13.10.2018, 17:36

Kırgız Türklerinin Bilge Kraliçesi: Kurmancan Datka

Kurmancan Datka, asıl adı “Kurbancan” olan Kırgızların halk kahramanı olarak geçmişten günümüze söylencelere eserlere konu olan ve “kocası önünde kendisine datkalık verilen tek kadın”dır. Mamatbay’ın kızı Kurbancan 1811 yılında Oş’un güneybatısında bulunan Orke Köyü’nde dünyaya gelmiştir. O zamanlarda Kırgızlar arasında yaygın olan dünya inancına göre Ramazan ve Kurban bayramlarında doğan çocuklara Kurbanali, Kurbancan, Kurbanbek, Kurbanbay gibi isimler verildiği takdirde çocukların daha sağlıklı olduğuna ve daha uzun hayat süreceğine inanılırmış. Dolayısıyla Kurban bayramında dünyaya gelen Kurbancan’a da bu ada verilir.  Cesur, gözü pek, ileri görüşlü, çevik, keskin zekâsı ve güzelliğiyle kısa zamanda çevresinde dikkat çeken bir genç kız olan Kurbancan Datka, İslam dinine, Türk örf adet ve geleneklerine bağlı bir ailede büyümüş on yedi yaşında iken kendisinden iki yaş büyük zayıf karakterli Kul Seyit ile evlendirilir. Ancak evliliğinde mutlu olmadığı gerekçesiyle bir yıl dolmadan kaçar. 1831 yılında halk tarafından çok büyük itibar görev ve sevilen Alay Bölgesinin hâkimi Alımbek Datka ile hayatını birleştirir.  1862 yılında suikasta kurban giden Alımbek Datka’nın ölümüne kadar Kurbancan Datka eşine siyasi işlerinde danışmanlık yapmış onun işini kolaylaştırmış ve yönetimde söz sahibi olmuştur.

Onu tarihi şahsiyetten romanın kurmaca dünyasına detaylı olarak ilk sokan kişi Tölögön Kasımbekov’dur. Gerek yazmış olduğu “Kurmancan Datka” piyesi gerekse yazdığı Baskın, Kelkel (Diriliş) ve Sıngan Kılıç (Kırılan Kılıç) romanlarında onun Kırgız tarihine yön veren uygulamalarını gerçekten kopuk olmayan bir kurmacayla harmanlaştıran yazar, Kurmancan Datka’yı Kırgızların gelecek idealini oluşturan kadın kahraman olarak ele alır. 

Onun hakkında bilgi veren Kırgızca kaynaklar ondan övgüyle bahseder. Kırgız eleştirmen Osmon İbrahimov’un Kırılan Kılıç romanından yola çıkarak onun hakkında yapmış olduğu değerlendirme dikkat çekicidir;

“Kurmancan, tüm Kırgız halkının son yüzyılın tarihindeki en etkili ve kendine özgün yeri olan bir figürdür. Bir de Kırgızistan’ın Rusya’ya katılma süreci söz konusu olursa, Kurmancan’dan söz etmemek mümkün değil, eğer öyle yaparsak tarihi değiştirmiş ve tarihin önünde kendi sorumluluğumuzu taşımamış oluruz. T. Kasımbekov ünlü Datka’nın insanlığın, siyasi bakış acısından bir sürü efsanelerden, söylencelerden temizleyip somut bir tarihi kahraman yapmak için pek de az güç harcamamıştır. Neticede Kurmancan bizim önümüzde bazen tarihi karanlıkta yol bulamayan, bazen de Rusya Çarlığı’nın ezmesini önlemek için araya giren, Çarlığın gelecekte Kırgızlarla ilgili amacını tahmin edebilen halk yöneticisi, bazen de halkın huzuru için kendi çocuğunun darağacına asılmasına bile razı olan ve o zamanlarda içinden kan ağlayan anne, böylece bizim Rusya ile eşik bir memleket değil, onun kolonisi olduğumuzu kabul etmek zorunda kalan halk anası olarak anlatılmıştır.” 

