ÇAGATAY TÜRKÇESİ SÖZLÜKLERİ, EL TAMĞA YI NASIRÎ

ÇAGATAY TÜRKÇESİ SÖZLÜKLERİ, EL TAMĞA YI NASIRÎ

ÇAGATAY TÜRKÇESİ SÖZLÜKLERİ, EL TAMĞA YI NASIRÎ

1. ABUŞKA

XVI. yüzyıl başlarında eski Osmanlıca üzerine, bugünkü Anadolu sınırları içerisinde yazılmıştır. Çeşitli, fakat birbirine yakın Abuşka, Abuka der lûgati Çağatay, Lûgati Nevaî, Lûgati Mevlâna Nevaî, Mir Ai Şir Nevaî, el-Lûgati Nevaiyye gibi adlar altında kendine geniş bir istifade çevresi oluşturmuştur. Lûgate bu adın verilmesine sebep yazarın bilinmeyişi ve “ihtiyar kadın” manasında olan Abuşka kelimesi ile başlaması olmuştur. İstanbul kitaplıklarında birçok yazma nüshalarına rastlanmaktadır. [Lâleli 1911; Sahip Molla 1215; Vehbî Efendi 579; Aşi r Efendi 348; Selim Ağa 1215; Fatih 5243; Ahmedî Salis 2763; Nuri Osmaniyye 4847; Aya-Sofya 4748 ve ilahara]. Anadolu kitaplıklarında da bulunacağına asla şüphem yoktur, hâlbuki T. Josej vaktiyle eline geçirdiği bir yazma Abuşka nüshasını unikum olarak saymıştır.

Lûgat 1862 tarihinde kısaltılmış olarak Vambery tarafından, 1868 tarihinde ise al-Luğat al-Nevaiyye val-istişhādāt al-Çağatāiyye adı altında Velyeminov-Zernov tarafından geniş bir şekilde yayınlanmıştır[2].

Lûgat insivcamlı ve istifadeye elverişli olup esas malzemesini, başta Ali Şir Nevaî olmak üzere, Lütfî’nin Gül ü Nevruz’undan, Mir Haydar’ın Mahzen’inden, Babur Mirza, Sultan Hüseyin Baykara, Ubeyd Mirza, İskender Mirza ve emsalinin eserlerinden örneklerle beraber almıştır. Bazı örnekler diğer küçük şairlere ait olmuştur.

Abuşka’nın en eski bnüshası 1560 yılında yazılmıştır. Zaman itibariyle Bedaiüél-Lûgat’e eş sayıldığından aralarında bazı benzerliğin mevcud olduğu iddia edilmektedir, fakat tertip ve tanzim bakımından ayrılırlar. Bedaiü’n en orijinal tarafı az da olsa Irak ve Azerbaycan Türkçelerinden bahsedişidir.

2. BEDAİ‘UL-LÛGAT

Çağatay Türkçesine ait yazılan lûgatlerin en eskilerinden biridir. Yegâne bir yazma nüshası Leningrad Devlet Kitaplığındadır. Hüseyin Baykara’nın (1438-1506) saltanatı zamanında yazılmıştır, fakat yazmanın istinsah tarihi 1117 / 1705-1706 yıllarıdır. Yazarı hakkında nedense kimse tarafından bilgi verilmemiştir.

Yazmanın giriş kısmında eserin Sultan Hüseyin Baykara’nın emri ile sırf Ali Şir Nevaî’nin eserlerinden faydalanmak üzere yazılması emredilmiştir. Yazarı olarak da İmanî mahlaslı Tâli‘ (Tâli‘ müsemmā mā İymanî)dir. Mirza Mehdi Hanın verdiği bilgiye göre Heratlı Tâli‘, Ferâgî, Nasr Ali ve Mirza Abdül Celil Nasîrî gibi Çağatay lûgatleri yazmış bazı dilciler de mevcut olmuştur. İşbu dört yazardan birincisi, A. K. Borovkov’un haklı olarak tesbiti üzerine Bedai‘ul-Lûgat’in sahibi olmuştur[3].

