03.08.2020, 18:25

GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN

GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN

GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN

1-Özet

Bu çalışmamızda Orta Asya Türk edebiyatı eserlerinde sıkça karşılaşılan and içme deyişine yine bilinenlerin dışında yaklaşımla, değinilmemiş anlamlar vermeye çalışılacak. Bu çalışma aynı zamanda siz değerli okurlara önceki yazınlarımızla çağrışım yaptırmayı, dağarcığımıza katılmış olanları pekiştirme ve yenilerini eklemekte amaçlanmaktadır. Özenciyiz, birlikte zevk almaya çalışmak bırakamayacağımız biricik alışkanlığımız.

2-Çözümde kullanılacak veriler, savlar, ön bilgiler

Deyişin bilinen anlamı, genel onay alan anlamı kısaca: eğer sözümde durmazsam bu çelik kılıç bedenime gök gibi girsin, kanıma bulaşarak kızıl (kırmızı) çıksın şeklindedir. And içme kılıcın kabzası tutularak yapılır. Su verilmiş çelik mavimsidir!

Bilgilerimize göre ant içme ya da kan kardeşliği öncül Türk boylarında görülmektedir. Çocukken bir arkadaşımla parmaklarımızı ucunu kanatarak karşılıklı dilimizle yaladığımızı anımsıyorum, İskitler; Hunlar; Göktürkler bu boylardandır ve İskitlerin (MÖ 800) bu uygulamayı yaptığı bilinmektedir. And içilirken Tanrı adı da anılmaktadır. (1)

İlkin gök ve kızıl sözcüklerine dilimiz açısından kısaca bakalım, Türk Dil Kurumu Güncel Sözlükte ‘gök’

  • İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay.
  • Yeryüzü üzerine mavi boşluk gibi kapanan gök kubbe, sema
  • Sıfat. Gökyüzünün denizin rengi; mavi ya da yeşile çalan mavi 4- Sıfat. Bu renkte olan, olgunlaşmamış
  • Etimoloji Türkçe com kayıtlarında gök yine gökyüzü, Tanrı, kök benzeri açıklanmaktadır. Tarihte en eski kaynak Orhun yazıtları (735)
  • Türk Dil Kurumu Güncel Sözcük te ‘kızıl’: 1- İsim, kızıl 2- Sıfat. Bu renkte olan 3-Sıfat. Aşırı derecede olan 4- Komünist 5- Hastalık 6- Altın
  • Etimoloji Türkçe com kayıtlarına göre:
  • Kızıl/ Kızğıl / Orhun yazıtları (735)
  • Kelime kökeni kızığ ”kırmızı” sözcüğünden IL sonekiyle üretilmiş denilmektedir. Bu iki sözcüğünde kökenine kuşkulu bulunmasına karşın değinilmeyecektir.

3-a Çözüm, Anlambilim Ve Yorum Bilim Önerisi

Sav: Gök sözcüğü, TDK güncel sözcükte verilen anlamların dışında, Yer (Gaya, Geo, Kaya) ve Gün (Kün) arasındaki boşluk olarak değerlendirilecektir! (bakınız, görsel 2, 2 ve 3 arası!)

Çünkü bunun çok açık bir nedeni var görüşüme göre! Gözümüz güneşten gelen ışınları algılar; güneşten uzaklaşan yöndeki ışıkları göremeyiz! Gökyüzü boyut olarak Gün (eş) den ötede olsa da; biz bu bölümü ancak optik araçlarla görebiliriz. Bu düşünüşle Köktürk, Köktengri gibi kullanımlar kusurludur! Bu sözcüklerdeki ilk hece “kök” , topraktaki kök anlamına uygundur kanımca! (2)

Ö ünlüsünün iki yanındaki sessizler aynıysa bu toprak ya da “kaya” olmalı! Kaya < > Ayak kurgusu da bunu doğrular. Türkçe matematik kesinliğinde dildir. Sözcük irdelendiğinde bu görülebilmelidir!

