Neden bu Kitap - Nafız Aydın

NEDEN BU KİTAP


Kuran-ı Kerim, Türkçe Okunuşu ve Anlamı

Her şeyden önce, bugüne kadar yapılan Tercümelerden farklı olarak bütün Arapça kelimeler Türkçeye çevrilmiş, 12-13 yaşlarında bir çocuğun bile anlayabileceği bir duruma getirilmiştir. Eğer bu düşüncemize karşı gelenler olursa, ki gerçekten olabilir, işte o zaman bizim de onlara doğal olarak şu soruları sorma hakkımız olacaktır. Kur’an’da her Sūrede onlarca kez geçen:
Allahın fazlı, dehrin akışı içinde, Allah müstağnidir, cerağ, kendilerine apaçık bir hüccet gelinceye kadar, fācir, insanların çoğu fasıktır, haşretmek, infak içinde olanlar. Onları iddetleri içinde boşayın, kalplerin takvasındandır, mehir sahibi, Allah muttakileri çok iyi bilir, münezzeh, mütesabih, risalet. Onun âline sâlat et. Onlar müraîklik yaparlar.onun için rüsvaylık vardır, O’ndan mağfiret dile.O her şeyden müstağnidir. Salih ameller, Seni tenzih ederim, Sana senalarda bulunurum.Takva sahipleri, kötülüğü nehmet gibi Arapça kelimeleri acaba kimler anlamaktadır?

Bilinmektedir ki, Arapca’da üzerinde “hareke” olmayan (Elif-Vav-Ye) gibi harfler vardır ki, bunlar yazılırlar, fakat okunmazlar. Görevleri, kendilerinden önce gelen sesleri uzun okutmaktır. Örneğin: Elif, (-ā), Vav (-ū) ve Ye (-ī ) gibi. Eğer biz “evimde”; ya da “cennette” deyimlerini kaleme almak istersek, fī beytī, fī cennetī şeklinde yazmak zorundayız. Buna karşılık elimizdeki tercüme ve çevirilerde görüyoruz ki, bu kurala hemen hemen hiçbir yerde dikkat edilmemiştir. Geçtiği yerlerde ve her zaman fiy beytiy ve fiy cennetiy şeklinde yazılmıştır ki, bu şekilde yazılan bir Kur’an’ı doğru okumaya olanak yoktur. Buna en güzel örnek “Baķara” Sūresinin 2-ve 6. ayetlerinde açık bir şekilde görülmektedir. Şöyle ki:
mütteķıyn لِّلْمُتَّقِينَ İnnellezıne إِنَّ الَّذِينَ
Ne ilginçtir ki, harekesiz (ye) “mütteķıyn”, diğer örnekteki “İnnellezıne” ise (ziy) hecesi (ZI) olarak okunmuştur. Her iki yazılışta da doğru okunuş şekli dil bilgisi açısından (mütteķīn ve innellezīne) olmak zorundadır.

Burada, konu ile ilgili olarak küçük bir açıklama daha yapmak isterim ki, Arapçada duraklarda ve kelime sonlarında bulunan kısa ünlüler ve ünsüzler okunmazlar. İşte bu nedenle ben bunları (e) (i) ve (ü) gibi parantez içinde belirttim. Demek istediğim odur ki, böyle bir okunuş şekli anlam bakımından herhangi bir değişikliğe neden olmaz. Kur’an’ı bu yolla okuyan bir kişi, isterse onun Arapça okumasını öğrenmesini de kolaylaştırmış olacaktır.

Çalışmalarımız sırasında bizim için en büyük seçim zorluğunu (Ayın) dan kaynaklandı. Bu harfi kelime başlarında (’a) olarak okumamız çok doğaldır. Fakat kelime içinde nasıl yazılacağı konusu vardır. Bugüne kadar yazılan kitaplarda bu harf (yü'minune ve mü'minin) gibi (’) şeklinde yazılmıştır. Aradan geçen zaman içerisinde yaşları 17-18 olan okul öğrencilerine bu kelimeleri nasıl okuyacakları soruldu ve hepsi şöyle okudular. (yüminune ve müminin). Ben de soruyorum, bir kelime içindeki bir harfi YOK sayabilir miyiz? Örneğin (saklı) kelimesindeki (k) harfini YOK sayarsak karşımıza (SALI) kelimesi çıkar. Bu iki kelime arasındaki anlam farkını belirtmeye bilmem gerek var mı. Bu gibi yüzlerce örneği her dilde görmek mümkündür.

Öyleyse (Ayın) harfinin kelime içindeki bu okunuş şeklini doğru olarak okumak için bir seçenek söz konusuydu. Bunu da Hocama sordum. O da bana şöyle bir öneride bulundu: “Bu harfi kelime içinde (ĝ) olarak yazabilirsin”. Ben de bunu denedim ve yukarıdaki kelimeleri (yüĝminune , nüĝminü ve müĝminin) şeklinde yazdım ve onlarca kişiye okuttum. Görüldü ki, yapılan bu tür yazılış şekliyle kelimeler doğru okundu.

