25.05.2021, 18:26

FETİH RUHU

İnsan, yüce Yaradan’ın kendisine sunduğu en güzel hediye olan hayatı, sevgisini kaybetmeden yaşayabilmeli ve ebedi kalabilmek için gönülleri fethedebilmelidir.

Hem insan, hem de toplum ve ülke olarak bir ülkü, ufuk ve geleceğe bakışa sahip olmalıdır.

Rotası belli olmayan gemiye nasıl hiçbir rüzgâr yardım edemezse, amaçsız ve ülküsüz insan ve toplumlar da nereye gittiğini bilmeden sürüklenmeye mahkûmdur.

Bugün içinde olmak istediğimiz anı gelecekte olmak istediğimiz bakışla ancak yaşayabiliriz.

Gönül dünyamızda yeniden fetihler yaparak, nefsimizdeki zaferleri kazanarak önce kendimizde başlamalıyız fetih ruhuna. Sonra sevdiklerimizle, değerli olan ve mukaddes bildiklerimize sahip çıkarak, sevgi köprüleri kurup, saygıyla sırlayarak.

Bugün belki de en çok ihtiyacımız olandır fetih ruhu.

Gönüllerde sevgisizliklerin yer ettiği umutsuzluk, huzursuzluk ve mutsuzluk içinde belki de öyle muhtacız ki bu ruha.

Özellikle hayatı evlere sığdırdığımız bu zamanlarda yeniden fetih anlayışı bize hız ve güç kazandıracak, azim, başarı ve fedakârlık duygularını canlı tutacak ve gönül güzellikleriyle hayata baktırarak sevdiklerimize daha sıkı sarılmamıza neden olacaktır.

Birbirinden uzak kalmış paslanan yürekleri sevgiyle aydınlatacak huzur ve mutluluk yeşertecektir.

Sevdiklerimiz ve değer verdiklerimizden kendimizi soyutladığımız ve yalnızlaştığımız bu zaman diliminde bile hayatın ne kadar hızla akıp gittiğine şahit olmaktayız.

Bir düşünürün dediği gibi “Ne istediğini bildiğin sürece başarırısın.” Yeter ki bugüne nasıl geldiğini ve gelecekte ne olmak istediğini bil.

“İnsanlar başarılarının meyvesini çok sever ama köklerini unuturlar” diyor bir düşünür, ezelden ebede giden yolda köklerimizi asla unutmadan hem hayata hem de sevdiklerimize tutunalım.

Fetih deyince aklımıza, sadece zaferlerin kazanıldığı, ülkelerin fethedildiği “maddi fetihler” gelmemeli, bundan daha öncesi gönüllerin kazanıldığı “manevi fetihler” de gelmelidir.

Ruhlara aydınlık getirmeyen fetihler, gerçekte yıkılıştır. Bu nedenle gönülleri fethetmek önemlidir, manevi fetihler yapılmadan önce maddi fetihler kazanılamaz.

Mensubu olmakla gurur duyduğumuz büyük Türk Milleti’nin tarihi, milli birlik ve inanç ruhuyla kazanılmış fetih ve zaferlerle doludur. Bu fetih ve zaferler geçmişimizi süsleyen ve geleceğimizi aydınlatan tarihimizin önemli yapı taşlarıdır.

Bugünlerde 568. yıldönümünü yaşayacağımız İstanbul’un Fethi de tarih sahnesinde çok müstesna bir yere, önem ve değere sahiptir.

Bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasına vesile olan bu Fethin esas ilham ve güç kaynağı Peygamber Efendimizin (s.a.v) “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” şeklindeki müjdesidir.

Fethin gayesi de esas itibarıyla “İlay-ı Kelimetullah” tır. Yani Allah’ın (c.c) sözü ve buyruğunun üstün kılınmasıdır. Fetihleri ve zaferleri kalıcı kılan ve ona ilham veren de bu ruhtur. Bu ruh önce manevi iklimle gönüllerde yer bulmuş sonra da maddi zaferleri getirmiştir.

İşte bu ruhtur; Orta Asya Yesevi ocaklarından Anadolu’ya serpiştirilip gelen Hacı Bektaşlar, Mevlânalar, Yunuslar, Tabduk Emreler, Hacı Bayramlar, Akşemsettinler, Molla Güraniler’le önce gönül dünyamızı aydınlatmış ve bir gönül seferberliği başlatarak fetihleri kazandırmıştır.

Bu ruhtur; “Kızılelma” ülküsünü “İlay-ı Kelimatullah” ülküsü ile bütünleştiren, Müslüman Türk’e vatan olan toprakları önce gönül fethiyle yoğurup hazırlayan ve üç kıtada İslâm’ın sancağını en şerefli şekliyle taşıyan ve milletimizi asırlardır ayakta tutan.

Bu ruhtur bizi; Malazgirt’ten, Çanakkale’ye ve Milli Mücadeleye kadar getirip İstiklâl mücadelesini kazandıran ve Türk’ün son yurdu Anadolu’yu bize vatan kılan.

Selam olsun bu ruhu yaşayan ve yaşatanlara…

Yorumlar (0)