Faruk Nafiz Çamlıbel Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, yazarlar, şairler, düşünürler, biyografiler, kim kimdir?

Faruk Nafiz Çamlıbel Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, yazarlar, şairler, düşünürler, biyografiler, kim kimdir?

Biyografi, kısa biyografiler, biyografi, biyografi eserleri, ilginç biyografiler, önemli biyografiler, yazarlar, şairler, düşünürler, kim kimdir, yaşam öyküsü, yazarlar, şairler, düşünürler, biyografiler, kim kimdir? Faruk Nafiz Çamlıbel Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

biyografi, kısa biyografiler, biyografi, biyografi eserleri, ilginç biyografiler, önemli biyografiler, yazarlar, şairler, düşünürler, kim kimdir, yaşam öyküsü, yazarlar, şairler, düşünürler, biyografiler, kim kimdir?

Bütün yazar, şair ve düşünürleri şu bağlantıdan okuyabilirsiniz.

Lütfen tıklayınız: Yazarlar-Şairler-Edebiyatçılar-Düşünürler

...

Faruk Nafiz Çamlıbel Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Faruk Nafiz Çamlıbel (d. 18 Mayıs 1898, İstanbul - ö. 08 Kasım 1973, İstanbul)

18 Mayıs 1898'de İstanbul'da doğdu. 8 Kasım 1973'te Akdeniz'de seyreden Samsun gemisinde yaşamını yitirdi. Türk şiirinde "hecenin 5 şairi" diye bilinen şairlerden biri. Yenilikçi edebiyatımızın geçiş döneminde dili, tekniği ve romantik İstanbul'lu kişiliğiyle de olsa, Anadolu gerçeğine açıldı. Türkçenin gelişmesine büyük katkı sağladı. Milli edebiyat akımına verdiği güçle kendisinden sonra gelen kuşaktaki biçok şairi etkiledi. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim şiirinin yanında üçüncü bir kümenin oluşmasına neden oldu.

İstanbul Darülfünun'u Tıp Fakültesi'ndeki eğitimini yarım bıraktı. Kayseri, İstanbul ve Ankara'da liselerde ve öğretmen okullarında edebiyat dersleri verdi.

1946-1960 arasında Demokrat Parti'den İstanbul'dan milletvekili seçildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra bir süre Yassıada'da tutuklu kaldı. Biraz Cenap Şahabettin'den, büyük ölçüde de Yahya Kemal Beyatlı'dan etkilenerek ilk şiirlerini aruz vezniyle yazdı. Sonra hece veznine döndü.

Anadolu insanının duygularını işleyerek Milli edebiyat akımının yurtçu duyarlılığını zengileştirdi. Erkek bencilliğini yücelten aşk şiirleri de yazdı. Anayurt adlı dergiyi 8 sayı çıkardı. "Çamdeviren", "Deli Ozan" gibi takma isimlerle mizah şiirleri yazdı. Fıkra, manzum oyun, roman türünde eserleri de var. 

Faruk Nafiz Çamlıbel'in Eserleri:

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL BİBLİYOGRAFYASI

Şiir

1. Şarkın Sultanları, Orbaniye Matbaası, İstanbul 1918, 38+2 s.

2. Gönülden Gönüle, Hukuk Matbaası, İstanbul 1919, 39 s.

3. Dinle Neyden, Kitapbane-i Sudî, İstanbul 1926, 110 s.

4. Çoban Çeşmesi, Yeni Şark Kütüphanesi, Marifet Matbaası, İstanbul 1926, 110 s.

