Diksiyon, Güzel Konuşma ve Hitabet: Karizmatik Olmanın Yolları

Diksiyon, Güzel Konuşma ve Hitabet: Karizmatik Olmanın Yolları

Diksiyon, Güzel Konuşma ve Hitabet: Karizmatik Olmanın Yolları

ETKİLİ KONUŞMA KOLAY ERİŞİM ÇİZELGESİ (TIKLAYINIZ)

Güzel Konuşma, Etkili Konuşma, Hitabet, Hitabetin Özellikleri, Hitabet Çeşitleri, Etkili Konuşma Örnekleri, Etkili Sesin Nitelikleri, Sese Anlam Yükleme, Doğru Sesletim, Soluğun Doğru Kullanılması, Baş Hareketleri,

Diksiyon, Güzel Konuşma ve Hitabet: Karizmatik Olmanın Yolları

Herkes karizmatik olmak ister. Ancak karizmatik olarak nitelendirdiğimiz insanların pek çoğu bu özelliğe doğuştan sahiptir. 6 yetenek geliştirerek karizmatik olun!

Ya karizmatik doğmayanlar? Onlar da üzülmesin; son yapılan araştırmalar karizmanın bazı yeteneklerin bir araya gelmesinden oluştuğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu yeteneklerini geliştirdikleri takdirde karizmatik bir yapıya sahip olabilirler. İşte karizmatik olmanın koşulları:

• Duyguları doğru ifade edebilme

• Heyecanlı ve coşkulu olmak -abartmamak kaydı ile-

• Etkili ve güzel konuşma yeteneği

• Özgüven

• Vizyon sahibi olmak

• Başkalarını dinleme ve anlama yeteneği

Nelson Mandela dünyanın en karizmatik liderlerinden biri. Myanmar’daki askeri diktatörlüğüne karşı gösterdiği barışçıl ve şiddet içermeyen mücadelesiyle adını duyuran Aung San Suu Kyi de karizmatik liderler arasında yer alıyor; ancak onunki kendine özgü gösterişsiz ve suskun bir karizma. Bilgisayar endüstrisinin önderlerinden Steve Jobs’un da karşısındakini etkileme yeteneği sayesinde yenilikleri toplumlara kolaylıkla kabul ettirdiği biliniyor. Yakınları Jobs’un bu doğal yeteneğini zaman içinde büyük ölçüde geliştirdiğini söylüyor. Barack Obama’nın başkanlık yarışında karizmasının çok büyük rol oynadığı fakat zaman içinde bu özelliğini yitirmeye başladığı belirtiliyor.

Peki karizma tam olarak nedir? Bu özellik doğuştan mı gelir? Yoksa sonradan mı kazanılır? Niçin herkes buna sahip olmak ister? Ve en önemlisi karizma yitirilebilir mi?

KARİZMANIN TANIMI


Bu soruları yanıtlamak için önce karizmanın ne olduğuna bakalım. Bir insanın karizmatik olup olmadığı bakar bakmaz anlaşılır. Fakat o insanı karizmatik yapanın ne olduğu sorulduğunda net bir yanıt almak zordur. Kaldı ki karizma biraz kaypak bir kavramdır. Eski Yunancada karizmanın tam karşılığı olarak ethos sözcüğü kullanılır; bu ikna edici çekicilik anlamına gelir. Geoffrey Chaucer’ın (1340-1400 İngiltere’nin ilk büyük şairi) çağdaşı Japon oyun yazarı Zeami, bunun Japoncadaki karşılığının hana olduğunu söyler. Hana, “Rakipsiz, eşsiz cazibe çiçeği” anlamına gelir. İngilizce sözlüklerde ise “başkalarını etkileme ve ikna etme yeteneğine sahip olmak” şeklinde tanımlanır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise karizmanın karşılığı büyüleyicilik, etkileyicilik olarak geçer.

Günümüz psikologları, herhangi bir tanım üzerinde görüş birliğine varmamış olsalar da, karizmanın ne olduğunu ve insanlar üzerinde ne gibi etkileri olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlıyorlar Bu da karizmatik olmaya can atanlar için umut verici bir gelişme. Çünkü son bulgulara göre karizma kısmen de olsa öğrenilebilir.

Boğazımıza kadar medyanın pompaladığı kavramlara battığımız, küresel ağlarla birbirimize sıkı sıkıya bağlandığımız, 7/24 kesintisiz bir yaşam süren dünyamızda, karizma hiç olmadığı kadar önem kazanmaya başladı; özellikle kameraların önünde yaşayanlar için.