Tâli‘nin lûgati kendinden sonra yazılan diğer Çağatay lûgatleri için ciddi bir kaynak vazifesini görmüştür. Bu lûgatten Mirza Mehdi Han, Feth-Ali Kaçar Kazvinî gibi tanınmış Türk dilcileri de faydalanmışlardır, zaten Bedai‘ul-Lûgat kendisi zamanında olan diğer lûgatlerden faydalanmıştır. Maalesef bu kaynakların mahiyeti ve adları hakkında eserde hiç bir bilgi verilmemiştir. Ancak Ali Şir Nevaî devrinde Türk Leksikograficiliğin artık kurulmuş bir ekol hâlini aldığına asla şüphe bırakmamaktadır. Lûgat Borovkov tarafından fotokopisi ile beraber yayınlamıştır.

3. FAZLULLAH HAN LÛGATİ

XVII. yüzyıl başlarında Hindistan İmparatoru Babur Şahın halefi Muhammed Evrengzib’in (1658-1707) tavsiyesi üzerine Fazlullah Han tarafından yazılmıştır. Yazar aslen o devrin hükümdarlarından Şeyh Hanın amcazâdesi idi. Yazdığı esere Lûgati Türki adını vermişse de daha fazla Risalei Fazlullah Han adıyla tanınmaktadır. 1825 tarihlerinde Münşi abdürrahim tarafından Kalküta’da yayınlandığından, ayrıca Kalküta Lûgati adını da almıştır. Ne yazık ki bu yayın pek hatalıdır[4].

Lûgat tümü ile üç kısma ayrılmıştır. Sarfavait bir giriş dışında birinci kısma alfabetik sıraya göre fiiller, ikinci kısma isimler, nihayet son üçüncü kısma grup hâlinde sayı, hayvan, nebat, maden, Türk kabile ve aşiret adları ile askerî deyimler ve sâire alınmıştır.

4. KİTAB-I ZEBAN-I TÜRKÎ

Fazlullah Hanın çağdaşlarından, Hint bilginlerinden Muhammed Yakub Çingi tarafından, Babur Şahın beşinci göbekten torunu Hindistan padişahı Evrengzip zamanında (1658-1707) yazılmıştır. On dört kısma ayrılıp oldukça kalınca bir lûgattir. Yegâne nüshası British Museumdedir. Aslında Çağatay-Fars dili lûgati olup kendine göre anlaşılması o kadar da kolay olmayan bir tertip tarzına maliktir[5].

5. SENGLAÒ

Nadir Şahın (1736-1747) başkâtibi ve vakanüvisi olan Mirza Han Estarabâdî’nin, Çağatay Türkçesine ait vücuda getirdiği değrli eserlerdendir. Tarihi Nadiri adlı İran tarihi de aynı yazara aittir, bununla beraber Mirza Mehdi Hanın gerçek şahsiyeti ve mensubiyeti açıklanmamıştır. Kendisi hakkında senglaò’ın giriş kısmında verdiği malûmata bakılırsa gençliğinde Ali Şir Nevaî’nin eserleriyle fazlaca ilgilenmiş rastladığı birçok müşküllerin çözümü için eserine senglaò yani “taşlık” adını vermiştir[6], ayrıca Çağataycaya ait bazı lûgatlerden de faydalanmıştır. Bunlar arasında şimdiye kadar layıkıyla araştırılmayan Tahir Herevî, Mirza Abdülcelil Nasırî, ferarî ve Nasr Ali de bulunmaktadır. Mirza Mehdi Han bu zevatın lûgatlarını tenkid süzgecinden geçirmeği unutmamıştır. Bununla da yetinmemiş Heratlı Tâli’i’deki bazı yanlışlar üzerinde de durmuştur.

Senglaò’ın ilk bölümünü teşkil eden Mebaniü’l-Lügât kısmı[7] vaktiyle Denison Ross tarafından yayınlanmıştır[8]. Şimdiye kadar eser, bütünü ile işlenmemiştir, hâlbuki eser hem Çağatay hem de içerisine aldığı Turan ve Maveraünnehir Özbekleri ile Rum ve Arran Türkleri Türkçesi araştırması için iyi bir kaynaktır. Dikkate şayan olanı Fuzuli dilinden de örnekelr almış olmasıdır, yani Mirza Mehdi Han Azeri Türkçesini de ihmal etmemiştir.

