Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Anlamları, Türkçe Atasözleri Y

Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Anlamları, Türkçe Atasözleri Y

Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Açıklamaları, Türkçe Atasözleri, Atasözleri ve Anlamları

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız.

A B C Ç D E F G H I İ K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler ve Anlamları İçin Tıklayınız.

A B C Ç D E F G H I İ K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Y Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli: Kişi, bulunduğu yerin şartlarına uymak zorundadır. Kişi ya buranın şartlarına uymalı veya buradan ayrılmalıdır.

Ya devlet başa ya kuzgun leşe: İşin sonunda üstün, büyük bir başarıya ulaşmak için yok olma tehlikesi dahi göze alınır.

Yabancı koyun kenara yatar: Bir topluluğa, çevreye yeni giren kimseyi oradakiler hemen aralarına almaz. Dolayısıyla kişi orada bir süre yabancılık çeker ve onlardan uzak durur.

Yabancı kuşun başı kanadı altında olur: Bir topluluğa, çevreye yeni gelen kişi ilkin alınganlık gösterip o toplulukta yer alan kişilerin aralarına karışmaz.

Yağ ile yavşan, sirke ile tavşan: Bir şeyin hakkı neyse o verilmelidir. Bir şeyden gerekli olan bir şey kısıldığı zaman onun tadı kalmaz.

Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur: Yaşam standardı bir anda değişen, yani eğlencesinde, giyim-kuşamında bunu belli ettiren kişiler bir yolsuzluğa bir şekilde bulaşmıştır, diye düşünülür. Bunun kısa sürede bu yaşam tarzına sahip olması olası değildir.


Yağına kıymayan çöreğini yoz yer: Bir iş için bütün gerekenleri yerine getirmeyen kişiler sonuçta oluşacak eksiklik ve kusurları hoş görmelidir.

Yağmur yağsın da varsın kerpiççi ağlasın: Bir şeyin faydası zararından daha fazla ise tercih edilir. Yağmurdan yararlanacakların sayısı zarar görecek kişilerden daha fazladır, yeter ki yağmur yağsın.

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış: Sürekli yalan söyleyen kimsenin bütün sözleri herkes tarafından yalan diye algılanır. Kişinin söylediği ne kadar can alıcı bir gerçek ise yine de kimse ona inanmaz.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar: Bir kişinin söylediği yalan söz üzerinden fazla zaman geçmeden anlaşılır ve söyleyenin yalancı olduğu öğrenilir.


Yalnız öküz çifte koşulmaz: Birden fazla kişi ile yapılması gereken bir işi bir tek kişi  ile yapmaya kalkışmak yanlıştır.

Yalnız taş duvar olmaz: İnsan tek başına bir hiçtir. Çoğu şeyi tek başına yapamayacağından kişinin diğer insanlarla iş birliğine gitmesi gerekir.

Yalnızlık, Allah'a mahsustur: Kişi, tek başına yaşayamaz, mutlu olamaz. İnsan ancak toplumun içinde huzur bulur. Sevincini ve yasını başkasıyla paylaşırsa mutlu olur.

Yanık yerin otu tez biter: Bir kişinin yüreğini yakan acı çok kısa bir süre sonra küllenir. Yerini farklı, temiz, güzel duygulara terk eder.

Yanlış hesap Bağdat'tan döner: Yanlış yolda olan bir kişi bu yolda ne kadar emek sarf etse de geri dönüp doğru yolda devam etmek zorundadır.


Yanmış harmanın öşrü alınmaz: Verimli iken bu özelliğini kaybeden bir şeyden gelir, vergi almamak gerekir.

Yapı taşı yerde kalmaz: Değerli, çalışkan kişiler boşta kalmaz, kendisine bir yerde bir şekilde bir iş verilir.

Yar, yıkıldığı gün tozar: Bir felaketin ilk günleri çok yıkıcı, üzücü olur. Çevrede panik ve tepkiye neden olur. Sonraki zamanlarda bu durumun eski ağırlığı kalmaz.

Yaralı kuşa kurşun sıkılmaz: Düşen, bir şeylerini kaybeden kişiye yüklenmek yanlıştır. Kişi, mal mülk, makam gibi şeyleri kaybedebilir. Bu kişilerle alay etmek, onları aşağılamak yanlıştır.

