Azerbaycan Türkçesi nedir?

Azerbaycan Türkçesi nedir? Azerbaycan Türkçesinin özellikleri nelerdir?

Azerbaycan Türkçesi / Yrd. Doç. Dr. Gülşen Seyhan Alışık

Azerbaycan'ın adı Büyük İskender'in hizmetine giren (M.Ö. 328) ve İskender'in ölümü üzerine, onun adına Media'nın (Media Minör) kimi vilayetlerinin idaresini üstlenen Ahemeni (Kiyâniyan) komutanı Atropates'in adından kaynaklanmaktadır. Atropates'in Güney Azerbaycan'da kurduğu devlet de Yunanca Atropatane "Atropates'in ülkesi" olarak adlandırılmıştır. Arapçada, g>c değişikliği ile Azarbayc#n, Ermenicede Atrapatakan, Orta Farsçada Aturpatakan biçiminde söylenen sözcüğün Arapça biçimi Farsça ve Türkçeye yerleşmiştir. Bu sözcük üzerine halk köken bilimi (folk etymologie) yakıştırmaları da yapılmıştır: Pehlevîce #zar "ateş"+bayg#n "muhafız", #zer "ateş"+ #b#d-g#n "yurt" sözcüklerinden türediği ya da Azarb#d Bîvaresf kişi adına bağlanması görüşleri bu türdendir.

Azerbaycan'ın Türkleşmesi

Azerbaycan'ın özellikle bugünkü Kuzey Azerbaycan'ın yoğun bir biçimde Türkler tarafından iskânı Melikşah'ın beğlerinden Şadtekin'in l076'da Az. topraklarına yaptığı seferle gerçekleşmiştir.1 Yüzyıllarca Arap sülâlelerinin egemenliğinde kalan Az.'da l0. yy.'dan sonra Türkler hâkim olmuşlardır. Yüzyıllardan beri değişik kültürlere beşiklik yapmış olan Azerbaycan'ın soy birliği sağlaması ve kalabalık bir Türk yurdu hâline gelmesi bu döneme rastlar. Azerbaycan'a yerleşen Türk boyları arasında kuzeyden gelen Kıpçaklar da var idi. 1146'da Azerbaycan'da bağımsızlık ilân eden Atabekler de Kıpçak boyu idi. (1146-1227) 13. yy.'da Harzemşahlar (Harezmşahlar) çağında Azerbaycan topraklarına yeni Türk boyları da yerleşmiştir.

Sırasıyla İlhanlılar, Safeviler, Karakoyunlular ve Akkoyunluların devlet kurdukları bu Türk yurdunda l7. yy.'dan sonra, küçük hanlıklar yönetimi ele almışlardır. l8. yy.'ın sonu l9. yy.'ın başlarından itibaren Ruslar Az.'a girmişler, sonunda Rusya ile İran arasında yapılan Gülistan (1813) ve Türkmençay (22 Şubat 1828) Antlaşmalarıyla Kuzey Azerbaycan; Rus, Güney Azerbaycan ise; İran egemenliğine girmiştir.

l9. yy.'da başlayan Türkçülük hareketleri bütün Az.'da etkili olmuş ve bu gelişmeler sonucunda, l9l8 yılında "Azerbaycan Cumhuriyeti" kurulmuş ise de 28 Nisan l920'de tekrar Rus (Sovyet) hâkimiyetine girilmiş, Azerbaycan SSC kurulmuştur. 12 Mart 1922'de Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile birlikte Transkafkasya SSC'nin bir üyesi durumuna getirilmiş, 5 Aralık 1936'da bu federasyon dağılmış ve bütün ülkeler, Eski SSCB'nin bir üyesi olmuşlardır.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, 30 Ağustos 1991'de Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilân etmiş, 7 Haziran 1992'de yapılan ilk demokratik seçim sonucunda, Ebulfeyz Elçibey Devlet Başkanı seçilmiştir.

Güney Az.'da da İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde kısa ömürlü millî bir hükümet kurulmuştur.

Azerbaycan Coğrafyası ve Nüfusu

Kuzey ve Güney Azerbaycan'ın toplam yüzölçümü 192.752 km2'dir.
Azerbaycan Cumhuriyeti, Nahçivan ve Dağlık-Karabağ bölgesini de içine alan 86.800 kilometrekarelik bir coğrafî alana sahiptir. Doğuda, Hazar Denizi; kuzeybatıda, Gürcistan; güneyde İran; güneybatıda ise Ermenistan ile çevrilidir. Başkenti Bakü'dür. Nüfus, İkinci Dünya Savaşı'ndan itibaren, sürekli artış göstermiş ve günümüzde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin nüfusu, 7.558.000 olarak saptanmıştır.

Güney Az. ise, kuzeyden Aras nehri ve Hazar Denizi kıyılarına kadar uzanan Talış Dağları, batıdan Türkiye, doğudan Hazar Denizi ve İran'ın Gilan vilayetiyle çevrelenmiş, 105.952 kilometrekarelik bir alana yayılmıştır. Güney Az. doğu ve batı olmak üzere, iki yönetim bölgesine ayrılmıştır. Doğu Azerbaycan'ın merkezi, eskiden beri Tebriz'dir, Erdebil, Meraga ve Merend önemli şehirleridir. Batı Azerbaycan'ın merkezi, Urmiye'dir, diğer önemli şehirleri ise Miyândab, Mehâbâd, Hoy ve Mâkü'dur. Toplam nüfus, 12.630.681'dir. Irak'taki Türk nüfusu ise, 1.0843.71'dir (Birleşmiş Milletler, 1995 Resmi Kayıtları). Yarı göçebe olarak hayatlarını sürdüren Afşarlar; Şiraz, Isfahan, Urmiye ve Afganistan'da Kâbil yakınlarında yerleşik olup, nüfusları ise, 45.000 dolayındadır. Kaşkayların sayısı ise, 400.000 dolayındadır, yaylak-kışlak kültürünü devam ettirirler, İran'ın Fars eyaletinde ve Şiraz'da yoğun olarak bulunurlar.2 Bu resmî nüfus istatistiklerine başta Gürcistan olmak üzere, diğer bölgelerdeki Azerbaycan Türklerinin sayısı da eklenecek olursa, yaklaşık yirmi beş milyonluk Azerbaycan Türk nüfusundan söz edilebilir.

Azerbaycan Türkçesi

Azerbaycan Türkçesinin Yazımı

Türkçe gibi yazıya geçirildiği dönemlerden beri, sürekli olarak alfabe değişikliğine uğramış bir dil daha yoktur. Türkçede görülen alfabe değişiklikleri, geçirilen dinî, siyasî ve coğrafî farklılıklar ile bağlantılıdır.

Türk yazı geleneği, Köktürk (Göktürk) yazısı ile başlar (7-9. yy.), bunu Uygur, Mani, Brahmi, Soğd, Lâtin (İlk kez Kuman Türkleri tarafından kullanılmıştır, Codex Cumanicus 1303) İbranî, Süryanî, Ermenî, Arap (10. yy.'dan sonra), Lâtin (ilk kez Yakut Türkleri tarafından 1917'de kullanılmıştır) ve Slav kökenli yazılar izlemiştir.3 Günümüzde ise; Lâtin, Kiril ve Arap alfabeleri eş zamanlı olarak ayrı Türk yazı öbekleri tarafından kullanılmaktadır.

Azerbaycan Türkçesinin yazımı için 1922 yılına kadar Arap kökenli alfabe kullanılmıştır. Günümüzde ise, Azerbaycan Cumhuriyeti'nde Lâtin ve Kiril, Güney Azerbaycan ve Irak'ta ise Arap kökenli alfabe kullanılmaktadır.

Azerbaycan'da 19. yy.'ın ikinci yarısında aydınlar arasında ana dili bilincinin oluşması sonucunda dil ve yazı kavramları değişik yönleri ile tartışılmaya başlanmıştır. Alfabe konusunda ilk ciddî çalışma, Mirza Fethali Ahundzâde (1812-1878) tarafından yapılmıştır. Ahundzâde, İslâm dünyasının geri kalıp cehâlete boğulmasını, yazılması ve okunması zor olan Arap alfabesine bağlamaktadır. Mirza Fethali Ahundzâde, yazıyı Az. Tü.'nin ses bilgisine uygun biçime getirmek için, Arap kökenli alfabeyi kökünden iyileştirmeye çalışmış ve bu yolda hazırladığı Farsça bir taslağı, Türk, İran ve Rusya Devleti'nin ilgili komisyonlarına göndermiştir. M. Fethali Ahundzâde, söz konusu taslak için Osmanlı Devleti'nden hiçbir cevap alamayınca, l863'te İstanbul'a gelerek Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye'de, Münif Paşa'nın da hazır bulunduğu bir toplantıda hazırladığı taslağı sunar. Ancak taslak, okuma ve yazmayı pek kolaylaştırmadığı ve kitap basma işindeki güçlüklerden dolayı geri çevrilir. Edebiyat tarihçilerinin belirttiği gibi; Ahundzâde, İstanbul'a Arap harflerinin kaldırılmasını teklif etmek için gelmemiştir. Ancak, l873 yılında İstanbul'da çıkan Hakayık gazetesine gönderdiği mektupta, Lâtin harflerine dönülmesini arzu eder, ömrünün son yıllarında da Arap harflerinin kaldırılarak, Lâtin harflerinin kullanılmasını isteyen yazılar yayınlamıştır. Ahundzâde, gerçekleştiğini göremediği bu idealinin, hayata geçirilmesini gelecek nesillere vasiyet etmiştir: "... Bu işi, bu zehmet ve eziyyeti başa çatdırmağı gelecek nesle tapşırdım."4

l9. yy.'ın sonunda, M. F. Ahundzâde'nin bu ideali ciddî bir biçimde ele alınır. Ekinci gazetesi, Ahundzâde'nin bu fikirlerini savunur. l905 yılından başlayarak, alfabe meselesi çeşitli makalelerle tekrar gündeme getirilir.5 Celil Memmedguluzâde (1866-1932) başkanlığında Tiflis'te çıkarılan Molla Nesreddin (siyasî, içtimaî mizah dergisi; 1906-1908 Tiflis, 1919-1921 Tebriz, 1922-1931 Bakü) yazarlarının en önemli konusu, alfabe ve dil reformu idi. Bu dergi, yalnız Kuzey Azerbaycan'da değil, bütün Kafkasya ve Güney Azerbaycan'da da etkili olmuştur.6

Benzeri gelişmeler, aynı dönemde diğer Türk topluluklarında da görülmektedir. Özellikle alfabe değişikliği, ortak Türk alfabesi ve ortak yazı dili konuları üzerinde durulmaya başlanmıştır. Azerbaycan'da; Hayat, Füyüzat, Teze Füyüzat, Şelâle, İrşad, Açık Söz, Bahçesaray'da; Tercüman gibi süreli yayınlar bunların en önemlileridir. Bu dergilerin yazarları, ortak Tük yazı dili oluşturmaya çalışmışlardır. Belli başlı yazarlar; Hüseynzade Ali Bey, Ağaoğlu Ahmed, Hüseyin Cavid, Mehemmed Hâdi, Yusuf Bey Vezirof (Çemenzeminli) idi.

Azerbaycan'da alfabe meselesi ile ilgili iki ayrı görüş vardı: Birinci grup, Arap alfabesinin iyileştirilerek kullanılmasını, ikinci grup ise Lâtin kökenli bir alfabenin kabul edilmesini istiyorlardı. Uzun tartışmalar sonucunda, Lâtin harflerini esas alarak, yeni bir alfabe hazırlanması fikri, hem aydınlar hem de halk tarafından uygun görülür.