Değeri şüphesiz büyük olan hele Türk kültürüne hizmeti bakımından hiç de ihmal edilemez olan Senglah’ın bazı kusurları da yok değildir[9], bu yüzden Feth-Ali Kaçar Kazvinî tarafından şiddetle tenkid edilmiştir.

Bununla beraber eser, çağı için iyi araştırmalardan sayılarak hem garblı hem de şarklı bilginlere kaynak rolü oynamıştır. Eserden faydalananlar arasında Feth-Ali Kaçar Kazvinî, Çeyh Muhammed Salih, Muhammed Hoyî ve emsali gibi leksikograflar da bulunmakta idi.

6. HULÂSE-İ ABBASÎ

XIX. yüzyılın ilk yarısında büyük bir ihtimalle Mirza Mehdi Hanın tesiriyle Mehmed Hoyî adlı bir zat tarafından yazılmış ve İran şahı Feth-Ali’nin oğlu Abbas Mirza’ya ithaf edilmiştir. Eserde, yazarının kendisine dair hiç bir bilgiye rastlanmıyor, bununla beraber Vambery’nin faydalandığı bir Tahran nüshasında yazar, bu işe çok büyük emek sarfettiğini bir çok yanlışları düzelttiğini ve bu yüzden eserinin Senglaò’ın ancak onda biri kadar olabildiğini itirafla kendi mesaisini değerlendirmeğe çalışmıştır.

Üç yazma nüshası bulunmakla beraber, müstansihler yüzünden doğan fâhiş hatalar dolayısıyla, yayım mesuliyetini kimse üzerine alamamıştır.

7. EL-TAMĞA-YI NASIRÎ

Senglaò’tan istifade ve örnek olarak alınan bu lûgat, Şeyh Muhammed Salih tarafından düzenlenmiş, Nasureddin Şaha [1849-1896] ithaf edilmiştir. Lûgat Farsça-Türkçe olup al-Tamğayì Naåırî adını taşımaktadır. Giriş kısmı âdeta Mebaniü’l-Lûgat’ı andırmaktadır. Adı dolayısıyla eser, bir aralık, yanlışlıkla Rıza-Kulı Hanla Mirza-Kulı Hidayet’e mal ettirilmiştir. Gerçekte ise hiç birisine ait değildir.

8. FETH-ALİ KACAR LÛGATİ

Asıl İran sahasında vücuda getirilen Çağatay lûgatlerinin en büyüğüdür. Zaman itibariyle XIX. yüzyıla aittir. İlk edle edilen yazma nüsha üzerine Thury Jozsef, eserin adı olarak Behcetü’l-lûgat’i kabul etmiş ve bu adla yayınlamıştır, hâlbuki 1914 yılında İraniyatçılardan Romaskeviç’in tesadüfen elde ettiği yeni bir yazma, nüsha, eserin birçok noktalarını aydınlatacak karakterdedir[10]. Bu nüshaya göre, lûgatin yazarı Feth-Ali bin Kelbali bin Mürşid-Kulı bin Feth-Ali Kacar Kazvinî olup aslen Safevî’lerin Gence’den Kazvin’e naklettikleri Karakoyunlu sülâlesine mensuptur. Kazvinî, Feth-Ali Şah Kaçar’ın zamanında 17 yıllık İran-Rus savaşlarına katılmıştır. Yazar lûgatini Ali Şir Nevaî’nin eserleri üzerine tertiplemiş ve 1862’de bitirmiştir. Verdiği bilgiye göre Kazvinî, bizzat kendi bilgisini arttırmak ve şahının arzusunu yerine getirmek amacıyla bu eseri yazmış ve mümtaz zevatın tavsiyesi üzerine lûgati Farsça-Türkçe yazmıştır.

