16. YÜZYILDA ŞİİR

16. YÜZYILDA ŞİİR

16. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin siyasî, askerî ve ekonomik anlamda gücünün zirvesinde olduğu bir dönemdir. Bu görkemli dönemde başta kendileri de birer şair olan padişahlar olmak üzere, bütün devlet adamları ve toplumun önde gelenleri, sanata ve edebiyata büyük önem vermişlerdir. Siyasî istikrarın sağladığı huzur ve güven ortamı da sanatsal ve edebî faaliyetlerin artmasına imkân sağlamış; böylece 16. yüzyıl, kültür ve edebiyat bakımından da Osmanlı’nın en görkemli dönemi haline gelmiştir.

Bu yüzyılın tartışmasız en önemli ve en çok ilgi gören edebî türü şiirdir. Klâsik Türk edebiyatı tarihi boyunca en çok şair bu yüzyılda ortaya çıkmış ve en çok divan bu yüzyılda yazılmıştır. Diğer taraftan Fuzûlî ve Bâkî gibi Türk edebiyatının bugüne kadar uzanan sürecinde pek çok şair ve yazar üzerinde etkili olmuş isimler de bu yüzyılda yetişmiştir. Aynı şekilde bu yüzyılın büyük şairleri Hayâlî Bey, Taşlıcalı Yahyâ Bey, Zâtî, Nev‘î de sonraki dönemlerde yetişmiş şairler üzerinde etkili olmuş isimlerdendir.

16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin başında bulunmuş olan İkinci Bâyezîd (Adlî), Yavuz Sultan Selim (Selîmî), Kanûnî Sultan Süleyman (Muhibbî, Muhibb, Meftûnî, Âcizî), İkinci Selîm (Selîm, Selîmî, Sarı, Tâlibî), Üçüncü Murâd (Murâd, Murâdî), Üçüncü Mehmed (Adnî) dönemin sultan şairleri olarak klâsik Türk şiirinin gelişmesine büyük katkı sağlamışlardır. Aynı şekilde Şehzâde Bâyezîd (Şâhî), Şehzâde Mehmed (Mehemmed), Şehzâde Mustafa (Muhlis, Muhlisî, Mustafa), Şehzâde Cihangîr (Cihângîr, Şemsî, Za‘îfî) de bu yüzyılın şehzâde şairleri olarak dikkat çekmektedir.

Bu şair padişahların ve şehzâdelerin gözettiği ve teşvik ettiği şairler, klâsik Türk şiirini 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin siyasî ve askerî alanda gerçekleştirdiği büyük fetihler ve ilerlemelerle vardığı zirveye ortak etmişlerdir. Başka bir ifadeyle, 16. yüzyılda klâsik Türk şiiri, tıpkı siyasî ve askerî alanlar gibi, zirveye erişmiş bulunuyordu.

16. yüzyılın klâsik Türk şiiri açısından tam anlamıyla bir zirve haline gelmesini sağlayanlar arasında Bağdadlı Rûhî, Âgehî, Hubbî Hatun, Lâmi‘î Çelebi, Celîlî, Mu‘îdî, Figânî, Basîrî, Revânî, Gelibolulu Âlî, Kemal Paşazâde, Âhî, Nihânî, Behiştî, Tâli‘î, Şerîfî, Amrî, Revânî, Hayretî, Me’âlî, Usûlî, İshak Çelebi, Şâhidî, Nazmî, Za‘îfî, Âşık Çelebi, Ubeydî, Emrî, Helâkî, Rahmî, Makâlî, Âzerî, Şem‘î, Kabûlî, Meylî, Vasfî, Gazâyî, Mostarlı Ziyâ‘î, Şâhî, Enverî gibi isimleri de zikretmek gerekir.

Yorumlar (0)