BULGAR TARİHİNDE KUMANLAR (XI-XIV. YÜZYILLAR) - Doç. Dr. Valeri Stoyanov

BULGAR TARİHİNDE KUMANLAR (XI-XIV. YÜZYILLAR) / Doç. Dr. Valeri Stoyanov


Doğu Avrupa’nın kaderinde büyük rol oynayan Kuman (veya Kıpçak) halkının çekirdeğini oluşturan etnik grupların yapısı ve tarih öncesi, karanlığa gömüldü.

“Doğu Hunlar” (Hsiung-nu) birliğinin oluştuğu M. Ö. III.-II. yüzyılda, şanyü Mao-t’un (veya Mo-de, M. Ö. 209-174) önderliğinde dünyanın ilk bozkır devleti bu Hunlar tarafından kurulunca Ting-ling (Din-lin) kavimlerinin batısında bulunan ve Kıpçakların muhtemel ataları olan Küe-she (K’in-ch’a) kavmi de Hunlar tarafından işgal edilmiştir.

Moğol Dönemi’nde K’in-ch’a adı *K’im-ch’a (< Kıpçak) olarak telâffuz edilirdi. Başka bir ad olan K’u-mo-shi (K’u-mo-hi) de büyük ihtimalle Kumuk etnoniminin eski şeklini veya Kum-ak (~ Kuman) ve Kay kavimleri arasında muhtemel karışımını ima eden bir Kumgai (< *Kum-ak + gai) birliğini içerir.[1]

Bu halkın adı, eski Türk yazıtlarında bulunan “tür[k] [kı] bcak âlig yıl olurmuş” ‘Kıpçak Türklerinin 50 yıl boyunca [bizi] yönettikleri zaman’ şeklindeki ifadesinde de yer alır.[2]

Daha sonra Sergey Klyaştorniy çeviriyi “Türk ve Kıpçaklar” olarak değiştirerek buna benzer başka metinlerinde de her iki halkın bir arada kullanıldığı gerekçesini destekleyen başka kanıtlar aradı. Sergey Klyaştorniy, daha eski döneme ait bazı kaynaklarda “Türkler ve Kıpçaklar” yerine “Türkler ve Siriler”[3] tabirinin kullanıldığını tespit etti ve bundan dolayı Kıpçaklar ve Sirilerin aynı halklar olduğunu ileri sürerek bu adların birleştirilmesini teklif etti.

Uygurların zaferinden sonra bu halk Kuzey Altay ve Yukarı İrtiş bölgesine doğru çekildi. İşte bu topraklarda Kimeklere ve Kıpçaklara ait olduğunu sanılan ve 9-10. yüzyılda “Srostkin” kültürüne dönüşen eski Türklerin at gömmelerinin varyantları ortaya çıkar.[4]

Kimek Hanlığı içinde yer alan Kıpçakların tarihi bu araştırmanın konusu değildir.

Kıpçakların batıya doğru ilerlemeleri, geri çekilen [O] ğuzları takip ederken öncü birliklerinin Karadeniz’e kadar ulaşmaları gibi konular da çalışmamızın dışındadır.

Burada yalnız Kumanların “Balkan öncesi” tarihinin bazı ana çizgileri kısa olarak verilebilir.

744 tarihinde Uygurların zaferinden sonra Türkler ve Kıpçaklar Altay ve Sayan’a doğru kovulur. Türklerin bir bölümü de Volga nehrindeki Bulgar ve Issık Göl’ün kuzeyinde bulunan Balasagun arasındaki bozkıra yerleşir.

Orada onlar İrtiş’te görünen Proto-Moğol Kimeklerin (Kıpçaklar tarafından onlar da Kuman < Kun olarak adlandırılıyordu) komşuları oldular. Kimekler, Batı Mançurya’dan gelmişlerdi ve Kıpçakların siyasî örgütlenmelerinin içinde “sağ kol” olarak yer aldılar.[5]

Kimeklerin gelişi, Proto-Moğol Kıtayların (Kitanlar, Kidanlar) topraklarını genişletmesiyle ilgilidir. Kıtaylar 916 yılında Çin’in (Kitay) Rusça ve Moğolca adını veren devleti kurdular.

Yaklaşık 986 yılında Pekin’in kuzeybatısında bulunan bölgeleri alarak Kuman atalarının göçüne neden oldular.

Daha sonra, yani XI. yüzyılda yapılan göçler, gene Kıtayların kuzeybatı bölgesine yaptıkları akınlarına bağlıdır. Kıtayların başında Lyao dinastisi vardı ve bu dinasti 1125’te iktidardan düşünce yeni göçler yaşandı.

Kimak Konfederasyonu’nun bir bölümü olan Kıpçakların artık 1020 yılında Kün halkının, kendileriyle birlikte batıya sürüklediği Şarı Halkı’yla birleşerek Batı Sibirya’da Kuman-Şarı-Kıpçak adlı yeni bir kavim birliğinin temelini attığı sanılmaktadır.

On yıl kadar sonra, 1030’da Harezm yakınlarında onlardan söz edilir.[6] Yaklaşık 1040 yılında Mançurya’daki Kimeklerin eski komşularının yanı sıra eski Moğol kökenli olan Kay kavmi bozkırda ortaya çıkar ve göçebe halkların bağlantılı bir zincirleme hareketine neden olur. On yıl içinde Kay kavimi Kimekleri püskürtür, Kimekler ise Kıpçakları, Kıpçaklar Oğuzları (Torkları), Torklar ise Peçenekleri eski yurtlarından batıya doğru püskürtür.[7]

Ortaya çıkan yeni halk XI. yüzyılın ortasında Rus sınırlarına doğru gelir. Rus kroniği 6563 (1053) yılında ondan söz eder:

“Bluş Kıpçaklarla geldi ve Vsevolod Poloveklerle[8] barış antlaşması imzaladı ve onlar memleketlerine döndü”[9]

Han Sokal (varyantı İskal) önderliğindeki Kumanlar 1061’de artık Pereyaslav Prensliği’ne saldırmış ve Vsevolod’a büyük bir darbe indirmişti.[10] Kumanlar 1068’de yeniden Rus topraklarına girerek İzyaslav, Svyatoslav ve Vsevolod prenslerin askeri birliğini, Alt nehrinin yakınında bozguna uğratmıştı.

Büyük ihtimalle bu sıralarda Kay halkı artık bozkırları yönetiyordu. Kay, Kiyev prensi Svyatoslav İzyaslaviç’in kayınpederi olan Tugorkan’ın da ait olduğu Terter-Oba (?) hanedanının yerine Kıpçak yönetimini kurmuştu.[11]

1068 ile 1071 yılları arasında bazı Kuman gruplarının Moldova’nın[12] topraklarına sızmaya başladığını ve burada daha önce yerleşmiş Peçenek ve [Oğ] Uzlarla karıştıkları sanılıyor.

Yeni yerleşen halkın, eski yönetimin ait olduğu Kimek sülalesine yakın olan, Kay baskınlarından geri çekilen göçebelerin bir bölümü olup olmadığı konusu çok zor kanıtlanabilir (Büyük ihtimalle Macarlar burada, Kuni adını Kuman adının bir varyantı olarak benimsemiştir). Aynı zamanda bu halkın temsilcilerinin, Kral Solomon’un Cserhalom (Kerles) yakınlarında bozguna uğrattığı bir doğu halkının 1068’de Transilvanya istilasında yer alıp almadığını kanıtlamak da zordur. Macar kaynakları, bu ihtilâlcileri Peçenek veya Kunlar (Kumanlar) olarak değerlendiriliyor ancak bu halkın Bizans’taki yenilgiden sonra kuzeye, Moldova’ya doğru çekilen Uzlar, yani Oğuzlar olmaları da mümkündür.[13]

Polovekler, Kiyev Prensliği’nin güneybatı sınırına ulaştıkları 1071 yılında yeniden Macaristan’da “Kunorum”dan söz edilir. “Kunorum”lar, Transilvanya’dan geçerek Osul Han’ın önderliğinde Bihar ovasına girerler. Dönüşleri sırasında Zamos’un yakınlarında Kral Solomon tarafından bozguna uğratılmış ancak Kumanlar bundan sonra Tuna’nın kuzeyindeki topraklarında (sonraki Kumaniya) varlıklarını kesin olarak sürdürmüşlerdir. Zamanla, onlardan önce oraya yerleşen [G] uzlar (Torkler) ve Peçenekler[14] Kumanlarla karışmış, bunun sonucunda da büyük ihtimalle Türk lehçeleri Oğuz lehçesinden çok etkilenmiştir.

Kumanlar Büyük nehrin (Tuna) güneyinde XI. yüzyılın yetmişli yıllarında ortaya çıkarmışlardır. İlk önce Peçeneklerin müttefikleri olan Kumanlar fazla zaman geçmeden tek başına bu bölgeye gelmeye başlamışlardır. Kumanlar Adrianopolis’e kadar varan, VII. Mikhail Dukas’ın (1071-1078) yönetiminin sonuna doğru meydana gelen isyanları da kullanan Peçeneklerle birlikte ilk defa Bizans topraklarına girer.[15]

Kumanların Balkanlar’a yaptıkları ikinci giriş I. Aleksios Komnenos’un (1081-1118) iktidara gelmesinden sonra gerçekleşir ve XI. yüzyılın seksenli yıllarındaki büyük Peçenek hücumu ile bağlantılıdır. Bu sıralarda Peçenekler Bogomillerin (Maniheyler, Pavlikanlar) yardımı ve İzmir’in yöneticisi olan Çaka’nın ittifakı ile Konstantinopolise kadar ulaşabilir.

Genellikle bu hücumun başlangıcı, Kuzenleri II. Geza (1074-1077) ve I. Laszl’ö (1077-1095) tarafından iktidardan uzaklaştırılan Solomon’un, Kunlar olarak adlandırılan halkın yardımı ile yeniden iktidara dönme çabası ile bağlanmaktadır. Solomon, bir başarı karşılığında Peçenek Hanı Kutesk’e Transilvanya’yı bağışlama sözü vermiş, ancak göçebeler, Bököny yakınlarındaki Szabolcz bölgesinde yenilgiye uğramış, sonra Solomon onlarla birlikte Bizans’a yönelmiştir.

1084 (veya 1087) yılının ilkbaharında Tzelgu Han önderliğindeki 80 bin kişilik bir ordu, Tuna’dan güneye geçerek Trakya ve Makedonya’yı harap etmiştir. Bazı araştırmacılara göre bu güç, Kumanlardan oluşuyordu.

Ancak işgalcilerin büyük bir bölümünün Peçeneklerden oluşmuş olması ihtimali daha yüksektir; bunun yanı sıra başka elemanlar da (Kuman ve Oğuz) Peçeneklerin yanında yer alıyordu.[16] Sonunda bu güç bozguna uğrar, sağ kalanlar ise Hemus’u geçerek bir yıl boyunca Tuna ovasında kalır.

Türkçe konuşan başka kişilerin Bulgaristan’a yerleşmesi, ki bu tarih orada yaşayan Peçeneklerle[17] Bizanslılar arasında imzalanan 30 yıllık Barış Antlaşmasının sona ermesine rastlar, Aleksios Birinci Komnenus’un onlara savaş açmasına sebep olur. Bizanslılar Dorostol’un (Dristra, Silistre) yakınlarına gelmeden önce bu şehrin komutanı olan Peçenek Tatus, Kumanların yardımını istemek için kuzeye gider.

Bu arada Peçenekler İmparatora elçi göndererek ona “birlik” ve 30.000 atlı[18] teklif eder. Ancak imparator görüşmeyi reddeder. Yapılan savaşta Bizanslılar bozguna uğrayarak güneye doğru çekilir. Kumanlar, Tuna yakınlarına kadar gelip yardım etmek amacıyla bu kadar yol kat etmelerinin karşılığında ganimetten bir bölümünü istediği zaman savaş çoktan sona ermişti. Peçenekler, bu isteği reddedince Kumanlar onlara saldırır ve Ozolimuh (Uz bataklığı) yakınlarında Peçenekleri kuşatır. Yiyeceklerinin yetersiz olmasından dolayı öne sürdükleri isteklerinden vazgeçmek zorunda kalan Kumanlar geri döner.[19]

Kumanların geri çekilişi, Peçeneklerin Hemus’un güneyinde büyük bir saldırı düzenlemelerine izin verir. İmparator, iki halkın Bizans devletine karşı birlik kurma ihtimalinden korktuğundan Kumanların yardım[20] teklifini reddeder, ancak Peçenekler tüm Trakya’yı harap eder ve Konstantinopolis’e kadar varır.