Müstakil Azerbaycan Cumhuriyeti (1918-1920) döneminde, Abdulla Bey Efendizade tarafından hazırlanan Lâtin esaslı alfabe taslağı, parlamentoda kabul edilmiş, aynı yıl "Son Türk Elifbası" adı ile Bakü'de basılmıştır. Kısa ömürlü bu siyasî değişiklikten sonra, yeniden Sovyet egemenliği söz konusu olmuştur.

l921 yılında Azerbaycan Halg Komisarları Saveti tarafından, yeni Azerbaycan alfabesini oluşturmak üzere, "Elifba Komitesi" kurulmuştu. Bu komite tarafından Lâtin alfabesi esas alınarak hazırlanan, Az. alfabesi 1922 yılında kabul edildi ve uygulamaya kondu. 32 harften oluşan bu alfabede, Slav kökenli iki harf de kullanılmıştır. Elifba Komitesi, alfabenin yaygın biçimde kullanımını sağlamak üzere, bir dizi tasarı hazırlamış ve bunları sırasıyla hayata geçirmiştir. Bunlardan ilki, yeni alfabe ile Yeni Yol (Jeni Jol) adlı haftalık gazete çıkarmak olmuştur. İlk sayısı 21 Eylül 1922'de, "Heftelik, edebi, biteref Türk gazetesi" alt başlığı ile yayınlanmıştır. Burada dikkat çeken bir özellik de ana dili bilincinin Azerbaycan'da yerleşmesi sonucu, Türk adının yayın organlarında kullanılmaya başlanmasıdır.

Bu dergiyi, Tiflis'te çıkan Yeni Fikir (Şubat 1924), İşıg Yol (Mart 1924) dergileri izledi. 28 Şubat 1924'te, Tiflis Yeni Elifba Komitesi de kuruldu, böylece Gürcistan'da yaşayan Türkler arasında da Lâtin kökenli Türk alfabesi kullanılmaya başlanmış oldu.

l924 yılında bu alfabe, okullarda ve resmî yazışmalarda Arap alfabesinin yerini aldı. 1926 yılına gelindiğinde, Sovyet rejiminin de desteği ile yeni alfabenin kullanımı yaygınlaşmıştır, örnek olarak; Yeni Yol gazetesinin baskı sayısı altı bine çıkmış ve 1927-1928 öğretim yılında, yeni yazıyla öğretim zorunluluğu getirilmiştir. Böylelikle, Azarbaycan'da yeni yazı sistemi tam anlamıyla yerleşmiştir.

26 Şubat-6 Mart l926 tarihleri arasında, Bakü'de İsmailiye Palas'ta Semedağa Ağamalıoğlu başkanlığında ilk Türkoloji Kurultayı toplanmıştır.7 Bu toplantıya, bütün Türk yurtlarından bilim adamı ve yazarlar katılmıştır. Burada, bütün yönleri ile, alfabe meselesi görüşülmüş, sonuçta karşı düşüncelere rağmen, çoğunluk Lâtin kökenli yeni alfabeyi onaylamış ve bütün Türk boyları arasında bu alfabenin kullanılması tavsiye edilmiştir. "Birleşdirilmiş Yeni Türk Elifbası" adı verilen bu alfabe 33 harften oluşmuştu: Aa, Bb, Cc, Çc, Dd, Ee, dd, Ff, Gg, Hh, li, Jj, Kk, Ll, Mm, Nn, _A, Oo, nn, Pp, Qq, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Vv, Xx, Yy, Zz, +=, '(Burada iki harf göstrilememiştir g (el yazısı ile küçük g), j (ortasında düz çizgi bulunan z). Bakü Kurultayı'ndan sonra, Sovyetler Birliği'nde yaşayan diğer Türkler de (Özbekler, Kazaklar, Başkurtlar ve Türkmenler) yavaş yavaş yeni alfabelerini oluşturmaya başladılar.8

Alfabe ile ilgili ikinci Kurultay, Taşkent Kurultayı 17 Ocak 1928'de Taşkent'te toplandı. Böylece Türk dünyasında alfabe ve dille ilgili problemler yeniden görüşüldü.9

1928 yılında Türkiye'nin de Lâtin kökenli alfabeyi kabulü ile Türk coğrafyasının büyük bir kısmında yazı birliği sağlanmış oldu. Yazı birliğini, yazı dili birliğinin sağlanması konusundaki çalışmalar izledi. Bu dönemde Azerbaycan ve Türkiye arasında sıkı edebî ilişkiler oluşmuş, Azerbaycanlı yazarların bir kısmı Türkiye Türkçesine yakın bir dille yazmışlardır (Hüseyinâde Ali Bey, Hüseyin Cavid, Mehemmed Hâdi vb).

Bütün Türkler için yazı ve dil birliği çabaları, Stalin başkanlığındaki Sovyet yönetiminin baskısı ile, 1937'lerden sonra bütünüyle kesilmiştir. O kadar ki, Bakü Kurultayı'na katılmış olan bilim adamı ve yazarlar, Stalin'in pan-Türkizm siyaseti gütmekle suçladığı ve cezalandırdığı kişiler olmuştur. Dilbilimci Bekir Çobanzade (1893-?) bunlardan yalnızca biridir. 1937 yılında Bakü Üniversitesi'ndeki görevinden uzaklaştırılmış ve Bakü'den alınıp götürüldükten sonraki akıbeti bilinmemektedir.10

Bütün Sovyet cumhuriyetlerinde Slav kökenli alfabenin kullanılması için, l939 yılında hükümet tarafından yapılan çalışmalar sonucunda bütün Türk yurtlarında kültürel çözülme yeniden başladı. Aynı yıl, Az.'da bir alfabe komisyonu oluşturuldu. Sonuçta, 32 harflik Slav kökenli bir alfabe taslağı hazırlandı. Bu taslak tartışılırken, iki ayrı görüş ileri sürüldü: Biri, Rus alfabesinin hiç bir değişiklik yapılmadan aynen kullanılması, diğeri ise, Az. Tü.'nin, ses sistemine uygun slav kökenli yeni bir alfabenin oluşturulması idi. Görüşmelerden sonra 36 harf bir de apostroftan oluşan yeni Az. alfabesi kabul edildi.11 Bu alfabenin uygulanması emri, Stalin'in sağ kolu Azerbaycan Komunist Partisi Birinci Sekreteri Mir Cefer Bagirov tarafından, Yazarlar Birliği Başkanı Resul Rıza'ya tebliğ edilmiş, bu hareketin karşısında olan Resul Rıza aynı yıl bu görevden ayrılmak zorunda kalmıştır. Aslen Gürcü kökenli olan Stalin, Gürcülerin ve Ermenilerin kendi orjinal alfabelerini kullanmalarına izin vermiştir.

l Ocak l940 yılından itibaren, Slav kökenli alfabe resmen kullanılmaya başlanmışır. 1947 yılında "y" harfi yerine Lâtin kökenli "j" harfi alfabeye dahil edilmiş; l958 yılında da Az. Tü.'nin ses yapısına ters olan Rusça harfler alfabeden tamamen çıkarılmıştır. Aynı dönemde Güney Az.'da ise Arap kökenli alfabe kullanılmıştır.

Azerbaycan Alfabesi

Sovyet döneminde dil üzerindeki baskı yalnız alfabe ile sınırlı kalmamış, buna paralel olarak, Türkçenin ana dili olarak gelişmesi ve kullanılması da sınırlanmıştır. 1990'lara kadar süren bu dönemde, Bütün Türk bölgelerinde iki dillilik (bilingualism) açmazı ortaya çıkmış, hattâ kimi bölgelerde Rusça ana dili olarak Türkçenin yerini almıştır. Bu bölgelerde iki dillilik ana dilin zayıflamasına, ana dili kullanımının yalnız ev gibi özel ortamlarla sınırlanması sonucunda, ana dilinin yazı dili olarak ortak kullanımından sapmalar olmuş, böylelikle büyük dil öbekleri (lehçeler) ve küçük dil öbekleri (ağızlar) arasındaki ayrımların giderek çoğaldığı ve keskinleştiği gözlemlenmiştir. Hattâ bu lehçelerin ortak bir ağacın dalları olduğu gerçeği de unutturularak, başlarındaki Türk sözü kaldırılıp Özbek, Kazak, Tatar, Türkmen, Kırgız gibi ulusal diller yaratılmaya çalışılmıştır. Türkçe, Karayim Türklerinde görülen dil değiştirmeden (language shift) kaynaklanan dil ölümüne kadar, pek önemli sorunlarla yüzyüze bırakılmıştır.12

Sovyetler Birliği'nin çöküşünü takiben, 30 Ağustos 1991'de, Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Azerbaycan Parlamentosu'ndan 24 Aralık 1991 tarihinde ilk geçen karar, Lâtin alfabesine geçiş ile ilgili olmuştur. Bu dönemde alfabe komisyonu oluşturulmuş, tedrici olarak başlayan Lâtin alfabesi kullanımı giderek yaygınlaşmıştır. Azerbaycan Devleti de Lâtin kökenli Azerbaycan alfabesini, resmî yazışmalarda kullanarak bu yeniliğe öncülük etmiştir. 1992 yılından itibaren, ilkokulların birinci sınıfında yeni alfabe ile eğitim yapılmaya başlanmış, televizyon yayınlarında, reklâm pano ve tabelalarında da yaygın olarak yeni alfabe kullanılmıştır. Bununla beraber, süreli yayınların büyük bir bölümü Kiril alfabesi ile yayınlanmakta, yalnız başlıklarda Lâtin alfabesi kullanılmaktadır.

1 Ağustos 2001 tarihinde, resmî olarak basın ve yayında lâtin kökenli Azerbaycan alfabesinin kullanımı mecburiyeti getirilmiştir.

Lâtin alfabesinin yaygınlaşması, beraberinde Ana dili olarak, Azerbaycan Türkçesinin kullanımını da getirmiştir. Örnek olarak; bu bölgede iş yapan yabancı işverenler önceden kendilerine Rusça çevirmen ararken, şimdi ilânlarını Azerbaycan Türkçesi ve Rusça olarak değiştirmişlerdir. Bugün Azerbaycan'da Azerbaycan Türkçesi yazı dili olarak bütün alanlarda kullanılmaya ve kendisini geliştirmeye başlamıştır.13 Kuzey Azerbaycan'daki bu değişiklikler, Güney Azerbaycan'da yaşanmamış, hiç kesintiye uğramadan Arap alfabesi kullanılmıştır. Azerbaycan Türkçesi, İran'da Lingua Franca olarak geniş bir coğrafyada kullanılmasına rağmen, resmî bir geçerliliği yoktur. Kezâ Irak'ta da Arap alfabesi kullanılmaktadır, yazı dili olarak da Arapça geçerli dildir. Her iki Türk yurdunda da Türkçe yayın çok sınırlıdır bununla beraber, Bağdat'ta aylık Kardaşlık dergisi ve haftalık Yurt gazetesi Türkçe olarak, Baas Rejiminin kontrolü altında çıkmaktadır.

Bugün Türk bölgelerinde ortak alfabe ve ortak yazı dili arayışları sürmektedir. 18-20 Kasım 1991'de, İstanbul'da Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu düzenlenmiş, sonuç bildirisinde katılımcıların onayları ile, Lâtin kökenli ortak alfabe oluşturulmuş ve kullanımı tavsiye edilmiştir.14

Azerbaycan Türkçesinin Türk Lehçeleri İçindeki Yeri

Türkçenin, Oğuz öbeğinin güneybatı koluna bağlı olan, Az. Tü. çeşitli biçimlerde sınıflandırılmıştır: A. N. Samoyloviç (ses esasından hareketle /z/ öbeğinin /y/ bölümünün olmak kısmında (azak ya da adak>ayak, bolmak>olmak, kalgan>kalan, tag>dağ, taglık>dağlı değişiklikleri görülen öbek) değerlendirmiştir. Ayrıca A. N. Samoyloviç15 ve M. Râsânen'e göre;16 Az. Tü., Selçuk Türkçesi, Türkiye Türkçesi, Rumeli Türkçesi, Tuna Türkçesi, Kırım Türkçesinin Oğuz kısmı, Türkmence ve Gagauzca ile birlikte Türkçenin güneybatı kolunu oluşturur. Az. Tü.'ni W. Radloff,17 Gy. Nemeth18 y- öbeğinin Karadeniz bölümünde, L. Ligeti19 Doğu Türkçesinin Oğuz öbeğinde, Muharrem Ergin Batı Türkçesinin doğu dâiresinde saymışlardır.20 Arat, dağlı ve cenup grubu, G. Doerfer,21 güneybatı veya Oğuz grubu ve Talât Tekin ise22 dağlı veya Oğuz grubunun Eal- alt grubu içerisinde değrlendirmişlerdir.