Anımsanacağı gibi nisan – temmuz dönemindeki üç yazında kaya yazıtları çözümlenmiş; özellikle güneşle ilgili anlambilim ve yorum bilimi açısından da değerlendirilmeler yapılarak konunun bütünlüğe kavuşması amaçlanmıştı. (3)

Son olarak kazınan Türk damgalarının neden o şekillerde çizildiği yani kökeni de verilmeye çalışılmıştı. Bu damgalar N, NG, G, K, L, Ç, Ş, NY, O, U idi. Bunlara NT, ND ve başkalarını da ekleyebiliriz umarım yakında. Bugün yazınımızın konusu olan deyişle ilgili olan ‘NG’ damgasına değinilerek deyim yerindeyse yeniden ‘didiklercesine’ irdelenecektir! Bu damga yorum bilimi açısından sınırsızca irdelenip boyutları ve bağlantıları-ilişkileri gösterilip açıklanmaya uğraşılacaktır. Damgayı yeniden çizelim. NG > K dönüşümünü de yeniden açarak yorumlayalım. Yeterince anlaşılamamış olabilir çünkü!

                    
 

Görsel 1 “NG”                    Görsel 2 “K”                           Görsel 3 (Gönül

Görsel 1, Göktürk damgalarından NG, 2 K, 3 ise NG damgasının Oğuz Kağan duruşuyla özdeşleştirildiği fotoğraf üzerine çizilmiş görseldir. Büyükbabam! Görsellerin tümü çalışmanın yazarınca çizilmiştir.

Görsel 1 bildiğiniz gibi “NG”. Mavi dik yukarıdan aşağı inen gök ya da a(N), (ha)N. Yukarı sola eğik (kırmızı) çizgi “Gün”!

Gökyüzüne baktığımızda yukarı doğru Güneşi görürüz değil mi? Aslında bu kadar açık! Şimdi özenci olarak eğlenip zevk almaya çalışalım “birge” (Azerbaycan lehçesinde birlikte)!

Bildiğiniz gibi Türk kaya yazıtlarında çözümleme ya da düşünme yönü sağdan sola ardından yukarıdan aşağıdır. Başlıyoruz düşünmeye.

Gece karanlıktır. Sabah şafağın atmasıyla birlikte gökyüzü aydınlanmaya başlar ancak renksizdir başlangıçta. Sonra güneşin ışıkları yeryüzüne ulaşmaya başladıkça göğün maviliği daha çok belirmeye başlar. Gök sanki girercesine yeryüzünün üstüne çöker. Başka deyişlerle “gün ağarır”, “şafak atar”! Yazınımızın konusunda denildiği gibi “Gök” girmiş oldu mu sizce de? Yine önce ufukta güneşin altın sarısı ışıklarını görmeye başlarız ve güneş yükselmeye başladıkça, yukarı sola doğru kaydıkça “kızıl” çıkmış oluyor mu sizce de? İşte “gök girdi kızıl çıktı”! Umarım okurlar bu noktada dil tanımını anımsamaya başlarlar.

“Görüşüme göre mavi çelik bedenime girip kanımın renginde kızıl çıksın deyişi atalarımızın bu bilgisinin ikincil yorumudur, inançlarına benzetme yapılmış hoş bir biçimde!”

Görüleceği gibi Türk yazıtlarının çözümlenmesindeki mantık ya da yöntem; yukarıdan aşağı; sonra sağdan sola düşünülür kuralı bu deyişle örtüşüyor. Gökler yukarıdan aşağı giriyor ya da iniyor; Gün de sağdan sola yükselerek kayıyor! Başka deyişle “çıkıyor” !

Dilin ya da sözcüklerin özdeklerin ve olan biten her şeyin “İzdüşüm” olması gerektiği savını yeniden analım bu noktada!

Kanımca başkentimiz Ankara’yı “Angara” şeklinde söylesek bile kusur işlemiyoruz. Sözcük görüşüme göre gökteki güneşi arayanların yaşadığı kent anlamı taşımaktadır! Tanrı inancını yaşayan kişlerin kenti de denebilir.

Ve yine günümüzde İslam’la ilgili olduğu sanılan önce sağ eli kullanmanın, önce sağ ayağın atılmasının önerilmesi gibi davranışlar doğrudan Güneşle ilgilidir. Türk inancı, töresi ve derin bilgisiyle ilgilidir. Güneş sağımızdan, doğudan doğar! Sola doğru yükselerek çıkar! Kavramların oluşması ve dilin biçimlenmesi bununla da doğrudan ilgilidir. Örnekler bunu kanıtlamıyorlar mı sizce de?

