ORTAOYUNUNUN GENEL ÖZELLİKLERİ VE ÖRNEK ORTAOYUNU, ORTAOYUNU NEDİR?

ORTAOYUNUNUN GENEL ÖZELLİKLERİ VE ÖRNEK ORTAOYUNU

TDH - KOLAY ERİŞİMİ Türkçe   Göktürkçe   Edebiyat   Türkçe Adlar   Tarih   Kökenbilgisi   Türk Lehçeleri Yazım Kılavuzu   Türk Dünyası  PDF-DOC   Sınav-Deneme

DİL BİLGİSİ KOLAY ERİŞİMİ Dil Bilgisi   Sıfatlar   Belirteçler   Anlam Bilgisi   Kompozisyon   İlgeçler   Cümlede Anlam   Nasıl yazılır?   Bağlaçlar   Paragrafta Anlam   Noktalama İşaretleri   Ünlemler   Sözcükte Anlam   Sözcük Bilgisi   Eylemler   Ses Bilgisi   Yapım Ekleri   Eylemsiler   Yapı Bilgisi   Adıllar  Dil-Anlatım   Yazım Bilgisi   Adlar   Edebiyat   Anlatım Bozuklukları   Ana Bet  Atasözleri ve Deyimler   TDH-Instagram   Tivitır   Feysbuk

Ortada oynanan oyun anlamına gelir. Ortaoyunu yuvarlak, çevresi seyircilerle dolu bir alanda oynanır. Bu biçimdeki oynanışa değişik ülkelerde de raslanır. Oyun alanları genellikle açık havada oluşturulur. Ortaoyununda dekordan çok giysiye önem verilir. Baş kişileri aynı zamada oyunun düzenleyicisi olan Pişekar ile oyunun baş güldürücü tipi Kavuklu'dur. Dekor olarak bir paravan ve onun önünde alçak bir hasır iskemle (peyke) kullanılır. Paravana Yeni Dünya da denilir. Gerek oyunun başında ve içinde, gerekse bölüm geçişlerinde müzik kullanılır. Ortaoyununun sahnelenişinde dört bölüm vardır. Bunlar öndeyiş, ortaoyunu (söyleyiş), oyun (fasıl) ve bitiriştir.

Ortaoyununda genellikle zurna ve çifte-nâra gibi nefesli ve vurmalı sazlarla insan sesi kullanılır.

Oyun kişilerinin giysileri onların özelliklerini yansıtır. Ayrıca Pişekar'ın elinde iki dilimli tahtadan yapılmış şakşak bulunur. Bu aynı zamanda Pişekar'ın yönlendirici özelliğini yansıtır.

Yuvarlak bir alandan oluşan oyun yeri oyuncuların sürekli yer ve yön değiştirmelerine neden olur. Bu durum izleyicilerin oyunu daha rahat izlemelerini sağlar. Oyuncular belli rollerde ustalaşmışlardır. İzleyici de özellikle o oyuncuları ustalaştığı rol ya da rollerde izlemek ister.

Öndeyişte, zurnanın çaldığı Pişekar Havasıyla Pişekar gelir, halkı selamlayıp zurnacıyla konuşur ve oyunun adını bildirir. Bundan sonra zurna Kavuklu Havasını çalar, Kavuklu ile Cüce veya Kambur (kavuklu arkası) gelir. Bundan sonra ortaoyunu (söyleyiş) bölümü başlar. Karagöz oyunundaki söyleyiş (muhavere) bölümünü andırır. Bu bölümde tanıdık çıkmalar, ters anlamalar, çene yarışı, tekerlemeler gibi güldürücü ögeler bulunur. Her şeyin düş olduğu anlaşıldığında oyun (fasıl) bölümüne geçilir. Bu bölümde belli bir olay temsil edilir. İşsiz olan Kavuklu'ya Pişekar'ın bir dükkan ya da ev kiralamasıyla başlar.

