31.05.2020, 19:00

Dil, tarih, toplum

Dil, tarih, toplum

1.Özet (amaç)

Değerli okurlar, bu kez sizleri pek sıkmayacağım, amacım bu! Ama yine, “ne oluyoruz?” dedirtmeyi umduğum bir çalışmayla karşınızdayım. Birilerini az çekiştireceğiz birlikte, sorgulayıp söyleşeceğiz! Bana yanıt yazamasanız bile durumun öyle olacağını düşünmekteyim.

Düşünceme göre, diğer konular (GDK, dilin kökeni gibi) öne çıktığı için üzerine pek eğilmediğim kaya yazıtlarının, aslında ne kadar önemli sonuçları olduğunu görmem çok ilginç bir kazanç oldu. Hep kuşkulanmıştım bu işleyeceğimiz konudan, ama özel olarak ilgilenememiştim şimdiye dek. Araştırmalarımda, savlarını onaylamadığım çok önemli tarihçilerin işleyeceğim konuyu yanlış-yanlı işlediklerini gördüm! Bu üzücü durum beni bu çalışmaya yöneltti. Yedi damganın çözümünün ya da önerilerinin Türkler açısından sonuçlarını birlikte görmeye çalışacağız! Çalışmanın sonunda, umarım ve ne yazık ki, bütün Türklük bilimcilerin aynı yanlışta görüş birliğinde olduğunu göreceğiz.  Konumuz, Elegeş yazıtı (E 10) beşinci dizgedeki ilk yedi damga! Kürt sözcüğünün kökeniyle, başlangıcıyla ilgili (!) bulunmuş özetle! Bu olağanüstü (!) başlangıcı Wilhelm Radlof, Gyula Németh, H. Namık Orkun, Fahrettin Kırzıoğlu adlı araştırmacılara borçluyuz anlaşılan. Ardından gelen yığınlar,  artık soluk alacak kadar bile ara vermeden; altın gibi servet bulmuşçasına, bu olağanüstü bilgiyi (!) amaçlarına uygun biçimde her yere çekiştirip durmuşlar ne yazık ki! Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya çalışmasında bu kargaşayı özetlemiş.

Ama durun bakalım az daha, bakalım aslında gerçek dile getirildiği gibi miymiş?

2.Çözümde kullanılacak veriler, savlarım, ön bilgiler

2.1. Hüseyin Namık Orkun, eski Türk yazıları, Elegeş yazıtı kayasının görseli, 5. Dizgenin başı

Görsel 2.1.a

https://www.pdfdrivetr.com/h%C3%BCseyin-eski-t%C3%BCrk-yaz%C4%B1tlar%C4%B1- e186226132.html, s. 595

(Sayfa 595’ teki görselin ilgili dizgenin olduğu bölüm sağa çevrilip % 400 büyütülmüştür.

 Alttaki dizgede sağdan sola ikinci damga ‘Ü’ ya da ‘Ö’ olamaz!)

Görsel 2.1.b Görsel 2.1.a’ nın ilgili bölümü paint programı ile tarafımca düzenlendi.

https://www.pdfdrivetr.com/h%C3%BCseyin-eski-t%C3%BCrk-yaz%C4%B1tlar%C4%B1- e186226132.html, s. 595

Görsel 2.2

https://www.pdfdrivetr.com/h%C3%BCseyin-eski-t%C3%BCrk-yaz%C4%B1tlar%C4%B1- e186226132.html, s. 594

Adı geçen bitikteki ilgili çözüm bölümü (olduğu gibi kopyalanarak eklenmiştir)

Németh, “El kan sözü sonradan İlhan şeklini almıştır. İrandaki Moğolların daha doğrusu Moğol hükümdarlarının bu ünvanı taşıdığı malûmdur” demiş. Ama bu noktada türetmeye son vermiş! Biz kaldığı yerden türetmeyi (uydurma) sürdürelim vee bu kez azıcık biz sallayalım mı? “İlhanlılar da; hele Moğol hükümdarları kesinlikle ama kesinlikle “Kürt” tür!”.  Artık İlhanlılar da “Kürt” oluversinler onca çabalamadan, onca sözden sonra değil mi? Boşa gitmesin bu kadar değerli (!) çalışma!