Gelelim ikinci görsel “K” damgasına! Bu damganın kökeni Güdül Türk Kaya Yazıtları yazınında verilmişti. Görsele dayanarak yeniden anlaşılmasına yardımcı olmaya çalışalım. Ufuklara doğru baktığımızda önce yeryüzünü (G) ve sonra Güneşi (K) görürüz ve ikisi de gökyüzü dediğimiz boşluğun içindedir değil mi? Atalarımız bunu çizmişler! Çok açık değil mi sizce de?

Deyişin açıklaması için Gök sözcüğünün yer ile gün arasındaki boşluk anlamında değerlendirileceği savı öne sürülmüştü! Görüldüğü gibi “K” damgası olarak bilinen damga savda öne sürdüğümüz görüşe uygun, yer (G) ile kün (K) arasındaki dik mavi çizgi ile sınırlanmış biçimde çizilmiş!

Önceki yazınlarımızda bu konuya değinilerek ve “K” damgasının kökenini verilmeye çalışılmıştı. Yine aynı mantıkla düşünüyoruz. Gök dediğimiz boşluk birinci mavi dikme; ikinci kırmız yan çizgi Gün (eş) ya da Kün, Kun, Con! Yani damga aslında NKG! Önce güneşi sonra yer (Jer, Ger, Geo, Gaya, Kaya) sıralanmış; düşünülmüş! Ankgara dememiz gerekirken seslerden birini yutup Ankara ya da “Angara” diyoruz. (Bakınız, Dağarcık Türkiye mayıs, E39 2) . Ya da yaşadığımız yeryüzünü düşünmezsek Ankara belki!

Şimdi sırada en zevkli olacağınızı umduğum üçüncü görsel!

Bu görseldeki duruş Oğuz Kağan duruşu; Bilge Kağan duruşu olarak bilinmektedir. Bu duruşu Atatürk’te de görmekteyiz. Türk ata inancını henüz tümüyle yitirmemiş başka atalarımızda da! Günümüzde bu duruşun anlamı konusunda İslam etkisiyle gerçekle ilgisi olmayan yorumlar yapılmaktadır. Bir bölümü duruşu mason duruşu olarak; karşı gruptakiler ise “islam tasavvufu” ile ilişkilendirerek “mümin kulumun kalbine sığdım, kalbim bu değerler için atıyor anlamında değerlendirmektedirler.

İki yorumun da gerçekle ilgisi yok kanımca. Bu damgaların ve duruştaki şeklin gerisinde atalarımızın inancı ya da Türk inancı gizlidir! Çünkü o çağlarda henüz semavi denilen dinler bilinmemektedir. En azından Türklerin henüz bunlarla ilgilerinin olmadığı açıktır. Damgalar binlerce yıl öncesinden gelmektedir ve onlar İdeogram! Kaya yazıtlarının çözümü çalışmalarımızda görüldüğü gibi Güneş sözcüğü sıkça kullanılmış. Türklerin Güneşle ilişkisi de açıktır ayrıca! (bakınız, Dağarcık Türkiye, E39 1ve 2, Güdül Salihler köyü kırsalında bulunan kaya yazıtlarındaki Güneş). Atalarımızın inancına ya da Tanrı inancına bağlıyım demek olmalıdır!

Daha da ileri gidilerek yeni bir sav öne sürülebilir:

“Türk söylencelerindeki Oğuz Kağan Güneşle ilgilidir!”

Özenci olmak bu ve çok güzel! Sınır yok düşünmede! Bu sav düşünceme göre doğrudur, kuşkum olmadığını söyleyebilirim! Bu konu da uzunca bir yazın ya da betig yazılacak kadar geniş kapsamlıdır. (ileride bu konuyu çalışacağımı umarım!)

“And içilirken Tanrı (adı) da anılmaktadır”. (1)

Bu konu için bir kaya resmini dil, köken, anlam, yorum bilimleri açısından irdeleyeceğiz.

Böylelikle umarım konu bütünlüğe kavuşacak eksiksiz biçimde!

3-b Çözüme ek, And, Tanrı, N, NG, K

Kanımca Orhun yazıtlarının Thomsen tarafından çözümlenmesine karşın (1893) ne yazık ki NG ve K damgaların kökeninin, anlamının, yorumunun anlaşılamamış olması çok üzücüdür. Türklükbilimci denen öğretim üyeleri bu konularda yetersiz kalmışlar kanımca. Türk Ulusunu da aydınlatamamışlar! Bu nedenle bu iki damganın anlaşılamıyor olmasını olanaksız kılmak için bir kez daha işlemeyi gerekli buluyorum.