Öbeklendirmelerde ayrı ayrı ölçütler kullanılmıştır, bunlara göre Az. Tü. I. Boy esasına göre: Oğuz, II. Bölge esasına göre: Günaybatı, III. Ses esasına göre: t->d, d >y, -E>0, W->E- öbeği içinde değerlendirilmelidir. Kars, Muş ve kısmen Ağrı dolayında konuşulan Karapak ağzı; Az. Tü.'ni, T. Tü.'ne, Türkmenistan'daki Göklen ağzı da Türkmen Türkçesine bağlar.

Azerbaycan Türkçesinin Oluşum ve Gelişme Evreleri

Türk dili, kendisine özgü tarihî gelişmesini geride bırakarak, 6. yüzyıldan sonra Orhun Yazıtları ve Yenisey mezar taşları ile yazıya geçirilmiştir. 6-9. yüzyıllarda ortaya çıkan Köktürkçe (Göktürkçe) ve Uygurca eserlerin dili, Orta Asya'dan, Güney Sibirya'ya kadar olan bütün Türk boylarının ortak yazı dili olarak kullanılmıştır. Türkçenin Batı kolunun doğu dairesini oluşturan, Az. Tü.'nin özünü, Orhun Yazıtlarında aramamız doğaldır.

Oğuz yazı dilinin kuruluşunda hiç şüphesiz yerleşmiş bir geleneği bulunan ve bir bakıma Uygur edebî dilinin devamı olan, Doğu Türk yazı dilinin etkisi büyüktür. Karışık dilli eserler olarak adlandırılan ve Eski Anadolu Türkçesinin kuruluş dönemine ait eserlerde bile, Oğuzca özelliklerin yanında, Doğu Türkçesi özellikleri de görülür. Bu sebepten dolayı, Oğuzcanın ilk ürünlerini T. Tü. ve Az. Tü. gibi kesin olarak iki bölüme ayırmak imkânsızdır. Zirâ, her iki kol arasındaki lehçe ayrılıkları, eskiden ortak tutum olarak karşımıza çıkmaktadır; başlangıçtaki ortak ögeler dil içi (ses, yapı, anlam vb. gelişmeler) ve dil dışı (siyâsî, coğrafî, dinî, kültürel vb.) etkilenmeler sonucunda, bir kolda daha çok gelişmiş, öbür kolda ise körleşmiştir. Bugün yapılan lehçe sınıflandırmasına esas olan kimi ayrılıkları ise, her iki kolda tarihî süreç içerisinde ortaya çıkmıştır.

Kimi bilim adamları tarafından Az. Tü.'nin ilk ürünleri olarak kabul edilen eserlerin dilinde, Az. Tü.'nin özelliklerinin zayıflığı, bu şâirlerin Eski Türkiye Türkçesi-Az. Tü. lehçelerinin sınırında yetişmiş olması ya da metinlerin sonraki müstensihler tarafından, Eski Türkiye Türkçesine yaklaştırılması biçiminde açıklanmaya çalışılmışsa da asıl sebep, bu özelliklerin o dönemde kesin bir ayrılık olarak daha ortaya çıkmamış olmasında aranmalıdır.

Az. Tü. ve Eski Türkiye Türkçesi alanları arasındaki ayrılıkların ilk belirtileri, E. A. Tü. döneminde başlamış, ayrılma git gide belirginleşerek kesinlik kazanmış ve sonunda iki ayrı lehçe oluşmuştur. İki alan arasındaki en büyük ayrılıklar bugün mevcut olanlardır.

Az. Tü. ve T. Tü. arasındaki ayrılıklarda ağız özelliklerinin yazıya geçirilmesi de etkili olmuştur. Bu sızma, Kuzey Az.'da az, Güney Az.'da daha çoktur. Az. Tü. ve T. Tü. arasındaki ayrılık ve birleşme noktaları, Anadolu'dadır. Bugün de Doğu Anadolu ağızlarının ses ve yapı özelliklerinde Az. Tü.'nin yoğun etkisini görmek mümkündür.23

Az. Tü. ile T. Tü.'ni farklı kılan sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

⦁ E. A. Tü.'si dönemindeki dil gelişmeleri ve karışık kullanılan biçimlerin bir kısmını Az. Tü., bir kısmını ise T. Tü.'nin tek ve kesin bir biçim olarak kabul etmesi.

⦁ Az. Tü.'nin Kıpçakça ve Doğu Tü.'nden etkilenmesi ve yazı diline bu özelliklerin girmesi: yükleme ekinin T.Tü.'inde +ı /+i Az. Tü.'nde +nı/+ni biçiminde olması vb.

⦁ Az. Tü.'nde İlhanlılar döneminden kalma Moğolca unsurların kullanılması: lap, car, ceyran, cilov vb.

⦁ Her iki alanda görülen değişik kültürlerin etkisi ve bu durumun ses yapısı ve söz varlığına yansıması. T. Tü.'nde Batı dillerinin Az. Tü.'de ise Farsça ve Rusçanın etkisi.

Az. Tü. geçirdiği târihî gelişmesi içerisinde üç ana döneme ayrılır. 1. Yazı dilinin oluşması dönemi (15-17. yy.). 2. Yazı dilinin sadeleşmesi-millîleşmesi (18-19. yy.) dönemi. 3. Çağdaş Az. Tü. dönemi. Az. Tü.'nin 18. yy.'dan sonra sâdeleşmesi ve öz benliğini bulmasında, Türkçülük ve yurtseverlik akımlarının büyük etkisi olmuştur.

Feridun Beğ Köçerli 1903'te yayınladığı bir risâlede, Az. edebiyatını Molla Penah Vakıftan (ölüm 1797) başlatır ve Vakıfı bu edebiyatın kurucusu kabul eder, sözlü edebiyatın köklerinin ise, çok daha eskilere uzandığına dikkati çeker.24 Yusuf Beğ Vezirof'a göre ise NesimTnin (ö. 1417) eserleri yazılı edebiyatın ilk ürünleridir.25

Gerek Türkiye'de gerekse Az.'da yazılan edebiyat tarihlerinde, Hasan-oğlu mahlası ile Türkçe ve Pûr-Hasan mahlası ile Farsça şiirler yazmış olan Şeyh İzzal-Dîn-i IsfarâyinTnin (ö. 642=1244/1245) Türkçe gazeli yazılı edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.26 Bu dönemde Azerbaycanlı yazarlar eserlerini, Farsça yazmışlardır. Buna rağmen, Şirvanlı Hakanî (ö. 1199) ile Genceli Nizamî (ö. 1209) için İranlılar, Bûy-ı Türk mîâyed "Onlardan Türk kokusu geliyor" diye söz etmekten kendilerini alamamışlardır.27

XIV. yy.: Bu dönemin önemli temsilcileri Kadı Burhaneddin (ö. 1399) ve Seyyid İmâdüddin Nesimî'dir (ö. 1417). Kadı Burhaneddin divanında Azerbaycan ve Eski Anadolu Türkçesinin özelliklerinin, karışık olarak bulunması, Kadı Burhaneddin Divanı'nı bütünüyle Az. Tü.'ne mâl etmemizi engeller.28

XV. yy.: Karakoyunlu ve Akkoyunlu saraylarında Türkçe kullanılmış, bizzat hakanların Türkçe divânlar yazmaları, aydınları da Türkçe yazmaya yöneltmiştir. Karakoyunlu hakanı olan Cihan Şah (1437-1467), Hakikî mahlası ile Türkçe ve Farsça divan yazmıştır:

Cânımı yandurdı şevWı], ey dil #r#mım meded
Xalmadı sabrım, tükendi getdi #r#mım, meded.
Lebi] miz#cını sormaEda isterem hızrı
Deyem ki, çeşme-i #b-ı zül#l beyle gerek.

(British Museum Or. 9493, 6. ve 38. gazeller) Bu dönem şâirlerinden en önemlileri, Ruşenî ve Habibî'dir.

XVI. yy.: İran Azerbaycanı, Horasan ve Irak'ta güçlü bir devlet kurmayı başarmış Türk-İran hakanı Şah İsmail şiirlerinde Hataî (ö. 1524) mahlasını kullanmıştır. Türkçe divânı Deh-nâme ve Nasihat-nâme adlı iki mesnevisi vardır. Şah İsmail Azerbaycan'da konuşulan Türkçe'yi resmî dil kabul ederek Diyarbakır'dan, Bağdat'a kadar uzanan bir bölgede konuşulmasını sağlamıştır. Bu dönemde Fuzulî (ö. 1556) Osmanlı edebiyatında olduğu gibi Az. edebiyatında da yeni bir çığır açmış, kendinden sonra yetişen şâirlere etkisi büyük olmuştur. Fuzulî'nin apar-'götürmek', başmaE "ayakkabı, yemeni', döz-'tahammül etmek', ohşa-'benzemek', güzgü 'ayna' gibi pek çok Az. Tü. sözcüğünü ustalıkla kullandığını görüyoruz. Az. edebiyatında, Arap ve İran kültür çevresinde çok işlenen, Leylâ ve Mecnûn hikâyesi ilk önce bu yüzyılda, Tebrizli Hakirî tarafından yazılmıştır.

Yüzyıllarca dilden dile yaşayıp gelişen, Dede Korkut hikâyeleri de bu dönemde yazıya geçirilmiştir. On iki hikâyeden oluşan Dede Korkut Kitabı'nda EATü ve Az. Tü. dil özellikleri karışık olarak bulunur. Ergin "Dede Korkut"un dili, Eski Anadolu Türkçesi'nin son devirlerinin hususiyetlerini taşır" görüşündedir.29 Bu eser üzerine yapılan son yayında Semih Tezcan ise Azerbaycan Türkçesi ile değil, Doğu Anadolu Türkçesiyle yazıldığı görüşünü savunur.30 Hamid Araslı başta olmak üzere Azerbaycanlı bilim adamları ise eseri, bütüyle Az. Tü. ürünü olürük kabul ederler.

XVII. yy.: 16. yy. sonu ile 17. yy. başlarında yaşamış olan Tufarganlı Abbas, divân edebiyatı nazım şekilleri yanında, koşma ve bayatî gibi halk edebiyatı biçimlerini de kullanmıştır. Şah İsmail, Aşıg Garib ve Köroğlu destanları gibi halk edebiyatı ürünleri de bu dönemde yayılmaya başlamıştır. Bu dönemin belli başlı şairleri; Melik Beg Avcı, Salır Beg Eşfar, Fedai, Mesihî, Tebrizli Saib, Govsî, Mehcur, Ağa Mesihî ve Nisat, âşıkları ise; Sarı aşıg, Heste Gasım'dır.

XVII. yy.: Bu dönemde sözlü edebiyatın etkisi ile, konuşma diline ağırlık verilmiş yazı dilinde Karabağ ağzı etkili olmuştur. Azerbaycan edebiyatında âşık ve gelenekçi yolda yazdıkları şiirlerle Molla Penah Vakıf (ö. 1797) ve Molla Veli Vidadi (ö. 1809) seçkin bir yer tutarlar. Vakıf şiirlerinde halk dilinin zenginliğinden ve kıvraklığından yararlanarak, halk dili ile edebî dili birleştirme yoluna gitmiştir.