Yarası olan gocunur: Olumsuz bir işin sorumlusu aranırken kusurlu olan kimse, açığı öğrenilecek diye telaşa kapılır.


Yarım elma, gönül alma: Verilen hediye küçük de olsa gönül almak için yeterlidir.

Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder: Bir şey, ancak o işte tam uzman olan biriyle yapılmalıdır. Bir iş o işten anlamayana yaptırılırsa istenilen değil, bunun tersi bir sonuç elde edilir.

Yaş kesen, baş keser: Ağacın gerek sosyal gerekse ekonomik hayatımızda önemi fazla olduğundan bir ağacı gereksiz kesen, bir insanın hayatına kıymış sayılır.


Yaşı at pazarında sorarlar: Akıllı olmakla yaş arasında bir ilgi yoktur. Yaşı küçük olup da başkasından bilgili olan çok kişi vardır.

Yaşın yanında kuru da yanar: Yaptıklarından dolayı cezalandırılan kişilerin  yanında suçsuz kişiler de bazen suçlu gibi cezalandırılır.

Yatan aslandan gezen tilki yeğdir: Çalışmak, çabalamak oldukça önemlidir. Çok çalışan, gayretli bir tilki, tembel, uyuşuk bir aslana tercih edilir.

Yatan ölmez, yeten ölür: Kişi, eceliyle ölür. Kişinin hasta veya sağlıklı olması aslında çok da önemli değildir.

Yatanın yürüyene borcu var: Çalışmadan, yatarak vaktini geçiren kişi, çalışan kişiye borçludur.


Yatsının faziletini güveyden sormalı: Bazıları için çok da önemli olmayan bir şey bazı kişiler için oldukça önem taşır.

Yavaş tükürüğün sakala zararı var: Sert davranılması gereken yerlerde yumuşaklık göstermek yanlıştır. Bunun kişiye ve konumuna zararı olur.

Yavru kuş, yuvada gördüğünü yapar: En önemli öğrenme şekli model alma yoluyla gerçekleşir. Çocuk aileden ne görürse onu yapar.

Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır: Bazı hırsızlar o kadar ahlaksız ve kurnazlar ki bunlar hem suç işler hem de kendi suçunu zarar verdiği kişiye yükler.

Yaz yalan, kış gerçek: Yaz sıkıntısız bir aydır. Yaşama şartları oldukça rahat olur yazın. Kış ise bunun tersidir. Bu, çeşitli olaylarla kendini belli ettirir.

Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı: Anne-babalar binbir güçlükle çocuklarını hayatta bir yere getirirler. Çocuklar büyüdüklerinde anne-babalarını çoğunlukla beğenmezler.

Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer: Gençliğinde, eli ayağı tuttuğunda çalışan bir kimse ihtiyarladığında rahat eder.

Yazın gölge hoş, kışın çuval boş: Uygun çalışma zamanı varken, fırsat kaçmamışken bunu değerlendirmeyen kişiler zor günlerde sıkıntı çekerler.

Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır: Züppe, kötü kişilerin barınacak bir yerleri yoktur. Bunlar, herkesin oyuncağı olurlar. Ağırbaşlı kişileri ise kimse tedirgin etmez.

Yel gibi gelen sel gibi gider: Emek vermeden elde edilen şeyler yine aynı şekilde kişinin elinden çıkar gider.

Yel kayadan ne koparır: Sağlam karakterli, dürüst kişilere kimse kolay kolay bir zarar veremez.

Yemeyenin malını yerler: Malına kıymayan cimri kişilerin malını öldükten sonra mirasçıları bir şekilde yerler.

Yenilen pehlivan güreşe doymaz: Kimse yenilmek istemez. Yenilen kişi sürekli yeniden kazanmak için rakibiyle boğuşur.

Yerin kulağı var: Gizli konuşulan ne varsa hiç umulmadık yerden bir şekilde duyulur.

Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir: Nerede ve ne şekilde iş yapacağını bilmeyen sık sık iş değiştirir ve bir hayli zarara uğrar.

Yetimi okşamışlar, vay sırtım demiş: Kişinin her zaman yakınlarına, onu koruyacak, ona sahip çıkacak kişilere ihtiyacı vardır.