Ancak sorun ya da yetersizlik kendisini Türklük bilimci sayan ama Türkçeyi bilmeyen öğretim üyelerinde görünüyor. İlhan sözcüğünün birleşik ad olduğunu, İl’ in (el, yurt) Han’ ı (Kağanı) olduğunu anlatamamış olmalılar. Ek olarak kırsalda şöyle denir:”el elin eşeğini Türkü çığırarak arar” ! Ben aradıklarını, dahası bulsalar bile söyleyeceklerini düşünemiyorum.

2.3

http://dergipark.org.tr/en/download/article-file/275647, s. 10/15

(Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya beyin çalışması)

Görsel 2.3

http://dergipark.org.tr/en/download/article-file/275647, s. 10/15

“Görüşüm şu: bu beş damga işin özünde bir sözcüktür. Okuması ise kürütül biçimindedir. Damga okumasına göre, kürütül diye okunmaması için bir neden bulunmamaktadır. İlk seslemde ‘Ü’ damgası bulunduğu için, sonraki seslemlerde ünlü olmasına gerek kalmadan bu damga öbeği doğrudan kürütül olarak okunur. Böylece, Derleme Sözlüğü’nde yer edinen ‘bunak, yaşlı kimse’ anlamını veren kürütül sözcüğüne ulaşılmış olur… ( kanımca dizgede Ü damgası yok!)

Bu sözcüğün ardından k, an damgalarını görüyoruz: kan > han. Bu durumda kürütül han diye okunan sözcükler yaşlı han, bunak kişi anlamlarını verir. Bu çeviri doğrulayan, dediklerimin sağlamasını yapan sözcükler, yine bu beşinci yatayın sonundaki sözcüklerdir.”… Demiş Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya.

2.4

Görsel 2.4, Hüseyin Namık ORKUN, eski Türk yazıtları adlı bitiği, s. 18/964

https://www.pdfdrivetr.com/h%C3%BCseyin-eski-t%C3%BCrk-yaz%C4%B1tlar%C4%B1- e186226132.html

Bu görselle ilgili bilgiler verip kaynaklarla kısaca anımsatalım mı?

-Orhun abecesindeki ünlüler 4 olarak verilmekte olup tek bir şekille çizilmekte ve kayalardan kâğıda aktarıldığı ‘atlas’ adlı belgelere aynı aktarılmaktadır! Aynı olmasının hiçbir akılcı açıklaması yoktur. Ayrıca görselde olduğu gibi Orhun ve Yenisey yazıtlarında A ve E farklı çizilmiş! Ö ve Ü de iki farklı şekil görüldüğü gibi! Bunun sorgulanmamış bile olması Türklük bilimi açısından çok düşündürücüdür.

-Ö ve Ü için yenisey yazıtlarında çok ayrı bir şekilli damga için yine ‘Ü” denmiş! Böylece üç ayrı biçimde çizilmiş olan damgalarımız; ama tek bir biçimde ve ‘Ü’ olarak değerlendirilmektedir!

Ünlülerimizin doğru olanları görüşüme göre alttaki görseldedir.

2.5

Görsel 2.5

http://dagarcikturkiye.com/2019/08/01/Dil-ve-Felsefe-5/  çalışmamızda kısaca açıklanmıştı konu. O ve U için ilk kez Nisan 2018 de http://dagarcikturkiye.com/2018/04/01/MUHSiN-DURLU-%E2%80%93-GuDuL-TuRK-KAYA-YAZITLARI-VE-GiZEMLERi/ çalışmamda bilgi verilmişti. ‘>” U, ‘<’ O dur!

http://dagarcikturkiye.com/2020/03/01/Dil-ve-Dusunbilim-7-Adan-baslamak/  çalışmasında ‘A’ damgamız bütün yönleriyle açıklanmıştı!

3.Çözüm

3.1 İlgili görseller

http://dagarcikturkiye.com/2018/05/01/Tuva-ozerk-Cumhuriyetindeki-Sulyek-Karayuz-Yazitini-Anlamak/ (*)

3.2 Çözümleme

Not: Üstteki 4 (dört) görselden altta yer alan ikisi, Sülyek Karayüz yazıtının E 39-2 dizgesidir. E39-1 de var ayrıca. Bu görseli bütün araştırıcılar ‘menkü kaya’, E39-1 dizgesini de yine “bengü kaya’ biçiminde önermişler! Çalışmada (*) adı geçen İgor L. Kızlasov ve Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya 2018 de Unesco Uluslararası Türkoloji akademisince, Thomsen adına düzenlenen altın madalya ile ödüllendirildiler. Prof Dr. Osman Fikri Sertkaya beyin bir yutup videosu vardı, şimdi ulaşamıyorum.

