PONTUS SORUNU

EN GÜVENİLİR KAYNAKTAN PONTUS SORUNU

M. Kemal ATATÜRK - NUTUK

“Saygıdeğer Efendiler, genel konuşmamın başında bir Pontus meselesinden söz etmiştim. Bu mesele belgeleriyle herkesçe bilinmektedir. Ancak, bizi de çok uğraştırdığından, burada, onunla ilgili bazı noktalara dokunacağım.

1840 yılından beri; yani üç çeyrek yüzyıldan beri, Anadolu’nun Rize’den İstanbul Boğazı’na kadar uzanan Karadeniz bölgesinde, eski Yunanlılığın diriltilmesi için çalışan bir Rum topluluğu vardı.
Amerikalı Rum göçmenlerden Rahip Klematios adında biri, ilk Pontus toplantı yerini şimdi halkın «Manastır» dediği bir tepede İnebolu’da kurmuştu.

Bu teşkilâta bağlı olanlar, zaman zaman biribirinden ayrı eşkıya çeteleri kurarak faaliyet gösteriyorlardı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında da, dışarıdan gönderilip dağıtılan silâh, cephâne, bomba ve makineli tüfeklerle, Samsun, Çarşamba, Bafra ve Erbaa Rum köyleri sanki bir silâh deposu durumuna gelmişti.

Ateşkes Anlaşmasından sonra, bütün Rumlar Yunanlılık millî davası ile her tarafta şımardığı gibi, Ethniki Hetairia (Etniki Eterya) Cemiyeti’nin propagandacıları ile Merzifon’daki Amerikan kuruluşlarının manevî destekleri ile eğitilip yetiştirilen, maddî bakımdan da yabancı hükûmetlerin silâhlarıyla güçlendirilip cesaret verilen bu bölgedeki Rumlar da, bağımsız bir Pontus hükûmeti kurma emeline düştü.

Bu maksatla genel bir ayaklanma hazırladılar. Dağlara çekildiler; Amasya, Samsun ve dolayları Rum Metropolit’i Yermanos’un idaresinde düzenli bir programla çalışmaya başladılar.
Bir yandan da, Samsun’daki Rum komitecilerinin başkanı olan Reji Fabrikası (179) Müdürü Tokomanidis, İç Anadolu ile haberleşme sağlamaya çalışıyordu.
Bazı yabancı hükûmetler, Pontus hükûmetinin kurulması için yardımcı olacaklarına söz verdiler. Samsun ve dolaylarındaki Rum nüfusunu arttırmak için de, Rusya’-daki Rum ve Ermenileri Batum’da topladılar.

Onları, Türk Kafkas ordularından alınıp Batum’da depo edilen silâhlarla donatarak, sahillerimize çıkarmaya başladılar.
Çetecilik etmek üzere, sahillerimize çıkarılabilecek birkaç bin Rum’u Sohum’da Haralambos adında bir adamın başına topladılar. Batum’da toplananların da Haralambos’un etrafında toplananlara katılmaları sağlanıyordu.
Bunlar, memleketimiz içinde, Samsun’daki bazı yabancı devlet temsilcileri tarafından korunuyor ve silâhlandırılıyordu. Kıyılarımıza çıkan bu çeteler, «göçmenleri besleme» maskesi altında, yabancı hükûmetler tarafından yedirilip giydiriliyordu.

Yabancıların Kızılhaç hey’etleri arasında gelen subayların da örgüt kurmak, çetelerin askerî öğretim ve eğitimi ile uğraşmak ve gelecekteki Pontus hükûmetinin temelini atmakla görevlendirildikleri anlaşılıyordu.

4 Mart 1919 tarihinde, İstanbul’da «Pontus» adıyla yayınlanmaya başlayan bir gazetenin başmakalesinde «Trabzon ilinde Rum cumhuriyetinin kurulmasına çalışmak maksadıyla yayınlandığı» ilân edilmişti.

Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanma gününe rastlayan 7 Nisan 1919 günü, her yerde ve özellikle Samsun’da gösteriler yapıldı. Yermanos’un küstahça davranışları Rumların düşünce ve emellerini açığa vurdu.

Bafra ve Çarşamba dolaylarındaki yerli Rumlar, sık sık kiliselerde toplanıyor, örgütlenmelerini ve donatımlarını artırıyorlardı.
23 Ekim 1919 tarihinde, Doğu Trakya ve Pontus için merkez olarak İstanbul kabul edilmişti.

Venizelos, İstanbul’un merkez olarak kabul edilme konusunun daha sonraki bir tarihe ertelenerek, bunun yerine Pontus hükûmeti kurulması düşüncesini ortaya atmış ve İstanbul Patrikhanesi’ne buna göre talimat vermişti. Aynı zamanda, İstanbul’da gizli bir Yunan polis teşkilâtı kurmakla görevlendirilen Albay Alexandros Zimbrakakis tarafından Pontus jandarma teşkilâtını düzene sokmak üzere Eiffel (Eyfel) adlı Yunan torpidosuyla, bir subaylar hey’eti de gönderilmişti.

Türkiye’de bu türlü işler olurken Batum’da da 18 Aralık 1919’da Pontus Rum Hükûmeti adıyla bir hükûmet kurulmuş ve teşkilâtlanmaya başlamıştı. 19 Temmuz 1920’de de Batum’da, Karadeniz, Kafkas ve Güney Rusya Rumları tarafından Pontus meselesi ile ilgili bir kongre toplandı.

Bu kongrenin raporu üyelerden biri vasıtasıyla İstanbul’da Rum Patrikliği’ne gönderildi. Pontusçular 1920 yılının sonlarına doğru çalışmalarını büsbütün artırarak iyiden iyiye ortaya çıktılar. Bizi, ciddî tedbir almaya mecbur ettiler.

Dağlarda kurulan Pontus teşkilâtı şöyleydi:

a) Birtakım çetebaşlarının emrinde silâhlı ve savaşçı kuvvetler,

b) Bunların beslenmesine hizmet eden üretici Pontus halkı,

c) Yönetim ve güvenlik kuvvetleri ile şehirlerden ve köylerden yiyecek sağlamakla görevli ulaştırma kolları.
Çetelerin çalışma bölgeleri biribirinden ayrılmıştı.

Pontus eşkıyasının kuvveti başlangıçta 6.000 – 7.000 silâhlı idi. Daha sonra her taraftan katılanlarla 25.000’e yaklaştı.

Bu kuvvet yeterli küçük birliklere ayrılarak; çeşitli yerlerde barınıyordu. Pontus çetelerinin bütün işleri, İslâm köylerini yakmak, Müslüman halka karşı akıl ve hayale sığmaz zulümler yapmak, cinayetler işlemek gibi kan içici bir sürünün yaptıklarından başka bir şey değildi.

Biz, Anadolu’ya çıkar çıkmaz, Türk halkını dikkat ve uyanıklığa davet ettik. Doğabilecek tehlikelere karşı tedbirler almaya başladık.
Merkezi Sivas’ta bulunan 3’üncü Kolordu, yalnız, çeşitli bölgelerde gözüken çeteleri takip ve ortadan kaldırmakla uğraştı.

Trabzon bölgesinde dolaşan Köroğlu adındaki Rum çetesiyle, Eftalidi çetesi ve öteki çeteler, merkezi Erzurum’da bulunan 15’inci Kolordu tarafından takip edilerek ortadan kaldırılıyordu.

Bir taraftan da Pontus eşkıyasının dönüp dolaştığı yerlerde, halk silâhlandırılarak millî teşkilât kuruldu.”

NUTUK 1927

Yorumlar (0)