Yılan sokan uyumuş, aç kalan uyumamış: En ağır şey açlıktır. Kişi, her şeye dayanır yalnız açlığa dayanmaz.

Yılanın başı küçükken ezilmeli: Tehlikeli, zararlı olacağı anlaşılan bir durumun önüne derhal geçilmeli, ilk fırsatta o şey ortadan kaldırılmalıdır.

Yılanın sevmediği ot, deliğinin ağzında biter: Kişinin sevmediği, hoşlanmadığı şey her zaman yanı başında olur.

Yırtıcı kuşun ömrü az olur: Kişiye saldırmayı alışkanlık edinen kişinin düşmanı çok fazla olur, bunlar o kadar ileriye giderler ki onun canına bile kıyarlar.


Yiğidin sözü, demirin kertiği: Cömert, onurlu kişinin ağzından çıkan söz demire kazınmış çentik gibi kalıcıdır. Ne yaparsanız yapın o sözünde durur.

Yiğit başından devlet ırak değildir: Delikanlı kişiler her an zengin olabilirler.

Yiğit lakabıyla anılır: Yiğit toplumda kazandığı ünle tanınır.

Yiğit yiğide at bağışlar: Aynı işi görenler, gerektiği zaman her türlü özveriyi gösterirler. En değerli varlıklarını dahi birbirinin hizmetine sunarlar.

Yiyen bilmez, doğrayan bilir: Bir şeyi elde etmenin zorluğu için kullanılır. Bir işin yapılması esnasında ne kadar güçlük çekildiğini, o işi yapan bilir. Bu işten faydalananlar ise bunu pek bilmezler.

Yok büyümez, arık büyür: Bir şey yoktan var olmaz. Az olan çoğalır, küçük olan büyür, gelişir.

Yoktan yonga çıkmaz: Olmayan bir şeyden hiçbir şey elde edilmez. Varlıklı olmayanın başkasına yardımı dokunmaz.

Yol bilen kervana katılmaz: Kişi, bir işi kendi başına yapabilirse başkalarının yardımına gerek duymaz.

Yol bilenle yürüyen, yorulmaz: Bir işi bilen, onu yoluyla, yöntemiyle yapan kolay yapar. Bu kişilerle çalışan rahatlar.

Yol yürümekle, borç ödemekle tükenir: Bir şeyin tümüne ulaşmak yavaş yavaş olur. Birden hiçbir şey olmaz.
Yolcu yolunda gerek: Bir işe koyulacak, bir yola çıkacak kişi bazı sebeplere takılıp kalmamalı, bir an önce hedefine ulaşmaya çalışmalıdır.

Yoldan kal, yoldaştan kalma: Kişi için yola çıkmaktan ziyade yola kiminle çıkacağı önemlidir. Kişinin yolculuk yapacağı kişiler her şeyden önemlidir.

Yorgan gitti, kavga bitti: Anlaşmazlığa neden olan şey ortadan kalktığında anlaşmazlıklar da sona erer.

Yularsız ata binilmez: Yular, atı dizginleme, disiplin altında tutma aracıdır. Ata binmenin garantisidir kişi için. Bunun gibi her şeyde mutlaka disiplinli olmak gerekir. Bir iş kuralına göre yapılmıyorsa o işte çalışmamak gerekir.

Yumurtada kıl bitmez: Verimsiz, çorak yerlerden verim beklenmez.

Yumurtasına hor bakan civcivini cılk eder: Kişi işine yeteri kadar ilgi göstermezse kişinin işinden olumlu bir sonuç alması imkânsızdır.

Yumurtlayan tavuk bağırgan olur: Çalışkan ve üretken kişiler kendini göstermek isterler. Bu kişiler bunun için de sesini yükseltirler.

Yumuşak huylu atın çiftesi pek olur: Yumuşak görünen insanlar çoğunlukla çok sabırlı olurlar. Bunlar hemen kızmazlar. Bazen de öyle öfkelenirler ki anlatılamaz. Bunların yumuşak huylarına aldanıp da üzerlerine gidilmemelidir.

Yuvarlanan taş yosun tutmaz: Sürekli iş değiştiren, her gün farklı bir uğraş edinen bir kişi başarı elde edemez, bir varlığa da sahip olamaz.

