Göktürk Yazıtlarında Kullanılan Kelimeler, Göktürkçe Sözlük
Göktürk Yazıtlarında Kullanılan Kelimeler, Göktürkçe Sözlük
Göktürkçe
18.12.2018, 21:39 17.11.2020, 11:52

Göktürkçe sözlük, Göktürkçe Sözlük: Göktürk Yazıtlarında Sıkça Kullanılan Sözcükler
Bu yazımızda sizlere Göktürkçe Sözlük sunuyoruz. Göktürkçe Sözlük, Göktürk Yazıtlarında Sıkça Kullanılan Sözcükleri içermektedir. Diğer yazılarımızı GÖKTÜRKÇE kategorisinde bulabilirsiniz.
Göktürkçe Dersler, Göktürkçenin Kuralları ve Örnekleri için derleme (galeriye) tıklayınız.
GÖKTÜRKÇE SÖZLÜK
- Adak Ayak
- Adak kamşat- Ayak diremek
- Adgır Aygır
- Adınçıg Bambaşka
- Adrıl- Ayrılmak
- Ag- Çıkmak
- Agı Armagan, mal
- Agır Değerli
- Agıt- Düşmanı püskürtmek
- Agtur- Çıkarmak
- Algalı Almak için
- Alk- Bitirmek
- Alkın- Tükenmek
- Alp Yiğit, zor
- Alpagu Yiğit, cesur
- Altız- Aldırmak
- Altun Altın
- Amtı Şimdi
- Ança Öylece
- Anda Orada
- Anı Onu
- Antag O kadar, öyle
- Añar Ona
- Añıl- Şaşırır
- Apa Baba
- Apar Avar
- Apurum Rum, Bizans
- Arıg Temiz
- Arıl- Yorulmak
- Arkış Kervan
- Arkuy Mevzi
- Armakçı Sahtekar
- Artat- Bozmak
- Artuk Artık, fazla
- Artur- Aldanmak
- Asıg Kazanç, yarar
- Asra Aşağıda
- Aşangalı Yemek için
- At At, ad (isim)
- Atı Eğitmen, lala
- Atlıg Atlı
- Ay- Söylemek
- Ayguçı Başbakan
- Aynıg Kötü, bozuk
- Aynıt- Bozmak
- Ayt- Söylemek
- Ayukı Hükümet
- Azkıyna Azcık
- Azu Yoksa
- Balık Kent, çamur
- Balbal Öldürülen düşman sayısınca dikilen heykel
- Bar Var
- Bar- Gitmek
- Barıgma Giden
- Barım Servet
- Bark Bina, yapı
- Basın- Kendini hor görmek
- Basıt- Bastırmak
- Basmıl Bir ulus
- Başad- Önderlik etmek
- Başlayu İlk başta
- Başlıg Başlı
- Bay Varlıklı, zengin
- Baz Bağlı, itaatkâr
- Bediz Resim, heykel
- Beg Bey
- beñgü Ebedi
- Bıç- Biçmek
- Biçin Maymun
- Bilge Bilgin
- Bilig Bilgi, akıl
- Bir- Vermek
- Biri Güney
- Biriki Bütün, hepsi
- Birle İle
- Bişinç Beşinci
- Bişük Beşik
- Biti- Yazmak
- Bitig Yazı
- Bitigme Yazan
- Bizni Bizi
- Boguz Boğaz
- Bol- Olmak
- Boltaçı Olacak
- Bod Boy
- Bodun Ulus/millet, halk
- Bor Bora
- Borça Bora gibi
- Boşgur- Kışkırtmak
- Bödke (bu+ödke) Bu zamanda
- Böri Kurt
- Buka Boğa
- Bul- Bulmak
- Bulgak Bulanık, karışık
- buluñ Taraf/yan
- Bulıt Bulut
- Bulmayın Bulmadan
- Bunça Bunca/bu kadar
- Buñ Sıkıntı
- Bus Pus
- Buyruk Vezir/memur
- Çabış Çavuş
- Çıgayn Yoksul
- Çıkan Yeğen, kuzen?
