Tarihi belgelerde Türkçe kavramı - Prof. Dr. Ahmet Buran

Tarihi belgelerde Türkçe kavramı

Prof. Dr. Ahmet Buran

2015 yılı idi. Tiflis'te Yunus Emre Enstitüsünün konuğu olarak "Türk Yazı Dilinin Tarihi Gelişimi" konulu bir konferans veriyordum.

Daha konuşmamın giriş bölümünde idim ve Eski Uygurlar, Karahanlılar, Osmanlılar vs kendi dillerine Türkçe diyorlardı mahiyetinde bir cümle kurdum. Devamında Türkçe kavramı için kullanılan diğer terimleri ifade edecektim ki, ön sırada oturan ve daha sonra Türkiye Elçiliğinde Ticaret Müşaviri olarak çalıştığını öğrendiğim bir kişi aniden sözümü kesti ve "yanlış bilgi veriyorsunuz" dedi.

Yanlış olan nedir, dedim. "Türkçe" terimi, tarihi metinlerde geçmez; bu terimi ilk kez Ömer Seyfettin kullandı, dedi. Ömer Seyfettin'den önce Türkler kendi dillerine ne diyordu peki dedim. "Türkî ve Türk dili" diyorladı dedi.

Evet, Türk dili öteden beri vardı, Türkî Arapçanın etkisiyle İslami dönemde kullanılmaya başlandı, ama Eski Uygur ve Karahanlı metinlerinden itibaren Türkçenin bütün tarihi dönemlerinde yazılmış birçok metinde TÜRKÇE terimi de geçer, Altun Yaruk, Maytrsımit, Kutadgu Bilig, Muhakemetü'l-lügateyn, Karamanoğlu, Tevarih-i Ali Selçuk vs dedim. Hayır yok öyle bir şey dedi. 

Peki konuşmamı bölmeyin, ben konuşmamı bitireyim, sonra sizinle bu konuyu özel olarak konuşalım, dedim.Konferanstan sonra, Enstitünün Tiflis temsilciliğinin kütüphanesine geçtik ve Kutadgu bilig metninden; 

Bu Türkçe koşuglar tüzettim sana

Okırda dua kıl unutma mana

Beytini hem Arat transkripsiyonundan hem de özgün Arap harfli metinden gösterdim. "Bunlar orjinal değil, itimat emem" dedi. Bu Arat transkripsiyonu dedim. "Transkripsiyon nedir" dedi. Onu bile bilmiyorsunuz ama bu işin hocası olarak bana itiraz edip iddiada bulunuyorsunuz. Sizinle hiç konuşmamam lazım ama neyse dedim.

Bakın bana itimat etmiyorsunuz, Arat'a etmiyorsunuz, özgün metne etmiyorsunuz, peki sizin bu kanaatiniz hangi bilgiye dayanıyor dedim. Ben eski yazılı metinleri okurum, Osmanlı metinlerinde de görmedim dedi. Kanun-ı Esasinin 18. Maddesine ne diyeceksiniz dedim. "Yok öyle şey, ben bu dediklerinizi soracağım" dedi. Evet sorun ama ne olur, benden daha iyi bilen birini bulun ve ona sorun. Kendiniz gibi birine sorarsanız, doğruyu öğrenemezsiniz, dedim.

İşte bu konuşma, o kişiyi ve onun gibi düşünenleri aydınlatmak içindir... Bilenler biliyor da, bilmeyenler her yerde maalesef.

Yorumlar (0)