5. Suda Halkalar, Sanayi-i Nefise Matbaası, İstanbul 1928, 158 s.

6. Bir Ömür Böyle Geçti (Seçme Şiirler), Suhulet Matbaası, Semih Lütfi Ki-tabevi, İstanbul 1932, 304 s.

7. Elimle Seçtiklerim (Seçme Şiirler), Yeni Şark Kütüphanesi, İstanbul 1934, 112 s.

8. Boğaziçi Şarkısı, (Sadettin Kaynak ile), İstanbul 1936, 4 s.

9. Akıncı Türküleri, Kanaat Kitabevi, İstanbul 1938, 64 s.

10. Tatlı Sert (Mizahi Şiirler), Kanaat Kitabevi, İstanbul 1938, 136 s.

11. Akarsu, Kanaat Kitabevi, İstanbul 1940, 94 s.

12. Heyecân ve Sükûn (Seçme Şiirler), İnkılâp ve Aka Kitabevi, Yeni Matbaası, İstanbul 1959, 194+1V s.

13. Zindan Duvarları, Tan Matbaası, İstanbul 1967, 94 s.

14. Han Duvarları, (Haz. Nihad Sami Banarlı), Milli Eğitim Basımları, 1000 Temel Eser Serisi, İstanbul 1969, vıı+206 s.

Tiyatro

1. İlk Göz Ağrısı, Paul Hervieu’dan adapte. Yarm’da (No.22-26, 16 Mart-13 Nisan 1922) tefrika edildikten sonra Ali Şükrü Matbaası, İstanbul 1922, 32 s.

2. Kambur, Yarın Mecmuası, N.34, 15 Haziran 1922 (yarım tefrika)

3. Canavar, Milli Mecmua (No.34, 1 Nisan 1341/1925) ‘‘Canavar Temâşasın-dan Bir Sahne’’ başlığıyla kısmen ve Türk Yurdu (Yıl:14, C.11, No.9-11, Ha-ziran-Ağustos 1341/1925), 3 Perdelik Manzum Temâşa.

4. Sevk-i Tabiî, H.Kıstmackers’ten Sermed Muhtar Alus’la birlikte çeviri. Milli Nevsâl, Temâşa Alemi, Yıl:4, No.373, 1925 (aynı yıl Darülbedayi’de oynanmıştır.)

5. Numaralar, Akşam Matbaası, İstanbul 1928, 14 s. (Maarif Cemiyeti tarafından basılmıştır.)

6. Akın, Devlet Matbaası, İstanbul 1932, 62 s.

7. Özyurt, Hakimiyet-i Milliye Matbaası, İstanbul 1932, 82 s.

8. Bîr Demette Beş Çiçek, Suhulet Kütüphanesi, İstanbul 1933, 86 s. (Numaralar, Küçük Çiftçiler, Kelebekler, Dersler, Sinir Hekimi bir arada)

9. Kahraman, Türkiye Matbaası, İstanbul 1933, 94 s.

10. Yangın, Suhulet Kütüphanesi, İstanbul 1933, 124 s.

11. Ateş, Ahmet Sait Matbaası, İstanbul 1939, 32 s.

12. Dev Aynası, Fransızcadan Adapte. Basılmamış. 1945 yılında Darül-bedâyi’de oynanmıştır. (Tiyatro mecmuası, No.177, 1 İkinci Kânun 1945.)

Roman

Yıldız Yağmuru, Kanaat Kitabevi, İstanbul 1936, 391 s.

Biyografi

Tevfik Fikret, Hayatı ve Eserleri, Cumhuriyet Kitabevi, İstanbul 1937, s.63.

Makale, Sohbet, Fıkra Türündeki Yazıları

1. “Kış ve Kar... Karlar ve Fakirler”, Talebe Defteri, No.34, 2 Şubat 1917.

2. “Yanlış İddia”, Nedim, No.7, 27 Şubat 1919.

3. “Annemin Dizinin Dibinde”, Büyük Mecmua, S.1, 6 Mart 1919, s.9.

4. “Lisan Meselesi”, Şâir, No.13, 6 Mart 1919.

5. “Lüzumlu Bir Teşhir”, Nedim, No.9, 12 Mart 1919.

6. “Ocak Başında”, Büyük Mecmua, S.3, 20 Mart 1919, s. 39-40.

7. “Hisar”, Büyük Mecmua, S.3, 20 Mart 1919, s. 57.

8. “Hisarda Akşam”, Büyük Mecmua, S.6, 24 Nisan 1919, s. 85.

9. “Sanat Âleminde Binnaz”, Nedim, No.14, 1 Mayıs 1919.

10. “Yaralı Aslan”, Büyük Mecmua, S.7, 8 Mayıs 1919, s. 103.

11. “Tahsin Nihat Bey’in Vefatı”, Büyük Mecmua, S.8, 28 Mayıs 1919, s. 120.

12. “Münacat”, Büyük Mecmua, S.9, 5 Haziran 1919, s. 132.

