Paragrafta Ana Düşünce Test 11

Paragrafta Ana Düşünce Test 11


Paragrafta Ana Düşünce Test 11

1. Şaşıyorum etkiden, başkalarına benzemekten kaçınanlara. Özgünlük kendine özgü kişiliği olanlara vergidir; kişilik de etki altında kalmakla bozulmaz, kaybolmaz. Tersine etki kamçılar onu. Dünyanın büyük yazarlarına bakın; hepsi çok okumuşlar, okuduklarından da faydalanmışlardır. Stendhal birtakım eski İtalyan kitaplarını okur, onlardan bulduğunu alıverirmiş. O bulduklarını, aldıklarını, kendinin bir anlatması vardır; bütün kişiliği, bütün özgünlüğü işte o anlatışındadır. Söylendiğine göre La Fontaine’in en güzel öykülerinin birinin bile konusu kendinin değilmiş.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçının başkalarından etkilenmesi ya da yararlanması özgünlüğüne zarar vermez.

B) Bütün büyük sanatçılar, birbirlerinden yararlanmışlardır.

C) Özgün olmak isteyen sanatçı, yazdıklarını başkalarınınki ile karşılaştırmalıdır.

D) Kendine güveni olmayan ve özeleştiri yapamayan sanatçı başarılı olamaz.

E) Sanatçının başarılı olması toplumsal değil, evrensel konulan işlemesine bağlıdır.

 

2. Aynaya baktığında kaç sen görüyorsun? Dünkü sen, bugünkü sen, yarınki sen… Her sabah dünkü ve yarınki senden değişik bir sen, Çocuktun, genç oldun; yaşlanacaksın, saçların beyazlaşacak; yüzün kırışıp gölgelenecek. Değişeceksin. Aynaya günden güne baktığında değişmediğini mi sanıyorsun? Doğa, toplum ve insanın evrimiyle birlikte değişip dönüşeceksin. Değişmeyi doğal saymayan insanın yaşadığından kuşku duyulur.

Yazarın bu sözleriyle vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Aynanın, insana kendisi ile ilgili gerçekleri anımsatan bir araç olduğu

B) Geçen zamanın insanın kimi duygularını yok ettiği

C) Yaşlanan insanın kendini mutsuz hissedeceği

D) Zamanın yıkıcılığına karşı koymanın mümkün olmadığı

E) Değişimin insan için kaçınılmaz olduğu

 

3. Birçok kitapları bir kez okumak yetmez; hele sanat alanındaki kitapları… Sanat yapıtı bir bütündür, başıyla sonuyla birden görünmek ister. Bir öykünün sonunu bileceksiniz ki başını, ortasını; başın, ortanın bütündeki yerini anlayabilesiniz. Dünya edebiyatında yer tutmuş bir büyük romanı; örneğin Anna Karenina’yı, Parma Manastırı’nı yalnız bir kere mi okudunuz? Bilin ki şöyle iyice, gereğince okumamışsınızdır onu. İlk okuyuşunuzda yazarın anlattığı olaya kapılırsınız, sonu ne olacak diye düşünürsünüz; bu da o yapıtları anlayıcı gözüyle okumanıza engel olur.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir yapıtta anlatılan olay, çoğu zaman yapıtın anlaşılmasını engeller.

B) Büyük sanat yapıtları ilk okuyuşta gereği gibi anlaşılmaz.

C) Okuma düzeyi gelişmemiş kişilerin büyük yapıtları anlaması mümkün değildir.

D) Hiçbir sanat eseri ilk bakışta ya da okumada anlaşılmaz.

E) Okuduğu yapıtı anlayamayan okur, o yapıttan tat alamayacaktır.

 

4. Niçin liselerimizde edebiyat dersleri okutulur? Bir sürü şair ve romancı adı öğrenmek, onların hayatları, çalıştıkları işler ve yaptıkları hakkında bilgiler edinmek için mi? Yoksa öğrenciyi gerçek eserlerle tanıştırarak sanat duygusunu geliştirmek için mi? Çocuklarımızın kuru edebiyat bilgilerine değil, şiir zevkine ihtiyaçları var.

Parçaya göre edebiyat derslerinin amacı ne olmalıdır?

A) Şiirle ilgili kalıcı bilgiler vermek

B) Başarılı eserlerle öğrencilere sanat ve şiir zevkini aşılamak

C) Edebiyatın geçirdiği dönemleri örnekleriyle tanıtmak

D) Sanatçılar ve eserleriyle ilgili kısa ve öz bilgiler vermek

E) Toplumun sanata karşı ilgisini artırmak

 

5. Hamit’in nesri de şiiri gibidir. Bu nesrin en parlak örneğini Makber Mukaddimesi’nde buluruz. Bence hiçbir yazının bu önsöz kadar edebiyatımıza zararı olmamıştır. Edebiyatımızda iri laf etmek, hiçbir şey söylemeden derin ve parlak görünmek, anlamı gürültüye boğmak merakı bu önsözden sonra başlar.

