01.07.2019, 00:00

Dede Korkut Nüshaları Üzerine

DEDE KORKUT MAÇININ GALİBİ?

Dede Korkut’un 3. nüshasının bulunduğu 25 Nisan 2019’da Bayburt Üniversitesinde “Dünya Kültür Mirası Uluslararası Dördüncü Dede Korkut Sempozyumu”nun sabah oturumunda Prof. Dr. Metin Ekici tarafından Türklük Bilimi camiasına duyurulduğundan bu yana iki aydan fazla bir süre geçti. Daha o gün sosyal medyada “bu nüsha ile ilgili tartışmalar hakkında kitap yazmak isteyenlerin verileri toplamaya başlaması gerektiğini” yazmıştım. İki aylık sürede o kadar hızlı ve çok şey oldu ki takip etmekte güçlük çektik. Olup bitenleri ben de dikkatle takip etmeye çalıştım. 
Bizim Perşembe Seminerlerimizde uzun yıllardır “Oğuznameler” hakkında bilgi verir Ercilasun Hocamız. Son bir yılda bu bilgilendirmenin sıklığı arttı çünkü Hocamız “Oğuznameler” adlı bir kitap yazdı ve baskıya verdi. Kitabı yazarken de Oğuznamelerin ne olduğu, Dede Korkut’un Oğuznameler içindeki yeri, Oğuznameler ve atasözleri, Oğuznamelerden bahseden dünyanın çeşitli kütüphanelerindeki kaynaklar konusunda bilgilendiriliyorduk. Bu yüzden 25 Nisan’da Bayburt’tan gelen haber daha bir heyecanlandırdı Seminer katılımcılarını. Hocamız kısa sürede medyada bulunan 4-5 sayfalık metinden hareketle eserin dil özellikleri ve döneminin ne olabileceği hakkında bir makale yazdı. Biz bu makaleyi Dil Araştırmaları dergimizde ve sosyal medyada yayımladık. Çünkü Hocamız eser üzerinde çalışacakların kendi fikirlerinden faydalanmasını istiyordu. Nitekim eseri yayıma hazırlayanlar, çalışmaları basılmadan önce bu yazıyı görmüş oldular. 
Ben bir futbolseverim ve çocukluğumdan bu yana futbolu takip ederim. Dede Korkut’un 3. nüshası hakkında yapılan çalışmaları bir Dünya Kupası finaline benzeteceğim. Fakat her saniyesi aksiyonlarla, estetik hareketlerle, çalımlarla, volelerle, rövaşatalarla ve gollerle dolu bir final maçı. Çok az da olsa centilmenlik dışı hareketler, sertlikler ve fauller de yok değil. Maçın sonunda seyirciler (Türklük Bilimcileri) ve Futbol (Türklük Bilimi) kazanıyor. Modaya uyarak maddeleştireyim konuyu:
1. Ben Dede Korkut uzmanı değilim. Burada yazdıklarım mümkün olduğunca tarafsız olacaktır. Dünya Kupası Finalini FİFA Başkanının! Locasından keyifle izliyorum. Maç başlamadan önce soyunma odalarında nelerin konuşulduğundan da haberim var! Fakat yazıyı okuyanlar bazı konulardaki hükümlerimi beğenmeyerek onlara haksızlık ettiğimi düşünebilirler. Bu da normaldir. Sonuçta buradakiler benim şahsi fikirlerim.

2. Dede Korkut’un 3. elyazması Aralık 2018 sonunda, Türkmen Sahralı Türkmen, 1949 Doğumlu, Elektrik Mühendisi ve elyazması koleksiyoncusu  Veli Muhammed Hoca tarafından Tahran’da bir sahaftan, Türkçe bir yazma olduğu için, 20-30 lira gibi bir değerle satın alındı. Bunun hikâyesini daha önce Muhammed’in ağzından burada uzunca yazmıştım.