O videoda (bu unesco toplantısında konuşuyordu) şöyle demekteydi: “Türkoloji çevresinde “Güney Yenisey Yazıtları” dediğimiz yazıtlar var ve bunlar orhun abecesiyle çözülüp okunamıyor; bu yüzden bunlara “okunamayan yazıtlar diyoruz” demişti!

İşte ölümcül yanlış bu noktada yapılıyor kanımca! Görsel 2.1 deki sorunun kaynağı ikinci damga ve diğer görsellerdeki damgalar, birlikte görülüp sorgulanması amacıyla çember içine alınmıştır.

Görsel 2.1 deki sorunun kaynağı ikinci damga ‘Ü’ ye hiç benzememesine karşın ‘Ü” olarak değerlendirilmiş! Üstteki iki görselde de kolayca görüleceği üzere aynı yanlış yinelenmiş. Sülyek Karayüz kayasında da aynı yanlışa düşülmüş. Sağdaki kayanın fotoğrafında açıkça görüldüğü gibi damga “Ü” olamaz! Çalışmamızdaki Elegeş E 10 yazıtındaki ikinci damga yine kusurlu olarak “Ü” ye dönüşmüş! Birinci damga “K”, ikinci ideogram, “ÜN” dür.

Böylece sol üstteki sarı damgalara göre çözüm önerim,

K  / ÜN / (e) R (i)    T (i) L / K (h, a)N

1     2     /      3           4      5  / 6           7

  

Dizgenin anlamı konusunda kısa öneride bulunmakla yetineceğim. Çünkü damgaları doğru seslerle değerlendirdiğim kanısındayım.

Küner (i) günümüzdeki ‘Güneri! Soy adının öncülü olmalı. Türkler Gün (eş) inancında kişiler. Sürekli yinelemek durumunda kalıyorum şu sözleri: “Türkler gökteki güneşin çocuklarıdır”. Türk sözcüğünün kökü, anlamı, yorumu budur!

Tilkan ya da Dilhan sanırım ‘içten’ anlamında bir sözcük. Benzeri kişi adları da var Türkçemizde. Böyle kayıtlar var. Sözcüğü Dili göğe devinen (uygun) gibi yorumlayabilir miyiz?  Han sözcüğü, Gök Tanrı sözcüğümüzle ilgili değil mi? Türkçe kusursuz matematik - akıl dili olması yanında doğal ve yalansız olduğu için çok güzel yır (şiir) gibi güzeldir. Sizce de öyle mi?

Not: Sonrasındaki Alp Urungu çözümlemesi doğru olarak düşünülürse… Alp ( yiğit, ulu, yüksek) Urungu (onur) olarak düşünülünce daha doğal, akışa uygun anlamlı sözler ortaya çıkar. Özü sözüne uyan ( dilhan) yüksek (alp) onurlu (urungu) Günerleri… 

Ama % 400 lük görsele göre “N” damgamızdan sonra R, NG, U damgalarını görebiliyorum. Sonra L damgamızı görebildim. Alp diyebilmek için P zorunlu. P yi göremiyorum!

Görüşüme göre ‘L’damgası tekçe ulu, ulı olarak düşünülebilir. Bu durumda sözcük (U) L (ı) URUNGU olur. Yüksek onurlu anlamında. Kenger (Sümer) prensesinin adı da LUDİNGİRRA yani Dingir in ulu kızı. Gurvaljin Uul yazıtında da “ULI” var. (tekçe, Azerbaycan dilceğinde yalnız, tek başına, tek olarak)

Görüşüme göre, yapılan yanlışları gördükçe, kaya yazıtlarının çözümlenmesinde izlenmesi gereken doğru yöntem kristal gibi belirginleşmektedir ve şöyle olmalıdır:

-Damgaların çizimlerine bağlı kalarak, ‘hiç değiştirmeden’ kâğıda aktarılmalıdır.

-Orhun abecesinde karşılığı yoksa ideogram olabileceği düşünülmelidir.

-Çözüm öncelikle damgalara dayanarak çalışılmalıdır. Eski çağlardaki Türkçe sözlere dayanarak çözüm aramak düşünülmemelidir. Bu arayış ancak ikincil düşünce olmalıdır. Çünkü sözcükler günümüzde kullanılmıyor bile olabilir ayrıca. Bu biçimde sözcük olması, çözümün doğruluğuna destek olarak değerlendirilebilir.

