Sözlük dağılması nedir? (lexical diffusion)

Sözlük dağılması (lexical diffusion)

Konu: Sözlük dağılması (lexical diffusion)

Sözlük birimleri arasında bulunması gereken ses ve biçim ilişkisinin zayıflamasına, sözlük dağılması denir. Asıl biçim birimleri ile yapımlık biçim birimleri sezilemeyen donuk sözler ile alıntı sözler, sözlük dağılmasına yol açarlar. Bu, aynı zamanda kültürel dağılmanın da en açık belgesidir. Dış alıntılar, bir dilin ses ve yapı düzeninin çatlayıp kırılmasına, anlam örgüsünün dağılmasına yol açar. Dış alıntıların, bilhassa özenti alıntılarının fazlalığı, melez dilleri (pidgin / creolized languages) ortaya çıkarmıştır. Bu şartlardaki dil ilişkileri, ses ve anlam yapısı farklı dillere, birbirlerinden yeni biçimler taşımış, farklı yapıdaki dilleri birbirine yaklaştırmıştır.

Dillerin ses ve anlam yapılarında ortaya çıkan bu düzensizlikler, tabiî ki, kültür konularıyla uğraşanların dedikleri kültür dağılmasının (cultural diffusion) sonuçlarıdır. Bu tehlike yüzünden, diller, alıntı sözleri ses ve anlamca değiştirerek, kendi ses ve anlam yapılarına uygun hale getirirler, melez söz yaparlar veya alıntının anlam yapısının alıcı dile birim birim kopyalandığı anlam aktarmaları yaparlar.

Böylece diller, anlam aktarmaları yaparak veya alıntıları melezleştirerek, kendilerinin melezleşmelerine karşı direnmeğe çalışırlar. Kültürel dağılmanın dile yansıması ise oldukça ilgi çekicidir. Böyle durumlarda sözlük hızla irileşirken, gramer küçülür:
 
Başka dillerden yapılan alıntılar, bir dilin ses-biçim ve yapı düzeninin çatlayıp kırılmasına, anlam örgüsünün dağılmasına yol açar. Alıntıların, bilhassa özenti alıntılarının fazlalığı, melez dilleri ortaya çıkarmıştır. Bu şartlardaki dil ilişkileri, ses ve anlam yapısı farklı dillere, birbirlerinden yeni biçimler taşımış, farklı yapıdaki dilleri birbirine yaklaştırmıştır.

Dillerin ses ve anlam yapılarında ortaya çıkan bu düzensizlikler, tabiî ki, kültür konularıyla uğraşanların dedikleri kültür dağılmasının sonuçlarıdır. Bu tehlike yüzünden, diller, alıntı sözleri ses ve anlamca değiştirerek, kendi ses ve anlam yapılarına uygun hale getirirler, melez söz yaparlar veya alıntının anlam yapısının alıcı dile birim birim kopyalandığı anlam aktarmaları yaparlar. Böylece diller, anlam aktarmaları yaparak veya alıntıları melezleştirerek, kendilerinin melezleşmelerine karşı direnmeğe çalışırlar.

Dilcilerin anomali olarak da adlandırdıkları değişik biçimlenme (suppletion), aynı biçim biriminin farklı dal biçimlerinin farklı işaretler (signs) veya daha doğru ifadeyle farklı gösterenler (signifiers) ile ifade edilmesi anlaşılmaktadır. Değişik biçimlenme dildeki sıklıkla doğrudan ilişkilidir ve en sık kullanılan biçim birimlerde ortaya çıkar.

Batı dillerinde değişik biçimlenmiş çiftler oldukça fazladır. Değişik biçimlenme, dil bilgisi ve sözlüğün bulanık alanıdır ve bu alanlardaki bir kırılmayı ifade eder.


10. Kültürel dağılma (cultural diffusion)

Bütün varlıklar çevreleriyle birlikte vardır. Bir varlığın çevresiyle birlikte oluşturduğu birlikteliği sağlayan bütün ögelerin toplamı, kültürdür. Bilgilenmelerin yoğun olarak yaşandığı diller, kültür dilleridir. Kültür, belirli bir insan grubu tarafından oluşturulan ve sürdürülen yerleşik kazanımlar, kurallar ve uygulamalar bütünüdür. 