“İşte, görüşüme göre Göktürk damgalarımızın üçünün ve kökeni kaya resimleri! Bu “İdeogram”(*) ya da “anlamsal Logogram”ı Türklük, Türkçe ve dilin kökeni açısından ölümcül önemde bulmaktayım!”

(*) İdeogram İdeogram, resim yazısı ya da ondan türemiş hece yazısı sistemlerinde, fonetik işaretlerle birlikte bulunan ve bir kavramın, varlığın ya da nesnenin simgesi olarak kullanılan işarettir. Bu işaret bir kavrama denk düşüyorsa, buna ideogramın yanı sıra anlamsal logogram da denir.

The Tengri Tamgha Almatı City (Turan coğrafyasi-wordpress.com)

Resim17: 2. ve 3. Sembol Meksika’daki tabletler üzerindeki İkonografilerdir. Türkçe "Tanrı" olarak okunur. Ünlü psikanalist C. Gustav Jung’a göre insanlığın en eski ve en ilkel Tanrı İkonografisi budur. Bu sembol öyle evrenseldir ve dünyadaki kayaların üzerine kazınmıştır. Fakat çok ilginçtir ki Emel Esin’e göre de bu işaret Türklerin kullandığı Runik Alfabenin bir harfidir ve “Tanrı” olarak okunur.

Resim18: Kırgızistan Saymalıtaş.

Tanrı olarak okunan petroglifler. Artı yeryüzü ve yeryüzünün dört bucağını, daire ise gökyüzü ve gökyüzünün yuvarlak kubbesini ve sonsuzluğunu çağrıştırır. Aslında bu ikonografideYeryüzü ve Gökyüzü dikotomisi ile yaratılıştaki eril ve dişil iki öge sembolize edilir. Churchward’ın Mu Kıtası arması ya da Tamgası olarak gördüğü simge, bir kaç anlamı içinde barındırır. Haç ya da artı sembolü dünya ve yeryüzünün dört bucağı olan kuzey, güney, doğu ve batı yönlerini ifade eder. Etrafındaki daire, yeryüzü ile gökyüzünün birleşmiş gibi göründüğü, 360 derece dairevi ufuk çizgisini ve gökyüzünün sonsuzluğunu anlatır. Bu iki sembol “Tanrı” olarak okunur. Çünkü Tanrı Ezoterik düşüncede tüm zıtlıkları içinde barındırır. Armadaki dairenin etrafındaki sivri uçlar güneşi anımsatır. Güneş’i taşıdığı düşünülen “Güneş Tekerleği” 8 dilimlidir. Benzer ikonografiyi Türk sembolizminde de görebiliriz.

Alıntı: https://www.turkcenindirilisi.com/tarih/mu-kitasi-mitolojisi-h98666.html (Yazan Nuray Bilgili)

Bu alıntıdaki doğru bulduğum bölümleri alta ekliyorum.

Bu damga Karl Güstav Jung a göre en eski Tanrı ikonografisidir.(*) Bana göre de doğru görüş! Ama farklı bir açıdan doğrulamaya çalışacağım! Emel Esine göre de ilk Türk damgasıdır. Tanrı olarak okunmalıdır!

Bu çok değerli Türklükbilimcimiz de doğru görmüş büyük oranda!

Ayrıca Bahaeddin Ögel ve Jean Paul Roux Tanrı sözcüğünün gök ve güneş anlamlarını barındırdığını belirtmişler. Doğru görüşler bence de!

“Ben bu Türklükbilimcilerin göremediklerini (eksiklikleri) tamamlamaya çalışacağım. Kaya üzerine çizilmiş ‘Tanrı’ ‘anlamlı ideogramı’ ya da düşünce bildiren şekil) Tanrı anlamında yorumlanabilir ancak altta vereceğimiz ayrıntılar bilindikten sonra! “Bu kaya resmi N, NG, K damgalarımızın kökenidir!”

Çözümlememizi kısaca açıklamaya çalışalım. Tanrı damgasının olduğu resmin sol üstüne aynı şekli paint programını kullanarak 3 (üç) renkli yeniden çizdim. Düşünme yönü sağdan sola, ardından yukarıdan aşağıyadır. Bu sıra izlenmelidir!