-Bu şekilde kullanılan bir sözcük bulunamazsa damgaların kökeninden anlama ulaşmaya çalışılmalıdır.

“Özetle bu damgaların Kürtlükle uzaktan-yakından ilgisi yok görüşüme göre. Üstelik bu görüşte çok sayıda akademisyen olmasına karşın car car carıldayan kesimin sözleri daha çok duyulmuş. Yanlış bilgi (!) daha yaygın ne yazık ki ve bunları amaçları için kullananlar!

4. Sonuçlar ve yorumlar

4.1 Dil

Tek bir tümceyle demek gerekirse: “Öncekilere ve son olarak bu çalışmaya da dayanarak kaya yazıtı çözümlemelerinde köklü bir yeniden sorgulama dönemi başlamalıdır. Özellikle ünlülerin durumu ivedidir. Atlasların da elden geçirilmesi zorunludur”.

4.2 Tarih

Çalışmanın çözümünden çıkan sonuç şudur: “Elegeş E10 yazıtında ‘Kürt’ sözcüğü hiç bir biçimde yok”. Kürt var denen çözüm (!) çakma ve yanlıdır. Bilimle ilgisi yok ne yazık ki! Benzeri nitelikteki çalışmalar (!) için ayrı bir tanımlama bulunmalı…

4.3 Toplum

4.3.1 Görüşleri belirleme ve ayırma

Şimdi sıra girişte aktardığımız sözlere geldi, çekiştirme ve söyleşi aşamasına! Önce kimler hangi yanda onu özetleyelim mi? Bilgiler H. Namık Orkun ve Prof. Osman Fikri Sertkayanın ekli çalışmalarından. Araştırıldığında bu adlara çok sayıda ekleme yapılabilir sanırım.

1-Yazıtta Kürt var diyen Türklük bilimci (!) takım ya da akım:

-Başlatıcı: Vasili Vasilyeviç Radlof veya Wilhelm Radloff, Alman asıllı Rus doğu bilimci.

-Hüseyin Namık Orkun, Türk tarihçi, dilbilimci. Yazıttan ‘Kürt eli’ sonucunu çıkarmış.

Atatürk’ün ekibindeydi ve Türk tarih tezine ve onun önemli bölümü Güneş dil kuramına karşı olduğunu biliyoruz ayrıca! Bakınız, *Yazarın notu: “H. Namık Orkun Atatürk’ün tarih tezini kabul etmeyen ve ona itiraz edenlerden biriydi.” Bakınız, Atatürk ve Güneş Dil Teorisi, Doç. Dr. A. Melek Özyetgin, www.tdk.gov.tr/images/css/TDD/2006s655/2006s655_11_M_OZYETKIN.pdf, s. 108

-Gyula Németh, Macar Türkolog.

-Prof. M. Fahrettin Kırzıoğlu, dil bilimci, tarihçi. Kürtlerin Türklüğü adında kitap yazmış ayrıca…

* Dip not: Görüldüğü gibi başlangıç Rus Radlof! Sonradan bu akıma yine bir Rus olan dilci Vladimir Federoviç Minorsky eklenmiş…

2- Türk Türklük bilimciler. Bu kişiler, çakma kürtçü akıma karşı çıkanlar!

-Prof Dr. Şerif Baştav

-Prof Dr. Zeynep Korkmaz. Eski TDK üyesi, 1964 te Prof. Ödüllü dil bilimcimiz

-Doç. Talat Tekin

4.3.2 Günümüzde “Kürt ve Kürtçe” için güvenilir bulduğum bir yazın örneği

Prof. Dr. Sn. Ahmet Buran, kanımca çok değerli bir dil bilimcimiz olup, nesnel olduğunu düşündüğümden kendisinin çalışması olan tek bir kaynak vermekle yetineceğim. Yazından küçük söz dizinleri değiştirilmeden alınmıştır. Amaç, genel durumu gözler önüne sermektir.

KÜRTLER VE KÜRT DİLİ Ahmet BURAN* KURDS AND

http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423933956.pdf

“Kürt adının da farklı kökenlerden gelen ve karma bir toplum olan Kürtlere özel ad olduğu düşünülebilir.

