Dil ve kültür, dil, dilin özellikleri, dilin millet hayatındaki yeri ve önemi, kültür, kültürün özellikleri, dil-kültür ilgisi, dil-düşünce ilgisi

Dil ve Kültür

DİL
Dilin Özellikleri
DİLİN MİLLET HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
KÜLTÜR
Kültürün Özellikleri
DİL-KÜLTÜR İLGİSİ
DİL-DÜŞÜNCE İLGİSİ

 

DİL

Dil, en basit tanımıyla insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir iletişim aracıdır. Dili bütün özellikleriyle ifade eden bir tanım yapmak zordur. Muharrem Ergin’in dil tanımı diğerlerine göre daha kapsamlıdır:
“İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.” (Muharrem Ergin)

Dil ve kültür, dil, dilin özellikleri, dilin millet hayatındaki yeri ve önemi, kültür, kültürün özellikleri, dil-kültür ilgisi, dil-düşünce ilgisi
Dil, herşeyden önce bir anlaşma aracı olduğuna göre bu aracın özellikleri iyi bilinmeli ve buna göre kullanılmalıdır. Nasıl ki bir otomobilin teknik talimatnamesinde yazılan esaslara ve trafik kurallarına uygun biçimde kullanılması gerekiyorsa doğal bir araç olan dil de kendine özgü kurallarına göre kullanılmalı ki asıl işlevini yerine getirebilsin. 



Dilin Özellikleri


1. Anlaşma aracıdır: 
Dilin birinci ve asıl işlevi anlaşma aracı olmasıdır. 
2. Doğallık
3. Kuralları vardır

4. Canlılık
5. Gizli antlaşmalar sistemi olması
6. Milletin ortak malı olması
7. Sosyallik
 

DİLİN MİLLET HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

Bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, millî şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve bireylerini birbirine yaklaştırarak onlar arasında birlik yaratan unsur olarak dilin, millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Öyle ki milletin varlığı, dilin varlığıyla mümkündür. 
Millî varlığın korunmasıyla dilin korunması arasında çok sıkı bir ilgi vardır. 
Bir milletin dili bozulursa kültüründe sıkıntılar ortaya çıkar. 
Düşünce, sanat ve edebiyat alanlarında çöküntü başlar. Dil asıl işlevini (insanlar arasında anlaşma aracı olma) yerine getiremez. 
Dil, milletin manevi gücünün aynasıdır. Bir milletin kültürel değerlerini oluşturan ve o milleti ayakta tutan; edebiyatı, sanatı, bilim ve tekniği, dünya görüşü, ahlak anlayışı, müziği... geçmişten günümüze ancak dil sayesinde aktarılmaktadır. 
Dolayısıyla dilin korunmasıyla millî varlığın korunmasını aynı seviyede algılamak gerekir.
 

KÜLTÜR

Atatürk’ün ifadesiyle kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir.
Kültür, milletin fertleri arasında sosyal akrabalık bağını oluşturan (başta dil olmak üzere tarih, din, örf ve âdetler, hukuk sistemi, müzik, güzel sanatlar, ekonomi, ahlak anlayışı ve dünya görüşü... gibi) maddi ve manevi değerlerin tümüdür ve bu değerler kültürün başlıca unsurlarını oluşturur. Bunlar o milletin fertlerini birbirine bağlarken, diğer milletlerden ayırır; içeride birleştirici, dışarıya karşı ayırıcı rol üstlenir.

Kültürün Özellikleri
1. Millîlik
2. Süreklilik

3. Özgünlük
4. Ortaklık
5. Canlılık ve Doğallık
6. Uyumluluk
7. Özünün Değişmezliği


Kaybetmeye başladığımız kültürel değerlerimizden birini izlemek için burayı tıklayınız. 
 

