Şehit Öğretmenlerimizin Öyküleri

Şehit Öğretmenlerin Öyküleri, Şehit Öğretmenlerin Hikayeleri

Şehit Öğretmenlerin Öyküleri, Şehit Öğretmenlerin Hikayeleri

1- Neşe Alten

Şehit Öğretmenlerin Öyküleri, Şehit Öğretmenlerin Hikayeleri

Unutmadık.. Unutturmayacağız..

26 Ekim 1993 tarihinde, Bismil’in Çavuşlu Köyü İlkokulu’nda ilk öğretmenliğini yapan Neşe Alten, henüz yirmi altı günlük öğretmenken babası ile birlike yaşadığı evini basan katil Pkk’lılar tarafından kurşuna dizilerek acımasızca katledildi.

Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, öğretmenlerin kürtleri asimile etme projesinin birer parçası olduğunu söylemiş ve örgütüne katliam emri vermişti. Teröristler okulları yakıyor, öğretmenleri kurşuna diziyor, vahşi katliamlarını kendi yayın organları olan Serxwebun’dan “ajan ve işbirlikçileri öldürdük” diye duyuruyorlardı.

Neşe Öğretmen, Tekirdağ Şarköy’de, 1972 yılında, Alten ailesinin en küçük kızı olarak dünyaya gelmişti. Öğretmen olmak istiyordu. İlk ve orta okul eğitiminden sonra Sinop Öğretmen Lisesi’ni, ardından Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesini kazandı. 1993 senesinde, henüz yirmi bir yaşında gencecik bir öğretmen adayı olarak mezun oldu. nese-ogretmen

2 temmuz 1993 tarihinde, Diyarbakır’ın Bismil ilçesi, Çavuşlu Köyü İlkokulu’na atandı. Ataması, Bismil’e çıkınca ailesi gitmemesi için ısrar ettiyse de Neşe öğretmen “Bayrağımın dalgalandığı her yere giderim.” dedi. Babası “Seni yalnız göndermem.” deyince, öğretmen olarak atandığı Bismil’in Çavuşlu köyüne beraber gittiler.

Çavuşlu Köyü’ne ulaşır ulaşmaz, görev yapacağı okula gitti. Okulun hali içler acısıydı. Köy muhtarı ve köyün ileri gelenleriyle konuşup eksikleri gidermek, sınıfı onarmak, okulu okul yapmak için yardım istedi. Yalnızca usta bulmalarını, masraflarını kendisinin karşılayacağını söyledi. İlk maaşının büyük bölümünü ustalara verdi, gerisini de borçlandı. Harabe binayı kendi imkanlarıyla öğrencilerinin okuyabileceği bir okula çevirdi.

26 Ekim 1993 akşamı Pkk’lı teröristler Neşe öğretmenin babasıyla birlikte yaşadığı evin kapısını “Açın, köydeniz. Hoca hanıma bir şey soracağız.” diyerek çaldılar. Genç öğretmen ve babası kapıyı açtıklarında karşılarında silahlı teröristleri buldular. Pkk’lılardan biri, babasına “Biz kamuoyuna açıklama yapmadık mı? T.C.’nin hiçbir öğretmenini, Kürdistan’a sokmayacağız, demedik mi?” diye vurarak yere düşürdü. Ve kızının gözleri önünde silahını yaşlı adamın şakağına dayayarak ateş etti.
Neşe Öğretmeni köyün çıkışına kadar yerde sürüklediler. Önce sol göğsüne 5 mermi, sonra sağ göğsüne 5 mermi sıkarak, onu vahşice katlettiler.