Kürtçe, genellikle Hin-Avrupa dil ailesinden bir dil olarak değerlendirilir. Ancak Kürtlerin dil değiştirdikleri ve ilk dillerinin başka olduğu birçok araştırmacı tarafından dile getirilmektedir. Kürtçenin karma bir dil olduğu söz varlığında ve gramer yapısında kendini göstermektedir.

Minorsky, Kürt adının Arap kaynaklarında “göçebe” ile eşanlamlı olarak kullanıldığını belirtmektedir (5)

Kürt kelimesinin Türkçe kökenli bir kelime olması, Kürtçede yer alan birçok eski Türkçe kelime, tarihsel, kültürel ve coğrafi ortaklıklar dolayısıyla, Kürt etnik varlığıyla Türkler ve Türkçe arasında bir ilgi kurulmaktadır. Elegeş yazıtındaki “Kürt ilhanı” ibaresi, Macarları meydana getiren Türk kökenli boylardan birinin adının Kürt, Sakaların bir boyunun adının Gur (< gur+t) olması gibi birçok tarihsel, coğrafi ve kültürel delil, hiç değilse ilk tabaka itibariyle Kürtler ile Türkler arasında bir köken birliği olduğunu göstermektedir.

Esas itibariyle günümüzde Kürt adı, tarihsel köken, dil ve kültür bakımından birbirinden farklı olan değişik topluluklara, siyasi maksatlarla verilen bir ad haline gelmiştir. Kürt adı etrafında bir araya getirilmeye çalışılan Kurmanç, Kelhur, Lor ve Goranî gruplarının tarihsel köken, dil ve kültür bakımından nasıl bir birliktelik oluşturduğu konusu tartışmaya açıktır.

Nikitin, “ Kürtlerin oturduğu ülkeyi tanımak istersek Kürdistan adına dayanamayız, çünkü bu ad zaman ve mekân içinde itibari ve değişkendir (17)” demektedir

4.3.3 Kürt sözcüğü için aykırı ve kökten  “köken” önerisi

Bu bölümde üstteki yazında değinilmemiş biçimde bir açıklama önereceğim. Türkçe düşünerek bu sözcüğün kökenini doğru olarak anlayabiliriz kanımca. Zaten sözcüğün Türkçe kökenli olduğu belirtilmiş çoğu kez. Bu adı Türkler vermiş olmalıdır bu karma ve göçebe topluluğa!* Bu ayrıntıların araştırılması pek alanım değil. Basit araştırma konuları, akademisyenler araştırabilirler. Ben denmemiş olanı dile getirmekle yetineceğim ve çalışmayı gereksizce şişirmek istemiyorum!

*Bir yazında “kürt” etnisitesinin başlangıcının, değişik hint kökenli çingene grupları olduğunu okumuştum. Çok mantıklı bulmuştum ayrıca. Arzu eden akademisyenler ve ilgi duyan herkes bu konuyu da araştırabilirler. Ama her durumda kürtlerin dil, etnik yapı, morfoloji gibi özellikler açısından çok karma bir topluluk olduğu açıktır. Bu konuda görüş birliği var gibi görünmektedir.

Önceki çalışmalarımızda “R” damgamızın sözcüklere yinelenme (tekrar) anlamı kattığını yazmıştık. Örnekler de vermiştik! U ve Ü ilişkisini ise, aklımızın ya da bilincin devreye girmesiyle U > Ü (ünlü daralması) dönüşümü olduğunu önermiştik. Aynı biçimde O > U daralmasının nedenini de açıklamıştık.

Verdiğimiz örneklerden “kurt” bu sözcüğü anlamamıza yetecek! Kurt yiyecek için günde 100 (yüz) km uzaklara gidebilecek dayanıklılık ve kararlılıkta (tekrar!) canlıdır, köken bununla ilgilidir demiştik! Türk sözcüğünü de aynı biçimde güneşe (kün) tutkuyla seslenen ( türkü söyleyen, ürüyen) kişi olarak açıklamıştık. K damgası (Güneş) tümleç ya da yön demiştik! Kürt sözcüğü bu durumda, “t” toprak, taban anlamlarında düşünüldüğünde toprağı olmayan, göçebe, çingene anlamlarını içerir. Görüşüme göre köken budur. Zaten yazında denenlerin alayı bu gerçeğin (bilgiye uygunluğun) ayrımında olunmadan dile getirilmesi gibi! Ne dersiniz? Türk sözcüğünde sözcüğün yönü ya da tümleci güneş; Kürt sözcüğünde toprak! Öz olarak çok ilgisiz ve ayrılar!

