt dışında bulunan gençlerimize örnek olmalıdır. Oktay SİNANOĞLU adını yeni duyanlar için, hocamın bilim çalışmalarını kısaca tanıtmak istiyorum.


1953 yılında ilk, orta ve lise tahsilini parasız yatılı olarak okuduğu Ankara’daki Yenişehir Lisesi’nden birincilikle mezun olmuştur. Yenişehir Lisesi, Atatürk tarafından 1928’de kurulan Türk Eğitim Derneği’ne (TED) bağlı bir okulumuzdu. Türkçe dilinde eğitim vererek, yabancılara ait misyoner okullarına karşı onlardan daha iyi eğitim yapmayı hedefleyen okulun adı Atatürk sonrasında “kolej” yapılmıştır. Kolej Yöneticileri okul birincisi olan Oktay SİNANOĞLU’NU ABD’ye burslu okumaya yollamıştır.


Yollanan, Atatürk’ün Selanik’ten yakın arkadaşı Nüshet SİNANOĞLU’NUN oğlu Oktay SİNANOĞLU’DUR. Annesi de 4. Murat’ın damadı olan Karacabey ailesindendir. Türk Milliyetçisi olarak 18 yaşında gittiği yaban ellerde bilimsel çalışmaları ile en yükseğe çıkmış, para ve şöhret kazanmış ama Türk vatandaşlığından başka bir milletin vatandaşlığına geçmeyi, kendisinin bana söylediği gibi ŞEREFSİZLİK saymıştır. Türk vatandaşı olarak doğmuş ve hayatının sonuna kadar da Türk vatandaşı olarak kalmıştır.


1956 yılında, 21 yaşındayken, Kaliforniya’daki Berkeley Üniversitesi’nde 4 yıllık Kimya Mühendisliği’ni 1,5 yılda birincilikle bitirmiştir.
1957 yılında, 22 yaşındayken, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nü (MIT) 2 yıldan önce bitirenin olmadığı bu okulu, 8 ayda birincilikle bitirerek yüksek kimya mühendisi olmuştur.
1960’da 25 yaşında, Yale Üniversitesi’nde “Assistant Professor” (Yardımcı Doçent) olarak çalışmaya başlamıştır.


1961 yılında, 26 yaşındayken, kariyerinin zirvesine çıkmış, Atom (Öğecik) ve moleküllerin (özdeciklerin) çok atomlu kuramı ile “Associate Professor” (Doçent) olmuştur. Ayrıca, 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırmış ve “Full Professor” (Profesör) ünvanını almıştır. Bu ünvan ile modern üniversite (evrenkent) tarihinin ve Yale Üniversitesinin 300 yıllık geçmişindeki en genç profesörü olmuştur.
1964’de, 29 yaşındayken ana vatanı olan Türkiye’de de akademik çalışmalarına, ODTÜ’de Danışman Profesör olarak da devam etmiştir.


1964’de Yale Üniversitesi’nde ikinci bir kürsüye daha Profesör olarak atanmıştır. Dünyada yeni kurulan moleküler (özdecik) biyoloji dalının ilk profesörlerindendir. Watson ve Crick’in DNA sarmalı konusundaki araştırmasındaki DNA sarmalının su içinde nasıl durduğunu ortaya koyduğu çalışmalarında Solvofobik (Solvophobic) Kuvveti Kuramını bulmuştur. Bu kuvvete Türkçe ad olarak da Çözgen-İter Kuvveti Kuramı demiştir. Bu çalışması ile Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi üyeliğine seçilen ilk ve tek Türk olmuştur.
“Kuantum (Nicem) Mekaniği”nde, Hilbert Uzayı’nın topolojisini ve içerdiği yüksek simetrileri çözmüştür. Böylece kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturtmuştur.


1998’de yayınladığım ‘’Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU ve TÜRKÇE- Matematik + Bilim + Gönül’’ kitabımda ve 2001, 2003, 2004, 2006 yıllarında yayınladığım ‘’TÜRKİYE VE ŞEYTAN ÜÇGENİ’’ kitabımda Oktay SİNANOĞLU’nun hayatı ve bilimsel çalışmaları hakkında daha geniş bilgi görebilirsiniz. Bilimsel çalışmalarının yanında Türkçe için de çalışmıştır.
- Kampüs yerine Yerleşke
- Üniversite yerine Evrenkent
- Atom yerine Öğecik
- Molekül yerine Özdecik
- Termodinamik yerine Isıldevingen
- Elektron yerine Eksicik
- Kuantum yerine Nicem.


Bu gibi daha yüzlerce yabancı kelimenin Türkçe karşılığını bulan, kullanan ve sözlük yayınlayan Oktay SİNANOĞLU’nun Türkçe adına yaptıkları bir başka makalenin konusu olsun istiyorum.
Batı Dünyası’nın en saygın üniversitelerindeki başarılı bilim çalışmalarının özetini verdiğim Oktay Sinanoğlu’nun 19 Nisan 2019’da uçmağa varışının dördüncü yılındayız, 1964’lerde insan DNA sı konusunda çalışmış bir bilim insanımız olarak, aşağıda değineceğim konuya onun da çok önem vereceğine inandığım için Türk Milleti’nin dikkatine sunmak istiyorum.