Yuvayı yapan dişi kuştur: Bir evin yönetimini, düzenini ve ailenin mutluluk içinde yaşamasını sağlayan kadındır.

Yük altında eşek anırmaz: Çok ağır bir işte çalışıp bunalan kişi bu zor durumdan kurtulmadan rahatlayamaz.

Yüksek dağın başı dumanlı olur: Önemli mevkilerde olanlar, sorumluluk sahibi kişiler sürekli sıkıntı içinde olurlar, sıkıntılarla boğuşurlar.

Yürük ata kamçı olmaz: İşinde başarılı olan kişiyi sıkıştırmak doğru değildir.

Yüz yüzden utanır: İnsanlar karşı karşıya geldiklerinde daha kolay uzlaşabilirler.

Yüzü güzel olanın huyu güzel olur: İnsanın yüzü bir şekilde içinin aynasıdır. İyi niyetli, hoşgörülü, temiz kalpli insanların yüzleri ile kötü kişilerin yüz ifadeleri aynı değildir.
Yabancı koyun kenara yatar.

Bir yere yeni gelen kimse, çevredekilere pek yanaşmaz. Zaten onlar da kendisini hemen aralarına almazlar.

Ya evlat bir, ya ocak kör.

Bir hayırlı çocuk, insanın ocağını söndürmemeye, adını andırmaya yeter. Öocuk çoğalırsa, üzüntü artar. Onları yetiştirmek güçleşir. Baba öldükten sonra, aralarında anlaşmazlık çıkar. Böyle bir durum ortaya çıkacağına, ocağın kör olması daha iyidir.

Yağ ile yavşan, sirke ile tavşan.

Bir yemeğin lezzetli olması için harç esirgenmemelidir. Bol yağ kullandıktan sonra, acı bir ot olan yavşandan bile güzel bir yemek yapılır.

Yağmurda düşmanın koyunu, dostun atı satılsın.

Yağmur altında yünleri ıslanan koyun, pek gösterişsiz duruma düşer. Oysa at, daha çok çevikleşir. Böylece koyun daha değersiz, at daha değerli görünür.

Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi halini bilse hoş değil mi?

Her şeyin, her kişinin bir özelliği, bir niteliği vardır. Bunu, başka türlü göstermeye kalkışmak boştur. Kişinin davranışları, kendi durumuna uygun olmalıdır.

Yağmur yağsın da varsın kerpiççi ağlasın.

Yağmur yağmasından zarar görecekler bulunabilir. Ama yararlanacaklar o denli çoktur ki zarar görecekler düşünülmeyebilir.

Ya işten artar, ya dişten.

Para biriktirmek, ya çok çalışıp çok kazanmakla ya da savurgan olmamakla olur.

Yakın dost hayırsız hısımdan yeğdir.

İlgi ve iyiliklerini görmekle olduğumuz komşu ve dostlarımız, hiçbir ilgisini görmediğimiz hısımlarımızdan, bize daha yakındır.

Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.

Kişi, her işittiğini, doğrulamadan, başkasına anlatmamalıdır. İşittiği şey doğru değilse, ya da ağızdan ağza geçerken değişikliğe uğramışsa, bu, kendisinin uydurduğu bir yalan sanılır.

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.

Yalan söylemeyi adet edinen kişinin sözlerine kimse inanmaz. Öyle ki bir gün evinde yangın çıksa da “evim yanıyor, imdat” diye bağırsa, inanıp yardıma koşan olmaz.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Bir kimsenin söylediği söz yalan ise durum çok geçmeden anlaşılır ve söyleyenin yalancı olduğu ortaya çıkar.

Yalancının kaçtığı yere kadar kovalamalı.

Bir kişinin yalanını yakalayabilmek için söylediklerini kabul edip sonuca bakmalı. O zaman sözlerinin doğru çıkmadığını kendisi de görecektir.

Yalanın kemiği yok ki boğazına bata.

Bir sözün yalan olduğu bilinir, ancak söylenmesi engellenemez.

Yalnız kalanı kurt yer.

Yardımcısı bulunmayan kişi, kendini tehlikeden koruyamaz.

Yalnızlık, Allah’a mahsustur.

İnsan toplumsal bir yaratıktır. Ancak toplumsal dayanışma ve iş bölümü içinde yaşayabilir. Tek başına yaşayamaz.

