19.01.2022, 19:52

Kazakistan: Bir musibet...

KAZAKİSTAN: BİR MUSİBET…

Kazakistan’da beklenmedik şekilde, beklenmedik şiddette olayların oluşu neredeyse bütün dünyayı şoka soktu. Çünkü, Sovyetlerden kopan Türk Cumhuriyetleri içerisinde şu ana kadar en istikrarlısı, dışarıya en açık olanı, dünya ile en iyi bütünleşeni, ekonomik olarak en kalkınmışı Kazakistan idi. Öyle ki son otuz yılda kişi başına düşen GSMH’de Türkiye’yi bile geride bırakmıştı Kazakistan.

Öyleyse niçin aniden bu şiddette olaylar meydana geldi?

Özellikle Türkiye’de kendini milliyetçi, Turancı tanıtan sosyal medya kullanıcılarının Türk dünyası konusunda ne kadar bilgisiz, gündelik olaylara göre fikir beyan ettiklerini görmek benim için üzücü oldu. Kırıp dökmeden, doğuştan Türk dünyası sevdalısı ve otuz yıldan fazladır bu dünyayı görerek, yaşayarak öğrenmiş biri olarak düşüncelerimi yazmak istiyorum.

Sosyal medya kullanıcılarının kimilerine göre olaylara sebep olan dış güçler: Rusya, Çin, Amerika, Fetö. Kimilerine göre “diktatör” Nazarbayev ve ardılları.

Öncelikle Türk milleti için (Kazaklar da Türk milletinin bir parçasıdır elbet) kutsal olan devletin kendisidir. Devlet varsa millet birlik bütünlük içinde bulunabilir. Güçlü devletler bütün dünya tarihi boyunca güçlü liderler sayesinde kurulmuştur. Devlet güçlü olmazsa kaos olur ve kaostan en çok halk zarar görür. Bu yüzden Türkler güçlü devletlere sahip olduklarında hem kendi halkları müreffeh olmuş hem de başka milletlerin refah, huzur içinde yaşamalarını sağlamışlardır. Güçlü devletin kuruluşunda öncülük eden liderlerin akıl hocaları vardır. Tonyukuk, Akşemsettin bunlardandır. Keneş gibi danışma kurulları vardır. Büyük liderler danışmanlarına, keneşe baş vurmakla birlikte nihai kararları kendileri verirler. Bu kararlarda akıl ve cesaret ön plandadır.

Türklerin bilinen tarihleri boyunca farklı boyları vardır. Bu farklı boyların urugları, aymakları, obaları vardır. Oğuz>Bozok>Begdili>Barak, Cerit gibi. Tarih boyunca güçlü olan boylar diğerlerini idareleri altına almışlardır. Türk tarihinin en kanlı, yok edici kırımları da şüphesiz genimizde var olan “han, bey olma” duygusunun harekete geçmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Türkler bey olmak için düşmanlarıyla iş birliği yapmışlardır. Hun tarihinden Göktürklere yüzlerce han, tigin Türklere bey, han olmak için Çinlilerle işbirliği yapmıştır. Türklerin tarihteki en acı kırımları da bu iş birlikleri sonunda vuku bulmuştur. Bugün Amerika ülkemizi yıkmaya çalışan bir düşmanımızdır. Düşmanla iş birliği yaparak iktidarı ele geçirme ve iktidarda kalma çabası bugün de Türk dünyasının bütününde devam etmekte olan bir özelliğimizdir. Dolayısıyla iktidar sahiplerinin veya iktidarı ele geçirmek isteyenlerin “düşman”la iş birliği yapmasına o kadar da şaşmamalıyız.

Asya’da tarih boyunca Batılıların bugünkü anladığı anlamda “demokrasi” olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Yabancıyı hoş görme, farklılığa katlanma kültürü gelenekte vardır. Bu hoş görü kültürü otoritenin zayıfladığı zamanlarda ani kırıma dönüşür.

Son üç asırda Büyük Türkistan’da en büyük felaketler iç çatışmalar sonunda yaşanmıştır. İç çatışmalardan bitkin düşen coğrafyaya Ruslar, Çinliler ellerini kollarını sallayarak, bazen iş birlikçileriyle, bazen yöneticilerin “arabuluculuk” davetiyle girmişlerdir. Durum Kazakistan coğrafyası için de farklı değildir. Jüz’lerin, Urugların birbirleriyle mücadelesi, 19. yüzyılda Kazakların Kırgızlarla birbirini kırmaları düşmanların ekmeğine yağ sürmüştür.

