Yûsuf Emîrî, Çağatay Türkçesi

Yûsuf Emîrî

XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyılın ilk yarısında yaşayan ve Şâhruh’un oğlu Baysungur’un nedimlerinden olan Yûsuf Emîrî hakkında Nevâyî, Mecâlisü’n-nefâ’is’inde bazı bilgiler vermektedir. Buna göre Emîrî Türk şairlerindendir, güzel şiirleri bulunmakla beraber, fazla şöhret kazanmamıştır. Hayatı hakkında fazla bilgimiz olmayan Emîrî’nin 1433 yılında Herat’ta vefat ettiğini, kabrinin Bedehşân yakınında Erheng Saray’da bulunduğunu yine Nevâyî’den öğrenmekteyiz.

Emîrî’nin divanında Türkçe şiirler yanında Farsça şiirler de bulunmaktadır. Bilhassa Farsça şiirlerin rağbet kazanması, onun bu dili çok iyi kullandığını ve o devrin edebiyat telâkkisini göstermektedir. Farsça şiirlerinde büyük ölçüde devrin önde gelen mutasavvıflarından Şeyh Kemâl-i Hocendî’yi taklit ettiği kabul edilir.

Yûsuf Emîrî’nin Türkçe ve Farsça şiirlerini içine alan bir divanı ile Deh-nâme adlı mesnevisi ve Beng ü Çağır adlı münazarası elimizde bulunmaktadır. Şiirlerinde Emîr, Emîrî mahlasını kullanmaktadır. Divanının bir nüshası İstanbul Üniversitesi kütüphanesinde bulunmaktadır.

Beng ü Çağır adlı eseri, nazım, nesir karışık bir eserdir. Eserde görünüşte Beng “afyon” ile Çağır “şarap” karşılaştırılır ise de gerçekte afyonun temsil ettiği yeşiller giyinmiş, uyuşuk bir derviş ile şarabın temsil ettiği kırmızılar giyinmiş, hiddetli ve hareketli bir genç karşılaştırılmaktadır. Bu bakımdan eser sembolik karakter taşır. Beng ü Çağır metin ve notlar halinde Gönül Alpay tarafından yayımlanmıştır. Bu münazaranın bilinen tek nüshası Londra’da bulunmaktadır.

Deh-nâme “On mektup” 1429 yılında tamamlanmış ve Baysungur Mîrzâ’ya ithaf edilmiştir. Münâcât, na’t, devrin padişahına övgü ve telif sebebi bölümlerinden sonra başlayan eser on mektuptan ibarettir. Her mektuptan sonra bir gazel ile maşukanın aşıka verdiği cevap yer alır. Tamamı 906 beyit olan mesnevî aruzun hezec (mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün) bahriyle yazılmıştır. Birçok şairler tarafından da ele alınan konuyu Emîrî’nin ustalıkla işlediği görülür. Farsçayı daha iyi kullanmasına rağmen eserini Türkçe yazması, o devirde başlayan Türk diliyle klâsik bir edebiyat yaratma temayülünü açıkça ortaya koymaktadır. Bu mesnevînin de bilinen tek nüshası Londra’da bulunmaktadır. Deh-nâme’nin transkripsiyonlu metni Ümran Somer tarafından mezuniyet tezi olarak hazırlanmıştır.

Yorumlar (0)