Bu nedenle Aleksios, 40.000 Kuman Aus yakınlarında bulunan Bizans ordusuna gözükünce hanları Maniyak’ı (Boniyak) ve Togortak’ı (Tugorkan) törenle karşılayarak beklenmedik yardımı kabul eder. Meriç’in ağızındaki Levinion’da gerçekleşen savaşta (29 Nisan 1091) Peçenekler topyekün bir yenilgiye uğrar. Kadınların ve çocukların da bulunduğu çoğu esir, bir gece içinde kılıçtan geçirilir. Kurtulanlar ise, Makedonya’daki Moglenam bölgesine zorla yerleştirilir. Bu döneme kadar imparatorun yürüttüğü savaşlar savunma özelliği taşıdığı için ve Flandırlı Grafı Robertin gönderdiği 500 süvari göçebe savaş taktiğini bilmediği için Kumanlar böyle bir zafer kazanmıştır.

Boniyak ve Tugorkan hak ettikleri ödülü almadan akıllıca geri çekilir. Kumanlar Bizanslıların esirlere gösterdiği davranıştan dolayı şaşkına döner. Hemen hemen aynı sıralarda Kumanlar (Kunlar) veya Peçenekler (Bessler, Bisenler) Macaristan’da ortaya çıkarlar. Kral Ladister Temeş’te, sonra da Tuna yakınlarında onları yenilgiye uğratır. Bir sene sonra Kumanlar Polonya’ya girer, 11. Yüzyılın sonuna doğru ise, Bonyak önderliğindeki küçük bir birlik Przemysl yakınlarında ağır silahlanmış Macar süvarilerine karşı büyük bir zafer kazanır.[21]

Ancak 90’lı yıllarda, Kumanların dikkati daha çok Rus toprakları üzerinde yoğunlaşır. Onlar, yeni Kiyev Prensi Svyatopolk’u Kumanlarla daha önce yapılan anlaşmaları yenilemeğe razı edince[22] yeniden Bizans Devleti’ne yardım etme sorumluluğu üstlenebilirlerdi. O zaman Bonyak ve Tugorkan, ölmüş olan IV. Romanos Diogenes’in (1068-1071) oğlu olduğunu ilân eden ve iktidarı ele geçirmek isteyen Pseudo-Diogenes’i destekler.

1095’te Kuman askerleri Tuna’nın güneyine geçerek Ulah çobanları yardımıyla dağ geçitlerini aşar ve Trakya’ya saldırarak Edirne’ye kadar ulaşır.[23] Ancak Pseudo-Diogenes kurnazlıkla esir alınmış ve Konstantinopolis’te gözleri çıkarılmıştır. Kumanlar Taurokomos’un yakınında yapılan önemli savaşta 7000 askerini kaybetmiş ve 3000 asker de esir düşmüştür. Tuna’ya doğru geri çekilirken de başka esir ve ganimet bırakmışlardır. Bu savaşın siyasî amacına ulaşılmamış, Kumanlar, verilen kayıplara rağmen destekledikleri kişiyi iktidarı getiremeyerek, Balkanlar’daki nüfuzunu genişletmekle ilgili amaçlarını gerçekleştirememişlerdi. Döndükten sonra Bonyak Han ve Tugorkan Han, Rus topraklarını saldırarak (1096)[24] Pereyaslav ve Kiyev’in yakınlarına kadar ulaşmışlardı.[25]

Göçebeler on yıl gibi bir süre Bizans Devleti’ni rahatsız etmediler. Onlar Vladimir Monomax’ın etrafına toplanan, giderek güçlenen Rus prensleri ve Vladimir Monomax’ın yürüttüğü saldırgan siyasetle meşguldüler. Kay hemen, hemen aynı dönemde (yaklaşık 1110’da) bozkırdaki üstünlüğünü Donets yakınlarında boy gösteren Şarukan[26] önderliğindeki Ölberlü (Otperlyu veya Operlyu) halkına vermek zorunda kaldı. Sonra Şarukan, Bonyak ile birlikte birlik kuran Kuman kavimlerinin başına geçti.

Ruslar, 1106 yılında Poleveklerin bir birliğini Tuna’ya doğru püskürttü ve onların ganimetini almaya başardı,[27] ancak o dönemde savaşlar genelde doğuda yapılıyordu ve bu savaş sonunda Kıpçakların bir kısmını göçe itti. Polovekler, Şarukoğlu Otrok (Atrak) önderliğinde Kafkasya’ya doğru, yani Abazya’ya göç ederek Gürcü Çarı olan II. David’in (1089-1125) hizmetine girdiler.

Çok daha sonra, 1114’te Bizans kaynaklarında yeniden Kumanlardan söz edilir. Kumanların Tuna kuzeyinde hareketlenmesi, imparatorun önlem almasına neden olur.[28] İmparator, göçebelerin sınırı geçtiğini anlayınca Vidin’e doğru yönelir, Kumanlar geri döndükleri için de herhangi bir karşılaşma gerçekleşmez. Peşlerine düşen İmparator güçleri göçebelere ulaşamamış, izleri de Tuna ötesine bulunan bir ırmakta kaybolmuştur. Kumanların, 1385’te sözü edilen Vadul Cumanilor ‘Kuman geçidi’ adlı bir köyün bulunduğu kuzeybatı bölgesine akın etmesi, geleceğin Ulah toprakları olan Tuna kuzeyindeki arazilerin bu dönemde Kumanlara ait olduğunu gösterir.

II. Johannes Komnenos (1118-1143) Dönemi’nde “İskitlerle” 1121-1122 (veya 1122-1123) yılında yeni bir savaşın yapıldığından söz edilir. Ancak bu durumda bunlar, büyük ihtimalle P. Diaconu’nun tahmin ettiği gibi Kumanlar değil, 1048’de kuzeyde kalan bir grup Peçeneğin torunlarıydı.[29]

Bizans yazarları 40’lı yıllarında yeniden Kumanlardan söz eder. Kaynaklara göre Kumanlar 1148’de Tuna’nın güneyine geçerek bir şehir ele geçirir, sonra da Koca Balkan’a kadar uzanan bölgeleri harap ederler. Bu sırada yeni Bizans imparatoru I. Manuel Komnenos (1143-1180) Korfu yolu üzerinde bulunan Philippopolis’te (Filibe) bulunmaktadır.[30]

Göçebelerin, bölgeye akın etmesi imparatorun Adriyatik’e karşı hazırladığı seferi yarıda keserek kuzeye dönmesine, donanmasına da Tuna’yı geçerek su akışının tersine doğru ilerlemelerini emretmesine sebep olmuştur. T. Manuel, söz konusu yardımları beklerken Kumanların büyük bir ganimetle geri döndüklerini öğrenir.

O, su üzerinde dizilmiş teknelerden yapılan bir köprü üzerinden 500 kişilik bir grupla Tuna’nın kuzeyine geçer. Orada Bizanslar başka iki büyük nehre[31] ulaşır, sonra da Tauroscythia sınırında Kumanların terk ettiği kampı bulur. Ertesi gün Bizans öncüleri Kuman askerlerine rastlar ve İmparatorun güçlerine haber verir. Kumanlar, savaş sırasında yüz kadar esir bırakarak hemen geri çekilirler.[32]

Daha sonra ortaya çıkan I. Manuel ve Macar Kralı II. Géza (1141-1161) arasındaki sorun sırasında Kumanlar yeniden Tuna’dan geçerek (1154 veya 1155’te), yakında bulunan köyleri yağmalarlar. Tek başlarına mı yoksa Macarların yardımcıları olarak mı bunu yaptılar bilinmez. Ancak onlara karşı gönderilen asker gücünü bozguna uğrattıkları ve gasp ettikleri her şeyi rahatlıkla götürebildikleri kesindir.

I. Manuel’in doğuda savaşla meşgul olduğu tarihlerde, yeniden Kumanlardan söz edilir. Kumanların bir ordusu, I. Manuel, Selçuklularla yaptığı savaştan döndüğü sıralarda Tuna’nın aşağısındaki bölgeye girer (1159 veya 1160’ta). Bu durum Bizans İmparatoru’nun yolunu değiştirmesine sebep olur ve o Çanakkale’den geçerek kuzeye yönelir. Galiba Kumanların sayısı fazla değildir, çünkü onlar Bizanslarla karşılaşmaktan kaçar ve kısa bir süre sonra nehri geçerek geri çekilirler.

Komnin sülâlesinin iktidarda bulunduğu dönemin sonuna kadar Kumanlar, Bizans Devleti’ni rahatsız etmez.

Onlar, bundan sonra Rus topraklarına doğru yönelir. Ancak bu dönemde Kumanlar, batıda Karpatlar, güneyde Tuna nehrine kadar uzanan Moldova ve Doğu Ulahya (Montenya) topraklarında üstünlük sağlamışlardır. Karpatlar ve Tuna nehri Kumanların mevsim göçlerini yaptığı sınırları belirliyordu. Kumanlar hareketli hayvancılığın geleneksel özelliklerine göre, kışın sürüleriyle hava şartlarının daha yumuşak olduğu güneye yazın ise, otların her zaman yeşil kaldığı kuzeye yöneliyorlardı. Bu ritim, Kumanların Bizans’a karşı gerçekleştirdikleri baskınların veya daha sonra Bulgar prenslerinin müttefikleri olarak yaptıkları Tuna güneyindeki inişlerin zamanını belirlerdi.[33]

30 yıl boyunca Bizans İmparatorluğu göçebeler tarafından rahatsız edilmediğinden Bizans tarihçileri doğal olarak onlardan söz etmedi. Ancak Kuman temsilcilerin, bu dönemde artık yerleşik hayat sürdüren, Türkçe konuşan, Bulgar topraklarındaki halkla da karıştığı tahmin edilebilir.[34]

Zamanla Kumanların Bulgar topraklarının geniş bir bölümüne -Makedonya, Sofya, Tırnova bölgesi, Vratsa etrafı, Vidin ve Kotel, Vit nehri yakınlarına, Silistre bölgesi vs. gibi yerlere- yerleştikleri çok açıktır.

Plevne, Vidin, Vratsa, Pernik ve Sofya etrafındaki yerleşim merkezlerinin adlarının büyük bir bölümü Türkçe kökenlidir.[35]

Büyük ihtimalle daha büyük Oğuz ve Kuman grupları Kuzeydoğu Bulgaristan’a, yani onlardan önce Peçenek halkın yerleştiği, daha önce de Protobulgarların bulunduğu topraklara yerleşmiştir.[36] Buraya gelenler, geleneksel kültürlerin bazı elemanlarını koruyarak yavaş yavaş yeni ortama entegre olmuşlardır. XII. yüzyılda Balkanlar’da artık karışık Slav-Türk kökünden gelen bir halk gurubu bulunuyor ve bunlar Bizans kaynaklarında “miksobarbarlar” olarak adlandırılıyordu. İkinci Bulgar Çarlığı’nı kuran Peter ve Asen kardeşler de bu halktan gelmektedir.

Büyük Bulgar tarihçisi Asen Zlatarski, Asen ailesinin, Bulgar-Kuman kökenli olduğu ile ilgili hipotezini ortaya atmıştır. Ona göre, Kuman[37] kökenli “İskit” Boril’in torunları olan Asen ailesinin kökeni Bulgar-Kumanlara dayanır. Dil bilimcisi Stefan Mladenov ise, Belgun olan Asenlerin takma adının Türk kökenli olduğunu kanıtlar.[38]

Asen antroponimi genelde Âsen, Esen (< Türk. esen)[39] ile kıyaslanır ancak bu antroponim, Aşina ile VI-VII. yüzyıllarda yaşayan Türk dinastisinin Çince transkripsiyonunun yanı sıra daha eski olan Vu-sun (< Â-sun ~ *Âs-un) yani Hsiung-nu tarafından M.Ö. II. yüzyılda işgal edilen Usun (Osun)[40] ile de kıyaslanabilir.

Büyük ihtimalle yalnız As (Asian) kavimleri ve onların torunları olan Alanlar değil, T’u-küe’nin yönetici dinastisi de Usunlarla bağlıydı. Asen adı Bulgaristan’dan önce 1082’de ölen Kıpçak Hanı Osen’in (< Âsen)[41] adı olarak kayda geçmiştir.

Han Osen, 1107’de Prens Yuriy Vladimiroviç’le evlenen Aepa’nın babası veya kayınpederidir. Büyük ihtimalle hanın adı Osenev şehrine verilmiştir. Adı daha sonra Şarukan veya Çeşuyev olarak değiştirilen[42] Osenev şehri, 1111 ve 1116 yıllarda iki kere Ruslar tarafından ele geçirilmiş.