Yazara göre, Hamit’in düz yazılarının belirgin özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) En az şiirleri kadar parlak bir üsluba sahip olması

B) Önemli bir şey söylemediği halde, çok şey söylüyormuş gibi görünmesi

C) Büyük konulara yönelmesi, çekici olması

D) Edebiyatımızdaki gelişmeyi engellemesi

E) Edebiyatımız için yararlı olacak bir akıma öncülük etmesi

 

6. Yıllardır yazarım, benden de bir şey kalsın istiyorum. Bir umut benimki. Bu yazıları gönlümce sevecek belki birkaç kişi bulunur umudu. Ölüm başımızda dolaşıyor…

Parçaya göre sanatçının yazmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Geniş okuyucu kitlesine seslenme arzusu

B) Okurlarına bir şeyler öğretebilme isteği

C) Duygularını özgürce dile getirme düşüncesi

D) Topluma yararlı olma arzusu

E) Eserlerinin geleceğe kalmasını istemesi

 

7. Belli bir toplum içinde dünyaya gelen büyük bir roman, gerçek sanat değerini o devirdeki sosyal olayları geride bıraktıktan sonra kazanır. Büyük romanların biyografileri de bunu gösteriyor. Kısaca söyleyelim: Bir romanın zamanında tutulması bir değer ölçüsü sayılmaz. O halde tutulmaması mı sayılsın? Bunu elbette ileri süremeyiz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yalnız belirli bir topluma seslenmesi bir romanın büyüklük ölçüsü değildir.

B) Büyük romanlar, ortaya çıktıkları dönemden sonra da tutulur ve okunur.

C) Büyük roman, kendi döneminin sosyal olaylarına yabancı kalamaz.

D) Büyük roman, kendi döneminde ilgi görmez ve tutulmaz.

E) Yazıldığı dönemde tutulması bir roman için büyüklük ölçüsü sayılmaz.

 

8. Baskıdan yeni çıkan kitapların kokusu, hangi yazarın içine bir bahar havası gibi dolmamış, hangi okuyucunun hayaline yeni ufuklar açmamıştır? Yalnız koku mu? Ya parmakların, sayfaları açarken kâğıda dokunmaktan duyduğu sabırsızlıkla karışık haz! Bende yılların gideremediği duygu, masamın üzerine yığılan yeni kitapları açtığım zaman duyduğum tatlı heyecandır.

Parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisi ile nitelendirilebilir?

A) Yeni çıkan kitapları okuyamamaktan yakınan

B) Hayatı ve yaşamayı seven

C) Yeni kitaplarla karşılaşmaktan mutlu olan

D) Yaptığı işten tat alan

E) Yeniliklere ilgisiz kalmayan

 

9. Yaşadıkları dönemde şöhret oldukları halde bugün hiç: okunmayan, dünyamızdan uzaklaşıp giden yazarlar vardır. Bu yazarlar, zamanlarındaki toplumun değişen görünüşleri ile yetindikleri; problemlerin derinliklerine inerek insanı değişmez yönleri, problemleri, idealleri, duyguları içinde kavrayamadıklarından unutulmuşlardır.

Parçaya göre sanatçıların unutulmalarının, yaşadıkları dönemdeki gibi ilgi görmemelerinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumsal sorunları ve insanı derinliğine incelememeleri

B) Eserlerinin öğretici yönünün ağır basması

C) Çevrelerindeki insanlarla uyum içinde olmamaları

D) Güncel olaylara ilgi göstermemeleri

E) Olayları anlatmak yerine olaylar karşısındaki davranışları anlatmaları

 

10. Romanlar ve şiirler birer iç yaşayıştan doğmuştur. Onları yaşayarak okumamız da bundandır. Herkes okuduğu kitapta biraz da kendi romanını, kendi şiirini okur. Gerçek sanat eserinin özelliklerinden biri de bu çok yönlülük değil midir?

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her toplum, öncelikle kendi yaşamını yansıtan eserleri benimser.

B) Gerçek sanat eserleri her devrin insanına seslenebilir.

C) Yaşanılanları işleyen bir yapıt daha çok ilgi görecektir.

D) Kişinin iç dünyasını olduğu gibi yansıtan eserler, sanat yapıtı olmaya hak kazanmıştır.

E) Kişi, bir eseri, onda duygu ve düşüncelerini bulduğu için okur.

 

11. Kim bilir, bir anlık esin (ilham) rüzgârıyla kısa sürede yazılmış şiir, uzun emeklerle ortaya çıkmış olandan daha kalıcıdır. Üç ayda kitaplaşmış roman, belki de üç yılda nice emeklerle yazılmış olandan daha değerlidir. Kişisel yetenek, yetkinlik, olgunluk bu alandaki ölçüleri bir anda değiştiriveriyor; emek ve zaman yapıtın değerini ölçen tartı olmaktan çıkıyor.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendine özgü anlatımı olmayan sanatçının kalıcı eser vermesi olanaksızdır.

