17. YÜZYILDA NESİR

17. YÜZYILDA NESİR

17. yüzyılın mensur eserleri, biyografik ve bibliyografik eserler, seyahatnameler, dinî eserler, şerhler, münşeat mecmuaları olarak sıralanabilir.

17. yüzyılda nesir sahasında önemli biyografik eserler kaleme alınmıştır. Bu eserlerin en başında Nev’i-zâde Atâ’î’nin Hadâ’iku’l-hakâyık fî Tekmiletü’ş-Şakâyık’ı gelmektedir. Nev’i-zâde Atâ’î’nin bu eseri, Mecdî’nin Taşkörüzâde’nin Şakâyıku’n-nu’mâniyye (asıl adı Eş-Şakâ’iku’n-nu’mâniyye fî Ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye) tercümesi (çeviri) Hadâ’iku’l-hakâyık’a zeyl (ek/ilave)dir. Eserde, Kanûnî, II. Selim, III. Murad, III.Mehmed, I.Ahmed, I.Mustafa, II.Osman, IV.Murad zamanında yaşamış âlim ve şeyhlerin biyografilerine yer verilmiştir.

Taşköprüzâde’nin Eş-Şakâ’iku’n-nu’mâniyye fî Ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye adlı eserine, el-Ikdü’l-manzûm fî Zikri Efâdıli’r-Rûm adıyla Arapça bir zeyl yazan Ali Bin Bâlî ise, Taşköprüzâde’nin kaldığı yerden III.Murad dönemine kadar olan âlim ve şeyhlerin biyografisine yer vermiştir. Baldırzâde Şeyh Mehmed’in kaleme aldığı Vefâyât ise, mezarı Bursa’da olan 256 din büyüğünün hayatını anlatır.

Yazılan biyografik eserler arasında antolojik özellik gösteren şuarâ tezkireleri ön plana çıkar. 16. yüzyılda kaleme alınan şuarâ tezkirelerinin aksine, 17. yüzyılda şairler hakkında verilen bilgiler kısalmış, örnek verilen metinler çoğalmıştır.

yüzyılda kaleme alınan tezkirelerin ilki Riyâzî’nin, Riyâzü’ş-Şu’arâ adlı eseridir. 1609 yılında tamamlanan eser, bir önsöz ve ravza adı verilen iki bölümden oluşur ve 424 şair hakkında bilgi verir. Diğer bir tezkire ise, Kaf-zâde Fâizî’nin, Zübdetü’l-Eş’âr’ıdır. 1621 yılında kaleme alınmış eser, toplam 515 şair hakkında bilgi içermektedir. Sultan İbrahim’e sununlan Rıza’nın Tezkire-i Rıza’sı, 1640 yılında tamamlanmış olup, bir önsöz ve iki bölümden oluşmuştur. Rıza Tezkiresi’den hakkında bilgi verilen ve şiirleri bulunan şair sayısı 257’dir. Bu yüzyılda, Kaf-zâde Fâ’izî’nin Zübdetü’l-Eş’âr’ına iki zeyl (ek/ilâve) yazılmıştır. Bunlardan ilki Yümnî’ye aittir. Tezkire-i Şuarâ-yı Yümnî adıyla bilinen eser, Yümnî’nin 1622 yılında ölmesiyle yarım kalmış ve Ali Emîrî tarafından tamamlanmıştır. Tezkire-i Şuarâ-yı Yümnî’de 29 şaire yer verilmiş olup bunlardan 11 tanesi hakkında diğer kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Kaf-zâde Fâ’izî’nin Zübdetü’l-Eş’âr’ına yazılan diğer bir zeyl de Âsım tarafından kaleme alınan Zeyl-i Zübdetü’l-Eş’âr’dır. Bu eser, şiir metinlerine çok yer vermesi açısından dikkat çeker ve 123 şair hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca 17. yüzyılda Çağatay Türkçesi ile kaleme alınmış Sâdıkî’nin Mecma’u’l-Havâss adlı tezkiresinde, Orta Asyalı, Türk ve Fars şairlere yer verilmiştir.

17. yüzyılın pek çok alanda eseri olan ismi Kâtip Çelebi’nin Arapça yazdığı Keşfü’z-zünûn’u, çeşitli konularda yazılan İslamî eserler ve yazarları hakkında bilgi veren bir bibliyografik sözlüktür.

17. yüzyıl nesir geleneği Nergîsî’nin Nihâlistân’ı ile edebî bir boyut, Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’siyle de orijinal bir üslup kazanmıştır. Nergîsî ilk defa mensur hamse oluşturmuştur. Nergîsî’nin hamsesinde, Nihâlistân, Meşâkku’l-Uşşâk, Gazavât-ı Mesleme, İksîr-i Saâdet ve Kanûnü’r-Reşâd isimli eserler bulunmaktadır. Nergîsi’nin ayrıca münşeâtı (sanatlı düzyazı veya mektupların toplandığı eser) da bulunmaktadır. Evliya Çelebi'nin on ciltlik Seyahatnâme'si, Çelebi’nin görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Bu yönden, Türk Kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir.

Nergisî gibi Veysî de farklı konularda birçok mensur eser kaleme almıştır. Veysî’nin eserleri, Hâb-nâme, Siyer-i Veysî, Düstûrü’l-Amel, Risâle-i Amr bin As, Futûh-ı Mısır, Tevbe-nâme, Gurretu’l-Asr Fî Tefsîrü’l-Asr, Hediyetü’l-Muhlisin ve Tezkiretü’l-Muhsinin ve Münşeât’tır.

Bu yüzyılda mensur dinî-tasavvufî eserlerin içinde Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin şerhleri dikkati çekmektedir. Ayrıca siyer ve tasavvufî içerikli mensur eserler de yazılmıştır.

Ankaravî İsmail Rüsûhî’nin Şerh-i Mesnevî’si, Sarı Abdullah’ın Cevâhir-i Bevahir-i Mesnevî’sini dinî-tasavvufî mensur eserlere örnek olarak verilebilir.

Bu yüzyılda birçok münşeât da kaleme alınmıştır. Sarı Abdullah’ın Düstûrü’l-İnşâ’sı Ganizâde Nâdirî, Okçuzâde Mehmed Şâhî, Veysî ve Nergîsî’nin münşeâtları dönemin vücuda getirilen münşeat eserleridir.

Yorumlar (0)