Yale Üniversitesi’nden sinema tarihçisi Joseph Roach’a göre aktörler karizmatik olmak zorunda, aksi halde rol kapma yarışında yaya kalmaları çok büyük bir olasılık. Roach, “It-O” adını verdiği kitabında, karizmanın ne olduğunu, zamanımızda ne anlama geldiğini anlatıyor. (University of Michigan Press, 2007).

EN ÇOK LİDERLERE Mİ LÂZIM?


Karizmatik bir kişi olarak algılanmak bir lider için çok önemlidir. New York’taki Columbia İşletme Fakültesi’nden Michael Morris bu özellikten yalnızca liderlerin değil, bir topluluğun içinde birlik sağlamak isteyenlerin de yararlanabileceğini söylüyor. Takım liderliğine soyunanlar veya insanları yeni bir fikre ikna etmek isteyenler için de karizmanın çok büyük avantaj sağladığını belirten Morris, “İyi bir yönetici olmak için mutlaka karizmatik olmak gerekmez. Ancak yeni bir örgüt kurmaya çalışanlar veya eskiden kurulmuş bir örgütte radikal değişiklikler yapmak isteyenler için karizmatik olmak çok ciddi avantaj sağlar” diyor.

İNSANI KARİZMATİK YAPAN ETMENLER


Bazı insanları karizmatik, diğerlerini sönük ve silik yapan nedir? Genler kısmen önemlidir. Maryland Üniversitesi’nden sosyal gelişim uzmanı Nathan Fox, küçük çocuklarda sosyalleşme sürecini incelerken, bazı çocukların henüz 4 aylıkken bile sosyal açıdan dışa dönük olarak nitelendirilebileceğine dikkat çekiyor. Bu dışa dönük çocuklar, yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla çok rahat ilişki kurabilirken, genellikle neşeli bir mizaca sahiptirler (Developmental Psychology, vol 47, p 765). Büyüdüklerinde de büyük bir olasılıkla karizmatik bir yetişkin haline gelirler.

Ancak bunun yanı sıra başka niteliklere de sahip olmaları gerekir. “Bence karizma yalnızca sosyal becerilerin bir fonksiyonu değil, aynı zamanda insanın kendi kendisiyle ilgili pozitif bir kanaatinin de var olması gerekir” diye konuşan Fox, “Bu da orta çocukluk dönemlerinde, genler, çevre ve koşulların ortak etkisi ile ortaya çıkar” diyor.

GİZEMLİ BİR ÇEKİCİLİK


Roach bu konuda farklı düşünüyor: “Karizmatik bir kişilikte temel özellik, gizemli bir çekiciliktir. Bu öyle bir çekiciliktir ki, diğer insanlar bu gizemli kişinin çekiciliğine karşı koyamazlar. İşte bu noktada çelişkiler devreye girer.

Örneğin Obama, hem cana yakın hem de katıdır; hem siyahtır, hem beyazdır; hem Hawaiilidir hem de Şikagolu. Benzer şekilde sinema oyuncusu Julianne Moore karizmatiktir, çünkü aynı anda hem güçlü hem de zayıf kadın görüntüsü yaratır.” Roach’a göre bazen de koşullar karizmanın gelişmesine ve ortaya çıkmasına uygun zemin hazırlar: “Prenses Diana, Prens Charles ile evlendiği zaman çekingen ve utangaç bir görüntü veriyordu. Ancak zaman içinde ‘Halkın Prensesi’ haline geldi. Zaten kendisinde var olan karizmayı, kişiliğinin derinliklerinden çekip çıkartmayı başardı.”

Roach’un görüşüne göre karizma, bazı şanslı insanların doğuştan sahip olduğu bir X faktörüdür. Bunu müzikte kusursuz bir ses perdesini tutturmaya benzetiyor. Eğer o perdeyi yakalamışsanız geliştirebilirsiniz. Eğer yakalamadıysanız doğal olarak geliştiremezsiniz ve hiçbir zaman da tam olarak yakalayamazsınız.

Oysa başkalarına göre karizma bir takım özelliklerin bir araya gelmesiyle oluşur. Kaliforniya’daki Claremont McKenna Coollege’dan psikolog Ronald Riggio, 30 yıl kadar süren çalışmalarının sonucunda bunun için gerekli olan 6 yeteneği veya özelliği tespit edebildi.

