Salur Kazan Esir Olup Oğlu Uruz’un Çıkardığı Destan, Dede Korkut Hikayeleri

Salur Kazan Esir Olup Oğlu Uruz’un Çıkardığı Destan, Dede Korkut Hikayeleri

Salur Kazan Esir Olup Oğlu Uruz’un Çıkardığı Destan, Dede Korkut Hikayeleri

Dede Korkut Destanları Kolay Erişim Çizelgesi

Meğer Hanım Tırabuzan tekürü beyler beyi olan Han Kazan’a bir şahin göndermişti. Bir gece yiyip içip otururken şahinci başına der: Bre yarın sabah şahinleri al, tenhaca ava binelim dedi.

Erkenden bindiler, av yerine vardılar. Gördüler bir sürü kaz oturuyor. Kazan şahini bıraktı. Alamadı81 şahin havalandı. Gözetlediler, şahin Toman’ın Kalesine indi. Kazan gayet müteessir oldu. Şahinin ardına düştü.

Dere tepe aştı, kafir eline geldi. Giderken Kazan’ın karanlık gözünü uyku bürüdü. Beyler dediler: Hanım dönelim. Kazan der: Biraz daha ileri varalım dedi. Baktı bir kale gördü. Der: Beyler gelin yatalım dedi. Kazan’ı küçücük ölüm tuttu, uyudu. Meğer hanım, Oğuz beyleri yedi gün uyurdu. Onun için küçücük ölüm derlerdi. Meğer o gün Toman’ın Kalesinin tekürü ava binmişti. Casus geldi, der: Bre bölük atlı geldi, içinde beyleri yattı uyudu.

Tekür adam gönderdi, kim olduğunu anlayın dedi.

Gelenler bildi ki bunlar Oğuz erenlerindendir. Gelip teküre haber verdiler. Tekür de hemen askerini topladı, bunların üzerine geldi. Kazan’ın beyleri baktılar gördüler ki düşman geliyor. Dediler: Kazan’ı bırakır gidersek evinde bizi kovarlar. en iyisi budur ki burda ölelim dediler. Kafiri karşıladılar, cenk ettiler. Kazan’ın üzerine yirmi beş beyini şehit ettiler. Kazan’ın üzerine düştüler, uyuduğu yerde tuttular, elini ayağını sımsıkı bağladılar, bir arabaya yüklettiler, arabaya muhkem urganla sardılar. Arabayı çektiler, yürüyü verdiler.

Giderken araba gıcırtısından Kazan uyandı. Gerindi bu elindeki urganları hep kopardı. Arabanın üzerine oturdu, elini eline çaldı, kah kah güldü.

Kafirler derler: Ne gülüyorsun?

Kazan der: Bre kafirler, bu arabayı beşiğim sandım, sizi yamrı yumru dadım dayam sandım dedi. Neyse, Kazan’ı getirdiler, Toman’ın Kalesinde bir kuyuya bıraktılar. Kuyunun ağzına bir değirmen taşı koydular. Yemeğini suyunu değirmen taşının deliğinden veriyorlardı.

Bir gün tekürün karısı der: Varayım Kazan’ı göreyim, nasıl bir insandır ki bunca adamlara darbe vuruyormuş dedi. Hatun gelip zindancıya kapıyı açtırdı. Seslendi, der: Kazan Bey nedir halin, dirliğin yer altında mı hoştur, yoksa yer üstünde mi hoştur, hem şimdi ne yiyorsun, ne içiyorsun ve neye biniyorsun dedi. Kazan der: Ölülerine yemek verdiğin vakit ellerinden alıyorum, hem ölülerinizin yorgasına biniyorum, yaşlılarını yedekte çekiyorum dedi. Tekür’ün karısı der: Dinin için Kazan Bey, yedi yaşında bir kızcağızım ölmüştür, kerem eyle ona binme dedi. Kazan der: Ölülerinizde ondan yorga yoktur, hep ona biniyorum dedi. Kadın der: Vay, senin elinden ne yer yüzünde dirimiz ve ne yer altında ölümüz kurtulurmuş dedi. Geldi Tekür’e der: Kerem eyle o tatarı kuyudan çıkar, kızcağızın belini koparıyor yer altında kızcağızıma biniyormuş, diğer ölülerimizi topluyormuş, hem ölülerimiz için verdiğimiz yemeği ellerinden çekip alıp yiyormuş, onun elinden ne ölümüz ne dirimiz kurtulurmuş, dinini aşkına o eri kuyudan çıkar dedi. Tekür beylerini topladı, der: Gelin Kazan’ı kuyudan çıkarın, bizi övsün Oğuz’u yersin, ondan sonra şart eylesin bizim memleketimize düşmanlığa gelmesin dedi.

