DESTAN, DESTANLAR, NESİR TÜRLERİ, DÜZ YAZI TÜRLERİ, EDEBİ TÜRLER

DESTAN, DESTANLARNESİR TÜRLERİ, DÜZ YAZI TÜRLERİ, EDEBİ TÜRLER

Deneme, Eleştiri, Gezi yazısı, Haber Yazısı, Hatıra, anı, Makale, Mektup, Roman, Sohbet, söyleşi, Tartışma, Biyografi, Fıkra, köşe yazısı, Günlük, Halk Hikayeleri, Hikaye, öykü, Masal, Mesnevi, Röportaj, Sunum, Tiyatro, Destan, düz yazı türleri, edebi türler.

DESTAN, DESTANLAR, NESİR TÜRLERİ, DÜZ YAZI TÜRLERİ, EDEBİ TÜRLER

Deneme, Eleştiri, Gezi yazısı, Haber Yazısı, Hatıra, anı, Makale, Mektup, Roman, Sohbet, söyleşi, Tartışma, DÜZ YAZI TÜRLERİ

NESİR - DÜZ YAZI TÜRLERİ, DESTAN, DESTANLAR

     Tanımı: Bütün bir toplumu derinden etkilemiş savaş, göç ve doğal afet gibi önemli olaylar sonucu ortaya çıkmış olağanüstülüklerle süslü uzun manzum öykülere destan denir.

DESTANLARIN ÖZELLİKLERİ

a. Destanlar konularını gerçek olaylardan alır. Fakat bu olaylar zamanla olağanüstü özellikler alır.

b. Destanlar halk arasında nesilden nesile aktarılırken kendiliğinden oluşan hikayelerdir.

c. Destanlar toplumun yaşayışı, dini, dili, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi verir.

d. Destanlar nazım biçiminde dörtlükler halinde yazılır.

e. Destanlar savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin yaşamları konularında yazılır.

f. Destandaki kişiler kral, han, hakan...vb. seçkin kişilerdir.

g. Destanlar toplumun ortak görüşlerini yansıtırlar.

h. Genellikle 8’li ve 11’li hece ölçüsü ile yazılır.

k. Genellikle yarım kafiye kullanılır. Kafiye düzeni şöyledir: baba-ccca-ddda-eeea

DESTAN ÇEŞİTLERİ

Destanlar iki çeşittir:

    a. Doğal Destan: Halk arasında nesilden nesile yayılarak kendiliğinden oluşmuş olan destanlardır.

   Yapma Destanlara Örnekler:

          * Türklerin Oğuz Kağan Destanı, Türeyiş Destanı;

          * İranlıların Şehname;

          * Yunanlıların İlyada ve Odysseia

 

   b. Yapma Destan:Bazı şair ve yazarlar kendi milletlerinin tarihinden çıkmış olaylara kendi duygu ve düşüncelerini de katarak yazmış olduğu destanlara yapma destan denir.

   Yapma Destanlara Örnekler:

* Yazıcıoğlu Ali à Şelçukname,                            

* Fazıl Hüsnü DağlarcaàÜç Şehitler Destanı,

* Mehmet Akif à Çanakkale Destanı,                   

* Kayıkçı Kul Mustafa à Genç Osman Destanı

* Dante à İlahi Komedya (İtalya)                        

* Tasso à Kurtarılmış Kudüs (İtalya)

* Milton à Kaybolmuş Cennet (İngiliz)                 

* Aristo à Çılgın Orlando (İtalya)

* Comoens à Oslusiadas (Portekiz)                       

* Vergilüs à Aeneis (Latin)

DESTANLARIN OLUŞUM AŞAMALARI

Destanlar üç aşamada oluşur:

   a. Oluş Dönemi (Çekirdek): Halka mal olmuş ve halkın üzerinde derin izler bırakmış bir olay ve olayın kahramanının zamanla kuşaktan kuşağa aktarılırken değişerek birtakım olağanüstü özellikleri aldığı dönemdir.

   b. Yayılma Dönemi:Olağanüstülüklerle dolu olayların ağızdan ağza, nesilden nesile aktarıldığı dönemdir.

   c. Toplama-Derleme Dönemi: Büyük bir halk şairinin çıkarak olayları oluş sırasına göre nazma döküp destanı ortaya çıkardığı dönemdir.

 

TÜRK DESTANLARI KOLAY ERİŞİM ÇİZELGESİ

     Dünya destanları     

* Hint Destanı:         Ramayana ve Mahabarata                           

* Yunan Destanı:     İlyada ve Odysseia ( Homeros)

* Latin Destanı:       Eneid                                                          

* İran Destanı:         Firdevsi (Şehname)

* Fransız Destanı:    Chonson de Roland                                 

* Fin Destanı:          Kalevela

* Alman Destanı:    Niebelungen Lied                                     

* Rus Destanı:        İgor

* Japon Destanı:     Şinto                                                           

* İspanya Destanı:  Cid

* Sümer Destanı:    Gılgamış

Yazı Türleri ve Özellikleri

A. Düz Yazı (Nesir) Türleri

Duygu ve düşüncelerin, uyak ve ahenk olmadan cümlelerle anlatıldığı yazılardır.

> Olay, düşünce (fikir) ve bildirme yazıları olmak üzere üçe ayrılır.