KARİZMAYI OLUŞTURAN 6 ÖZELLİK


Riggio’ya göre bu altı yetenek şöyle: Duyguları ifade edebilme yeteneği, heyecanlı ve coşkulu olmak, etkili ve güzel konuşma yeteneği, öz-güvene sahip olmak, vizyoner olmak ve başkalarını dinleme ve anlama yeteneğidir. Karizmatik olarak algılanabilmek için bu özelliklerin de dengeli olması ön koşuldur.

Örneğin duygularını ifade ederken aşırıya kaçmak, karizmayı “çizdirir”. Başka bir deyişle çekici bir kişiyi itici hale getirebilir. Örneğin Jim Carrey’in aşırı mimikleri bazılarına komik gelmeyebiliyor..

Karizmanın bir takım özelliklerin bir araya gelmesinden oluşması, Conger-Kanungo Ölçeği adı verilen ve karizmayı bugüne dek en iyi ölçen sistemin de belkemiğini oluşturur. Bu ölçek beş alandaki yeteneği saptayan 20 ifadeden oluşur. Bunlar vizyon, başkalarına karşı duyarlılık, fırsatlara karşı duyarlılık, risk alma ve gelenekselin kolaylığına sığınmamaktır.

KARİZMA GELİŞTİRİLEBİLİR


Karizmanın modüler bir yapıya sahip olması, bazı parçalarının geliştirilebileceği olasılığını da beraberinde getiriyor. Örneğin güzel konuşma pratik yaparak geliştirilebilir. Heyecan ve canlılık taklit edilebilir. İnsanlar başkalarına karşı daha duyarlı davranmayı öğrenebilirler. Davis’teki Kaliforniya Üniversitesi’nden Dean Simonton’a göre duygusal ifade bile pratik yaparak gerçekçi bir hale getirilebilir. Simonton, en başarılı ABD başkanlarının konuşmalarında temel duyguları ifade eden sözcüklere geniş yer verdiğine dikkat etmiş.

Örneğin sevgi, nefret veya açgözlülük gibi.. Karizmatik olmak isteyen bir insan, “Bakış açınıza katılıyorum” yerine “Acınızı hissediyorum” demelidir.

Vizyoner olmak da öğrenilebilir veya geliştirilebilir. Morris, Apple’in ortaklarından Steve Jobs’un, günde on saat boyunca, on dakikalık sunumları üzerinde çalıştığını belirtiyor. Jobs’un vizyoner ve karizmatik bir lider olarak tanınmasında bu on dakikalık irticalen yaptığı konuşmaların önemi büyük.

VİZYONER LİDERLER


Obama’nın “vizyoner lider” imajını parlatmak için yoğun çalıştığı belirtiliyor. El Kaide’nin kurucularından Osama bin Ladin’in öldürülmesinden sonra Obama’nın aldığı riski Morris şöyle anlatıyor: “Obama, haber alma kaynaklarının Bin Ladin’in bulunduğu yerin doğruluğuna olan inançlarının yüzde 50 oranında civarında olduğunu bildirmişti. Oysa bence haberalma kaynakları, Bin Ladin’in orada olduğundan yüzde 99 oranında emindi. Obama, böyle konuşarak ne kadar vizyoner olduğunu göstermek istemiş olabilir.”

Morris günümüzün vizyoner liderlerini eskinin şamanlarına benzetiyor: “Konuşmalarıyla toplulukları harekete geçiren, rol yapmasını bilen ve gelecekle ilgili hayalleri olan insanlar eski geleneklerdeki şamanlar gibi bilinçaltımızı tetiklerler. Bu yetenekler öğretilebilir ve geliştirilebilir.”

SÖZEL OLMAYAN SOSYAL SİNYALLER


Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), karizmasını geliştirmek isteyen yöneticiler için eğitim programları düzenliyor. Program yöneticisi Sandy Pentland ve ekibi, programa katılanları daha vizyoner olmak, kendini daha iyi ifade etmek veya etkili konuşmak gibi konularda eğitmek yerine farklı bir yaklaşım benimsiyor. Bir takım ölçüm cihazlarından yararlanarak öğrencilerin ses tonlarını, insanlara ne kadar yaklaştıklarını ve el hareketlerini kaydediyorlar. Bu kayıtlara dayanarak insanlarda söze dayanmayan 4 tip sosyal sinyal olduğunu ve bunların da karizmatik olma konusunda belirleyici olduğu sonucunu varıyorlar.

İlgini Çekebilir:   Kronik Hastalığı Kabullenmenin 6 Psikolojik Evresi

Bu 4 tip sosyal sinyalin ilki mimiklerle ilgili. Karizmatik bir birey bilinçsiz bir şekilde karşısındakinin vücut dilini kopyalar.