Vardılar Kazan’ı kuyudan çıkarıp getirdiler. Dediler : And iç ki bizim memleketimize düşmanlığa gelmeyesin, hem bizi öv Oğuz’u yer, seni bırakı verelim var git dediler. Kazan der: Vallah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyeyim dedi. Dediler : Vallah Kazan iyi and içti dediler. Şimdi Kazan Bey, hadi bizi öv dediler. Kazan der: Ben yer yüzünde adam övmem, bir adam getirin bineyim, sizi öveyim dedi. Vardılar bir er kafir getirdiler. Bir eyer, bir gem dedi, getirdiler. Kafirin arkasına eyer koydu, ağzına gem vurdu, eyer kayışını çekti. Sıçradı arkasına bindi. Ökçesini ökçesine vurdu, kaburgasını karnına yapıştırdı. Gemini çekti, ağzım ayırdı. Kafiri öldürdü, çöktü üzerine oturdu. Der: Bre kafirler kopuzumu getirin, sizi öveyim dedi. Vardılar kopuzu getirdiler.

Eline alıp burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Bin bin erden düşman gördümse övünüm dedim
Yirmi bin er düşman gördümse koklamadım
Otuz bin er düşman gördümse ona saydım
Kırk bin er düşman gördümse gözümü kısıp baktım
Elli bin er gördümse el vermedim
Altmış bin er gördümse söyleşmedim
Seksen bin er gördümse ürpermedim
Doksan bin düşman gördümse donanmadım
Yüz bin er gördümse yüzümü dönmedim
Yüzü dönmez kılıcımı elime aldım
Muhammedin dini aşkına kılıç vurdum
Ak meydanda yumru başı top gibi kestim
O zaman bile erim beyim diye övünmedim
Övünen erenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni
Kara kılıcını çal boynuma kes başımı
Kılıcından sapacağım yok

Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok

dedi. Bir deyiş daha söylemiş, der:

Yüksek yüksek kara dağdan taş yuvarlansa
Kaba ökçemi oyluğumu karşı tutan Kazan er idim
Firavun şişler yükleyip yerden, çıksa
Kaba ökçem ile perçin kılan Kazan er idim
Koca koca beyler oğlu kavga kılsa
Kamçı vurup dindiren Kazan er idim
Yüce dağları duman tutsa
Kapkara sis deli kopsa
Kara koç atımın kulağı görünmez olsa
Gayrı eren kılavuzsuz yol şaşırsa
Kılavuzsuz yol başaran Kazan er idim
Yedi başlı ejderhaya yetişip vardım
Heybetinden sol gözüm yaşardı
Hey gözüm namert gözüm kalleş gözüm
Bir yılandan ne var ki korktun dedim
O zaman bile erim beyim diye övünmedim
Övünen erenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni
Çal kılıcını kes başımı
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Oğuz erenleri dururken seni övmem yok

dedi. Kazan burada bir daha söylemiş:

Arkaç Kırda çalkanır umman denizinde
Sarp yerlerde yapılmış kafir şehri
Sağa sola çırpıntı vurur yüzgeçleri
Su dibinde döner bahrileri
Tanrı benim diye su dibinde çığrışır asileri
Önünü koyup tersini okur kızı gelini
Altın aşık oynar Sancıdanın beyleri
Altı defa Oğuz vardı alamadı
O kaleye altı tane erle ben Kazan vardım
Altı güne koymadım onu aldım
Kilisesini yıkıp yerine mescit yaptım ezan okuttum
Kızını gelinini ak göğsümde oynattım
Beylerini kul ettim
O zaman bile erim beyim diye övünmedim
Övünen erenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni

Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok

dedi. Kazan yine söylemiş, der:

