Gezi Yazısı Örnekleri, TAÇ MAHAL, Falih Rıfkı Atay, Gezerek Gördüklerim  

Gezi Yazısı Örnekleri, TAÇ MAHAL, Falih Rıfkı Atay, Gezerek Gördüklerim

Gezi Yazısı Örnekleri, TAÇ MAHAL, Falih Rıfkı Atay, Gezerek Gördüklerim

Hint yolculuğuna çıkarken okuyarak veya dolaşarak bu memleketi ta­nıyan herkesten aynı hasretli sözü duyarsınız:

—   Demek Taç Mahal'i göreceksiniz. Ve arkasından şu tavsiye: 

—  Fakat oraya hele ay ışığında gitmelisiniz. Hindistan'a vardığınız zaman sizi gezdirecek olanlardan biri şu müjdeyi verir: 

—   Talihiniz varmış, programda Ağra, tam mehtaba düşüyor...

  ... Taç Mahal, eşsiz bir anıt kadar bir aşk hikâyesini de hatıra getirir. Bir gönül ateşinde ısınan bu mermerler, asırlardan beri soğumamıştır. Neresine dokunsanız, bir kalp çırpıntısı duyacak gibi olursunuz.

Türbe, selatin camiler gibi geniş bir bahçe avlu ortasındadır. Avluya, her biri ayrı bir anıt kadar güzel ve ihtişamlı, yerine göre bir iki veya dört kapıdan girersiniz. Kapılar birbirine duvarla bağlanmıştır. Ve bazen bu duvarların iç tarafı medreseler veya buna benzer tesislerle kaplanmıştır. Türbeler, minarelidirler. Hindistan Türk mimarisinde minare, yalnız ezan okumaya değil aynı zamanda bu türlü anıtları süslemeye de yarar.

 Dış kapının kemeri altından Taç Mahave bakıyoruz. Servili bir su ka­nalının sonunda onun klasik olduğu kadar esrarlı güzelliği ve bilhassa ha­tırası, bizi kendine doğru çekiyor. Geniş bir mermer taraça ortasında bü­yük bir kubbe ve yanında daha küçük kubbeler... Nispetlerinde o kadar ahenk var ki uzaktan ezmeyici hafifliği, yaklaştıkça bir ihtişam manasına bürünür. Kapı eşiğinde ise ulu ve baş döndürücü heybet alır.

 Bütün içi akikler, somakiler, daha birçok kıymetli sert taşlarla âdeta dokunmuştur. Her tarafta aynı kakma ve kabartmalardan çelenkler, nakış­lar ve oymalar görürsünüz. Bununla beraber büyük bir sadelik ahengi hissini hiç kaybetmezsiniz. Bir sanatçı diyor ki: "Mimariye alınan süsle­me üsluplarının en güzel ve en değerlisi budur. Hele kakma taştan çiçek­lerle işlenen bir kaide üstündeki zarif sandukalarla bunların etrafındaki kafes mermer çevirmenin ihtişam içindeki ruh asilliği ve zenginlik fikrini öldüren sanat sükûnu hemen gönlü kavrar."

 Mümtaz-Mahal'in sandukası kubbenin tam altındadır. Yanındaki san­duka, iğreti gibi durur, Şah-ı Cihan, Cumna Irmağı'nın öbür kıyısında kendisi için de kara mermerden böyle bir türbe daha yaptırmak ve ikisini birbirine gümüş köprü ile bağlamak fikrinde idi. Birbirinden ayrılmayan bu iki şahane ruh, belki nisan şafaklarında, bu gümüş köprü üstünde bu­luşacaklar ve Cumna'nın sularına aksedeceklerdi. Fakat babasının ısrar­larından bıkan ve fakair gibi yaşayan mutaassıp Evrenk-Zeyb, Şah-ı Cihan't getirdi, bir sığıntı gibi karısının yanına gömdü.

Falih Rıfkı Atay

Yorumlar (0)