Kurmancan Datka, Dede Korkut’ta çizilen ideal kadın tipiyle de eş değerdir. Kurmancan Datka hakkında Tölögön Kasımbekov Sıngan Kılıç romanında; “o, akıllı insanın ne düşündüğünü yüzünden anlar, o her şeye dikkat çeker, çok şey bilir” (s.192). diyerek tarihsel bir şahsiyet olan Kurmancan’ın zeki biri olduğunun altını çizer. Halkı ile Hokand Sarayı arasında arabuluculuk yapan Kurmancan Datka, eşi Alımbek Datka’nın da arkasında hissettiği koruyucu gücüdür. Kurmancan Datka; “Hükümdar olmak kolay mı! Halk için fedakâr, yurt için faydalı olmak gerekir.” (s.190) diyerek eşinin zorda kaldığında saraydan kaçmasına kızar, öleceğini bile bile eşinin itibarını kaybetmesindense saraya geri dönmesini ister. Kocasının ölmesinden sonra da onun halk üzerindeki nüfuzu kendini hissettirir.

Anne arketipi olarak Kurmancan Datka, hayatın her alanına sinen ruhsal anlam dizgelerinin taşıyıcısı konumundadır. Bir milletin geçmişi ile kurduğu ontolojik bağlarının yansıması olan gelenek ve görenekler Kurmancan Datka’nın önem verdiği kültürel değerlerdir. Romanda sözü edilen insan kurban etme ritüeli dikkat çekici kanlı bir gelenektir. Yeni seçilen hanın ayağına insan kanı akıtılan gelenek devletin kanla genişleyip büyüyeceği inancının ürünüdür. Ak keçenin üzerinde kurban edilen yiğidin ölümünden sonra; “kar gibi ak keçenin üzerindeki kan kırmızı güllere benzedi. Nüzüp bir koltuğundan, Müslümankul öteki koltuğundan tutarak, Şirali’yi kana bulanmış kafanın üstünden atlattılar ve kırmızıya bulanmış keçenin üzerine geçir(irler).” (s. 55) Masum bir insanın ölümünün trajedisinin, birinin övüncüne dönüşmesi karşısında kimsenin kılı bile kıpırdamaz, aksine birbirlerini kutlayıp, zurnalar, davullar çalınır.  Bu kanlı gelenek, Kurmancan Datka’nın İshak’ın han seçimi töreninde yeni belirlemesi ile son bulur; “yalnız ak keçeye insan kanı dökülmesin Yüce Allah kurban için hayvan yaratmış! (s. 123). Bundan sonra başka bir han seçiminde insan kanı akıtılmaz. Kurmancan Datka’nın müdahalesiyle bir daha gerçekleşmeyen, keçeye insan kanının akıtılması geleneği bir daha o günden sonra görülmez. Kurmancan Datka’nın müdahalesiyle artık ak keçeye kurban kanı akıtılmaması iktidarın aklın refekatinde kutsandığının göstergesidir. “Değer aktarımı bireyin kimliğine hem olumlu hem de olumsuz yönlerden etki eder. Bu bağlamda kadın, anne kimliğiyle aynı zamanda olumlu değer aktarıcısıdır.”  Kurmancan Datka, söz sahibi olduğu Kırgız topraklarında halkının kendi kökleriyle bağlılığını sağlaması yanında akıl dışı uygulamaları devam ettirmeyerek atadan kalma geleneği sona erdirecek kadar insani yönü güçlü bir liderdir.

Halkı ile Ruslar arasında köprü vazifesi gören Kurmancan, toprağın kaybının milletinin tarih sahnesinden silinmesi ile özdeş olduğunun farkındadır. Her fırsatta Rusların karşısına askerleriyle çıkarak set olmuş ve halkının varoluş kavgasına öncülük etmiştir. Nisan aynında Oştan Altay vadisine ilerlemeye çalışan Skobelev’i püskürtmek için oğlu Abdıldabek ile hazırlıklarını yapan Kurmancan, bir Kırgız tarafından ihbar edilince Skobelev’e yenilir ve esir düşer. General İvanov ve Skobelev 65 yaşındaki bu kadının güzelliğine, duruşuna hayran kalırlar. Skobelev ona saygı gösterir. Onun çarpışmaları durdurması yönündeki isteğine Kurmancan, iç içlerine karışılmaması şartıyla evet der. Kaynaklarda ve romanda da bu şekilde özetlenen tarihi bilgiye göre Kurmancan Datka’nın halkının topraklarından çıkarılmaması için yoğun çaba sarf ettiği görülür. Çünkü bireye aidiyet duygusu kazandıran toprağın kaybı vatansızlığı ve yok oluşu beraberinde getirecektir. “Hunhar kara dil (katliamı yöneten Rus generali) her şeyi yakıp yıkarak buraya yaklaşıyorsa ne yapacağız? Teslim mi olacağız yoksa karşılık mı vereceğiz? Yoksa yerimizi yurdumuzu bırakıp dağlara mı kaçacağız? Hayatımızı kurtarmak için nasıl bir çaba sarf edeceğiz?” (s. 294) bir varoluş kavgasına dönüşen kanlı çarpışmalar roman boyunca görülür. Kurmancan, halkının direnişine çoğu zaman önderlik etmiş, yol göstericiliğiyle onlara akıl vermiştir. Annenin evlatlarını her türlü tehlikeye karşı koruması gibi Kurmancan da halkını Rusların zulmünden korumaya çalışmıştır.