Az. Tü. için Vakıf dönüm noktası olmuştur. Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safevîler gibi Türk devletlerinin saray ve ordu dili olan, Az. Tü. bu dönemde, Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalarla dolu olan edebî dil, yerini yavaş yavaş duru temiz Türkçeye bırakmaya başlamış; aruz vezninin yanında hece vezni kullanılmış, Az. Tü.'ne özgü nazım biçimleri olan bayatî, Eeraylı gibi nazım biçimleri yazılı edebiyâta girmiştir. Zengin ve köklü bir geleneği olan Az. halk edebiyatının canlanması dilin gelişmesini hızlandırmıştır. Vakıf ve Vidadî'nin eserlerinde Az. Tü. artık ses ve yapı bakımından tam bir olgunluğa erişmiş, edebî sanatlar, ustaca seçilmiş deyimler, özel kullanılışlar ve ses uyumu ile kusursuz bir edebî dil, bir ezgi dili hâline gelmiştir.

17. yy.'dan sonra, eski sözcükler yerlerini Az. Tü.'ne özgü sözcüklere bırakmışlardır. Millî edebî dilin oluşması ses düzeninin sâbitleşmesi ile ilgilidir. Önceki dönemde ana, anlar, andan biçiminde /a/ 3. kişi zamiri yerini /o/ zamirine bırakmıştır. Vakıf'ın dilinde ara sıra görülen a'lı biçim gelenekle ilgilidir. Yer, yön ekleri ve zamir köklerindeki /W/ sesi 18. yy.'da yerini tamamıyla /h/ ye bırakmıştır (henceri, hara, hansı, hamı...) Bu dönemde halk dili edebî dil seviyesine yükselerek ses özelliklerinin korunması sonucunda eski biçimler ortadan kalkmış ve Az. Tü.'ne özgü ses düzeni yerleşmiştir.

Eski Türkçe döneminde zamir köküne gelen +nı/+ni yükleme eki, Az. Tü.'nde 18. yy.'dan sonra, ünlüyle biten bütün sözcüklere getirilmeye başlanmıştır (Koroğlunu, Alını). Öğrenilen geçmiş zaman için bütün kişilerde kullanılan-ıb /-ib, -ub/ -üb eki bu dönemden başlayarak yalnızca 2. ve 3. kişilerde kullanılmıştır.

XIX-XX. yy.: Azerbaycan Türkçesi bu dönemden itibaren edebiyatın her dalında ürünler veren, geleneksel türler yanında Batı edebiyatı türlerinin de kullanıldığı yeni bir döneme girer. En önemli özelliği, Güney Azerbaycan'da gelenekçi edebiyatın, Kuzey Azerbaycan'da ise Batı tarzında edebiyatın etkili olmasıdır.

Bu dönemde Kuzey Azerbaycan'da şiir alanında sayabileceğimiz isimler şunlardır: Resul Rıza, Mıkayıl Müşfik, Elmas Yıldırım, Semed Vurgun, M. Rahim, Ehmed Cemil, Zeynel Halil, Bahtiyar Vahabzâde, Nebî Hazrî, Hüseyin Hüseynzâde, Zeynel Cabbarzâde, A. Babayef, İslâm Seferli, Kasım Kasımzâde, Eliağa Gürçaylı, S. Rüstem, H. Cavid, M. Aslan...

Nesir türü de yine bu dönemde gelişerek Mehmed Emin Resulzâde (ö. 1955), Hacıbaba Nezerli, E. Ebülhesen, Hüseyin Mehdi, Mir Celâl, Ali Veliyev, Sabit Rahman, Enver Memmedhanlı, Mirza İbrahimof, Avez Sadık, İlyas Efendiyef, Ekrem Eylisli, Elçin, Anar gibi romancı ve hikâyecilerin yetişmesine vesile olmuştur.

Güney'de ise Ali Fitret, Habib Seher, Bağır Niknam, Muzaffer Derefşî, M. Zehtabi, Balaş Azeroğlu, Seher Bulut Garaçorlu, Medine Gülgûn, Mir Mehdi Etimad, Höküme Billurî bu dönemin yazar ve şâirleridir. Mehemmed Hüseyin Şehriyar (l907-l988), günümüz Azerbaycan edebiyatının en çok sevilen ve sayılan temsilcisidir. Şehriyar'dan sonra, 1950 Güney Azerbaycan şiirinde bir canlanma göze çarpar. Aşık edebiyatı bu yıllarda gelişme göstermiş; âşıklar sazları ve sözleri ile millî heyecan ve hislerini dile getirmişlerdir. Son yılların adı duyulan bu şâirleri arasında; H. Sahir, Sehend, Meftun Eminî, K. Türkoğlu, Çayoğlu, Zergerî, Aydın Tebrizli, Zeyneddin Herisli Nejad, Mirza Ali Muciz, Sönmez, Savalan, Yahya Şeyda, H. Nutki, Mir Hidayet Hisari, Ali Tebrizi, C. Remzi, H. Ali Şekaki Rehgüzar'ı sayabiliriz.

Azerbaycan Türkçesi Ağızları

Azerbaycan Türkçesinde de doğal gelişim içerisinde, çeşitli sebeplerle yazı dilinden ayrılıklar gösteren ağızlar doğmuştur. Azerbaycan Türkçesi genel olarak iki büyük diyalekt öbeğinden oluşur: Güney ve Kuzey Azerbaycan.

Kuzey Azerbaycan Türkçesi üzerinde daha çok çalışma yapılmış, bütün yönleri ile ayrıntılı olarak incelenmiştir. Oysa Güney Azerbaycan ağızları konusunda fazla çalışma yoktur.

Azerbaycan Türkçesinin coğrafya esasına dayalı olarak yapılmış olan sınıflandırması şöyledir:

1. Doğu öbeği: Kuba, Bakü, Şamahı, Salyan ve Lengeran
2. Batı öbeği: Kazak, Borçalı, Ayrım, Gence ve Karabağ
3. Kuzey öbeği: Nuha, Zagatala, Vartaşan ve Kutkaşan
4. Güney öbeği:Nahçıvan, Ordubad ve Tebriz

Şiraliev 1983'te yayınlanan kitabında, Azerbaycan ağızları üzerinde tek tek durduktan sonra bunları, Azerbaycan Türkçesine, Oğuzca ve Kıpçakça etkisini göz önüne alarak yeni bir ayrıma tabi tutmuştur:

  • A. Kıpçak tipli ağızlar

1. Zagatala, Kah
2. Şeki,
3. Kuba

  1. B. Oğuz tipli ağızlar

1. Kazak,
2. Gence,
3. Ayrım,
4. Karabağ,
5. Nahçıvan,
6. Ordubad

  • C. Oğuz Kıpçak özelliklerinin karışık olarak yaşadığı ağızlar

1. Şamahı,
2. Bakü,
3. Mugan,
4. Lengeran,
5. Pedehodnıe

  • C. Güney Azerbaycan diyalekt öbeği:

1. Kuzeybatı ağızları: Tebriz, Urmiye;
2. Kaşkay;
3. Aynallu;
4. Sungur;
5. Kum;
6. Kâbil Afşar ağzı;
7. Kuzey Irak ağzı.

Ayrıca Doğu Anadolu ağızları da T. Tü.'nden ziyade, A. Tü.'ne daha yakındır. Onlar da Azerbaycan dairesi içinde değerlendirilebilir.

Güney Azerbaycan diyalekt öbeğinin en önemli ayrılığı Farsça etkisi ile ünlü uyumlarının bozulmuş olmasıdır. Söz varlığında ve ki'li birleşik cümlelerin kullanımında Farsça etkisi yoğun olarak görülür: Sizin vezifeniz al-ver elemekdir yerine, sizin vezifeniz budur ki, al-ver eleyesiniz gibi kullanımlar. Kaşkay ve Aynallu ağızlarının en ayırt edici özellikleri, E.Tü. aslî uzunlukları korumalarıdır.

Azerbaycan Türkçesinin Özellikleri

A. Ses Özellikleri

Az. Tü.'nde dokuzu ünlü (a, e, ı, i, o, ö, u, ü, e) yirmi üçü ünsüz (b, p, t, c, ç, h (x), h, d, r, z, j, s, ş, E (q), g, f, k, l, m, n, v, y) olmak üzere 31 ses kullanılmaktadır. Arapça sözcüklerdeki ayın ve kesme /'/ işâretleri ile gösterilmektedir.

Az. Tü.'nin ses çeşitliliği tam anlamıyla yazıya aktarılmamaktadır. Kimi ünsüzler, birden çok ses değeri taşıdıkları hâlde, tek harfle karşılanmakta ve yerlileşmiş alıntı sözcüklerde var olan uzunluklar hiç belirtilmemektedir. /E/, /k/ hem ince hem de kalın sıradan iki sesi karşılamaktadır. Örneğin /k/ harfinin işâret ettiği ses kül, kör, kar, hekim sözcüklerinde tonlu ve ön sıradan; kolhoz, kanal gibi sözcüklerde arka sıradan ünlülerle kullanılır.

Ünlüler: Türkiye Türkçesinden farklı olan sesler şunlardır:

/e/: Eski Türkçe /e/ sesi Az. Tü.'nde bir anlam ayırt edici ses birim olarak kullanılmaktadır: Az. Tü. beş
/e/. /e/ sesi, dil önünde oluşan, düz ve açık bir sestir. Az. Alfabesinde ters e ile gösterilir. Bu ses, T. T.'indeki /e/ sesinden çok /a/'ya daha yakındır, /a/ ile /e/ arsında söylenir; Eelb
/i/. Az. Tü.'inde sözcük başında /ı/ sesi bulunmadığı için, ince karşılığı olan /i/ sesi onun yerini alır. E.Tü. ve T.Tü.'nde /i/ ile başlayan bütün Türkçe sözcükler /i/ ile söylenir. Kök bakımından günümüz Az. Tü.'nde /i/ ünlüsü altı kaynağa sahiptir:

a) E.Tü. /i/ sesinin korunduğu sözcükler: bil-, kim
b) E.Tü. sözbaşı /ı/ sesi /i/ ye dönüşür: ıraW>irah, (y) ışıW>işıE
c) Sözbaşı /y/ sesinin düşmesi sonucu /ı/ > /i/ değişmsi: yılan>ilan, yıl>il, yıldırım>ildırım
ç) E. Tü /ü/ sesinin Az. Tü.'inde /i/ ye dönüşmesi: eksük > eksik, erük > erik
d) Arapçadan alınan kimi sözcüklerdeki /a/ ve seyrek olarak /e/ sesinin /i/'ye dönüşmesi: müzâkarat>müzakire, fetvâ>fitva, hayâl>hiyal.
f) Farsça sözcüklerdeki /e/ sesinin /i/ olması: çerağ>çirağ.

Ünsüzler: Az. Tü.'nde yirmi üç ünsüz vardır.

/b/ E. Tü. sözbaşı /b/ birkaç sözcük /v/'ye dönüşmüştür: be: r> ver-, ba; r>bar, bar->var-. Bununla birlikte, b- ile başlayan büyük bir sözcük topluluğu da korunmuştur.

E. Tü /b/ ile başlayan kimi sözcükler de ötümsüzleşerek /p/ olmuştur; (boz->poz-, balçıE>palçıE.

/k/ /k/ tonsuz, sert damak ve dil ortası sesidir. Az. Tü'inde /k/ ünsüzü sözcük başı (kel-, kes-), sözcük ortası (teker, ekin) ve sözcük sonunda (bilek, çiçek) bulunur. Ancak sözcük sonunda /k/ sesi yerine daha çok /X'/ (yh) kullanılır. /k/ sesi Az. Tü.'inde aslında ince sıradaki ünlülerle kullanılır. ekin, kiçik, keçi, könül gibi. Alıntı birkaç sözcükte kalın ünlü ile de kullanıldığı görülmektedir. kolhoz, kosa, kaha, kalağay vb.

/g/: E.Tü. sözbaşı /k/ ön damak ünsüzü, Az. Tü.'inde /g/ ön damak ünsüzüne dönüşür: *kü: ç>güç, kel->gel, ket->get- vb. Son seste ise /k/ korunmuştur: yürek>ürek, çeçek>çeçek, emgek>emek gibi korunduğu örnekler yanında /k/>/y/ dağişikliği de görülmektedir: Kö: k> göy "gök, mavi". Söz ortasında ve söz sonunda /g/ sesi daha çok alıntı sözcüklerde görülür: Agah, şagird, eger.

