Edebi Sanatlar, Söz Sanatları Hakkında Detaylı Bilgi

Edebi SanatlarSöz Sanatları Hakkında Detaylı Bilgi

Konu: Edebi Sanatlar, Söz Sanatları Hakkında Detaylı Bilgi

  • A) MECAZ ANLAMA DAYALI SANATLAR
  • B) GERÇEK ANLAMA DAYALI SANATLAR
  • C) SÖZE (SESE) DAYALI SANATLAR

İfadenin gücünü artırmak, etkisini kuvvetlendirmek, monotonluğunu engellemek, hafızada kalmasını kolaylaştırmak gibi pratik faydaları olan edebî sanatların asıl fonksiyonu; duygu, düşünce ve hayal unsurlarının estetik yorumunu kurmak üzere tercih edilen bilgiyi ve heyecanı taşıma basamağında ortaya çıkar.

Edebi sanatlar, kalıpların ışığında, orijinal bir söyleyiş ve buna bağlı orijinal bir çağrışım zinciri oluşturur. Sanatların kullanımında geleneğin kalıplarını taşıyan belirtiler olduğu gibi sanatkârın psikolojik yönlerini gösteren ipuçları da mevcuttur. Asırların şiir örneklerine akseden edebî ifadenin birbirinden farklı yanı, birbirinden farklı güzellikleri bulunması, biraz da edebiyat sanatlarına borçlu olduğumuz bir keyfiyettir.

Edebî sanatlar; eserdeki estetik zemin ve girift anlam ilgileriyle zengin bir geri planı barındıran bir varlık bilgisi ve bir kültür taşıyıcısıdır. Varlık, evrensele; kültür, millî olana cevaz verir; sanatkâr, fert aynasında iki dünyayı birleştirir. Bu terkip, günlük dil ile anlatılamaz. Böylece özge bir iklim ve renkli bir hayal sistemi başlar ki hüküm, edebî sanatlarındır.

Sınıflama, gruplama, sıralama, seçme ve ayıklama gibi işlemleri öngören bilimsel metotların yanında hemen hemen aynı işlemleri zihinde gerçekleştiren; ispat etmeyen, sadece hissettiren ve bir çırpıda sübjektif sınıflamalara ulaştıran; güzel aktarımı, manzum bir ifadeye taşıyan edebî sanatlar, zekâ ile heyecanın keşfettiği bir yorumdur.

Edebî sanatın bir şiirde ortaya çıkmasında, kelimelerin anlam kapasitesi artar; çağrışımın yönü çeşitlenir; genel heyecan dozuna başka heyecan çeşitleri yüklenir. Bazen bir kelime ile (gül) bin yıllık bir gelenek temsil edilir. Bu temsil, tercih edilen tekniğe göre teşbih, istiare, telmih gibi adlar alır. Bu isimlendirmeler kültür taşıyıcısı olan edebî eserin hangi teknik ve hangi alaka merkezi ile bize ulaşacağını gösterir.

Şiir atmosferinde, geleneğe yaslanan sanatkâr çoğu kere, “bu mısraa teşbih konulmalı, şurada bir istiare olsa iyi olur, buraya telmihi yerleştirmeliyim” gibi planlar yapmaz. Böyle bile olsa edebî sanatların zuhuru bir kendiliğinden oluştur.

Divan edebiyatımızda edebî sanatların dokusu, hayatı algılayışın ve mazmunların terkibinde kurulur. Bir sanatkâr, önce ustaların örneklerini nazmeder, onları taklit ile nazireler yazar. Geleneğin mazmun anlayışını öğrenir ve sonra bikr-i mazmun (bulunmamış, el değmemiş mazmun) keşfi ile bir üst makama geçer, mizaç yoluyla orijinal kurguya ulaşır, yeteneğin ve birikimin süzgeciyle ifadeye aktarılan tabiî bir zuhuratı verir.

Sanatkâr, aldığı kültür ve yetiştiği muhitin zemininde, irfan ve şiir iklimlerine girerken aktarmanın ve benzetmenin sarayını estetik yapı bloklarıyla inşa edebilecek bir meşk ve nazire talimine başlamıştır.