Kurmancan Datka, Kırgız halkının geleceğini inşa eden karakterlerin başında gelir. Rusların baskı ve işgal süreçlerine karşı halkını bilinçlendiren ve onların başkaldırmasına zemin hazırlayan Kurmancan, Ruslar ile barış şartnamesi imzalar. Resmi kaynaklara göre şartname 5 maddeden oluşur;

1. Eski hanlığın karargâhının yine önceki şekline uygun düzenlenmesi, iki taraf için de uygun olmaz.

2.Yedi şehirli Hokand Hanlıklarıyla Rus İmparatoluğu’nun istiklali altında, iki tarafın birleştiği kabul edilmiştir.

3.Yerli halkını hayat tarzına, sahip olduğu dinine, Rus idaresi tarafından bir baskı uygulanmayacaktır.

4. İsyan olursa, bütün halk (millet) değil; sadece isyan edenler cezalandırılacaktır. Ele geçen ya da bizzat kendi gelerek suçunu itiraf edenler, azat edilecek; sürgün edilen ancak kaçan halka, tekrar kendi ülkelerine geri dönmelerine, sakin bir hayat sürmeleri şartıyla izin verilecektir.

5. Rusya’nın kendi idaresi altındaki başka halk toplulukların hepsi de bu yedi şehirli ülkenin halkı için endişe duymaktadır. 

Bu şekilde verilen şartnameye göre, Kırgız halkının yaşadığı baskı ve endişe halinin göz önünde bulundurulduğu anlaşılır. Bu şartname yüzünden sıkça eleştirilen Kurmancan, Rusların gücü karşısında tamamen yok olmaktansa en akıllıca olanın şartnameyi imzalamak olduğunun altını çizer. Kırılan Kılıç romanına bakıldığında tarihsel kaynaklarla birebir benzerlik gösterdiği görülür. Tölögön Kasımbekov, bu şartnamenin Kırgız halkının vatanlarında kalması için bir neden olduğunun altını çizer. Bu bağlamda, “Kurmancan Datka romanda milletin kendini anlayabilme, Türk uluslarının kendi kendini anlayabilme simgesinin uyanışıdır.” 

Halkının Rus işgali karşısında zor durumda kaldığını görünce en az kayıpla kurtulması için Rusların şartlarını kabul eder. Şartname için yapılan “törenin amacı halka kıyım değil barış getirmekti” (s. 332). söylemi Kurmancan’ın tek amacının halkının kurtuluşu olduğunu gösterir. Tören sonunda Kurmancan’dan oldukça yüksek mevkide olan general, Kurmancan’a kendi eliyle kırmızı ipek kürkü giydirerek ona “Rus askeri rütbesi olan albaylık rütbesini” (s. 348) verir. Bir Kırgız kadınının işgal gücü tarafından bu şekilde onure edilmesi, ezilen Kırgız kadınının onurunu bir nebze de olsa hafifletir.

Bu kısa yazıda ele aldığımız; Rus komutanların büyük saygı duyduğu, aklı, cesareti ve erdemli duruşuyla tarihte kendisine datkalık ünvanı verilen ilk kadın olan Kurmancan Datka'nın hayatı geçtiğimiz günlerde sinemaya aktarıldı. 

[1] Datka (Dâdhâh); adalet isteyen Hokand ve Buhara hanlıklarında general rütbesine denk gelen yüksek bir unvan. (Bkz. N. Veselovskiy, Kırgız Anlatmalarında Rusların Türkistan Ülkesindeki Fetihleri, Haz. Ayhan Çelikbay, Saye Yayıncılık, Ankara, 2014, s. 205.)

Yorumlar (2)
Sümeyra Altun 5 yıl önce
Mükemmel bir yazı...
Ethem Gassaloğlu 5 yıl önce
Sevgili dostum!
Yine dikkate değer bir çalışma olmuş. Turk edebiyatının karşılaştırmalı incelenebilmesi için bu tür çalışmaların yerinde incelenmesi gerekiyor ki sen bunu gerçekten iyi bir şekilde yapıyorsun. Kalemine sağlık. T