/E/: E.Tü. sözbaşı art damak /W/ sesi /E/ ya dönüşür; Wa; l-> Eal-; Work->Eorh, kuş > Euş. Bunun dışında Arapça ve Farsça'dan Az. Tü.'ne geçen ve /W/ bulunan sözcükler bugün Az. Tü.'nde /E/ ile söylenir ve yazılır: Eiymet
/ğ/: /ğ/ sesi Az. Tü.'nde sözcük başında bulunmaz. Sözcük ortasında (ağarçın, göğerçin) ve sonunda (ağ, dağ) bulunur. Sözcük ortasında ve sonunda yer alan /ğ/ sesi W > E > ğ ve E>ğ gelişmesi sonunda ortaya çıkmıştır.

/d/ E.Tü. sözbaşı /t/ lerinin bir bölümü Az.'Tü.nde /d/ ye dönmüştür: ad-> dad-, *ta: ş > daş, ton > don, *tu: z > duz, *o: t > od, *a: t > ad.
/t/: E.Tü. /t/ sesi, Az. Tü.'nde büyük ölçüde korunmuş: tü: ş>tüş 'rüya', tik->tik-'dikmek', tek>tek 'gibi'; bir kaç sözcükte ise tonlulaşarak /d/'ye dönmüştür *ta]>dan, tır]aW>dırnaE, tut->dut-.

/m/: Az. Tü. /b/ ~ /m/ değişikliğinde öteki Oğuz öbeği lehçelerinin tersine daha çok /m/ yanındadır: men, min-, min "1000". Bu yüzden T.T.'nde /m/ ile başlayan Türkçe sözcük görülmezken, Az. Tü.'nde min-, men, muncug gibi sözcüklerle karşılaşılır. Az. Tü.'inde /m/ sesi sözcük başında daha çok alıntı sözcüklerde görülür: maral
/j/: Aslî olmayan bu sese genellikle yansımalı sözcüklerde tesâdüf edilir: gıjıltı, vıjıltı. Kimi ağızlarda /c/ > /j/ değişmesi sonucu ortaya çıkan sözcüklerde de görülür: bacı > bajı, hacı > hajı vb.

Rusça ve Farsça kökenli sözcüklerdeki /j/ sesi dolayısıyla bu ses alfabeye girmiştir (jurnal, ejdaha, tiraj gibi).

/h/: (X). E.Tü. art damak /W/ lı bir çok sözcük bugün Az. Tü.' nde /W/ > /h/ değişikliği ile kullanılmaktadır; aW-> ah-, oWı-> ohu-, toWı-> tohu-buWaEu>buhov "bukaği'vb.

Ses Uyumu

a. Ünlü uyumu

1. Kalınlık-incelik Uyumu


Özellikle İran'da konuşulan bütün Az. Tü. ağızlarında, kısmen Farsçanın da etkisiyle, ek uyumsuzluğu olarak değerlendirilebilecek ünlü uyumuna aykırı biçimler kullanılır: bilmah~bilmaE, yemah~yemaE; yeyecaE-yeyecah; gedah, gelah; getduh, gelduh; çeçeklıh; apardiler; deyirman vb.

2. Düzlük-Yuvarlaklık Uyumu

Türkiye Türkçesinden farklı olarak, Az. Tü.'nde kimi sözcüklerin son hecesinde /o/, /ö/ sesleriyle karşılaşılır. Alınma sözcüklerin son hecesinde /o/, /ö/ sesleri sık olarak görülür (kolhoz, operatör vb.). Aile eki olarak kullanılan Rusça +ov/+ova eki de son hecede uyumsuzluk örneği oluşturur. Bununla birlikte, bütöv 'bütün', alov 'alev', buhov "bukağı" gibi Türkçe sözcüklerin son hecelerinde de bu seslere rastlanabilir. Eski biçimleri bütegü, bukaEu olan bu sözcükler, Az. Tü.'nin yuvarlaklaştırıcı etkisi altında kalarak, bugünkü durumlarını kazanmıştır. Çağdaş Az. Tü.'inde kalınlık-incelik uyumu, düzlük-yuvarlaklık uyumundan daha gelişmiş bir durumdadır. Yazı dilinde kullanılan sözcüklerin ve eklerin küçük bir kısmı ünlü uyumuna aykırıdır.

Bütün bu örneklerden de anlaşıldığı gibi, Az. Tü.'nde ünlü uyumu yönüne göre ileri; uyuşma, derecesine göre de çoğu uyumlu, azı uyumsuzdur. Sözcüklerde sürekli uyuşmadan, eklerde ise kısmî uyuşmadan söz edilebilir. Az. Tü.'nde yuvarlak ünlülerden, düzlere geçilebildiği halde (o-> a, u-> a, ö­> e, ü-> e) düzlerden yuvarlaklara geçilmez.

b. Ünsüz Uyumu

Ünsüz uyumu, Az. Tü.'nin ilk dönemlerinde sürekli ve güçlü bir kural olarak hem sözcüklerin hem de eklerin yapısında etkisini büyük ölçüde göstermiş; daha sonra zayıflamış ve sonuçta uyuma aykırı örnekler çoğalmıştır. Bugün Az. Tü.'nde ünsüz uyumuna yalnız, aşağıdaki eklerin yazılışında uyulmaktadır: Ean/-gen/-ğan/-ğen,-Eın/-gin/-kın/-kin yapış-Ean, kes-kin, Eudur-ğan, ez-gin vb.

Türk lehçelerinde -dı /-tı,-da/-ta,-ca/ -ça gibi iki biçimde kullanılan kimi ekler, günümüz Az. Tü.'nde tonlu ünsüz olmak üzere yalnız bir şekilde kullanılır. Buradan hareketle, şu sonuca varabiliriz: Az. Tü.'nde ünsüz uyumunda tonlulaşma giderek artıyor, buna karşılık tonsuzlaşma ise azalıyor ve daha sınırlı olarak kullanılıyor. Ana Türkçe aslî uzun ünlülerden sonra gelen ünsüzlerde de Az. Tü.'inde bu olay görülür: *Wap>Eab, o: t "ateş",kö: k>göy, *kü: ç>güç, *a: W>aE

Az. Tü.'nde ünlüler ile ünsüzler arasındaki uyumdan da söz edilebilir. Çağdaş Az. Tü.'nde ses tellerinin durumuna göre, aynı cins ünlülerle ünsüzlerin uyumu, yalnız şu ünsüzler için geçerlidir: t-> d (d-> d), k (x')-> y (g-> ğ), b-> p, c-> ç, z-> s, k (a)-> k (e). Bu ünsüzlerden asıl üçünün yani t, k (x') ve g (k') ünsüzlerinin tonlulaşması (t-> d, k-> y, g-> ğ) sürekli uyuşma durumunda kurallaşmış biçimde yazıda da kullanılmaktadır. Diğer ünsüzlerin (b, c, z, k, d) tonlulaşması, yazıda kesinleşmiş olmakla beraber, konuşma dilinde kullanılmamaktadır: Eılınc, dinc; gılınc+a, dinc+el vb.

c. Vurgu

Az. Tü.'nde hece vurgusu sabittir, vurgu istisnaî durumlar dışında, daima son hecededir (ata, oğul, yaşayış, kolhozcular vb.). Kimi ekler vurgusuzdur: -ma/-me,-madan/-meden,-mamış/-memiş, soru eki, birliktelik eki, şart eki, eşitlik eki vb.

Az. Tü.'nde soru cümleleri, soru ekinden çok vurgu ile oluşturulur. Özellikle, güney grubu ağızlarında soru eki hiç kullanılmaz. Bu durumda vurgu kuvvetli olarak son hece üzerinde olur ve son hece ünlüsü uzun söylenir, şayet son hece, üzerine vurgu almayan bir ek ise vurgu bir önceki hece üzerinde yoğunlaşır. Söylenişteki vurgu ve uzunluğun görevini yazı dilinde soru işareti yüklenir.

Alı kişi, her daşdan da biz ola: r? "Ali kişi her taştan da bıçak olur mu?/Getsi: n, getmesi: n? "Gitsin mi, gitmesin mi?

Ses Değişiklikleri

1. Türkçe Sözcüklerdeki Ses Değişiklikleri a. Ünlü Değişmeleri

u ~o
Az. Tü. T. Tü. E.Tü.
dodaE dudak
ogru uğru krş. oErı
oyan- uyan- krş. udı-
ü ~ ö
ölke ülke
gözel güzel
e > ö

sövda
ı>i sözcük başındaki /ı/ sesinin ön damaksıllaşması sonucunda /i/ sesine dönüşmesi:

işıE ışık
işılda- ışılda-
irag ırak
ilhı yılkı
ü > e

yeri- yürü--h-,-h

Eski Türkçe döneminden sonra, W > h değişikliği ortaya çıkmış ve Batı Türkçesinin ilk dönemi olan Eski Anadolu Türkçesinde sözcük içi ve sonundaki bir çok /k/ sesi sızıcılaşarak /h/ (x)'ya dönüşmüştür. Bugün Az. Tü.'nde sözcük içi ve sonundaki bütün /W/'lar /h/ (x)'ya dönmüştür.

ah- ak-
ohu- oku-
haçan -  hamı -  hanı hangi  W->E-,-W>-E,-W->-E-

Türkiye Türkçesinde tonsuz olarak söylenen art damak /k/'sı Az. Tü.'nde ön ve son seste tonlulaşarak /E/ olmuştur.

Eal- kal-  Eoy- koy- uşaE uşak "çocuk"  hagan hakan
k-~ g-

Eski Türkçe sözbaşı /k/ sesi Az. Tü.'nde büyük ölçüde korunmuştur.


köynek gömlek  könül gönül  b-> p- 

Az. Tü.'nin bir diğer özelliği de sözbaşındaki /b/ sesinin kimi örneklerde tonlulaşmasıdır.


Bugün T. Tü'nde /p/ ile başlayan kimi sözcüklerin Az. Tü.'ndeki karşılığı /b/lidir.

barmag parmak  biş- piş-  b-~ m-

Sözbaşında /b/, /m/ değişikliği E.Tü.'de de görülen bir ses olayıdır. Eski Anadolu Türkçesi döneminde bu değişiklik tutarlı bir ses olayı olarak ağırlık kazanmamıştır. Ancak Az. Tü. bu değişiklikte kesin olarak /m/ tarafındadır.

min- bin-  men ben min bin  -b->-v-

Az. Tü.'nde iki ünlü arasındaki /b/ sesi genellikle /v/'ye döner.
davan taban n

Az. Tü. yazı dilinde bugün /]/ sesi yoktur. Söz başı ve sonundaki bütün /n/'ler /n/ olmuştur: kö]ül

> könül, mi] > min. Ancak ağızlarda bu ses kullanılır: sa]a, ma]a.
-k-,-g-,-ğ->-y-

Az. Tü.'nde iki ünlü arasındaki /g/ sesi yumuşayarak /ğ/'ye dönüşür: sağ, oğul. Bazı durumlarda da /ğ/ sesi /y/ olur.

göy gök deyil değil
büyün bugün



Aslî uzun ünlülerden sonra /p/, /ç/, /t/, /k/ ünsüzlerinin tonsuzlaşması Az. Tü.'nde sık görülen bir ses olayıdır.





t-> d-

E.Tü. sözbaşı /t-/leri kimi örneklerde, Az. Tü.'nde /d-/'li yazılıp söylenmektedir.