1. Olay Yazıları

Bir olayın, yer ve zaman belirtilerek, kahramanların çevresinde kurgulanmasına olay yazıları denir. Olay yazılarında genellikle öyküleyici anlatım tekniğini kullanılır. Özellikle romanlarda betimleyici anlatıma da sık sık başvurulur.

1.1. Masal

Olağanüstü olaylarla süslü, olağanüstü kişilerin başından geçen, zaman ve yer kavramları belirli olmayan hayalî olayların anlatıldığı yazılara masal denir.
> Masalda eğiticilik ve öğreticilik esastır.
> Masallardaki olaylar gerçeğe uymaz.
> Kahramanlar olağanüstü özelliklere sahiptir.
> Masalın geçtiği yer ve zaman belirsizdir.
> Masallar tekerlemeyle başlar.
> Masaldaki karakterler; cinler, periler, devler ve hayvanlar olabilir.
> Masalların sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
> Ulusal konulara yer verilmez, evrensel konular ve mesajlar içerir.

1.2. Fabl (Öykünce)

İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insan özelliği verilerek başlarından geçen olayların insanlara ibret dersi verecek şekilde anlatıldığı kısa yazılara fabl denir.
> Sonunda ders verme amacı güden yazılardır.
> Genellikle hayvanlar ve bitkiler konuşturulur.
> Fabl kahramanları insanlar gibi düşünür, insanlar gibi konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır.
> Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop, La Fontaine ve Beydeba’dır.

Örnek(ler)

» Yengeç ana, yavrusunu sürekli uyarıyormuş:
– Şunu böyle yapma, bunu böyle yapma! Öyle eğri büğrü yürüme, doğru dürüst yürü!..
Canına tak eden yavru yengeç, anasına şöyle demiş:
– Peki, sen doğru dürüst yürü önümden de ben de yürümek nasılmış öğreneyim!

1.3. Hikâye (Öykü)

Olmuş veya olabilecek olayları belli bir plan çerçevesi içinde yer ve zamana bağlı olarak anlatan yazı türüne hikâye (öykü) denir.
> Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
> Dar bir zaman dilimini kapsar.
> Olayla ilgili yer ve zaman bellidir.
> Romana göre kısa eserlerdir.
> Karakter sayısı azdır.
> Serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur.
> Kısa soluklu eserlerdir.
> Olay, başlangıçtan sonra doğru giden bir olayın bir anlık parçasıdır.

1.4. Roman

Toplumların ve fertlerin başından geçmiş veya geçmesi mümkün olayları geniş olarak, ayrıntılarıyla anlatan yazı türüne roman denir.
> Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
> Geniş bir zaman dilimini kapsar.
> Olayla ilgili yer ve zaman bellidir.
> Hikâyeye göre uzun eserlerdir.
> Karakter sayısı fazladır.

Hikaye ile Roman Arasındaki Farklar:

1 Hikâye türü, romandan daha kısadır.
2 Hikâyede temel öge olaydır. Romanda ise temel öge karakter, yani kişidir. Hikâyeler olay üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur.
3 Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır. Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir.
4 Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz. Romandan farklı olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır. Bu yüzden hikâyelerdeki kişiler bir karakter olarak karşımıza çıkmaz.
5 Öyküde, olayın geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda olaylar çok olduğu için olayların geçtiği çevre de geniştir. Bu çevreler çok ayrıntılı olarak anlatılır.
6 Hikâyeler kısa olduğu için anlatım yalın, anlaşılır ve özlüdür. Romanlarda ise anlatım daha ağır ve sanatlıdır.

1.5. Destan

Bir ulusun kahramanlıklarını, savaşlarını, büyük toplumsal olaylarını anlatan ve genellikle şiir (nazım) biçiminde oluşturulan eserlere destan denir.
> Yazı türleri içinde en uzun olanıdır.
> Efsaneden sonra bilinen en eski türdür.
> Sözlü edebiyat ürünüdür; ancak sonradan yazıya geçirilen destanlar da vardır.
> Olağanüstü olaylar ve kahramanlar vardır.
> Destan kahramanları yarı tanrısal nitelikler taşıyan han, hakan ve kağan gibi kişilerdir.

> Destanlar doğal ve yapay (suni) olmak üzere ikiye ayrılır:

a. Doğal Destanlar

Halk ozanlarının büyük toplumsal olayları anlattıkları destanlardır. Doğal destanların yazarı belli değildir, yani anonimdir.

b. Yapay (Suni) Destanlar

Yazarı belli olan, daha yakın zamanda yazılan ve olağanüstü durumlara daha az yer veren destan türüdür.

1.6. Efsane (Söylence)

Halkın duygu, düşünce ve hayal dünyasında doğarak ağızdan ağıza dolaşan, gelenek ve göreneklerin oluşumunu etkileyen hikayelere efsane denir.
> Hayal gücünün ürünü ve bilinen en eski türdür.
> Eski dönemlerde tabiat olaylarının nedenlerini bilmeyen insanlar, bu olayları açıklama gereği hissetmişlerdir. Yağmurun yağması, gök gürültüsü, şimşek çakması gibi birçok olayı kendilerine göre yorumlamışlar, efsaneler vasıtasıyla bunlara açıklık getirmişlerdir.
> Efsanelerde kahramanlar Tanrı, ruh, melek gibi kavramlar bazen de taş, kaya, dağ gibi doğa parçası unsurlardır. Bu kahramanlar hikayelerde kişileştirilir(teşhis) ve konuşturulur(intak).