13. “Ah, İzmir!”, Büyük Mecmua, S.9, 5 Haziran 1919, s.144.

14. “Bugün”, Büyük Mecmua, S.10, 19 Haziran 1919, s. 152.

15. “Nişanlıya”, Büyük Mecmua, S.10, 19 Haziran 1919, s. 157.

16. Tn Güzel Eseri Kim Yazdı?”, Büyük Mecmua, S.11, 18 Eylül 1919, s. 169.

17. “Gönül”, Büyük Mecmua, S.12, 2 Teşrinievvel 1919, s. 188.

18. “Solgun Gül”, Büyük Mecmua, S.14, 30 Teşrinievvel 1919, s. 152.

19. “Bir Gönül Hikâyesi 1”, Büyük Mecmua, S.15, 13 Teşrinisani 1919, s. 235.

20. “Bir Gönül Hikâyesi 2”, Büyük Mecmua, S.16, 11 Kânunuevvel 1919, s. 245246.

21. “Bir Mukabele”, Ümit, No.12, 16 Kânun-ı evvel 1920.

22. “Gülistan ve Harabeler”, İleri Gazetesi, No.1622, 12 Ağustos 1920.

23. “Edebiyatta Züppeler”, Yarn, No.34, 15 Haziran 1922.

24. “Can Sıkıntısı”, Yarın, No.36, 29 Haziran 1922.

25. “Çamlıca'dan Bir Haber”, Yarın, No.38, 13 Temmuz 1922.

26. “Yahya Kemal ve Eseri”, Meşale, No.8, 15 Teşrin-i Evvel 1928.

27. “Çizgiler ve Aklar”, Salon, No.62, 15 Mayıs 1930.

28. “Kitapsızlar”, Hâkimiyet-i Milliye, 26 Mayıs 1932.

29. “Niçin Çıkıyoruz”, Anayurt, No.1, 26 Ekim 1933.

30. “Birden İkiye”, Anayurt, No.2, 2 İkinci Teşrin 1933.

31. “Kadın Asker”, Anayurt, No.3, 9 İkinci Teşrin 1933.

32. “Kıymetlerin İflasına Karşı Tedbirler”, Anayurt, N0.4, 16 İkinci Teşrin 1933.

33. “Kendi Kendimizi Tanıyalım”, Anayurt, No.6, 30 İkinci Teşrin1933.

34. ”23 Nisan”, Yedigün, No.111, 24 Nisan 1935.

35. “İki Tramvay”, Perşembe Mecmuası, No.6, 9 Mayıs 1935.

36. “Gençler”, Perşembe Mecmuası, No.11, 13 Haziran 1935.

37. “Münakaşa”, Perşembe Mecmuası, No.12, 20 Haziran 1935.

38. “Aşk nedir? Neden Seviyoruz?”, Perşembe Mecmuası, No.22, 29 Ağustos 1935.

39. “Köy Kızları”, Yedigün, No.201, 13 İkinci Kanun 1937.

40. “Atamız Bir İdealdir Ölmez”, Yedigün, No.297, 15 İkinci Teşrin 1938.

41. “Ahmet Haşim’i Nasıl Tanıdım?”, Yedigün, No.432, 16 Haziran 1941.

42. “Süleyman Nazifi Nasıl Tanıdım?”, Yedigün, No.445, 15 Eylül 1941

43- “Abdülhak Hamid’i Nasıl Tanıdım?”, Yedigün, No.448, 6 Birinci Teşrin 1941.

44. “Mehmet Akif", Yedigün, No.450, 20 Birinci Teşrin 1941.

45. “Ömer Seyfettin'i Nasıl Tanıdım?”, Yedigün, No.451, 27 Birinci Teşrin 1941.

46. “Mithat Cemal'i Nasıl Tanıdım?”, Yedigün, No.452, 3 İkinci Kânun 1941.

47. “Celâl Sahir’i Nasıl Tanıdım?”, Yedigün, No.454, 17 İkinci Teşrin1941.

48. “Yahya Kemali Nasıl Tanıdım?”, Yedigün, No.456, 1 Birinci Kanun 1941.

49. “Manevi Bünyemizin İlk Mimarı: Ziya Gökalp”, Türk Yurdu, C.26, No.5-6, 1-15 Son Teşrin 1942.