Asin adını taşıyan başka bir Kuman Hanı, 1096’ta Sarkel veya Şar[y] -kel’in (Belaya veja) yakınlarında esir düşmüştür. Bulgar Asenlerin yükselmesiyle bu antroponim, Bizans kaynaklarına geçer. Daha sonra da Yunanistan’a ve Romanya’da da yaygınlaşır; Romanya’nın en eski asil ailelerinden biri Asan soy adını taşıyordu.[43] Bu isme, Bulgaristan topraklarına ait en eski Osmanlı defterlerinde de rastlanır, ancak o zaman bu ad günümüzde olduğu kadar yaygın değildi. Eski yönetici bir ailenin adı olduğundan, herkese bu isim verilmemiş, genelde aynı sülâleden gelen çocuklara verilmiştir.[44] Bu durum ilk Asenlerin gerçek kökeniyle ilgili soruyu ortaya çıkarır. Ancak bu konuda herhangi bir kaynak olmadığından gerçek olmayan iddialar da üretilebilir.

Bunun yanı sıra patriarkal toplumlarda, eski isimleri yeniden yaşatma geleneği var olduğundan, yeni dünyaya gelen oğlana dedenin veya aileden başka bir ferdin adının verildiğinin unutulmaması gerekir. Peter, Asen ve Kaloyan, “Miksobarbar” olarak Tuna’nın güney bölgesine yerleşen önemli göçebe savaşçının yerli ve Hıristiyan bir Bulgar kadını ile yaptığı evliliğin ilk veya ikinci kuşağıdır.

Babalarının adı bilinmez, ancak üç kardeş “İskit” olan Boril’in torunlarıdır. Büyük ihtimalle Kaloyan’dan sonra iktidara gelen Asenlerin kız kardeşinin oğlu Boril’e bu dedenin adı verilmiştir. Asen’in (Belgun) de aynı şekilde bir dedesinin adını taşıdığı tahmin edilebilir. Ancak ondan önce bu adla bilinen (kayda geçen) tek kişi, XI. yüzyılın sonuna doğru ölen ünlü Bonyak’ın babası ve Kay halkının Avrupa’ya geldiklerinde hanları olan Osen’dir.

Kumanların Bizans’a akın etmesi, yıllar boyu Batı Kanadı’nı yöneten Bonyak’ın dönemine rastlar. Tuna’ya en yakın bölgelere hatta Tuna’nın güneyine kadar sızan Kuman grupları da Batı Kıpçak Kanadı’na aittir.

Bu durumda “İskit” olan Boril de Kıpçaklardan gelir; Bulgarlaştırılmış torunlarından birine de Asen adını vermeleri, Boril’in babasının adının Asen olduğunu açıklıyor olabilir. Bu durum, Bulgaristan’daki Asenlerin dinastisi, Kuman dedesinin aracılığıyla Kay’ın Asen dinastisiyle, buradan da Büyük Bonyak Hanı’yla akraba oldukları sorusunu cevaplıyor mu? Bu konuda yalnızca tahminler üretilebilir.[45] Asenler, karışık bir kökene sahip olmalarına rağmen dış güçlere karşı yaptıkları savaşlar sırasında Kumanların yardımına hep güvenmişlerdir.

XII-XIV. yüzyıllar arasındaki Bulgar-Kuman ilişkileri üzerine yazmak, ikinci Bulgar Çarlığı’nın ve dış komşuları olan ülkelerin siyasî tarihini incelemek anlamına gelir, çünkü Kumanlar bu dönemde de aktif bir şekilde ya müttefik olarak ya da paralı asker şeklinde (kiralanmış asker olarak) bu olaylarda yer alıyorlardı.

Bu dönemde Türkler ya ayrı ya da toplu bir şekilde Balkanlar’a göç ediyorlardı (yalnız Tuna nehrinin kuzeyinde, bugünkü Romen topraklarında değil aynı zamanda günümüzün Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk ve Sırbistanı’na, hatta bugünkü Kosova’ya göç ediyorlardı.[46] Bu nedenle göçebe işgalcilerin Tuna güneyine yaptıkları baskınlar daha sonra da devam etmiş olsaydı, “bölgenin Bulgar etnografi özelliğini ciddi bir şekilde tehdit edebilirdi” şeklinde yazan Peter Nikov haklı olabilir.[47]

Kumanlar, Bulgar Devleti’nin yeniden kurulması döneminde büyük rol oynamışlardı. Tırnova’daki isyanın (1185) patlak vermesinden hemen sonra kardeşlerden daha büyük olan Teodor taçı takıp ve ayağına kırmızı çizmeyi (yönetimin sembolleri) geçirerek kendini “Bulgarların Çarı” olarak ilân eder, Peter[48] adını alır sonra da eski Bulgar Çarlığı’yla bağlantısı olduğunu göstermeye çalışarak büyük ihtimalle resmi olarak iktidara getirilmesi için eski başkenti olan Preslav’a girmeye çalışır.

Büyük ihtimalle isyanın gerçek yöneticisi Asen aynı zamanda, Teodor’un yönetici “ortağı” olarak ilân edilir. Daha sonra Peter, Provadya ve Preslav[49] etrafındaki topraklarla, Dobruca bölgesinin yöneticiliği kendisine bırakılır bırakılmaz devlet işlerini tamamen Asen’e verir.

Sanırım, büyük kardeşin eski Bulgar başkentin etrafını kapsayan bölgeye “çekilmiş” olması gibi açıklamalar pek inandırıcı değildir.[50] Ancak bu konu göçebe Türk gelenekleri içinde değerlendirilirse, pek çok şey anlaşılabilir.

En üst yönetici sıfatındaki, Peter Han Asparuh döneminden bu yana Bulgar halkı için merkezi bir bölge olan ve büyük önem taşıyan doğu topraklarındaydı.[51]

Yeni başkenti Tırnova’dan[52] ülkeyi yöneten Asen ise, ilk önce yeniden kurulan Bulgar Devleti’nin Sağ (batı) Kolunun yöneticisiydi. Büyük ihtimalle kardeşler, Bizans’a karşı yürüttükleri savaş sırasında birlik içinde[53] hareket etmiş olsalardı, Mizya’ya geri alınca da ağabey olarak Peter’a merkez topraklarını yönetme hakkı verilirdi. Peter, büyük ihtimalle bu topraklarda Büyük Preslav’da 1195/6 en üst yönetici sıfatıyla kendisine ve Asen’e gönderilen yeni Bizans İmparatoru III. Aleksios Angelos’un (1195-1203) elçilerini kabul etti.

Ancak bundan 10 yıl önce isyanın sonu belli değildi.

Peter ve Asen ilk başarılardan sonra II. İsaak Angelos’un (1185-1195), 1186’da Kuzey Bulgaristan’a giren askerlerine karşı fazla dayanamayıp geri çekilmek zorunda kaldı. Kardeşler Kumanlardan yardım istedi. Bu dönemde Kumanlar büyük ihtimalle kuzeydeki otlaklarda bulunuyordu, çünkü dönme zamanı gelince kışı geçirdikleri Tuna yakınlarına geldiler.

Peter ve Asen, Kumanların yardımlarıyla tüm Mizya’yı alabildi, sonra da Koca Balkan’ın güneyinde bulunan diğer Bulgar topraklarına yöneldi. Kumanlar, ondan sonra yapılan tüm savaşlarda, genelde sonbahar, kışın ve ilkbahar dönemlerde Bulgarların müttefikiydi.[54] Bu durum, söz konusu dönemde de Kumanların ana gücünün Tuna nehrinin kuzey bölgesinde bulunduğunu gösterir. Bizans İmparatoru, 1190’da Kumanların yaklaştığını duyar duymaz Tırnova etrafındaki askerini geri çekerek Hemus’tan geri döner. İmparator, 1191 yılının baharında gene Filibe yakınlarında Kumanlara rastlamış, 1198 (veya 1199) yılın baharında yeni Bulgar Çarı Kaloyan’ın (1197-1207) askerî güçleri çok sayıda Kuman birlikleriyle Konstantinopolis’e kadar varmıştır.

Kumanlar, Kaloyan’ın beş senelik seferi sırasında Makedonya’ya[55] sızmış ve Bulgar güçleriyle birlikte Trakya’yı[56] harap etmişti. IV. Haçlı Seferi (13 Nisan 1204) sırasında Konstantinopolis’in ele geçmesinden sonra (Böylece Graf Balduyin Flandırski’nin Latin İmparatorluğu kurulur.) 14.000 bin Kuman süvarisi Kaloyan’ın Edirne’deki (15 Nisan 1205) büyük zaferine yardımcı olmuşlardır.[57] Kaloyan, Mayıs ayının sonuna kadar savaşı sürdürmüş ve bundan sonra Kumanlar güneyde daha fazla kalamadıkları için geri dönmüşlerdir. Onlar ertesi yılın ilkbaharında (1206) yeniden Bulgar müttefiki olarak Trakya’ya gelmiş ve burada birçok şehri harap etmişlerdir. Kumanlar, 1207 yılının ilkbaharında Adrianopolis’in kuşatmasında yer almışlardır.

Bu kuşatma Nisan’ın sonuna kadar sürmüş ve sonra göçebeler geri toplanmışlardır. Bu durum, şehrin teslim olmaya hazır olduğu bir anda Kaloyan’ı geri çekilmeye zorlamıştır.[58] Kumanlar, Selânik’in kuşatılması sırasında (1207) yeniden Bulgar çarının ordusunda yer almışlardır. Kumanların başında Manastır (< manastir?) vardı. Aynı şahıs Kaloyan’a karşı yapılan suikastta da yer almıştır. Robert de Clery’nın yazdıklarına göre iki yıl önce Latinlerle yapılan görüşmelerde Bulgar elçilerin yanı sıra Kuman önderlerin de yer almalarına rağmen, Selanik kuşatması sırasında Manastır’ın çadırı (şatra) çarın çadırı bitişiğinde bulunuyordu. Böyle bir şey ancak bir Bulgar komutanı için mümkündü, müttefik kuvvetlerin önderi veya kiralık bir komutan için değil.[59] Büyük ihtimalle Manastır’ın askerleri daha uzun bir süre için (veya temelli olarak) Bulgar topraklarında kalıyordu, kendisi de çardan sonra gelen başkomutan pozisyonundaydı.

Bu durum, Kaloyan’ın adı bilinmeyen bir “İskit” Prensesi (Kuman) ile yaptığı evliliğiyle açıklanabilir. Bazı tarihçilere göre bu kadın, Bulgar kilise defterine (Sinodnik) kaydedilen Ana-Anisya ile aynı kişidir.[60]

Kaloyan’ın ölümünden sonra yeğeni Boril çarın dul karısıyla evlenerek, çarlığını resmileştirmiş, Kumanlar ise Bulgaristan’ın siyasî hayatında yer almaya devam etmiştir. Kumanlar, Çar Asen’in reşit olmayan oğullarını İvan Asen’i ve Aleksandır’ı “Rusların topraklarına” varmadan önce gizli olarak Tuna’nın kuzeyine geçirerek (yani Kumanya’ya) misafir etmiştir.[61]

İlk başta Kumanlardan oluşan müttefik birlikleri, yeni çarın[62] savaşlarında yer almaya devam eder, ancak fazla zaman geçmeden ilişkilerde bir soğuma başlar. Boril’in uğradığı başarısızlıklar, boyarların memnuniyetsizliği ve 1213’ün sonu veya 1214’ün başında Boril’in Kuman kökenli olan çariçeyle ayrılmış olması ve Latin İmparatoru I. Anri Flandırski’nin yeğeniyle evlenmesi, bu soğukluğu hazırlayan bazı nedenler olabilir. Kumanlar yavaş yavaş çardan uzaklaşmaya başlar.

1211 veya en geç 1213/14 yılında Vidin’de adları bilinmeyen, Boril’in “dört akrabası”nın isyanı başlar ve söz konusu isyan Karaç ve başka iki Kuman komutanın güçleri tarafından desteklenir. Bu isyan yalnızca Macarların yardımıyla bastırılabilmiştir. İsyanın, Asen’in oğlu iktidara gelmeden birkaç yıl önce başlayan Boril ve II. İvan Asen arasındaki savaşla bağlantılı olma ihtimali vardır. Yani Kumanlar ve Boril’in “akrabaları”, aslında kendilerine göre gerçek mirasçıları saydıkları Asen (ve Bonyak) dinastisinin temsilcisini desteklemiştir.

Bulgar tahtına aday olan şahıs, Kumanlar tarafından kontrol edilen topraklardan geçerek ülkesine döner. O “İskitlerin” (Kumanlar) veya “ipsiz sapsız Ruslar”ın yardımıyla Tuna’ya doğru yönelir.[63]

Bizans tarihçisi Georgios Akropolites’in belirttiğine göre, II. İvan Asen (1218-1241) iktidara geçtikten sonra her zaman bu “İskitlere” güvenebilirdi ve “onlarla birlikte istediği güçlere saldırabilirdi”.