Lûgatin Romaskeviç’e ait yazmasındaki, uzunca olan giriş kısmı; oldukça karışıktır. Azeri Türkçesi ile Çağatayca arasında mukayeseler yapmakla bazı gramerimsi neticeler elde etmeğe bile çalışılmıştır. Yazarının kanaatine göre, Azeri Türkçesinin onda biri, Çağataycanın aynı olmuştur[11].

Kazvinî, lûgatinin tarihinde hiç bir kaynak bulamadığını söylemekle beraber, üç gün gibi kısa bir zaman zarfında Ağa Mirza Takı Abâdî’den elde ettiği, Mirza Mehdi Hanın Senglaò’ından faydalanmıştır. Yazarın bu iddiası o kadar da gerçeğe uymamaktadır. Anlaşılan Kazvinî kendinden önceki İran Leksikografları gibi, Sebglah’tan gerektiği kadar istifade etmiştir[12].

Lûgatin en faydalı ciheti, kelimeler münasebetiyle müellifçe iktibas edilen malzeme; örnekleri teşkil etmektedir. Bu yönden Kazvinî’nin lûgatine çok emek verdiğini kabul etmek gerekmektedir. Nitekim lûgat aslında Ali Şir Nevaî’nin eserlerini ön plânda tutmağa kararlı olmasına rağmen; Lutfî’den, Mir Haydar’dan, Ubeydullah Handan, hatta Fuzulî’den ve Molla Safi’den dahi örnekler almıştır. Elde mevcut iki yazma nüshası vardır. Şimdiye kadar yayınlanmamıştır.

9. ŞEYH SÜLEYMAN EFENDİ LÛGATİ

Taşıdığı Lûgati Çağatay ve Türkî Osmani[13] adına rağmen içerisine aldığı malzeme, Şeyh Süleyman Efendinin mensub olduğu Özbek şivesine göredir. Kaynakları muhtelif Çağatayca metinlerinden alınmıştır. Orta-Asya dervişlerinin canlı şivelerinden de alınanları vardır.

Şeyh Süleyman Efendi 1821-22 yıllarında Orta-Asya’da dünyaya gelmiştir. 1847 yılında ise Orta-Asya şehbenderi sıfatı ile İstanbul’a gelmiş, aynı zamanda Özbekler Tekkesi şeyhliğini yapmıştır. Eserinin mukaddimesinde hem şahsı hem de eseri hakkında epeyce bilgi verilmiştir.

Eser, şüphesiz faydalıdır, fakat özbeöz Çağatayca sayılmaz. Haksız yere Martin Hartmann’ın[14] şiddetli tenkidine uğramıştır. Samoyloviç’e göre ise Şeyh Süleyman Efendi lûgati Pavet de Courtille’inkini andırmaktadır.

Bunlar dışında yine Orta-Asya ve İran Azerbaycan’ı sahalarında başta Çağatayca olmak üzere, Türk diline ait bir yığın lûgatler yazılmış bulunmaktadır. Bunlar, yazma hâlinde olup kısmen T. Josef’in, üstünkörü araştırmasından geçirilmiş bulunmaktadır. Şahsen bu yazmaları göremediğimden, gıyaben bilgi verilmesini o kadar uygun bulmadım. Onları ayrıca araştırmak lâzımdır.

Yazma lûgatler dışında Çağatayca kelime unsurlarına, muhtelif Türk şivelerini içerisine alan Radloff, Budagov, Zenker, Pavet de Courteille, Vambery ve saire gibi basılmış lûgatlerde de rastlanmaktadır, bununla beraber iyi bir Çağatay lûgatine ihtiyaç olduğuna şüphe yoktur[15].

KAYNAKÇA

[1] Bu yazı Prof. Dr. Ahmet Caferoğlunun Türk Dili Tarihi adlı eserinin ikinci cildinden alınmıştır.

[2] A. Vambery, Abuska. Csagatajtörök szogyüjtemeny, 1862; V. V. Velyaminov-Zernov, Slovar djagataysko-turetskiy, SPb, 1868; Türkçesi Besim Atalay tarafından [Abuşka Lûgati veya Çağatay Sözlüğü, Ankara 1970, IV+452s.] yayınlanmıştır.