50. “Sevgi Çağı”, Yedigün, No.530, 3 Mayıs 1943.

51. “Mücrim Çocuklar”, Yedigün, No.531, 10 Mayıs 1943.

52. “Kalabalığın İdaresi”, Yedigün, No.532, 17 Mayıs, 1943.

53. “Kimlerle Evlenirler”, Yedigün, No.533, 24 Mayıs 1943.

54. “Ev Kızı, Sokak Kızı”, Yedigün, No.534, 31 Mayıs 1943.

55. “Sanatkâr Ruhu”, Yedigün, No.535, 7 Haziran 1943.

56. “Tembelliğin Müdafaası”, Yedigün, No.536, 14 Haziran 1943.

57. “Kubbeler ve Minareler”, Yedigün, No.537, 21 Haziran1943.

58. “Mâîihülyâ”, Yedigün, No.538, 28 Haziran 1943.

59. “Şair Gözüyle Kadın”, Yedigün, No.539, 5 Temmuz 1943.

60. “Sevdiğimiz ve Sevmediğimiz Gazeteler”, Yedigün, No.540, 12 Temmuz 1943.

61. “Dansa Dair”, Yedigün, No.541, 19 Temmuz 1943.

62. “Köyde Kadın”, Yedigün, No.542, 26 Temmuz 1943.

63. “Hakiki Rüyâlar”, Yedigün, No.543, 2 Ağustos1943.

64. “Ölçü”, Yedigün, No.544, 9 Ağustos 1943.

65. “Sanatkâr Eli”, Yedigün, No.545, 16 Ağustos 1943.

66. “Siyah Ufuklar, Beyaz Ufuklar”, Yedigün, No.546, 22 Ağustos 1943.

67. ”30 Ağustos”, Yedigün, No.547, 30 Ağustos 1943.

68. “Şımarıklar”, Yedigün, No.548, 6 Eylül 1943.

69. “Kendini Beğenmiş İnsan”, Yedigün, No.549, 13 Eylül 1943.

70. “Tabiatın Çocukları”, Yedigün, No.550, 20 Eylül 1943.

71. “Seri İnsanlar”, Yedigün, No.551, 27 Eylül 1943.

72. “Hayat Arkadaşı”, Yedigün, No.552, 4 Birinci Teşrin 1943.

73. “Kızlarda Vazife Duygusu Erkeklerden Üstün müdür?”, Yedigün, No.553, 11 Birinci Teşrin 1943.

74. “Cumhuriyetin Yirminci Yılı”, Yedigün, No.555, 25 İkinci Teşrin 1943.

75. “Bir Şehri Dinleyelim”, Yedigün, No.556, 1 İkinci Teşrin 1943.

76. “Ata’yı Anarken”, Yedigün, No.557, 88 İkinci Teşrin 1943.

77. “Kıldan İnce Kılıçtan Keskin”, Yedigün, No.558, 15 İkinci Teşrin 1943.

78. “Yaşmak ve Ferâce”, Yedigün, No.559, 22 İkinci Teşrin 1943.

79. “Sel Gider Kum Kalır”, Yedigün, No.560, 29 İkinci Teşrin 1943.

80. “Dinlemesini Bilmek Sanatı”, Yedigün, No.561, 6 Birinci Kânun 1943.

81. “Hatıralar”, Yedigün, No.562, 13 Birinci Kânun 1943.

82. “Edebiyatımızda Ölüm Telakkisi”, Yedigün, No.563, 20 Birinci Kânun 1943.

83. “Yarma Hazırlık”, Yedigün, No.564, 27 Birinci Kânun 1943.

84. “Mahmut Esat Bozkurt Öldü”, Yedigün, No.565, 3 İkinci Kânun 1944.

85. “4 Kuvvet: İnsan, Makina, Metod, Para I”, Yedigün, No.566, 10 İkinci Kânun 1944.

86. “4 Kuvvet: İnsan, Makina, Metod, Para II”, Yedigün, No.567, 17 İkinci Kânun 1944.

87. “Mehmet Emin Yurdakul”, Yedigün, No.568, 24 İkinci Kânun 1944.

88. “Sulh Masasında Ben Olsaydım”, Yedigün, No.569, 31 İkinci Kânun 1944.

89. “Kız Anasının Düşünceleri”, Yedigün, No.571, 14 Şubat 1944.