Örneğin karşısındaki gülümseyince o da gülümser, onaylama anlamında başını sallar vb.. İkincisi karizmatik insanlar yerlerinde sakin duramazlar. Örneğin ilgi ve meraklarını daha heyecanlı ve sesli bir şekilde ifade ederler. Üçüncüsü konuşma ve hareketlerinin daha tutarlı ve akıcı olmasıdır. Son olarak da bir insanın karşısındakini ne kadar etkilediğini anlamak için konuşma tarzının karşısındaki tarafından farkında olmadan ne kadar benimsendiğini tespit etmektir.

Pentland, bu sinyalleri analiz ederek, hangi yöneticinin eşit konumdaki arkadaşlarına fikirlerini satmakta başarılı olacağını tahmin edebiliyor. Pentland, “Önemli olan ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz” diyor (American Scientist, vol 98, p 203). Pentland’a göre bu tür sosyal sinyallerin taklit edilmesi zordur.

KARİZMANIN KÖKENLERİ


Pentland’ın bulguları, karizmayı geliştirmenin yanı sıra karizmanın kökenlerine de ışık tutuyor. Eğer karizmanın en önemli parçası dilin icadından önceki sosyal işaretler ise evriminin çok eskilere dayanması gerekiyor. Genel olarak, sosyal işaretler bireyler arasında görüş birliğini teşvik eder. Dolayısıyla karizma, sosyal grupların istikrarlı bir yapıya kavuşması için evrilmiş olabilir. Fakat insan toplulukları gereğinden fazla da istikrarlı olmamalıdır; aksi takdirde teknolojik ve sosyal devrimler ortaya çıkamazdı. Pentland bu aşamada karizmatik liderlere ihtiyaç duyulduğunu, bu kişilerin kültürü değiştirdiğini söylüyor.

KARİZMA KÖTÜ NİYETLİ ELLERDE FELAKET GETİRİR


Devrimleri karizmatik insanların başlattığı iddiasında Pentland yalnız değil. Bu görüşteki bilim insanları, ancak köklü değişiklikler yaratabilecek güçteki liderlerin tam anlamıyla karizmatik olabileceğini ileri sürüyor. Bu fikri savunan Floransa’daki Avrupa Üniversitesi Enstitüsü’nden Takis Pappas, Steve Jobs, Charles de Gaulle, Margaret Thatcher, Adolf Hitler ve Joseph Stalin’in bu gruba dahil olduğunu söylüyor.

Bu kişilerin oluşturduğu listeye bakacak olursak, gerçek bir karizmanın çok güçlü olduğu, toplumları parçalayacağı ve bazı durumlarda felaketlere yol açabileceği anlaşılabiliyor. Demokrasi, karizmatik devrimcilerin güçlerini kötüye kullanmalarını engellemek için denetleme sistemlerini devreye sokmuş olsa bile, karizma yine de toplumları felakete sürükleyebilir.

GERÇEK YETENEKTEN YOKSUN KARİZMA TEHLİKELİ


Karizmatik insanlara kuşkuyla yaklaşmanın altında başka bir neden daha var. Karizma bazen gerçek yetenekten yoksun olabiliyor. Harvard İşletme Fakültesi’nden Rakesh Khurana ABD’de şirketlerin yönetici arayışlarında yalnızca karizmatik olma özelliğine odaklandıklarını, bu nedenle bazen düş kırıklıkları yaşadıklarını söylüyor. Khurana, kararsız piyasa koşullarında karizmatik bir CEO’nun, hisse senedi fiyatlarını şişirdiğini, ancak bunun çok kısa ömürlü olabileceğini belirtiyor. Çünkü o kişi bir işletmeyi idare etmekten çok, olumlu bir imaj yaratmakta daha başarılı olabiliyor.

KARİZMA YİTİRİLEBİLEN BİR ÖZELLİKTİR


Karizmatik liderlere tam anlamıyla güveniyor olsak bile, karizmalarının bir gün buharlaşıp uçma tehlikesi her zaman vardır. Bu olay Tony Blair ve Bill Clinton’da yaşandı. Bu ikisinin de büyük bir karizmaya sahip olduğu düşünülüyordu, fakat toplumun paylaşmadığı politikalar veya kişisel zaafları yüzünden liderlik karizmaları zaman içinde yok oldu. Obama’nın benzer bin sonuca doğru sürüklendiği görülüyor. Başkanlığının ilk günlerinde bir umut abidesi olarak algılanıyordu. Son günlerde ise kibirli, çıkarcı ve ilgisiz bir görüntü sergiliyor. Kuşkusuz Obama hâlâ aynı insan, ama algı tamamen değişmiş durumda. “Obama’nın karizması takipçilerinin gözlerindeydi” diye konuşan Harvard Üniversitesi’nin John F.Kennedy School of Government bölümünden Joseph Nye, “Ekonomik koşulların zorladığı durumlarda karizmayı sürdürmek zordur” diyor. Nye bu sözleriyle kişisel karizmanın biraz da koşullara bağlı olduğunu söylüyor.