Yalnız öküz, çifte koşulmaz.

İki kişi ile yapılması gereken bir işi tek kişi ile yapmaya kalkışmak yanlıştır.

Yalnız taş, duvar olmaz.

Nasıl, bir tek taş ile duvar örülemezse, insan da tek başına önemli bir iş başaramazlar. Başkalarıyla ilişki kurmak, işbirliği yapmak zorundadır.

Yanık yerin otu tez biter.

Kişinin yüreğini yakan acı, az zaman sonra küllenir; yerini yeni ve neşeli duygulara bırakır.

Yanlışta bir nakış.

Düzgün işler arasında yapılan bir yanlış, kimileyin tekdüzeliği gideren bir süs olur.

Yanlış hesap Bağdat’tan döner.

Yanlış bir yolda olduğunu anlayan kişi, bu uğurda ne denli emek ve para harcamış olursa olsun, geri dönüp doğru yola yönelmelidir.

Yanmış harmanın öşrü alınmaz.

Önce verimli iken kazaya uğramış olan şeyden, artık gelir, verim beklenmez.

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Dürüst kişi, kendini olduğu gibi gösterir. Kendini olduğundan üstün göstermek içtensizlik ve ikiyüzlülük. Kişinin görünüşü, gerçek durumunun aynası olmalıdır.

Yapı taşı, yapıdan kalmaz.

Değerli kimse, boşta kalmaz. Kendisine iş verilir.

Yaprağa yapış, atlas olsun; toprağa yapış, altın olsun.

İpek böceği besleyenler ve çiftçilikle uğraşanlar, emeklerinin doyurucu karşılığını alırlar.

Yara, sıcakken sarılır.

Bir acıyı dindirmek için gereken yardım, geç bırakılmamalı, hemen yapılmalıdır.

Yarım elma, gönül alma.

Gönül almak, hatır sormak için küçük bir armağan yeter. Önemli olan, değerli armağan götürmek değil, hatırlayıp aramış olmaktır.

Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder.

Bir iş, uzmanına yaptırılmaz da taklitçilere yaptırılırsa, istenilen gibi değil, ters bir sonuç verir. Nitekim hekim dururken, hekimlik taslayan birinin tedavisine başvurulması, insanın hayatına mal olabilir. Bilgisiz din adamı da dine aykırı düşünceler aşılayabilir.

Yarına kalan davadan korkma.

Bir anlaşmazlık başladığında iki taraf çok sinirli olur. Çatışmayı sürdürmek tehlikelere yol açabilir. Görüşme ertelenirse sinirler yatışır. Konu daha serikanla ele alınır.

Yar, yıkıldığı gün tozar.

Bir felaket meydana geldiği anda, büyük bir tepki ve panik yaratır. Ondan sonra, durumun eski ağırlığı kalmaz.

Yaşa yaşa, gör temaşa.

İnsan yaşı ilerledikçe iyi, kötü birçok şeyler görür. Hatıra, hayale gelmeyen olaylar ve durumlarla karşılaşır.

Yaşı at pazarından sorarlar.

İnsanların değeri, yaşlarıyla değil, başlarıyla ölçülür. Yaşlarına göre değerlei değişen yaratıklar, hayvanlardır.

Yaş kesen, baş keser.

Ağacın çeşit çeşit yararları vardır. Bunları düşünmeyip sadece odununu sağlamak için ağaç kesen, insan canına kıymış gibi büyük bir suç işlemiş olur.

Yaş yetmiş, iş bitmiş.

İnsan yetmiş yaşına gelince, genellikle, bedence de, kafaca da düşer, çalışmaz olur. Bu durumdaki kimseden, artık verim beklenmemelidir.

Yatan arslandan, gezen tilki yeğdir.

Az güçlü olup çalışan, çok güçlü olup çalışmayandan daha başarılı olur.

Yatanın yürüyene borcu var.

Çalışmayanın kazancı olmaz. O, her zaman veresiye alışveriş eder. Bunun için sürekli olarak çalışana borcu vardır.

Yatan öküze yem yok.

Çalışmayanın gelir beklemeye hakkı yoktur.

Yatan ölmez, eceli yeten ölür.

Hasta yatan, eceli gelmemişse ölmez de, sapasağlam biri, eceli gelmişse gezip dolaşırken ölüverir.