Karagöz oyunlarına çok benzeyen oyun (fasıl) bölümü esas oyun bölümüdür. Genellikle dükkan dekorundan ve "Yeni Dünya" denilen ev dekorunda gelişip sonuçlanır. Bitirişte oyunu yine Pişekar bitirir. Seyirciden kusurları için özür dileyip bir sonraki oyunun adını ve yerini duyurur.

Ortaoyunun güldürme yöntemi Karagöz'e benzer. Ortaoyunu Karagöz'den ayrı olarak canlı oyuncular tarafından sahnelenir. Eleştiri ve taşlamalara da yer verilen Ortaoyununun en önemli özelliği göstermeci tiyatro biçiminde olmasıdır. Her şey göstermeliktir. Seyirci oyun kahramanı ile benzetmeci tiyatrodaki gibi özdeşleşmez. İzlediğinin bir oyun olduğunu bilir. Örneğin kapı açılırken "gacur gucur" diye ağızla ses çıkarılır. Ya da birkaç katlı evdeki merdivenlerin yerine Yeni Dünyadaki iskemlenin üzerine çıkılır.

Oyunda gerçeğin yanılsamasını yıkmak için oyundaki eylemler kesintiye uğratılıp kısa bölümlere ayrılır. Oyunun öyküsü belli olmakla birlikte çok fazla doğaçlama yapılır. Güncel olan, oyunun bir parçası gibi sunulur. Buna bağlı olarak oyunun oynanma süresi uzatılıp kısaltılabilir. Ortaoyunu, konularını masallardan, efsanelerden, eski halk öykülerinden, geleneklerden, görgü kurallarından, batıl inançlardan, ev yaşamından, mahalle yaşamından alır. Toplumsal ve siyasal taşlamalara da yer verir.

Ortaoyunu Kişileri

Ortaoyunu kişileri kalıplaşmış tiplerden oluşur. Bunlar konuşma, davranış ve giysileriyle hemen tanınırlar. Oyun alanına girmeden çalmaya başlayan müzik de tanınmalarına yardımcı olur. Her tip bağlı olduğu kesimin ya da toplumun bütün karakteristik özelliklerini yansıtır. Genelleştirilmiş kişilerdir.

Pişekar: Karagöz oyunundaki Hacivat'ın karşılığıdır. Oyun başıdır. Oyunu başlatır, gelişmesini sağlar ve bitirir. Elindeki şakşakla hem oyuncu hem yönetmen hem de yazar gibi davranır.

Kavuklu: Karagöz oyunundaki karşılığı Karagöz'dür. Ortaoyununun baş güldürücüsüdür. Pişekar'la birlikte oyunu yürüten ikinci oyuncudur. Bütün oyuncular oyun alanına girip çıksalar da Kavuklu hep sahnededir. Kavuklu her karmaşık olayın içinde vardır. Bildiğini bilmemeyi, gördüğünü görmemeyi oynar. Herkesi uğraştırıp ilgilerini çekip oyunun gelişmesini sağlar.

Çelebi: Mal mülk sahibi, mirasyedi, zampara bir kişiyi temsil eder.

Zenne: Sevgili, eş, hayat kadını gibi rolleri oynayan erkek oyunculardır. Kavuklu'nun veya Pişekar'ın karısı, kızı, tanıdığı rollerinde oynadıkları gibi oyunun diğer kişileriyle de ya sevda ya da alacak verecek ilişkileri vardır.

Cüce veya Kambur: Oyunun başında Kavuklu ile birlikte meydana çıkar. Onun ardından yürüyen "Kavuklu arkası" diye de adlandırılan bedensel veya zihinsel engelli kişidir.

Ortaoyununa Bir Örnek:

KÂĞITHÂNE SAFÂSI

GİRİŞ

(Zurna Pişekâr havası çalar. Pişekâr gelir, iki eliyle dört tarafındaki hâzırûnu selâmlar.)

PİŞEKÂR - Efendim, safâ geldiniz. (Zurnacı'ya hitâben) - Ammâ benim pehlivanım!

ZURNACI - Buyurun üstadım!

PİŞEKÂR - Bu da hesap değil.

ZURNACI - Nedir hesabın?

PİŞEKÂR - Oğlum, borcunu ver kasabın.

