26.09.2022, 20:56

Atatürk'ün Türk Tarihindeki Yeri ve Önemi

Atatürk askerî açıdan bir dâhidir. Siyasî yönünün de yine en az askerliği kadar övgüye değer (takdire şayan) olduğunu tüm dünya kabul etmektedir. Birkaç kişi hariç -sözde- tarihçilerin gör(e)mediği yahut görmek istemediği husus ise Atatürk’ün Türk ve dünya tarihi açısından taşıdığı önemdir. Herkes bir Halil İnalcık bir Justin Mc Carty olamıyor ne yazık ki.

Bize göre Çanakkale Savaşı Turuva’nın (Troya) tekrarı ve/veya rövanşı idi. Üstelik de Çanakkale Savaşı, aynı yörede gerçekleşen ve aralıklarla 10 yıl süren Turuva Savaşı’ndan daha zorlu idi. Çünkü Turuvalılara tüm Anadolu ve hatta Kafkasya yardıma gelmişti. Çanakkale’de ise yalnızdık.

26 Ağustos 1922’deki Büyük Taarruz ve devamındaki 30 Ağustos zaferi de yine bize göre 26 Ağustos 1071’deki Malazgirt zaferinden daha önemli ve daha hayatî (kritik) idi. Çünkü 1071’de kaybetseydik bile tekrar deneme şansımız vardı. Oysa Başkomutanlık Meydan Savaşı kaybedilse idi tekrar deneme şansımız yoktu. Hatta Anadolu’da yaşama şansımız bile kalmayacaktı.

Kurtuluş Savaşı sürecinde 4 yıl 10 ay 23 gün işgal altında kalan İstanbul’a da bir parantez açalım. Tanrı’nın son elçisi (rasul) Hz. Muhammed’in “ikinci defa fethedilecek” dediği İstanbul’u düşman işgalinden kurtaran yani ikinci defa alan kişi Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir. Üstelik İngiltere gibi gücünün doruğunda bir devlet ile ardına taktığı Fransa, İtalya, Yunanistan vd. kopuklarını alt etmek de şehir devletine dönüşmüş, yardım için Avrupa’ya el açan köhne Doğu Roma’yı (Bizans) almaktan çok daha zor bir iştir. Son yalavacın (peygamber) soyunu kurutan Emevîleri, Ebu Hanife’yi zindanda öldüren Abbasîleri bile iyilikle (hayır) anıp; Atatürk’ün adını ağzına almayan Muhipleri -affedersiniz- Müslimleri (Musliman) Yüce Tanrı bildiği gibi yapsın.

Başkomutan Gâzi Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nın ulusal bir intihar olduğunu söyleyen ABD’li General Harbord’a şu yanıtı verir: “Biz emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkûm olmaktansa, babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz.”

Son bir husus… Padişahların “kullarım” dediği halka yüzyıllar sonra “büyük Türk milleti” diye seslenen kişidir Gâzi Mustafa Kemal Atatürk. Canı ile kanı ile devleti kuran, yaşatan Türk budununun (ulus) adını yüzyıllar sonra devlete veren kişidir. Bir başka deyişle Türk budununun (millet) onurunu, saygınlığını geri veren (iade-i itibar) adamdır. Meselenin bir başka çarpıcı ve ibretlik yanı ise Atatürk olmasaydı dünya tarihinde onlarca yıl (71 yıl ve belki daha da fazla) bağımsız bir Türk devleti olmayacaktı. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti girişimini saymazsak, -kurucu cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade olan- 1918-20 yılları arasındaki Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ardından Ankara’da kurulan yeni devletin yönetim biçiminin de cumhuriyet olması ise başlı başına bir devrimdir.

ABD’li tarihçi Justin Mc Carty ile noktayı koyalım: “Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu ama Trakya ve Anadolu’da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası’ndan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Atatürk olmasaydı ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı Türk neslini de kurtardı!”

Aziz Dolu Atabey

https://azizdolu.wordpress.com/

Yorumlar (0)