DİL-KÜLTÜR İLGİSİ

Millî kültürün temel unsuru olan dil, bir taraftan kültürü beslerken diğer yandan kültürle beslenir ve kültürel değerleri sonraki nesillere aktarmada çok önemli bir işlevi yerine getirir. Maddi, manevi kültürel değerlerin oluşmasında ve aktarılmasında dilin inkâr kabul etmez bir rolü vardır. 
Bir dilin gücünü, söz varlığını, estetiğini, sınırlarını… o milletin kültürü belirler. Dolayısıyla ana dilini iyi öğrenmeye çalışan bir kişi, milletinin dünya görüşünü, bakış açısını, anlayışını, felsefesini kısaca millî kültürünü de öğrenmiş olacaktır. Zira o dille yazılmış bir metindeki her kelime, o kültürün özelliklerinden ve inceliklerinden ayrıntılar verecektir. 
Kelimelerin anlamları, o toplumun kültürel değerleriyle bağlantılıdır. Bu anlam incelikleri, kültürün dildeki yansımalarını da örnekler. Mesela, bir Arab’ın güneşten korunmak için güneşliğe (şems+iye = güneş+lik) ihtiyacı vardır. Bir Alman ise yağmurdan korunmak için yağmurluğa (regenschrim) ihtiyaç duyar.
Dilin sosyal bir varlık olmasıyla ilgili yukarıda verilen örnekler, dil ile kültür arasındaki bağlantının ne kadar güçlü olduğunu gösterir.  Vaktiyle gazinoya gitmeyen, flört etmeyen Türk’ün söz varlığında elbette bunları karşılayacak Türkçe bir kelime olmayacaktır. 
 

DİL-DÜŞÜNCE İLGİSİ

Düşünceler, dille somut bir hâle dönüşür. 
Düşüncenin yansımaları en güzel şekliyle dilde açığa çıktığına göre, dili olmayan insanın düşünmeden yoksun bir varlıktan farkı kalmaz.
İnsan, her biri bir nesnenin göstergesi olan kelimelerle düşündüğüne göre, diğer bir deyişle düşüncesini kelimelerle biçimlendirdiğine göre, düşünce ufkunun genişlemesi o dilin kelimelerini ve imkânlarını iyi bilmeye bağlıdır. Bu yüzden dil ve düşünce bir kâğıdın iki yüzü gibi birbirinden ayrılamaz. 
 

SÖZÜN ÖZÜ

Dil: İnsanlar arasında iletişimi sağlayan, kendine göre kuralları olan doğal bir araç, seslerden örülmüş bir sistemdir.
Kültür: Bir milletin maddî ve manevî değerlerinin hepsinin ortak adıdır. 
Dil başta olmak üzere, tarih, din, örf ve âdetler, hukuk sistemi, müzik, güzel sanatlar, ekonomi, ahlâk anlayışı ve dünya görüşü kültürün unsurlarındandır. 
Millîlik, süreklilik, özgünlük, canlılık, doğallık, ortaklık ve bütünüyle değişmezlik kültürün belli başlı özellikleridir.
Bir milletin tarih sahnesindeki varlığını devam ettirebilmesi kendi diline sahip çıkması, onu korumasıyla mümkündür. Bu sebeple konuya gereken hassasiyetin gösterilmesi şarttır.

Türkçe, dünyanın en güzel, en zengin, en büyük dillerinden biridir. Asırlarca üç kıtada konuşulmuş, yazılıp okunmuştur. İlk şekli ile kalmamış, gelişmiştir. Kendi kendisini yenilemiş, tazelemiş ve zenginleştirmiştir. Çok mantıklı, çok ahenkli, ifade kabiliyeti çok yüksek bir dildir. Sanki bir bilginler kurulu oturmuş, ölçüp biçerek meydana getirmiştir. O kadar mükemmel, o kadar düzenlidir. Böyle güzel ve tatlı bir dile sahip olmak Türklerin en büyük iftiharıdır. Her Türk çocuğu bu mükemmel dili, bu güzel Türkçeyi en aziz bir varlık olarak sevmeli ve ona saygı duymalıdır. Onun kadrini, kıymetini bilmelidir. Onu sadece kulaktan dolma şekliyle, çevresinden öğrendiği gibi kullanmakla kalmayıp, onun bütün yapısını, kanunlarını, kaidelerini hakkıyla tanıyıp bilmelidir. Ona iyice sahip olmak, onu en doğru, en güzel ve en tesirli şekli ile kullanmak için, kısacası iyi konuşmak ve iyi yazmak için bu şarttır.

Muharrem Ergin


KAYNAKLAR
1) Aksan, Prof. Dr. Doğan (1987) “Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim.” Ankara: Türk Tarih Kurumu Basım Evi.
2) Pel. M (1965) The Story ol Language New York The American Library.
3) Eminoğlu M. (1989) Osmanlı Vesikalarını Okumaya Giriş. Konya: Ülkü Basım Evi.
4) Hatim ve Mason (1990) Discourse and the Translator, London/New York: Longman

Yorumlar (0)