“Sinop Öğretmen Lisesi 4/A sınıfı öğrencisi iken, 1986 yılında, öğretmenler günü nedeniyle yazmış olduğu ödevinde;”

“Ben tükenmez olayım tüm insanlara, yolculara yeteyim istiyorum. Korkuyorum bazı geceler, karanlık geliyor her yer bana, karanlık çok karanlık. Üşüyorum yatağımda. O zaman unutayım diye, avunayım diye annemi, babamı, kardeşlerimi düşünüyorum. Yurdumu, binlerce şehidin kanıyla sulanmış yurdumu düşünüyorum.”

Şehit öğretmenimizi saygı ve sevgiyle anıyoruz. Dualarınızı eksik etmeyin.

2- Şenol Öğretmen

Şenol Öğretmen, 1965 yılında, Aydın, Çine’de, “AKAR” Ailesinin bir ferdi olarak dünyaya gelmişti. O’da diğer arkadaşları gibi öğretmen olmak istiyordu, 
 

Ailesinin kısıtlı imkanları ile gönderdiği, Erzincan Eğitim Yüksekokulu,  Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. 
 

İlk Ataması, Şırnak, Merkez, Yoğurtçular Köyü İlkokuluna yapıldı.  O da diğer meslektaşları gibi aldı bavulunu eline, yiğit “Aydın Efesi” edası ile “Bayrağımın dalgalandığı her yere giderim” dedi ve  eğitim ordusunun bir neferi olarak, yollara düştü.
 

İlk görev yeri olan köye geldi, okulun durumu çok da iyi sayılmazdı ama eğitim yapılabilirdi.  Birkaç günlük çalışmadan sonra okul ders verilebilir duruma gelmişti. Öğrenciler ile kaynaşmış, kara, meraklı sevecen gözleri ile bakan öğrencilerine, bir şeyler öğretmek için çırpınıyordu. 
 

Köyde göreve başlayalı epey olmuş, artık okul düzene girmişti.Kendisi de çok yorulmuştu, yorgun bir şekilde akşam yemeği olarak piknik tüpünde iki yumurta kavurdu. Hava soğuktu, sobanın üstüne küçük demliğini koydu, yorgunluktan uyuklamaya başladı. 

12 KASIM 1987 ŞIRNAK YOĞURTÇULAR KÖYÜ 
 

1987 yılının Kasım ayının 12. Günü olmuştu, dışarıdan rüzgar sesi, köpek havlamaları geliyordu. Son günlerde komşu köylere teröristlerin geldiğini duyuyor ama Yoğurtçular’a geleceğine hiç ihtimal vermiyordu. Tam böyle düşünürken kapı çalındı, içi titredi. 
 

“Kim  O” diye sorabildi ürkekçe.. 
 

Sesinden tanıdığı köylülerden birinin kendini tanıtarak, bir şey istemeye geldiğini söylemesi ile rahatladı, kapıyı açtı. 
 

Kapıyı açınca gördü ki, 3-4 silahlı teröristin köylünün kafasına silahı dayamış, o şekilde kapıyı açtırmıştı, Şenol öğretmenin yapacak hiçbir şeyi kalmamış, çaresizce dona kalmıştı..
 

Pkk'lı terörstlerden biri; 
 

" Biz faşist T.C.’nin hiçbir öğretmenini Kürdistan’a sokmayacağız, geleni öldürürüz bizden olmayan gelmeyecek demedik mi ? " diye bağırarak, Şenol öğretmenin kafasına   sert bir dipçik darbesi vurdu.. 
 

Ne olduğunu anlayamadan yere düşen Şenol öğretmenin, ellerini arkadan bağlayarak, yarı baygın bir vaziyette köy meydanına götürdüler. Meydanda köylüler toplanmış, teröristlerin başı propaganda yapıyordu;
 

“ Bizden olmayan öğretmen, imam ve muhtar bundan sonra görev yapmayacak. Askerliği bize yapacaksınız, yoksa hepinizi öldürürüz, Kürdistan’da Kürdistan kanunları geçerlidir” diyordu. 
 