Söz konusu çar, 1230 yılında Selanik (Epir) İmparatoru Teodor Angelos Komnenos’la yaptığı savaş sırasında Kuman yardımını kullanıyordu. Daha sonra da Kuman yardımından yararlandı.

II. İvan Asen diplomasî ve askerî baskısını birleştirerek akıllıca bir siyasetle Bulgar Devleti’nin Çar Simeon dönemindeki büyüklüğünü yeniden sağlayabildi. Bulgaristan yeniden üç denize açılıyordu, yöneticisi ’’Bulgarların ve Yunanların Çarı” (1230) unvanına sahipti. İki yüz yıllık bir aradan sonra da Bulgar Patrikhanesi (1255) yeniden kurulmuştu.

II. İvan Asen’in çarlık dönemi, Cengiz Han’ın yükselişinden sonra ortaya çıkan Avrasya’daki büyük hareketlenmenin ve Moğol İmparatorluğu’nun kurulmasına denk gelir.

Bu çerçevede etnik katmanlar karışır ve batıda Rusya ve Macaristan’a veya güneyde Balkanlara doğru Kumanların büyük göçleri gerçekleştirilir. 1219’da Cengiz Han Harezm’e karşı seferine başlar, 1221-1222’te ise, Moğollar Avrupa’nın kapılarını çalar.

Cebe ve Subuday tarafından yönetilen Kuzey Kafkasya’daki küçük bir ordu, Alanların ve Kıpçakların güçler birliğini bozguna uğratır, sonra Kıpçak topraklarını harap eder ve Kırım’a kadar gelir. Büyük ihtimalle o sırada Danilo Kobyakoviç[64] ve Rusların “Tüm Kıpçakların en büyüğü” olarak kabul ettikleri Yuriy Konçakobiç[65] ölür. Galitsiya Prensi Mstislav, kayınpederi olan Kutyan Sutoeviç ile birlikte kurtulanlar ise Ruslardan yardım ister.[66]

31 Mayıs (16 Haziran) 1223 veya 1224’te Kalka nehri yakınlarında yapılan savaş sırasında birleşen Rus-Polovek güçleri büyük bir yenilgiye uğrar. O an için Moğollar geri çekilir (1237’de Avrupa’ya karşı sefere başlarlar), ancak Kalka yakınlarında gerçekleşen yenilgi ile bozkırdaki Kıpçak gücü sona erer.

Macar Kralı II. Stefan (İstvan), hemen bu sıralarda bir grup Kuman göçmeni muhacir olarak Macaristan’a kabul eder.

Moldova’ya göç eden Borz Han’ın (Borç, Burc)[67] 15.000 Kumanı 1227’de Gran Başpiskoposu Robert tarafından vaftiz edilmiş ve Milkov’daki Tatar istilâsı sırasında yıkılan ayrı bir Kuman Piskoposluğu’nun kurulmasına (yaklaşık 1229) neden olmuştur.

“Rex Cumaniae” unvanını da alan Kral IV. Bâla’nın (1235-1270) iktidarı sırasında başka göçebe guruplar da Macaristan’a sığınmıştır. Çar, Kumanları ülkenin farklı bölgelerine yerleştirir ve yalnız yönetici sülâlesini saraya yakın bir yerde, yani Peşt’te bırakır.[68]

Göçebelerin Macaristan’a gelmeleri, Moğolların yeni istilâsı sırasında Kırım’daki Kumanların total yenilgisine bağlıdır. Moğol istilâsı sırasında, yaklaşık 1238’de Köten Han (Kuthen) halkından sağ kalanlarla (40.000 çadır) Macaristan’a göç etmiştir. Oraya gidenler Katolik olur, Köten Han’n kızı da Veliaht İstvan’la (V. Stephan) evlenir.[69]

“Birkaç bin kişilik Kumanlardan” (10.000 kişi) oluşan başka bir göçebe grubu, 1237 yılının yazında II. İvan Asen’in karşı çıkmasına rağmen Tuna’yı geçmiş ve Çar onları Doğu Trakya’ya yerleştirmek zorunda kalmıştır. Bu Kumanlar, Meriç nehrinin güneyine Ionas Han’ın (Yunus?) önderliğinde yerleştiler ve 1240’ta Latin İmparatoru II. Balduin’le birleştiler.

Bir yıl sonra, yani Han’ın ölümün ardından yönetim ortağı olan Soronius, halkıyla Nikey İmparatorluğumun tarafına geçti. III. Yohannes Dukas Vatatzes (1223-1254) yeni gelenleri, Trakya, Makedonya ya da Anadolu’nun sınır bölgelerine yerleştirdi. Onlardan, Bizans tarihinin birçok olayında yer alan güçlü bir kolordu oluşturdu. Dinastilerin üyeleri arasında Kleopa (Soronius?) “İskit’in dışında, babası VIII. Michael Palaiologos’un (1259-1282) akrabasıyla evlenen Sirgian’dan (Sitzigan) da söz edilir.[70]

Söz konusu Kumanların bir bölümü, Bulgar topraklarında kalmış olabilir. XV. yüzyıla ait Osmanlı belgelerine göre Akdeniz Trakyası’nda, adları Türk olan (belki de Kuman) Hıristiyanlar yaşıyordu.[71]

Bulgaristan’ın kuzeybatı bölgesine 1241 ’in ilkbaharında daha fazla Kumanın yerleşmiş olması lâzım. Bu sıralarda, Han Köten’in öldürülmesinden sonra onu destekleyen ve akrabaları olan (Terter-oba sülâlesinin üyeleri) Bulgaristan’a sığınmışlardır.

Köten’e[72] karşı düzenlenen suikastın arkasında yerli aristokrasinin (Alman aristokrasinin de dahil olmak üzere) zedelenmiş çıkarlarının yattığı sanılıyor, ancak eğer Batu Han’ın, kendisine ait köleler olduklarını öne sürerek Macar Kralı’ndan Kumanların kendisine verilmesini istediğini kabul edecek olursak, suikast hazırlayanların, hanı öldürdükten sonra Moğol tehlikesinden kurtulabileceklerine inanmış olduklarını düşünebiliriz.

Aksi halde 1241 yılının Mart ayında Moğollar, Macar sınırına ulaştıkları zaman, böyle bir şeyin yapılması zor açıklanabilir. Kumanlar, Hanlarının ölümü üzerine Güney Macaristan’ı tahrip ederek intikam alır, sonra da Batu’nun istilâsından önce Balkanlar’a göç ederler. Batu’nun çekilmesinden sonra IV. Béla onları geri davet eder ve 1246’da Béla’nrn Avusturya Hertsogu II. Friedrich’le yaptığı savaşta yer alırlar. Bir sene sonra IV. Béla, oğlunu, yani Macaristan’ın müstakbel Kralı V. Etien’i (1270-1272) Kuman Hanı’nın kızıyla evlendirir ve buna bağlı olarak Kumanlar sadık kalacakları konusunda ant içer. IV. Béla, 1264-1265 yıllarında, diğer oğluyla ve Köten’in kızıyla evli junior Rex- Stephan’la yaptığı savaş sırasında Kumanların yardımından yararlanır.

Ancak görünüşe göre, tüm Kumanlar Macaristan’a dönmez. Onlardan bir kısmı, Balkanlar’da kalmayı tercih eder.

Daha geç döneme ait Macar kaynaklarına göre, yönetici olan Kuman aileleri arasında şunlar vardır: Çertan, Ulaşoba (Ulaşeviçi), Burçoba (Burçeviçi) ve Koloba (Kolobiçi). Onlar arsında Tertoroba;[73] yani Köten’in ait olduğu Terteroba sülâlesi yoktur.

Bu durum, Köten’e doğrudan bağlı olan Kumanların Bulgaristan’a göç ettiklerini (ve kaldıklarını) gösterir. Belki de I. Georgi Terter’in babası, bu Kumanlardan geliyordu. I. Georgi Terter, öldürülen Kuman yöneticisinin kardeşi, oğlu veya yeğeni ya da en azından aynı dinastinin üst düzey tabakasından gelen bir insan olabilir.[74]

Asen Dinastisi’nin çöküşünden sonra I. Georgi Terter’in Çar olarak seçilmesi, yalnız şahsi değerlere değil Bulgaristan’daki tüm Kumanların başında olduğu, III. İvan Asen’in (1279-1280) kız kardeşi olan Kira Mariya ile evli olduğu için de mümkün olmuştur. Aynı zamanda da Terter-oba’nın mirasçısı olarak en önemli komşu yöneticileri ile akrabalık bağı vardı; Han Köten’in torunu ve Macar Kralı IV. Ladislav Kün ile (1272-1290) olduğu gibi Sırp Kralı Andronikos Dragutin (1276-1282) ve Bizans Veliahtı II. Palailogos (1282-1328) da Kral Lâszlö’nun kız kardeşleriyle evliydiler. Kuzeybatı Bulgaristan’a yapılan göçebelerin bu toplu göçleri yüzyılın sonuna doğru bölgedeki Kuman aristokrasisinin yoğun varlığını da açıklar.

Bu varlık, yalnızca farklı boyarların isimlerinde değil, Osmanlı varlığının ilk yüzyıllarında aktif olarak kullanılmaya devam edilen bir çok toponim ve antroponimde de kendini gösterir.[75]

II. İvan Asen’in ölümü yaklaşık olarak Terter Dinastisi’nin göçüne ve bir kolları Tuna’nın güneyine geçen Macaristan ve Polonya’dan dönen Moğolların geri dönüşüne rastlar. Bu olayların büyük yöneticisinin ölümüyle direkt olarak bağlantılı olması mümkün değildir, ancak onun ölümünden sonra Bulgar Çarlığı, bir zamanın büyük imparatorluğunun gölgesinden başka bir şey değildir.

II. İvan Asen’in yeğenleri I. Kaloyan (1241-1246) ve Mihail Asen’in (1246-1257) geniş toprakları komşularına kaptırmış olmasıyla (formal bile olsa) Altınordu’ya bağımlı olmuştur.
Çar Konstantin Asen Tih (1257-1277) döneminde Tatarlar o kadar rahat bir şekilde ülkenin dört bir yanında dolaşıyordu ki,[76] bu durum ülkenin ekonomik krize girmesine, isyana ve Çar olarak ilân edilmiş halktan gelen İvaylo’nun Bizans Devleti tarafından desteklenen III. İvan Asen ile savaşmasına neden olur.

Bu karışık zamanlarda ülkenin kuzeydoğu bölgelerine başka Kumanların yerleşmesi ihtimali de vardır. Kumanlar, Nogay’ın Tatar savaşçılarından bir kısmı olabilir, çünkü Altınordu’da Kuman-Kıpçak halkının büyük bir bölümü kalır. Bu halk İslâm’ı kabul ettikten sonra ve başka birçok faktörün etkisiyle XV. yüzyıldan sonra Doğu Avrupa’daki Türkçe konuşan yeni halkların temelini oluştururdu.

Kumanlar, I. Georgi Terter’in (1280-1292) iktidarda kalmasından sonra Bulgar Devleti’nin işlerinde daha büyük rol oynamaya başlar. Kumanlar, yalnız askerî birliklerde yer almıyor (Tatar, Alan ve Ruslarla birlikte Çar Ordusunda veya paralı asker olarak görev almıyordu) aynı zamanda aristokrat bir çevreye de sahiptiler.

Söz konusu yöneticinin akraba ve yakın çevre temsilcileri önemli görevlere getirilirdi. Bunların kökeni daha çok Kumandı.

Bunlardan bazıları, Kırım bölgesinin yöneticisi Terter’in kardeşi Aldimir (Eltimir), Vidin bölgesinin Şişman[77] (son Bulgar Orta Çağ Dinastisi’nin kurucusu) ve Dobruca’nın yöneticisi Balik’in babası ve Şişman’ın kardeşi Belaur, Braniç Prensleri (Durman ve Kudelin Kardeşleri) ve de Han Nogay’ın topraklarından olan, kendilerine ait kiralanmış birliklere sahip birçokları idi.[78]

Zamanla Macaristan, Bizans İmparatorluğu, Rusya, Moldova-Ulahya, Altınordu, Mısır ve saire yerlerdeki Kumanların torunları bulundukları şartlara entegre oldukları gibi, bunlar da Bulgarlaşmıştır.

Bu süreç, aristokraside daha çabuk gerçekleşiyor gibidir. Oysa alt tabakalarda asimilasyon daha yavaş ve daha uzun bir süre içinde gerçekleşiyordu.