2008’de Altay Cumhuriyeti topraklarında bulunan AYI (AYU) TAŞ mağarası adlı yerde çok önemli bir arkeolojik keşif yapıldı. Denny adı verilen bir kız çocuğuna ait olduğu belirlenen serçe parmak kemiğinin ve sonradan bulunan iki ayrı erkeğe ait iskeletteki 2 arka azı dişin genetik incelemesi 2015’lerde yayınlandı. Bu sonuçlara göre bulunan kemiğin ve dişlerin genetik yapısının Homo Sapien’den farklı bir insan türüne ait olduğu ortaya çıktı. Aynı zamanda bu yeni genetik yapının günümüz insanlarının geninde de %2-7 arasında bulunduğu açıklandı. Serçe parmak kemiğinin yaşı da 90.000 olarak tespit edildi. Bu yeni gen yapısına Amerika yerlilerinde de varlığı da tespit edilince çok geniş bir yayılmayı gösterdiği ortaya çıktı. Konunun bu yanı genetik ilmi ile ilgili ve ileriki zamanlarda bulunacak yeni bilgiler ışığında insan türünün ilk çıkış yerinin Asya’mı Afrika’mı olduğunu bilim tespit edecektir.


Gelelim bu konunun asıl bizi ilgilendiren tarafına. Bu, yeni bulunan gen yapısındaki insanların yüz bin yıldır kullandıkları ortaya çıkan AYI TAŞ adlı mağara insanları için batı dünyasının bilim çevreleri DENİSOVANLILAR adını kullanılıyor. Sebebi de kemiklerin bulunduğu mağarada 1800’ler sonu ile 1900 yılları başlarında kısa bir süre DENİSOVAN isimli bir Hristiyan keşişin yaşamış olması.
Mağaranın bulunduğu coğrafya Altay Özerk Türk Cumhuriyeti’ndedir. Altay dağlarındaki 1.600 m yüksekte bulunan D.Ö. 400’lere tarihlenen PAZIRIK Kurganı başta olmak üzere Katanda, Noyun Ula ve Şibe Kurganlarıdır. 4.000 yıllık Andronova kültür merkezinin bulundu kadim Türk toprağıdır. Her bir karış toprağında Türk Kültürü ve kadim Türk geçmişi olan Altay’da bulunan mağaranın adı da binlerce yıldır AYI TAŞ Mağarası olarak bilinirken, bu coğrafyada bulunan farklı gen yapısındaki insan türüne verilecek ad o coğrafyanın adı olmasından daha doğal olan nedir? Bilim ahlakı da bunu gerektirmez mi? Homo sapien ve Neandertal’lardan sonra üçüncü insan türüne verilecek ad ALTAYLILAR olmalıdır. Binlerce yıldır o coğrafyanın adının Altaylar olması bunu gerektirir.


1964 Yılındaki DNA konusunda yaptığı bilim çalışmalarına Çözgen-İter kuvvet diyerek Türkçe adını takan Oktay SİNANOĞLU’NDAN geldik 2019 da binlerce yıllık Türk Yurdundaki arkeolojik bulguya DENİSOVAN Hristiyan keşişinin adının takılmasına aldırmayanların yaşadığı Türk Dünyasına!
Son yıllarda dünyanın dört köşesinde, ALMANYA, ABD, ÇEKYA, POLONYA, ÇİN... vb. Türk Gençleri bilimsel çalışmalar yapmaktalar. 1923’de de gençlerimiz yurt dışına okumaya gönderildiler. O gençlere Atatürk’ün telgrafını bugün yurtdışında olan gençlerimize hatırlatmak isterim.
Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz! Mustafa Kemal (1923)
Gençler, ben de 2019 yılında, 70 yaşımdan cesaret alarak, sizlerin de hoş görünüze güvenerek diyorum ki;
‘’Gençler, ben de 2019 yılında, 70 yaşımdan cesaret alarak, sizlerin de hoş görünüze güvenerek diyorum ki;
“Geleceğimizin teminatı olan Türk Gençleri sizler de yurt içinde ve dışında nerede ve ne şart altında olursanız olun, içinizdeki kıvılcımın maddi yapısına ve manevi değerlerine sadık kalın. Aldığınız eğitimler sonunda, o kıvılcımlardan ateş olup Türk Milleti’ni yüceltmek ve vatanımızdaki karanlık, köhnemiş düşünceleri yok etmek için bilim yolunda alev alev yanan ateşin ışığı olun. Biliniz ki; Tarihimize, Türkçemize bizi biz yapan tüm değerlerimize, maddi varlıklarımıza, gelecek nesillerimize sizden başka sahip çıkacak yoktur, mülkün gelecekteki sahibi olarak yük omuzlarınızdadır.”

Saygılarımla
Turgay TÜFEKÇOĞLU 
 

Yorumlar (1)
muhsin durlu 4 yıl önce
Sn Oktay Sinanoğlu, Türkler için kuşku duymaksızın övünç duyabileceğimiz değerlerimizdendir. Türkçe konusundaki duyarlılığı da önemlidir. Sizin çabalarınızda çok önemli. Bu uğurdaki her damla önemlidir. Altay kökenli ırk önermesi de mantıklıdır. Üstelik insan sayısı ve yoğunluğu da Asyadadır, Bu gerçeğe de uygundur bu sav. Dil konusundaki kaya resimleri, ideogramlar, damgalar da diğer kıtalarla karşılaştırılamayacak ölçüde Asya da yaygındır. Başlangıç Asya gibi durmaktadır.