Pkk'lı terörristlerden biri, silahını Şenol Öğretmenin kafasına dayadı, tam tetiği çekecekti ki, diğeri elinden yakaladı, 
 

“Ula sen ne yapıyorsun, T.C.’nin öğretmenine mermi yazık değil mi? Boğalım gebersin ” dedi. 

Terörsitin bu sözlerindeki esas amaç, mermiyi düşündüğünden değil, silah sesini askerler duyarsa, köye gelmesinden ve peşlerine takılmasından korkmasıydı. 

TELİ SIKTIKÇA SIKTILAR
 

Elleri arkadan bağlanmış olan Şenol Öğretmen, daha kendine gelememişti ki yarasaların liderinin başıyla  işaret vermesi üzerine, yarasalardan biri, Yiğit Aydın Efesinin boğazından teli geçirdi, diğer ikisi de kollarından sıkıca yakaladı. Teli sıktıkça sıktılar, sadece küçük bir hırıltı çıkarabilen Şenol Öğretmen, orada ilk görev yerinde can verdi. 22 yaşındaki eğitim ordusunu bir neferi daha, şehadet şerbetini o gece içti.
 

Ardından birkaç yarasa Şenol Öğretmenin elleri ile hayat verdiği okulunu ateşe verdi. Köylüler Şenol Öğretmenin katledilişinden sonra, eğitim yuvasının da cayır cayır yanışını çaresiz gözlerle izledi.  
 

Yarasaların başı olduğu belli olan bağırdı;
 

“İşte gördünüz, bizi dinlemeyenlerin halini, bundan sonra kimseye acımayacağız, bu köyden de 3  genci askere alıyoruz” diyerek, 3 genç köylüyü zorla yanlarına alarak  gecenin karanlığında uzaklaştılar. 
 

Şenol Öğretmenin cenaze töreni, o zamanlar ilçe olan Şırnak’ın bağlı olduğu Siirt İlinde yapıldı. Cenaze töreninde konuşan dönemin Siirt Valisi Selami TEKER, gözyaşlarını tutamayarak ağladı. Şehit öğretmenin cenazesi, gözyaşları içinde memleketi Aydın’a gönderildi. 

GÜLÜM BAK BEN ÖLMEDİM
 

Yıllar sonra bir televizyon programına çıkan Şenol Öğretmenin kızkardeşi  O’nu şöyle tarif etmişti; 
 

“Rüyamda beyaz takım elbiseleri giymiş, gelin arabasının içinde.. Ben bu rüyayı göreli yaklaşık üç dört sene oldu. Ondan sonra dedi”; 
 

“Gülüm bak ben ölmedim”
 

“Niye abi? Sen öldün, senin törenlerin düzenlendi”
 

“Hayır ölmedim” dedi.
 

“Bak yaşıyorum bugün benim düğünüm var” dedi. 
 

"Sonra bir uyandım rüyaymış.."
 

AH ÖĞRETMENİM, TENEFÜSE ÇIKABİLİRMİYİM?


"Seni yine koruyamadık öğretmenim..." 
 

Nesrin Ünügür de öyle... Feleğin sillesini yiyerek büyümüştü. Zor zahmet bitirdiği okulundan sonra Diyarbakır'ın Hantepe köyüne çıkmıştı tayini. Sivilceli yüzüne bakıp çok şaka yapmıştım ona: " Kız sivilceli, evlen de kurtulalım senden" diye. Meslektaşı Cuma Ünlü ile tanışmış, evlenmişti; kaç gün geçti geçmedi şehit edildiği haberini aldık. Eşi Cuma ile beraber... (1996)
 

Mehmet Ali Durak, ahh anlatamam onu... uzun boyu ve yakışıklılığı ile gözümün önünden hiç gitmez. Silvan'da güpegündüz başına demir çubukla vurup şehit ettiler. (1992) Urfa seyahatimde Silvan yol levhasını görünce kendimi tutamamıştım, hala tutamam... 
 

