09.07.2019, 10:52

Bilgi Göreli Olarak Azalıyor

Bilgi Göreli Olarak Azalıyor

Doç. Dr. Haluk Berkmen

Başlığı gördüğünüzde eminim şaşırmış, hatta içinizden "saçmalıyor" diye geçirmişsinizdir. Bilgi iki türlü artar: 1. Deney, gözlem ve keşifle, 2. Model, kuram ve icatla. İnsanlar varlıklarını sürdürmek için önce çevrelerini gözlemlediler ve yaşadıkları ortama uyum sağlamak için birçok keşifler ve icatlar yaptılar. Örneğin, yerden aldıkları bir taşın bile bir silah olabileceğini keşfettiler. Basit bir taşı yontup keskin bir tür bıçağa çevirerek keşiften icada geçtiler. Bu basit icat onların bilgilerini arttırdı ve zaman geçtikçe yeni keşifler yeni icatlara yol açtı. Bu görüşü savunanlar bilginin arttığını ve bilinmeyenlerin azaldığını iddia ederler. Hatta gelecekte bir gün her şeyi bileceğimizi savunanlar dahi var. Bilginin artışı bilinmeyenleri azaltacağı yerde göreli olarak arttırıyor. Yani, bilinenler doğrusal olarak artarken, bilinmeyenler üstel olarak artıyor.

Size iki farklı disiplindeki keşiflerden söz edeyim. Fizik biliminde gök nesnelerinin (gökadaların ve uzak yıldızların) bizden gittikçe daha hızlı uzaklaşmakta oluşu gözlemi ve bu gözleme bağlı olarak evrenin gittikçe daha hızlı bir şekilde genişlediği bilgisi. Elimizde evreni açıklayan tek bir kuram var; o da Einstein'ın Genel Görelilik kuramı. Bu kurama göre son gözlemleri açıklamak mümkün değil. Zira evren sabit hızla değil, ivmeli olarak genişliyor. Gök bilimi ile uğraşan Astrofizikçiler bu gözlemi açıklamak için “Karanlık Enerji” adını verdikleri bilinmeyen yeni bir tür enerjinin evreni genişlettiğinden söz ediyorlar. Fakat kimse karanlık enerjinin ne olduğunu, hangi fizik yasasından türediğini söyleyemiyor. Yani, evrenin hızla büyüdüğü gözlemi bilgimizi bir miktar arttırmış olsa da bilinmeyenleri çok daha fazla arttırmıştır.

Bu gözlem evren hakkında ne kadar az bilgimiz olduğunu ortaya çıkarmıştır. Zira evrendeki görülen madde parçacıkları evrenin sadece yüzde beşini oluşturuyor. Evrenin yüzde 95’i hakkında bilgimiz yok. Evrenin yüzde 69’u “Karanlık Enerji” ve yüzde 26’sı “Karanlık Madde”. İkisi hakkında da kurama ve matematik bir modele dayanan herhangi bir bilgimiz yok. Şu halde evren hakkında bilgimiz artmamış, göreli olarak azalmıştır.
Gökadalarının kendi merkezleri etrafında dönüşlerini gözleyen bilim adamları bu dönüş hareketinde açısal momentumun korunmadığını veya beklenenden çok daha az korunduğunu fark ettiler. Oysaki açısal momentumun korunumu ilkesi fizik yasalarının en temel yasalarından biridir. Bu durumu açıklamak için “Karanlık Madde” diye bir tür madde ileri sürdüler ama kimse bu maddenin ne olduğu ve hangi yasadan türediği hakkında bilgi sahibi değil. WIMP (Weakly Interacting Massive Particles) “zayıf etkileşen iri parçacıklar” adı verilmiş olan ve ne deney ne de gözlemle varlıkları kanıtlanabilmiş olan bu parçacıkların karanlık maddeyi oluşturduğunu iddia edenler var. “Karanlık madde” de sadece bir varsayım olarak kalmış, evren hakkındaki bilgimiz artmadığı gibi göreli olarak azalmıştır. Zira evrenle ilgili yeni iddialar yanıtsız kaldıkça, bu konuda bilgimizin ne kadar kısıtlı olduğu ortaya çıkıyor.

Bir diğer örnekle Arkeoloji (Kazıbilimi) alanında karşılaştık. Birkaç yıl önce Urfa yakınlarında ortaya çıkan Göbeklitepe tapınakları insanlığın gelişimi hakkındaki bilgimizi temelden sarsmıştır. Bize öğretilen doğrusal gelişim modeline göre insanlar önce avcı-toplayıcı bir yaşam tarzını sürdürüyorlardı. Zamanla tarım toplumu oluşup insanlar yerleşik düzene geçtikten sonra tapınaklar inşa edildi. Oysaki M.Ö. 10,000 yıl önce yaşamış olan Göbeklitepe insanları tarıma geçmemişlerdi ama birçok ve yan yana hatta üst üste tapınaklar inşa ettiler. Dolayısıyla yerleşik düzene geçmeden ve henüz avcı-toplayıcı bir yaşam tarzı sürdürürken, belirgin bir inanç sistemi gerektiren tapınakları inşa etmiş olmaları bilinen veya varsayılan gerçeklere ters düşmektedir. Göbeklitepe kazıları bildiklerimizi alt-üst etmiş, tarihsel gelişim hakkındaki bilgimiz artmamış, göreli olarak azalmıştır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, her yeni bulgu bilinmeyenleri arttırıyor ve bu süreç insanlık var oldukça devam edeceğe benziyor. Her ne kadar bilmediklerimiz bildiklerimizden fazla olsa da, biz yine de keşfetmeye ve icat etmeye, sorulara yanıtlar aramaya devam edelim.

Yorumlar (0)