Roach da siyasilerin karizmalarının toplumların benimsemediği politikalar güttüğünde azalacağına dikkat çekiyor. Roach bu konudaki izlenimlerini şöyle dile getiriyor: “Şu anda kapıdan Barack Obama girse, karizmasını yitirmiş olduğunu söyleyemezsiniz. Kasım ayındaki seçimlerde yeniden seçilirse kişisel çekiciliğini hiçbir zaman kaybetmediğini kanıtlamış olacak.”

Hitabet Çeşitleri ve Özellikleri

Sözlerin hem zihinlerde hem de gönüllerde yer bulması kolay değil. Kimi zaman dinlemekten zevk aldıklarımızın aslında bizden, kendimizden ne çok şey taşıdığını düşünürüz. Konuşmak hepimizin sahip olduğu bir yetenek olsa bile sözlerin tüm dinleyenlerde karşılık bulması başlı başına bir sanat. Etkisi bu kadar yüksek olan söyleyişler, herkesin başaramayacağı hitabet sanatı ürünleridir. Yeni deyimiyle etkili ve güzel konuşma eski deyimiyle hitabet, tüm zamanların en etkili iletişim yöntemlerinden birini oluşturuyor. Bu yazımızda hitabet nedir, hitabet çeşitleri nelerdir sorularını, hitabetle sıkça karıştırılan diksiyon konusuyla birlikte açıklamaya çalıştık.

Hitabet Ne Demektir?

Gerek terim anlamıyla gerekse gündelik yaşamda adını sıklıkla duyduğumuz hitabet, çok genel bir tanımla etkili ve güzel söz söyleyebilme olarak açıklanabilir. Ancak hitabet nedir sorusunu, her dönem önemini koruyan ve büyük toplulukları, kimi zaman yönlendiren, birleştiren bir etkinin aracı konumunda olması nedeniyle çoğunlukla aynı amaç için kapalı ya da açık alanda bir arada bulunanlara yapılan etkileyici konuşmalar olarak cevaplamak çok daha anlamlı olacaktır.

Hitabet Kelime Anlamı Nedir?

Arapça seslenme, söylev verme demektir.

Bireysel olarak yapılan konuşmalar, büyük kitleleri etkileyebilir, yönlendirebilir, bu nedenle hitap edenin hitabet sanatını etkili kullanması, yapılan hitabetin etkisiyle de doğru orantılıdır.

Hatip Nedir?

Hitap eden anlamına da gelen hatip kelimesi, aynı zamanda hitabet sanatı icra eden, güzel ve etkili konuşma yetisine sahip olan kişileri tanımlar. Hitabet hem konuşmanın içeriği hem de yöneltilen kitlenin özellikleri nedeniyle birbirinden farklı özelliklerde ve türde karşımıza çıkar.

Hitabet Çeşitleri Nelerdir?

Hitabet çeşitleri konuşmanın yöneltildiği topluluklara ve amacına göre farklılıklar gösterdiği için etkisinin de farklı olduğu söylemleri oluşturur. Bu nedenle hitabet çeşitlerini; siyasi, askeri, akademik, hukuki ve dini alanda yapılan hitabet örnekleri olarak sıralamak gerekir.

· Siyasi Hitabet Nedir?

Ülkemiz için düşünüldüğünde başta TBMM olmak üzere, seçim mitinglerinde yapılan hitabetleri siyasi hitabetler olarak değerlendiririz. Etkili ve güzel konuşma bu hitabetlerin çok daha fazla sayıdaki insanı hedef alması nedeniyle büyük önem taşır.

· Askeri Hitabet Nedir?

Askerin moral ve motivasyonunu güçlendiren, vatan savunmasının öneminin tüm neferlerin bu kutsal vazifede üzerine düşenlerin en iyi şekilde yapmasında onların manen desteklendiği konuşmalardır. Komutan, seçtiği kısa ve net cümlelerle yapılması gerekeni, vatan savunmasında görevli yiğitlere, mertliğin, şan ve şeref dolu sözlerle iletilmesidir.

· Akademik Hitabet Nedir?