-v ~-y

T.Tü.'nde /-v/'li olan sözcüklerin Az. Tü.'nde /-y/'li kullanılışı daha yaygındır. söy- sev-döy- döv--n->-m-
sümük l-
hançaln > l

n'eynim f

Yazı dilinde karşılaşılmayan ağızlarda kullanılan bir ses değişikliğidir.
if
2. Alıntı Sözcüklerdeki Ses Değişiklikleri

Alntı sözcükler, aynı hecede çift ünlü ya da çift ünsüz bulundurması; ünlü-ünsüz uyumlarına aykırı olması gibi özellikleriyle Türkçe sözcüklerden ayrılırlar. Ayrıca Az. Tü.'ne giren alıntı sözcüklerde aşağıdaki ses değişiklikleri göze çarpır:
377
a, a: > e, u> ü

Az. Tü. alıntı sözcükleri inceltme eğilimindedir: herac Al>lel

nehayetey beynamaz /y/~/v/ fayda
Ünlü Düşmesi: Özellikle Irak Türkmen ağızlarında yaygın olan tek ünlüleşmeye (monoftong) Azerbaycan diyalekt ve ağızlarında da rastlıyoruz; bele
Ünsüz Düşmesi: r-> 0

/-dIr/ bildirme ve /-sAr/ şart ekinin sonundaki /-r/ sesi de düşer: gelipdi, Ealsa.

-v-> 0

yovşan > yoşan, dovşan > doşan. Bu durumda ağızlarda kök ünlüsü uzar: yo: şan, do: şan. -n-> 0

sonra > so: ra, könlüm > kö: lüm, rençber > reşber, Eeşenk > Eeşek"güzel, hoş".

y-> 0 Türkçede genellikle dar ünlülerin önünde görülen /y/ düşmesi Türkçenin türlü lehçelerinde tesbit edilmiş bir eğilimdir. Az. Tü.'nde bu eğilim, yaygınlaşmış ve benzer sözcükleri de etkileyerek bugün bir dil kuralı durumuna gelmiştir. /ı/ ünlüsünün önündeki /y/ sesinin düşmesi sonucunda /ı/ ünlüsü /i/'ye dönüşür.

Az. Tü. T. Tü.

ilan yılan
ildırım yıldırım
it- yit-"kaybetmek"
ürek' yürek
üz- yüz-
ulduz yıldız
uca yüce

Ses Türemesi (Protez)

Ünlü Türemesi: Alıntı sözcükleri Türk ses sistemine uydurmak için sözbaşı, ortası ve sonunda bu olay görülür: klub->kulub,devr> dövür, mirze-> imirze, razı-> irazı, Rus
Ünsüz Türemesi: /h-/ türemesi, Az. Tü.'ni, Eski Türkçe'ye yaklaştıran ses özelliklerinin belki de en önemlisidir. Poppe, Altay Dillerinin Karşılaştırmalı Ses Bilgisi'nde Ana Altayca sözbaşı /p-/ sesinin başı ünsüzünün, Ana Türkçe'de /h-/ ile karşılandığını bildirmiştir. Ana Türkçe'de var olduğu savunulan /h-/ türemesinin bugün Az. Tü.'nde yaşaması incelenmeye değer bir ses olayıdır.

hürk- ürk-
hörgü örgü
hürkü ürkü "korku"

/y-/ türemesi, bugün Az. Tü.'nde birkaç örnekte yaşamaktadır. Bu sözcüklerdeki /y-/ türemesini T. Tekin, Ana Türkçede var olan sözcük başındaki uzun ünlülere bağlamıştır.

yeheryiye
Bunun dışında Ar. esîr sözcüğü de Az. Tü.'nde /y-/ protezi ile yesir biçiminde kullanılmaktadır. Benzeşme (Assimilation)

Benzeşme olayı, ağızlarda çok zengin biçimde görülür, yalnız birkaç örnek verilecektir: dl > dd adla-> adda-

pm > pp tapmag > tappag, yapmag > yappag
rl > ll çıharlar > çıhallar
nl > nn anlamag > annamag
nd > nn senden > sennen, menden > mennen
ld > ll aldat-> allat-
lr > ll alıram > allam, bilirem > billem st > ss isti > issi "sıcak", bostan > bossan Benzeşmezlik (Dissimilation) EaralmaE Az. Tü.'nde yazı diline de girmiş olan bir özelliktir: pr > rp torpaE toprak

pl > lp çılpag çıplak
lr > rl ireli ileri
ks > sk öskür- öksür-
st > sr görset- göster
gr > rg irgen- igren-
fr > rf sürfe sofra
ts > st dustaE tutsak

Yuvarlaklaşma (Rounding)

Az. Tü.'nde dudak sesi yanındaki ünlüler dudaksıllaşır, yuvarlaklaşır. Bu yuvarlaklaşma sözcüklerde ve kısmen de eklerde görülür.







Ünsüz İkizleşmesi (Gemination)

Az. Tü.'nde bol örneği olan bir ses hadisesidir. T. Tekin, ünsüz ikizleşmesini, aslî ya da ikincil uzun bir ünlünün varlığı ile açıklamaktadır (Tekin1975: 215).

addım adım *a: dım
yeddi yedi *ye: di
appag apak *a: p aW
saggal sakal saWa: l
dogguz dokuz *toWu: z
Kaynaşma (Constraction)

B. Yapı Özellikleri

Bütün Türk lehçelerinde olduğu gibi, Az. Tü.'nde de anlam unsurunun temelini oluşturan kök, sözün ayrıca işlenebilen ve değişmeyen bölümüdür. Sözcükte, anlam ögesi bilgi yükünün büyük bölümünü taşırken, ek veya edat durumundaki görev ögelerinin bilgi yükü daha sınırlıdır. Az. Tü.'nde, T. Tü.'nde kullanılan eklerin hemen hepsi küçük görev değişiklikleriyle kullanılmaktadır. Burada yalnız T.Tü.'nden ayrılık gösteren özellikler üzerinde durulacaktır.

Ad: Az. Tü.nde adlar gerek kullanış, gerek yapı bakımından T. T.'ne paralel bir gelişme göstermiştir.

Adların çokluk biçimi /-lAr/ ekiyle kurulur: Eızlar, cavanlar "gençler", ağızlarda benzeşme sonucunda bu ekin-dar/-der,-nar/-ner,-zar/-zer,-rar/-rer biçimleriyle de karşılaşılır; gız-zar, ad-dar, geden-ner. Aile eki/-gil/(ek uyumsuzdur) yaygın olarak kullanılmaktadır: Koroğlugil, Elçingil.

İyelik ekleri, T. Tü.'si ile aynıdır yalnız Tebriz ağzında çokluk II. kişi eki, ses düşümü sonunda-z biçiminde kullanılır, eviniz > eviz, özünüz>özüz.

Ad Çekimi: Yalnız yükleme durumu (Tesirlik hali) farklılık gösterir, ünsüz ile biten sözcüklerde-ı/-i, ünlü ile biten sözcüklerde-nı/-ni ve 3. kişi iyelik ekinden sonra-n eki kullanılır. Ekin üç biçiminin de kullanılması Kıpçakçanın etkisi ile olmuştur: üzün "yüzünü", geceni "geceyi", daşı "taşı". Araç durumu, ile,-yle ve ilen edatının kalıplaşmış biçimi olan +nan/+nen yaygın olarak ve +n ekinin kalıplaşmış olarak kullanıldığı görülür: ohlarınan balasıynan, kimin, tekin, gizlince, oğrun "gizlice".

Sayı Sözleri: yeddi seggiz, doEEuz, min dışında ayrılık yoktur. Sıra sayı sözlerinde, halk ağızlarında +ıncı/+inci'nin yanısıra-ımcı/-imci biçimi de kullanılır: birinci~birimçi.

Sıfat: Adlar gibi sıfatlar da kullanılış ve yapı özellikleri bakımından T. Tü. ile aynıdır. Tek ayrılık, söz varlığındaki değişikliklerden ibarettir: yahşı "güzel", göyçek "güzel", yaman "kötü", yazıh "zavallı", yaşıl "yeşil", gödek "kısa", hündür "uzun", göy "mavi"...

Sıfatların azaltma ve küçültme derecelerinin oluşturulmasında T. Tü.'nden farklı olarak +umtul/+ümtül, +imtil/+ımtıl ve-sov ekleri kullanılır. bozumtul, göyümtül, sarımtıl, delisov. Artıklık derecesi ise ağızlarda-raE eki ile kurulur. Özellikle renk adlarının küçültme dereceleri, ala, açıE ve az sözcükleriyle kurulur: ala demgil, ala gırmızı, açıE sarı, az Eara vb.

Zamir: Az. Tü.'nde zamir kökleri, çekim sırasında değişikliğe uğramaz. Şahıs zamirlerinin üzerine getirilen yönelme eklerinde +ga/+ge'nin izi olan nazal n sesi bulunmaz: men (menim, meni, mene, mende,menden~mennen, mence), sen, o, biz, siz, onlar (ağızlarda onlardan yanında onlarnan). Dönüşlülük zamiri kendi yerine öz kullanılır. Belirsizlik zamirleri: kimi, kimse, bazı, her kes, her hansı, heç kim, heç kes, hamısı, özgeler vb.

T.Tü.'nde olduğu gibi, Az. Tü.'nde de azlık çokluk zarfları en, daha, çoh, az, birez, artıg sözleri ile yapılır, farklı olarak "çok" anlamında Moğolca lap sözcüğü kullanılır; lap gırmızı, lap yahşı, lap pis. Nasıllık-nicelik zarflarından bir kısmı şunlardır: nece "nasıl", bele "böyle", ele "öyle", ne sebeb, tekce "yalnız", yahşı "iyi", yalgız "tek". T. Tü.'nden farklı olarak; ora, bura, şura gibi yer isimleri Az. Tü.'nde yer zarfı olarak kullanılır.

Fiil: Her çeşit fiil çekiminde olumsuzluk eki-ma/-me'dir. Bu ek, şahıs ve zaman ekinden önce gelir.

Cevher Fiil ve Bildirme Ekleri: İsimlerin fiil gibi çekimlerinin yapılmasında yardımcı fiillerin yanı sıra i-fiili de kullanılır. Tek ayrılık, /-dIr/ bildirme ekinin sonundaki /r/ sesinin düşme eğiliminde olmasıdır. Bildirme, geniş zaman ekleri: igidem /igidsen/ igiddir~igiddi /igidik/ igidsiniz~igidsiz/igiddirler~igiddiler.
Cevher fiilin hikâye çekimi, /-dI/, rivayet /-m°ş/, şart ise /-sA/ ekleriyle yapılır.

Yardımcı fiiller: Az. Tü.'nde etmek, elemek, eylemek, olmaE, EılmaE ve bilmek yardımcı fiilleri kullanılmıştır: kömek elemek "yardım etmek", bend eylemek "bağlamak", arhayın olmaE "sakin olmak"; iktidarî yardımcı fiil olan bil-olumlu ve olumsuz yapılarda da kullanılır gelebilmek/gelebilmemek.
Fiil Çekim: Az. Tü.'nde kullanılan şahıs ekleri T. Tü.'nden farklıdır. İstisnasız bütün fiil çekimlerinde, 1. çokluk şahıs eki iyelik kaynaklı-k ekidir. Öbür şahıslarda zamir kaynaklı şahıs ekleri kullanılır.

1. teklik şahıs-m
1. çokluk şahıs-k
2. teklik şahıs-san/-sen,-n
3. çokluk şahıs-sınız/-siniz
4. teklik şahıs--
5. çokluk şahıs-lar/-ler

Az. Tü.'nde görülen geçmiş zaman (şuhudi keçmiş zaman) eki /-dI/ -, öğrenilen geçmiş zaman (neEli keçmiş zaman) hem /-m°ş/ hem de /-°b/ ekleriyle kurulur (Bu çekim Kıpçakça bir özelliktir. Başlangıçta-p zarf-fiil ekine tur-yardımcı fiilinin geniş zaman biçiminin (turur/durur) getirilip çekilmesiyle kurulan bu yapı zamanla benzer hecenin düşmesiyle-p tur biçimine dönüşmüş, nihayet-p ekinin üzerine kişi eklerinin getirilmesiyle bugünkü durumunu kazanmıştır. Başlangıçta bütün kişilerde kullanılmış, bugün ise; 1. Teklik ve çokluk kişide kullanılmaz: alıbsan, alıb~alıbdır, alıbsınız, alıblar. Öğrenilen geçmiş zaman ikinci kişide, kimi durumlarda ekin bünyesindeki /ş/ sesi düşer: elememişsen>elemisen, bilmişsiniz>bilmisiniz. Bunları şimdiki zamanın olumsuz biçiminde /r/ düşmesiyle ortaya çıkan, bilmirsen > bilmisen, bilmirsiniz > bilmisiniz biçimleriyle karıştırmamak gerekir.