Bu nedenle Osmanlılar Balkanlar’a geldiklerinde eski Peçenek, Uz ve Kumanların torunlarından oluşan kitlelerle karşılaştılar. Bunlar Türkçe konuşan bir ortamda büyük ihtimalle Anadolu’dan gelen Türk kolonistlerle birleşti.

Bu arada Kuzeydoğu Bulgaristan’ın halkı, XIV. yüzyılın başında gerçekleşen Beyazid oğulları arasındaki mücadelede Taht adaylarından birini destekliyordu.

Büyük Osmanlı gezgini Evliya Çelebi ise, XVII. yüzyılda Kuzeydoğu Bulgar topraklarını Uz Eyaleti olarak değerlendirir ve yerli Türk halkının özelliğine dayanarak, ona “Çitak” lâkabını verir.
Doç. Dr. Valeri STOYANOV

Bulgaristan Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü / Bulgaristan

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 2 Sayfa: 798-809

 

Dipnotlar :
[1] Krş. Paul Pellipt. Â propos des Comans. -Journal asiatique, 11. Ser., T. 15, 1920, 125-185 (bkz. s. 149, dip not 1 ve s. 150, dip not 2.) Bu, Josef Marquart’in eseriyle ilgili yazılmış bir eleştiridir (?). Über das Volkstum der Komanen. -In: W. Bang, J. Marquart. Osttürkische Dialektstudien. Mit 10 tafeln. Berlin, 1914, s. 25-238 :) Abhandlungen der königlichen Geselschaft der Wissenschaften zu Göttingen. Phililiisch-historische Klasse, Neue Folge, Bd. XIII, No 1).

[2] Krş. G. J. Ramstedt tarafından XX. yüzyılın başında Shine Usu (moğolistan) bölgesinde Uygur Kaganatı’nın kurucularından olan Eltemi{ Bilgâ Khagan’ın (747-759) mezarından bir bölümü olan Selengin Mezar Taşı. Zwei uigurische Runeninschriften in der Nord-Mongolei. -JSFOu, t. 30, fasc. 2, 1913, 10-63 (bkz. S. 13, 44).

[3] Krş. Tonyukuk yazıtında yer alan “Toguz Oğuz” Kavim birliğinin üst düzey ve ayrı bir grup olan”Türk Sir Bodun” (a.g.e., 726).

[4] S. G. Klja{tornyj. Die Kiptschaken auf den runischen Denkmälern. -Caj, 32, 1988, 73-90. Rus bilim adamı, sisi’reri Çin kaynaklarında arıyor. Ona göre Sir etnonimi, Çince transkribinde Hsieh (siet) olarak rastlanır, Tonyukuk yazıtında geçen Sir kavimi ise, Çin tarihçileri tarafından Hsieh-yen-t’o olarak adlandırılır. Kuzeye doğru topraklarını genişletirken Hsiunnu M. Ö. 203-202 yıllarında kökeni belirlenmemiş Hsien-li (< Türk. *sär-lär, yani ser-i, sir-i? >) Tsai-li veya Hsin-li, Sien-li olan halkı yenir. Strabon da, Yunan-Baktriylerin M. Ö. II. yüzyıldaki “Suriyaliler ve Faunlara kadar” kadar varmalarından söz ederken böyle bir ismi de kullanır. Hans-Wilhelm Haussing, Hans-Wilhelm Haussig, Suryelerin İsedonlarla aynı halkın olması ihtimalini öne sürerler, her iki halkın da Toharlarla bağlı olduklarını belirtir. H. W. Haussig. Die Beschreibung des Tarimbeckens bei Ptolemaios. -ZDMG, 109 (N. F. 34), 1951, 148-190. Bkz. H. W. Haussig. Die ältesten Namen der Seide und die Wanderungen irinischer Stämme aus Mittelasien nach Südrußland. -In: Proceedengs of the 32nd International Congress for Asian and North African Studies (Hamburg, -30th August 1986). Stuttgart, 1992, S. 671-672) seri (~ tohari, Yüeh-chih?) siri (Hsieh) (Hsien-li < *sär-lär?) Hsiung-nu Küe-she (~ K’in-ch’a?).

[5] Krş. O. Pritsak, Polovtsı, Ukranskiy Istorik, 1-2 (37-38), 1973, 112-118 (bkz. s. 112).

[6] Hazarlarla ilgili son bilgiler o döneme aittir. Bundan sonra Hazarlar ve başkentleri olan İtil yerine belgelerde [O] ğuzlar ve Saksin bölgesi ve şehrinden söz edilir. Hazar Kaganatına son veren [O] ğuzların Kumanların baskısından dolayı ve onlardan önce orada bulunan Peçenekleri püskürterek batıya doğru gittikleri için, 1030 yılında da Hazarların varlığından söz edilmiş olması “Kunların” Avrupa’ya gelmeleriyle ilgili terminus post quem’dir, 1049 yılı ise Uzların Peçenek yurtlarına girmeleriyle ilgili terminus ante quem sayılır. V. Bartold, “Novıy trud o polovtsakh”, Russiy Istoricheskiy Jurnal 25th, 7, 1921, eserinde öyledir-138-156; bkz. s. 143. Bartold’un makalesi, J. Marquart. Volkstum ile ilgili yazdığı eleştirel bir rapor niteliğindedir.) Bu iki tarih arasında bozkırın doğu bölgesinde, Avrupa’ya da yansıtılan olaylar meydana gelir.

[7] Omeljan Pritsak, yaklaşık 1043 yılında Kıpçaklar arasına artık “İslâmın Türk varyantı” sızmaya başladığı tahmini üzerinde durur. Ancak putperestlerin çoğu daha sonra da inançlarını korudu ve bu inançlara, komşu halklardan alınmış yeni dinî elemanlar da eklendi. (Bulgaristan Türkologu olan Mefküre Mollova’nın Orta Asya bölgesinin Şamanist, Budist, Nestorian, Manihey ve başka inançları ile ilgili izleriyle kıyaslayınız. Bunlar Codex Cumanicus’ta korunur: M. Mollova Codex Cumanicus, le Bouddhisme et le Turk Oriental. -WZKM, 80, 1990, 141-165; M. Mollova. Nouveax côtés dévilés du Codex Cumanicus. -WZKM, 83, 1993, 117-148; M. Mollova. Traces de querelles religieuses dans le Codex Cumanicus (II). -Arch. Or., 61, 1993, 419-432). Kıpçaklar, [O] ğuzları batıya doğru püskürterek Peçenek-Hazar (veya Guz) bozkırını ele geçirir ve bozkır XI. Yüzyıldan itibaren “Kıpçak Bozkırı” (Deşt-i Kıpçak) veya “Polovetsko pole” olarak adlandırılmaya başlanır. Türk olan yönetici sülâlesinin adıyla ilgili bilgi mevcut değil, ancak daha sonra Poloveklerin (Kıpçakların) Gürcistan’da görev almalarından (1118) sonra bu sülâle Terter-oba adıyla bilinir. Krş. O. Pritsak, Polovtsi, 112-113.

[8] Yazarın isteği üzere makalede Kıpçaklar değil Rusça olan Polovekler adı Bulgarca orijinalinde olduğu gibi kullanılacaktır (Zeynep Zafer).

[9] Genelde Han Buluş’un gelişinde istihbaratçı bir amacın olduğunu tahmin edilir. Boluş’un, Yaroslav Mıdriy’in ölümünden sonra Rusya’daki durumu belirlemek amacını taşıdığı düşünülür. Onun yerine geçen Opereyaslav Vsevolod Yaroslaviç’in güçleri yetersiz olduğundan (Pres çok yakında Voin yakınlarındaki Sula nehrinde Polovekler tarafından Rus sınırına doğru sıkıştırılmış Türklerin büyük birliğini yenmişti) barış antlaşmasını imzalamaya acele karar verir. Krş. A. İ. Popov, “Kipchaki i Rus”, Uchenie Zapiski Leningradskogo Gosudarstvennogo Universiteta, no. 112, Seriya istoricheskikh nauk, vıp. 14, 1949, 94-119 (bkz. s. 94). S. A. Pletneva, “Pechenegi, torki i polovtsı v yujnorusskikh stepyakh”, V: Trudı Volgo-Donskoy arkeologicheskoy ekspiditsii, t. 1, Moskova-Leningrad 1958, s. 151-226 (Materialı i issledovaniya po arkaologii SSSR, no. 62/bkz.: s. 182); S. A. Pletneva, “Polovetskaya zemlya”, Drevnorusskie knyajestva X-XIII vv., Moskova 1975, s. 260-300 /bkz. s. 260); S. A. Pletneva, Polovtsı, Moskova 1990, s. 25.

[10] Bu düşmanca faaliyetlerin nedeni, Rus prenslerin güçler birliği tarafından Türkleri bir yıl önce yenmesiyle bağlanabilir. Büyük ihtimalle o zaman göçebelerin bir kısmı Kiyev Prensi yanında görev yapmaya başlar. XII. yüzyılda “Kara Klobuklar” (cherni klobuki) adını taşıyan bir birlik kurar. Türklerden başka guruplar, Poloveklerin yönetimi altında bozkırda kalır, onlardan ana kısmı ise batıya doğru püskürtülür ve 1064’te Bizans İmparatorluğu’nun Tuna sınırını Uzlar (< oguzlar) adıyla geçerler.

[11] Rus kaynaklarında Kay, Kaepik (< Kay-ona) olarak adlandırılır. Onlardan, 1082’de ölen Osen veya Yasen’in (yani Asen) oğlu olan ünlü Bonyak (1117’de? ölür) geliyor. Yuriy Monomahoviç Bonyak’ın kızıyla evlenir. Yuriy’in oğlu ve Boyak’ın torunu olan Kitiy (< Kitay, Kitan) Doğu Avrupa tarihinde Andrey Bogolyubskiy Hıristiyan adıyla bilinir. Kay, 1116 yılında Orta Asya’dan yeni gelen “Yılan” Büyük (?) Şarukan’ın yönetimindeki Olberlyu’nün (Ölberlü < *Alp-erlü) üstünlüğünü tanır. Şaruk’un torunu Konçak, kızını Prens İgor Svyatoslaviç’in oğluyla evlendirir, Konçak’ın kızkardeşi ve Han Atrak’ın (Otrok) kızı da Gürcü Çarı II. David’in (1089-1125) karısı olur.

[12] P. Diaconu. Les Coumans au Bas-Danube aux XIe et XIIe siècles. Bucarest, 1978, p. 35.

[13] B. Kossanyi. XI. -XII. Asırlarda Uz’lar ve Kuman’ların Tarihine Dair. -Belleten, 8, 1944, 119-136.

[14] Krş. I Conea, I. Donat tarafından incelenen dil örnekleri. Contribution à l’étude de la toponymie petchénègue-comane de la Plaine roumaine du Bas-Danube. -In: Contribution Onumastique. Bukarest, 1958, pp. 139-169.

[15] Petre Diaconu’ye göre Kumanların Bizans’a ilk gelişleri 1077’de olur. (krş.: P Diaconu. Les Coumans, p. 35; bkz. P. Diaconu. Les Petchénègues au Bas-danube. Bucarest, 1970, p. 111). Başka araştırmacılara göre bu tarih 1078, hatta 1079’dur.

[16] Bizans belgelerinde “Sarmatlar” (Peçenek), “Skitler” (Uz ve/veya Kuman) ve “Dak”lardan (Solomon Kralın Nacarları) söz edilir.

[17] IX. Konstantin Monomachos’un (1042-1055) iktidarı sırasında iki Peçenek Kolu (yaklaşık 20 000 kişi) Bizans’a sığınma hakkını ister ve Tuna’nın yakınlarında Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra Dobruca bölgesine yerleşir. Bu durum Bizans Devleti’nin diğer Peçeneklerle savaşmasına neden olur: İki sene sonra 800.000 göçebe İmparatorluğa saldırır. Yenilgiye uğratıldıktan sonra esir düşen göçebeler, Niş, Sofya ve Üsküp bölgelerine yerleştirilir. Bunlardan 15.000 Peçenek Selçuklarla savaşmaları için Asya’ya gönderilir ve oradan Sofya’ya dönünce yakınlarıyla birlikte Tuna ovasına yerleşir. Devnya yakınlarındaki “Sto Mogili”de Bizans ordusuna büyük darbe indiren Peçenekler, sonraki yılın başında Bizans Ordusunu Andrianopolis’in surları arkasına geri çekilmeye zorlamışlardır. Bundan sonra Trakya ve Makedonya bölgelerinde gasp düzenleyerek Haemus’un arkasındaki bölgeye geri dönerler. Peçenekler bu şekilde Bulgar topraklarında varlığını sürdürebilir ve nispeten bir bağımsızlığa sahip olur. Bu bağımsızlık Bizans İmparatoruyla yaptıkları 30 yıllık barış antlaşmasıyla desteklenir.