- Eb Ev
- Eçi Amca, Ağabey
- Eçü Amca
- Edgü İyi
- Edgüti İyice
- Ediz Seçkin/yüksek
- Egir- Çevirmek
- Eke Abla
- Eki İki
- Ekinti İkinci
- Elig El, elli
- Eligin El ile
- Emgek Emek, eziyet
- Emget- Eziyet etmek
- Erinç Elbette
- Erkli İken
- Ermiş İmiş
- Erser İse
- Erteçi Olacak
- Erti İdi
- Ertin- Vazgeçmek
- Ertiñü Fevkalade
- Ertür- Düzenlemek
- Eşid- İşitmek
- Eşidgil İşit
- I- Göndermek
- Içgın- Terk etmek
- Id- Göndermek
- Iduk Kutsal
- Igaç Ağaç
- Igar Değerli
- Irak Uzak
- İçger- İçermek
- İçik- Teslim olmak
- İçreki İçindeki
- İdi Sahip
- İdikut Komutan, vali?
- İgid- Beslemek
- İgid Yalan
- İkegü İki tane
- İl Devlet
- İlert- İlerletmek
- İlle- İl yapmak
- İlgerü İleri
- İlsiret- Devletsiz bırakmak
- İlteber Vali
- İni Küçük kardeş
- İniligü Kardeşli olarak
- İsig Isı, sıcaklık
- İşgit İşleme, sanat
- İt- Yapmak/etmek, düzenlemek
- İtin- Teşkilatlanmak
- Kabış- Kavuşmak
- Kagan Kağan/hükümdar
- Kaganla- Kağan yapmak
- Kagasırat- Kağansız bırakmak
- Kalıñ Çeyiz
- Kalısız Eksiksiz
- Kamagı Toplam, hepsi
- Kan Han
- Kandın Nereden
- Kanı Hani
- Kapıg Kapı
- Kapıgka Kapıya
- Kañ Baba
- Karı Yaşlı
- Karagu Nöbet yeri
- Katıgtı Sağlamca
- Katun Kraliçe
- Kazgan- Kazanmak
- Kazganmasar Kazanmasa
- Keç- Geçmek
- Keçig Geçit
- Kel- Gelmek
- Kelipen Gelerek
- Kelür- Getirmek
- Kentü Kendi
- Keregü Çadır
- Kergek Gerek
- Kergek bol- Vefat etmek
- Kergeksiz Gereksiz
- Kıd- Kıymak
- Kılın- Yaratılmak
- kırgag Kıyı
- Kıtayn Hıtay (bir halk, Moğol?)
- Kıyın Acı, keder
- Kızıl Kırmızı
- Kız ogul Kız evlat
- Kiçig Küçük
- Kigür- Sokmak
- Kimke Kime
- Kiñşür- Kinleşip çekişmek
- Kir- Girmek
- Kirü Geri
- Kisre Sonra
- Kiş Samur
- Kişi İnsan
- Kişiligün Kişi ile
- Kiyik geyik
- Kodı Aşağı
- Kodup Koyup
- Konçuy Prenses
- Korgan Kale
- Kop Hep
- Kopun Hepsi
- Koyn Koyun
- Köbürge Davul
- Kök Mavi
- Kök Hep
- Köl Göl
- Köñül Gönül
- Kör- Görmek, itaat etmek
- Körteçi Görecek
- Körüg Gözetlemeci
- Kötür- Kaldırmak
- Kötürügme Yükselten
- Köz Göz
- Kubrat- Çoğaltmak
- Kul Köle
- Kulkak Kulak
- Kurıgaru Batıya doğru
- Kut Baht, talih
- Kutay Değerli kumaş
- Kuz Kuzey, gölgeli yer
- Kü Ün, ses
- Küç Güç
- Küçlüg Güçlü
- Külüg Ünlü
- Kümüş Gümüş
- Kün Gün
- Kün batsık Gün batısı
- Küni Kıskançlık
- Kün togsık Gün doğusu
- Küntüz Gündüz
- Küñ Hizmetçi
- Kür Çok kalabalık
- Lagzın Domuz
- Lu Ejderha
- Maña Bana
- Men Ben
- Meniñ Benim
- Neke Niye
- Neñ Asla, hiç
- Ogılıt Oğullar
- Oguş Aile
- Okı- Okumak, davet etmek
- Okıgalı Davet etmek için
- Olur- Oturmak
- Olurıpan Oturarak
- Olursık Oturası
- Olurtaçı Oturacak
- Olurtukda Oturduğunda
- Olurtukuma Oturduğumda
- Ona- Onaylamak
- Onunç Onuncu
- Opla- Atılmak
- Ordu Karargah
- Ortu Orta
- Ot Ateş
- Oz- Geçmek, kurtulmak, bağışlanmak
- Ö- Düşünmek
- Öd Zaman
- Ödüş Bir zaman ölçüsü birimi?