Bilimsel çalışmalar, çalıştaylar, toplantılarda sıklıkla kullanılan hitabet türüdür. Çoğunlukla teknik ve bilimsel öneme sahip konuların işlenmesini içerir.

· Hukuki Hitabet Nedir?

Adli ve hukuki alanda yapılan hitabet şeklidir. Bu hitabet mahkemelerde iddianamelerin yöneltilmesinde kullanılır.

· Dini Hitabet Nedir?

Dini bilgilerin konu edildiği, din eğitimini, dini heyecan ve mana aleminin iklimindeki hitabetlerdir.

Hitabet Nedir? Diksiyon Nedir?

Hitabet kimi zaman diksiyonla karıştırılan bir terim. Bu nedenle diksiyon ve hitabet arasındaki farklılıklara da değinmekte yarar var. Hem hitabet hem de diksiyon aynı amacın farklı araçlarını oluşturur. Diksiyon, etkili ve güzel iletişim kurabilmek için sahip olduğumuz sözel ve bedensel iletilerin en iyi şekilde iletimini sağlayan araçların tamamıdır. Bir bakıma hitabetin arka planını oluşturan becerileri de karşılar.

Etkili söz söyleme sanatı olarak tanımladığımız hitabet, güzel konuşma tekniklerine hakim olabilmeyi gerekli kılar. Güzel konuşma teknikleri ise, düzgün bir diksiyona sahip olarak, konuşmanın içeriğinden sesin tonuna, konuşmanın amacını belirlemeden konuşmanın yöntemine karar vermeye kadar pek çok bileşeni içerir. Ancak böyle bir konuşma ile topluluklara kendi inandıklarını insanlar iletebilirler. Hitabet ve diksiyon aralarındaki farklılıklarından çok birbirlerini tamamlayan güzel konuşma sanatı araçlarıdır.

İyi Bir Hatip Olabilmek İçin Eğitim Gerekli
Bir hatip olmak istiyorsanız, ya da yapmayı düşündüğünüz işler sizin iyi bir hatip olmanızı gerekli kılıyorsa, bu konuda kendinizi yetiştirebilirsiniz. İyi bir hatip olmak için gerekli olan düzgün diksiyonla işe başlayabilirsiniz. Elbette bunun için iyi bir eğitim şart.

Etkili güzel konuşabilmek için gerekli olan becerilerin yanında, güzel konuşma dersleri verilen diksiyon kursları, konuyla ilgili gerekli eğitimi alanın uzmanlarından alabileceğiniz eğitim merkezleri. Bu merkezler sundukları teorik ve uygulamalı eğitimlerle çok daha güzel konuşmanın yollarını öğrenebilir, uygulamalı eğitimler sayesinde diksiyonunuzu düzeltirken aynı zamanda hitabet sanatının inceliklerini keşfedebilirsiniz.

Hitabet Çeşitleri ve Özellikleri

a. Siyasî Hitabet: Asıl yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüleridir. Ayrıca, seçim dolayısıyla yapılan konuşmalar da bu gruba girmektedir.

b. Askerî Hitabet: Askerî hitabetin hedefi; vatan savunmasının gerektiği zamanda icap eden şerefli, kutsal vazife için askeri teşvik, ma'nen kuvvetlendirmektir. Cümleler kısa, yiğitçe, en cahil neferlerin bile kolayca anlayacağı tarzda açık, kesin olmalıdır. ATATÜRK'ün meşhur bir hitabesinde olduğu gibi, askerî hitabet anlamca kuvvetli bir ifade ile biter. "Ordular! ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" Askerî hitabet garnizonlarda yapıldığı zaman sözlüdür. Fakat, savaş zamanlarında genellikle yazılı olarak kıt'alara gönderilir.

c. Hukûkî ya da Adlî Hitabet: Mahkemelerde yapılan savunmalar, savcıların iddianameleri bu çeşittendir.

ç. Bilimsel ya da Akademik Hitabet: Akademilerde, bilimsel toplantılarda yer alır. Amacı; araştırılan herhangi bir konu hakkında aydın bir topluluğa, o konu ile ilgili kimselere bilgi vermektir. Heyecanlandırma amacı güdülmez. İfadenin açık, kesin ve mantıklı olması şarttır.

d. Dinî Hitabet: Bu tarz hitabetlerin yeri mabetlerdir. Amacı; halka dinî bilgi ve eğitim vermek, dinî heyecan ve hisleri kuvvetlendirmek, onları fikren, mâ'nen yükseltmektir. Bu tarz hitabetlerde, anlaşılır dil kullanılmalıdır.