Edebî sanatlardaki aktarmalar, vahdet-i vücut prensibinin veya ondan bir iki farkla ayrılan panteizmin var oluş yorumundaki aktarmalara benzer.

İster Klasik Türk Edebiyatı’ndaki tasavvuf lügatine bağlanılsın istersek Yeni Türk Edebiyatına daha çok akseden felsefi ve mistik kavramlarının çağrışımlarına danışılsın edebî sanatlar yoluyla şu hüküm, farklı farklı değerlendirebilir. Görünen, görünen değildir; söylenen de başka bir şeydir. Tıpkı söylenen, edebî sanatlar yoluyla başka bir şey anlatıyorsa görünen de hep başka bir şey anlatacaktır. Varlık, edebî sanatlar gibi, ince nüktelerle doludur.

Edebî sanatların fonksiyonu, bu yolla hayata akabilir. İnsanoğlu çeşitli uyarıcılar karşısında algılama ve anlama süreçleri yaşarken bir birikimi bir başka sahaya taşıyabilecek şekilde yaratılmıştır ve bu gücünü de çok sık kullanır. Günlük hayatta misal göstermek, birikimi somuta indirgemek, objeyi tanınan bir şeye benzetmek veya daha başka bir açıdan ifade etmek gibi faaliyetler, edebî eserde estetik ifadenin içine gizlenmiş bir edebî sanat olarak yerini alır.

Edebi sanat, kuvvetli bir anlatıma kavuşmak amacıyla, edebî dilde meydana gelen estetik bir yorumdur. Bu yorum, hayata açılmalıdır. Yaşarken öğrenilen bilgiler insanın anlayışını geliştireceği gibi kelimeleri ifadedeki pratikleri de geliştirir.

Edebi sanatların tanımlarını, fonksiyonlarını bir tasnif altında inceleyebilmek için birçok araştırıcı önemli çalışmalar yapmıştır. Bu sınıflamalar, birbirini doğrulamayan bazı veri karışıklığı ortaya çıkarır. Çeşitli bakış açılarına göre değişik tasnif grupları görülür.

Edebiyat araştırıcılarının edebî sanatları hangi ölçütlere göre sınıflandırdıkları tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu konuda ölçütten çok gelenek ön plândadır. Diğer sanatlar bir kenara bırakılıp sadece mecaz sanatının sınıflandırılmasının yapılması bile yüzlerce girift dehlize açılır. Belirsizliğin veya çok yönlülüğün, sanatın ve şiirin tanımında karşılaşılan bilinmezlerle ilgisi olsa gerektir.

Bilinen ölçüler ise, altı asırlık divan şiiri geleneğiyle birlikte beş bin yıllık Türk kültürünün tetkik ve tasnif edilmesindeki zorluklarla sistemleşememektedir.

Bu bilgiyi gerçekleştirmek için çalışacak insanlara ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu bir kere daha ifade etmek isteriz, Kaynaklarda görülen edebî sanatlar sınıflandırmalarından biri Ali Nihad Tarlan’a aittir

Bir devrin, bir neslin zevk ve irfan anlayışını gösteren bu sınıflama, günümüz insanı için ayrıca açıklanmaya muhtaçtır. Daha yeni kaynaklarda edebî sanatlar, Anlam Sanatları ve Söz Sanatlarıolarak ikiye ayrılıyor. Anlam sanatları, kelimelerin anlamlarıyla ilgili olup gerçek anlam ve mecaz anlam sınırlarıyla incelenir. Diğer anlam grupları, bu iki anlama dayalı olarak değerlendirilir. Söz sanatları ise, kelime anlamını ilgilendirse de daha çok, ses, ahenk ve biçimlerini kapsar.