3. Veli Muhammed Hoca eserin ne olduğunu tam anlamak için İran’da çeşitli kişilere gösterdi. Onlar da eserin kıymetini anlayamadılar. PDF’sini yaptırarak Amerika’da yaşayan Yusuf Azmun’a incelemesi için gönderdi. Yusuf Azmun PDF’yi açamadı. Ondan bir haber alamayınca DTCF’de Doktora yapan Şahruz Ak Atabay’a da gönderdi. Şahruz, kendi söyleyişiyle Veli Muhammed Hoca’ya “bu kıymetli bir eser, kesinlikle kimseye verme, ben üzerinde çalışayım.” dedi.  Veli Muhammed nüshayı Şahruz’a da verdiğini Yusuf Azmun’a yazdı. Yusuf Azmun, Şahruz’a nüshayı kendisine de göndermesini istediği bir e-mail gönderdi. Şahruz, bu mektuba  “bu Dede Korkut’un yeni bir nüshasıdır, üzerinde ben çalışıyorum, sana gönderemem” diye cevap yazdı. Şahruz bunun böyle olduğunu söylerken yanımızda elyazmanın sahibi Veli Muhammed Hoca da var idi. Yusuf Azmun daha sonra (Timur Beyin verdiği bilgiye göre) önceki e-maili oğlunun yardımıyla açarak eserin PDF’si üzerinde çalışmaya başladı. 

4. Veli Muhammed Hoca, Metin Ekici ile Mangışlak’ın Aktav şehrinde Mart ayında ilmi bir toplantıda karşılaştı ve elindeki Dede Korkut Fotokopisini ona gösterdi. Metin Ekici eserin bir nüshasını göndermesini istedi. Veli Hoca, Metin Ekici’ye eserin PDF’sini gönderdi. Burada dikkat etmemiz gereken husus Veli Muhammed Hoca’nın, Yusuf Azmun’a eseri göndermesinden sonra başkalarına da veriyor olması. Şahruz “ben üzerinde çalışıyorum” demesine rağmen Metin Ekici’ye de bir nüsha göndermiş. Bu konudaki Veli Muhammed Hocanın kendi görüşü “ ben yazmaları biriktiriyorum ama değerlerini tam olarak anlayamıyorum, o yüzden bilim adamlarına göndererek eserlerin ne olduğunu, kıymetlerini anlamaya çalışıyorum şeklinde. “Önce falancaya gönderdi." şeklinde bir bilginin bağlayıcılığı çok da yok bu yüzden.

5. Bence benim burada yazacağım en önemli şey Veli Muhammed Hoca’nın eseri yayımlama iznini yazılı olarak sadece Şahruz Ak Atabay’a verdiğini söylemesi. Fakat bunu söylerken yanında Şahruz da vardı. “İzin vermiyorsanız niçin herkese PDF’sini gönderiyorsunuz?” sorusu kendisine soruldu. Bu soruya cevabı; “ben incelemek üzere bilim adamlarına gönderiyorum, incelemek üzere göndermem onlara yayımlama izni verdiğim anlamına gelmez. Mülkiyeti bana ait olan bir eseri yayımlamak için benden yazılı izin almaları gerekmez mi? Yayımlayan dostlarımızda bu izin yok, çünkü ben Şahruz’dan başkasına bu izni vermedim, bu yüzden yayımlayanlara kırgınım.” şeklinde. Bu meselenin nasıl olduğunu anlamak için Veli Muhammed Hoca ile Yusuf Azmun ve Metin Ekici arasındaki yazışmaları tam olarak bilmek gerek. Benim yazdığım Veli Muhammed Hocanın söyledikleridir.