  • -Sağdan sola ilk göğü ya da oylumu görürüz. Yay biçimli ve (a) N diye bilinen gök.
  • -Eğer üzerinde yaşadığımız kayayı düşünmezsek NG. Göğe baktığımızda sola

Yükselen- kayan Güneş i görürüz. Özetle NG damgamız çift seslidir ve N gök, G güneş anlamlıdır!

-Son olarak üstten düşündüğümüzde güneşi görürüz! İşte“K”! (K nın altında kahverengi gaya var; ama görünmez!) Umarım bu üç damgamız, denenlerden sonra köken, anlam, yorum bilimleri açısından bütünüyle anlaşılmış olacaktır! Görüş siz değerli okurlarındır!

*Başta Yenisey bölgesinde olmak üzere yeryüzünde çok sayıda ‘Angara’ adında yerleşim yeri, nehir olması atalarımızın bu derin kavrayışıyla ilgilidir! ( Angara, Kağan, Kagan, Kenger, King, König, Odin (g) …)

Anımsayacağınız üzere kaya resminin, kutsal kitaplardan bir tümceyle ‘dil açısından ölümcül’ derecede bağlantılı olduğunu belirtmiştim! Uzatmadan ekliyorum; ayrıca bu konuyu kasım çalışmamızda da dil-Tanrı ilişkisini göstermeye çalıştık! Bakınız, İncil, Yuhanna 1

“Başlangıçta söz vardı. Söz “Tanrıyla birlikteydi ve söz Tanrı idi”. Her şey Onun aracılığıyla var oldu. Var olan hiçbir şey Onsuz olmadı. Yaşam ondaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar.

Karanlık Onu alt edemedi.” Anlaşılan o ki dinleri kurgulayanlar Türklerin bu bilgilerini biliyorlardı ve bunları gizemli-kutsal göstererek kitaplarına sokuşturmuşlar! Türklerin derin bilgilerinin dinlerin kaynağı olduğundan kuşkum yok! Aşırıp “din” olarak kurgulanmış görünüyorlar! Akıl ve mantıkta dışlanmış olduğundan amaca ulaşılmış özetle!

“Bu ideogramda birlikte oldukları açık. Dilin yani sözlerin kökeni üç damgamız var bu ideogramda. Tanrı anlamında düşünülmüş bu ideogram. (*)Yaşam ve ışığın kaynağı güneştir. İlginç değil mi sizce de? Dil konusunu bilmek için nereye elimizi atsak karşımıza güneş çıkıyor. Atamızın, Atatürk’ün ‘Güneş Dili Türkçe’ savı! Bu sav doğrudur ve dilin kökenini önemli ölçüde açıklar! Kuşkum yok!

(*) Bu şekli adlandırmak için ‘İkon’ yerine İdeogram sözcüğünü kullanıyorum. İkon sözcüğü görüşüme göre anlam olarak gökteki güneşe benzerlik gibi duruyor. ( Konya güneşle ilgili sözcüktür. Yukarıdan aşağı K (üneş), N (gök), iya (yer) ) Kurgu bunu gösteriyor! Ayrıca Tanrı sözcüğünün ‘din’ lerle ilgisi yok kesinlikle! Türk sözcüğüdür, dinlerden kabaca 10 bin yıl öncesinden beri bilinmektedir. Konuyu da başka bir çalışmada yazacağım!

Yorumlar ve sonuçlar

Bir söyleşisinde değerli büyüğüm Sn. Oktay Sinanoğlu Türkçedeki “Gönül” sözcüğünün başka hiçbir dilde karşılığı yok demişti.(3)

Bu çok düşündürmüştü o zaman beni! Neden diğer dillerde bir sözcüğün karşılığı olmaz ki? Nedeni bu sanırım! Atalarımızın doğayı kavrayışındaki derinlik ve güzellikle, Törük, Töre, Törü ya da inancıyla; hepsiyle de ilgilidir! Ama çalışmanın bütünü düşünüldüğünde, bu davranışların tümü Tanrı bilgisi ve inancından kaynaklanmaktadır! Görselin sanki arkasından izler gibi ya da kendinizi görsel yerine koyarak düşünmelisiniz! Karşımızda bir fotoğraf var! Yine aynı mantıkla düşündüğümüzde elimizin (L) altında gök “N” ve “G” (ün, güneş) var!

