02.03.2022, 09:22

ATLANTİKÇİLER VE NEO - AVRASYACILIK

ATLANTİKÇİLER VE NEO - AVRASYACILIK                                                    15. 02. 2022

Neo - Avrasyacılık 20. yy başlarında, 1917 Rus devriminin ardından bolşevizmin uzun süreli toplumsal ihtiyaçlara cevap veremeyeceği düşünüldüğünden, Aleksander Dugin tarafından ideolojisi yazılan bir harekettir. 1997’de Boris Yeltsin döneminde Türkiye’yi tehdit olarak algılayan Dugin, Rusya-İran ortaklığında Batı karşıtı askeri ve siyasi bir birliktelik düşüncesindedir. Siyasal, askeri, ekonomik anlamda değişen dünyada Dugin, Rusya’nın menfaatleri doğrultusunda, değişime uğramış düşüncelerinde, Batı karşıtı ittifakın içinde sınırlı ortaklık anlamında göreceli bir müttefik Türkiye tasavvuru oluşur.

MGK sekreteri Tuncer Kılınç Paşa’nın 2002 de MGK’da “ABD’yi göz ardı etmeden Rusya ve İran ile bölgesel arayışa girilmeli “ sözlerinden yola çıkarak, uluslararası bir güce ancak uluslararası bir güçle karşılık verebilirsiniz tezinden hareket edildiği açıktır. Dillendirilmese de haçlı ittifakının kuşatmasına karşı,Türkiye’nin ittifak arayışı kendini savunma refleksinden doğan koruma amaçlı bir hamle olduğu anlaşılıyor.

Şimdi cevabı beklenen soru; Avrasyacılık Türkiye’nin dış siyaset ve savunma anlayışında nereye evrilecek? Yeni bir medeniyet tasavvuru ve tam bağımsız güçlü Türkiye hayalleri varken, Atlantik karşıtlığı ve Neo - Avrasyacılık ile eksen kayması mı olacak, yoksa denge politikaları mı tercih edilecek?

Türkiye’nin Rusya ile turizm, savunma ve ekonomik işbirliği yanında, kısıtlı da olsa siyasi işbirliği bütün dengeleri değiştirdi. Türk devlet aklı Çin ile ilişkilerde, bir kuşak bir yol projesi ile ekonomik anlamda, küresel ortaklıklarla bölgesel güç olma hedefinde yol alıyor.

ABD’nin ölümcül hataları, Rusya’ya Suriye üzerinden Akdeniz’e inme, Kırım’ı işgal etme, Libya’da alan bulma, Ukrayna’nın doğu bölgesini ilhak etme olanağı getirdi. NATO’nun katkılarıyla ABD’nin Rusya’yı kuşatma hamlelerinin başarısızlığı sır değil. Fetovari yapılanma olan Kesnizani tarikatı ile tabiri caizse tek kurşun atmadan Irak’a çökmeyi başaran ABD, Türkiye’de Feto terör örgütü üzerinden kırılma yaşadı. Kazakistan’da Batı destekli, benzeri kalkışma Rusya’nın şevkatli!. eli ile başarısız oldu. Batı’dan bakıldığında Rusya önderliğinde kurulan ( CTSO ) Kollektif Güvenlik Anlaşması örgütü Kazak lider Tokayev’in, hükümeti devirmeye, anayasal düzeni değiştirmeye yönelik tehdit var çağrısı ile kalkışma bastırılırken, bölgede Moskova’nın eli güçlendi. Putin aklı, Karabağ’da Azerbaycan’a yol verip Batı yanlısı Ermeni siyasetçilere kendince had bildirirken, Türkiye’yi ise Kırım, Türk devletleri ve İdlip üzerinden test ediyor.

Batı kendisi ve coğrafya için tehlikeli olabilecek Neo - Avrasyacılık tehdidinde, Putin’in hamlelerini algılamakta geç kaldı. Alexander Dugin‘in ideolojik alt yapısını hazırladığı Avrasyal yazılım, emperyal Rus devlet aklının ve özellikle Putin’in elinde etkili bir güç. Sovyetler döneminde bugünkü Türk devletlerinin, ekonomi ve konuşma dili açısından Rusya’ya bağımlı kalacak şekilde düzenlenmiş sistemi hala Putin’in elini güçlü kılıyor, realite bu.

Ülkemizde Atlantikçiler Avrasyacıları suçlarken, aslında kendilerinin tartışmalı hale geldiğinin farkında değiller. İçerdeki Atlantikçilere bazı kesimlerce yakıştırılan “emperyalizmin geleneksel uşakları “ cümlesi, silinmeyecek bir yafta olarak tarihsel hafızalara kazındı. Türkiye Atatürk’ün yıktığı; sonrasında hatalı politikalar sonucu yeniden dışa bağımlı sistemin esiri olduğunda, toplum tokadın nereden geleceğini anlamaya çalışarak bir yüzyıl geçirdi. Bir dönem Türkiye’nin askeri anayasa ile geleceğinin ipotek altına girmesi talihsizliği yaşanırken, Batı‘nın Güneyinde, bize biçilen NATO‘nun Jandarması rolünü Sovyetler dağılana kadar üstlendik. IMF ve dünya bankası sarmalıyla ekonomik ve emperyal acımasızlık kıskacında, siyaset dizayn edilirken, özgürsüz özgürlüğün yaşanması kaçınılmaz oldu.

Ülkede yaşatılanlara rağmen medyada, yazılı basında “ Batı‘nın sömürü düzeni ve Doğu’nun emperyal yayılmacı Avrasyacılığı “ birbirine alternatif olarak sunulup tercih yapılması bekleniyor. Batı’nın melanetlerinden kurtulmak için başka bir melanetin kucağına düşmek! Korkular üzerinden yönetilecek, yaşam bulacak bir siyaset olmadığı gibi, hayaller ve hevesler üzerinden belirlenecek bir dış siyaset asla düşünülemez.

İnsanlık ve demokrasi adına denilse de kendilerine eksenli, milli Hristiyan politikalarına sahip olanlar, konu Türk dünyası ve Müslüman alemi olunca haçlı zihniyeti hortluyor. Türkiye denge oyununa dönüp iç ve dış baskılara rağmen coğrafyada operasyon yapma gücünü elde etti. Anlıyoruz ki Türkiye dengeler üzerinde menfaatleri doğrultusunda hareket ederken, politikalarında ekonomik, siyasi ve tarihsel bağlarıyla, savunma ve sanayi hamleleriyle bölgeye yön verebilecek güce erişmek zorunda. Türkiye, Avrasyacılık adı altında Rusya’nın yayılmacı emperyal hayalini göz ardı etmeden, Batı’nın sömürü düzenine karşı gardını almak zorunda. Rusya Kırım’ın işgalinden sonra Türkiye’nin artık sadece Kuzey komşusu değil. Libya’da stratejik alan elde edip Akdeniz’de Güney komşumuz oldu. Suriye’de ise üs kurup siyasal ve askeri olarak Güney Doğudan Türkiye’yi kuşattı. Amaç, coğrafyada Türkiye’nin bağımsız hareket etmesini engelleyip kontrol altında bir iş birliği amaçladığını düşünebiliriz. Avrasyacılık fikrini savunanların Türkiye açısından kendilerini nerede ve ne olarak gördüklerinin hiç bir önemi yok. Emperyal tavırla eski Sovyetler hayali kuran bir devletin yayılmacı politikalarını görememeleri onları haklı çıkarmaz. (Bu yazı Rusya’nın Ukrayna işgaline başlamadan önce yazılıp, teknik sebeplerden yayınlanamamıştır.)

Yorumlar (0)