Değerlendirme ve görüş siz değerli okurlarımındır. Top sizde!

4.3.4 Bu konunun günümüzde kullanımına örnekler.

Burada okurlara video bağlantıları vereceğim.

4.3.4.1 Tan Can –  Prof. Feridun Ağasıoğlu Celilov (Türk’ün ataları üzerine sohbet)

https://youtube/2jUtC4d7ixk?fbclid=IwAR1IVb0u95EelJth6_6rqAnOMWAr06_hdRwfkVahyPJgk_BdA8tlDUVeAyE

Bu söyleşinin başında, Namık Orkunun görüşleri söyleniyor. Kürt sözcüğü Elegeş yazıtında var, Macar boylarından birisi de kürt’ tür deniyor.

113. dakikadan sonra, Türklerin İbrahimin soyundan geldiği gibi, Tanrının elçisi İbrahim adlı kitapta hz. İbrahimle Oğuz Kağanın ilintisinin bile tartışıldığını duyacaksınız! Yazarın dediğine göre, yani Tevratın mö 13. yüzyıldan olduğu değerlendirildiğinde o çağdan önce Türk daha anasının karnından doğmamış!

Urmu teorisi diye çok cilltlik bir kitabı-savı olan bu kişinin dediklerinin sağlıklı olacağını düşünemiyorum. Kişisel olarak, böyle yayınların yüzüne bile bakmayı doğru bulmuyorum; ancak yine de dileyen içinde doğru bir şey olabilir mi diye (zaman öldürmek amaçlı) araştırabilir kanımca.

4.3.4.2 Yine ek olarak, Prof. Dr. Feridun Ağasıoğlu Celilov Sansürsüz’ de ( konu urmu teorisi ve kürt açılımı)                                               

https://www.youtube.com/watch?v=xDT-l5TZAEk

Konu biraz dağılacak ama kısaca değinelim. Bu kez de Türkler hz Nuhun soyudur diyen iki videonun bağlantısını ekleyelim.

* Burası çok önemli gerçekten: Bu Prof. Atamızın Güneş Dil Kuramı için; “beg sen bilimle nağılı karıştırıyorsun” diyecek kadar duyarlı (!) dır.

4.3.4.3 ( Türk kimdir? Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun)

https://www.youtube.com/watch?v=7IQw2mRCdNs. Eski TDK başkanı, şimdi MDM (milli düşünce merkezi) oluşumu…

Not: Gündem ötesi 172.bölüm/ yutup araması yapılırsa yine aynı sözlerin Prof. Dr. Hülya Kasapoğlu Çengel tarafından da dile getirildiğini görebilirsiniz.            

4.3.4 Güneş Dil Kuramı karşıtları

1- Yine Güneş Dil Kuramı için aşırı duyarlılara (!) bir örnek verelim mi? Neden böyleler, düşünülüp sorgulanmalı bence! 

Haber Türk / teke tek özel/ İlber Ortayli, Güneş dil teorisi

İlgili yutup videosu! https://youtube/3C_6PjyDswE

Bu sıkıntı, huzursuzluk neden diye düşünmeden edememiştim ilk izlediğimde!  Tepkileri çok içten ve enerji dolu değil mi? Nasıl Atatürk’ te vazgeçmişti denebilir ki? Üstelik Atatürk ün aramızdan ayrılmasından 14 gün öncesinden “Güneş dil teorisi” üstünde çalıştığını; benzemek sözcüğünün kökenini çalıştığını gösteren belge varken! (Dağarcık Türkiye, Nisan 2018 çalışmamda ekli bu belge)

2- Niyagara ne yaygaracı dinci kesim için örnek.

Yavuz Bülent Bakiler, tv net/ Dil devrimi / Tarih atlası / 06. 09. 2014, https://youtu.be/IccaZLsxr_4

Not: Videoda, dil ve abece devrimimiz “1930 ların dil katliamı” olarak öfke ve üzüntüyle dile getirilmektedir!  

Bunlar da onulmaz Atatürk, Güneş dil teorisi, Türkçe karşıtlarıdır. Üstteki gruptan ayrıldıkları tek nokta Türkçe ve Atatürk karşıtlıklarını çok açık görebilirsiniz! Üsttekiler “Atatürkçü” görünürler!