     L ↓

(ü) N ↓

(ö) G ↓

Yukarıdan aşağıya L, N, G! Gökyüzünü ve Gün’ü görüp düşünerek elinizi yüreğimizin üstüne koyuyoruz!

Türk duruşu diye bildiğimiz ama ne yazık ki günümüzde derinliğini ve güzelliğini unuttuğumuz atalarımızın duruşu! Bu duruşun İslam’la ve başka semavi dinlerle ilgisi yok kanımca. Doğrudan Türk inancı ile ilgilidir. Türk Güneşle yoğrulmuştur neredeyse desek abartmış olmayız görüşüme göre. Görüldüğü gibi ata inancımız Tanrı inancıyla da bağlantılıdır! Atamız da Tanrı gibi bizi yaşatan değil midir?

Gönül göğü ve güneşi sevmek, gökteki güneşi sevmektir! Bu aynı zamanda bilinci de içeren bir sözcüktür! Bedenimizle ilgili bir ilgi ve sevgi değildir bu. İnsanla ilgili, aklımızla değerlendirerek ulaşılan ilgi ve sevgidir! (Sn. Prof. Dr. Niyazi Kahveci benzer şekilde bunları çok güzel anlatmaktadır. Değerli olan budur! ) (4)

Güneş sıcaktır; ısıtır, aydınlatarak görmemizi sağladığından bilgilendirir, yaşatır. Gönül verdiğimiz insanlar da öyle değil mi? Gönül verebildiğimiz kişilerle birlikte olmak, yaşamak isteriz değil mi? Kanımca Türk inancı ile gönül sözcüğünün anlamı örtüşmektedir! O duruş Türk inancının çok güzel bir anlatımı!

Ek bilgi: “Saha İlinden Türkolog Sn. Ludmila Yegorova’nın aktardıklarına göre sözcüğün KRİL alfabesiyle yazılışı “көҥүл” şeklindedir. (5)

Saha Türkçesindeki yazılışıysa “KÖÑÜL” ve anlamı da “ÖZGÜR” demekmiş! Ñ harfi nazal N; üstteki kıvrımı da “G” olarak düşünmek gerekiyormuş. Yani NG damgasının karşılığı! Gökler ve güneş davranışlarında özgürdür değil mi? Onların yasaları bilimin yasalarıdır ve bildiklerini okurlar. Kimseyi dinlemez güneş! Her gün doğar gökler de görünür! Özgürlük bu anlamda egemenlik anlamını da taşır. Gönlümüz de seçimlerinde böyle özgür değil midir? Bilimsel düşünceyle gönül’ ün ve özgürlüğün birbiriyle ilgisini de görmüş olduk böylece. Türkçe kusursuz bir dil görüşüme göre. Başka dillere neden özenir ve öykünürüz ki? Bunun mantıklı bir nedeni olabilir mi?

Değerli büyüğümüz Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu beyin “bilim+gönül” adında kitabı var. Ayrıca Gönül dili Türkçe, Akıl ve Gönül konulu söyleşileri de var bilgisunarda (internet)! Gönül dili Türkçe de ilginç ve güzel bir düşünüş; üstelik Atatürk’ ün savı Güneş Dili Türkçe savıyla bu çalışmadaki görüşlere göre de kanımca örtüşmektedir! Saygı ve özlemle anıyoruz kendisini.

Görüldüğü gibi dilin kökeninde Güneş her aşamada etkin! Sözcüğün kurgusunda, duygu kavramının oluşmasında; her aşamada! Güneşsiz dil olamıyor, Türkçe olamıyor değil mi? Atamızın kuramı, Güneş Dili Türkçe Kuramı (GDK) Türk ulusu için gerçektir! Böyle anlaşılmalıdır.

Aşağıdaki görselde şimdiye dek çözümlenen yazıtlardaki damgalarımızdan birkaçını yanyana youmlayalım! Bence yeterince açık ama yine de birlikte görelim; Latin (!) alfabesinin kökeni Türk damgaları mı? G harfi için özellikle Güdül Türk Kaya yazıtlarındaki ‘Üngeş’ açık yol gösterici olabilir mi?

İlk dizge ‘L’, ikincisi ‘N’, üçüncüsü ‘G’ nin damgalarımızla olan ilişkisini göstermektedir. Bir (1) ideogramı Sülyek Karayüz yazıtında, iki (2) Güdül Salihler kırsalındaki yazıtlardadır. Güneş anlamlıdır ikisi de!

