MANİLERİN ÖZELLİKLERİ, ANONİM HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

ANONİM HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ, NİNNİLERİN ÖZELLİKLERİ, MANİLERİN ÖZELLİKLERİ, AĞITLARIN ÖZELLİKLERİ, TÜRKÜLERİN ÖZELLİKLERİ

ANONİM HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ, NİNNİLERİN ÖZELLİKLERİ, MANİLERİN ÖZELLİKLERİ, AĞITLARIN ÖZELLİKLERİ, TÜRKÜLERİN ÖZELLİKLERİ

Edebiyat ile ilgili tüm yazılar için tıklayınız.

MANİLERİN ÖZELLİKLERİ, ANONİM HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

TDH - KOLAY ERİŞİMİ Türkçe Göktürkçe Edebiyat Türkçe Adlar Tarih Kökenbilgisi Türk Lehçeleri Yazım Kılavuzu Türk Dünyası PDF-DOC Sınav-Deneme

DİL BİLGİSİ KOLAY ERİŞİMİ Dil Bilgisi Sıfatlar Belirteçler Anlam Bilgisi Kompozisyon İlgeçler Cümlede Anlam Nasıl yazılır? Bağlaçlar Paragrafta Anlam Noktalama İşaretleri Ünlemler Sözcükte Anlam Sözcük Bilgisi Eylemler Ses Bilgisi Yapım Ekleri Eylemsiler Yapı Bilgisi Adıllar Dil-Anlatım Yazım Bilgisi Adlar Edebiyat Anlatım Bozuklukları Ana Bet Atasözleri ve Deyimler TDH-Instagram Tivitır Feysbuk

ANONİM HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Mani, türkü, ağıt, ninni söyleyeni belli olmayan Türk halk şiiri ürünleridir. Estetik-sanatsal boyutları dışında, içerdikleri sosyolojik göstergelerle ve psikolojik olarak da dışavurum aracı özellikleriyle önemli bir işleve sahiptirler.

Ölçü ve uyak düzenleri bakımından birbirlerine yakın olan bu türler, halkın yaşamına tutulmuş bir ayna görevi de görürler.

Dil anlatımları ise örneklerde de görüldüğü gibi süsten, özentiden uzak, anlaşılır ve yalındır. Çünkü, halk kendi yaşam gerçeğini, en iyi yine kendi diliyle anlatabilir.

Bu türler, şekilleri ve içerdikleri konular bakımından, kendi içlerinde ayrıca alt gruplara ayrılmışlardır. Bu sınıflama, bu alanda yapılacak araştırma ve incelemeler için konuyu sistematize etme bakımından, halkbilimciler açısından önemli ve gerekli bir ayrıştırmadır.

Anonim Halk Edebiyatı Türk Şiirinin Özellikleri;

-Sözlü ve yazılı olarak yaşayan bir edebiyattır.

-Dili sade, yalın, halkın konuşma dilidir.

-Nazım birimi dörtlüktür.

-Ölçü hece ölçüsüdür.

-Yarım uyak kullanılır.

-Aşk, ölüm, hasret, yiğitlik, gurbet gibi konuları işlemiştir.

AĞITLARIN ÖZELLİKLERİ

Ağıtları, ölüm ve yas törenlerinde söylenen "lirik türküler" olarak tanımlayabiliriz. Divan şiirindeki karşılığı ise ""mersiye"dir. Ölçü ve uyak düzeni genellikle türkülerde olduğu gibidir.

Konu: Ölüm acısını ve yası anlatır. Dünya halk kültürlerinde ölüm törenleri, daima önemli bir yer tutmuştur.