B) Kimi zaman, başarılı sanatçılar çok kısa sürede önemli, kalıcı eserler verebilir.

C) Her yapıtı yazıldığı koşullara göre değerlendirmek gerekir.

D) Bir eserin yoğun ilgi görmesi her zaman, başarılı olduğunun kanıtı değildir.

E) Söyleyişini geliştirmiş bir sanatçının eser vermesi için uzun zaman gerekli değildir.

 

12. Bizim halkımızın tiyatroda yergiye, satire açık bir düşkünlüğü var. Öteden beri, sahnede en çok alkışı sağa sola çatan, birilerini eleştiren oyunlar toplar. Halk tiyatromuzun, Karagözün orta oyununun tuzu biberi yermedir.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tiyatroyu eleştiriden soyutlamak mümkün değildir.

B) Tiyatronun en önemli öğesi eleştiri ve yergidir.

C) Yerinde kullanılan eleştiri oyunun değerini artırır.

D) Tiyatronun bir görevi de halkı sıkıntılardan kurtarmaktır.

E) Halk için izlediği oyunda yerginin bulunması çok önemlidir.

 

13. Tiyatroda oyun yazarlığı önemlidir. Her oyun yazarı kendi kurallarını kendisi oluşturur. Kendi fikrini kalıba döken yazar bir tek şeye önem vermelidir: Seyirciye. Seyirci toplumun yaşayışını, havasını, fikrini yansıtan bir bütündür. Tiyatro anonim sanattır; bunun için bu bütüne ihtiyacı vardır. Ancak bu, oyun yazarının seyircinin izinden yürümesi anlamına gelmez. İzden yürüyecek taraf seyircidir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir sonuçtur?

A) Oyun yazarı, yapıtını hazırlarken izleyiciyi dikkate almak zorundadır.

B) İyi bir oyun, toplumun yaşantısını yansıtmayı başarır.

C) Oyun yazarının amacı düşüncelerini topluma aktarmaktır.

D) Toplumsallığı ön planda tutmayan oyunlar ilgi görmez.

E) Tiyatronun amacı izleyicilerin kültür düzeyini yükseltmek olmalıdır.

 

14. Altmışını çoktan aşmış bu ünlü yazar gazetedeki köşesinde haftada üç gün yazar. Onun evinde bazı evlerdeki “çamaşır günü, tatil günü, kabul günü” gibi “yazı günü” vardır. Bunu, çocukları dahil evdeki herkes bilir. “Bugün babamızın yazı günü!” derler. Önce yazısının çatısını düşünür, sonra çatmaya başlar. Dil konusunda alabildiğine titizdir, her sözcüğü özenle seçer, yoğurur, fırına sürer… Onun yazısı pişkin bir ekmek gibidir; topak topak hamur yemezsin.

Parçada sözü edilen yazarın hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A) Yazma konusunda çok titiz davrandığı ve emek harcadığı

B) Yaşam biçimini çevresindeki herkesin benimsediği

C) İşine ve yaşantısına özen gösterdiği

D) Yazı yazarken rahatsız edilmekten hoşlanmadığı

E) Sık yazmayı sevmeyen birisi olduğu

 

15. Bir roman veya şiir okuyucusu yalnızdır; müzik de yalnız dinlenebilir. Sinema bir kişiye de oynanabilir, bin kişiye de her iki gösteri arasında hiçbir değişiklik olmaz. Bir televizyon oyununu yalnız olarak seyredebiliriz. Tiyatro ise gücünü seyirciden alan bir topluluk sanatı ve eylemidir. J. Giraudoux tiyatro eserini, her işi bitmiş, fakat fırına sokulmamış çömleğe benzetir. Nasıl bir çömlek piştikten sonra rengini kazanırsa, bir oyunun da gerçek değeri ancak seyirci önünde oynandıktan sonra ortaya çıkar.

Bu parçada vurgulanan aşağıdakilerden hangisidir?

A) Seyirlik sanatlar toplulukla izlenebileceği gibi yalnız da izlenebilir.

B) Tiyatro, gerçek değerini seyircinin karşısında sahnelenmesiyle kazanır.

C) Tiyatro sanatçısı, oyunculuktaki başarısını ancak seyirci önünde sergileyebilir.

D) Tiyatronun en önemli iki öğesi oyuncu ve seyircidir.

E) Başarılı olmak isteyen tiyatro yönetmeni seyirciyi dikkate almak zorundadır.

 

CEVAP ANAHTARI

1-A  2-E  3-B  4-B  5-B  6-E  7-B  8-C  9-A  10-E  11-B  12-E  13-A  14-A  15-B

Yorumlar (0)