14. YÜZYILDA TÜRKÇENİN EGEMENLİĞİ

14. YÜZYILDA TÜRKÇENİN EGEMENLİĞİ

Malazgirt ve Miryakefalon savaşları sonrasında Anadolu’ya yerleşen Türkler, her ne kadar günlük yaşantılarında Türkçe ile anlaşıyorlarsa da devletin dili Arapça ve Farsçaya dayanmaktaydı. Medreslerde de Arapça ağırlıklı bir eğitim görüldüğünden bir süre Türkçenin Anadolu’da yazılı edebiyat dili olarak yeterince varlık gösteremediği görülür.

Anadolu Selçuklu Devletinin Anadolu’daki egemenliğini yitirmesinin ardından kurulan Beylikler Döneminde ise farklı gelişmeler yaşanmıştır. Bu sürecin tersine dönmesinde başta Karamanoğlu Mehmed Bey olmak üzere Aydınoğlu Mehmed Bey, Umur Bey ve İsâ Bey, Saruhanoğlu İshak Bey, Germiyanoğlu Süleyman Şah, Candaroğlu İsfendiyar Bey gibi Anadolu’da yeni kurulan beyliklerin yöneticilerinin önemli bir payı ve katkısı vardır.

Türkçe, bu dönemde iki şekilde etkin dil haline gelmiştir. Öncelikle bu dönemde pek çok Arapça ve Farsça eserin Türkçeye aktarıldığı görülmektedir. Ancak bu aktarma işlemini günümüzde olduğu gibi kelime kelime çeviri şeklinde düşünmemek gerekir. Zira bu dönemde yapılan çevirilerde, kaynak eser esas alınmışsa da, mutlaka Türkçeye aktarırken birçok değişiklik de yapılmıştır. Kaynak eserlerin kimi bölümleri özetlenmiş, çıkarılmış veya bunlara ilaveler yapılmıştır. Bütün bu süreçte de hedef dil olan Türkçenin cümle yapısına ve söz varlığına bağlı kalınmıştır.

Şüphesiz 14. yüzyılda Türkçenin egemen dil olmasını sağlayan isimlerin başında Âşık Paşa ve Gülşehrî’yi zikretmek gerekir. Öyle ki Türkçe bilinci ve Türkçenin önemiyle ilgili günümüzde gerçekleştirilen hemen her etkinlikte bu iki ismin katkısı vurgulanır hale gelmiştir. Âşık Paşa ve Gülşehrî dışında Şeyyâd Hamza, Ahmed Fakîh, Hoca Mes‘ûd, Eflâkî, Kul Mes‘ûd, Şeyhoğlu Mustafa, Erzurumlu Darîr ve Hamazavî gibi edipler(ANLAMI) de Türkçenin geniş kitlelere ulaşan yazılı bir edebiyat dili olmasında etkili olmuşlardır. Ayrıca bu dönemde Türkçenin egemenliğine katkı sağlayan isimler arasında Türkçe divan sahibi Nesîmî, Kadı Burhâneddîn ve Ahmedî’yi de saymak gerekir.

Bu isimler tarafından kaleme alınan ve 14. yüzyılın Türkçenin egemen bir dil olduğu bir dönem olmasını sağlayan önemli edebî ürünler olarak da öncelikle Garîbnâme, Mantıku’t-tayr, Çarhnâme, Süheyl ü Nevbahâr, Yûsuf u Zelîhâ, Menâkıbu’l-‘ârifîn, Kenzü’l-küberâ Mehekkü’l-‘ulemâ, Marzubannâme, Fütûhu’ş-Şâm Tercümesi, Hamzanâme gibi eserleri zikretmek gerekir. Ayrıca müellifleri belli olan bu eserler dışında müellifleri belli olmayan Kurân ve değişik sûrelerin çevirileri, dinî-destânî hikâyeler, Battalnâmeler, Ebû Müslimnâmeler ve Dânişmendnâmeler gibi ürünleri de bu katkı noktasında dikkat çeken örnekler olarak değerlendirmekte yarar vardır.

Yorumlar (0)