Otuzuncu bağımsızlık yıllarını kutlayan Türk Cumhuriyetlerinde liderler ölünceye kadar iktidarda kalmışlar, öldüklerinde en yakınlarındaki kişiler iktidar olmuş ve bu iktidarlarını devam ettirmektedirler. Bunlar içinde iki istisna Kırgızistan ve Kazakistan’dır. Kırgızistan’da otuz yılda üç ihtilal olmuş ve bu yolla devlet başkanları değiştirilmiştir. Bu ihtilaller her ne kadar halk tarafından yapılmış gibi görünse de, Kırgız aydınlarının düşüncesine göre, “birinde Rusya’nın diğerinde Amerika’nın parmağı vardır.” Dışarıdan Kırgızistan içine nüfus etmek için Kuzey-Güney ayrışması kullanılmıştır. 30 yıldır Kırgızistan’da ulus inşaası çabaları devam etmektedir

Nazarbayev, Türkiye de dahil, ölmeden önce kendi isteği ile ülkesinin yönetimini başkalarına devreden Türk dünyasındaki tek liderdir. Üstelik de kurucu lider olarak görevini bırakmıştır. Nazarbayev, bir yandan “Kazak Ulusu” inşasında halkını bilinçlendirmek, köklerinin derinliklerini hissettirmek konusunda son derece başarılı olurken, elde ettiği petrol gelirleriyle de başta başkent Nursultan olmak üzere modern şehirler inşa etmiştir. Türk boyları arasında ulus inşa çabaları iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Bir yandan ülke içinde bütünlüğü sağlamak için “Kazak Milliyetçiliği”, “Kırgız Milliyetçiliği” desteklenirken bu aynı zamanda ülke içinde bu boydan olmayanlar ve dışardaki komşuları düşman görme gibi bir uç noktaya da gidebilecektir ki bu da yazının başında vurguladığımız boyculuktan çatışma çıkma riskini artıracaktır. Yani “Men Kazakpın” ben Kazağım ve bununla gurur duyuyorum anlamına gelmelidir fakat Kazak olmayanları hor, küçük görüyorum anlamına gelmemelidir. Tarih bu dengeyi kurmanın çok zor olduğunu gösteriyor. Gelişmiş insan hakları, güçlü bir demokratik yönetimle mümkün fakat bunu Asya’da yapmak ne kadar mümkün olabilir?

Son otuz yılda Nazarbayev sadece ülkesinde Kazak Ulusu inşası ve ülkesinin birlik ve bütünlüğünü sağlamaya çalışmakla kalmamış aynı zamanda Türk dünyasının birlik ve bütünlüğünü sağlayıcı teşkilatların kurulmasında ve bunların işlerlik kazanmasında liderlik rolü üstlenmiştir. Türkiye’den herhangi bir lider Asya’daki Türk Cumhuriyetlerine haydin “Türk Devletleri Teşkilatı” kuralım dese idi herhalde Nazarbayev kadar etkili olamayacaktı. Türk Birliği (Turan) fikri Nazarbayev’in öncülüğünde bütün Ulu Türkistan’da gelişen ve bugün yadırganmayan bir düşünce sistemidir. Büyük Türkistan’daki hemen herkes “tamırımız, kanımız bir”, aynı kökteniz, Türk atanın çocuklarıyız fikrini kabul etmektedir. Asıl olan da budur.

Kazakistan’da otuz yılda bütün bu başarılı çalışmalar yapılmışken olaylar neden ortaya çıktı? Kazakların Ulu, Orta ve Küçük olmak üzere üç ana boyları var. Ulu Jüzden (boydan) olanlar yaygın olarak ülkenin Güney Doğusunda (Almatı ve çevresinde), Orta Jüz büyük bozkırda, Küçük Jüzden olanlar ise Batıda yaşıyorlar. Son asırlarda bu boylar arasında iktidar mücadeleleri olmuştur. İşte Nazarbayev’in “Kazak Kimliği” inşası, büyük ve bütün Kazakistan’ı kurup geliştirme gayreti biraz da bu boyculuk meselesinin önünü alma çabasıdır ve büyük ölçüde bunu başarmıştır. Fakat Asya’da herkes yedi göbek atasını bilmekle yükümlüdür. Daha önceki olaylar ve en son çıkan çatışmaların başlangıcı ülkenin Batısında, Küçük Jüzün olduğu noktada olmuştur. Fakat ülke geneline yayılmıştır. Bu yüzden olayların Kazaklar arasındaki jüz meselesinden çıktığını söylemek doğru olmayacaktır. Fakat, boyculuk bu tür olayların çıkartılması ve yaygınlaştırılması için her zaman bir enstrüman olarak kullanılabilecek bir yapıdır.

Bozkırda yaşayan Türklerle (Kazaklar, Kırgızlar, Sibiryalılar), Güneyde yaşayan Karluk Türkleri (Özbekler ve Uygurlar) arasında karakter farkı vardır. Bozkırın insanı gözü pektir ve daha savaşkandır. Ölümü daha kolay göze alır. Yerleşik hayat insanları kavgayı sevmez. Fakat bozkırda hayat çetindir ve mücadele etmeden hayatta kalamazsınız. Bu karakter özelliği bunu yanlış kullanmak isteyenlerin organizasyonunda ülkeye ve millete zarar verici sonuçlar doğurabilir. Nitekim Kazakistan’daki birkaç günlük olaylarda bilebildiğimiz kadarıyla iki yüze yakın insan hayatını kaybetmiştir.