Efsane ile Destan Arasındaki Farklar:

1 Destanlardaki olayları tarih sayfalarında bulmamız mümkündür. Ama bunu efsane için her zaman söyleyemeyiz.
2 Destanlar genellikle şiir (manzum) biçiminde yazılırken, efsaneler düz yazı (nesir) biçimindedir.
3 Destanlar milletlerin yaşamış olduğu önemli olayları konu alır. Bu bakımdan bu önemli olayları bir tarihi gerçeklik olarak görebiliyoruz. Ancak bunu bütün efsaneler için söylememiz mümkün değildir.
4 Efsanelerin benzerlerini başka milletlerde de bulabiliriz. Fakat destanlar milli oldukları için benzerleri olamaz, sadece bir millete aittirler.

Efsane ile Masal Arasındaki Farklar:

1 Masallar tamamen olağanüstü, olağandışı olayları anlatırken efsaneler toplumsal olaylarla ilgili insanların doğaüstü olaylara karşı verdiği savaşı anlatır.
2 Masallar her zaman mutlu sonla biterken efsaneler her zaman mutlu sonla bitmez.
3 Masalın amacı eğiticilik, efsanenin amacı ise bazı olaylara açıklık getirmektir.

1.7. Anı (Hatıra)

Yaşanmış olayların, üzerinden zaman geçtikten sonra yazıldığı yazı türüne anı (hatıra) denir.
> Bir kişinin yaşadığı veya tanık olduğu olaylar anlatılır.
> Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır
> Geçmişe ışık tutar.
> Tarihsel olayların öğrenilmesine katkıda bulunur.

1.8. Günlük (Günce)

Düzenli bir biçimde yazılan, tarih atılan günlük notlara, bir yazarın yaşamı boyunca günü gününe yazdığı yazılara günlük denir.
> Olaylar günü gününe, tarih belirtilerek yazılır.
> Kısa yazılardır.
> Kaleme alan kişinin yaşamından izler taşır.
> İçten ve sevecendir. Anlatımda “iç konuşma” yöntemi kullanılır.

Günlük ile Anı Arasındaki Farklar:

1 Günlükte olaylar günü gününe yazılırken anı da geçmişteki olaylar anlatılır. Bir bakıma günlük geleceğe yönelik, anı ise geçmişe yöneliktir.

1.9. Tiyatro

Dram, komedi, trajedi gibi sahnede oynanmak üzere yazılan edebiyat türlerinin ortak adına tiyatro denir. Ayrıca yazılan eserlerin sahnede oynanmasına ya da bu tür eserlerin oynandığı binaya da tiyatro denir.
> Genellikle oynanmak için yazılır. Okunmak için yazılan tiyatro türleri de vardır.
> Olayları oluş hâlinde gösterir.
> Konuşma ve eyleme dayanan bir türdür.
> İnsana ders vermek, onu düşündürmek onu yorum yapmaya yönlendirmek amacı taşır.
> Tiyatronun unsurları: “Yazar, eser, oyun ve seyirci”dir.
> Tiyatronun temel ögeleri: “Olay, yer, zaman ve kişiler”dir.

Tiyatro Terimleri

Opera: Orkestra eşliğinde söylenen, tüm sözleri bestelenmiş oyun.
Operet: Yergi içerikli, konuşmalı ve şarkılı bölümleri birbirini izleyen hafif eğlenceli oyun.
Vodvil(Entrika komedisi): Yalnızca güldürme amacı güden, karmaşık olaylar ve yanlış anlamalar üzerine kurulan, beklenmedik bir şekilde biten komedi türüdür.
Pandomim(mim): Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları, düşünceleri anlatmaya yarayan tiyatro çeşididir.
Suflör: Tiyatroda, kuliste bulunarak oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.
Temsil: Bir tiyatro eserinin oynanması.
Diyalog: Kişilerin karşılıklı konuşmaları.
Monolog: Bir kişinin tek başına konuşması.
Kulis: Sahne arkası.
Fars: Toplumdaki düzensizlikleri alaylı anlatımla yeren, daha çok halk zevkini okşayan kaba güldürü.
Feeri: Kişileri melek, cin, peri…olan sahnelenmiş masal. Bu türde halk efsanelerinden yararlanılır.
Skeç: Kısa yazılmış, güldürme amaçlı oyun.
Melodram: Bestelenmiş dramdır.
Kabare: Güncel, toplumsal konuları eleştirel bir tavırla yansıtan, izleyici ile içlidışlı olunan oyunlardır.
Drama: Bir tiyatro metninin oyuncular tarafından sahnede canlandırılmasıdır.
Dublör: Tiyatro ve sinemada bir rolün yedek oyuncusudur.
Fasıl: Bölüm, tiyatroda perdenin karşılığıdır.
Jest: Sanatçının bütün hareketlerine verilen ad.
Mimik: Kaş, göz, yüz hareketleriyle bir duygu ve düşüncenin anlatılmasıdır.
Mizansen: Oyuncuların sahnedeki hareketlerine denir.
Rejisör: Bir piyesi sahneye koyan kişidir.
Sahne: Oyunun her bölümüne verilen ad.
Senaryo: Bir oyunun ve filmin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı metindir.

1.10. Tekerleme

Genellikle masalların başında bulunan, pek anlamı olmayan, uyaklı sözlere tekerleme denir.