Şimdiki zaman /-ır,-ir,-ur,-ür/ ekiyle, geniş zaman ise /-ar,-er/ ekiyle kurulur. T. Tü.'nde şimdiki zaman bildiren-yor eki Az. Tü.'nde kullanılmaz. Her iki zamanın olumsuzlukları da T. Tü.'nden farklıdır: Geniş zaman (geyri get'i gelecek zaman) ele-merem, ele-mezsen, ele-mez, ele-merik, ele-mezsiz, ele-mezler. Tarihi dönemlerde /-manam-menem/, /-mazam-mezem/ dey-menem, dönmenem.

/-ır,-ir,-ur,-ür/ şimdiki zaman ekinin ilk bakışta r geniş zaman ekinden meydana geldiği düşünülebilir. Ancak, Az. Tü.'nin bazı ağızlarında (özellikle Terekeme, Karapapak) şimdiki zaman eki-er /-or/ -ör biçimindedir. Geniş zamanla karışmaması için,-ar şekli kullanılmaz, düz sıradan olan fiillere ister kalın ister ince olsun /-/ er biçimi getirilir: al-er, gele-er, otur-or, ohu-yor v.b. Olumsuzu da aynı biçimde yapılır. gel-mer, otur-mor, al-mer gibi. Bu ekin ağızlarda görülen üçüncü bir biçimi de-yer'dir: gel-i-yer, otur-u-yer, ohu-yer, alı-yer (Çinçavat, Ahıska ağzı). Bu biçim T. Tü.'nin /-yor/ ekine paraleldir. Bilindiği gibi-yor eki yorı-r'dan kalıplaşmıştır, yorır'ın Az. Tü.'ndeki biçimi yeri-r'dir.-yer ekinin haploloji ile kısalması sonucunda-er biçimi ortaya çıkmıştır: geliyer > geler > gelir.

Gelecek zaman (get'i gelecek zaman)-acag /-ecek eki ile kurulur: ele-yeceyem, ele-yeceksen, ele-yecek, ele-yeceyik, ele-yeceksiniz (~siz), ele-yecekler.

Fiilin gereklilik çekimi (fe'lin vacib forması) /-malı-meli/ ekiyle kurulur.
Eski Anadolu Türkçesinde gelecek zaman partisipi bazen de eki olarak kullanılan-ası /-esi T.Tü.'nde sadece sıfat-fiil eki olarak kullanılır. Bu ek, Az. Tü.'nde ise lâzım eki olarak kullanılır. Olumsuzu değil, edatıyla yapılır: gelesiyem, gelesi deyilem, gelesiyik, gelesi deyilik vb.


Sıfat-fiil ekleri /-ası,-esi/ dışında T.Tü. ile aynıdır: olası, veresi, göresi.
T. Tü.'nde-diğinden farklı olarak,-anda / -ende (beslenende, piçende),-çag / -cek (eşitcek, görcek) ve-can / -cen (gelincen, oluncan) zarf-fiil ekleri kullanılmaktadır. Az. Tü.'nde soru vurgu ile belirtildiği için, soru ekleri fazla kullanılmaz. Biçim bakımından soru eki, T. Tü. ile aynıdır ancak, bütün çekimlerde daima sondadır.

Söz Varlığı

T. Tü.'ne en yakın Türk lehçesi olan, Az. Tü.'nin, lehçe olarak kabul edilmesinde ses ve kısmen yapı farklılıkları yanında, sözcük ve anlam ayrılıklarının da etkili olduğu kanısındayız. Bu sebeple, Az. Tü.'nin söz varlığını, onu Oğuz gurubu Türk lehçelerinden farklı kılan Az. Tü. sözcükler ve alıntı sözcükler olarak iki bölümde inceleyeceğiz.

1.Az. Tü. Sözcükleri

Az. Tü.'nin söz varlığının büyük bir bölümünü; ona Eski Türkçe'den kalan, ses ve kısmen anlam değişikliğine uğrayarak bugün de kullanılan, sözcükler, yani temel sözvarlığı oluşturmaktadır. Bütün Türk lehçelerinde temel sözvarlığı aynı kalmış, bir bakıma bu dil bölümleri arasında bütünlüğü sağlayan en önemli öge, temel sözvarlığı olmuştur. 1000 yılda temel sözvarlığının %19'unun değişip, %81'inin yaşamayı sürdürdüğü düşünülürse aynı kökün dalları olan lehçelerin bütünlüğünü göstermek açısından temel söz varlığının önemi ortaya çıkar. Temel sözvarlığı, organ adları (baş, göz, ayah), temel besin maddeleri (su, alma, eriyh, buğda); hayvan adları (Eoyun, at, balıE~balıh); sayı adları (bir, beş, yüz, min); renk adları (ağ, Eara, yaşıl); akrabalık adları (ana, hala, gardaş); hal ve hareket adları (almaE, vermek, pozmaE, durmag "sabit kalmak, ayağa kalkmak") gibi insan yaşamında birinci derecede önemli kavramları yansıtan sözcüklerdir.

T.Tü'yle Az. Tü. arasında temel sözvarlığındaki koşutluğun yanı sıra, kimi sözcükler yalnız Az. Tü.'ne özgüdür: külek "rüzgar", ahtarmak "aramak"', yaman "kötü", yahşı "iyi", özge "başka", danışmak "konuşmak", yığınlıg "yağmurlu hava", yay "yaz", yaz "ilkbahar" EayırmaE "yapmak", tanış "bildik, tanıdık", bulaE "pınar'' vb. Bir grup sözcük ise T.Tü. ile eş sesli, ancak eş anlamlı değildir; çöl "ev dışı", tüşmek "inmek", kurtarmak "bitirmek", dolanmak "geçinmek", yazıh ~yazıE "zavallı", gabag (kabak) "ön", subay "bekar erkek", dolanmak "geçinmek, yaşamak",vb.

Az. Tü.'ni Oğuz grubu lehçelerinden ayıran bir özellik de sözvarlığındaki Kıpçak Türkçesi sözcüklerdir.31 Başlangıçta yalnız Azerbaycan diyalekt ve ağızlarında karşılaşılan Kıpçak Türkçesi sözcükleri, ağızların yazı dilini etkilemesi sonucunda edebî dilde de kullanılmaya başlanılmıştır: çalağan "çaylak", torağay "tarla kuşu", gırgovul "sülün", Gorağan "yer adı", yapalag "puhu kuşu"vb.

Az. Tü.'nde ikilemeli sözcükler de sözvarlığı içinde ayrı bir yere sahiptir: Aynı sözcüğün tekrarıyla yapılan ikilemeler: cındır cındır "yırtık yırtık", işım işım "ışıl ışıl", çapa çapa "koşa koşa", tapdana tapdana "tepine tepine", yeke yeke "büyük büyük" vb. Eşanlamlı ikilemeler: boy buhun "boy bos", cahal cumru "cahil bilgisiz", çalçarpaz "çaprazlama", çoban çolug "çoluk çocuk", EaçaE Euldur "kaçak, uğursuz", EırıE EuruE, subay salıE "bekar", ses küy "ses seda", yar yaraE~yaraE yasaE "silah" vb.

Eklemeli İkilemeler: paltar maltar, EıpEırmızı, Eap Eara,hiyle miyle, şey mey, davasız şavasız vb. Karşıt Anlamlı İkilemeler: yaman yahşı, dal gabağa, aydın zulmet vb.

Söz varlığına yeni bir renk katan, dilin anlam yönünü zenginleştiren deyimlerin bolluğu da Az. Tü.'nde güçlü bir anlatım sisteminin tanığıdır: arayı açmaE, üreyi EırılmaE, arası saz olmamaE, ağzı düz olmamag gibi deyimler, "darılmak, kırılmak" anlamında kullanılır. Türkçe deyimlerin önemli özelliklerinden biri, yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi, soyut kavramları, somutlaştırarak ifade etmesidir. T. Tü.'nde 'hoşa gitmek' biçiminde kullanılan deyim, Az. Tü.'nde dil mantığına daha uygun olarak, 'hoşa gelmek' biçiminde geçmektedir. Deyimlere birkaç örnek vermekle yetineceğiz: beynine batmaE "anlamak", başa EoşmaE "önemsemek", başa düşmek "anlamak", başa salmaE "anlatmak, kandırmak", başına dolanmaE~ başına dönmek "yalvarışla bir istekte bulunmak", gün çırtla-"güneş doğmak" vb.

Dede korkut bilgeliğinin dile yansıdığı Az. Tü.'nin sözvarlığında ata sözleri (Az. Tü. atalar sözü) çok zengindir: Adam eli ile iş görebilmedi, güc verer diline. Derdi bilen dermanın da biler. GonaE Eonmayan eve ölüm Eonsun. Ulu sözüne bahmayan ulaya ulaya Ealar. Az. Tü.'nde sözcükler arasındaki eş anlamlılık olayının benzeri ile atasözlerinde de karşılaşırız. Her ne ekersen onu piçersen ~ Ne tökersen aşına, o çıhar Eaşığına; Gurtdan gorhan darı ekmez ~ Gurtdan Eorhan Eoyun sahlamaz.

Az. Tü. 20. yy.'da Rusça ve Rusça kanalıyla Avrupa dillerinden geçen sözcüklerin akınına uğramıştır. Bu sözcüklerin büyük bölümü, çeşitli sahalara özgü terimlerdir. Azerbaycan'da ilk terim sözlüğü, l920 yılında yayınlanmış ve bugüne kadar çeşitli bilim dallarına ait yüze yakın terim sözlüğü hazırlanmıştır. Bu sözlüklerde Rusça terimlere Türkçe karşılıklar bulunmaya çalışılmıştır: Eorı drevnie-Eedim dağlar, gorı ledyanıe-buz dağları, gorı podvodnıe-su altı dağları vb.

Azerbaycan Cumhuriyeti kurulduktan sonra özellikle Rusçalaştırılmış yer adları Türkçeleri ile değiştirilmiştir: Stapanakerd-Hankendi, Zamzur-Derekend, Chiragidzor-ÇıraEdere, Kirova~Zaliv-Gızılağaç Körfezi, Kirovabad-Gence, Komintern-SoyuEbulaE, Mardakert-Ağdere, Metsshen-Ulu Garabey, Prishib-Göytepe vb.

Terimler üzerinde yapılan bu titiz çalışmalar sonunda, dile sayısız yeni sözcükler kazandırılmış, bu yolla sözvarlığı zenginleştirilmiştir.

Türkçeleştirme konusunda gösterilen titizliği, şu örnekler çarpıcı bir biçimde göstermektedir: tozsoran "elektrik süpürgesi", bahım "nokta-i nazar", EaynaE "menba", dinceliş "mezuniyet", yüz illik "asr", soyutmaz "termos", yarğı "operasyon".

2. Alıntı Sözcükler

Az. Tü. 20. yüzyıla gelinceye kadar, her Türk lehçesi gibi çeşitli dillerden ve kültürlerden etkilenerek, onlarla karşılıklı sözcük alışverişinde bulunmuştur.

Türklerin, Azerbaycan coğrafyasında yaşayan değişik kavimlerle Albanlar, Ermeni ve Gürcülerle, eski bir İran kavmi olan Soğdlularla ticarî, siyasî ve sosyal ilişkiler içinde bulundukları bilinmektedir. Bunun doğal sonucu olarak, Az. Tü.'ne değişik kültürlerden ödünç sözcükler girmiştir, bunlar ağızlarda daha çoktur: E hugarı "ağaç kabuğundan yapılmış sepet", hingen "un çöreği", Eulp "kulp", dığa "çocuk".

