YATILI OKULDA BÜYÜYEN ÇOCUK BÖYLE OLUR

YATILI OKULDA BÜYÜYEN ÇOCUK 

Yaşından erken büyür yatılı okul çocukları…
Her tatil başlangıcında “ev özlemi"ve annelerinin yaptığı ev yemeğini büyük bir umutla bekleyip oturdukları yemek sofrasında,o doğup büyüdükleri eve yabancılaştığını hissederek hayatımıza girerler;anne, baba ve kardeşlerinden ayrılmak,gelecekleri adına vermek zorunda kaldıkları ; bu en büyük ve en zor karardır yatılı okumak.On dört on beş yaşında evinden, yatağından,şehrinden, okulundan, arkadaşlardan ve en önemlisi çocukluğundan ayrılmanın burukluğu okunur dudak büküşlerinde…Gereğinden önce büyümenin ağırlığı,zorluğu ,çaresizliği kaplar yüreklerini çünkü onlar nefes almayı yaşamak sayan,başarmayı yarışmaya endeksleyen dershane,okul,pansiyon,ev arasında boğuşan ve sınavlara itina ile yetiştirilen bir yarış atı olmayı vaktinden önce öğrenmişlerdir.

Onlar kalabalık içinde yalnızlık çekerler. Onların sıcak yurt binasında üşür elleri, hayatın sertliğini,soğuk ranza demirlerinde hissederler.Dolap içlerine yazılır hayaller, okunmak istenilen üniversiteler,fakülteler... Bir de iliştirilen aile fotoğrafları …

Onlar için ne çok zordur hem arkadaşı ile rakip olmak hem dost kalmak... Kıskançlığın ve rekabetin gölgesinde büyür arkadaşlıkları;bir dargın,bir barışık... Sonunda başarırlar,arkadaşı ile hem sınavlarda hem rakip olmayı hem de dost kalmayı… Onlarınki dostluktur,sırdaşlıktır kader arkadaşlığıdır;bir de hepsi aynı umutlara baş koymuşlardır gelecek adına.Hepsi gereğinden önce ve gereğinden fazla yüklenirler hayatın yükünü…

Sevmeyi,sevilmeyi,bir ekmeği, poğaçayı, kıyafeti arkadaşlarıyla paylaşmayı,gülmeyi güldürmeyi,halıya basmayı,dilediği kahvaltıyı yemeyi...Annelerine nazlanmayı, kapris yapmayı... Pansiyonun duvarının üstüne oturup karşı dağa bakıp ağlamaya başladıklarında bilin ki evlerini özlemişlerdir.Bir de tatile giderken veya mezun olurken,duygusal çelişkilerinin yüzlercesine tanıktır,pansiyon giriş kapısı önündeki valizler...

Özgürce top oynamak ,tv seyretmek ,erken kalkmamak,geç yatmamak,ders çalışmamak lüksleri yoktur onların.Oysa onlar annesinin onu kaldırmasını bekleyecek, top oynayacak, erkenden yatacak kadar çocukturlar.Işte bu sebeplerle taso,uzaktan kumandalı arabalarla oynarlar okul ve pansiyon koridorlarında…

Kimi doktor olacaktır,kimi mühendis…Küçücük ellerine büyük gelen valizleri, bir eve,bir pansiyona taşıyarak geçecek üç yılı düşünürler,sonunda bir şehri terk etmek kadar zordur;tuttukları ranza demirlerini ve valizlerini terk etmek.
Erken büyür yatılı okul çocukları…

Her lise son sınıf öğrencisinin hayallerini süsleyen üniversite , bu uğurda sınav stresi ve gençlik duyguları arasında gidip gelirler. Sonunda işsizlik ve gelecek kaygıları ile boğuşarak özgürlüğe ilk adımı atarlar.

Erken büyür yatılı okul çocukları…
Güzel ülkemin; en cefakâr,en kocaman yürekli ve en başarılı çocukları… 

                         AYŞE KAHVECİ

Yorumlar (0)