Örnek(ler)

» Ooo Mercan
Ne getirdi amcan?
Tatlı patlıcan
Can can can
Çıktım erik dalına
Baktım tren yoluna…

2. Düşünce (Fikir) Yazıları

Bir toplumu; sosyal, siyasal, bilimsel vb. konularda düşündürmek amacıyla fikri temelleri olan, bir kısmı kişisel düşünceler olurken bir kısmı ispatlanmış gerçeklere dayanarak yazılan yazılara düşünce yazılarıdenir. Düşünce yazılarında açıklayıcı ve tartışmacı anlatım teknikleri çokça kullanılır. Fikri alt yapısı olan türler olması sebebiyle de düşünceyi geliştirme yollarından sayısal verilerden yararlanma, tanık gösterme, örneklendirme ve karşılaştırmalara sık sık başvurulur.

2.1. Makale

Herhangi bir konuda bilgi vermek veya bir gerçeği savunmak için yazılan yazılara makale denir.
> Makalenin temel öğesi fikirdir.
> İnceleme ve araştırmaya dayanır.
> Bir tezi savunmak, desteklemek amacı taşır.
> Makalelerde bilimsel verilerden yararlanılır.
> Gazete ve dergi yazısıdır.

Örnek(ler)

» Kitap okumayı sevmiyoruz. Bu kitap okuma oranlarından da belli. Nüfusu yedi milyon olan Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken Türkiye’de bu rakam 3000 civarında. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitaba harcanan para ortalama 100 dolar, bizde ise 10 doların altında. Türkiye’de her yüz kişiden beşi kitap okuyor. Bütün bunlar bizim kitaba ne kadar uzak bir toplum olduğumuzun göstergesi.

2.2. Deneme

Bir yazarın herhangi bir konu üzerinde, özel görüş ve düşüncelerini iddiasız, kesin kurallara varmaksızın anlattığı yazılara deneme denir.
> Denemede konu sınırlaması yoktur. Yazar, iste¬diği konuyu ele alıp işleyebilir.
> Yazarın anlattıklarını kanıtlama kaygısı yoktur.
> Yazar kendisiyle konuşuyor gibi bir anlatım kullanır. Daha doğrusu kendi içiyle yaptığı konuşmaları yazıya geçirir.
> Anlatılanlar kesin bir sonuca bağlanmaz.
> Denemede alabildiğine kişisellik ve kendine özgülük vardır.
> Dünya edebiyatında Montaigne, Türk edebiyatında ise Nurullah Ataç bu türün en önemli temsilcisidir.

Örnek(ler)

» Gönlümüzün güzelliği sevgi ise beynimizin güzelliği de düşünebilme yeteneğimizdir. O yeteneği her an, her dakika kullanmalıyız. Unutmayalım ki düşünen insan, özgür insandır. Kişi düşünebiliyorsa pek çok sorununu çözecek, pek çok şeyi bilecektir. Onun için bir karar alırken annenizin, babanızın, çevrenizdekilerin görüşlerini alın ama o görüşleri de sorgulayın. Sonra da oturup kararınızı kendiniz alın. Bu durumda eziyetler de güçlükler de size aittir artık. Karar alırken sorumluluk almayı da bilin. İşte bu, büyümek ve olgunlaşmaktır. Aynı zamanda özgür olma yolunda atılan ilk adımdır.

2.3. Söyleşi (Sohbet)

Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılara sohbet denir.
> Karşılıklı konuşma havası içinde yazılır.
> Belirli konusu yoktur. Yerine ve zamanına göre sıkıcı olmayan her şey sohbet konusu olabilir.
> Gazete ve dergi yazılarıdır.
> Yazarın kendi kişisel düşüncesi ağırlıktadır.
> En önemli özelliği, samimi bir üslupla kaleme alınmasıdır.
> Yazarın öğretme ve kanıtlama amacı yoktur.

2.4. Fıkra (Köşe Yazısı)

Bir yazarın, herhangi bir konu üzerinde, kişisel anlayış, görüş ve düşüncelerini güzel bir üslupla, hiçbir kanıtlama gereği duymadan anlattığı yazı türüne fıkra denir.
İki tür fıkra vardır: Gazete fıkraları, nükteli hikâyecik türündeki fıkralar. Yazı türü olarak “gazete fıkraları” kabul edilmektedir. Gülmece yazılardan olan fıkraları, gazete yazı türü olan fıkrayla karıştırmamalıyız.
> Gazete yazısıdır.
> Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
> Dil doğaldır. Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
> Okuyucuyla sohbet ediyormuş havası hakimdir. Anlatım senli benlidir.

Fıkra ile Makale Arasındaki Farklar:

1 Makalede ispat vardır, ciddi bilimsel bir dil kullanılır; fıkra ise daha serbest ve mizahi ögeler içerir ve ispat yoktur.
2 Makalede yazar doğruyu, fıkrada ise kendi doğrusunu anlatır.

2.5. Eleştiri (Tenkit)

Bir sanat eserinin olumlu ya da olumsuz yanlarını somut verilere dayanarak yargılayıp eserin gerçek değerini ortaya koymak amacıyla yazılan yazı türüne eleştiri denir.
> Eleştiri yazıları, bir eseri tanıtmayı amaçlar.
> Eleştiri yapan kişiye eleştirmen denir.
> Değerlendirme yazılarıdır.
> Eleştiri denince, akla eserin olumsuz yanlarının belirlenip okuyucuya aktarılması gelir. Bu yanlış bir düşüncedir. Gerçek bir eleştiride eleştirilen eserin hem olumlu hem de olumsuz yanları bir arada verilir.
> Eleştirinin amacı, okuyucuya ve yazara kılavuzluk yapmaktır.