Arkaç Kırda döndürdüğüm bre kafir senin baban
Şakağına imrendiğim senin kızın gelinin
Akça Kale Sürmelide at oynattım
At ile Karun eline baskın yaptım
Ak Hisar Kalesinin burcunu yıktım
Ak akçe getirdiler puldur dedim
Kızıl altın getirdiler bakırdır dedim
Ela gözlü kızını gelinini getirdiler aldanmadım
Kilisesini yıktım mescit yaptım
Altını gümüşü yağmalattım
O zaman bile erim beyim diye övünmedim
Övünenleri hoş görmedim
Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni
Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok
Seni övmem yok

dedi. Kazan Bey burada bir daha söylemiş, der:

Ak kayanın kaplanının erkeğinde bir köküm var
Ortaç Kırda sizin geyiklerinizi durdurmaya
Ak sazın aslanında bir köküm var
Kaz alaca kısrağını durdurmaya
Azman kurt yavrusunun erkeğinde bir köküm var
Akça yünlü on bin koyununu gezdirmeye
Ak sungur88 kuşunun erkeğinde bir köküm var
Alaca ördek kara kazını uçurmaya
Kudretli Oğuz elinde bir oğlum var Uruz adlı
Bir kardeşim var Kara Göne adlı
Yeniden doğanını diriltmeyeler
Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni
Kılıcından sapacağım yok
Kendi aslımı yermem yok

dedi. Bir daha söylemiş, der:

İt gibi güv güv eden çerkes hırslı
Küçücük domuz şölenli
Bir torba saman döşekli
Yarım kerpiç yastıklı
Yontma ağaç Tanrılı
Köpeğim kafir
Oğuzu görür iken seni övmem yok
Bundan sonra öldürürsen bre kafir öldür beni
Öldürmezsen Kadir korsa öldüreyim kafir seni

dedi.

Kafiler der: Bu bizi övmedi, gelin bunu öldürelim dediler. Kafir beyleri toplandılar geldiler.

Yine dediler: Bunun oğlu var, kardeşi var, bunu öldürmek olmaz dediler. Getirdiler domuz damına hapse attılar.

At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazan’ın ölüsünü dirisini kimse bilmedi. Meğer hanım Kazan’ ın bir oğlancığı var idi. Büyüdü yiğitcik oldu. Bir gün ata binip divana gelirken bir kişi der: Sen Han Kazan’ın oğlu değil misin dedi. Uruz kızdı, der: Bre kavat benim babam Bayındır Han değil midir? Dedi. Yok, o ananın babasıdır, senin dedendir. Uruz, bre ya benim babam ölü müdür diri midir dedi. Dedi: Diridir, Toman’ın Kalesinde esirdir dedi. Böyle deyince oğlan ağladı, melül oldu. Atını çevirdi geri döndü. Anasına geldi. Burada anasına söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:

Bre ana ben Han oğlu değilmişim
Han Kazan oğlu imişim
Bre kavat kızı bunu bana niçin söylemiyordun
Ana hakkı Tanrı hakkı olmamış olsaydı
Kara, çelik öz kılıcımı çekeydim
Birdenbire güzel başını keseydim
Alca kanını yer yüzüne dökeydim

dedi. Anası ağladı. Der: Oğul baban sağdır, amma söylemeğe korkardım, kafire varırsın, kendini vurursun helak olursun, onun için sana söylemiyordum canım oğul dedi. Amma amcana adam gönder, gelsin, görelim ne der dedi.

Adam gönderdi amcasını çağırdı. Geldi. Uruz der: Ben babamın esir olduğu kaleye gidiyorum. Birlikte istişare ettiler. Bütün beylere haber oldu. Uruz babasına gidiyor, silah ve teçhizatla gelin dediler. Asker toplandı geldi. Alp Uruz çadırlarını açtırdı, cephanesini yükledi. Kara Göne asker başı oldu. Boru çaldırıp göçtüler, yola girdiler.