90. “Cimri”, Yedigün, No.605, 8 Birinci Teşrin 1944.

91. “Anne”, Yedigün, No.606, 15 Birinci Teşrin 1944.

92. “İnsan ve Şeytan”, Yedigün, No.607, 22 Birinci Teşrin 1944.

93. “Güvercin ve Kartal”, Yedigün, No.608, 29 Birinci Teşrin 1944.

94. “Şairlerimizin Sevdiği Güzel”, Yedigün, No.609, 5 İkinci Teşrin 1944.

95. “Suyun Akıntısı”, Yedigün, No.611, 19 İkinci Teşrin 1944.

96. “Teşebbüs Kurbanı”, Yedigün, No.614, 10 Birinci Kânun 1944.

97. “Hayatımızın Kitabı”, Yedigün, No.625, 21 Şubat 1944.

98. “Muntazam Adam”, Yedigün, No.628, 18 Mart 1945.

99. “Şarlatan”, Yedigün, No.631, 8 Nisan 1945.

100. “Cihan Şâiri Yahya Kemal”, Salon, No.51, 1 Aralık 1949.

101. “Aşk ve Sanat”, Salon, No.57, 1 Mart 1950.

102. “Kadın Güzel Bir Şarkıdır”, Salon, No.58, 15 Mart 1950.

103. “Hayâl ve Hatıra”, Salon, No.59, 1 Nisan 1950.

104. “Yahya Kemal’e Mektuplar”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl 6, S.2, 1977.

105. “Akın Üzerine”, Devlet Tiyatrosu Mecmuası, No.57, Ekim 1973.

106. “Faruk Nafiz’den Yahya Kemal’e Mektuplar”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl 7, S.1, 1978.

107. “Faruk Nafiz’den Yahya Kemal’e Mektuplar”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl 7, S.2, 1978.

108. “Faruk Nafiz’den Yahya Kemal’e Mektuplar”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl 7, S.4, 1978.

109. “Faruk Nafiz’den Yahya Kemal’e Mektuplar”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl 8, S.1, 1979.

110. “Yahya Kemal’e Mektuplar”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl 8, S.2, 1979.

Hakkında Kitap, Kitap Bölümü, Röportaj, Ansiklopedi Maddeleri

1. Nüzhet Haşim, Milli Edebiyata Doğru, İstanbul 1918, s.160-168.

2. İbnülemin Mahmut Kemal, Son Asır Türk Şairleri, Cüz 2, İstanbul 1931.

3. Sıtkı Akozan, Küllükname, İstanbul 1936.

4. Nihat Sami Banarlı, Faruk Nafiz -Hayatı, Sanatı, Şiirleri-, Suhulet Kitabe-vi, İstanbul 1937, 126 s.

5. Yusuf Ziya Bahadanlı, Faruk Nafiz Hayatı ve Eserleri, Cumhuriyet Kütüphanesi, İstanbul 1937.

6. Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafz: Hayatı ve eserleri, İstanbul 1937, 64 s.

7. Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Geçiyor, İstanbul 1939.

8. Murat Uraz, Edebiyat Antolojisi 111, Semih Lütfi Kitabevi, İstanbul 1939.

9. Nihad Sami Banarlı, Faruk Nafz ve Seçilmiş Şiirleri, Tan Matbaası, İstanbul 1949.

10. Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri: Akif Paşa'dan Yahya Kemal'e Kadar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1954, s.216-218.

14. Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, (Haz. Zeynep Ker-man), İstanbul 1969.

15. Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Çevremde, Ankara 1970.

16. Nihat Sami Banarlı, “Çamlıbel, Faruk Nafiz”, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1971.

17. Naile Binark, Saide Aslanbek, Tanzimattan Bugüne Kadar Türk Yazı Hayatında Takma Adlar İndeksi, Ankara 1971.

18. Yahya Kemal, Edebiyata Dair, İstanbul 1971.

19. Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar ki, İstanbul 1972, s. 71.