6. 25 Nisan 2019 tarihinde Bayburt’taki toplantıda Metin Ekici Dede Korkut’un 3. nüshasını bilim dünyasına tanıtmıştır. Eseri bulma, para verip alma, elektronik ortamda çoğaltarak kaybolma riskini ortadan kaldırma, bilim adamlarına gönderme şerefleri Türkmen Sahra Bölgesinden Veli Muhammed Hoca’ya aittir.  Eserin yeni bir Dede Korkut Nüshası olarak kıymetini anlayıp Bilimsel bir toplantıda Türklük Bilimi camiasına duyurulması Metin Ekici’ye kısmet olmuştur. Nüshayı Veli Muhammed Hoca bulmuş, ilk kez Metin Ekici bilim dünyasına tanıtmıştır. Gerek Yusuf Azmun gerekse Şahruz Ak Atabay, eserin PDF’si Metin Ekici’den önce ellerine ulaşmasına ve eser üzerinde çalışma yapmalarına rağmen Metin Ekici’den önce eseri tanıtıcı bir faaliyette bulunmamışlardır.

7. Metin Ekici’nin sunumundan sonra “kıyamet koptu”. Kıyametin kopması da normaldir. En büyük Türk bilim adamı Fuat Köprülü “Terazinin bir kefesine Dede Korkut’u koysanız diğer kefesine bütün Türk Edebiyatını koysanız Dede Korkut ağır basar” demişti Dede Korkut’un ne derecede kıymetli olduğunu anlatmak için. En çok, Metin Ekici’nin bu esere “Türkistan Nüshası” demesi tenkit edildi. Bu konuda Metin Ekici’nin görüşünü yayımladığı kitabın Ön Söz’ünden alalım:

a.  "Bayburt’a gitmeden Muhammed Veli Hoca’ya mesaj yazıp bir bildiri sunacağımı, kendisi hakkında ve nüsha hakkında açıklama yapacağımı ve de bana nüshayı nerede, nasıl bulduğunu ve ayrıca kendi hikâyesi hakkında da yazmasını istedim. Bana, isminin açıklanmasını istemediğini, şimdilik bunun uygun olmadığını belirten kısa bir cevap yazdı. Vatandaşı olduğu ülkede karşılaşabileceği sorunları düşünerek, kendisiyle ilgili açıklama yapmayacağımı belirten bir cevap yazdım" (s.11).

b. "Bu nüshanın; Türk Dünyası’nın tamamına ait olması ve nüshayı bulan ve bana gönderen kişinin de yaşadığı coğrafyayı da kapsayan kadim adın doğru olacağı düşüncesiyle, “TÜRKİSTAN Nüshası” olarak adlandırılması gerektiğini söyledim. Bildirimin sonunda, bu nüshanın Dede Korkut soylamaları ve bir boyunu içeren “Üçüncü Nüsha” olduğunu, “Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi Boyu”nun da “On Üçüncü Dede Korkut Boyu” olarak kabul edilmesi gerektiğini belirttim. Ayrıca, Azerbaycanlı bilim insanı ve yazar Kemal ABDULLA’nın Yarımçak El Yazması adlı romanın gerçeğe dönüştüğünü, hocam Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN’in sıklıkla kullandığı; “Gerçek hayali aştı.” sözleriyle ifade ettim" (s.11).

8. Bayburt’ta Metin Ekici sunum yaparken Osman F. Sertkaya da oradaydı. Sertkaya, Yusuf Azmun’un yaptığı çalışmayı değerlendirdiği 12 Haziran 2019 tarihinde, “Dede Korkut’un Üçüncü Elyazması” başlıklı bir makale yazdı.  

9. Timur Kocaoğlu Bilgemiz Facebook ortamında Yusuf Azmun’un çalışmasını haber verdiğinden itibaren gün gün saat saat çalışmanın seyrini kaleme aldı. Dolayısıyla biz bu süreçleri yeniden tartışmayacağız. Kutlu yayınevinin Azmun’un çalışmasını basacağını, ön siparişlerin alındığını Timur Hocamızdan öğrendik. Tanıtmalarda eserin 30 Hazirandan itibaren adreslere postalanacağı yazıyordu. 26 Haziran’da Ötüken Neşriyat deyim yerindeyse uzatmaların son dakikasında gol attı. Aynı gün Metin Ekici’nin çalışması sevgili Mehmet Sağ kardeşimin enfes kapak resmiyle satışa sunuldu. Ayın 27’sinde Kutlu yayınevi de eserleri sipariş edenlere göndermeye başladı. Belki Şahruz ve arkadaşlarının çalışması da yakında çıkar.  