4.3.4 başlığı altında eklediğim örneklerin tümünü, mantıktan yoksun, yanlış, yanlı, Türk karşıtı ve değersiz bulmaktayım. Çalışmam böyle düşünmemi zorunlu kılıyor neredeyse. Bu benim Türk bireyi olarak ( kişi olarak) görüşüm! Değerlendirme siz değerli okurlarındır!

Türk karşıtlığı, örneklerden açıkça görüldüğü üzere dil kullanılarak, Türkçe üzerinden yapılmaktadır. Türkçeye yapılan saldırı yalnızca dille sınırlı değildir, böyle algılanmamalıdır! Bu saldırı aynı zamanda Türk kimliğine, yurdumuza, inancımıza (Tanrı), töremize, yaşamımıza saldırıdır. Örnekte görüldüğü gibi önce çakma toplum oluşturulur (uydurmak), arkasından çakma yurt, çakma geçmiş…

Bütün bu yaşananların sonunda adımızı, canımızı verdiğimiz yurdumuz Türkiyede horlanan Türk olur!

Not: Yeterince araştırıldığında 4.3.1 ve 4.3.4 başlığı altındakilerde olduğu gibi, çakma “Kürt” algısı oluşturmak için yırtınan çok sayıda adlara ulaşmak olanaklıdır. Bunlar tarihçi, arkeolog, yer bilimci, sanat tarihçisi, etnolog, antropolog, düşün bilimci, halı kilim motifçisi gibi çok sayıda uğraşı alanlarından olabilirler. Yabancıları da işin içine katınca binlercesini bulabiliriz, kuşkum yok…

Arada, durumu görüp canım sıkıldıkça anımsar ve derim: “Türklük bilimi Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir!” Ama gördüğüm şu: Türkler bu gerçeğin pek ayırdında değiller!

5. Sonuçlar (toplu değerlendirme)

Bu kez kısa tümcelerle konuyu sonuçlandırmak istiyorum.

-Elegeş E 10 Yazıtında “Kürt” olarak anlam verilebilecek damgalar, sesler; kısaca “Kürt” sözcüğü yoktur görüşüme göre!

- “Elegeş yazıtındaki “Kürt ilhanı” ibaresi, Macarları meydana getiren Türk kökenli boylardan birinin adının Kürt, Sakaların bir boyunun adının Gur (< gur+t) olması gibi birçok tarihsel, coğrafi ve kültürel delil, hiç değilse ilk tabaka itibariyle Kürtler ile Türkler arasında bir köken birliği olduğunu göstermektedir.” … (bu sözler 4.3.2 deki çalışmadan alındı). Görüşüme göre bu çalışma, iki tırnak arasında dile getirlen sözleri ve benzeri görüşleri geçersiz kılmaktadır. Bu savım ( çözümüm) onaylanmayacaksa çalışmanın yanlış olduğunun kanıtlanması zorunludur! ... İkinci damganın özel durumu kanımca çok açıktır.

-Bu ve başka kaya yazıtlarının çözüm önerisi örneklerinde görüldüğü gibi, yanlış ve mantıksız çözüm önerileri çok yaygındır, hepsi sorgulanmalı, doğruluğu konusunda kuşkulu olunmalıdır.

-Bu çalışmaları yapanların ve çalışmalarının da kuşkuyla yeniden irdelenip sorgulanmaları gereklidir. Bu çalışma umarım bu görüşe çok yerinde bir dayanak olacaktır.

-Bu yanlış çözüm önerileri (!) görüldüğü gibi toplum yaşamımızı, Türkleri çok derinden etkilemektedir. Bu çalışmada deyim yerindeyse sanki “çakma topluluk” oluşturma çabasına tanık olduk birlikte!

-Kürt sözcüğü topraksız, göçebe anlamını taşımaktadır.

Bu çalışmada ve video örneklerinde, yanlış ve yanlı; çarpıtılmış bilgilerin (!) nasıl Türklere karşı kullanılabileceğinin örneklerine birlikte tanık olduk. Çalışmamız burada sonlandı.