10.-15. yy. Az.'a yapılan İlhanlı akınlarının izlerini bugün dahi kullanılmakta olan, Moğolca sözcüklerde bulabiliriz:: cilov, Earaul, gasun, nemer, nöker, köndelen, küreken, şongar, lap, maral. Bu sözcüklerin bir kısmı aslen T.'dir. T.'den Moğolcaya geçmiş, ses değişikliğine uğradıktan sonra bu biçimleriyle yeniden geri ödünçleme (reborrowing) yolu ile Moğolcadan alınmıştır:



Alıntı sözcüklerin çokluğu bakımından birinci sırayı, Arapça almaktadır. Arapça sözcüklerin yanı sıra ekler de kullanılmaktadır: -en Eesden, hökmen;-î külli, eşrefî;-iyyet; zürriyyet, hasiyyet vb.

Az. Türkleri ile İranlılar erken dönemlerden beri komşu olmuşlar ve bunun sonucunda da birbirleriyle her alanda olduğu gibi kültürde de alışverişte bulunmuşlardır. Farsça sözcükler, Az. Tü.'ne hem yazı hem de konuşma dili ile geçtiği için, ayrı ayrı alanlara özgü birçok Farsça sözcük bugün de yaşamaktadır. Farsça sözcüklerin yanısıra tamlamalar da mevcuttur: ata-yi mehriban, ceng-i şest, dad-i bidad, merd-i merdane. Fa. ekler de şunlardır:-ane merdane;-baz etbaz, şahbaz;-danz ovdan çaydan;-dar /-der heberdar, hezinedar;-zade şahzade;-kar sitemkar, tamahkar;-keş peşkeş zehmetkeş;-perest putperest;-şünas hüEuEşünas, dilşünas; hana çayhana ve olumsuzluk ekleri -bi ile na belli başlılarıdır.

Güney Azerbaycan ağızları ile Kuzey Azerbaycan ağızları arasındaki en büyük ayrılık, birine Farsçanın öbürüne de Rusçanın etkisidir. Örnek olarak, demiryolu istasyona anlamında Kuzey'de Rusça veEzal kullanılırken, Güney'de istgah ya da T. Tü. yolu ile geçen gar~istasyon kullanılır. Bu durum, söz varlığı yanında ses özelliklerinde de görülmektedir.

Kaynakça

1 Sümer, Faruk (1957) "Azerbaycan'ın Türkleşmesi Tarihine Umumî Bir Bakış", TTK Belleten 2l, s. 429-447.
2 Bozkurt, Fuat, (1992) Türklerin Dili. İstanbul: Cem Yay., s. 218-222.
3 Tekin, Talat, (1997). Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı. Ankara.
4 Ahundov Eserleri M. F. (1962), Bakü 3. Cilt, s. 72-329.
5 Ismailova, G. G. (1972). "K İstorii Azerbaydjanskogo Alfibita" Vaprosı Soverşenstvovaniya Alfabitov Tyurskih Yazıkov SSSR, Moskva 1972, s. 28-39.
6 Molla Nesreddin (1988). Edebi Abideler Seriyası: I. cilt., Bakü: Elm Yay.
7 Castagne, J. (1926). Le Conge de Turcologie de Bakü, Paris.
8 (Gurbanov 1985. Baldauf 1993). Gurbanov, A. M. (1985). Müasir Azerbaycan Edebi Dili. Bakü; Baldauf, Ingeborg (1993). Schriftreform und Schriftvechsel bei den Müslimischen Russland-und Sowjettürken. Akademia Kiado.
9 Şimşir, Bilâl N. (1992). Türk Yazı Devrimi. Ankara: TTK yay.
10 Eren, Hasan. (1963). "Çobanzade, Bekir". Türk Ansiklopedisi XII, Ankara, s. 82.
11 Gurbanov, A. M. (1985). Müasir Azerbaycan Edebi Dili. Bakü, s. 136-141.

12 Özönder, F. Sema Barutcu (1999). "Genel Türklük Alanı Çerçevesinde Türk Dilinin Durumu, İleriye Dönük Bakış ve Yaklaşımlar". Kök Araştırmalar: Cilt I, Sayı I, Ankara, s. 31-41.
13 Europa Publications. (1993). Eastern Europa and the Commonwealth of Independent States 1993: London: Europa Publications Limited.
14 Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu 18-20 Kasım: (1992). Marmara Üniversitesi Yay. Nu.: 509, İstanbul.
15 Samoyloviç, A. (1922. ) Nekotorie Dopolnekiya k Klassifikatsii Türetskih Yazıkov. Petrograd.
16 Râsânen, M. (1949). Materialen zur Lautgeschihte der Türkischen Sprachen. Helsinki.
17 Radloff; W. (1882-1883). Phonetik der Nördlichen Türksprachen, (Cap. 13, Classifikationder Türkdialecte nach den Phonologischen Erscheinungen). Leipzig.
18 Nemeth, J. (1917). Türkische Grammatik, Berlin-Leipzig.
19 Ligeti L. (1986), A Magyar Nyelv Török Kapcsolataı A Hongoflalas Elöt Az Arpâd-Korban. Budapest.
20 Azeri Türkçesi, İstanbul, s. IX.
21 Doerfer, G. (1971). "Zum Vocebular Eines Azerbaidschanischen Dialekts im Zentralpersien". Voprosy Tyurkologii, Bakü.
22 Tekin, Talât (1989). "Türk Dil ve Diyalektlerinin Yeni Bir Tasnifi". Erdem, Cilt 5, Sayı 13, s. 166-168.
23 Ercilasun Ahmet, B., "Doğu Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması", TKA Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun Hatırasına Armağan, Ankara, 1985, s. 219-223, Karahan, L., Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK, 1996 s. 204.
24 Feridun Beğ Köçerli (l903). Azerbaycan Türklerinin Edebiyatı, Tiflis, s. l0.
25 Yûsuf Beğ Vezirof. (1921) Azerbaycan Edebiyatına Bir Nazar. İstanbul: Matbaa-i Amire s. l2-l7.
26 (Flemming 1972: 331-341).
27 Aslanov, Vagıf (1987) "Nizamî "Hemse"sinde Türkizmler" 5. Milletler Arası Türkoloji Kongresi Tebliğler, Türk Dili Cilt 2, İstanbul l987, s. 17-22.
28 Ergin, Muharrem (1951). "Kadı Burhaneddin Divanı Üzerinde Bir Gramer Denemesi". Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, lV/3 İstanbul; aynı yazar, (1980). Kadı Burhaneddin Divanı. İstanbul.
29 Ergin, Muharrem (1963), Dede Korkut Kitabı I, II, TDK Yay. Ankara, s. 350, 352.
30 Tezcan, S., Boeschoten, H., (2001), Dede Korkut Oğuznâmeleri, YKY, İstanbul.
31 Demirçizade, A. M., (1947). Azerbaycan Dilindeki Oğuz-Gipçag Lisani Ünsürleri, Bakü.

Ağazade, F. -Ahundzade, S. -Mehemmedzade, B. (1926) Yeni Türk Elifbası, Bakü.

Ahundov Eserleri M. F. (1962), Bakü 3. Cilt.

Ahundov, A (1962). Azerbaycan Dilinin Fonemler Sistemi, Bakü.

(1973). Azerbaycan Dilinin Tarihi Fonetikası. Bakü.

(1984) Azerbaycan Dilinin Fonetikası, Bakü.

Ahundov, Ehliman (1968). Azerbaycan Folkloru Antologiyası, Bakü (Türk Çeviri yazısına aktaran Tezcan, Semih, 1978). Azerbaycan Halk Yazını Örnekleri. TDK. Ankara.

Ahundov, R. (1928-29). Rusça-Türkçe Lugat (2. Cilt), Bakü.

Akpınar, Yavuz (1977) "Azerî", Türk Dili ve Edebiyatı Ans. Dergâh Yay.: c. I, s. 254-258. İstanbul.

Allworth, Edward (1971). Nationalities of the Soviet East Publication and "Writing Systems". New York and London.

Altaylı, Seyfettin (1994). Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü I, II. MEB Yay. İstanbul.

Anteleva, G. (1985) Öztürkçe-Rusça Sözlüğü, (Neologizmi) A-Z, Tiflis.
Appel, R. and Muysken P. (1987). Language Contact and Bilingualism. London: Edward Arnold.

Araslı, Hemid (1956). l7-l8 Eserler Azerbaycan Edebiyyatı Tarihi. Bakü. , (1960), Şifahi Halg Edebiyatı. Bakü. , (1947) Nizamî Gencevî, Bakü l947.

Arif, M. (1958). Azerbaycan Halkının Edebiyatı, Bakü.

Aslanov, E. (1962) Azerbaycan Dilinin Sintaksisine Dair Tedgıglar. Bakü 1962.

Aslanov, Vagıf (1987) "Nizamî "Hemse"sinde Türkizmler" 5. Milletler Arası Türkoloji Kongresi Tebliğler, Türk Dili Cilt 2, İstanbul l987, s. l7-22.

Aşmarin, N. İ., (1926). Nuha Şeheri Türk Helgi Şivelerine Ümumi Bir Nezer, Bakü.

Avşar, B. Zakir-Solak, Ferruh-Tosun, Selma (1997) "21. Yüzyılda Türk Dünyası (1950-1995 Demografik İnceleme)". s. 74-152.

Yeni Türkiye Mayıs-Haziran 1997/Yıl 3, Sayı 15.

Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Atlası, (1990). (Yayına hazırlayanlar: M. İ. İslamov, E. G. Agayev, S. M. Behbudov, T. M. Ahmedov, N. H. Memmedov, B. M. Tagıyev, Z. E. Hasıyev) Bakü: Elm Yayınevi.

Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Lugeti. (1964) (Red. M. A. Şiraliyev), Bakı 1964. (Ankara 1999).

Azerbaycan Dilinin İzahlı Lugeti. C. I, II, III. IV, Bakü 1983.

Azerbaycan Edebiyatı Tarihi. (1957-1960) 3 cilt, Bakü. Azerbaycan Halk Şiveleri Lugeti. C. I, II. Bakü 1930-31. Azerbaycanca-Rusça Lugat. (1986), I. Cilt Bakü 1986.

Azerbaydjansko-Russkiy Slovar. (1951). (Red. M. Ş. Şiraliyev-G. Orudjev), Bakü.

Babayev, A. M. -İsmayilzade, C. B. (1981). Azerbaycan Klassik Edebiyyatında İşledilen Arap-Fars Sözleri. Bakü.

Bainbridge, M. (1995). Dünyada Türkler. (Çeviren Mehmet Harmancı) İstanbul.

Bala, Mirza, (1977). İslam Ansiklopedisi 6. Cilt, M. E. B. Basımevi, İstanbul, 212-217.

Baldauf, Ingeborg (1993). Schriftreform und Schriftvechsel bei den Müslimischen Russland-und Sowjettürken. Akademia Kiado.

Barbara Flemming (1975). "Hasan Oğlunun Bir Gazeli (Sultan Gavrî Dîvanında Bilinmeyen Şiirler)", Bilimsel Bildiriler l972, Ankara, s. 33l-34l.
Baskakov, N. A (1979) İstoriko-Tipolojiçeskaya Morfologiya Tjurkskih Yazıkov, Moskova.

Bayatlı, Hidayet Kemal. (1996). Irak Türkmen Türkçesi. Ankara.

Bazin, L. (1961) "Constribution a la dialectologie rurarele de l'azeri" Journal Asiatique, 1961/3, s. 411-425.

Bazin, L., (1961-1963). "Constribution a la dialektologie rurarele de l'azeri", Journale Asiatique, 41-425.

Benzing, J., (Çev. Sabit Paylı) (1958) "Altay Filolojisi ve Türkoloji Etütleri-Azeri Diyaleği" TDAYB.

Yorumlar (0)