2.6. Nutuk (Söylev)

Bir topluluğu coşturmak, belli bir amaca yöneltmek; onlara bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ülküyü aşılamak amacıyla söylenen uzun ve coşkulu konuşmalardır.
> Nutuk türünde konuşma yapan kişiye hatip (söylevci) denir.
> Hatipler konuşurken jest ve mimiklerine, vurgu ve tonlamalarına, konuşmalarının açık ve anlaşılır olmasına dikkat etmeli; dinleyicilerin nabzını tutmalıdır.
> Nutuk siyasi, askeri, hukuksal, dinsel ve akademik alanda yapılabilir.

3. Bildirme Yazıları

Bir bilgiyi iletmek; bir yeri, kişiyi veya ürünü tanıtmak; istek ve şikayette bulunmak amacıyla yazılan metinlere bildirme yazıları denir.

3.1. Biyografi (Yaşam Öyküsü)

Tanınmış, eserler yazmış, ün bırakmış kişileri tanıtmak amacıyla yazılan yazılara biyografi denir.
> Önemli şahısların hayatı başkası tarafından anlatılır.
> Anlatılan kişinin hayatı tarih sırasına göre ele alınır.
> Kurgusal değildir, gerçekçidir.
> Üçüncü kişinin ağzıyla anlatılır.

Örnek(ler)

» Faruk Nafiz ÇAMLIBEL, 18 Mayıs 1898 tarihinde İstanbul’da doğdu. Kayseri, İstanbul ve Ankara’da öğretmenlik yaptı. İstanbul’dan milletvekili seçildi. “Anayurt” adında bir dergi çıkardı. Türkçenin gelişmesine büyük katkıları oldu. 8 Kasım 1973’te vefat etti. Eserlerinden bazıları şunlardır: Çoban Çeşmesi, Han Duvarları…

3.2. Otobiyografi (Öz Yaşam Öyküsü)

Bir insanın, kendi hayatını kendisinin yazdığı eserlere otobiyografi denir. Biyografilerde kişinin hayatı, çalışmaları başkası tarafından yazılırken otobiyografilerde kişi kendisini anlatır, yazar.
> Kaynak olarak kişi kendisini ve aile büyüklerinden aldığı bilgiyi kullanır.
> Birinci kişinin ağzıyla anlatılır.

Örnek(ler)

» KENDİMİN POPÜLER TARİHİ
1960’larda 6’ncı ayın 16’sında saat 6’yı 56 geçe, 06 trafik kodlu şehirde doğdum. Bu altılar hayatım boyunca peşimi bırakmadı. Bir ailenin tek çocuğuyum. Can Bartu’dan ad koymuşlar bana. Dolayısıyla tutacağım takımı seçme şansım kalmadı. 1964 yılında kreşe vermişler beni. Yedi yaşıma geldiğimde okumayı öğrendim…

3.3. Haber

Belli bir zaman içerisinde geçen olayları anında okuyucuya bildiren gazete yazılarına haber denir. Gazetelerde haber toplayan kişilere muhabir denir.
> Haber yazılarında temel ilke nesnelliktir.
> Bir haber yazısı 5N1K (kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin?) sorularına cevap vermelidir.
> Haber; ilginç, yeni, doğru ve önemli olmalıdır.

3.4. Röportaj

Gazetecilerin bir yeri, bir kurumu ziyaret ederek o yerin özelliklerini, orada gördüklerini, kişisel düşünceleriyle birleştirip fotoğraflarla belgeleyerek kaleme aldıkları yazılardır.

Örnek(ler)

»Muhabir: Küçüklüğünüzde arkadaşlarınızın futbol oynaması yasakken anneniz sizin futbol oynamanızı hep desteklermiş. Biraz anlatır mısınız o günleri?
Rıdvan: Bizim mahallede “okul başarısını düşürecek” diye kimse çocuğunun futbol oynamasını istemezdi. Ben de o yaşlarda futbola meraklıydım ve annem de her gün giydiğim eşofmanı hazır ederek okuldan sonra top oynamama izin verirdi. Bunu yapan başka aile yoktu.
Muhabir: Profesyonel futbol hayatına geçişiniz nasıl oldu?
Rıdvan: 13-14 yaşındayken Nazilli Spor’dan 25 futbol topu karşılığında Muğla Spor’a transfer oldum. Böylelikle profesyonel futbol hayatım başladı.

3.5. Gezi Yazısı (Seyahatname)

Gezilip görülen yerlerin ve o yerlerle ilgili izlenimlerin anlatıldığı yazılara gezi yazısı denir.
> Gezilip görülen yerler edebî bir üslupla anlatılır.
> Yazarın duygu ve düşüncelerini içerebilir.
> Gözlem gücüne dayanır.
> Anlatılanlar gerçektir, hayal ürünü değildir.

Örnek(ler)

» Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde anlattığı Amasya’yı gezmeye gidiyorduk. Yolculuğumuz on-on iki saat sürdü. Otobüs şoförü bizi şehrin göbeğinde indirdi. Amasya, bütün güzelliğiyle gözümüzün önündeydi artık. Yeşilırmak, şehrin tam ortasından geçiyor. Şehrin bir yanında Amasya Kalesi bir yanında Ferhat Dağı var. Amasya Kalesi’nin eteklerinde Yeşilırmak boyunca uzanan Safranbolu evlerine benzeyen tarihî Yalıboyu evleri var. Hemen arkasında ise Kral Kaya Mezarlıkları… Şehir, sanki açık hava müzesi. Şehri kuş bakışı görmek için Çakallar Tepesi’ne çıktık. Tarih kokan muhteşem bir şehir sanki ayaklarımızın altındaydı.