Yatsının faziletini güveyden sormalı.

Birçok kimseler için, önemli bulunmayan bir durum, kimi kişiler için özel bir önem taşır.

Yavaş atın çiftesi pek olur.

Yumuşak huylu kimselerin kızması, korkunç olur. Çünkü bunlar ancak, sabırlarını taşıran olaylar karısında tepki gösterirler. Bunun için davranışları, aşırı bir öfkenin patlamasıdır. Her şeye kızan kimseye bu denli taşkın öfke bulunmaz.

Yavuz at yemini arttırır.

Görevini başarı ile yürüten kişi bunun mükafatını görür.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.

Suçlu kişi, şarlatan ve edepsiz ise, zarar verdiğini kimseyi susturur, dahası suçlu çıkarır.

Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.

Yetiştirdiğimiz, büyüttüğümüz gençler,bizi beğenmezler.

Yazın araması, kışın taraması olmasa herkes besler mandayı.

Güzel şeyin sahibi olmayı kim istemez? Ama her şeyin güzelliği bakımı, uğraşılarak sağlanır. İşte bu sıkıntıya herkes katlanamaz.

Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.

Yazın güneş altında çalışan, ailesinin kışlık zahiresini kazanır.

Yazın gölge hoş kışın çuval boş.

Yazın keyifli yerlerde tembel tembel oturan, kışın yiyecek bulamaz.

Yazın gölge kovan, kışın karın ovar.

Yazın çalışmayıp keyif ve zevk ile vakit geçiren çiftçi, nasıl kışın açık kalırsa, çalışma gücü ve ortamı bulunduğu halde zamanını değerlendirmeyen ve geleceğini düşünmeyen kişi de, çalışma olanakları kalmadı zaman, öylece perişan olur.

Yazın yanmayan kışın ısınmaz.

Yazın çalışmayan kışın ne odun, ne kömür, ne de yiyecek bulur. Gençliğinde kazanç sağlamamış olan da ihtiyarlığında perişan olur.

Yaz yalan, kış gerçek.

Yazın yaşama koşulları hafiftir: Giyim işi özen istemez; nerden olsa barınılır. Kışın duran tersinedir: Giyim, özen ister. Barınacak yer, kapalı ve sıcak olmalıdır. Bu durum, karşılaştırdığım çeşitli olaylarda görülür.

Yaz yaz gerek, kış kış.

Her mevsimin kendine özgü koşulları verimleri vardır . Yaz mevsimleri yazlığını, kış mevsimi kışlığını yapmazsa insanların yaşayış düzenleri de bozulur.

Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır.

Hoppa züppe kimseler, hiçbir yerde barınamaz; şunun bunun oyuncağı olurlar. Ağırbaşlı olanları kimse tedirgin edemez.

Yel gelen deliği kapamalı.

Beliren tehlikeye karşı önlem alınmalı.

Yel kayadan ne koparır.

Sağlam karakterli kişiler sağlar temele dayanan işler önemsiz etkilerle sarsılamaz.

Yemeğin iyisi hazırıdır.

Tanrının verdiği kısmet, hazır olan yemektir.

Yemeyenin malını yerler.

Pintinin yemeğe kıyamayarak biriktirdiği malı sağlığında gücünün yetmediği kişiler, öldükten sonra da mirasçılar bol bol yerler.

Yenenle yanana ne dayanır!

Yaşam bir tüketim sürecidir.Besin, yakıt gibi gereksemeler ne denli bol olursa olsun, tüketilir.

Yenice eleğim, sen nerelere asayım?

Kişi, elde ettiği yeni ve güzel bir şeyi örselememek için büyük özen gösterir.

Yerdeki yüze basılmaz.

Alçak gönüllü olanları kimse hor görmez, tepelemez. Herkes onları korur.

Yerdiği oğlan yer tutar.

Bugün eğlenmediğiniz, kendisinde yetenek bulmadığınız çocuğun zamanla bilgili, görgüsü artar; toplumda önemli bir yeri olur.

Yerinden oynayan yetmiş kazaya uğrar; en küçüğü ölüm

Bir yere yerleşmiş ya da iyi bir süzen kurmuş olan kişi zorunlu bir neden yokken yerini ve işine değiştirirse ölümden beter güçlüklerle karşılaşır.

Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir.

Hangi alanda çalışabileceğini önceden iyi kestirmemiş olan kişi, sık sık yer ve iş değiştirme yüzünden hayli zarar görür.

Yerin kulağı var.

Bir konu, iki kişi arasızda gizli olarak konuşulsa bile duyulur. Bir süre sonra hiç ahtır ve hayale gelmeyen kimselerin onu işittiği ortaya çıkar.

Yetişemediğin köyün alt tarafında yat.

Yapmak istediğiniz şeyi eksiksiz olarak başaramıyorsanız, kendinizi boş yere zorlamayıp yapabildiğiniz kadarıyla yetinmeniz gerekir.

Yılana yumuşak diye el sunma.

Kişi, yumuşak huylu görünen herkese aldanmamalı; zararsız sanılan her şeye yanaşmamalı; tehlikeli bir durumla karşılaşabileceğini düşünmelidir.

Yılanın başı küçükken ezilir.

Büyüyeceği belli olan her tehlike, daha başta önlenmeli; düşman güçlenip büyük zarar verecek duruma gelmeden ezilmelidir.

Yılanın sevmediği ot, deliğinin ağzında biter.

Başkalarına kötülük etmek isteyenler, karşısında hep hoşlanmadıkları şeyleri bulurlar.

Yılan ne kadar eğri gitse deliği doğru gider.

Yabancılarla ilişkisinde dürüst davranmayan kişi yakınlarına karşı doğruluktan ayrılmaz.

Yılan sokan uyumuş, aç kalan uyumamış.

Aç kalan, yılan sokandan daha çok acı çeker.

Yılın eksiğini nisan getirir, nisanın eksiğini yıl getirmez.

Tarım için bütün yıl elverişsiz geçse de nisan ayı elverişli olsa tam ürün alınır. Ama bütün yıl elverişli geçse bile nisan elverişsin olursa, iyi ürün alınamaz.

Yıl uğursuzun.

Öyle bir zamandayız ki arsız, yüzsüz kişiler el üstünde tutulmakla ve işlerini, ağırbaşlı, dürüst kimseden daha iyi yürütülmektedir.

Yırtıcı kuşun ömrü az olur.

Başkalarına saldırmayı huy edinen kişilerin düşmanları çok olur. Çok geçmeden bu düşmanlar da onun canına kıyarlar.

Yiğidin malı meydandadır.

Cömert kimsenin malı herkesin yararlanmasına açıktır.

Yiğidin sözü, demirin kertiği.

Mert adam sözünden dönmez. Bu söz, demirin kertiği gibi besbelli ve ortadadır; değişmez.

Yiğidin yiğide ekmeği ödünç, kötüye sadaka.

Sofrası açık olana konuk olan iyilik bilir kişi, bunun altında kalmaz. Bu anlayışta olmayan konuğa karşılıklı bir iyilik edilmiş olur.

Yiğit arkasından vurulmaz.

Bir kimseyi yokluğunda ve savunmasını yapamayacağı bir durumda kötülemeye, yıkmaya çalışmak mert adam işi değildir.

Yiğit başından devlet ırak değildir.

Bir gencin zengin olması her zaman beklenebilir.

Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.

Bir yiğidin eline ömrü boyunca bir kez çok önemli bir fırsat geçer. Bunu kaçırmamalıdır.

Yiğit ekmeğiyle yiğit beslenir.

Yiğitler yiğit kimseleri korurlar. Yiğit kimseler de ancak yiğitlerin yanında barınırlar.

Yiğit lakabıyla anılır.

Yiğit, ya güzel, ya çirkin bir lakapla anılır. O, çirkin olan lakabını değiştirmeyi düşünmez. Çünkü önemli olan, kendisinin iyi adı, ünüdür. Çirkin lakap, bu iyi adı lekelemez.

Yiğit meydanda belli olur.

Sözle atıp tutmak kolaydır. Asıl marifet, iş başında kendini göstermektir.

Yiğit yiğide at bağışlar.

Yiğit, arkadaşı için her sıkıntıya katlanır. Onun işine yarar diye en değerli varlığını bile bağışlar.

Yoğun canı almaz.

İstenen şey, vermesi beklenen kişide yoksa istemekle direnmenin anlamı yoktur. Size ne versin, canını mı?