[3] «Bedâ’i al-Lugat» Slovar Tali‘ Imânî garetskogo k soçineniyam Alişera Navoi, Moskwa 1961, s. 9.

[4] Daha fazla malûmat için bk. Vambery, Cagataische Sprachstudien, s. 200

[5] Daha fazla bilgi için bk. Turi Yojef, Millî Tetebbular Mecmuası I, sayı 2 (1331/1912) s. 215

[6] Bu hususta dikkate değer bilgi, Vehbi efendi Kitaplığındaki 1922 numaralı, noksan senglaò yazmasının mukaddimesinde mevcuttur.

[7] A. K. Borovkov, Bedai’ü‘l-Lügât, s. 10.

[8] E. Denison Ross, The Mebâni’l-Lughat being a Grammar of the Türki Language in Persian by Mirzâ Medhi Khan: Bibliotheca İndica, New Series, No. 1225 Calcutta, 1910. Daha sonraları J. Eckmann tarafından işlenmiştir. [Mirza Medhî’s Darstellung der tschagataischen Sprache, Analecta Orientalia Memoriae Alexandri Csoma, de Körös Dicate, 1942-1947, s. 156-222]. Eserin Mebani’l-Luga başlığını taşıyan gramer kısmının fotokopisi Seng-lah, Lûgat-i Nevai adıyla 1950 yılında TDK tarafından Besim Atalay’ın bir ön sözü ile yayınlanmıştır. K. H. Menges, Das Cagatajische in der persichen Darstellung von Mîrzâ Mahdî Xân, Weisbaden 1956, Akademie der Wiss. Und derLiteratur (Mainz), s. 627-739. bk. J. Eckmann, Mirza Medhi’nin “Senglâh” adlı Çağatayca Sözlüğü, VIII. Türk Dil Kurultayında okunan bilimsel bildiriler 1957 (1960), s. 37-40; Senglâh’ın son neşrini Sir G. Clauson yapmıştır. Sanglax, A Persian Gıide to the Turkish Language by Muhammed Mehdî Xan, E. J. W. Gibb gibi Memorial Series, XX, London 1960.

[9] Samoyloviç, Persidskiy turkolog XVIII. Veka Mirza Mehdi han, Jaur. O. Azer, N. 5, Bakû 1928, s. 10.

[10] Romaskeviç, Novıy çağataysko persidskiy slovar, Mir Ali Şir, 1928, s. 88-98 Türkçe tercümesi için bk. Yeni bir Çağatay-Fars Lûgati, TM IV, 281-293.

[11] İbid, s. 9.

[12] A. K. Borovkov, Bada’i al-Lugat, s. 51.

[13] Şeyh Süleyman Efendi Buhârî, Lûgat-i Çağatay ve Türkî Osmanî, İstanbul 1298’de yayınlanmıştır, ayrıca kısaltılmış şekliyle İgnaz Kunos tarafından Almanca tercümesiyle beraber Budapest 1902’de yayınlanmıştır [Şejh Sülejman Efendi’s Çağatay-Osmanisches Wörterbuch]. Daha sonraları Vambery tarafından Keleti Szemle dergisinde, transkripsiyonlu olarak ikinci defa neşredilmiştir.

[14] Der islamische Orient, IV, s. 105.

[15] Çağatay sözlükleri için bk. Hasan Eren, Çağatay Lûgatleri hakkında notlar, DTCFD, VII/1-2 (1950), 145-163.

ÇAĞATAY TÜRKÇESİ SÖZLÜKLERİ, ABUŞKA, BEDAİ‘UL-LÛGAT, FAZLULLAH HAN LÛGATİ, KİTAB-I ZEBAN-I TÜRKÎ, SENGLAÒ, HULÂSE-İ ABBASÎ, EL-TAMĞA-YI NASIRÎ, FETH-ALİ KACAR LÛGATİ, ŞEYH SÜLEYMAN EFENDİ LÛGATİ,

Yorumlar (0)