[18] Bu durum, artık sahip oldukları topraklarda federal bir statüsüyle kalmak istemeleri olarak da değerlendirilebilir, çünkü ondan sonra meydana gelen savaştan söz edilirken içinde kadınların ve çocukların bulunduğu arabalar da anlatılır. Burada yalnız askerî birliklerden değil aile veya sülâlelerden de söz edilir, çünkü mevsim göçleri veya bütün sülâle (kavim) göçleri sırasında göçebeler çoluk çocuğunu götürmek amacıyla araba kullanırdı. 1091 yılında Bizanslıların esir düşen savaşçıların yanı sıra bu savaşçıların karıları ve çocuklarını öldürdüğü sonraki olaylar, Orta Çağ Türklerinin (Peçenek, Oğuz) toplu bir halde Kuzey Bulgaristan’a yaklaşık XI. yüzyılın ikinci yarısında göç ettikleri ile ilgili tahmini de destekliyor gibidir. Kumanlar, bölgeye sonradan gelen Kuman elemanlarıyla karışarak Bulgar (ve Yunan) Hıristiyan kültüründen etkilenir. Bu durum, Doğu-Avrupa Türk halklarının o dönemdeki yaklaşık coğrafî pozisyonuna da uyar. Bu dönemde Kumanlar, Kuzey Karadeniz Bölgesi bozkırına (Moldova’nın bir kısmına da) sahip idi. Onların batısında, Rusya ve Macaristan’ın arasında bulunan aynı zamanda Peçenekleri Macaristan ve Bizans İmparatorluğu’na doğru iten Oğuzlar (Türk) ise Moldova-Ulahya (burada çok sayıda toponim bırakır) bölgesinde göçebe bir hayat sürdürür. Bu durumda İmparator Alexios’un “Peçenek Savaşları”nın, yalnız Kral Solomon’un yapılmış olan destekten dolayı Kunlara (?) yaptığı bir ödüllendirme veya Bizans İmparatorluğu’nun Balkan eyaletlerinde yeni bir Krallık kurma isteğiyle değil, Peçeneklerin bir kısmının Tuna’nın güneyine yerleşmesiyle de bağlanması gerekir.

[19] Sorunlar, iki halkın arasında yeni ilişkilerin başlamasına neden olur. O döneme kadar Kumanlar genelde yalnız [ğ] uzlara karşı yönelmişti ve sık sık Karadeniz yakınlarındaki bozkıra saldırarak topraklarını işgal ediyordu. Peçeneklerle olan temasları, genelde Kumanların Peçenek baskınlarına katılmalarından ibaret idi ve buradan Macarlar arasına çok erken bir dönemde Kunlar (Mac. Kun-ok ile krş.) adlandırılması yerleşmişti. Tuna’ya ulaşmak için kat ettikleri uzun yol ve ondan sonra meydana gelen olaylar, Kunların ilk yönetici sülâlesinin (Terter-oba?) emri altında olan ve batıya çok daha erken gelen elemanlara değil de Kay dinastisinin yönetimindeki yeni bir kavim birliğine ait olduklarını gösterir.

[20] Kumanlar, Peçenekleri arkadan vurmak amacıyla dağdan geçebilmeleri için izin ister.

[21] L. Rasonyi. Tuna Havzasında Kumanlar. -Belleten, 3, 1039, 401-422 (bkz. s. 406). Rus. göre Han Bonyak, Svyatoslav Davidoviç’e karşı yürüttüğü mücadelede Galits Prensi David İgoreviç’in yardımına koşar. 1103 yılında Urus-oba gurubunda yer aldığından söz edilen Han Altunopa’nın da katıldığı Macarlara karşı yapılan savaşta ise David, 100 savaşçıya, Bonyak ise 300 savaşçıya sahip idi. Bunun yanı sıra kaynakta, Ugritlerle yapılacak çarpışmadan önce Bonyak David’i “bayrağın altına alarak” orduyu gruplara ayırarak hazırlıyordu (savaşçılarını “üç alaya böler”; Altunopa’ya 50 savaşçı vererek ve Rusları her birinde 50 kişinin bulunduğu iki guruba ayırarak). Bu bilgi, genelde Rus tarih biliminde değerlendirildiği gibi Bonyak Volin Prensinin müttefiki değil, aksine Ruslar, Kumanların Galatsi’ya karşı başlattığı seferi sırasında özel “yardımcı ordusu” görevi üstlenir. 100 000 dolayında olan Kral Koloman’ın Macar güçleri büyük bir yenilgiye uğramıştır. Bonyak, gece yarası, çarpışmalar başlamadan önce kamptan uzaklaşarak bir kurt gibi ulumaya başlar, kurtlar ona cevap verir ve bunun zafer gösteren iyi bir keramet olduğunu düşünür. Kısa olan bu bilgi, totem ve sihirli inançlarla dolu eski Kuman dinini içerir. Krş.: V. A. Gordlevskiy, Chto takoe “bosıy volk” (K tolkovaniyu “Slove o polku İgoreve”, İzvestiya AN SSSR. Otdeleniya literaturı i yazıka, t. 41, vıp. 4, 1947, 319-337.

[22] 1094’te Tugorkan’ın kızıyla evlenir. Prens Svetopolk İzyaslaviç’in (1093-1113) karısından (Hıristiyan adı Elena) dört oğlu (Mstislav, İzyaslav, Yaroslav, Bryaçislav) ve iki kızı vardı ve kızlarından biri (Sbıslava) Leh Kralı Boleslav Krivousti ile, diğeri ise (Preslava) Macar Veliahtı ve sonra da Kralı Bela ile evlenmişti. Krş.:?. A. Baskakov, Polovetskie otbleski v “Slove o polku İgoreve”, UAJ, 48, 1976, 17-31 (bkz.: s. 17) Bu şekilde Kuman kanı Orta Avrupa’nın saraylarına girmeye başladı. Daha sonra bu Kumanların torunları yalnız Rus Prenslikleri ve Macaristan’ı değil, Sırbistan’ı, Bulgaristan’ı ve Bizans’ı da yönetmişlerdir.

[23] Araştırmacılar, bu saldırı için farklı tarihler verir: 1091’den 1095’e kadar değişen tarihler, 1096 hatta 1114 yılıdır. Nestor’un Kroniğine göre Kıpçaklar, Devgeneviç ile birlikte 6603’te (1095) Yunanlara karşı çıkar. Saldıranın tarihi konusu üzerinde özellikle duran Petre Diaconu, birbirinden farklı görüşlere ve konuyla ilgili literatüre işaret edecek Kuman saldırısının 1094 yılının son baharında olduğunu kabul eder. Onun, Tuna boyu bölgesinde “büyük veya küçük Ulah halk guruplarını” araması doğaldır, ancak bu arama? le”soura sözcüğün kökünün Romence ile ilgili olduğu türden hipotezleri öne sürmesini gerektirmez. Petre Diaconu’ya göre?? e”soura (anlam? ‘dağ geçidi’ olan “klisura” Bulgarca sözcüğüyle krş.) sözcüğün etimolojisinin, Bulgarcada da aynı anlamı taşıyan, Yunanca olan ve ‘dağ geçidi’ anlamına gelen? leido”u’dan degil de Latince olan cludo ‘kapalı’ sözcüğünden ileri geldiğini iddia eder. Bkz.: P. Diaconu. Les Coumans, 41-58.

[24] Eski antlaşmaları yeniden imzalamak amacıyla barışçı amaçlarla Peryaslav’a Vladimir Monomah’a gelen Han Kitan ve Han İlter’in (Sağ Kıpçak kanadının yönetici gurubun, İtogli < İt-oglu Kavim Birliğinin şefi) alçak suikastı yüzünden.

[25] O zaman damadı Svyatoslav tarafından Kiyev’de cenaze töreniyle gömülen Tugortak ölür. Tugortak’ın orduları Han Bonyak’ın yönetimine geçer. Kay dinastisinin temsilcisi olarak Bonyak’ın o zamana kadar Sağ (Doğu) Kuman kanadını bununla da tüm Kavim Birliğini yönettiğini, Tugorkan’ın (Terteroba sülâlesinin muhtemel üyesi) ise Sağ Kolunun başında olduğunu tahmin edilebilir. Ölberlü’nün gelmesiyle, artık Sol Kanat Şarukan ve mirasçıları tarafından, Sağ kolu ise Bonyak tarafından yönrtiliyor.

[26] Şarukan, Şaragan isminin etimolojisi, Macarca olan *{ar[a] qan ‘ejderha’ veya daha doğrusu {arı [sarı? ] q,n, yani? aru-kan-‘{r? [halkının] hanı’ sözcüklerinden ileri geldiği söylenebilir; bunun yanı sıra da ‘Sarı [merkezî, orta] bey’.

[27] Krş.:. K. V. Kudryaşkov, Polovetskaya Step, Moskova 1948, s. 124, 131.

[28] O, 1113’te başkenti terk eder, Philippopolis’e doğru yönelir ve buradan ordusuna bazı yerleşim merkezlerine (Sofya, Niş ve Braniçevo) kamp kurmalarına emreder, sonra ise Filibe yakınlarındaki Pavlikenleri (Moniheyler) yatışmaya çalışır. Büyük Kiyev Prensi Svyatopolk’un ölümünden sonra Han Aena (k) ve Han Bonyak önderliğindeki Kıpçaklar Rus topraklarının çok içersine girer. Polovekler, iki yıl önce (1111) Şarukan’ı da yenen Vladimir Monomah tarafından bozguna uğrar. Bu durum, 1114 yılındaki Bizans’a yapılan baskınların gene, artık Bonyak’ın önderliğindeki Batı Kuman Kanadı tarafından gerçekleştirildiğini gösterir.

[29] Krş.: P. Diaconu. Les Coumans, 72-77.

[30] Ada, bir yıl önce Siciliya’nın Norman Kralı II. Roger (1101-1154) tarafından ele geçirilir. I. Manuel, II. Roger’e karşı yürüttüğü mücadelesinde Venedik ve Almanya’yı kendi tarafına çekmeye başarır, Kral Roger ise Fransızlar, Macarlar ve Sırplarla birlik kurar. Petre Diaconu, güçlerin bu tür ayrılışı sırasında, Normanlar Korfi’ye karşı Bizans baskısını hafifletmek amacıyla Kumanların saldırı düzenlemesi için kışkırttığını tahminlerde bulunur (krş. P. Diaconu. Les Coumans, 76-81, 88-89).

[31] Köprü için gereken tekneleri at kuyruğuna bağlayarak Tuna’dan getirilir.

[32] Kaynaklara göre Kumanlar çarpışmadan sonra sıraya girince, müttefiklerin çarpışmaları başlatması için emir verir. Sota adındaki biri, esirden kurtulması için çarpışmaları kullanır, bunun yanı sıra da dağlıların arasında Lazar isminde bir “İskit önderi” bulunuyordu. P. Diaconu, tüm bunlardan yola çıkarak, Kumanların müttefik askerî birliğinin “Muntenya’nın Ulah elemanları” tarafından tamamlanmış olması düşüncesini acele bir şekilde öne sürer. Ona göre Sota ismi Kafkas veya Gürcü değil, Romen (Sota, Zota) olmalıdır ve gene Lazar Hıristiyan adını taşıyan esir alınmış İskit önderi de Kuzey Tunabölgelerindeki Ulah önderlerinden biri olmalıdır.

[33] Bkz.: D. Rasovskiy, Rol Polovtsev v voynakh Aseney s Vizantiyskoy i Latinskoy İmperiyami v 1186-1207 godakh, Sp. BAN, kn. 58, kl. İffo, 29, 1939, 203-211. 29, 1939, 203-211.