Canlı ve cansız her türlü makina, durum değiştirme (transformation) yeteneğinde olan her türlü dinamik yapı demektir. Durum değiştirme, bir halden diğer bir hale geçiştir. Gerek makinaların gerekse canlıların bütün eylemleri, birer durum değiştirmeden ibarettir.
Organize bir sistemde durum değiştirmeye neden  olan her türlü etkiye iletişim (information) denir. Bu sistemlerin kendilerinden ve dış ortamdaki değişikliklerden haberdar olmaları için, ileti, yani bilgi almaları gerekir. Organize sistemlerin elde ettikleri sonuçlar da, onlar için yeni bir bilgidir. İşte, yapılan işin sisteme tekrar bağlanmasına geri-besleme (feed-back) denir.

Kendi kendini ayarlayan bütün sistemlerde,  beden ısısını sabit tutan canlılarda, kan şekerinin belli sınırlar içinde oluşunu sağlayan mekanizmada, göz bebeğinin ışığın şiddetine göre büyüyüp küçülmesi gibi olaylarda geri beslemeler söz konusudur.
Canlı ve cansız her fiziksel bütün parça ve ögelerden oluştuğu gibi, her fiziksel bütün, aynı zamanda, daha üst bir bütünün parçası veya ögesidir. Fiziksel gerçeklikte, durum değiştirme (transformation) yeteneğinde olan her canlı veya cansız bir bütün oluşturur. 

Bu parça ve bütünler arasında sürekli bir ilişki vardır. Parçadan parçaya veya parçadan bütüne, bütünden parçaya yönelen bu ilişki, üçlü bir ilişkidir. Bu üçlü ilişki, bütün fiziksel gerçekliğin temelidir ve tek hücre içinde gerçekleşen iletişimden en büyük bütünlüklere kadar geçerli bir işleyiş biçimidir. Buna dil ve iletişim çalışmalarında, iletişim üçlüsü denir. İlişkili ve birleşen parçacıklar, bir alan oluştururlar. Gerçekler dünyasında sürekli yaşanan bu ilişki, bütünüyle toplumsal uzlaşılara dayalı, saymaca ve yapay bir yapı olan insan dillerine de olduğu gibi yansır: 
                 
Dil kullanımı sırasında, oldukça değişik nedenlerle, dil ile iletişim kurallarının dışına çıkmak, dili, iletilmek istenen bilgiden çok, dil dışı sıkıntıların buyruğuna sokmak, bilgilerin sağlıklı bir biçimde iletilmesini engellediği gibi, eğitim ve öğretim gibi masraflı çabalarla yaratılmağa çalışılan ölçünlü kültür diline (cultural language) de zarar vermektedir.


Sözlük kullanımında ölçünsüz, kuralsız ve bozuk biçimler olarak kendisini gösteren yanlış dil tutumları, söz diziminde ise, dil bilgisel bağdaşıklıktan (cohesion) ve mantıksal tutarlılıktan (coherence) uzak, metin bütünlüğü taşımayan, dağınık ifadeler olarak kendisini gösterir. Kişi veya toplumun dil ve düşünce dünyasında ortaya çıkan bu kırılmanın, bu dil ve kültür dağılmasının kaynağı, ‘Dil dünyayı değil, dünya dili belirler.’ ilkesince, dil dışı etkenlerdir.


Yukarıdaki yanlış dil tutumları, bireysel veya kültürel dağılmanın sonuçlarıdır. Dediğimiz gibi, kişiler ve toplumlar, dillerinden yakalanırlar. Kişileri ve toplumları tanımanın en sağlam yolu, onların dillerini irdelemekten geçer. Bir kişi veya toplumun dili, kuralsız ve bozuk biçimlerle dolmuşsa, ölçünsüz bir dil halini almışsa, yanlış kullanımlarla kirlenmişse, yapılacak iş, o kişi veya toplumu, psikoloji, sosyoloji, tarih, iktisat vb. bilim dallarının laboratuvarlarına sokarak, bu yanlış dil tutumlarının kaynaklarını araştırmaktır. 

Prof. Dr. Günay Karaağa

Yorumlar (0)