Arapça’da kelimeleri okurken, bir başka deyimle Arapça’yı Latin harfleriyle yazarken ünlüleri /e/ yerine /a/ olarak okumamız anlam bakımından herhangi bir yanlışlığa neden olmamaktadır. Sözün ÖZÜ olarak diyebilirim ki, böyle bir kitaba sahip olan çok yararlı bir işlem olacaktır.

Demek istediğim odur ki, yukarıda dile getirdiğim gibi, anlaşılmayan hiçbir Sūre ve ayet yoktur. Bu nedenle kitabın her kişinin elinde bulunmasında burada sayılamayacak kadar faydalar vardır.

Bilindiği gibi, ben gerekeni yaptım. Kitabın Ön Sözünde dile getirdiğim gibi, (ayın) harfi kelime içinde tutarlı olarak okunduğu zaman, bugüne kadar her yerde ve her zaman (İyyēke na’büdü) olarak yazılmıştır. (Bunun için bak: Fātiha Sūresi: 5) Ben bunu 17-18 yaşlarındaki Lise öğrencilerine okuttum. Onlar bu kelimeyi (İyyēke NABÜDÜ) olarak okudular. Olur mu? Biz bir kelime içindeki bir harfi YOK sayabilir miyiz? Ben bunu Dini İslam, Dili Arapça, mesleği Öğretmen, Ünvanı Prof olan bir arkadaşıma sordum. O bana /Ayın/ harfinin bu gibi durumlarda (ĝ) olarak okunması gerektiğini yazdı. Ben de gereğini yaptım /İyyēke na’büdü/ deyimini (=İyyēke naĝbüdü) olarak yazdım ve okuyanı bu yolla uyardım. Ben hiçbir şey yapmamış olsam bile BU YETER. Ne yazık ki, bu hiçbir yerde ve hiçbir zaman böyle yapılmamıştır.

İşte, tarafımdan yapılan bu tercüme bu nedenle çok önemlidir. İsteyen herkes Kur’an-ı Kerim’i Türkçe yazılış şekliyle rahatlıkla ve doğru olarak okuyabilir. Okuduğunu da anlayabilir.

Benim böyle bir çalışma ile Din Kardeşlerime yardım etmekten başka SUÇUM yoktur. Demek istediğim odur ki, bir Müslüman din kardeşim günde 40 rekat namaz kılıyor, 15 defa Sübhaneke’yi okuyor. Ne dediğini biliyor mu? Bilsin! Sabah-akşam Haşr(un) Sūresi 21-24. ayetlerini (=Lev enzelnē), Yatsı namazından sonra da Bakara Sūresi 285-286. (=Ēmener rasūlü) ayetlerini dinliyor. Anlıyor mu? Anlasın.! İşte ben okuduğunu bilsin, dinlediğini anlasın diye Kur’an-ı Kerim’i yeni baştan ele alarak herkesin anlayabileceği bir duruma getirdim. Böyle bir kitabın her kişinin elinde ve evinde bulunmasında burada sayılamayacak kadar faydalar vardır.

Çalışma şekli ile ilgili işte 3 örnek: (Bakara-285-286)