Ya Birol Aşkar ?(1993)
 

Daha kimler kimler ?
 

 170'ten fazla öğretmen... Elif, Numan, Şevki, Seydo, Orhan... 
 

Teröristlerin gelip, alıp, götürüp köyün bir kaç yüz metre dışında şehit ettiği öğretmenlerimiz... 
 

Evi basılınca küçük bebeğini dolaba saklayan öğretmenimiz...
 

 Yaralanıp can çekişirken köyden bir tane at arabası bile bulamayıp göz önünde şehit olan öğretmenimiz... 
 

Erciş depreminde şehit olan Zehra Kaya Şelale 22 yaşındaydı. Tıpkı Neşe Alten gibi… Biri terörden, diğeri depremden... 
 

Koruyamadık sizi öğretmenim, gittiğiniz yerde barınabileceğiniz bir sağlam ev bile gösteremedik. Bir araya geldiğinizde korunabileceğiniz mekan bile yapamadık. Ah öğretmenim geride ne bıraktığınızı bilmiyorsunuz... 
 

Ah Öğretmenim... teneffüse çıkabilir miyim?

 Necmettin Yılmaz

Necmettin Yılmaz (23), Şanlıurfa Siverek'in Çiftçibaşı köyünde sınıf öğretmeniydi. 16 Haziran Cuma günü, yaz tatilini geçirmek üzere memleketi Gümüşhane Torul'a bağlı Demirkapı köyüne gitmek üzere yola çıktı. Yeni aldığı otomobiline bindi. Erzincan-Tunceli yolunda PKK'lı teröristler yolunu kesti. 12 Temmuz'da naaşını Pülümür Çayı'nda köylüler buldu.

Şehit öğretmen, 16 Temmuz'da onbinlerce katıldığı devlet töreniyle köyünde toprağa verildi. Şehit öğretmenin köyüne giden Hürriyet'ten Gülden Aydın mezarını ziyaret edip ailesi, akrabaları ve meslektaşlarıyla konuştu. Necmettin öğretmenin köyü Demirkapı'ya, bozuk dağ yollarından ulaşıyoruz. Köy, Sarıç ile Zabuk dağlarının arasındaki dar vadide. Sarp kayalar, çiftçilik ve hayvancılığa elvermiyor. İnternetin olmadığı, cep telefonunun çekmediği yoksul, ıssız bir Anadolu köyü. Gençler okumak, babalar çalışmak için şehirlere gitmiş. Tıpkı Necmettin Yılmaz ile inşaat işçisi babası Hamit Yılmaz gibi.

Yorumlar (7)
Mustafa YILMAZ 5 yıl önce
ŞEHİT ÖGRETMENLERİMİZI RAHMETLE ANIYORUM.
Perihan Atik 5 yıl önce
Mekanları cennet OLSUN EVLAT CEMALİNİ göstermekle müşerreflendirsin. Sevgili PEYGAMBER EFENDİMİZE komşu eylesin ve şefaatlerine mazhar eylesin MEVLAM. AMİİN.
Ergün Özkaya 5 yıl önce
Fani dünyayı boşa geçirmediler, gözleri kara en ücra köşeye tek silahları kalem ve kitap ile göreve gittiler. Bu ülke için, bir amaç uğruna ebediyete vardılar. Siz de Başöğretmensiniz.
Ergün Özkaya 5 yıl önce
Fani dünyayı boşa geçirmediler. 20’li yaşlarda gözleri kara, en ücra köşeye tek silahları kalem ve kitap ile göreve gittiler. Bu ülke için, bir amaç uğruna ebediyete vardılar. Siz de Başöğretmensiniz.
Ergün Özkaya 5 yıl önce
Ergün Özkaya 5 yıl önce
Beril kavakli 1 yıl önce
Eyy! Türk gençliği biz bu vatanı bırakmadık bu bayrağı yere indittirmedik indittirmeyecegiz de