3.6. Mektup

Bir düşünce, duygu veya dileğin iletilmesi amacıyla yazılan yazılara mektup denir.

> Mektuplar, işledikleri konulara göre özel mektuplar, edebi mektuplar, iş mektupları ve resmi mektuplar olmak üzere dört grupta incelenir:

a. Özel Mektuplar

Hısım, akraba, eş-dost ve tanıdıklar arasında yazılan mektuplardır. En önemli özelliği gizliliğidir.

Mektupta uyulması gerekenler:

Tarih: Kâğıdın sağ üst köşesine, hitapla aynı sıraya yazılır. Tarihten önce mektubun yazıldığı yer yazılır.

Hitap: Hitap mektubun başlığıdır. Hitap bir iki sözcükten uzun olmamalı, aradaki sevgi, saygı, içtenlik derecesi bu bir iki sözcükte toplanmış olmalıdır. Hitaptan sonra virgül (,) işareti koymayı unutmamak gerekir.

Giriş: Mektubun yazılış nedeni bu bölümde belirtilir. Giriş birkaç cümleliktir.

Gelişme: Mektubun söyleşi bölümüdür. Verilecek haberler, sorulacak sorular bu bölümde yer alır.

Sonuç: Bu bölümde mektup yazılan kimsenin ve tanıyorsak o ailedekilerin durumu, sağlığı sorulur. Kendi durumumuzdan haber veriler. İyi dileklerle mektup bitirilir. Mektubun sağ alt köşesine ad, soyad yazılıp imzalanır. Kâğıt özenle katlanıp zarfa konularak zarf kapatılır.

b. Edebi Mektuplar

Edebi mektuplar, özellik olarak, bir bakıma özel mektuptur. Edebiyatçıların birbirlerine ya da yakınlarına yazdığı mektuplar anlatımları sanat yüklü olduğu için zamanla araştırmacılar tarafından yayınlanır. Böyle mektuplara edebi mektup denir.

c. İş Mektupları

Ticaret ve endüstri kurumlarının birbirlerine ve kişilere, kişilerin bu kurumlara gönderdikleri mektuplara iş mektubu denir. İşyerleri bu mektuplarda, firma ismini taşıyan başlıklı beyaz kağıtlar kullanırlar. Yazıda daktilo ( veya bilgisayar ) kullanmak yerleşmiş bir kuraldır. İş mektuplarında da konu kısa,öz olarak açık ve yalın bir anlatımla ele alınmalıdır. Resmi mektupların özellik ve yazılışlarını kavramış olmak bu tür mektup yazmada da büyük kolaylık sağlar.

İş Mektuplarının Yazılışında Uyulacak Kurallar:
1 Ciddi bir anlatım kullanılmalı, kısa ve özlü bir anlatım yolu seçilmelidir.
2 Her iş için ayrı bir mektup yazılmalıdır.
3 Daktilo veya mavi mürekkepli dolma kalem kullanılmalıdır.
4 Ele alınan konu hakkında amaca uygun açıklamalar yapılmalı, gerekli yerlerde teknik terimler kullanılmalıdır.
5 İstekler yapmacıklığa kaçmadan ciddi bir hava içinde belirtilmeli, saygı bildiren kelimeler ölçülü şekilde kullanılmalıdır.
6 Eğer yazılan iş mektubu, bir başka mektuba cevap niteliği taşıyorsa,bu, metnin başında “ilgi” bölümünde belirtilmelidir. Bunun için o mektubun tarihi ve numarasının yazılması yeterlidir.

d. Resmi Mektuplar

Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz,beyaz kağıtlar kullanılır. Anlatım ciddi ve ağırbaşlı olmalıdır. Konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır.

Resmi Yazışmalarda Dikkat Edilecek Noktalar:
1 Kağıdın üst yanından iki santim aşağıda ve ortada olmak üzere yazının çıktığı dairenin adresi bulunur.
2 Sağ üst köşeye tarih konur.
3 Mektup, cevap mahiyetinde ise “ilgi” hanesine cevabı olduğu mektubun sayı ve tarihi, “konu” hanesine de kısaca amaç yazılır.
4 Yazının ilk paragrafında sorun veya konu ortaya konur.
5 Gelişme paragraflarında,bizim konu hakkındaki görüşümüz belirtilir,bizden istenilen bilgiler verilir.
6 Sonuç bölümünde, alt makama yazılıyorsa “… rica ederim.”, üst makama yazılıyorsa “… arz ederim.” şeklinde bitirilir.
7 Resmi yazıyı tamamlayan evraklar,metnin sol alt kısmına,sıra numarası verilerek belirtilir.
8 Kağıdın sol en alt köşesine yazıyı daktilo edenle,konuyla ilgili bölüm şefinin ad ve soyadlarının ilk harfleri yazılır.

3.7. Dilekçe

Dilekçe Örneği (Resmi büyütmek için resmin üzerine tıklayınız.)

Bir isteği, bir şikayeti duyurmak veya bir konuda bilgi vermek, bilgi istemek için yazılan başvuru yazısına dilekçe denir.