Yol üzerinde kafirin kilisesi var idi. Keşişler beklerdi. Gayet sarp kilise idi. Attan inip tacir elbisesi giydiler. Bezirgan suretinde katır, deve çektiler geldiler. Kafirler gördüler gelenler tacire benzemez, kaçtılar kaleye girdiler, kapılarını sımsıkı kapadılar. Burca çıkıp kimlersiniz dediler. Bunlar cevap verdi: Bezirganlarız dediler. Kafirler yalan söylüyorsunuz diyerek taşa tuttular. Uruz attan indi, der: Hey babamın altın gadehinden şarap içen, beni seven attan insin, bunun kapısına birer gürz vuralım dedi. On altı yiğit sıçrayıp attan indiler. Kalkan tuttular, gürzlerini omuzlarına attılar, kapıya geldiler. Birer gürz vurup kapıyı ufattılar, içeri girdiler. Buldukları kafiri öldürdüler. Ağız açtırmadılar. Malını yağmaladılar. Askerin üzerine geldiler kondular.

Meğer bir sığırtmaçları var idi. Gördü ki kaleyi aldılar, kaçtı teküre vardı, kilisenin alındığını haber verdi. Ne oturuyorsunuz, üzerinize düşman geldi, başınızın çaresine bakın dedi. Tekür beylerini topladı, bunlarla nasıl uyuşalım dedi. Beyler dediler: Bunun uyuşması odur ki Kazan’ı çıkaralım, onlarla başbaşa bırakalım. Bu sözü uygun gördüler. Vardılar Kazan’ı çıkarıp tekürün önüne getirdiler. Tekür der: Kazan Bey üzerimize düşman geldi, bu düşmanı üzerimizden ayırırsan seni bırakı verelim dediler. Hem haraca itaatkar olalım, sen de and iç ki bu bizim memlekete düşmanlığa gelmeyesin dediler. Kazan der: Vallah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyelim dedi. Kafirler Kazan iyi and içti diye sevindiler. Tekür askerini toplayıp meydana geldi, çadır diktirdi. Kafir askeri Kazan’ın etrafına toplandı. Kazan’a giyim getirdiler. Kılıç ve mızrak ve çomak ve sair cenk aletini giydirip donattılar.

Bu sırada Oğuz erenleri alay alay geldi. Gümbür gümbür davullar çalındı. Kazan gördü ki askerin önünce bir ak boz atlı, ak sancaklı, üzeri sağlam demir giyimli, Oğuz’un önünce geldi, çadırını diktirdi, saf bağladı durdu. Onun ardınca Kara Göne geldi, saf bağladı durdu. Hemen burada Kazan atı meydana sürdü, hasım, diledi. Boz atlı Beyrek at tepti meydana girdi. Kazan burada söylemiş, görelim ne söylemiş:

Der:

Kalkıp yerinden doğrulan yiğit ne yiğitsin
Yapısı sağlam demir giyimini giyen yiğit ne yiğitsin
Adın nedir yiğit söyle bana

dedi. Beyrek burada söylemiş, der:

Bre kafir sen beni bilmez misin
Parasarın Bayburt Hisarından fırlayıp uçan
Adaklısını başkaları alırken çekip alan
Pay Püre Han oğlu Bamsı Beyrek bana derler
Gel beri bre kafir dövüşelim

dedi. Kazan burada bir daha söylemiş. Der: Bre yiğit, önünce bu askerin bir ak sancaklı alay çıktı, çadırını başkalarından önce dikti, ak boz ata binen o yiğit ne yiğittir, kimin nesidir, yiğit başın için söyle bana. Beyrek der: Bre kafir kimin nesi olacak, beyimiz Kazan’ın oğludur dedi. Kazan gönlünden der: Elhamdülillah benim oğlancığım büyük er olmuş dedi. Beyrek bre kafir daha ne kadar onu bunu soracaksın bana dedi, Kazan’ın üzerine at sürdü. Altı kanatlı gürzünü eline alıp Kazana vurdu. Kazan kendisini tanıtmadı. Kavradı, Beyreği bileğinden tuttu, çekti çomağını elinden aldı, Beyreğin ensesisine bir çomak vurdu. Beyrek atın boynunu kucakladı, çekilip döndü. Kazan der: Ya Beyrek, var beyine söyle gelsin dedi.

Bunu gördü. Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren meydana girdi.