20. Mehmet Kaplan, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, İstanbul 1973.

21. Hilmi Yücebaş, Faruk Nafiz Çamlıbel-Bütün Cepheleriyle, Milliyet Dağıtım, İstanbul 1974.

22. Mevlana ve Faruk Nafz Çamlıbel Sayısı, Kubbealtı Akademik Mecmuası, Yıl.3, S.1, 1974.

23. Peyami Safa, Objektif 2. Sanat-Edebiyat-Tenkit, İstanbul 1976.

24. Yahya Kemal, Mektuplar-Makaleler, İstanbul 1977.

25. H. Fethi Gözler, Hece Vezni ve Hecenin Beş Şairi, İnkılâp ve Aka Kitabe-vi, İstanbul 1980.

26. İnci Enginün, Çamlıbel, Faruk Nafiz, TDEA, C.2, Dergâh Yayınları, İstanbul 1980, s. 114-116.

27. Seyit Kemal Kocaalioğlu, “Fafuk Nafiz Çamlıbel”, Resimli, Motifli Türk Edebiyatı Tarihi, C.4, İstanbul 1982, s. 295-368.

(Faruk Nafiz'in Bibliyografyası Kaynak: Arş. Gör. Hakan Soydaş, Atatürk Üniv. Edebiyat Fak. Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü, Sosyal Bilimler Dergisi)

Şiirlerinden Örnekler

HAN DUVARLARI

-Osmanzade Hamdi Bey'e-

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, 
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar... 
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, 
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya. 
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! 
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık, 
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı... 
Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları, 
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler, 
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...

Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına. 
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık, 
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu. 
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu. 
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince 
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi. 
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine. 
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali, 
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali, 
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan 
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor, 
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor... 
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine 
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.

Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan; 
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu, 
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı, 
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı. 
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri 
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya 
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya. 
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor, 
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı 
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler 
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler... 
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı, 
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı; 
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler, 
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...

Uykuya varmak için bu hazin günde, erken, 
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken 
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı; 
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa 
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;

"On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan 
Baba ocağından yar kucağından 
Bir çiçek dermeden sevgi bağından 
Huduttan hududa atılmışım ben"

Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi. 
Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş; 
Araya gitti diye içlenme baharına, 
Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri 
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor, 
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor... 
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar, 
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide, 
İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden 
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla, 
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü; 
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü... 
Gönlümde can verirken köye varmak emeli 
Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!" 
Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana 
Biz menzile vararak atları çektik hana.

Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş 
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;

"Gönlümü çekse de yârin hayali 
Aşmaya kudretim yetmez cibali 
Yolcuyum bir kuru yaprak misali 
Rüzgârın önüne katılmışım ben"

Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde 
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

"Garibim namıma Kerem diyorlar 
Aslı'mı el almış haram diyorlar 
Hastayım derdime verem diyorlar 
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"

Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..

Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi: 
"Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"

Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti... 
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.

Aradan yıllar geçti işte o günden beri 
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim, 
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!.. 

ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar, 
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi, 
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar, 
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi. 

"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca 
Yol almış hayatın ufuklarınca, 
O hızla dağları Ferhat yarınca 
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..." 

O zaman başından aşkındı derdi, 
Mermeri oyardı, taşı delerdi. 
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi. 
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi. 

Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu, 
Kerem'in sazına cevap veren bu, 
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu... 
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi. 

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda, 
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda, 
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi, 

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar, 
Tarihe karıştı eski sevdalar. 
Beyhude seslenir, beyhude çağlar, 
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

SANAT

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek, 
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar! 
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar

Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda, 
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini

Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin

Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine, 
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine

Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini, 
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...

Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz

SON AŞIK

Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,
Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim gene
Ak düşünce saçların kumral rengine
Kollarında son aşıkın ben olacağım.
Ey başında şimdi sevda rüzgarları esen,
Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün
Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...
O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?

Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar ...
O gün bana yalaşırken ey ilahi yar,
Esirgeme gözlerimden bir son buseni,

Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,
Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın
Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni!

KISKANÇ

Sakın bir söz söyleme... Yüzüme bakma sakın! 
Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. 
Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, 
Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur...

Dilerim Tanrı'dan ki, sana açık kucaklar 
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun, 
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar, 
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!

FİRARİ

Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin 
Sana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bile 
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin 
Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile.

Sana çirkin demedim ben, kafir demedim 
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin 
Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim 
Bu firar aklına nereden, ne zaman esti senin.

Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine 
Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. 
Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine 
Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.

Yorumlar (0)