Dilekçe Yazarken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar:
1 Dilekçeler,konularına göre uzun veya kısa olabilir. Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
2 Dilekçelerde ciddi, ağırbaşlı bir dil kullanılır. Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir. Süslü, yapmacık, laubali ifadelerden kesinlikle kaçınılmalıdır.
3 Dilekçeler; çizgisiz,beyaz dosya kağıdına daktiloyla (bilgisayarla) veya dolmakalemle,okunaklı el yazısıyla yazılmalıdır. Dilekçe yazarken kağıdı iyi ortalamak gerekir.
4 Sağ üst köşeye (kağıdın üst kısmından belli bir aralık bırakıldıktan sonra) tarih yazılır.
5 Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa,bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehir adı yazılır.
6 Daha sonra konunun belirlendiği metin bölümüne geçilir. Bu bir şikayet dilekçesiyse,şikayet sağlam kanıtlara dayandırılmalıdır. Eğer iş isteme dilekçesiyse, öğrenim durumu,yaş, kısa bir özgeçmiş, kurumca aranan seçkin nitelikler açık seçik belirtilmelidir.
7 Ardından arz bölümüne geçilir. Bu bölümde dilekçede bir durum belirtiliyorsa, son cümle “… bilgilerinize saygılarımla sunarım/arz ederim.”, bir istek belirtiliyorsa “Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.” gibi ifadeler kullanılarak dilekçenin metin kısmı tamamlanır.
8 Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye dilekçe sahibinin ad ve soyadı yazılır ve altına imza atılır.
9 Sol alt köşeye açık adres yazılmalıdır.
10 Adresin altına eğer varsa dilekçemizde başvurulanla ilgili ekler “Ek 1:…,2…” şeklinde alt alta belirtilerek yazılır.

3.8. Tutanak

Bir durum veya olayın oluş şekli ve sırasıyla beraber yazıya aktarılmasına tutanak denir. Tutanaklarda ayrıntılar önemlidir. Çünkü olayı değerlendirecek olanlar, bunlara göre hüküm verecektir. Olayın niteliği, yeri, zamanı, başlaması, başlamasına sebep olanlar, olayın gelişimi ve sonucu anlatılmalıdır.

Tutanak Yazarken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar:
1 Başlık bölümü kağıdın üst-orta kısmına tamamı büyük harfler ile yazılmalıdır. Başlık bölümü olayın ya da yapılan işlemin içeriğini yansıtacak şekilde seçilmelidir (Örnek: Kaza tespit tutanağı). İçerik, kelime ya da cümle ile belirtilemeyecek şekilde ise, sadece TUTANAK tabirini kullanmak da yeterlidir.
2 Tarih yazılır gerekirse saat sonra olay yeri yazılır daha sonra kişiler yazılır ve durum izah edilir.
3 Tutanağın verileceği amire itaf edilircesine bilgilerinize arz ederim denilir.
4 Tutanağın alt kısmına varsa 2 şahit bir amir ve tutanak tutulan kişinin adı soyadı yazılır ve imzaları alınır.

> Bunu dışında bir de toplantı tutanakları vardır. Çeşitli toplantılarda, toplantıya katılan kişilerin konuşmalarının ve tekliflerinin yazılması, durumun tespit edilmesi ve verilen kararların yazıya geçirilmesine de tutanak denmektedir. Bu tür tutanaklar hazırlanırken; önce toplantının hangi tarihte, ne zaman ve nerede nasıl başlatıldığı belirtilir. Toplantılarda önceden belirlenmiş ve ilgililere duyurulmuş gündem maddeleri sırasıyla tartışılır ve o konuyla ilgili karar verilir. Tutanağını yazan kişi, toplantıda söz alanların düşüncelerini (veya beyanlarını) açık ve öz olarak aynen yazar. Toplantının bitiminde ilgililer tutanağın altını imzalarlar.

3.9. İlan

Herhangi bir konudaki bir durumun, gazete, dergi, radyo, televizyon veya internet aracılığıyla ilgililere veya kitlelere duyurulmasına ilan denir. Konunun niteliğine göre ilan ya özeldir ya da resmîdir. İlanda çarpıcılık, kısalık, açıklık, ve anlaşılırlık önemlidir. İlanlar iş, toplantı, kayıp, ölüm vb. durumlarda da verilir.

Örnek(ler)

» 13.01.2013 tarihinde kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. Ali Yılmaz»

ELEKTRİKLİ ev aletleri ve beyaz eşya konusunda ürün tanıtımı yapabilecek bayan eleman aranıyor. 0123 123 45 67 Sağlam Ticaret – Beyoğlu

3.10. Reklam

Bir malı, bir ürünü çeşitli iletişim araçları yoluyla ilgilenecek olanlara veya kitlelere duyurmak ve tanıtmak amacıyla hazırlanan yazılı veya görsel içeriğe reklam denir. Reklamda amaç genellikle bir malın çok satılmasını sağlamaktır. Bunun için de reklam, ilgi çekici ve etkileyici olmalıdır. Günümüzde reklamcılık pek çok bilim dalından faydalanan bir iş kolu olmuştur. Reklam yazarlığı da ayrı bir çalışma alanıdır.

3.11. Bilmece

Bir şeyi adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı okuyana ya da dinleyene bırakan edebî türe bilmece denir.