10. Eserin tanıtımından sonra basımı ile ilgili de tartışmalar başladı. Önce kim bastı? Önce Kutlu yayınevi bastı fakat Ötüken sonra basıp daha erken satışa sundu görünüyor tarafsız gözle baktığımda. Bence bunun önemi yok. Eserlerin içeriğine bakacak konunun uzmanları. Hangisinin daha kıymetli olduğuna yapılacak mukayeseli tenkitlerle karar verilecek. Gençler "hangisini alalım?" diyor. Elbette ikisini de alacaksınız. Sonra çıkacakları da alacaksınız.

Araya atlamış olduğum bir bilgiyi sıkıştırayım: Eseri yayımlayan Metin Ekici'nin; Gürol Pehlivan, Abdullah Temizkan, Ali Duymaz gibi; Yusuf Azmun'un; Sertkaya ve Kocaoğlu gibi başka bilim adamlarından destek alması eserin kısa sürede yayına hazırlanması noktasındaki zaafiyeti azaltacak bir tutumdur. Umulur ki henüz ikisini de görmediğim kitaplar mümkün olan en doğru yayınlar olarak, en az hata ile okuyucusuna ulaşsın.

11. Yazmada boy ve soy sayısı kaçtır? Sağır kefler, kaflar nasıl okunacak? Yazmanın yazılış tarihini Ercilasun Hocam 17-18 yüzyıl olarak tahmin etmişti, bunu daha dar bir aralığa getirebilecek miyiz? Eserin kelime hazinesi Türkçeye yeni katkılar yapacak mı? Eserin 1. cildi de mi vardı? Dedem Korkut’un yeni boylamalarında ne gibi güzel Türkçe söyleyişler var? vb… konular belki yıllarca tartışılacak. Belki yeni nüsha veya nüshalar bulunacak. 
**
 Dede Korkut’un 3. elyazmasının bulunması ve kısa sürede üzerinde bu kadar çalışma yapılması Türklük Bilimi adına mutluluk vericidir. Kimin neyi daha iyi yaptığı zaman içerisinde bilim dünyasında tartışılacak ve belli sonuçlara ulaşılacaktır. Herkes kendince en iyisini yapmaya çalışmıştır, çalışır. Biz bu konuda emek veren herkesi takdir ederiz. Tatlı sert tartışmaları da Türklüğe, Türk Kültürüne, Türklük Bilimine duyulan aşktan kaynaklanan bir yarış olarak anlarız.
**
 Bizim bilim adamlarını değerlendirme konusunda yol başçılarımızdan öğrendiğimiz ölçü birimlerimiz vardır. Kendimiz ve başkaları için bu ölçüye bakarız: “Türklük Bilimine toplu iğne ucu kadar hizmeti geçmiş herkes değerlidir. Kimin daha çok hizmeti geçtiğinin, kimin daha büyük bilim adamı olduğunun yegâne ölçüsü kişilerin eserleridir. Büyük bilim insanları elbette eserleriyle büyüktür. Hem büyük bilim adamı olmak hem de iyi bir insan, adam olmak ideal olanıdır. Biz kendimizi değerlendiremeyiz. Her yazıya “ben” diye başlarsak bu olsa olsa “şişinme” olur. Değerimiz ve saygınlığımız içinde bulunduğumuz camialarda kendiliğinden oluşur.    
Sonuç olarak:
1. DEDE KORKUT MAÇININ GERÇEK GALİBİ TÜRKLÜK BİLİMİ OLACAKTIR. 
2. MAÇ DAHA YENİ BAŞLIYOR.

Yorumlar (0)