Tarlan’ın tasnifi:

Heyecana bağlı sanatlar

– Doğrudan doğruya heyecan mahsulü olan sanatlar

Mecaz-ı Mürsel, Mübalağa, İltifat, Tekrir, Rücu, Hüsn-i Talil, Tecahül-i Arif, Kat, Nida, Tariz

– Heyecanın doğurduğu 1. ve 2. derecedeki tedailere istinat eden sanatlar:

Birinci derece: Teşbih, Açık İstiare, Kapalı İstiare, Teşhis ve İntak, irsal-i Mesel, Telmih;

İkinci derece: Müraat-ı Nazir, Tezat

Fikre bağlı sanatlar

Bir kelime veya terkibin iki veya daha ziyade manası üzerine bina edilir:

– Her iki mananın kastedildiği sanatlar: İham, İstihdam, Müşakele

– İkinci mananın göz ardı edildiği sanatlar: İham-ı Tenasüp

– Bir terkibin İki türlü manası üzerine istinat eden sanatlar: Kinaye, Tariz

– İki kelime üzerinde kurulan sanatlar: Cinas, Ittihad, İştikak, Kalb

– Akılda bir intibah bırakan sanatlar: Akis, Tardid

Edebi sanatların işlevleri ve kriterleri nasıl ortaya çıkıyor? Acaba edebî sanatları neye göre anlayalım? Nasıl ölçüt geliştirelim? Bu soruların bir başka soru ile pekiştirildiğini hissediyoruz: Edebi sanatlar niçin vardır?

Görünen başka şeydir; görünen, duyulan kelimelerle ifade de başka bir anlam taşıyabilir.

Varlıkta transfer, oluşum, gelişim, kendini gerçekleştirme olduğu gibi kelimeyle ifadede de bunun yansıması bulunur.

Kelimeler, transfer zemininde bir ifade süreci yaşayabilir.

İnsan zihnindeki hayalî tasarruflar, insanın kelimelerle ifadesine de yansır.

Bazı olayları anlamak için sebep-sonuç ilişkisi kurulmalıdır. Edebî ifade de sebep- sonuç ilişkisini bazen gerçek bazen mecaz dokusuyla kullanabilir.

Bir heyecan, ifade edilmek istenir. İnsanoğlunun heyecanlarını sınıflamak, psikoloji ilmi için belki mümkündür ama onun heyecanlarını ifade etme biçimlerini sınıflandırmak çok zordur. Edebî sanatlar, bir bakıma heyecanların şahsa mahsus ifadesi gibi düşünülmelidir.

Eğitimli insanın zerafet, nükte, espri gibi güzel ifadeyi araması, edebî sanatlar ile bir kere daha gündeme gelir.

Söylenen sözün etkisini artırabilmek için edebî sanatlar kullanılabilir.

Orijinal olmak, daha önce kullanılmamış bir ton ile bilinen bir edebî sanatı kullanmayı gerektirebilir.

Güzel ve etkili ifade ile sanatkâr zamana direnebilir.

Varlığın ve mukaddes yaratmanın beşerî tasarrufu, insan eliyle ve kelimelerle ifadede devam etmektedir.

Edebi sanatları üç ana kümede inceleyebiliriz:

A) MECAZ ANLAMA DAYALI SANATLAR

Mecaz (Değişmece)
Mecaz-ı Mürsel (Düzdeğişmece)
Teşbih (Benzetme)
İstiare (Eğretileme)
Kinaye (Değinmece)
Teşhis (Kişileştirme)
İntak (Konuşturma)
Tariz (İğneleme)

B) GERÇEK ANLAMA DAYALI SANATLAR

Tezat (Karşıtlık)
Tevriye (İki anlamlılık)
Mübalağa (Abartma)
Hüsn-i talil (Güzel neden bulma)
Tenasüp (Uygunluk)
Tecahül-I arif (Bilmezlikten gelme)
İstifham (Soru sorma)
Terdit (Şaşırtma)
Telmih (Anımsatma)
Leff ü neşr (Sıralı açıklama)
Tedriç (Dereceleme)
Tekrir (Yineleme)
Rücu (Geriye dönüş)
Irsâl-i mesel (Atasözü söyleme)
Kat (Kesme)

C) SÖZE (SESE) DAYALI SANATLAR:

Cinas (Sesteşlik), Seci (içuyak), İştikak (Türetme sanatı), Akis (Çaprazlama), krostiş, Lebdeğmez(Dudakdeğmez), Aliterasyon (Ses Yinelenmesi)

Yorumlar (0)