- Ög Anne
- Ög- Övmek
- Ögleş- Akıl akıla vermek
- Ögtür- Övdürmek
- Ögir- Gururlanmak
- Ögüz Irmak
- Ögüzçe Irmak gibi
- Ök Hep
- Ökün- Pişman olmak
- Öküş Çok
- Öl- Ölmek
- Ölüg Ölü
- Ölügme Ölen
- Ölteçi Ölecek
- Ölteçiçe Ölecek gibi
- Ölür- Öldürmek
- Ölüreyin Öldüreyim
- Ölüt- Öldürmek
- Öñ Ön, doğu
- Öñre Doğuya, doğuda
- Örtçe Ateş gibi
- Ötüg Rica
- Ötün- Rica etmet
- Ötünç Arz, rica
- Öz Kendi
- Özlük Şahsi
- Sab Söz
- Sakın- Düşünmek
- Sakınıgma Düşünen
- Sakınmatı Düşünmeden
- Sanç- Mızraklamak
- Sarıg Sarı
- Sayu Sayarak, her
- Sebin- Sevinmek
- Señün Paşa
- Sı- Kırmak
- Sıgıt Ağlama
- Sıgıtçı Ağlayan
- Sıgun Yaban geyiği
- Sıgta- Ağlamak
- Sıñar Yarım
- Siñil Kız kardeş
- Sökür- Çöktürmek
- Sözleş- Söyleşmek
- Sub Su
- Subıñaru Suyuna doğru
- Sü Ordu/asker
- Süçig Tatlı
- Süle- Ordu yürütmek
- Süñüg Süngü
- Süñüş- Süngüleşme, savaş
- Şad Veliaht prens
- Tabgaç Çin, Çinli
- Tabışkan Tavşan
- Tag Dağ
- Tagça Dağ gibi
- Tagık- Dağa çıkmak
- Taluy Deniz, okyanus
- Tamgacı Damgacı, mühürdar
- Tañ Şafak
- Tañ öntürü Şafak yükselirken
- Tapa Karşı, karşıya
- Tarduş Bir kısım Türk topluluğu
- Taş Dış
- Taşık- Dışarı çıkmak
- Taşra Dışarı
- Tat Yabancı
- Tebi Deve
- Teblig Hileci
- Teg Gibi
- Teg- Saldırmak, ulaşmak
- Teg- Saldırmak
- Tegi Kadar
- Tegre Çevre
- Telin- Delinmek
- Temir Demir
- Teñri Gökyüzü/tanrı
- Teyeñ Sincap
- Tez- Kaçmak
- Tılıg Haberci
- Tıñla Dinlemek
- Tideçi Diyecek
- Tik- Dikmek
- Tir Der
- Tir- Dermek
- Tirgür- Diriltmek
- Tirig Diri
- Tiril- Derlenmek
- Tirkeş Kafile
- Tip Deyip
- Tiyin Diye
- Tiz Diz
- Tizlig Dizli
- Tod- Doymak
- Toga yorı- Üstünden aşıp geçmek
- Tokı- Vurmak
- Tokurkak Tok gözlü
- Tokuz Dokuz
- Tokuzunç dokuzuncu
- Ton Giysi
- Toñta- Donup kalmak
- Tor- Zayıflamak
- Toruk Zayıf
- Toygun Kurultay üyesi, delege
- Tögünlüg Damgalı
- Tök- Dökmek
- Töküti Dökerek
- Töles Türk boylarının bir bölümü
- Töpü Tepe
- Tört Dört
- Törtünç Dördüncü
- Törü Töre
- Törü- Türemek
- Törün Tören
- Tupul- Tel-
- Tutsık Tutulası
- Tutuk General
- Tutupan Tutarak
- Tutuz- Tutturmak
- Tümen On bin
- Tün Gece
- Tüpüt Tibet
- Tüş- Düşmek
- Tüz Düz, doğru
- Tüzül- Düzelmek
- U- -ebilmek, -abilmek
- U Uyku
- Ubut Utanma
- Uça bar- Vefat etmek, cennete gitmek
- Uçuz Kolay
- Uda bas- Uykuda basmak
- Udı- Uyumak
- Udımatı Uyumadan
- Udlık Kayış
- Udsık Uyuyası
- Udu Ve
- Uduz- Yönetmek
- Uduzugma Yöneten
- Ulayu Ve, ulayarak
- Ulug Büyük
- Ulugart- Büyütmek
- Uluş Ülke, memleket
- Umay Tanrıça
- Unç Mümkün
- Ur- Vurmak
- Urgıl Vur
- Urug Soy
- Urugsırat- Soyunu kurutmak
- Urı ogul Erkek evlat