Kazan burada söylemiş, der:

Şafak vakti yerinden kalkan yiğit ne yiğitsin
Büyük cins atını oynatarak gelen yiğit ne yiğitsin
Erin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana

dedi. Dülek Evren der:

Bre kafir benim adımı bilmez misin
Kendi kendisine hor bakan memleketten çıkan
Elli yedi kalenin kilidini alan
Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren bana derler

dedi. Mızrağını eline alıp at sürdü. Kazan’a saplayayım dedi, saplayamadı, öteye geçti. Kazan at tepti, mızrağını çekip elinden aldı, tepesine vurdu, parça parça oldu utandı. O da çekilip döndü. Kazan yine er diledi. Düzen oğlu Alp Rüstem at tepti meydana girdi. Kazan burada gene söyledi, der :

Kalkıp yerinden doğrulu veren
Cins atına sıçrayıp binen
Ne yiğitsin
Adın nedir söyle bana

dedi. Alp Rüstem der :

Kalkıp yerinden doğrulu veren
İki kardeş bebeğini öldürüp zelil gezen
Düzen oğlu Alp Rüstem bana derler

dedi. O da Kazan’a at sürdü. Yeneyim dedi. yenemedi. Kazan Bey buna da bir darbe vurdu. Der: Bre kavat, var beyine söyle gelsin dedi. O da döndü.

Kazan tekrar er diledi. Uruz’un gemini amcası Kara Göne tutmuştu. Çekti ansızın elinden aldı. kılıcı sıyırdı babasının üzerine at sürdü. Davrandırmadı, omuzuna kılıç indirdi. Giyimini kesti, omzuna dört parmak kadar yara açtı. Alca kanı şırıldadı koynuna indi. Uruz gene döndü ki bir daha çalsın. Kazan burada seslenip oğluna söyler, görelim hanım ne söyler:

Der:

Kara dağımın yükseği oğul
Karanlıklı gözlerimin aydını oğul
Alpım Uruz aslanım Uruz
Ak sakallı babana kıyma oğul

dedi. Uruz’un şefkat damarları kaynadı, kara süzme gözleri kan yaş doldu. Attan yere indi. babasının elini öptü. Kazan da attan atladı yere indi. Oğlunun boynunu öptü. Beyler Kazan ile oğlunun üzerine at sürdüler, etraflarını çevirdiler. Hepsi attan inip Kazan’ın elini öptüler. Yürüyerek kafire at sürdüler, kılıç vurdular. Derelerde tepelerde kafire kırgın girdi. Kaleyi aldılar. Kilisesini yıkıp mescit yaptılar.

Kanlı kafirin elinden babasını çekip aldı. Kudretli Oğuz eline gelip çıktı. Akça yüzlü anasına müjdeci geldi. Kaza benzer kızı gelini Kazan’a karşı gelip elini öptüler, ayağına kapandılar, Kazan güzel çimene çadır otağ diktirdi. Yedi gün yedi gece toy düğün edip yeme içme oldu. Dedem Korkut geldi kopuz çaldı, gazi erenlerin başına ne geldiğini söyledi.

Hani övdüğümüz bey erenler
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Fani dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya

Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın. Kadir seni namerde muhtaç etmesin. Beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Amin amin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün. Günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa hürmetine bağışlasın hanım hey!

TÜRK DESTANLARI KOLAY ERİŞİM ÇİZELGESİ

DEDE KORKUT'UN HAYATI HAKKINDA KISA BİLGİLER

dede korkut hikayeleri özellikleri ve isimleri, 10 sınıf edebiyat dede korkut hikayeleri özellikleri.

Dede Korkut, geçmişten günümüze süregelen hikayeleri ile her dönem ayrı bir öneme sahip olmaktadır. Destanlar, hikayeler ve masal anlatımlarıyla göçebe kültürün unsurlarını yansıtan Dede Korkut, o dönemin toplumsal detaylarını gözler önüne sunan önemli bir bilgedir. İşte, Dede Korkut'un hayatı hakkında kısa ve detaylı bilgiler

Dede Korkut'un hayatı, kültürümüzün temellerini gözlemleyebilmek adına önem arz etmektedir. Kendisine ait olan özlü sözler ile her dönem eğitim materyallerinde yer alan Dede Korkut, düğünler, kız isteme gibi toplumsal uygulamaların uygulanmasında ise önemli bir faktör olmuştur. İşte, Dede Korkut'un hayatı hakkında bazı bilgiler

Dede Korkut; destan, hikâye ve masal anlatımlarında yüceltilen, köklerini göçebe bozkır hayatının geleneklerinden alan ve hâlen yerleşik hayatın gündelik pratiklerinde kendine yer bulan; doğum, evlenme ve ölüm geleneklerine yansımış özlü sözleri, anlatımları, müzik aletleri ve ezgileri ile toplum hayatında önemli bir yeri olan yarı efsanevi bir bilgedir.