285 Ēmener rasūlü bi mē ünzile ileyhi mir rabbihī vel müĝminūn(e). küllün ēmene billēhi ve melē’iketihī ve kütübihī ve rusülih(i). lē nüferriķu beyne ehadim mir rusülih(i). ve ķālū semiĝnē ve etaĝnē gufrāneke rabbenē ve ileykel mesīr(u)
Peygamber, Tanrısından kendisine ne indirildiyse inandı. İnananların da hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. “Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız, Dediler ki: Duyduk ve boyun eğdik. Bağışla bizi ey Tanrımız! Dönüş yalnız Sanadır”.
286 Lē yükellifüllāhü nefsen illē vüs’ahē lehē mē kesebet ve ’aleyhē mektesebet. rabbenē lē tü’ēhıznē in nesīnē ev ahtaĝnē. rabbenē ve lē tahmil ’aleynē ısran kemē hameltehü ’alellezīne min ķablinē. rabbenē ve lē tühammilnē mē lē tāķate lenē bih(i). veĝfü ’annē vegfir lenē verhamnē ente mevlēnē fensurnē ’alel ķavmil kēfirīn(e)
Allah hiçbir kimseye, gücünün yettiğinden fazla yük yüklemez. Herkesin kazandığı iyilik kendisine, yaptığı kötülüğün zararı da yine kendisinedir. Ey Tanrımız! Eğer unuttuk, ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Tanrımız! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme! Ey Tanrımız! Bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışa bizi, affet bizi, acı bize! Sen bizim Tanrımızsın. İnanmayan toplumlara karşı yardım et bize!”
Haşr(un) Sūresi 21-24
21 Lev enzelnē hēzel ķur'ēne 'alē cebelil lera’eytehü hāşi'am mütesaddi'am min haşyetillēh(i). ve tilkel ‘emsēlü nadribühē lin nēsi le’allehüm yetefekkerūn(e.)
Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun ki, onu, Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.
22 Hüvellāhüllezī lē ilēhe illē hū (hüve). ‘ālimül gaybi veş şehēdeh(=veş şehēdeti) hüver rahmēnürrahīm(u).
O Allah ki, O'ndan başka Tanrı yoktur. Gizliyi de, açıkta olanı da bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.
23 Hüvellāhüllezī lē ilēhe illē hū (hüve). elmelikül ķuddūsüs selēmül muĝminül müheyminül 'azīzül cebbērul mütekebbir(u) sübhānellāhi 'ammē yüşrikūn(e.)
O Allah ki, O'ndan başka Tanrı yoktur. O, her şeyin gerçek sahibidir, kutsal barış ve esenliğin kaynağıdır, güvenlik veren, gözetip koruyan, gerçek güç sahibidir, büyüklükte benzeri olmayandır, ortak koşanların, ortak koştuklarından çok yücedir.
24 Hüvellāhül hāliķul bērī‘ul müsavviru lehül 'esmē’ül husnē yüsebbihu lehü mē fīs semēvēti vel erdı. ve hüvel ‘azīzül hakīm(u).
O, yaratan, yoktan var eden, varlıklara şekil veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yeryüzünde olanların tümü O'nu övgü ile anarlar. O, çok güçlüdür, yetki ve bilgi sahibidir.
97- Ķadir Sūresi
Bismillēhirrah mēnirrah¬īm(i) Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla

1 İnnē enzelnēhü fī leyletil ķadri Biz onu(=Kur’anı) gerçekten Kadir gecesinde indirdik.
2 Ve mē edrāke mē leyletül ķadri Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?
3 Leyletül ķadri hayrün min elfi şehrin Kadir gecesi bin aydan daha iyidir.
4 Tenezzelül melē’iketü verruhü fīhē bi’izni rabbihim min külli emrin Melekler ve Cebrail o gece Tanrılarının izniyle her türlü iş için inerler.
5 selēmün hiye hattē matle'ıl fecri O gece, tan yeri ağarıncaya kadar esenlik ve kurtuluştur.

1-Fātiha Sūresi

1 Bismillēhirrah mēnirrah¬īm(i) Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla.
2 El hamdü lillēhi Rabbil ’ālemīn(e) Şükür, dünyaların Tanrısı olan Allah’adır!
3 Er-rahmēnirrahīm(i) O, iyilik sahibidir, bağışlayandır.
4 Mēliki yevmiddīn(i) O, din gününün sahibidir.
5 İyyēke naĝbüdü ve iyyēke nesta’īn(ü) Biz yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz.
6 İhtinās-sırātāl-müstaķīm(e) Bizi doğru yola ilet!
7 Sirātallezīne en’amte ’aleyhim gayril maĝdūbi ’aleyhim ve lēddāllīn(e) Kendilerine iyilik verdiklerinin yoluna! Öfkeye uğrayanların ve sapıkların yoluna değil!

Elmalılı Hamdi Yazır (=Pamuk yayınları)

1 Bismillâhirrahmânirrahıym
2 El hamdü lillâhi rabbil âlemîn
3 Er rahmânir rahıym
4 Mâliki yevmid dîn
5 İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteıyn
6 İhdinas sırâtal müstekıym
7 Sırâtallezîne en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve lad dâllin
Fātiha Sūresi-Doğru
1 Bismillēhirrah mēnirrah¬īm(i)
2 El hamdü lillehi rabbil ālemin(e)
3 Er-rahmēnirrahīm(i)
4 Mēliki yevmid dīn(i)
5 İyyēke naĝbüdü ve iyyēke nesta’īn(ü)
6 İhtinās-sırātāl-müstaḳīm(e)
7 Sirātellezīne en’amte ’aleyhim gayril maĝdūbi ’aleyhim ve lēddāllīn(e)

Demek istediğim odur ki, Elmalılı Hamdi Yazır’ın adı kullanılarak KİTAP satılmak istenmektedir. Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, Yaradan’ın affına sığınarak soruyorum, o yazılış şekliyle bir kişinin Fātiha Sūresini doğru okuması mümkün mü..?

Bir Müslüman günde 40 defa okumak zorunda olduğu Fātiha Sūresini böyle okuyabilir mi? Görüldüğü gibi, BESMELEYİ bile bu yolla doğru olarak okuyamamaktadır. Hocalar her gün şöyle diyorlar: “Kur’an okuyun, sevap kazanın!” Belki benim vatandaşım okumak istiyor, fakat okuyamıyor.

Ne okuduğunu da zaten anlamıyor. ANLAMASIN MI?
Nafiz Aydın (Sümerbilimci)

 

Yorumlar (0)