Orta Asya Türkleri arasında da bu törenlerin önemsendiğini, Göktürkler'de ve Uygurlar'da özel 'ağıtçı-yasçı"ların olduğunu biliyoruz. Günümüzde de hala Anadolu'nun bazı köylerinde ağıt yakan "ağıtçı"lar vardır. Bunlar, ölen insanın sosyal konumuna ve kişisel özelliklerine göre ağıtlar yakarak bunu hüzünlü bir ezgi eşliğinde, yüksek ve acılı bir sesle söylerler. Ağıtçının çevresine toplanan ölünün yakınları da yine yüksek sesle ağlayarak, zaman zaman hep bir ağızdan bu ağıtçıya katılırlar. Konya-Ereğli-Ayrancı'da, varsıl bir bey için, kadın bir ağıtçı tarafından yakılan aşağıdaki ağıt, ağıda konu olan bu beyin psikolojik ve sosyal yapısını, ekonomik gücünü oldukça iyi yansıtmakta, ayrıca seçilen sözcükler, kullanılan ölçü ve kurulan uyak düzeni ağıtçının ustalığını göstermektedir.

Türkçede 7, 8 ve 10 heceli ağıtlar yaygındır. En çok rastlanılanı 8 hecelilerdir. Erkeklerin söylediği ağıtlar varsa da ağıtları daha çok kadınlar söyler. Gösteri bölümüyle tiyatro, söyleniş biçimiyle şiirseldir. Ağıtlar türkü ve destanla yakın ilişki içindedir.

Örnek: - AĞIT -

Atlıyı attan indiren

Mazlumu tahta bindiren

Ahı acıyı dindiren

Helimoğlu'm yatar şimdi

Köylüsünün danışığı

Köyünün bir yakışığı

Bacımın gönül ışığı

Helimoğlu'm yatar şimdi

Ala şahini uçuran

Koç yiğitleri şaşıran

Yolunu dağdan aşıran

Helimoğlu'm yatar şimdi

Tarlaları ıssız kaldı

Ekinleri susuz kaldı

Azrail onu da aldı

Helimoğlu'm yatar şimdi

Bazen de ağıtçılar yaktıkları ağıtları, ölenin ağzından söylenmiş gibi düzenlerler.

Örnek:

Bileydim de Hacılara varmazdım

Tütüncü beyinin kızın almazdım

Gelen belalara karşı durmazdım

Aman doktor söyle ölecek miyim

Ölmeden sılamı görecek miyim

Hacılara vardım ateşim yanar

Üç yüz elli kurşun başımda döner

İllerin dalına bülbüller konar

Söyle doktor söyle ölecek miyim

Ölmeden sılamı görecek miyim

Ankara'dan bindirdiler tirene

Selam söylen eşe dosta yarene

Sağ olup da sılasını görene

Söyle doktor söyle ölecek miyim

Ölmeden sılamı görecek miyim.


MANİLERİN ÖZELLİKLERİ


Mani, ortak (anonim) halk edebiyatında, çoğunlukla hece ölçüsünün yedili kalıbıyla söylenen ve yine genellikle dört dizeden oluşan koşuk (şiir) biçimidir.

Uyak Düzeni: Çoğunlukla üçüncü dize serbest, birinci, ikinci ve üçüncü dizeler birbiriyle uyaklıdır. Bu uyak düzenini şöyle şematize edebiliriz:

________ a - Kar yağıyor inceden - a

________ a - Gül açılır goncadan - a

________ b - Ben yari kıskanırım - b

________ a - Yerdeki karıncadan - a

Manilerde birinci ve ikinci dizeler "dolgu" dizeleri olup verilmek istenen asıl ileti (mesaj), amaçlanan duygu ve düşünce son iki dizede söylenir.

Örnek:

Şu dağlar olmasaydı

Çiçeği solmasaydı

Ölüm Allah'ın emri

Ayrılık olmasaydı

Görüldüğü gibi, bu maniyi söylemedeki asıl amaç, ayrılık acısının ölüm acısından bile daha ağır olduğu düşüncesi ve bu düşüncenin insan ruhunda yarattığı, bir bakıma edilgen (pasif) karşı koyuş duygusunun dışavurumudur. İşte bu asıl amaç, son iki dizede toplanmıştır. İlk iki dize ise iç ahenk yaratmada kullanılmış "hazırlık" dizeleri, öteki adıyla "dolgu" dizeleridir. Asıl amacın son iki dizede yoğunlaştırılması, ayrıca söyleyişin vurucu gücünü arttırır ve etkisini güçlendirir.