Etkili Anlatımın Özellikleri

İyi bir yazı ve konuşmanın üç özelliği vardır:

  • Doğruluk
  • Açıklık
  • Etkililik

Doğruluk ve açıklık; iyi bir yazı ve konuşmada mutlaka gereklidir. Sözün doğru ve açık olması için "garabet" ve "aykırılık" gibi anlatım bozukluklarından uzak durulmalıdır. Ayrıca, "eksiklik", "fazlalık", "sıra yanlışlığı" ve "uyumsuzluk" gibi cümle bozukluklarına yer verilmemelidir. Bu hataların asıl sebepleri olarak; az okuma, genel kültür noksanlığı, dikkatsizlik olarak karşımıza çıkar. (Z. Korkmaz - A. B. Ercilasun - İ. Parlatır ve diğerleri, Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, s. 202)

Bozuk cümlelerin üzerinde ne kadar durulursa durulsun, bir kimseye doğru ve açık anlatım yeteneği kazandırılamaz. Türkçeyi iyi kullanmak isteyen bir insan; dil ve edebiyatımızın usta kalemlerini bol bol okumalıdır. Etkili anlatım ise, ancak doğru ve açık anlatım yeteneğini kazandıktan sonra elde edilebilir.

Sözlü anlatımda ses tonunun iyi ayarlanması da ayrıca gerekir. Edebî sanatları kullanabilmek ise hem öğrenmeye, hem de özel yeteneklere bağlıdır.

En eski devirlerden günümüze kadar önder insanların diğer insanlardan bazı yönleriyle ayrıldığı bir gerçektir. Bu yönler; ileri görüşlülük, üstün zekâ, millî tarih ve millî kültür bilincinin yüksekliği vb. dir. Bütün bu özelliklerin ötesinde ve öncesinde bir başka özellik daha vardır. O da, hitabet sanatına sahip olmalarıdır.

Kemal ATATÜRK, Hamdullah Suphi TANRIÖVER, Abraham LİNCOLN, Roosevelt, Hitler, Mussolini gibi Türk ve dünya hatipleri, kitleleri peşlerinden sürükleyen büyük hatiplerdir.

Biyolojik ve psikolojik yönlerden konuşma özürlü değilse, her insan konuşur. Ama, her insan etkili konuşamaz. Toplumsal ilişkilerin daha sağlıklı, daha verimli olmasında etkili konuşmak tartışılmaz derece önemlidir. Pek çok insan bu önemi bilmesine rağmen, etkili konuşma gayreti içinde görülmez.

Aslında, etkili konuşma; iyi eğitim ve güçlü bilgi zenginliğinin yanında doğuştan gelen özel bir yetenektir. İnsan, toplum yararına bu yeteneğini uygun ortamlarda daha yararlı hâle getirebilir.

Etkili konuşmak için şu kavramların içerdiği anlamları iyi bilmek gerekir:

1. ARTİKÜLASYON:

Ağzımızı açmak, dudaklarımız kımıldatmak ve insanların anlayacağı kelimeleri oluşturmak için ses organlarını kullanabilme yeteneğine sahip olmak gerekir. Eğer, ses organlarından bir ya da birkaçı sağlıksız ya da noksan ise etkili konuşma yapılamaz. Hatta, bu durumdaki insanlar normal konuşmayı bile beceremez.

Artikülasyon sırasında kelimeler; açık ve net bir şekilde, mırıldanmadan, yutmadan çıkarılmalıdır.

2. TELAFFUZ:

Kelimeleri, olması gerektiği şekilde doğru ses ve doğru vurguyla ağızdan çıkarmaktır.

Yanlış telaffuzu gidermenin üç yolu vardır:

Etkili konuşma yapan insanları (Televizyon sunucuları ve hatipler vb.) dikkatle dinlemek.

Telaffuzunda şüpheye düşülen kelimeleri, imlâ (yazım) kılavuzları ve sözlükler aracılığıyla doğru yönüyle öğrenmek.

Telaffuzda dikkat edilecek bir özellik de yöresel ağız ifadelerinden kaçınmaktır. Yazı dili olan İstanbul ağzı ile konuşmaya önem vermek gerekmektedir.


3. DİL BİLGİSİ:

Her dilin kendine göre kural ve özellikleri vardır. Dil, kuralları dışında kullanıldığında şekil ve anlam yönünden bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, etkili konuşma yapacak kişi; dil bilimci kadar olmasa bile konuştuğu dilin kurallarını öğrenmelidir. Hatip; dilinin ses, şekil, anlam ve cümle yapısını bilmek zorundadır. Onun için hatip, dil eğitiminden geçmeli ve çok okumalıdır.