- Usar Mümkünse
- Uz Sanat
- Üçün İçin
- Üçünç Üçüncü
- Ülüg Kısmet, pay
- Ürüñ Ak
- Üz- Koparmak
- Üze Üstte
- Yabgu Vali
- Yabız Fena, kötü
- Yablak Kötü, kalitesiz
- Yabrıt- Yıpratmak
- Yadagın Yaya olarak
- Yagı Düşman
- Yagız Yağız
- Yaguk Yakın
- Yagur- Yakınlaşmak
- Yagut- Yakınlaştırmak
- Yalabaç Elçi
- Yalıñın Çıplak olarak
- Yana Geri, yine
- Yantur- Geri döndürmek
- Yarak Alet, silah
- Yarat- Yaratmak, meydana getirmek
- Yaratın- Yapılanmak
- Yarlıka- Buyurmak, bağışlamak
- Yargan Baş yargıç
- Yazın- Yanlış yapmak
- Yaşıl Yeşil
- Yay Yaz mevsimi
- Yayn- Yaymak
- Yaz Bahar mevsimi
- Yazı Ova
- Yegün Yeğen
- Yelmeg Keşif kolu
- Yete Yedeğe alarak
- Yılkı At sürüsü
- Yılpagut Kahraman
- Yılsıg Zengin, varlıklı
- Yımşak Yumuşak
- Yıpar Güzel koku
- Yırı Kuzey
- Yırıgaru Kuzeye doğru
- Yış Orman
- Yiçe Yeniden
- Yig Daha iyi
- Yigdi İyice
- Yime De da (bağlaç)
- Yigirmi Yirmi
- Yinçü İnci
- Yinçge İnce
- Yiriñerü Yerine doğru
- Yiti Yedi
- Yitür- Yitirmek
- Yiyi Art arda
- Yog Ağlama töreni
- Yogçı Ağlama töreni katılımcısı
- Yogla- Yas tutmak, ağlamak
- Yogur- Ayakla çiğnemek
- Yokad- Yok olmak
- Yolı Kez, defa
- Yoñşur- Zıtlaşmak
- Yorı- Yürümek
- Yorıt- Yürütmek
- Yubalu Yuvarlanarak
- Yulugçı Yağmacı
- Yut Kıtlık
- Yuyka İnce
- Yotuz Kadın eş
- Yügeri Yukarı
- Yügür- Akmak, koşmak
- Yükün- Baş eğmek
- Yüzçe Yüz kadar
- alk-: bitirmek, tamamlamak, bitmek, tükenmek, sona ermek
- altun: altın
- ança: öyle, öylece, şöyle, şöylece, böyle, böylece, o kadar, çok, bedava, karşılıksız
- ançula-: takdim etmek, arzetmek, sunmak
- apa: ecdat, büyük baba
- artuk: fazla, ziyade, artık
- aşsız: yemeksiz, aç
- balık: şehir, çamur, balçık, bataklık
- bark: ev, mezar, türbe, abide
- bay: zengin
- baz: yabancı, tâbi
- bediz: resim, heykel, nakış, şekil, süs
- bedizçi: ressam, nakkaş
- bengü: ebedî, daimî, sonsuz
- bilig: bilgi, fikir, düşünce, zekâ
- birle: ile
- biti-: yazmak
- bitig: yazı, yazma, kitabe, kitap
- bodun: budun, ulus, millet, kavim
- bulung: taraf, yan
- bunça: bunca, bu kadar, böyle
- bung: keder, sıkıntı, dert, zahmet, eziyet, minnet
- çıgany: yoksul, fakir
- eçi: amca, ağabey
- edgü: iyi
- erinç: olacak, olmalı, tabiî, elbette, -dır / -dir
- ertür-: erdirmek, yaptırmak
- ıduk: mukaddes, kutlu, mübarek
- ıgar: ağır, değerli, önemli, hürmetli
- ırak: uzak
- igit-: beslemek, bakmak, yetiştirmek, büyütmek, ilgilenmek
- illig: illi, vatanlı, ülkeli, devletli
- ilsire-: ilsizleşmek, devletsizleşmek, ilini kaybetmek, esaret altına girmek
- ini: küçük kardeş
- kagan: hakan, hükümdar, kağan
