27.09.2021, 14:22

DİL BİRLİĞİ

Milletleri meydana getiren manevi unsurlardan biri de dil ve dil birliğidir. Dilini kaybeden milletler, önce kültürlerini, ardından da varlığını kaybederler.

Bir milletin ayakta kalabilmesini “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” olarak ne güzel ifade ediyor Gaspıralı İsmail Bey.

“İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır” der Türk Atasözü.

Yaratılan canlılar içinde insanoğlu, konuşabilen tek canlıdır ve dil de ona özgü bir olgudur. Bu sebeple insanlar, öğrendiklerini, bildiklerini, gördüklerini, duygu ve düşüncelerini birbirlerine kelimelerle yani dil vasıtasıyla anlatırlar.

Hem konuşmak hem de düşünmek için dile ihtiyaç vardır. Kelimeler olmadan düşünülemez ve fikir de üretilemez. Dolayısıyla dil ve kelime zenginliği düşünce zenginliğini de getirir.

Dil, sadece yaşayanlar arasında bir iletişim aracı değildir. Aynı zamanda geçmişle gelecek arasında bir köprüdür ve nesiller birbirlerini dil sayesinde tanırlar, geleneklerini, kültürlerini ve medeniyetlerini böylece yaşatırlar. Yani dil, o millete ait kültür ve medeniyetin aktarımı ve devamlılığında en önemli araçtır.

Milletler konuştukları dillerle birbirinden ayrılırlar, bu sebeple dil bir toplumu millet yapan özelliklerin başında gelir.

Milletlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için fertlerin aynı dili konuşması şarttır. Özellikle günümüzde dil birliğinin önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Çünkü teknolojik gelişmelerle artık iletişim, kıtalar arası bir boyut kazanmış, dil ve kültürler için küresel bir tehdit oluşturan hale gelmiştir.

Vatan saldırıya uğradığında silahla mücadele edilebilir, ya dil ve kültür saldırıya uğruyorsa, nasıl mücadele edilmelidir?

Dillerini vatan ve mukaddes bildiği diğer değerler gibi kutsal saymayan milletler ayakta kalamazlar. Vatanın kutsallığı, üzerinde yaşayarak oluşturulan kültürle sağlanır, kültürü ayakta tutan ise sahip olunan ve aktarılan dildir. İşte bu sebeple dil birliği sahip çıkılması ve yaşatılması gereken en önemli değerlerimizdendir.

Büyük medeniyetler kurmuş ve köklü bir kültüre sahip milletlerin dili de zengindir. Sahip olduğumuz Türkçe de böyle bir dildir.

Atasözleri, deyimler, türküler, maniler ve ninniler dili ayakta tutan ve bizi bir arada yaşatan unsurlardır. Bu devamlılık aynı zamanda milli kültür ve değerlerin korunmasını da sağlar.

“Hangi sözlerle ninem gönlünü açmışsa bana,

Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime.

Sözlerim ninni kadar duygulu olmak yaraşır,

Bağlıdır çünkü dilim gönlüme, gönlüm dilime” mısralarıyla ne güzel anlatıyor şair dilin nesilden nesile en sade haliyle devamlılığını.

“Bir milletin diliyle oynamak, o millete yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür” der Goethe.

Dede Korkut’tan Yunus Emre’ye, Süleyman Çelebi’den Mehmet Akif’e uzanan çizgide binlerce şair ve yazar, dil bahçemizi sürekli olarak suladığı için dil zenginliğimiz hiç solmadı ve güzel dilimiz Türkçe birlik ve devamlılığımızı sağladı.

Dil birliğinin, bir milletin bir arada yaşaması ve milletin devamlılığı için en önemli unsur olduğunu şöyle ifade ediyor mısralarında Ziya Gökalp;

“Tûran’ın bir ili var / Ve yalnız bir dili var.

Başka dil var diyenin / Başka bir emeli var.

Türklüğün vicdanı bir / Dini bir, vatanı bir;

Fakat hepsi ayrılır / Olmazsa lisanı bir.”

Büyük Türk milleti olarak güzel dilimiz Türkçe ses Bayrağımız ve kimliğimizdir.

“Türkçe demek Türk demektir” diyor Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk.

Artık söz Türkçenin olmalıdır.

Türkçe düşünüp, Türkçe konuşup, Türkçe yazalım. Böylece Türk dilini yaşatalım.

Bu vesile ile 26 Eylül Türk Dil Bayramı’mız kutlu olsun.

Yorumlar (0)