Konu: Maniler çoğunlukla sevi (aşk), doğa, ayrılık, özlem gibi konuları içerirler.

Türleri:

A. Konularına ve kullanım alanlarına göre

1. Niyet, fal (yorum) manileri

2. Sevi (aşk) manileri

3. İş manileri

4. Bekçi ve davulcu manileri

5. Mektup manileri

6. Atışma manileri

7. Oyun manileri

B. Uyak ve dizelerine göre

1. Düz mani

2. Yedekli mani

3. Ayaklı (kesik) mani

Düz mani; maninin genel tanımında verdiğimiz dört dizeden ve "a/a/b/a" uyak düzeninden oluşan manilerdir.

Yedekli manide maninin sonuna, anlamı pekiştiren iki dize daha eklenir.

Örnek:

İlkbahara yaz derler

Güzel söze naz derler

Kime derdim söylesem

Bu dert sana az derler

Kendin ettin kendine

Yana yana gez derler

Görüldüğü gibi, son iki dizenin eklenmesiyle, uyak düzeni de

________ a

________ a

________ b

________ a

________ c

________ a

olarak değişmiştir.

Ayaklı (kesik) manide ise, maninin bütününde kullanılacak olan belirleyici "ayak" sözcüğü, birinci dizede söylenir ve asıl maniye ondan sonra geçilir. Bu manilerde uyaklar genellikle cinaslı (yazılışı aynı, anlamı ayrı sözleri birarada kullanma sanatı) olduğundan, bu türe "cinaslı mani" de denir.

Örnek:

Yaradan

Tabip anlar yaradan

Cümlenin ver muradın

Benim de ver yaradan.

Sonuç olarak; görüldüğü gibi maniler, bağımsız bir bütünlük içinde olup kısa ve yoğun

bir anlatıma, zengin bir içerik yüklerler. Yani bir başka deyişle, "yükte hafif pahada

ağır"dırlar.


NİNNİLERİN ÖZELLİKLERİ

Ninniler, çocukları uyutmak için çok eski zamanlardan beri söylene gelen, çoğunlukla türkü formundaki sözlü halk ürünleridir.

Ninniler çoğunlukla ortak (anonim) olmakla birlikte, söyleyici o anda kendi duygularını yansıtan ninniler de yaratıp söyleyebilir. Bu nedenle ninniye "anne şarkısı" da denir.

Anadolu Türkçesindeki ninniye, Azeri Türkleri "laylay", Kerküklüler "leyley", Kazan Türkleri "bişik cırı", Türkmenler "hudi-havdu", Özbekler "alla", Kazak Türkleri "eldiy-beşik cırı", Kırgız Türkleri "aldey beşik ırkları" derler.

Ölçü ve uyak düzeni: Yapı bakımından çoğunlukla dörtlükler halinde olup lirik türküler sınıfına girseler de, ölçü ve uyak bakımından belli bir düzen izlemeyenleri de görülür.

Konu: Ninniler, bebekleri uyutmak için öyle "laf olsun" diye söylenmiş "Dandini dandini dasdana, danalar girmiş bostana" gibi boş içerikli ezgiler değildir. Çoğu zaman ninni, anne ile bebek arasında çok özel bir "iletişim aracı" görevi yapar. Yer yer de çocuktan çok anneye yöneliktir. Çünkü anne, o her ne kadar anlamasa da, ninniler aracılığıyla bebeğiyle dertleşir; sevinçlerini acılarını onunla paylaşır. Bir başka deyişle, ninni ezgisiyle bebeğe, sözleriyle de söyleyene bir ruh dinginliği verir ve önemli bir "psikoterapi" uygulaması yerine geçer. Örneğin, yeni doğan torununu hayırlamak, bir süre "oğul ekmeği yiyip gelin ağusu içmek" için oğlunun evine giden kaynana, beğenmediği gelininin yüzüne bir şey diyemeyince, çıkar yolu, bebek torununa ninni aracılığıyla şöyle seslenmekte bulur:

"Dandini dandini danadan

Bağışlasın yaradan

Bir kötüce anadan

Doğmuş bu şah balaban"

Yürek ağusunu bununla da atamayan babaannenin, gelininin tüm yakınlarını kötüleyip kendi aile bireylerini yücelten şu ninisi de önemli bir "öfkeyi dışavurum aracı" dır.

"Hayhayısı var bunun

Mısır'a kılıç sultanı

Bir emmisi var bunun

Fidan boylar keleşi

Bir babası var bunun

Küllü ağı bardağı

Bir anası var bunun

İnci mercan kol bağı

Bir halası var bunun

Yurtta kalmış kör kedi

Bir teyzesi var bunun

Değirmende dev kocası

Bir dedesi var bunun

Hasıraltı akrebi

Anneannesi var bunun

Beyti şerif bekçisi

Bir dedesi var bunun

Döşek minder kadını

Babaannesi var bunun".

Yoksulluk nedeniyle kocası gurbete çalışmaya giden kadınlar, karşılaştıkları zorlukları, eşlerine duydukları özlemi, onlardan haber alamamanın sıkıntısını ninnilere döküp çocuklarıyla şöyle paylaşırlar:

Beşiğine koydum seni

Baban hep üzüyor beni

Baban çabuk gelse de bir

O zaman ben görsem seni

Neen neen neen nen

Kuzuma da benim neen nen.

Beşiğini ben belerdim

Höllüğünü hep elerdim

Baban eve geleydi bir

Ona derdimi söylerdim

Neen neen neen nen

Yavruma da benim neen nen.

Beşiğine beşiğine

Beyler kona eşiğine

Baban zengin olsa da bir

Altın taksam beşiğine

Neen neen neen nen

Yavruma da benim neen nen.

Evliliklerinde pek çok özveride bulundukları halde, yine de kocaları tarafından değerleri bilinmeyen ve mutsuz olan kadınlar da bu kırılmışlıklarını ninnilere yükleyip şöyle yansıtırlar:

Beşiğim beştir benim

Yaram on beştir benim

Ev ettim emek ettim

Emeğim hiçtir benim

Neen neen neen nen

Kuzum da uyusun neen nen

Dağa doğdu güneşler

Yarama fitil işler

Gelmeye yavrum başına

Başıma gelen işler

Neen neen neen nen

Yavrum da uyusun neen nen

Yavrum uyusun benim

Çabuk büyüsün benim

Yiğit olup gezende

Gönlüm yürüsün benim

Neen neen neen nen

Oğlum da uyusun neen nen.

Anadolu'da bazı aileler, genel yargının ve dıştan görünenin tersine "anaerkil"dir. Böyle ailelerde, kocası da dahil, evi çekip çeviren, evin yükünü omuzlayan, önemli kararları veren çoğu zaman kadındır. Böyle olunca da, çoğunlukla, eşinden saygı görür ve yükü paylaşılır. Bu nedenle adına "babalar ninnisi" denilen ve eşine yardımcı olmak isteyen erkeklerin, çocuklarını uyutmak için söyledikleri ninniler de vardır.

Örnek:

Ninni çaldım yatasın

Uykulara batasın

Bu uyku senin değil

Gidip satın alasın

Neen neen neen nen

Hadi kuzum uyusun neen nen

Uzak yoldan gelirim

Kuzu gibi melerim

Eğer sen yoruldunsa

Bırak ben de belerim

Neen neen neen nen

Benim kuzum uyusun neen nen

Ninni derim uyusun

Uyusun da büyüsün

Anan çok yorgun oğul

Uyu ki o uyusun

Neen neen neen nen

Hadi oğlum uyusun neen nen.

