05.04.2022, 20:05

EROZYON

İnsanlar yeryüzünde millet adı verilen topluluklar halinde ve bağımsız olarak yaşarlar. Böylece bir kültür ve medeniyet meydana getirip millet olarak insanlığa hizmet ederler.

Milli bir kültür ve medeniyet ile onun etrafında milletleşmek insanlık için mecburidir.

Yüksek bir milli kültür ve medeniyet ile millet bilinci oluşmamış bir toplum tabi olarak başka kültür ve toplumlar içinde erir ve yok olur.

İnsanlık tarihi akışı içinde büyük ve rol oynayan milletler yüksek kültür ve medeniyete sahip olan toplumlardır.

Yüce Türk milleti de yüksek bir kültüre sahip olarak dünya tarihi içinde yerini en müstesna bir şekilde almıştır.

Bilindiği gibi dünya tarih sahnesinde iki mücadele vardır. O da Hilal ve Haç mücadelesidir.

İslâmiyet’le birlikte Hilâl’i daima mensubu olmakla onurlandığımız yüce Türk milleti temsil etmiş ve gaza meydanlarında asla Haç’ın esiri olmamıştır. Bugün ise yoğun bir tahribatla karşı karşıyadır.

Son İstiklâl mücadelesinde yenilmeyen bu millet, şairin,

“Ben Anadolu! / Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç,

Savaşta çiğnetmedim Hilâl’i düşmana / Barışta gölge gölge düştü üstüme Haç” mısralarında ifade ettiği gibi adeta barış zamanlarında başta kültür olmak üzere küresel güçlerinin yoğun baskısıyla erozyona uğratılmaktadır.

Erozyon, tanım itibarıyla toprağın, akarsular, sel suları ve rüzgârlar gibi dış kuvvetlerin etkisiyle aşındırılıp taşınması ve sürüklenmesidir. Yani yeşillenmiş, meyve vermiş bitki örtüsünün zamanla kaybolması, köklerinin kuruması ve çölleşmesidir. Toprakların verimli halden verimsiz hale gelmesidir.

Erozyon, sadece doğa olayları, toprak aşınması ve çevreyle ilgili (ekolojik) olarak mı yaşanır?

Elbette hayır! İnsanlar ve o insanların oluşturduğu toplumlarda da erozyon yaşanır.

İnsan ve toplumların millet olma bilincinden uzaklaştırılması, kimliksizleştirilmesi, üretmeyen ve yalnızca tüketime dönük bir yaşam ile sömürü düzenine dönüştürülerek parçalanmaya çalışılması da milletler için en büyük erozyondur.

Bir milleti tarih sahnesinden yok etmek isteyen günümüz küresel güçleri, onu temelini oluşturan kültür ve medeniyet bağlarını yozlaştırarak uzaklaştırmak suretiyle erozyona yol açabilir. Bu emperyal zihniyetler, toplumları millet yapan birliktelikleri ve kimlikleri tahrip edip, geçmiş ile geleceğini kopararak, kültürü oluşturan sanat, edebiyat, dil, tarih ve maneviyatında erozyona neden olabilir.

Bin asırdır kardeşlik bağları ile yaşadığımız ve adına vatan dediğimiz bu coğrafyada başta kültür olmak üzere her türlü tahribat ve erozyon en yoğun haliyle kitle iletişim araçlarıyla uygulanmaktadır.

Toplumları millet yapan ve kimliğini oluşturan değerlerden uzaklaştıran, her türlü bölücüye, haine hak ve hürriyet tanınmasının adına demokrasi vb. denilerek, millet en büyük zarar ve erozyona uğratılmaktadır.

Bu coğrafyada her türlü kader birliğini yaparak yedi düvele meydan okuyan hür ve bağımsız devlet olarak Cumhuriyeti kuran yüce Türk milleti bugün “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” haline dönüştürülerek bu topraklarda yalnızlaştırılmak istenmektedir.

Milliyet duygu ve bilincinden uzaklaştırılan insan ve toplumların hali bir kimlik ve kişilik buhranına, bir soy belirsizliğine bu da milletin çözülmesi ve bozulmasına sonuçta erozyona uğrayarak yok olmasına yol açar.

Milletin mensubu ve bu toprakların her türlü nimetleri ve verimliliğinden istifade eden her fert bunu unutmamalı, bilmeli, uyanık, kararlı ve küresel her türlü erozyona engel olmalıdır.

Yeter ki! Ata’sının işaret ettiği;

“Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözüne sahip çıksın.

Yorumlar (0)