17.08.2018, 18:41

Kılık Deyip Geçmemek

Atatürk’ün sık sık yurt gezilerine çıktığını bilmeyeniniz yoktur. Yine böyle bir yurt gezisinde, güney illerimizden birinden geçerken yolu bir Yörük obasına düşer.

Atatürk ve beraberindekiler kendilerini karşılayan Yörük erkekleri ile ayaküstü sohbet ederlerken, uzaktan bir ünleme sesi duyulur. Sesin sahibi, Atatürk’ün yanında bulunan birisine hitaben, gelenlerin kim olduğunu sormaktadır. Soruya muhatap olan şahıs cevap verir: “Bilmen, bi’sürü yabancı gılık işte. Gezgin (tourist) olsalar gerek.” Bu cevap karşısında, Atatürk’le beraber yolculuk edenler gülüşürler. Atatürk gülüşmelerin kesilmesini bekledikten sonra, meraklı bir yüz ifadesi ile adama dönerek, “Kılık nedir?” diye sorar. Adam, kılığın insan yüzü yani sureti demek olduğunu söyler. Bunun üzerine Büyük Önder, Yörük şivesinde kullanılan bu sözcüğü dikte (note) ettirerek, Türk Dili Tetkik Cemiyetine (Türk Dil Kurumu) bildirilmesi için emir verir.

Sonrasında ne mi olur? Güzel Türkçemiz suret, sima, fotoğraf gibi yabancı menşeli sözcüklerin yanında gururla taşıyacağı yeni bir sözcük kazanmıştır. Atatürk, bu sözcüğü “Kılık-Kıyafet Kanunu” adıyla anayasaya soktuğu gibi; “Kılığını, kıyafetini düzletmek” biçiminde deyim olarak dilimize yerleşmesine de vesile olmuştur.

Şimdi bu olayı abartılı bulanınız, canım altı üstü bir sözcük diyeniniz olabilir. Ama damlaya damlaya göl olduğu da unutulmamalıdır. Bugün yer biliminden (coğrafya) matematiğe kadar birçok alanda Atatürk’ün azimli çabalarının meyvelerini yani Türkçe terimleri kullanıyoruz. Açı, boyut, bölme, çap, çarpma, çember, çevre, çizgi, dikdörtgen, eşit, köşe, küre, oran, paralel, teğet, türev, uzay, üçgen, yay… diye giden terimler, sözcükler ulvî bir Türklük sevgisinin ürünü olarak ortaya çıkmış güzelliklerdir.

Bildiğiniz gibi İslâm’ın anahtarı iki cümlelik kelime-i şahadet’tir. Bu iki cümleyi söyleyen herkes Müslüman kabul edilir. Türklüğün anahtarı ise “Ne mutlu Türk’üm diyene!.” sözüdür. Atatürk’ün, bu sözü ilk olarak dilin önemi üzerine yaptığı bir konuşmada dile getirdiği; sözün özgün (orjinal) hâlinin “Türk demek, Türkçe demektir. Ne mutlu Türk’üm diyene!.” biçiminde olduğu da söylenir.

Dünyayı Türkçe görüp, Türkçe okuyup, Türkçe yazanlardan; Türklük gurur ve şuuruna ermek için çilingire ihtiyaç duymayanlardan olmamız, olmanız dileği ile… Kalın sağlıcakla!.

Aziz Dolu Atabey

https://azizdolu.wordpress.com/

Yorumlar (0)