Sonuç olarak görülüyor ki, ninniler de öteki sözlü halk edebiyatı ürünleri gibi halkın ve yaşamın gerçeklerini estetik ölçüler içinde ses ve söz olarak yansıtan önemli halk yaratılarıdır.


TÜRKÜLERİN ÖZELLİKLERİ

Bir ezgi eşliğinde söylenen halk şiirlerine "türkü" denir. Türküler, adına "bent" denen 2-4 dizelik bölümlerden oluşur. Çoğu zaman bu bentler, ezgisi ve sözleri değişmeden tekrarlanan ve adına "kavuştak" denen dizelerle birbirlerine bağlanırlar. Kavuştaklar çoğunlukla 1-4 dizeden oluşurlar.

Halk arasında yakılan (yaratılan) türkülerin, yakıcısı (yaratıcısı) bilinmez.

Ölçü ve Uyak Düzeni: Türküler daha çok 7'li, 8'li ve 11'li hece ölçüleriyle söylenir. Kavuştak uyakları genelde kendi aralarında uyaklı olurken, bent uyakları değişiklik gösterebilirler.

Örnek:

Başı bölük bölük dumanlı dağlar __ a

Duman eylenir mi kar olmayınca __ b

Bana derler güzel gönlünü eyle __ c BENT

Gönül eylenir mi yar olmayınca __ b

Dağlar yakışığı kar olmayınca __ b

Eller yakışığı yar olmayınca __ b KAVUŞTAK

Çeşmenin başına inmez mi sandın __ d

Beni ağlattın da gülmez mi sandın __ d

Seni sevdiğime güvenmeyesin __ e BENT

Senden başkasını sevmez mi sandın __ d

Dağlar yakışığı kar olmayınca __ b

Eller yakışığı yar olmayınca __ b KAVUŞTAK

Her sabah her sabah esen ruzigar __ f

Kısmetim sıradan kesen ruzigar __ f

Yarin yanağından bir gül koparıp __ g BENT

Getirip bağrıma basan ruzigar __ f

Dağlar yakışığı kar olmayınca __ b

Eller yakışığı yar olmayınca __ b KAVUŞTAK

6+5=11 'li hece ölçüsüyle yazılan bu örnekte de görüldüğü gibi, bent aralarında tekrarlanan bu iki dizeli kavuştaklar, kendi aralarında uyaklıdırlar.

Konu: Türkülerin konularını çoğunlukla sevi, doğa, özlem, acı, güzellik, yiğitlik, ayrılık ve çeşitli yaşanmış olaylar, bir başka deyişle yaşamın kendisi oluşturur. Çünkü halk kendisini yani insanı, insanla-insanı, insanla-doğayı, insanın yaşam karşısındaki duruşunu çoğunlukla türküler aracılığıyla anlatmıştır. Bu da türkülere, öteki halk yaratılarında olduğu gibi etik, sosyolojik, psikolojik ve giderek de ekonomik bir boyut katar.

Örnek: "YOLCU İLE GELİN" türküsünün yalnızca şu dört bendinde bile bu boyutları açıkça görmek mümkündür.

Yolcu- Pınar başında duran gelin

Ellerin suya vuran gelin

Her yiğide su veren gelin

Gelin bir su ver içeyim

Gelin - Pınar başında duramam

Ellerim suya vuramam

Her yiğide su veremem

İn pınara iç efendim.

Yolcu - Çıksam dağın yücesine

Çadır kursam pecesine

Beşyüz altın gecesine

Kondur beni allı gelin.

Gelin - Çıksan dağın yücesine

Seyran etsen pecesine

Beşbin versen gecesine

Konduramam yiğit seni.

Yolcu ile gelin arasında geçen bu karşılıklı konuşmada görüldüğü gibi etik değerler sınanmakta ve ekonomik güç karşısında bu değerlerin dayanıp dayanamayacağı denenmektedir. Psikolojik bir olgu olan paranın gücüyle kendine güven duygusu, sosyolojik ve etik değerleri sınamakta ve satın almayı denemekte; ama sonuçta başarılı olamamaktadır. Burada "gelin" namuslu, direşken, örnek bireyi temsil etmekte ve onun kişiliğinde, bu türkü aracılığıyla halka olumlu bir ileti (mesaj) verilmektedir.

