Peyami Safa Kimdir, Eserleri, Yaşamı ve Düşünceleri

Peyami Safa Kimdir, Eserleri, Yaşamı ve Düşünceleri

Ali Alper Çetin

Altmış iki yıllık ömründe binlerce makale ve fıkra, 150’ye yakın eser yayınlayan Peyami Safa, Türk edebiyatında bir düşünür, otobiyografik doğrultuda ruhî konuları ele alan bir roman yazarı olarak tanındı ve okundu.

Peyami Safa 1899 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Servet-i Fünun şairlerinden İsmail Safa, annesi Server Bedia’dır. Sonradan hafif romanlarında “Server Bedi” takma adını kullanışı bu yüzden. İki yaşındayken babasının ölümü, Peyami Safa’yı yetim bıraktı. Bu yüzden düzenli bir öğretim göremeyen Peyami Safa, 13 yaşındayken denemelerine ve çalışmaya başladı. Bu yaşta hayata atıldı. Posta Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalıştı. 1914-1918 arasında öğretmenlik, 1918-1916 arasında gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı.

Fransızca öğrendi. 15 yaşında öğretmenlik yapıyor, edebiyat, felsefe, tarih, psikoloji alanlarında eserler okuyarak bilgi alıyordu.

Babası İsmail Safa gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kâmi'nin yönlendirmesiyle edebiyata başladı. Kardeşi İlhami ile çıkardığı "Yirminci Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın hikâyeleri" başlığıyla yazdığı magazin hikâyeleriyle dikkat çekti.

Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı.

Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki dergi çıkardı.

Çok sevdiği oğlu Merve'yi askerlik hizmeti yaparken hastalanması, bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul'da beyin kanaması sonucu yaşamını yitirmesi onu derinden sarstı. Edirnekapı'da toprağa verildi.

19 yaşındayken gazeteciliğe başladı. Ölümüne kadar bu mesleği sürdürerek, belli başlı bütün gazetelerde, makale ve fıkralar yazdı, romanlarını tefrika ettirdi. Canlı bir ansiklopediydi sanki. Her konuya eğilir, fikir yürütür ve okuturdu. Onun çok tanınan ve çok basılan “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı romanından bir bölümünü okuyalım. Roman kahramanı bir hastanede yatmaktadır. Ameliyat olacaktır:

“…Öğleden sonra annem, Mithat Bey, arkadaşım geldiler. Bana uzatılan ellere, bir uçurumun dibinde imişim gibi sarıldım. Bir tek cevabı saatlerce sürebilecek sualler soruyorlardı; hiç birine cevap vermiyordum, yüzlerce kelimeyi teksif edebilecek bir baş hareketi, bir bakış, bir teneffüs arayarak susuyordum.

Onlar, hastaneye dışarıdaki hayatın karıştığı saatlerde gelmişlerdi; bu odanın gecesini, sabahını tanımıyorlardı. Duvarda gölgelerin kımıldadığı, döşemelerin dinç seslerle öttüğü ve dehlizlerin canlı şekillerle kaynaştığı bu hayat ve hareket saatindeki hastane bambaşkadır. Bu doktor, benim için bir gece evvelki hâlimi anlamak istemeyenler hiçbir şey söylemez.

Onun için ben de söylemiyordum: İlk gece biraz yadırgadım” diyorum. Hadiseyi bilmiyorlar.

Akşama kadar oturdular. Sıhhatte olmak neşesini gizlemiyorlar. Yalnız annemin arada bir gözleri dalıyor.

Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyen sıhhat, itiyadın verdiği hissizlikle, sağlamların şuurundan kaçıp nasıl ve nereye saklanıyor? Onu ben görüyorum, çünkü benden uzak; onu ben Mithat Bey’in kırmızı yüzünde, çelişkili damarlarında, arkadaşımın otururken rahat gerilişlerinde, bacaklarını uzatışlarında, korkusuz bakan gözlerinde görüyorum.

Akşama kadar oturup gittiler. Gazetelere biraz göz atarak yattım ve uyumaya çok çalıştım.

Muvaffak olduğumu sabah olmadan evvel uyandığım vakit anlamıştım. Bir daha uyuyamadım.

Gayet mühim bir günü şuurla karşılamak istiyorum. Bugün ameliyat olacağım.

Hep titreyerek nefes alıyor ve su içiyorum. Ameliyat sırasında korkmaktan korkuyorum. Sabahın ışıkları odadan içeri doldukça bütün cesaretim boşalıyor, her ses, kapı kapanmaları, tek-tük çağırışlar, mırıltılar varlığımın en hayatî köklerine işleyen bir tesirle beni kendilerine bağlıyor, çekiyor, sarsıyorlar.

Gene bir sabah evvelki ziyaretler. Koğuşun uyanışı. Temizlik. Odama giren kadın. Dehlize küçük hastaların sürüklenişleri. Gene seslerin, gürültülerin, hareketlerin çoğalışı…”

Fikir adamı, gazeteci, yazar ve edebiyatçı Peyami Safa, Cumhuriyeti dönemi Anadolu aydınlığında, usta bir romancı ve fıkra yazarı olarak seçkin bir yer alır. Özellikle, romanlarında çeşitli sosyal problemleri, usta bir gözlemci olarak ele almış, roman kişilerinin ruhî yönlerine eğilmiştir.

Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde bulundu. Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin'le polemiklere girdi. Ayrıca ders kitapları da yazdı.

Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia'nın adından esinlenerek yarattığı "Server Bedii" takma adını kullandı. Bu isimle kaleme aldığı "Cingöz Recai" isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi gördü.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih Harbiye, Bir tereddüdün Romanı, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Yalnızız, Biz insanlar çok okunmuştur ve basılmıştır.

Peyami Safa'nın Eserleri

Roman:

Gençliğimiz (1922)

Şimşek (1923)

Sözde Kızlar (1923)

Mahşer (1924)

Bir Akşamdı (1924)

Süngülerin Gölgesinde (1924)

Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925)

Canan (1925)

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930)

Fatih-Harbiye (1931)

Atilla (1931)

Bir Tereddüdün Romanı (1933)

Matmazel Noralya'nın Koltuğu (1949)

Yalnızız (1951)

Biz İnsanlar (1959)

Öykü:

Hikâyeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980)

Oyun:

Gün Doğuyor (1932)

İnceleme-Deneme:

Türk İnkılâbına Bakışlar (1938)

Büyük Avrupa Anketi (1938)

Felsefî Buhran (1939)

Millet ve İnsan (1943)

Mahutlar (1959)

Mistisizm (1961)

Nasyonalizm (1961)

Sosyalizm (1961)

Doğu-Batı Sentezi (1963)

Sanat- Edebiyat-Tenkid (1970)

Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970)

Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971)

Din-İnkılâp-İrtica (1971)

Kadın-Aşk-Aile (1973)

Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976)

Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976)

20. Asır- Avrupa ve Biz (1976)

Ders Kitapları:

Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929)

Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929)

Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (Dört cilt, 1929)

Yeni Talebe Mektupları (1930)

Büyük Mektup Numuneleri (1932)

Türk Grameri (1941)

Dil Bilgisi (1942)

Fransız Grameri (1942)

Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948)

Onun “ Server Bedi” takma adıyla yazdığı ve hikâye kitaplarının sayısı altmış beşi bulur. Fikir eserleri arasında, Büyük Avrupa anketi, Türk İnkilâbına Bakışlar, Millet ve İnsan, Doğu- Batı Sentezi başta gelir. Çevirilerinden Açlık, Engerek Düğümü, gibi eserleri sayabiliriz. Biyografik eserlerle ders kitapları da yazan Peyami Safa, 43 yıllık yazı hayatında, yılda üç kitap çıkarabilen ve hemen her gün bir gazete, veya dergide imzası bulunan, eskilerin diliyle “velȗd” bir kalem sahibidir. Türk basının en iyi fıkra yazarları arasında onun adı her zaman anılacaktır. Geniş kültürü ve bilgisi, arı-duru Türkçesi ve sanatçı yönü ile Peyami Safa, fıkralarının tadını vermiş, bu konuda kendisine has bir uslȗp yaratmıştır. Bir yazısında şöyle diyor:

“Ben iki yaşında babasız kaldım. Bütün çocukluğum ve gençliğim korkunç bir hastalığa ve fakirliğe karşı mücadele içinde geçti. Kimsesiz, sıhhatsiz, parasız ve tahsilsiz kaldım.. Sizin kırbaçlayıcı, çalıştırıcı ve yaratıcı, yoksulluk gibi bir koruyucunuz ve dostunuz var. O sizi her türlü başarısızlık, sıhhatsizlik, himayesizlik ve kültürsüzlükten koruyan bir enerji kaynağıdır. Kendinizi sağlam, zengin ve arkalı farz edin. Öyle çalışınız. Aldanmayacaksınız. İstediğiniz her şeyi elde edeceksiniz. Sırtınız yere gelmeyecek..”

Peyami Safa, bu her türlü güçlükler karşısında hayat ve enerji dolu insan, eserleriyle bir anıt dikmiş, anıtlaşmıştı. 15 Haziran 1961 günü İstanbul’da öldü. Ardında gözü yaşlı, yüzbinlerce okuyucusunu bırakarak. Cenazesi İstanbul Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.

Geniş kültürü ve bilgisi, arı-duru Türkçesi ve sanatçı yönü ile Peyami Safa, fıkralarının tadını vermiş, bu konuda kendisine has bir uslȗp yaratmıştır.

Kültürlü bir yazar, usta bir romancı olan Peyami Safa Anadolu’yu aydınlatanlar arasında Kültürümüzün önemli yıldızlarındandır.

Peyami Safa kabri- Edirnekapı Şehitliği/ İstanbul

Ali Alper ÇETİN

Araştırmacı

[email protected]

Kaynakça:

https://www.turkedebiyati.org

https://www.biyografya.com/biyografi

Mehmet Önder: Anadolu’yu Aydınlatanlar, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1998 Ankara

Yorumlar (0)