Göktürk Latin (!) Sülyek Karayüz (Güdül)

Bu çizelgede Nisan çalışmamızdaki ideogram olarak değerlendirdiğimiz güneş anlamlı “Üngeş” sözcüğündeki “latin” (!) denilen G harfinin Türk damgalarıyla olan ilişkisi çok açık ve ilgi çekici bulunduğu için özellikle bu benzerliği göstermekle yetinilecektir. (7)

Diğer Latin (!) denilen harflerdeki durum da farksızdır kanımca. Latin harfleri Türk damgalarından alınmış gibi görünmektedir.

Mantıklı bir düşünmeyle önceki çalışmalar da değerlendirildiğinde Güdül kaya yazıtındaki güneş anlamlı ideogramın, mavi yay ve içinden çıkan kırmızı yan çizgisinden yola çıkarak, Türk damgalarındaki ‘İÇ’ ve ‘Ç’ ye; buradan da Latin (!) denilen ‘Ç’ ye kanımca kolayca gidilir! Görüş Türk Ulu Us’ unun ve okurlarındır!

Not: İlk çalışamamdan bu yana üç yılı aşkın zaman geçti. Ancak korkarım ki N. NG, K, Güneş (düşünce bildiren şekiller) henüz anlaşılamamış olabilir. Öğretim üyelerinden bildirim gelmediği için anlaşılamadığını düşünüyorum. Göktürk abecesindeki NG damgamızdaki sola yukarı giden çizgi, Sülyek Karayüz yazıtındaki üngeş anlamlı ideogramındaki (kırmızı) çizgi, Güdül Salihler köyü kırsalındaki sola aşağı çizgi; üçü de G (ü), K (ü), K(o) dediğimiz erke kaynağı gök cismi! Üçünde de A(n), Ü (n) dediğimiz mavi gök! Gök (N) ve G birlikte olduklarında; eş olduklarında ışığı ve göğü görürüz, güneşi görürüz! Üzerimizi örten (börte) mavi gök ancak güneşin ışıkları olduğunda görünür! Türkler işte bu yaşam ve erke kaynağı gökteki güneşin çocuklarıdır. Tanrı sözcüğü bu anlamları barındırır! Üngeş > Güneş ses değişiminin nedeni, beynimizin yönlendirmesiyle daha az enerjiyle aynı sesleri çıkarabiliyor olmamızdır. Gizem olması zorunlu değil, ses değişimi bu kadar anlaşılabilir bir gereksinimin sonucudur kanımca! Ne yazık ki bu düşünce bildiren şekil konusunda Türklük bilimcilerin alayı görüş birliğine varıp ‘K’ olarak (!) değerlendirmişler. Buradan yola çıkarak sözcükleri bazan K (aya), bazan K (ulu) yapmışlar!

Değerli okurlarım, siz olsaydınız güneşi çizgilerle nasıl açıklardınız? Sülyek Karayüz ve Güdül kayalarındaki 1 ve 2 görsellerindeki şekiller sizce uygun mudur?

Soldaki dikeyde “Gönül” sözcüğündeki Latin (!) denen harfleri görüyoruz. Sonra damgalarımızı! “G” de iki damga görüyoruz. Mavi kesikli dikey çizgiden (N) sola giden kırmızı NG damgasındaki “G” ; ve sağında bildiğimiz damgamız Latin (!) karşılığı “G” olan damgamız! Bu örnekleri çoğaltabiliriz kolaylıkla. Latin denilen Abece tümüyle

Türk damgaları kaynaklıdır; aşırılmıştır görüşüme göre. Kuşkum yok bu konuda! Latince denilen dilin ölmesi ya da öldürülmesi de ayrıca sorgulanmaya değer. Dil nasıl ölür ki? Tıpkı Akad dili gibi! O da ata dilimize hısım bir dilimiz olmasın?

Çalışmamız sona eriyor. Sonraki yazında, yine siz değerli okurlarımı sıkmadan, zevkle okuyacağınız bir biçimde Türkçeyi sevdirmek, derinliğini göstermek amacıyla benzer bir konu işlenecek.

Ek olarak çocukken arkadaşlarımla işaret parmaklarımızı kanatıp karşılıklı kanlarımızı emdiğimizi anımsıyorum. Aranızda çok sayıda bunu yapanlar da vardır eminim. Prof. Niyazi Kahveci beyin dediği gibi “soncullar kendisinden önceki öncüllerin zorunlu ve doğal sonucu olmalıdır” denilmişti! Benzetmede hata olmazmış; öyleyse biz de atalarımızın doğal ve zorunlu sonucu oluverelim! Bu davranışımız da onları yaşatmak için küçük bir tad olsun!