Gelişmemiş demokrasilerde, iktidar çevresinde, iktidarın nimetlerinden faydalanmak isteyen halkalar oluşur. Bu halkalar kendileri iktidarın nimetlerinden bolca faydalanırken aynı zamanda iktidardakilerin gücünü korumalarına da çeşitli vakıf (Mesela Soros), dernek, cemaat, tarikat, mafya organizasyonları aracılığıyla yardım ederler. Batılılar, bu cemaat ve tarikatları kendi çıkarları için kullanırlar. Amerika’nın FETÖ’yü kullandığı gibi, Taliban’ı, DEAŞ’i palazlandırıp dünyanın başına bela ettiği gibi. Kırgızistan’da ve Kazakistan’da bu yapılardan bolca vardır ve şimdi olduğu gibi yakın gelecekteki en büyük tehlike bu yapılanmalardır.

Nazarbayev, görevi en güvendiği adamı K. C. Tokayev’e devretti fakat ülkenin başka yüksek mevkilerinde de kendi adamları çalışmaya devam ettiler. Olaylar durulduktan sonra ortaya çıkanlar gösteriyor ki bu alttaki görevlilerden bazıları kendi mevkilerini yeterli görmeyerek Tokayev’i görevinden alaşağı etmek istediler ve bunun için de bazı resmi ve gayr resmi yapılanmalarla iş birliği yaptılar. Selefi grupların organize yapısı ve devlet içinden destek görmeleri, bu grupların Batı ile bağlantılı oluşu olayların asıl çıkış sebebi olarak görülebilir. Ülkenin otuz yılda çok gelişmesine rağmen gelir dağılımının yeterince adil olmaması, yönetim etrafındakilerin palazlanması (nepotizm-adam kayırmacılık) ve bunun halk tarafından açıkça görülüyor olması başka bir sebep olarak sayılabilir. Rusya ve Çin şimdi ve gelecekte Kazakistan üzerinde söz sahibi olmak isteyecektir. Fakat şimdilik Kazakistan’da iç çatışma çıkmasından Rusya’nın elde edeceği bir fayda görülmemektedir. Kazakistan’da nüfusun % 80 i Rus değildir. Çıkacak bir iç çatışmada % 20 lik Rus kökenli Kazak vatandaşı da zarar görecektir. Çin ise fiili olarak olmasa da ekonomik olarak Asya’yı ve Afrika’yı işgal etmiş durumdadır zaten. Daha da çok etmesi için şimdilik çatışmasızlık işine gelecektir. Bu benim tarihe ve Doğu Türkistan’daki fiili duruma bakarak tarihte ve gelecekte Türklerin en büyük düşmanı Çin’dir fikrimi değiştirdiğim anlamına gelmiyor elbet.

Devlet Bey bugünkü konuşmasında; “Tarikat ve cemaatler devletle rekabet etmedikten sonra sosyolojik bir realite olarak hayatın var olan akışında olmaya devam edecektir…” diye bir kayıt düştü ama maalesef çağımız tarikat, cemaatleri devletle rekabet bir yana doğrudan onu ele geçirmeye çalışıyorlar…

Bu yazıyı yazarken Nazarbayev çok güzel bir açıklama yayımladı. Cumhurbaşkanının arkasında durulması gerektiğini vurguladı. Demokrasi açısından tek adamlık doğru bir yöntem olmasa da devletin varlığı için gerekli belki Türk milleti için. Ola ki o tek adam Nazarbayev gibi bilgeliğiyle ülkesini yönetsin. Kanuni, ciğer paresi Mustafa’yı niye boğdurttu ki? Türk tarihinde binlerce kardeş kardeşi niye kırdı? Atatürk etrafında niye sadece itaatlerinden emin olduğu adamları bıraktı?

Kazakistan’ın bir musibet atlatması bin nasihatten iyi olacaktır. Devletin varlığı ve bütünlüğü vatandaşların emniyeti için ilk ve mutlak gerekli olan şeydir. Tarih boyunca boy, oymak, ulus çatışmalarıyla kan gövdeyi götürmüş Ulu Türkistan’da mutlak ve ilk gerekli olan şey devlet ve onun bütünlüğüdür. Devlet başa kuzgun leşe. Tokayev, bu olaylardan çıkaracağı dersle başta selefi, irticai yapılanmaların devletin içindeki organlardan temizlenmesini sağlamalı, sonra bu oluşumları önlemeye çalışmalıdır. Esasen bu Türkiye başta olmak üzere bütün Türk dünyasında yapılması gereken bir şeydir. Bu tür kalkışmalarla mücadele edebilecek millî devletin varlığına kendini adamış ordu ve emniyet mensupları yetiştirilmelidir. Ülkesindeki gelir dağılımı adaletsizliğini gidermeye çalışmalıdır. İçinde yaşadığım Kırgızistan’da da yakın gelecekteki en büyük tehlikenin bu irticai yapılanmalar olduğunu düşünüyorum. Çünkü çarşı pazarda Taliban kılıklı on binlerce insan var…

Büyük geçmiş olsun can Kazakistan, binlerce yaşa Turan’ın yüreği olarak…

Yorumlar (0)