Dede Korkut’un özlü sözleri, epik ve lirik düz şiirleri ve kendisinin yaşadığı olayların anlatıldığı Dede Korkut Kitabı, 15. yüzyıldan günümüze iki yazma nüsha ile ulaşmıştır. Dede Korkut kültürü bu kitaptan köken almış ancak yazılı kaynaklardan ve sözlü kültürden olmak üzere iki yoldan ilerleyerek günümüze taşınmıştır.

Dede Korkut kültürü günümüz Türkiye’sinde; özlü sözler, sözlü anlatımlar, ezgisel müzik geleneği ile çeşitli inanç ve uygulamalarda yaygın bir şekilde yaşatılmaktadır. Ad verme, kız isteme, düğün, yas gibi toplumsal uygulamalar ile Hızır, belirli sayılar, ağaç kültü gibi pek çok motifin Dede Korkut kültürü ile ilgisi vardır. Dede Korkut hikâyelerinde yer aldığı biçimde cömertlik, misafirperverlik, cesaret, merhamet gibi değerler günümüzde de yaşatılmakta ve bunlar toplumun tüm kesimleri arasındaki diyaloğun, toplumsal barışın inşasında önemli bir rol oynamaktadır.

Dede Korkut kültürünün zengin içeriği ve çok çeşitli uygulamaları nedeniyle unsurun aktarımında toplumun her kesiminin aynı oranda katkısı bulunmaktadır. Sözlü kültürün aktarımında âşıklar, ozanlar ile meddahların önemli bir rolü olmasına karşın toplumsal uygulamaların yerine getirilmesinde kadınlar, çocuklar, gençler olmak üzere bütün halk etkin olmaktadır. Unsurun yazılı olarak aktarımı ise 15. yüzyılda yazılmış, günümüze sadece iki kopyası ulaşabilmiş, Kitâb-ı Dedem Ḳorḳud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzhân ve Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı adlarıyla bilinen, kitapların varlığı sayesinde gerçekleşmektedir.Dede Korkut Kitabı olarak adlandırılan bu eserler, günümüz Türkçesine çevrilerek basılması ile yazılı aktarım, modern edebiyat ve kitabın eğitim müfredatında yer alması ile formal eğitim yoluyla gerçekleştirilmektedir.

Dede Korkut kültürü Türkiye’nin her bölgesinde yaşamasına rağmen Bayburt’un ve unsurun envantere kaydedilmesi için başvuru yapan Malatya’nın unsur için ayrı bir önemi bulunmaktadır. Dede Korkut hikâyelerinde yer alan masallar, efsaneler, hikâyeler, ağıtlar ve bunlarda bahsedilen toplumsal ve dinî değerler, Malatya sözlü geleneğinde ve kültürel belleğinde canlı bir biçimde yer almaktadır. Bayburt’ta ise şehir merkezi yakınındaki Masat köyünde Dede Korkut’a; Bayburt Kalesi’nin karşısındaki tepede Dede Korkut anlatmalarında adı geçen Bamsı Beyrek’e ait olduğu söylenen birer türbe bulunmaktadır. İlde her yıl düzenlenen Dede Korkut Şenlikleri’nde bu türbeler halk tarafından ziyaret edilmektedir. Ayrıca Bayburt’ta kurulan Baksı Müzesi’nde de Dede Korkut kültürüne özgü müzik aletleri sergilenmekte, dinletiler gerçekleştirilmektedir.

dede korkut hikayeleri özellikleri ve isimleri, 10 sınıf edebiyat dede korkut hikayeleri özellikleri. dede korkut kimdir

Yorumlar (0)