4. SÜRAT:

Konuşmacının konuşma esnasındaki hızıdır. İnsanların çoğu hızlı konuşamaz. Bazı insanlar ise çok süratli konuşurlar. Her ikisi de yanlıştır. Önemli olan metnin anlamına uygun normal konuşmadır. Dakikada 90-100 kelime konuşmak normaldir. Vurgulanacak kelimelerde yavaşlamak, çabuk ilerleyen düşünceleri konuşurken de hızlanmak gerekmektedir.

Ayrıca;

  • Özellikle yemeklerden sonra can sıkıcı konuşmalar yapmamak gerekir.
  • Çok süratli (makineli tüfek gibi) konuşmalarda anlamın kaybolduğu unutulmamalıdır. Dinleyicinin düzenli not alması sağlanmalıdır.
  • Konuşmacı; düzgün nefes almalı, konuşmadaki ana ve alt düşüncelere göre, gerekli yerlerde durmalı, nefesini düzenlemelidir.


5. DURAKLAMA:

Duraklamalar, konuşmada noktalama işaretleri anlamındadır.

Şu özellikler dikkate alınarak duraklama yapılmalıdır:

Dinleyicilerin konuşma metnini değerlendirmesi için.

Metnin anlamına uygun gerekli vurgu ve tonlamaları yerinde yapabilmek için.

Konuşmacının kendisinin dinlenmesi ve kolay nefes alması için.

Konuşmacının kendisinin bir sonra söyleyeceği düşüncelerin plânını yapabilmesi için.

6. SES TONU:

Sesin alçalıp yükselmesi, azalıp çoğalmasıdır. Değişik ses tonlarını çıkarmak konuşmayı daha ilgi çekici ve anlamlı yapar. Konuşmaya renk ve çeşit kazandırır. Böylece, konuşma tekdüzelikten (monotonluktan) kurtulmakta, dinleyicinin ilgisi çekilmektedir.

7. SES GÜCÜ:

Konuşmacının sesinin, dinleyicilerin tümü tarafından kolaylıkla duyulabilmesidir. Konuşmacı, bu konuya ayrı bir önem vermelidir. İyi düzenlenmiş bir sesle yapılan konuşma, dinleyici üzerinde etkili olmaktadır. Ayrıca, ses gücünün yüksekliği konuşmacının da kendine güven kazan-masını sağlamaktadır.

Etkili Konuşmada Dikkat Edilecek Genel Özellikler

  1. Konuşmayı anlamlı hâle getirmek için vurgu ve tonlamaya dikkat edilmelidir.
  2. Pandomim (Vücut hareketleri ile konuşma) yapar gibi vücut hareketleri kullanılmalıdır.
  3. Konuşma sırasında en rahat duruş alınmalı, vücut ağırlığı her iki ayak üzerine dengelenmelidir.
  4. Konuşma sırasında boyun, bel ve bacaklar dik tutulmalıdır.
  5. Konuşma sırasında, belirli bir yere çakılıp kalınmamalı, gereğinden fazla da hareket edilmemelidir.
  6. Konuşma sırasında, el ve kol hareketleri, mimikler; önceden plânlanmış olmamalıdır. Konuşmanın genel ortamı içinde kendiliğinden olmalıdır.
  7. Dinleyicilerin tümüne ve özellikle gözlerine bakılmalıdır. Dinleyicilerle konuşuyormuş gibi bir bakış tarzı seçilmelidir. Dinleyiciler, gözle çabuk çabuk taranmamalıdır.
  8. Konuşmada ilk söylenecek ifadeler, özenle seçilmeli; iyi bir konuşma plânı yapılmalıdır. Konuşmaya ilgi çekici bir ifade ile başlamakta yarar vardır.
  9. Konuşmacı, bir taraftan sevimli ve güler yüzlü olmalı; diğer taraftan ise komik duruma düşecek davranışlardan uzak kalmalıdır.
  10. Konuşmacı, yapacağı konuşmanın anlam ve önemine herkesten önce kendi inanmalıdır. Konuşma, içten yapılmalıdır.
  11. Konuşmacı, fizikî görünüşüne (elbise temizliğine, saç ve sakal tıraşına vb.) çok önem vermelidir.(Geniş bilgi için bakınız: Suat TAŞER, "Konuşma Eğitimi", Dost Kitap Evi, Verso Matbaacılık, Ankara, 1987, 216 s.)

Yorumlar (0)