Neden olmasın! Bizler özenciyiz, bunlar da zevk için söylenmiş sözler olsun!

İpucu verelim mi? Çalışmada kısaca değinilen ‘kan kardeşliğinde and içme’ tamlamasının yine şimdiye dek değinilmemiş anlamları (kanımca ve bildiğim kadarıyla!) Türkçe, Türklükbilimi açısından yorumlanmaya çalışılacak. Tasarı bu yönde. And içme deyiminin bilinen anlamının türev ve ikincil anlamda olduğu savı işlenecek! Kökeni açıklanacak! Açıklamada yine Türk damgaları kullanılacak ve düşünemeyeceğimiz yerlere uçarcasına yelken açacağız! Uyduruk ‘Hint Avrupa dil ailesi’ denen batı dillerine de sarkıp didikleyeceğiz!

Türkçe ile düşünbilim yapılamaz diyenleri sonsuza dek anlayamayacağım korkarım ki! Yaşasın Türkçe! Sevgiyle, aydınlıkla, Türklük’le kalın!

01/10/ 2018/ BURSA


Dipçe: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarındır. Tümüyle alıntılanamaz. Bir bölümünden alıntı yapılacaksa kaynak belirtilmesi zorunludur.

  • [PDF] Türk kültür çevresinde ant
  • İ Durmuş - Millî Folklor, 2009 - media.turuz.com
  • Ahmet Taşağıl, Kök Tengrinin Çocukları(kitap), Prof. Sadettin Kömeç, Köktürk tarihi (kitap), Cengiz Alyılmaz (kök) Türk Harfli Yazıtların izinde (kitap) ve diğerleri. ( kök sözcüğünün olduğu yayınlar)
  • www.dagarcikturkiye.com/, Nisan Begümşen Ergenekon, Mayıs-Temmuz Muhsin Durlu
  • https://www.youtube.com/watch?v=D71Otbg93ug, Prof. Niyazi Kahveci
  • https://www.youtube.com/watch?v=JLDgZWrnESk, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu
  • (6) Ludmila Yegorova, Türkolog, https://sakhatyla.ru/translate?q=%D0%BA%D3%A9%D2%A5%D2%AF%D0%BB
  • көҥүл - SakhaTyla. Ru - Якутский словарь
  • 1) свобода, воля, независимость || свободный, вольный, независимый || свободно, вольно, независимо; көҥүл олох свободная, вольная, независимая жизнь; көҥүллэ биэр = дава... sakhatyla. ru
  • (7) (Ergenekon, Begümşen
  • dagarcikturkiye.com
  • http://dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2360.html).
Yorumlar (11)
Latife Aşıkuzun 4 yıl önce
Çabanıza sağlık...
muhsin durlu 4 yıl önce
Sağ olun.Sizin katkılarınız da çok önemli Türkçe için.
Cihan 4 yıl önce
Şahane usta. Alkışlarımla
muhsin durlu 4 yıl önce
Sağ olun,var olun! Kazana Türklük olsun!
Arzu Kayacık 4 yıl önce
Servet Somuncuoğlu'nun araştırmalarında kısmen değinmişti sanırım. Türk kültürü bir hazine. İşleyenler sağ olsun.
muhsin durlu 4 yıl önce
Sağ olun,var olun! Kazanan Türklük olsun!
Erbatur 4 yıl önce
Yararlı oldu,saygılar Münich'ten.
muhsin durlu 4 yıl önce
Sağ olun,var olun! Kazanan Türklük olsun!
Sıla Seray 4 yıl önce
Ne gizli bilgiler varmış. Göktürkçe öğrencem hemen valla utandım.
Tülin Saraç 4 yıl önce
Sn. Durlu, Türk diline yaptığınız katkılar muhteşem. Esen kalın.
muhsin durlu 4 yıl önce
Çok teşekkür ederim Tülin hanım. Güzel sözleriniz güç veriyor. Umarım yine böyle değerlendirme yapabileceğiniz çalışmalarım olacak, heybemde epeyce çok turp var.
Bütün Yorumları Görmek İçin Tıklayın