Dijital Devrimler - Doç. Dr. Haluk Berkmen



Dijital Devrimler


Doç. Dr. Haluk Berkmen

Evrende her var olanın titreşen bir enerji alanı içinde belirmiş yerel bir yoğunluk olduğunu birçok yazımda belirttim. İnsan da, ‘ruh’ olarak da tanımlanan bu enerji alanında belirmiş (zuhur etmiş) bir enerji yoğunluğudur. Bu enerji yoğunluğunun tin ve beden bileşenleri olduğunu dünkü yazımda belirttim. Bu yazımda titreşen doğal enerji alanından kaynaklanmış insan türünün, titreşen yapay bir enerji alanı oluşturduğunu anlatmak istiyorum. Alttaki tabloda bu döngüyü gösteriyorum. Tin ve beden bütünlüğü olan insan türünü diğer canlı türlerden ayıran en önemli özellik konuşabilmesidir. Konuşmak şarkı söylemekten farklıdır. Şarkı söylemek sürekli (analog) bir etkinlik, bir edim iken, konuşmak süreksiz sözcükler içeren (dijital) bir etkinlik, bir edimdir. Demek ki insan konuşmaya başlayarak ilk dijital devrimi gerçekleştirmeyi başarmıştır.

İkinci dijital devrim yazının icadıyla başlamıştır. Sözcükleri bir ortama kayıt ederek, insan sözcükleri sabitlemiş, onların diğer insanlar tarafından da okunup anlaşılmasını sağlamıştır. Yazı icat edildiğinde, yazabilmek bir uzmanlık gerektiriyordu. Kadim dönemde krallar dahi yazı yazmayı bilmezlerdi. Yazıcı kişiler özel bir eğitimden geçiyorlardı. Yazı eğitimini geliştirmiş ilk toplum Sümerlerdir. Sümerlerde okul sistemi vardı ve orada yetişenler hem yazı yazmayı hem de sayılarla hesap yapmayı öğreniyorlardı. Sayılarla hesap yapmaya ‘aritmetik’ denir. Aritmetik pozitif tam sayılarla hesap yapmayı içerir. Aritmetik sözünü a-ritmetik olarak ayırdığımızda Yunanca “süreksizlik” anlamı belirir. Zira Yunanca “rhythmos” ‘akış’ ve ‘sürekli değişim’ demektir. Yunanca bir sözcüğün başına ‘a’ konduğunda, sözcük zıt anlamını kazanır. Dolayısıyla ‘arhythmos’ ‘süreksiz değişim’ veya ‘kesikli akış’ oluyor. Yazabilen ve sayılarla hesap yapabilen insanlar ikinci büyük dijital devrimi gerçekleştirmişlerdir.
Fakat el yazısı ile yazılan kitapları çok kısıtlı sayıda insanlar okuyabiliyorlardı. Halkın büyük çoğunluğu okuma yazması olmayan insanlardı. İlk olarak silindirler kullanarak hem resimleri hem de yazıları çoğaltmayı başarmış olan toplum gene Sümerlerdir. Altta sağda bir Sümer silindiri ve onun kil baskısı görülüyor. Fakat Sümer baskı sistemi ile çoğaltılan kil tabletleri, el yazısı kitaplar gibi, az sayıda insan okuyabiliyordu.

Üçüncü dijital devrimi Johannes Gutenberg 1450 yılında ilk matbaa makinesini icat ederek başlattı. Matbaa makinesi sayesinde çok sayıda kitap basılabiliyor ve çok sayıda insan tarafından okunabiliyordu. Yirminci yüzyılın sonlarına doğru bilgisayar denen aletin icadı ile dördüncü büyük digital devrim başladı. Bilgisayarların makine dili sadece 0 ve 1 içeren iki harfli bir yazı sistemidir. ‘Dijit’ sözü Latince olup, ‘parmak’ demektir. Sayı saymak eylemi kadim dönemde parmakla yapıldığından, zamanla ‘dijit’ sözü ‘sayı’ anlamını kazanmıştır. Dijital sözü de ‘sayısal’ demek olup, süreksizlik içerir. Günümüzde modern insanın yaşamı tümüyle bilgisayarlara bağlıdır. Bilgisayar çalışmazsa ne bankadan para çekebilirsiniz, ne uçak bileti alabilirsiniz, ne de mesaj gönderebilirsiniz.

Dijital teknoloji gündelik yaşamın her alanına girmiştir ve daha da girmeye devam edecektir. Robot teknolojisi geliştikçe birçok meslek geçersiz olacak, pek çok insan işsiz kalacaktır. Zira robotlar insanların yaptığı işleri hem hatasız hem de çok daha hızlı yapabilmektedirler. Örneğin, sürücüsüz otomobiller yapılmıştır ve yollarda denenmektedirler. Yakında taksileri insanlar değil, dijital teknoloji ürünü robot bilgisayarlar sürecektir. Şu anda bile, internet sayesinde dünya yapay bir dijital enerji alanı ile kuşatılmış durumdadır. Sonuç olarak, doğal enerji alanından kaynaklanmış olan insan türü, yapay bir enerji alanı üreterek dördüncü dijital devrimin kölesi olmuştur.












Yorumlar (0)