Yeniden anımsayıp soralım: Kimler Türkçe ile düşün bilimi yapılamaz diyenler? Kim onlar bilmiyorum, ama kendi adıma çok kolay ve zevkli olduğunu söylemeliyim. Onların akıllarının Türkçeye ermediğini düşünüyorum. Ya da Türklükle, Türkçeyle sorunlarının olduğunu; aralarının iyi olmadığını da! Düşünmek ve bilim en iyi Türkçeyle olanaklıdır. Türkçe olmayan bütün sözcükler Türklük için virüs gibidir. Yalansız dildir Türkçe, olmayan görüngülere ad takmaz, doğaldır, açık kaynak dilidir. Biliyorum ki, dilin kökeni ve çok sayıda mitler Türkçenin yardımıyla anlaşılıp bilinir olacak. Bunları anlamak ve bilmek isteyenler önce Türkçeyi öğrenmeli! Bu konuda kuşkum yok. Özenci olmak olağanüstü güzel, düşünürken sınırsızca özgürsünüz, eğer kendinizde (buna) engel yoksa!

Yaşasın ana ve ata dilimiz, Güneşin dili Türkçe! Türklükle, sevgiyle, aydınlıkla kalın. O ya da Gün (eş) ısıtsın ve aydınlatsın hepimizi!

Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T. C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarındır. Tümüyle alıntılanamaz, bir bölümünden alıntı yapılacaksa kaynak gösterilmesi zorunludur.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                Muhsin DURLU, Mayıs 2020, BURSA

Yorumlar (14)
Rıza Doğanalp 4 yıl önce
Ayakta alkışlıyorum. Helal olsun.
Muhsin Durlu 4 yıl önce
Sağ olun Rıza bey. Bütün Türkler bilinçlenmeli, birlik olmayı başarmalıyız.
Mert 4 yıl önce
İlginç bir yazı. Osman Sertkaya yanlış okumuş olabilir mi? Ya da yeni bir heyet neden birlikte okuma denemiyor? Saygılar
Adsız 4 yıl önce
Sertkaya iyi uzmandır ama hata yapabilir.
Muhsin Durlu 4 yıl önce
Çalışmayı anlayamadığınızı düşünüyorum. Durum göremediğiniz kadar içler acısı. İlkin Radloff kayadaki damgayı "Ü" ye çevirmiş! Ne Ü, ne Ö yok kayada. Herkes yanlış okumuş; "kürt" yaratmada yarış içine girmişler. Karşı ve Türkçü doğru sesler bastırılmış. Gerçek böyledir; günün birinde çıkar ucu sivri ve keskin mızrak gibi, acıtır bazılarını. Bu konu yap boz değil, çok özenli olmak zorunlu.
Türkoğlu 4 yıl önce
Kürtçülere gün doğmuş boş yere.
Kara KAGAN 4 yıl önce
Emeğinize, yüreğinize ve TÜRK’ÇE duruşunuza sağlık
Muhsin Durlu 4 yıl önce
sağ olun güzel düşünceleriniz için. TDH a ilk kez yazmıştım. Bu dergide başladım yazmaya. Düzenleme yapıldığı için hepsine ulaşamazsınız şimdilik. Esen kalın....http://dagarcikturkiye.com/category/yazarlar/2020-guncel-yazilar/muhsin-durlu/
Meral Yurtdaş 4 yıl önce
Yazının püf noktası şu:

Yeterince araştırıldığında 4.3.1 ve 4.3.4 başlığı altındakilerde olduğu gibi, çakma “Kürt” algısı oluşturmak için yırtınan çok sayıda adlara ulaşmak olanaklıdır. Bunlar tarihçi, arkeolog, yer bilimci, sanat tarihçisi, etnolog, antropolog, düşün bilimci, halı kilim motifçisi gibi çok sayıda uğraşı alanlarından olabilirler. Yabancıları da işin içine katınca binlercesini bulabiliriz, kuşkum yok…

Bunlara karşı savaş verilmeli.
Muhsin Durlu 4 yıl önce
Ne yazık ki! Bu nedenle 'Türklük bilimi Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir' yazıyorum.
Hayrullah Canöz 4 yıl önce
Yazarı tanımıyordum. Saygılar , g üzel yazmış.
Muhsin Durlu 4 yıl önce
Sağ olun. Kimliğim açıktır. Gogıl abıca kanalıyla da ulaşılır. Anlaşılmak çok güzel.
Ahmed Alp 4 yıl önce
Çok beğendim. Nokta
Rıdvan Karakoç 4 yıl önce
Dikkate değer bir yaklaşım.saygılar.
Bütün Yorumları Görmek İçin Tıklayın