- kaganlıg: bağımsız, müstakil, kağanı olan
- kagansırat-: kağansızlaştırmak, esaret altına almak
- kang: baba, peder
- kapıġ: kapı
- kazgan-: kazanmak, toplamak, biriktirmek, zapdetmek, ele geçirmek, fethetmek
- kedimliġ: giyimli, giyim kuşamı olan, zırhlı
- kelür-: getirmek
- kergek bol-: yok olmak, ölmek, vefat etmek
- kılın-: yaratılmak, yapılmak, meydana gelmek
- Kırkız: Kırgız
- kisre: sonra, ondan sonra
- kony: koyun
- kop: çok, hep, pek, tamamen
- kögmen: Kögmen Dağı, ormanı, Sayan Dağı
- köngül: gönül, kalp, yürek, iç, fikir, düşünce, akıl, anlayış, arzu, ülkü
- kurıgaru: batı, batıya doğru
- kut: devlet, ikbal, saadet, baht, talih
- kutay: ipek, ipekli
- kü: ses, ün, şan, şöhret, san
- küntüz: gündüz
- men: ben
- neng: nesne, şey, mal, eşya; h,ç, asla
- olur-: oturmak, tahta oturmak, kağan olmak
- ot: ateş
- ög: anne, üvey anne
- ögüz: ırmak, nehir, deniz
- ökün-: pişman olmak, eseflenmek, hayıflanmak, kendine gelmek, üzülmek
- ölgeli: ölümlü
- ötün-: arz etmek, rica etmek, dilek dilemek
- sakın-: düşünmek, düşünceye dalmak, endişelenmek, düşünüp taşınmak, yas tutmak
- sıgıt: ağlama, feryat figan etmek, sızlamak, matem
- sökür-: diz çöktürmek, dize getirmek
- sub: su, nehir
- süçig: tatlı, lezzetli
- süle-: ordu sevk etmek, akın düzenlemek, sefere çıkmak
- süngük: kemik
- süngüş-: süngüleşmek, mızraklaşmak, çarpışmak, savaşmak, harp etmek
- şad: Türk devletinin batı kısmının başkanı, yabgu
- Şantung: Şantung Ovası
- Tabgaç: Çin, Çinli
- teg: gibi
- Tengri: Gök, Tanrı, ilâh, Allah, Gök Tanrısı
- tigin: Kağan’ın oğullarına verilen unvan, prens
- tirgür-: yaşatmak, diriltmek, canlandırmak
- tiyin: diye, diyerek
- tiz: diz
- tokı-: vurmak, dövmek, çarpmak, dokumak, sokmak, batırmak, tokmaklamak, yontmak
- tonsuz: elbisesiz, çıplak
- torug: doru, doru rengi
- törü: töre, kanun, nizam, örf ve adet, görenek, düzen, devlet nizamı
- tün: gece
- uça bar-: vefat etmek, ölmek, kergek bolmak
- udı-: uyumak
- Umay: bir Tanrıça adı
- üçün: için, dolayı, yüzünden
- üküş: çok, fazla
- ülüg: kısmet, pay, nasip, şans
- yabız: yavuz, fena, kötü, perişan
- yablak: kötü, fena, perişan
- yadaġ: yaya
- yagı: düşman
- yarlıka-: buyurmak, lûtfetmek, bağışlamak, esirgemek, korumak
- yaşıl: yeşil
- yeltür-: koşturmak
- yış: orman, ormanlık dağ
- yig: iyi
- yoġ: natem, yas, ölü yemeği, cenaze töreni
- yügürt-: koşturmak, akıtmak
- Göktürkçe sözlük, Göktürkçe Sözlük: Göktürk Yazıtlarında Sıkça Kullanılan Sözcükler, Göktürkçe kelimeler, Göktürkçe.
- 16 SÖZLÜKTEN OLUŞAN AYRINTILI BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
3°
az bulutlu