Yok büyümez, arık büyür.

Hiç yoktan bir şey üremez. Ama az olan nesneler çoğalır; küçük varlıklar, gelişir, büyür.

Yoksul ala ata binse, selam almaz.

Görmemiş kimse görmüşlerin durumuna erse, herkese yüksekten bakar; kimseye selam vermez olur.

Yoktan yonga çıkmaz.

Varlıklı olmayan kimseden, başkasına yardım etmesi beklenemez; bilgisiz kimseden bir şey öğrenilemez.

Yola yoğurt dökmüş var mı?

Hiç kimse gereği yokken savurganlık yapmaz.

Yol bilen kervana katılmaz.

Bir işi kendi gereği yapabilecek olan, başkalarının yardımına gereklik duymaz.

Yolcu yolunda gerek.

Yolculuk yapacak kimse şu, bu nedenle vakit geçirmemeli, bir an önce yola çıkmalıdır.

Yoldan giden yorulmaz.

Bir işi yoluyla, yönetimiyle yapan güçlük çekmez.

Yolsan kal, yoldaştan kalmaz.

Yolculukta arkadaş çok önemlidir. İnsan, iyi bir arkadaşla yolculuk yapmak için, gerekirse yolculuğunu geri bırakmalı.

Yol bulmakla sorulur.

Bir işte izlenecek doğru yol, bilenlerden sorulmakla öğrenilir.

Yorgun eşeğin çüş canına minnet.

Verilen dinlenme fırsatını, yorgun kişiyi çok sevindirir.

Yularsız ata binilmez.

Bir disipline bağlı olmayan işin başına geçmek doğru değildir.

Yularsız deve yedilmez.

Kısır ortamda verim beklenmez.

Yumurtadan çıkan yine yumurta çıkarır.

Her canlı soyuna çeker; soyunun özelliklerini taşır.

Yumurtlayan tavuk bağırgan olur.

Çalışkan ve verimli kişi, kendini göstermek ve yaptığı yararlı işi herkese duyurmak için sesini yükseltir.

Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir.

İnsan, üzerinde rahat yaşamadıktan sonra yurdu verimli olmuş, neye yarar?

Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

Durmadan yer, yurt değiştiren kimse, eşya varlık edinemez.

Yuvayı yapan dişi kuştur.

Bir evin yönetim, geçim düzenini ve ailenin mutluluk içinde yaşamasını kadın sağlar.

Yuyucunun hakkı eline geçsiz de ölü ister cennete gitsin ister cehenneme.

Ücret karşılığında iş yapan, alacağı paradan başka bir şey düşünmez. Yaptığı işin sahibine kaça mal olacağı gibi şeyler umurunda değildir.

Yük altında eşek anırmaz.

Ağır bir iş altında bunalmış olan kişi, bu durumdan kurtulmadan birtakım istekler peşinde koşmamalı, örneğin borçlu borcunu ödemeden gücünü aşan giderlerden sakınmalı; bir karşılaşmada yenilen, yüksekten konuşmamalıdır.

Yük altında eşek kalır.

İnsan olan, bir kimseden gördüğü iyiliğin altında kalmaz.

Yüksek dağın başı dumanlı olur.

Önemli işlerin başında bulunanlar, sürekli olarak sorumluluklarını sıkıntı içinde olurlar.

Yürek ata kamçı olmaz.

İşini ivedilik ve yeterlikle yapan kişiyi sıkıştırmak gerekmez.

Yürük ata paha olmaz.

İşini ivedilik ve yeterlikle başaran kimsenin değeri çok büyüktür.

Yüzü güzel olanın huyu güzel olur.

İnsanın yüzü, içinin aynasıdır. Güler yüz her zaman güzeldir: Hoşgörülü, iyi niyetli, uyuşma eğilimli, temiz yürekli kişilerde bulunur. İçinde kötülük yatan kişinin duyguları da yüzüne vurur, kendisini çirkinleştirir. Bundan dolayı yüzünü güzel bulduğumuz kimsenin, anlarız ki huyu da güzeldir.

Yüz yüzden utanır.

Bir kimse, kendisine karşı saygı gösteren kişiden yapmasını isteyeceği şeyi, doğrudan kendisi söylerse daha etkili olur.

Yorumlar (0)