- "Kâğıthane Safâsı" oyununun taklidini aldım, çal da oyunumuz başlasın; teşrif buyuran zevât-i kiram zevk-yâb olsunlar. (Bir kenara çekilir oturur)

ORTAOYUNU (SÖYLEYİŞ)

(Zurna Kavuklu havası çalar. Kavuklu, arkasında bir Kambur ile meydana gelir, zurna duruncaya kadar devir yapar. Pişekâr, Kavuklu'nun güzergâhına gelerek onların devrini seyr eder.)

KAVUKLU - (Ardına dönerek) Haa! Almışsın.

KAMBUR - Neyi almışım?

KAVUKLU - Neyi al dediler evden sana, sersem!

KAMBUR - Haa! " - Çok yoruldunsa dur da nefes al." dediler. Onu mu soruyorsun?

KAVUKLU - Hay abdal hay! (Yürür) Onu tembih etmeğe ne hâcet, oğlum. Onu sen kendi kendine yaparsın. Ulan, sana «- Zembili al.» demediler mi?

KAMBUR - Haa! Sahi, annem öyle dediydi. Aldım mı acaba?

KAVUKLU - (Ardına dönerek) Ulan, benimle eğleniyor musun, eşek herif? Sırtındaki ne?

- (Bir eliyle sırtını yoklayarak) Haa! Ulan, sahiden almışım.

PİŞEKÂR - (Birdenbire) Aman da maşallah! Hak nazardan saklasın! O ne endam, o ne letâfet, o ne çedik pabuç... Doğrusu görenler gıptaya düşecekler. Yakışıklı ve zarif. Peh peh peh peh!

KAVUKLU - (Birdenbire irkilerek) Ulan, İsmail, bunu sen her vakit yapıyorsun. İnsan dalgın dalgın yürürken, birdenbire bağırarak insanı ürkütüyorsun. Doğrusu, şu yaptığın...

PİŞEKÂR - Aman, birader, insanlar ürkmez. «Ürkme» tabiri hayvanlara kullanılır. Sen birdenbire irkildin.

KAVUKLU - Silkindim, milkindim, her ne hal ise. Adam gibi insanı karşılasan da adamı korkutmasan olmaz mi, be yahu?

PİŞEKÂR - Efendim senin bu lâtif lebessümün insanı hayrete bırakıyor, artık başka şeyler de düşünemiyor. Hele o binişin insanın ağzının suyunu akıtıyor.

KAVUKLU - Tabiî. Sade senin değil ananın da ağzının suyu akardı. Birader, sen ne söylüyorsun!

PİŞEKÂR - Canım, efendim, bir kere gözden nihân oldun mu idi, aylarca kaybolur, hepimizi meraka düşürürdün. Yine öyle oldu da, seni görünce sevindim ne söyleyeceğimi şaşırdım. Arkandaki mahdum mu?

KAVUKLU - İsmail, eğleniyor musun?

PİŞEKÂR - Aman, birader, neden eğlendiğime hükm ettin?

KAVUKLU - Ulan, sen beni görmeyeli haydi haydi iki ay, bilemedin üç ay olsun. Üç ayda benim bu kadar çocuğum olur mu?

PİŞEKÂR - Canım, öyle deme, insan hali bu. Bir de bakarsın...

KAVUKLU - Bakar sensin.

PİŞEKÂR - Canım, sözümü ne kesiyorsun? Ne bileyim? Seni kaybettiğimiz müddet zarfında bir evlât sahibi olamaz mısın?

KAVUKLU - Ulan, üç ayda bu kadar evlât olur mu?

PİŞEKÂR - Peki, o halde kim o öyle?

KAVUKLU - O, bizim komşulardan birinin evlâtlığı. Benim çarşıya çıkacağımı anlayınca, yaşlı kadın öteberi almasını beceremiyor, yalvardı, kendine lâzım birkaç şeyi «- Alıver.» dedi. İşte bu çocuk da onun, anladın mı?

PİŞEKÂR - Haa! Anladım: yanaşma.

...........

Yorumlar (0)