Örnek(ler)

» Dışı var, içi yok Dayak yer, suçu yok. (top)
» Açarsam dünya olur Yakarsam kül olur. (harita)
» Küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuk (limon)

B. Şiir (Nazım) Türleri

Her şiirin belli bir konusu, üslubu vardır. Kimi aşk, ayrılık konusunu işler, kimi okura bir bilgiyi özlü bir şekilde verir, kimi ise birini eleştirir. İşte şiirlerin bunlara göre sınıflandırılması şiir türlerini ortaya koyar. Bunlar Yunanca’daki adlarıyla adlandırılır: Lirik, Epik, Didaktik, Pastoral, Satirik. Tanzimat’tan sonra oluşan bu adlandırmadan önce Türk şiiri, nazım şekillerine göre sınıflandırılırdı: Gazel, Kaside, Şarkı, Koşma, Destan, Varsağı, Mani, Ağıt vb.

1. Lirik Şiir (Duygusal Şiir)

İçten gelen heyecanları coşkulu bir dille anlatan duygusal şiirlere lirik şiir denir. Bu şiirlerde “sevgi, özlem, ayrılık” gibi konular işlenir.

Örnek(ler)

» Nasıl acıkırsa susarsa insan
Öyle sevdim bir memleket kızını
Bir şey bu aşkın artırdı hızını
Aramıza dağlar deryalar koyan
Bu dörtlükte olduğu gibi lirik şiirde hayal, duygu ve coşkunluk birinci plandadır.

2. Epik Şiir (Destansal Şiir)

Kahramanlık, yiğitlik, savaş konularını işleyen ya da tarihsel bir olayı coşkulu bir anlatımla işleyen şiirlere epik şiir denir.

Örnek(ler)

» Bizdik o hücumun aşkıyla kanatlı
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle
Bu dörtlükte olduğu gibi epik şiirler, okuyanlarda vatan ve millet sevgisi oluşturur.

3. Didaktik Şiir (Öğretici Şiir)

Belli bir düşünceyi kabul ettirmek veya belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, ahlaki bir ders çıkarmak için yazılan öğretici şiirlere didaktik şiir denir.

Örnek(ler)

» Piknik, gezi yaparken
Çöp bırakma geride
Çayırlarda yürürken
Zarar verme çiçeğe
Bu dörtlükte kişilerde çevre bilinci oluşturma amaçlanmıştır. Şair, şiir yolu ile okuyucusunu çevre konusunda bilinçlendirmeyi amaçlamıştır

NOT Fabl da didaktik şiir sayılabilir.Bu türde amaç, insanların hatalarını düzeltmek, onlara yol göstermektir. Fabllardaki düşsel unsurlar birer araçtır. Asıl hedeflenen ise ahlaki derstir. İnsan dışındaki varlıklara insana ait özellikler verilerek, bu varlıklar öyle hareket ettirilir.

4. Pastoral Şiir (Doğa Şiiri)

Doğa güzelliklerini; orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını ve bu hayata duyulan özlemi ifade eden şiir türüne pastoral şiir denir.

Örnek(ler)

» Gümüş bir dumanla kapandı her yer
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı
Sürüler, çeşmeler, sarı çiçekler
Beyaz kar, yeşil çam, yayla dumanı

5. Satirik Şiir (Yergi Şiiri)

Toplum hayatındaki aksayan yönlerin, düzensizliklerin; insanların çeşitli konulardaki beceriksizliklerinin ve zayıflıklarının anlatıldığı yergi şiirlerine satirik şiir denir. Bu şiir türü, Halk edebiyatında “taşlama”; Divan edebiyatında “hicviye”; günümüz edebiyatında ise “yergi” adıyla bilinir.

Örnek(ler)

» Cüzdanı görseler itin boynunda
“Buyur baş sedire it ağa.” derler
Eğer paran yoksa senin koynunda
“Defol git şuradan kurbağa!” derler
Bu dörtlükte insana değil de paraya önem verilmesi eleştirilmekte, toplumsal bir sorun dile getirilmektedir.

6. Mani

Başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türüdür.
> Anonim halk edebiyatının en yaygın şeklidir. Söyleyeni belli değildir.
> Genellikle yedi heceli bir dörtlükten oluşur. Ama mısra sayıları 5,6,7,8 hatta 14 olan maniler de vardır.
> Uyak düzeni aaxa şeklindedir.
> Manilerin ilk iki dizesi uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için söylenir. Bunlara doldurma dizeler denir.
> Temel duygu ve düşünce son iki dizede ortaya çıkar.

Örnek(ler)

» Bahçelerde saz olur.
Gül açılır yaz olur.
Ben yârime gül demem,
Gülün ömrü az olur.

» Deniz geçer sal değil.
Sözlerim masal değil.
Gönül çarşıda pazarda,
Satılacak mal değil.

» Karpuzlar yenmez oldu.
Sıcaktan benzim soldu.
Bir yar sevdim o dahi,
Gitti de gelmez oldu.


Yazı Türleri ve Özellikleri, Deneme, Eleştiri, Gezi yazısı, Haber Yazısı, Hatıra, anı, Makale, Mektup, Roman, Sohbet, söyleşi, Tartışma, Biyografi, Fıkra, köşe yazısı, Günlük, Halk Hikayeleri, Hikaye, öykü, Masal, Mesnevi, Röportaj, Sunum, Tiyatro, Destan

dilbilgisi.net'e sevgilerimizle...

Yorumlar (0)