[34] I. Andronikos Komnenos’a (1183-1185) ait 1184 tarihli bir prostagma mevcuttur ve onda Proniar (askerî görevlerde bulunan orta derece aristokrasi) Kumanlardan söz edilir. Bunlar hem çalıştırdıkları manastırlara ait toprak için vergi ödemiyor hem de Bulgarları ve Ulahları isyana kışkırtıyordu ve de Manastır çobanları Yunan memurlarıyla birlikte sömürüyordu. Bu durum, XII. yüzyılın sonuna doğru Güneydoğu Makedonya’da Bizans Proniarların yanı sıra sürü, çayır ve köle sahibi köylü olan Kuman Proniarlarının da bulunduğunu gösterir. Ancak burada, Peçenek halkının yerleştirildiği bölgede bunlardan söz edilmesi daha önemlidir. Kumanların Bulgar topraklarına yerleştirilme süreci konusunda araştırmacılar için aydınlatılmamış olarak kalması da sonuç olarak kalıntıları Orta Çağı Türk (Peçenek, Oğuz) gruplarının önceden yaşadığı bölgelerde bulunur. Makedonya, Niş, Şumnu, Akdeniz ve başka bölgelere yerleştirilen asker Kumanlarla ilgili bilgileri şunlarla kıyaslanabilir: D. Anastasijeviç, G. Ostrogorskij. Les Koumanes pronoîaires. -In: PAGEPEİA: Méloges Henri Grégoire. Bruxelles, 1951, pp. 11-29 (= Annuaire de l’Institut de philologie et d’histoire orientales et slaves, t. XI); G. Ostrogorski, Yosh yednom oy proniarima kumunima, Zbornik Vladimira Moshina, Beograd 1977, s. 63-74; V. Tıpkova-Zaimova, Dolni Dunav-granichna zona na vizantiyskiya zapad, Sofiya 1976, s. 130-143; S. Asdracha, La legion des Rhodepes aux 13’e et 14’e s. Athen 1976, p. 80$ R. Rishev, Ksheni nomadi v Pliskovskogo pole, Presliv, 3, Varna 1983, 242-252.

[35] V. Stoyanov, Bulgaro-turcica 3-4: İstoriya na izuchavaneto na Codex Cumanicus. Kimano- pechenejki antroponimi v Bılgariya prez XV vek, Sofiya 2000, s. 299, 2000, s. 299.

[36] Bu durum Bulgarlaştırılan Türk halkı arasında yeni etnokültür tabakaların yığılmasına sebep olur ve daha sonra bunlardan farklı etnografik gurupların (Şoplar, Kapanlar), Slav etkisinin o kadar büyük olmadığı bazı yerlerde de Türk dilinin korunduğu grupların (Gagavuzları kıyaslayınız) meydana gelmesine neden olur.

[37] Krş.: V. N. Zlatarski, Potekloto na Petra i Asenya, vodachite na vızstanieto v 1185 god, Sp. BAN, 45, 1933, 7-18. Farklı onomastik sistemlerin (Slav ve Türk) birbirlerini etkileyerek karışması ve Borço, Boril şekillerin iki biçimde yorumlanması ihtimali ile ilgili olarak bkz.: V. Stoyanov, Bulgaro- Turcica 3-4, 239-241.

[38] Krş.: S. Mladenov, Poteklo i sıstav na srednobılgarskogo Belgoun, pryakor na tsar Asenya I, Sp. BAN, 45, 1933, 49-66.

[39] L. Rasonyi. Kuman özel adları eserinde böyle verilir. -Türk Kültürü Araştırmaları; 3-6, 1966-1969, 71-144 (bkz. s. 82-83) Esen sözcüğünün “akıllı, mantıklı” şeklindeki anlamı Çar Asen’in takma adı olan Belgun (< Türk. bilgün-bilgin ‘bilgili, bilge’) ile tatlı bir şekilde bağlanır.

[40] Çin kaynaklarında korunan bir efsane, A-shih-na’nın ortaya çıkışını, kurt tarafından kurtarılan ve hayatta kalabilen tek çocukla bağlar. Efsaneye göre bu çocuk, ait olduğu kavim yok edildikten sonra “Batı denizin” yakınlarına atılır. Bu motif, bazı açılardan Usunların ortaya çıkışıyla ilgili mitosu hatırlatır. Bu mitosta da küçük K-un-mo benzer şartlar altında kurt tarafından kurtarılır. Türklerin efsanesine göre, “kurt oğullarından” biri Doğu Türkistan’ın yerli halkından gelen bir kadınla evlenir (Başka bir versiyona göre kurttan gelen ikinci neslin önderinin iki eşi vardı ve onlardan biri “yerli kadınlardan” idi). Bu evlilikten A-shih-na dünyaya gelir. Kavimin geleneklerine uygun olarak da annesinin ileri geldiği sülâlenin adını alır (Daha ayrıntılı olarak bu eserle krş.: D. Sinor. The legendary origin of the Turks. -In: Folklorica. Festschrift für Felix J. Oinas. Bloomington, 1982, 223-230; N. Yamada. The Original Turkish Homeland. -JTS, 9, 1985, 243-246).

İşte bu durum, ismin aslında daha eski olan yönetici sülâlesinden veya kavimden ileri geldiğini gösterir. Yani dünyaya gelen çocuğa, Turfan’ın Türkler öncesi döneminde yaşayan halkın bir etnonimden ileri gelen ismi verilir, bu da onun karışık bir aileden geldiği ile ilgili dolaylı bir bilgi olarak kabul edilebilir. A-shih-na’nın sülâlesi, 439’da bir Hun sülâlesinin Çinlilere karşı yaptığı savaşta yaşadığı yenilgiden sonra Altay’daki juanların yakınlarına göç eden o 500 ailenin başındaydı. Burada kendilerini iyi birer demirci olarak gösteren bu ailenin fertleri, 542’den sonra Çin kaynaklarında T’u-küe, yani Türk olarak adlandırılan bir Kavim Birliğinin başına geçer. VI. Yüzyılın ortasına doğru A-shih-na (<*a-şi-na ~ *a-şa-n,) ad? yla artık Türk Kaganatının yönetici Dinastisi adlandırılıyor ve Kagan ile akrabalarının isimlerinin yanında yer alıyor. A-shih-na ismin, “mavi, gök” renkleriyle bağlanması ve Türk yazıtlarında yer alan “Kök-Türk” ile birleştirilmesi konusundaki bilgileri şu eserdeki bilgilerle krş.: S. G. Klyashtorny. The Royal Clan of the Turks and the Problem of Earli Turkic-Iranian Contacts. -AOH, 47, 3, 1994, 445-447.

[41] O. Pritsak’a göre (Polovtsi, 115) “Yasen”, yani Asen Han Bonyak’ın babası idi ve Kay’ın başındaydı. Başka bir görüşe göre de, “Osen” 1092 yılında ölür ve büyük ihtimalle Doğu-Don Kıpçak Birliğinin önderi Şarukan, onun yerini alır. (S. Pletneva, Polovetskaya zemlya, 274).

[42] ‘Asen’e [ait] ’ anlamına gelen Osenov şeklindeki soyadı, yalnız Lavrentiy Tarihi’nde rastlanır. Şarukan tarafından yönetilen Olberlyu (Olberı, Alp-eri) sülâlesi, Asenlerin Kay dinastisinin yerini alınca, sarayın adı Şarukan olur. Şehrin diğer adı olan Çeşuev (Cheshlyuev < Rus. Cheshu3 ‘pul, kabuk’) de Şarukan’ın adıyla bağlanır ve bu anlam genelde de ismin Macarca olan şarkan ‘ejderha’ sözcüğüyle kıyaslandığı zaman söz konusudur.

[43] Krş.: P. Mitavchiyev, Proiskhodıt na Asenovtsi, Makedonski pregled, IV, 4, 1928, 1-42 (bkz. s. 12, dip not 4); M. Lâzârescu-Zobian. Cumania as the Name of Thirteenth Century Moldavia and Eastern Wallachia: Some Aspects of Kipchak-Rumanian Relations. -In: Journal of Turkish Studies, 8, 1984 (= Turks Hungarians and Kipchaks. A Fertschrift in Honor of Tibor Halasi-Kun) pp. 265-272 (bkz.: s. 270).

[44] Bkz.: V. Stoyanov, Bulgaro-Turcica 3-4, 201-204.

[45] Han Asen’in ölümü ile Asen ve Peter kardeşlerin isyanı arasında 100 yıllık bir süre geçer ve bu zaman 33 yıl yaşayan yaklaşık üç nesillik zamanı oluşturur. Tam üç nesil sonra I. Asen’e muhtemel Kuman dedesinin adı verilir, tıpkı üç nesilden sonra Bulgaristan’ın Çarına Boril’e “İskit” dedesi Boril’in adı verildiği gibi. Ata çok önem verilen Türk halklarının geleneğine göre iktidar babadan oğluna değil, erkek kardeşden erkek kardeşine veya başka kıdemli bir akrabaya geçerdi. Bu gelenek daha sonra yerleşik hayat sürdüren halklardan etkilenerek değişir. Bu durum, Asenlerin kız kardeşinin oğlu olan Boril’in tahta gelmesini açıklar. Boril’in, yerli Hıristiyan geleneğine uygun olarak Kaloyan’ın Kuman eşiyle evlenerek tahtını “kanunlaştırması” gerekiyordu. Burada da Boril’in (büyük ihtimalle Asen’in de) dedelerinin veya babalarının (yani üç nesilden sonra bir tekrar dikkat çekicidir) isimleri değil de büyük büyük dedelerinin ismin taşıması durumunun açıklaması aranması gerekir. İsimlerin yalnız dış benzerliğinden yola çıkarak Kay halkının dinasti sülâlesinden gelen Polovek Hanı Osen ~ Asen (Büyük ihtimalle Bulgar Asenliler) ile eski Türk dinasti sülâlesi olan A-shih-na’nın arasında bir bağ olduğunu iddia etmek çok zordur. Kumanları T’u-küe’den ayıran zaman dilimi çok uzundur. Ancak başka sözcüklerin kökleriyle de benzerlik söz konusudur. Bir taraftan kay etnonimi, Sultan Osman’ın önderliğindeki Avrupa’da Türk devletini kuran kayı sülâle veya kavimin adını hatırlatır. Kayı’nın kavim damgası, Protobulgarların kutsal sembolüyle (ıYı) aynıdır. Bu sembol, yalnız Kafkasya’daki Sarmat (Alan) kavimleri ve Orta Asya’daki Büyük Kuşanların İmparatorluğu’nda bilinmiyordu, Muhteşem Süleyman’ın atına takılan altın dizginin üzerinde bir işaret olarak da kullanılırdı. Bunun yanı sıra erken döneminde yaşayan Türkler, ünlü yöneticilerinden bazılarına “bilge” unvanını (krş.: Bilgâ qagan, Köl Bilgâ han) verirdi. Bu uygulama Hsing-nu’dan gelir. Onlarda, shan-yü’nün yerini alacak üst düzeydeki devlet görevlisine “Bilge (hsien; T’u-Ch’i) Çar” unvanı verilirdi. İşte Belgün ~ Bilgün “bilgili, bilge” adı, Bulgar Çarlığını yeniden kuran Çar I. Asen’e verilir.

[46] Krş.: Istvân Schütz. Des “comans noirs” dans la poésie populaire albanaise. -AOH, 29, 2-3, 1985, 193-203; I. Schütz. Les contacts médiévaux albano-comans reflétés par l’ onomastique de Kosovo. -AOH, 40, 2-3, 1986, 293-300.

[47] Krş.: P. Nikov, Vtoroto Bılgarskogo tsarstva 1186-1396. Sofiya 1937, s. 13.

[48] Büyük Sumeon’un oğlu ve Bulgaristan’ın Bizans esaretine teslim olmadan son bağımsız yöneticisinin taşıdığı ad ile aynıdır.

[49] Bundan sonra yaklaşık yarım asır boyunca bölge “Petro’nun Toprağı” olarak adlandırılmaya devam etmektedir.

[50] İki kardeşin karakterine ait bazı özelliklerden söz edildiğinde, genelde Peter’ın dengeli ve geri adım atma konusunda hazır oluşu, küçük ve daha büyük savaşçı olan Asen’in enerjik ve küstah karakterinden ne kadar farklı olduğunu belirtir.

[51] Hun olan shan-yü bu şekilde sahip olduğu toprakların merkezine (dünyanın ikiye veya dörde bölünmesi açısından hareket edilirse) geçmeden önce, İmparatorluğun Doğu veya Sol Kanadında bulunuyordu, sonra daha yüksek bir mevkide bulunan ve Kumanlar için en önemli sülâlesinin de bulunduğun Kıpçak Kanadı her zaman solda idi (doğuda).

[52] Tırnovo’nun etimolojisi Türk-Altay olabilir. Örneğin *tTrTn (krş.: turun ~ tudun ‘yönetici, prens’) ve aitlik anlamına gelen Slavca-ov/-ev ekinden oluşmuş olması mümkündür: *tTrTn-ov > *tTrn- ov = Târnov > Târnovo. Bunun anlamı da “prense ait olan bir şey”, “prensin sarayı” veya yalnız “prenslik” anlamını içermiş olması mümkündür. Böyle bir açıklama, dönemde Tırnovo’nun Çar Asen’in (Peter’ın iktidar ortağı ve Batı bölgesinde onun “yardımcısı”) Sarayı bulunduğu yer olmasına da uygundur. Bu, Simeonun eski başkenti olan Büyük Preslav’ın Çar Peter’a ait olduğu ilk yıllarda söz konusudur. Zamanla isyana yakın, önemsiz yerleşim yeri olan Tırnovo Bulgar Devletinin en önemli merkezi haline gelerek “Büyük” ikinci adını alır. Aynı zamanda da Konstantinopolis Slavlar tarafından Tsarigrad (çarın şehri) şeklinde adlandırıldığı için Tırnovo da, Tsarevgrad-Tırnovo, yani Çarın şehri Tırnovo) olarak adlandırılır.

