08.02.2021, 12:43

BİZİM YUNUS

BİZİM YUNUS

“Ben gelmedim dâvi için / Benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmağa geldim.”

Yedi asır öncesinden ne güzel sesleniyor Yunus Emre, o duru, arı ve en yalın Türkçesiyle bize.

Milletleri meydana getiren manevi unsurlardan biri de dilidir. Çünkü “dil” geçmiş ile gelecek arasında bir köprüdür ve milli kültürün devamlılığını sağlar. Dilini koruyamayan milletler, önce kültürlerini, ardından da varlığını kaybederler. Bu sebeple milli kültürün temelini milli dil oluşturur.

İşte kullandığı dil güzel Türkçemiz ile sadece yaşadığı dönemde değil bugün de hala en anlaşılır bir şekilde gönül dünyamızı aydınlatan ve bu toprakların Müslüman Türk’e yurt oluşundaki manevi mimarlarımızdan bir Anadolu Bilgesi’dir Yunus Emre.

Sevgi ve sevgiyi anlatmak onda bir başka güzel ve “Sevdiğim demez isem, sevmek derdi boğar beni” diye seslenirken bize, sadece sevmenin yetmediğini, sevdiğini en güzel haliyle ifade etmenin gerektiğini de söyler.

Onu gönül dünyamızda en güzel şekliyle yer ettirerek “Bizim Yunus” dedirten ve belki de büyüklüğü yüce Yaradan’a olan aşkı ve tasavvufu yanında insana ait bu hasletleri geniş halk kitlelerine yalın ve duru Türkçe ile aktarmasıdır.

Bilindiği gibi Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı dolayısıyla 2021 yılı, UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri arasına alınmıştır.

Bu O’nun ortaya koyduğu eserlerinde kullandığı en duru Türkçe ile hiçbir ayrım gözetmeksizin öne çıkarttığı insan, doğa, hak sevgisi, hoşgörü, barış ve kardeşlik duygusu ile çağlar ötesinden bütün insanlığa seslenişindendir.

Bu sebepledir ki Devletimiz tarafından da 2021 yılının “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak kutlanması öngörülmüştür.

Bu amaçla Cumhurbaşkanlığı 2021/1 sayılı Genelgesi ile “Yunus Emre’nin hem dünya beşeriyetine ortak bir değer kabul edilmesi hem de ülkemize bir kez daha hatırlatılması maksadıyla 2021 yılının “Bizim Yunus” olarak anılması, Yunus Emre’nin mirası olan Türkçe’nin öneminin vurgulanması, medeniyet dili kimliğiyle bilinçli ve doğru kullanımının sağlanması amacıyla “Dünya Dili Türkçe” adıyla yurt genelinde ve yurt dışında bir kampanyanın tertiplenmesine karar verilmiştir” denilmektedir.

Bu güzel dilimiz Türkçe’nin yaşatılması ve gelecek nesillere yozlaşmadan aktarılması adına önemli ve çok değerli bir adımdır.

Çünkü dil kimliğimizdir ve artık söz Türkçe’nin olmalıdır!

Büyük Türk Devletlerinden Selçukluların son, Osmanlıların kuruluş dönemlerine denk gelen on üçüncü asrın ortalarında yaşamış büyük Türk düşünürü, Hak aşığı ve halk Şairidir bizim Yunus.

Şeyhi Tapduk Emre’nin yanında yetişmiş, kırk yıl dağdan odun getirerek hizmet etmiş ve sonuçta mana ilminin sırları kendine açılmıştır. Bu dergâhta pişip, çile imtihanını tamamladıktan sonra ‘kendini biliş’ ilmini başkalarına da öğretmeye çalışmıştır.

“Ben görürüm yane yane / Aşk boyadı beni kane.

Ne akilem ne divane / Gel gör beni aşk neyledi” diyerek ‘sevelim sevilelim’ düsturuyla insan sevgisini, engin gönül yüceliğini ve yüce Yaradan’a olan aşkını anlatmaya, kabul ettirmeye ve duru halk diliyle yaymaya çalışmıştır.

Bugün neredeyse unuttuğumuz teslimiyet, vefa, dostluk, aşk ve sadakat gibi insana ait en güzel hasletler, iman eri, mana sultanı bizim Yunus da en samimi haliyle var olmuştur.

Vahdet-i Vücut yani varlığın birliğine dayanan bizim Yunus, ilahi aşk, varlık yokluk, hayat ve ölüm gibi meselelere eğilerek tasavvuf inanç ve anlayışını halka indirmeyi başarmıştır.

İslâm’ın Türk’le kaynaşmasını basit halk diliyle işleyerek medeniyetimizi oluşturan temel taşlardan biri olmuştur.

Yunus’un gönlü bütün insanlığı sevgi ve saygıya layık bulur. O’na göre gönül yüce Yaradan’ın evedir ve gönle girmek demek Yaradan’a ermek demektir.

“Beni bende demen, bende değilem / Bir ben vardır bende benden içeri” O’nun ilahi aşkının, gönül bolluğunun ve engin dostluğunun en güzel belirtisidir.

Bu yüce millet bizim Yunus’unu o kadar çok sevmiş ve benimsemiştir ki bugün güzel Anadolu’nun her yöresinde onun adını taşıyan bir yer ve makama rastlamak mümkündür.

Böylece O, yine gönül erlerimizden Mevlâna’nın,

“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde arama / Arif kişilerin gönlü bizim türbemizdir” mısralarına mazhar olarak “Bizim Yunus” olmuştur.

Yaşadığı zaman diliminde acı, çile ve ümitsizlik içerisindeki Anadolu insanından muhteşem Osmanlı’yı yeşerten Yunus gönlü ve mayası dün nasıl var ise bugün de iyi anlatılıp ve iyi anlaşılabilirse Milli birlik ve dirliğimizin güçlenerek sağlanmasında ve dilimiz Türkçe’nin doğru kullanılmasında önemli role sahip olacaktır.

“Bizim Yunus”u ve O’nun düşünce dünyasını yeniden tanımalı, anlamalı ve “Dünya Dili Türkçe” adıyla bütün insanlığa anlatmalıyız.

Selam olsun “Bizim Yunus”a ve Yunus gönüllere…

Yorumlar (2)
Arzu Kayacık 3 yıl önce
Çok güzel. Kutlarım.
Serdar 3 yıl önce
Sağ olun Sayın Küçükağaoğlu.