Bu ileti özetle şöyledir: Paranın satın alamayacağı şeylerin başında "insanlık onuru" gelir-gelmelidir. Türkünün devamında görüyoruz ki, bu gelinin gurbette, yıllardır beklediği bir "hasret"i (eşi) vardır. Beklediği hasreti, yıllar sonra döndüğü için tanıyamadığı, işte bu yolcudur ve bu eş, kendisini tanıtmadan önce, genç karısını "namus sınavı"ndan geçirmektedir. Gelin bu sınavdan yüzakıyla çıktıktan sonra, kocası kendisini tanıtır ve mutlu sona ulaşılır (Bu namus sınavları ve kendisini sonradan

tanıtma, efsanelerde ve masallarda da çok görülen bir motiftir).

Türleri:

A. Konularına göre

a. Lirik türküler

1. Ninniler

2. Aşk türküleri

3. Gurbet, askerlik, hapishane türküleri

4. Ağıtlar

5. Öteki lirik (duygulu) türküler

b. Taşlama, yergi, güldürü türküleri

c. Halk anlatılarını konu alan türküler

1. Efsaneleri konu alan türküler

2. Kişileri konu alan türküler

3. Yerleri konu alan türküler

4. Tarihi olayları konu alan türküler

B. İşlevlerine ve kullanıldıkları yerlere göre

a. İş türküleri

b. Tören türküleri

1. Bayram türküleri

2. Düğün türküleri

3. Dini tören türküleri

4. Yas töreni türküleri

c. Oyun ve dans türküleri

1. Çocuk oyunlarında söylenenler

2. Yetişkin oyunlarında söylenenler

B. Ezgilerine Göre

1.Kırık havalar: Usullü ezgilerdir. Alt türleri; türkü (genelde tüm kırık havalar için, özelde diğer türlerin dışında kalanlar için kullanılır), deyiş, koşma, semah, tatyan, barana, zeybek, horon, halay, bar, bengi, sallama, güvende, oyun havası, karşılama, ağırlama, peşrev, teke zortlatması, gakgili havası, dımıdan, zil havası, fingil havası dır.

Uzun havalar: Usulsüz ezgilerdir. Alt türleri; uzun hava (diğer türlere girmeyenler için kullanılır), barak, bozlak, gurbet havası, yas havası, tecnis, boğaz havası, elagözlü, maya, hoyrat, divan, yol havası, yayla havası, mugam dır. Ayrıca gazeller de özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde halk arasında söylenmektedir.

Sonuç olarak görüldüğü gibi, türküler yaşamın bütününü yansıtan halk edebiyatı ürünleridir.

Maddeler halinde türkülerin özellikleri:

1. Türkülerde konu zenginliği vardır. Aşk, ayrılık, ölüm, tabiat, kahramanlık, güzellik başlıca konularıdır.

2. Hecenin yedili, sekizli en çok da on birli kalıplarıyla yazılırlar.

3. Türküler genelde dörder mısralı bentlerden oluşur.

4. Bazıları koşma şeklindedir.

5. Bazı türkülerde her bendin sonunda aynı dize veya dizeler tekrarlanır. Bu tekrarlanan dizelere nakarat (kavuştak) adı verilir. Nakaratların völçüsü bazen ana bentlerin ölçüsünden ayrı olabilir.

6. Türkülerin kafiye örgüsü genelde şöyledir: “aaab cccb dddb”, “aaabb cccbb dddbb” veya “aaabcc dddbcc eeebcc” şeklindedir.

7. Türküler ait oldukları bölgelere göre adlar alırlar.

8. Genelde anonimdirler ama söyleyeni belli olan türküler de vardır.

Yorumlar (0)