[53] Aynı şekilde Kumanların düzenlediği büyük seferler genelde iki han tarafından, yani Polovek Kavim Birliğinin Sol va Sağ kollarının başında olan önderler tarafından, aynı zamanda da bir kolun içinde yer alan birinci ve ikinci pozisyondaki gurup tarafından yönetilir: Krş. Bonyak (Kay’dan), Tugorkan (Terter-oba’dan?), Şarukan (Olberlü’den), ve Bonyak (Kay’dan) vb.

[54] Krş.: D. Rasovskiy, Rol Polovtsev, 205-207.

[55] 1199 yılının son baharında veya 1200 yılının ilkbaharında.

[56] Nisan 1201.

[57] O zaman İmparator Balduin de esir düşer. Hayatının diğer kısmını Tırnova Kulelerinden birinde tutuklu olarak geçirir.

[58] D. Rasovskiy, Rol Polovtsev, 209. Olayların şahidi olan Geoffroi de Ville-Hardouin’e göre, Kumanların sayısı Kaloyan’ın ana asker (Bulgarların yanı sıra Ulahlar rın da bunların içinde yer alıyordu) sayısından fazlaydı ve Kumanlar geri çekilince Kaloyan tek başına Andrianopolis’in yakınlarında kalmaya cesaret edemedi.

[59] Plamen Pavlov’un bu konudaki yorumları için bkz.: Plamen Pavlov, Kumanite v obshestveno-politicheskiya jivot na sredno vekovna Bılgariya (1186 g.-nachalato na XIV vb), İstoricheski pregled, 46, 1990, no. 7, 16-26. Krs.: Plamen Pavlov, Po vıprosa za izsledvaniyata na kumani v Bılgariya prez XIII v., Vtori mejdunarıden kongres po bılgaristika, Dokladi, t. 6, Sofiya 1987, 629-637; P. Pavlov, Bılgariya, “Zlatnata orda” i kumanite (1242-okolo 1274), Vekove, 18, 1989, no. 2, 24-33. Plamen Pavlov, Srednovekovna Bılgariya i kumanite. Voennopoliticheski otnosheniya (1186-1241 g.), Trudove na Velikotırnovskiya universitet “Kiril i Metodiy”, 27, 3, 1989.

[60] Krş.: P. Pavlov, Kumanite, 9.

[61] Yani Kiyev Prensliği, aynı zamanda Brodnik olarak adlandıranların Polovek göçebe kültürünün etkisi altında oluşan Protokazak Rus halkı arasında. Krş.: Plamen Pavlov, Kumanite, 20; Aynı zamanda P. Pavlov, Drevnoruskite brodnitsi v bılgarskata istoriya (XII -XI11 v.), Bılgaro-ukranski vrızki prez vekovete, Sofiya 1983, s. 136. Yazar, iki kardeşinin Rus Galik Prensliğine kaçmaları ile ilgili geleneksel görüşünü reddeder.

[62] Örneğin 1208 yılının ilkbaharında Trakya’daki başarısız kampanyası.

[63] Bunlar, büyük ihtimalle Rus “brodniklerin” protokazak grupları veya yakınlarındaki göçebelerle bağlı olan “galik kaçakları” idi.

[64] Kabyak Karlieviç’in (krş. Köpek ve Qarly-epa < qar-li ‘karlı’ + opa, epa; oba, eba; ova, eva) oğlu, Kay dinastisinin üyesi ve “yaban olmayan” (Lukomor) Poloveklerin hanı idi. Büyük ihtimalle bu Kıpçaklar, XII. yüzyılın 70’li yılların başında Han Konçak önderliğindeki “yaban” Poloveklerle birleştiği It-oba’ya (It-oğlu) ait idiler. Krş.:?. Pritsak, Polovtsi, 115; O. Pritsak. Non-‘wild’ Polovtsians. -In: To Honor Roman Jakobson. Essays on the Occasion of His Sevintieth Birthday, 11 October 19766. Vols 1-3. The Hague-Paris: Mouton, 1967, vol. II, pp. 1615-1623 (bkz. s. 1616, 1620, 1623); P. Golden. The Polovtci Dikii. -HUS, 3-4, 1979-1980, 296-309 (bkz. s. 308 ve dip not 70).

[65] Kiyevi ele geçirmesi sırasında 1203’te Ryurik Rostislaviç’e yardım eden, “yaban” Poloveklerin önderi olan Han Konçak’ın (< Köncak?) oğlu Konçak ve 1180 yılında öldürülen erkek kardeşi Eltut, Gürcistan’a göç eden Han Atrak’ın (Otrok) çocukları ve böylece de Olberyu dinastisinden gelen ünlü Şarukan’ın torunlarıydı. Bir zamanlar Kıpçakları “Obezı’ya kovan büyük Kiyev Prensi Vladimir Monomah’ın ölümünden sonra Atrak kardeşi Sırçan tarafından çağrıldığı için bozkıra döner ve daha sonra, oğlu Konçak göçebe geleneklerine uygun olarak Doğu Kuman Kanadının başına gelir. Belki de bundan dolayı Yurgi (Yuriy) Konçakoviç Rus belgelerinde “Tüm Kıpçakların en büyüğü” olarak adlandırılır.

[66] S. Pletneva’ya göre (Pechenegi, torki i polovtsı, 205-207, 224) 1224’te (sic) Rusların yardımını isteyen Polovekler, Yuriy Konçakoviç’in ve “Büyük Polovek Prensi” Bastiy’in önderliğindeydi. S. Pletneva, bunları söylerken İpatiev Kroniğine dayanır, oysa Levrentiev Kroniğinde “Danail Kobyakoviç [ve] Yuri Konçakoviç öldürülmüştü, başka bir çok Polovek ise Rus topraklarına kaçtı” [“Danil Kobyakovich (i) Yuri Konchakovich ubiena bısta, a inii mnozi Polovtsi pribegosha v Russkuyu zemlyu”] özellikle belirtilir. Ondan sonra bu kaynak, Kıpçakları ortak bir harekete teşvik etmesi için damadı olan Mstislav Galitski ve diğer Rus Prensleri yanına diğer hanlarla ve hediyelerle gelen Kotyan’ın da bulunduğunu anlatır. Moğollara karşı yapılan Rus seferinden önce Han Bastiy Kiyev’de Hıristiyanlığı kabul eder ve Pletneva’ya göre böylece kendisini ve halkını Hıristiyan devlerinin koruması altına alır.

[67] Büyük ihtimalle Doğu Kanadı yöneten Burçevik (Burc-oğlu) gurubu kalıntıları. Burc- olu’ndan gelen bir kol, 1279-1390 yılları arasında Memlük Mısır’ını ve Suriye’yi yönetiyordu.
[68] Krş.: Andras Pâlöczi-Horvâth. L’immigration et l’établissement des Comans en Hongre. – AOH. 29, 1975, 313-333 (bkz. s. 315.).

[69] Bu evlilikten Macaristan’ın müstakbel Kralı IV. Ladislas (Laszlö) dünyaya gelir. Kuman “modasını” ve Kumanlarrının hayat tarzını tercih eden bu kralın takma adı Kun (“Kumanlı”) idi.

[70] Bkz.: P. Pavlov, Bılgariya, “Zlatnata orda” i kumanite, 32. Bu Kumanlar VIII. Michael Palaiologos’un savaslarında büyük rol oynarlar. Örneğin 1259’da Palagonia (Bitolya) savaşında, 1261’de de Konstantinopolis’i Latinlerden kurtarma savaşı sırasında yer alır.

[71] V. Stoyanov, Bulgaro-Turcica 4, 217-218.

[72] Moğol saldırasını tehlikesi etkisinde Macaristan’da 1238 veya 1239’da ülkeye kabul edilen Kumanların Tatar ispiyoncu oldukları, Kuthen’in de ülkeyi tanımak ve dilini öğrenmek için buraya geldiği ile ilgili söylentiler dolaşıyordu. Gerçekten de Pontiy Bozkırlarında yenilgiye uğrayan ve güneyde yaşayan Kuman grupları Batu’nun ordusunda yer almıştı. Esir düşen bazı Moğol atlı askerinin Kumanca konuştuğu anlaşılınca şüpheler yoğunlaşır ve bu durumda Han Kuthen’in Kral’a şikâyetleri çoğalır, sonuçta da Han ve ailesinin bir bölümü öldürülür.

[73] Eğer Kral Ladislas’ın katillerinden biri olan Arbuc Turtel’in bu kavimin bir üyesi olduğunu kabul etmesek.

[74] Krş.: P. Pavlov, Po vıprosa, 632 ve sonraki sayfalar.

[75] Krş.: V. Stoyanov, Bulgaro-Turcica 4, 194-196 (Dırman), 196-197 (Shishman), 197-199 (Dushman), 199-201 (Aldomir, 204-206 (Balik) vb.

[76] Selçukların Sultanı Alâ-ed-din Key Kawus’un (1264) kurtarılması için Bizans Trakyasın’da yaptıkları savaş bilinir. Bu savaş sırasında geleneksel yorumun aksine Bulgar Çarı, Han Berke’nin bağımlısı olarak yer alır. Savaşta, Berke’nin müttefiki veya Bizanslara karşı yapılan çarpışmalar için Selçukları kışkırtan bir görevi üstlenmiş olması ihtimali o kadar büyük değildir. Aynı zamanda da Han Nogay’ın Tatarları, sürekli olarak lkeye baskın ve soygunlar düzenliyordu. Altınordu’nun Batı kanadının yöneticisi sıfatında Efrosina ismindeki evlilik dışı kızıyla evlenerek, VIII. Michael Palaiolagos’un akrabası olmuştu. Tatarların baskınları, Bulgarların Bizans’a karşı savaşmalarını engelliyor ve bu nedenle de bazı tarihçilere göre Han Nagoy’un Bulgaristan’a karşı yürüttüğü siyaset Konstantinopolis tarafından yönetiliyordu.

[77] Bazı bilgilere göre bu Şişman’ın oğlu olan Çar III. Mihail Şişman (1323-1330), Terter’in oğlu olan Çar Teodor Svetoslav’ın (1300-1322) kuzeniydi. Bu nedenle de şöyle bir tahmin vardır: Nogay’ın desteğiyle 1292’de Tırnovo’daki tahta Smilets (1292-1298) gelince Şişman belki de kendisini Bulgarların çarı ve Georgi Terter’in mirasçısı olarak ilân eder. (P. Pavlov, Kumanite, 24, dip not 59). Bu imkânsız değildir, çünkü Konstantin Tih’ın iktidarı sırasında Vidin Bölgesinde (Niş, Pirot, Trın ve belki de Sofya topraklarıyla birlikte), Tırnovo’Çarlığından ayrı, bağımsız bir birim olarak oluşmaya başlar. O dönemde Yakov Svetoslav, “Bulgar Çarı” sıfatında bu bölgeyi yönetiyordu. Daha sonra, Şişman’ın mirasçısı İvan Aleksandır (1331-1371) döneminde paylaşma resimleştirilir ve İvan Şişman’ın (1371-1393) Tırnovo Çarlığının yanı sıra erkek kardeşi İvan Stratsimir’in (1352/56-1396) Vidin Çarlığı da ortaya çıkar. Bu durum Osmanlı dönemi sırasında da devam eder, çünkü Vidin Sancağı ayrı bir idari birim pozisyonundadır.

[78] Braniçev yöneticileri Dırman ve Kudelin’in, Sırplarla yaptıkları savaşında (1291), Şişman (1292) ve oğlu Bulgar Çarı Mihail Şişman 1330 yılında Vılbıc yakınlarında Sırplarla yaptığı savaşı sırasında buna benzer “Tatar” veya “Kuman” güçlerine sahiptir. 1298-1299 yıllarında Bulgaristan’dan Ulahya’ya akın eden “İskitler” de büyük ihtimalle Kumanların torunlarıydı. Han Toktu’nun ordusu (1300) Nogay’a büyük bir darbe indirince, Nogay Tatarlarından (artık İslâmı kabul eden Kumanlar) bir kısmı Dobruca’ya yerleşerek Balik tarafından Tırnovo Çarlığından ayrılan bölgedeki Türkçe konuşan yerli halkını güçlendirir.

Yorumlar (0)